Kategori: Haber

  • Palu Ailesinin Cinayetlerle İlgili İfadeleri Ortaya Çıktı

    Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın biri çocuk iki kişinin ölümü ve diğer birçok muamma ile gündeme gelen Palu ailesine ilişkin hazırladığı ve Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamesinde zanlıların detaylı ifadeleri de yer aldı. İfadelerde baş fail Tuncer Ustael ile öldürülen Meryem’in annesi Hava Palu’nun birbiriyle çelişen ve karşılılıklı suçlamalar içeren beyanları dikkat çekiyor. İfadelerde olayların akışı ve gerçekleşmesine dair bugüne kadar bilinmeyen detaylar da yer alıyor.

    “AĞZINDAN KÖPÜKLER GELMEYE BAŞLADI”

    Kayınvalide Hava Palu’nun iddianamedeki ifadesi ise şöyle:

    “Eşim (damad Ahmet Tanhal’ı öldürmekten) cezaevine girdikten sonra diğer damadım Tuncer bizimle ilgilenmeye başladı. O dönem evimize Tahnal ailesi tarafından zarar geleceğinden ve evin büyülü olduğundan evde kalmak istemedik. Satın aldığımız araç içerisinde yaşamaya başladık. Bu dönemde Tuncer, kızım Meryem’i bilgileri ve saklandığımız yeri Tahnal ailesine söylediğini ve onlarla iş birliği içerisinde olduğunu düşündü. Kızıma ‘cezalısın’ diyerek gün içerisinde bir kez yemek verdi. Meryem ölmeden bir gün önce de damadım Tuncer’in Meryem’i dövdüğünü hatırlıyorum. Bu son dövmesinden sonra kızım Meryem hastalandı ve kendini bilmez hale geldi. Aracın yanında otururken Meryem’den değişik sesler gelmeye başladı. Sağ tarafının üzerine doğru yere yığıldı. Ağzından köpükler gelmeye başladı. Kontrol ettik, öldüğünü anladık.

    “GÖMÜP GELDİLER”

    “Meryem’in cenazesinin kaldırılması için belediyeye haber vermek istedik. Ancak Tuncer ‘gerek yok’ dedi. Meryem’i dövdüğünden dolayı üzerinde darp izi çıkmasından korktuğu için buna izin vermedi. Daha sonra İsa ile Tuncer’in yanlarında bulunan battaniyeye Meryem’i sararak gömmek için araca koyduk. Tuncer ve İsa yaklaşık bir saat sonra Meryem’i gömüp geldiler. Tuncer kızımı Tütünçiftlik sahiline gömdüklerini söyledi. ”

    “İÇİNDE SÜBYANLAR VAR”

    Hava Palu, torunu Melike’nin nasıl öldürüldüğünü de şöyle anlattı:

    ” Tuncer’e neden kızının cenaze namazının kılınmadığını sorduğumda ‘Darp izleri çıkarsa beni sorumlu tutarlar’ dedi. Kızımın gömüldüğü yeri sonra gösterdi. Mezarı başında dua ettim. Tahnal ailesinden kaçmaya devam ettik. Adapazarı’nda Tuncer’in arkadaşının evinde 13 ay kaldık. Burada Meryem’in 6 yaşındaki kızı Melike hastalandı. Tuncer çocuğun içinde sübyanların olduğunu söyledi. İçindeki sübyanlar ölsün diye Melike’ye ispirto içirdi. Bunun üzerine Melike’nin ağzından sıvılar geldi ve öldü. Tuncer kimseye haber verilmemesini istedi. Çocuğu yıkayıp kefenleyerek Tuncer’e verdim. Arabayla gidip Melike’yi gömdüler.”

    “AÇ BIRAKTIĞIMIZ ANLAŞILIR”    

    Meryem Tahnal’ın cesedinin gömülmesine ilişkin kardeşi İsa Palu’nun ifadelerine yer verilen iddianamede, herkes bir araya geldiğinde annesiyle kendisinin Meryem’in ölümünü yetkililere bildirmek istedikleri ancak eniştesi Ustael’in, “Şimdi bildirirsek Meryem’in cesedinde darp izleri tespit edilir, aç bıraktığımız anlaşılır, bizi tutuklarlar, kimseye bir şey söylemeyeceğiz, gece olunca Meryem’in cesedini gömeceğiz.” dediği belirtildi.

    Eniştesinin söylediğini kabul edip kardeşinin cesedini bir battaniyeye sararak aracın arka koltuğuna oturur vaziyette koyduklarını, ceset araçtayken eniştesiyle Körfez’de bulunan bir nalburdan kazma ve kürek alıp geri geldiklerini anlatan İsa Palu, o gece eniştesinin, kız kardeşine ait cesedi sahilde kazmış olduğu çukura elbiseleriyle gömdüğünü, Tuncer cesedi gömerken kendisinin de yanında olup sadece kürekle toprak attığını söylediği iddianamede kaydedildi.

  • “Seni Oğluma Alamadım Ama Kendime İstiyorum” Sözü Cezasız Kalmadı

    İddiaya göre; 2008 yılında meydana gelen olayda 27 yaşındaki kız, ağabeyinin 50 yaşındaki kayınpederi Z.Ç.’nın sözlü tacizine maruz kaldı. Cumhuriyet Savcılığı’na şikayet dilekçesi veren genç kız, değişik tarihlerde kendisini cep telefonundan arayan Z.Ç.’nın “Senden hoşlanıyorum. Seni seviyorum. Sana içim kıpırdıyor, kanım kaynıyor. Seni gönülden; yürekten sevdim” dediğini öne sürdü. Z.Ç. hakkında, cinsel taciz suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesi kapsamında dava açıldı. Mahkeme, sanığın beraatine hükmetti. Kararı cumhuriyet savcısı temyiz edince devreye Yargıtay 14. Ceza Dairesi girdi. Daire; sanığın genç kızı sevdiğini, kanının kaynadığını söylediği, ertesi gün gerçekleştirdiği ikinci aramasında ise yürekten sevdiğini söylemek suretiyle üzerine atılı suçu işlediği gerekçesiyle mahkeme kararını bozdu.

    “Seni oğluma alamadım kendime istiyorum” 
    Dava dosyasını yeniden açan 2. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın genç kıza sarf ettiği sözlerin duygu açıklaması niteliğinde olduğu, kanunun aradığı anlamda cinsel amaçlı sarf edilmediğine hükmetti. İlk kararında direnen mahkeme, sanık ile müşteki arasındaki yaş farkı dikkate alındığında sözlerin ahlaken eleştirilebilir nitelikte olduğu kabul edilse dahi, bu sözlerin cinsel taciz suçuna vücut vermeyeceğinin kabul edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Cumhuriyet savcısı bu kararı da temyiz edince bu kez devreye Yargıtay Ceza Genel Kurulu girdi.
    Tam 10 yıl süren davada son noktayı koyan Genel Kurul, ‘Seni seviyorum, senden hoşlanıyorum, sana kanım kaynıyor’ şeklindeki ifadelerin cinsel taciz anlamına geldiğine hükmetti. Genel Kurul kararında; olay tarihinde Z.Ç.’nın akşam 23.00 sıralarında genç kızı telefonla arayarak kendisinden hoşlandığını, gönülden sevdiğini, kanının kaynadığını söylediğine dikkat çekildi. Bir gün sonra sanığın yeniden aradığı genç kıza yönelik sözlerini sürdürdüğü hatırlatıldı. Kararda, “Müşteki genç kız, Savcılıkta; sanığın aile dostu olduğunu, kendisiyle telefonla da görüştüğünü, aile dostu olması ve 55-60 yaşlarında olması nedeniyle konuşmalarında bir art niyet aramadığını, ancak sanığın saat 23.06’da telefon açıp kendisinden hoşlandığını, gönülden sevdiğini, kanının kaynadığını söylediğini dile getirmiştir. Bunun üzerine müşteki kız, ‘Siz benim amcamsınız, kızım derken nasıl böyle düşünürsünüz’ diyerek telefonu kapattığını, bu durumu ertesi gün kendi ailesine söylediğini, ailesinin ise durumu sanığın eşine bildirdiğini kaydetmiştir. Tanık ise müştekinin telefonda konuşurken ağlamaya başladığını, karşısındaki kişiye ‘Nasıl olur Z. amca, ben size amca diyorum, babam yaşındasınız, nasıl böyle bir şey söylersiniz’ dediğini belirtmiştir. Sanığın, genç kıza, ‘Seni oğluma alamadım ama kendime istiyorum’ dediğini anlatmıştır. Sanık, iddianamede belirtilen sözleri söylediğini, bir cahillik yaptığını, pişman olduğunu, şikayetçinin sıcakkanlı olduğunu düşünerek bu sözleri sarf ettiğini savunmuştur” denildi.

    “İç çamaşır hediye etmek de tacizdir” 
    Genel Kurul kararında; suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 105. maddesindeki, ‘Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur. Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz’ şeklindeki düzenleme hatırlatıldı. Türk Dil Kurumu’nun ‘taciz’ sözcüğünü, ‘tedirgin etme, rahatsız etme veya sıkıntı verme’ şeklinde izah ettiği vurgulandı. Kararda şu ifadelere yer verildi: “Cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesi şeklinde tanımlanmış olan cinsel taciz eyleminin ne tür davranışlarla gerçekleştirilebileceği hususunda kanunda bir açıklık bulunmamakla birlikte öğreti ve yargısal kararlarda, mağduru hedef almış, onun vücut dokunulmazlığı ihlal edilmeksizin cinselliğine yönelen söz veya davranışlarla cinsel taciz suçunun işlenebileceği kabul edilmektedir. Cinsel taciz eylemlerinin suç olarak kabul edilebilmesi için bu eylemlerin hukuka aykırı olarak, başka bir ifadeyle mağdurun rızası hilafına gerçekleştirilmiş olması zorunludur. Eylemin cinsel amaçla işlenip işlenmediği ya da hangi fiilin cinsel taciz suçunu oluşturacağı belirlenirken sosyal hayatın gerekleri, tarafların konumları ile aralarındaki ilişki gözetilmeli, bu kapsamda ahlaki kurallara uygun evlenme teklifi, tanışma isteği veya beğeni ifadelerinin cinsel taciz suçunu oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Bununla birlikte evlenme veya arkadaşlık isteğinin iç çamaşırı hediye etme veya cinselliğe yönelen sözlerle gerçekleştirilmesi örneklerinde olduğu gibi kaba ve rahatsız edici bir üslupla yapılması, teklifin reddedilmesine karşın eylemin mağduru rahatsız edecek şekilde sürdürülmesi yahut mağdurun Medeni Kanun hükümlerine göre evlenme imkanı bulunmayan bir çocuk veya taraflardan birinin evli olması örneklerinde olduğu gibi evlilik veya arkadaşlık ilişkisinin önünde kanuni veya ahlaki engellerin bulunması durumlarında cinsel taciz suçunun oluşacağında hiç bir şüphe bulunmamaktadır.”

    Karar oy çoğunluğuyla bozuldu 
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında, genç kızın suç tarihinde 27 yaşında ve bekar, sanığın ise 50 yaşında ve evli olduğu dile getirildi. Kararda şöyle denildi: “Dosya kapsamından taraflar arasında önceye dayalı duygusal bir ilişkinin bulunmadığı da görülmektedir. Daha önce aralarında duygusal bir ilişki bulunmayan şikayetçi ve sanık arasındaki yaş farkı, sanığın medeni durumu ve taraflar arasındaki sosyal ilişki gözetildiğinde; sanığın şikayetçiyi cinsel yönden ahlak temizliğine aykırı olarak rahatsız edecek şekilde ilk aramasında hoşlandığını, sevdiğini ve kanının kaynadığını söylemesinin cinsel taciz suçunu oluşturduğu ortadadır. Bununla birlikte sanığın ikinci aramasını, aile içinde oluşan infialin önüne geçmek maksadıyla gerçekleştirdiği ve bu kapsamda sarf ettiği sözlerin cinsel amaç taşımadığı anlaşıldığından, sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla yerel mahkemenin direnmeye konu kararının, sanığın zincirleme suç hükmü uygulanmaksızın cinsel taciz suçundan mahkumiyeti yerine, beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir. Karar oy çokluğuyla bozulmuştur.”

  • 30 kadının görüntüleri çıktı… Bin 150 kadına satmış

    nkara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şubesi ekiplerinin “düşük hapı” sattığı gerekçesiyle 15 Şubat’ta gözaltına aldıktan sonra adliyeye sevk ettiği Abdullah E’nin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasının ardından hap satışına devam ettiği belirlendi.

    Ekipler, teknik ve fiziki takibin ardından Abdullah E’nin kullandığı 67 ZD 351 plakalı otomobili, kent merkezindeki uygulama noktasında durdurdu.

    Abdullah E’nin aracında yapılan aramalarda 32 “düşük hapı” ele geçirildi.

    YENİDEN GÖZALTI

    Öte yandan, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, cep telefonunda yaptıkları incelemede 30 kadına düşük yaptırdığına ilişkin görüntülerin yer aldığını ve toplam bin 150 kadına ise hap satışı yaptığı tespit edilen Abdullah E’yi yeniden gözaltına aldı.

    Zanlının ağabeyi Talat E’nin de bir süre önce aynı suçtan tutuklandığını, satışları genellikle internet üzerinden yaptıkları, hapların bir tanesini 300 ila 1000 bin lira arasında sattıkları belirlendi.

  • Gözaltı sayısı 107’ye çıktı! Günlük ciroları 400 bin lira

    Adana Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında internet üzerinden yasa dışı bahis oynattığı öne sürülen kişilere yönelik operasyon düzenledi.

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) bağlantılı internet siteleri üzerinde bahis oynattıkları saptanan şüphelilerin, kazandıkları yüklü miktardaki paraları yurt dışına aktararak devleti zarara uğrattıkları tespit edildi.

    107 GÖZALTI

    Polis ekipleri, gözaltı kararı verilen 146 şüphelinin yakalanması için operasyon düzenledi. Adana merkezli İstanbul, Mersin, İzmir, Aydın, Şırnak, Antalya, Gaziantep, Çanakkale, Adıyaman ve Konya illerinde bulunan şüphelilerin adreslerine eş zamanlı baskın yapıldı. Özel harekat polislerinin de katıldığı operasyonda gözaltına alınan şüpheli sayısı 4’ü kadın 107 kişiye ulaştı. Şüphelilere ait cep telefonları, bilgisayar ve tabletlere incelenmek üzere el konuldu.

    MAL VARLIKLARINA EL KONULDU

    Yapılan incelemede bahis çetesinin kullandığı bin 500 hesap üzerinden bugüne kadar 30 milyon 240 bin liralık para hareketi olduğu tespit edildi. Polis, şüphelendiği bin 242 hesabı mercek altına aldı. Ayrıca gözaltına alınanların bahisten elde ettikleri değerlendirilen 753 bin 500 lira, 2 milyon 155 bin lira değerinde 21 lüks otomobil ve 34 milyon 911 liralık gayrimenkule el kondu. Ekipler bu malların yasa dışı bahisten elde edildiğini saptadı.

    AYLIK 5 BİN LİRA ÖDEME YAPIYORMUŞ

    Bahis çetesinin liderliğini yapan R.O.’nun (44), KKTC’de ofis kiraladığı ve şebekeyi buradan yönettiği anlaşıldı. Yasa dışı bahis oynatarak günde ortalama 400 bin lira gelir elde eden R.O.’nun hesaplarını kullandığı kişilere de aylık 5 bin lira ödeme yaptığı, 1 kişinin farklı bankalarda 7-8 hesabı olduğunu öğrenildi. Ekipler çetenin 400 hesabı aktif olarak kullandığını saptadı. Bu hesaplara ise bloke kondu. Gözaltına alınan şüphelilerin sorgusu sürüyor.

  • 5 yaşındaki çocuğa haciz getirildi

    Adana’da balkonda oynadığı odunları düşürüp otomobile zarar veren 5 yaşındaki çocuğa bin 991 lira haciz geldi. Hacizle şok olan aile karara itiraz etti.

    Olay merkez Seyhan ilçesine bağlı Sümer Mahallesi’nde bundan 2 yıl önce meydana geldi. İddiaya göre şimdi 5 yaşında olan Berat Meral 3 yaşındayken annesi Merve Meral 2 katlı evlerinin 2. katında balkonda çamaşır asarken o da odun parçaları ile oynamaya başladı.

    Bu sırada bir odun çocuğun elinden kaydı. Balkondan düşen odun, yol kenarında park halindeki otomobilin üzerine düştü. Olayda aracın kaportası zarar gördü.
    Araç sahibi aileyle tartıştıktan sonra polis çağırarak tutanak tutturdu.

    Şahıs daha sonra da otomobilini götürerek tamir ettirdi, bin 951 lira masraf da sigorta şirketi tarafından ödendi. Sigorta şirketi bu parayı ödedikten sonra masrafın, zarar veren tarafından karşılanması için mahkemeye başvurdu. Mahkeme de faiziyle birlikte bin 991 lira paranın 5 yaşındaki çocuktan alınmasına karar verdi.

    Bu nedenle olaydan 2 yıl sonra 5 yaşındaki Berat Meral’in adresine haciz ve mahkeme kararı gitti. Ancak aile bu durum karşısında şok olarak karara itiraz etti. Yaşanan olayın tamamen kaza olduğunu söyleyen 2 çocuk annesi Merve Meral (25), “Benim oğlum o zaman 3 yaşındaydı, o yaştaki bir çocuk bilerek hiç bir şeye zarar vermez. Bizim bu parayı ödeyecek gücümüz yok. Odunlar kayıp aşağı düştü. Biz bu karara bir anlam veremiyoruz bu nedenle itiraz ettik. 5 yaşındaki çocuğa haciz gelir mi” dedi.

  • İstanbul’da yolcu dolu minibüste silahlı dehşet

    Edinilen bilgiye göre Şirinevler Başakşehir arasında çalışan minibüs şoförü Cahit Kulta, dün akşam saat 23.00 sıralarında Şirinevler köprü altına yolcu almak için yanaştığı sırada arkadan gelen araç kornaya bastı. Önce sözlü tartışma ardından da kavga çıktı. Tartışmaya minibüste bulunan yolcuların da karışmasıyla birlikte,  araçtakiler olay yerinden kaçtı.

    PUSU ATIP MİNİBÜSÜ BEKLEDİLER

    Kulta minibüsüyle İSTOÇ mevkiine geldiğinde burada pusu atan kavga ettiği araçtakileri gördü. Araçtakiler minibüsü durdurmaya çalışınca da gaza basarak kaçmaya başladı. Bu sırada araçta bulunanlar minibüsün arkasından ateş etmeye başladı. Yolcular büyük korku yaşadı. Yolcular arasında bulunan bir polis memuru da havaya ateş açtı. Kovalamaca Halkalı Polis Merkezi’nde son buldu. Minibüs şoförü Kulta aracını Karakola çekince, arkasından takipte olan araçtakiler ise olay yerinden kaçtı.

    Minibüs şoförü daha sonra Bahçelievler Kocasinan Polis Merkezi’ne giderek kaçan kişiler hakkında şikayetçi oldu. Polis kaçan saldırganları yakalamak için çalışmalarını sürdürüyor.

  • Peak Reklamı Çalıntı Çıktı, Konu Yargıya Taşındı!

    Yerli oyun şirketi Peak Games, dün gece 41 ulusal televizyon kanalında aynı anda yayınlanan reklamıyla tüm dikkatleri üzerine çekti.

    Peak’in bünyesine katmak istediği yeni çalışanlara yönelik olarak başlattığı reklam kampanyası için hazırlanan reklam filmi kısa sürede sosyal medyada da gündem oldu.

    Ancak, büyük etki yaratan reklamının aslında Audi’nin 2017 yılında İsveç’te yayınlanan “Safety Code” adlı reklamın bire bir aynısı olduğu ortaya çıktı.

    Konuyla ilgili olarak bugün Peak, Twitter hesabından bir açıklama yaparak reklamı hazırlayan Medina Turgul DDB hakkında hukuki süreç başlattıklarını ve kampanyayı durdurduklarını duyurdu. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Reklam filmimizin özgün olmadığını, hepinizle aynı anda öğrendik. Karın ağrımızı ve üzüntümüzü tarif etmemiz imkansız. Yaratıcı işlerde fikirlerin özgün olması bizim için çok değerli, bu nedenle tüm reklamları durduruyoruz. Ajans’la 3 aylık tüm görüşmelerimiz kayıt altında. Sadece Türkiye değil, Ajans’ın bağlı olduğu network’e Amerika’da da hukuki süreci başlatarak sonucu sizlerle paylaşacağız.”

    Peak reklamları durduruldu: “Üzüntümüzü tarif etmemiz imkansız” 

    Peak reklamları durduruldu: ‘Karın ağrımızı tarif etmemiz imkansız’

  • Çevre Bakanlığı’ndan 81 ile genelge: 3 ay içinde bildirilecek

    İstanbul Kartal’da 21 kişinin hayatını kaybettiği, 14 kişinin yaralı kurtarıldığı Yeşilyurt apartmanının çökmesinin ardından gözler riskli binalara çevrilirken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kentsel dönüşüm sürecini hızlandıracak, riskli binaları öncelikli olarak dönüştürecek yeni bir adım attı.

    Konuyla ilgili genelge, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum imzasıyla tüm illere gönderildi. Tüm il ve ilçelerde riskli binaları ortaya çıkaracak ve buna göre Kentsel Dönüşüm planlamasını yapacak olan Bakanlık, genelgeyle en riskli alanların 3 ay içerisinde bildirilmesini istedi.

    Genelgede şu ifadelere yer verildi:

    “Kentsel dönüşüm uygulamalarında karşılaşılan sorunların çözümü, dönüşüm sürecinin iyileştirilmesi ile yerleşim ölçeğindeki kentsel dönüşümün bütüncül bir şekilde yönetilmesini sağlamak amacıyla yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaca binaen kentsel dönüşüme yeni bir çerçeve çizilerek dönüşüm hedefleri belirlenmiş olup bu hedeflerin hayata geçirilmesi amacıyla dönüşüm uygulamalarını yönlendirecek ‘Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi’nin il ve ilçe bazında hazırlanması gerekmektedir.

    Bu kapsamda ‘Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesinin Hazırlanmasına Yönelik İlke ve Esaslar’ çerçevesinde iliniz sınırları içerisinde bulunan büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanlıklarınca kentsel dönüşüm strateji belgesinin hazırlanması ve yetki sınırları dahilinde bulunan en riskli alanların 3 ay içerisinde Bakanlığımıza bildirilmesi gerektiğinin ilgili belediyelere iletilmesi hususunda gereğini rica ederim.”

  • Çukur’dan etkilenip soyadlarını değiştirdiler

    Samyeli Mahallesi’nde ikamet eden evli ve 2 çocuk babası 56 yaşındaki servis şoförü Mehmet Koçovalı, bir televizyon kanalında yayınlanan Çukur dizisi karakterlerini canlandıran ‘Koçovalı’ ailesinden etkilenerek soyadlarını değiştirme kararı aldı.
    Nüfus Hizmetleri Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun kapsamında yaklaşık 6 ay önce ‘Verir’ olan soyadını, ‘Koçovalı’ olarak değiştiren aile torunlarına da ‘Yamaç’ adını vermeye hazırlanıyor.

    Oğlunun kendini arayarak nüfus idaresine çağırarak sürpriz yaptığını ifade eden Koçovalı, “Çukur dizisini ailecek çok seviyor ve izliyoruz. Ondan etkilenmiş oğlum. Beni de nüfus idaresine çağırdılar, imza attım soyadımız değişti. Soyadımızın değiştiğini duyanlar şaşırıyor” dedi.

    TORUNUNA ‘YAMAÇ’ İSMİNİ VERECEK

    Koçovalı, oğlunun dizinin hayranı olduğunu ifade ederek, “Oğlumun yeni doğacak bir çocuğu var. Adını da Yamaç koyacak. Yamaç Koçovalı olarak koymayı düşünüyor. Kız mı olur erkek mi olur onu henüz bilmiyoruz” diye konuştu.

  • Et üreticileri tanzim kurmak için Erdoğan’dan randevu istedi: Fiyatlar en az yüzde 30 ucuzlar

    Hükümetin taze sebze ve meyvedeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için başlattığı tanzim satış modeli kırmızı et üreticilerini de harekete geçirdi. Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç, ucuz yerli besi eti satışı için üreticilerin de tanzim işine girmek istediklerini söyledi.

    EN AZ % 30 UCUZLAR

    Et ve Süt Kurumu‘nun (ESK) sınırlı sayıdaki satış noktasıyla vatandaşa ulaşamadığını, ucuz eti de ucuzcu zincir marketlere verdiğini dile getiren Tunç, “ESK ithal et satışı da yapıyor. Biz aracı olmadan ucuz yerli eti vatandaşa ulaştırmak için tanzim satışa başlamak istiyoruz” dedi. Gerekirse ESK bünyesinde de bu işi yapabileceklerinin altını çizen Tunç, sadece üretici ve tüketicinin olacağı bir modelle fiyatların ciddi oranda düşebileceğini kaydetti.

    ARACILAR KAZANIYOR

    Ette tanzim satışı başlarsa karkasta yüzde 30, şarküteride yüzde 50’ye varan indirimin söz konusu olabileceğinin altını çizen Tunç, “İlerleyen zamanlarda fiyatı 3’e katlanan süt ürünlerini de sisteme dahil edebiliriz” dedi. Mevcut sistemin aracılara kazandırdığını ve bu işte inanılmaz bir rant olduğunu ifade eden Tunç, “Başkan Erdoğan’a görüşme talebimizi ilettik. Bu iş için düşünülecek her modele hazırız. Yeter ki üretici birlikleri bu işin içine dahil olsun” diye konuştu.

    Tunç, konunun detaylarını netleştirmek için yarın üreticilerle de bir araya geleceklerini kaydetti.Şu anda kıymanın kilosunun dahi bazı kasaplarda 50 liraya kadar çıktığını vurgulayan Tunç, bu şekilde piyasanın da dengeleneceğini ve fiyatların vatandaşın ulaşabileceği noktaya geleceğini kaydetti.