Kategori: Haber

  • Yana düşen başını eliyle tutarak yaşıyor

    Antalyalı Ayşe Ünüvar baş sallama, istemsiz, süregelen, bükücü, döndürücü nitelikte kas kasılmalarıyla ortaya çıkan istem dışı tekrarlanan hareketlere neden olan, geçici ya da kalıcı anormal postürlere yol açan bir hareket bozukluğu olarak bilinen servikal distoni hastalığına çare arıyor.

    Bir yıl önce fabrikada çalışırken rahatsızlığın etkilerini hissetmeye başladığını ve bir süre sonra başının sürekli döndüğü için işini yapamaz olduğunu söyleyen Ayşe Ünüvar, “Antalya’da özel bir hastaneye gittim, burada servikal distoni rahatsızlığı teşhisi konuldu. 3 ayda bir 3 kez beyin botoksu yapıldı. En son geçen hafta yaptırdım, devam edeceğim. Botoks kasılmaları gevşetip biraz ağrılarımı dindiriyor ancak tedavi etkisi yok. Tek elimle başımı tutmam gerektiği için işimden ayrılmak zorunda kaldım. Hastalığım engel olarak kabul edilmiyor. Ne yazık ki yüzde 10 gibi bir engel grubuna dahil ediliyor. Ben gerek otururken gerekse yürürken bir elimle sürekli başımı ve çenemi tutmak zorunda kalıyorum. Aksi taktirde başım istem dışı yana doğru dönüyor” dedi.

    Fabrikadan ayrıldıktan sonra bir çay ocağı açarak kendi işini yapmaya başlayan Ayşe Ünüvar “Kızımla birlikte çalışıyorum. Ağırlıklı olarak kızım destek çıkıyor. Yeni açtığım için çok fazla müşterim yok, ben sadece tek elimi kullanabiliyorum. Bugüne kadar henüz çaresi bulunamayan hastalığa yakalanan Manavgat’ta benim dışımda 2 arkadaşım daha var. Sosyal medya üzerinden de 300 civarında servikal distoni hastasıyla haberleşiyoruz. Hayat kalitesini asgariye düşürüyor. Bir an evvel tedavisinin bulunmasını bekliyoruz” ifadelerini kaydetti.

  • Bacağından vurulan genç önce güldü sonra şarkı söyledi

    Sultangazi ilçesi Esentepe Mahallesi’nde bulunan Sanko Sanayi Sitesi’nde bir oto tamirhanesine dün akşam saat 20.30 sıralarında otomobilden kimliği belirsiz kişiler tarafından tabanca ile peş peşe ateş açıldı. Daha sonra saldırganlar, olay yerinden kaçarken, oto tamirhanesinin sahibi Yakup Derya’nın oğlu 19 yaşındaki Hakan Hamza Derya, bacağından yaralandı. Yaralıya ilk müdahaleyi sanayi sitesi esnafı yaptı. Açılan ateşte seken kurşunlardan biri, iş yerinin önünde bulunan araca, ikisi ise iş yerinin içerisinde bulunan boya fırını kapısına isabet etti.

    AMBULANSA TAŞINIRKEN HEM GÜLDÜ HEM ŞARKI SÖYLEDİ

    Haber verilmesinin ardından olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerinin müdahalesinin ardından yaralı Hakan Hamza Derya’yı bir arkadaşı kucaklayarak ambulansa taşıdı. Arkadaşının yardımıyla ambulansa taşınan Derya, hem güldü hem şarkı söyleyerek kendisini vurduğunu söylediği “Ramazan” adlı kişiyi tehdit etti. Hakan Hamza Derya, ambulansla Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Derya’nın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

    YARALININ CANI ÇOK YANDI, ÇOK BAĞIRDI

    Görgü tanıklarından Giray Polat, “Bir beyaz araçtan bir kişi indi, ateş açıp, kaçtılar. Yaralı çocuğun canı çok yandı, çok bağırdı. Çocuğu zor susturdular. Arkadaşları sakinleştirmek için baya bir uğraştı” dedi.

    4 EL ATEŞ ETTİLER

    Bir başka görgü tanığı ise, “İlk olarak üç kişi burada iş yeri sahibi ile tartıştı, kavga etti. Sonra gittiler. Daha sonra gidenlerden iki kişi araçla 2-3 defa buradan geçti. Sonra araçtaki bir kişi iş yerine 4 el ateş etti” diye konuştu.

    Polis ekipleri, saldırının ardından kaçan zanlıların yakalanması için çalışma başlattı.

  • Türk TIR Şoförü İçin İdam Kararı

    Remzi Çelik’in kızı Seren Bahçeci, babasının gemi ile gelen gıda maddesi yüklü tırı teslim alarak Riyad kentine tırı boşaltmakla görevli olduğunu ve babasının uyuşturuyla bir ilgisinin olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yardım elini uzatmasını isteyen Bahçeci, suçsuz bir Türk vatandaşının idamının doğru olmadığını ifade etti. Bahçeci, “Babamı yurt dışına gönderdiler. Ardından üç gün sonra aracı deniz yoluyla gemiyle gönderiyorlar. Babamın görevi sadece tırı teslim almak, Riyad’da bir yerde işte o yükü boşaltmak. Benim babam aracı teslim alıyor, belli bir süre sonra ihbar geliyor yakalanıyor. Tırın içinde de yasa dışı hap bulunuyor. Babamın bunda hiçbir suçu yok, hiçbir alakası yok, hiç haberi yok. Babam suçsuzdur. Babam dört yıla yakın cezaevinde yatıyor. Biz babamın beraatını bekliyoruz. Bunu beklerken de şuan idam kararı alınmış. Ben yetkililere sesleniyorum. Cumhurbaşkanımızdan yardım etmesini bekliyoruz. Lütfen bize yardım etsin, biz aile olarak çok mağduruz, çok perişanız. Lütfen, lütfen bize yardımcı olsun” dedi.

    “Babamızın meselesi, Türkiye meselesidir” 
    Remzi Çiçek’in diğer kızı Sezen Çiçek ise şuana kadar kimsenin kendilerine yardımcı olmadığını söyledi. Seslerini duyurmak için ellerinden geleni yapacaklarını ifade eden Çiçek, “Her kapıyı çaldık. Yani bu sadece benim babamın meselesi değil, bu Türk vatandaşı olduğu için Türkiye’nin meselesidir. Biz vicdanlı olan herkese sesleniyoruz, büyüklerimize sesleniyoruz. Yani biz babamızı geri istiyoruz. Biz kendimizden eminiz yani babamın tek suçu şoför olması. Biz babamızı geri istiyoruz ve sesimizi duyurabildiğimiz kadar duyuracağız. Suçsuz bir Türk insanının idam edilmesi doğru değil. Bir günahsızın idam edilmesi göz göre göre öldürülmesi kimsenin vicdanına sığacak bir şey değildir” dedi.
    Remzi Çiçek’in yeğenlerinden Sinan Aydınlı, suça dair soruşturma ve Türkiye’ye ulaşmış bir resmi evrakın olmadığını söyledi. Remzi Çiçek’in yargılanması gerekiyorsa Türkiye tarafından yargılanması gerektiğini ifade eden Sinan Aydınlı, idam hükmünün iptali için yetkililerin devreye girmesini istedi. Aydın, “Burada herkesin tepki koymasını bekliyoruz. Sesimizin duyurulmasını bekliyoruz. Yetkililer bizi duysun. Çağ dışı bir olaydır bu. Yani idam aslında dünyanın bir meselesidir. Tıpkı bir Avrupalı veya bir Amerikalının herhangi bir tutuklama veya idam kararında tüm dünya nasıl ayaklanıyorsa bizde Türkiye vatandaşı olarak yani bu bizim akrabamız bizim tanıdığımız veya bizim babamız olmayabilir bizim sesimizi duyurmamız lazım. Bir Türkiye vatandaşı olduğunu düşünerek bizim babamızı sahiplenmemiz gerekiyor. Yetkililerimizin de vatandaşını sahiplenmesini bekliyoruz. Onlardan ricada bulunuyoruz, lütfen sesimizi duyun yardımcı olun. Burada kurtaracağımız bir can veya birçok can var. Gereksiz yere suçlamalar var asılsız suçlamalar var” dedi.

    “Devlet olarak vatandaşımızın tüm haklarını savunacağız” 
    Sosyal medya hesaplarından konuyla ilgili yazılı açıklamalarda bulunan CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal’da “Hemşehrimiz Remzi Çiçek ile ilgili olarak, tutuklandığı 2016 yılından beri birçok defa Suudi Arabistan nezdinde girişimlerde bulunduk, ancak idam cezası verilebileceğini asla ön görmedik. Geldiğimiz son nokta ne yazık ki, bizleri çok üzmüştür. Bu konuda devletlerarası hukuku da göz önüne alarak birçok girişimde bulunuyoruz. AK Parti Hatay Milletvekili Sayın Abdülkadir Özel ile bu idam kararını ortadan kaldırmak adına neler yapılabileceği konusunda istişarede bulunduk. Remzi Çiçek’in ailesi ile birlikte, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu yurt dışında olması nedeniyle, Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran ile görüştük. Kıran’da devlet olarak vatandaşımızın haklarını mutlaka savunacağız, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın, gerekli girişimleri derhal yapacağız bu konuda aileyi de bilgilendireceğiz dedi. Bizlerde Bakan Yardımcımız Kıran’a ve Milletvekili arkadaşımız Abdülkadir Özel’e gösterdikleri hassasiyet için çok teşekkür ediyoruz. Konuyu yakından takip etmeye devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu.

  • Kan donduran olay! Çocuklarını metro raylarına bıraktı

    Bayrampaşa Kocatepe Metro İstasyonu‘nda meydana geldi. 3 küçük kızıyla istasyona gelen bir kişi, çocuklarını raylara bıraktı. Psikolojik sorunları olduğu belirtilen kişi, kimsenin çocukların yanına yaklaşmasına izin vermedi.

    İstasyondaki görevliler metro gelmeden enerjiyi kesti. Güvenlik görevlileri müdahale ederek çocukları raydan aldı.

    Olay yerine gelen polis ekipleri de bu kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan kişi, 3 çocuğu ile birlikte polis aracına bindirileceği sırada, “Beni gelin götürün, konuşturun” dedi.

    Gözaltına alınan kişi emniyet müdürlüğüne götürülürken çocukların da koruma altına alındığı öğrenildi.

  • Gözü Dönmüş Koca, Boşanmak İsteyen Eşini Yatak Odası Görüntüleriyle Tehdit Ediyor

    Muratpaşa ilçesi Yüksekalan Mahallesi’nde, son bir aydır anne ve ağabeyi ile yaşayan Funda I., eşi Ö.C.I.’nın kendisini ve ailesini ölümle tehdit ettiğini söyleyerek, yardım istedi. Bir dönem fotoğrafçılık ve garsonluk yapan Funda I., eşiyle 16 yaşındayken sosyal medya üzerinden tanıştığını anlatarak, “İki yıl aynı evde yaşadık. 18 yaşıma bastığımda da resmi nikah kıydık. Evlilik öncesi ve sonrasında bana çok kötü davrandı. Bir keresinde, gizlice yatak odamızda çektiği özel görüntüyü yayınlayıp, beni rezil edeceğini söyledi. Ölümle tehdit etti. Sesli mesajlarını kanıt olarak gösterip, şikayetçi oldum. Üç ay uzaklaştırma kararı aldırdım. Karara uydu. Üç ay sonra tekrar aynı evde yaşamaya başladık. Bir süre sonra aramızda tekrar kavga çıktı. Küfürler edip beni dövdü.  Ben de ayrılmak istediğimi söyledim. O andan itibaren beni, ailemi öldürmekle ve  yüzüme kezzap dökmekle tehdit etti” diye konuştu.

    Eşinin, ağabeyi Kuthan Adem’i de önce darbedip, sonra bıçakladığını iddia eden Funda I., konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Ondan kurtulamıyorum. Beni yaralamaya kalkıştı. Altı kez uzaklaştırma aldığı halde hep ihlal etti. Ağabeyim ve annem için de uzaklaştırma kararı aldırdık, onları da ihlal etti. Her gün beni farklı numaralardan arayarak, öldürmekle, yaralamakla, evimi yakmakla tehdit ediyor. Kendimin ve ailemin hayatından endişe ediyorum. Sabıka kaydı olan bir insan. O yüzden çok korkuyorum. Gerekli yerlerin sesimi duymasını istiyorum.”

    ‘BOYNUMA BIÇAK, BAŞIMA SİLAH DAYADI’

    Eşinin bir seferinde kendisini keseceğini söylediğini iddia eden Funda I., “Kafasını duvarlara vurdu. ‘Benden ayrılırsan seni öldürürüm’ diyerek boynuma bıçak, başıma silah dayadı. Çoğu zaman eşyalarıma zarar verdi. Her seferinde affettim” diye konuştu.

    Funda I., eşine boşanma davası açmak istediğini, ancak korkudan böyle bir girişimde bulunamadığını söyledi.

    AĞABEY: KARDEŞİM BENDEN YARDIM İSTEDİ

    Funda I.’nın ağabeyi Kuthan Adem de kardeşinin geçen ay akşam saatlerinde kendisini aradığını anlatarak, “Kardeşim telefonda ağlayarak benden yardım istedi. Bu arada, bağırma ve cam kırılma sesleri geliyordu. Kardeşimi alıp annemin evine götürdüm. O günden sonra beni ayrılık sebebi gördü. Dört, beş gün sonra bir arkadaşı ile birlikte beni sopayla dövdü. Şikayetçi oldum. Aynı günün akşamından beni evimin önünde 3 yerimden bıçakladı. Denetimli serbestlik uygulandı. Ben hastaneden taburcu olamadan, o serbest kaldı” dedi.

  • Erdoğan’dan kentsel dönüşüm uyarısı: Evinizi müteahhide vermeye mecbur değilsiniz

    İşte Erdoğan’ın yaptığı konuşmadan satır başları:

    Unutulmamak istiyorsak, ya bu tür eserler inşa edeceğiz ya hayırlı evlatlar yetiştireceğiz veyahut da çeşmeydi köprüydü bu tür yatırımlar yapacağız.

    Bunlar kaldığı sürece bizler unutulmayız. Yolumuz bu.

    Mahmut Efendi’ye de özellikle teşekkür ediyorum. burada daha önce yine bir mescit ibadethane vardı. Ama tabi sıkıntılıydı. Onun yerine şimdi çok daha güçlü diyebileceğim, çünkü depreme biliyorsunuz bölgemiz dayanıklılık konusunda sıkıntılı, böyle bir eserin inşa edilmesi inanıyorum ki mahallemize de ayrı bir zenginlik kattı.

    Fakat ben daha farklı bir şey söylemek istiyorum. Namazımızı kıldık camiden çıkarken bir kardeşimiz yanıma yaklaştı.

    Hani bizim bir kentsel dönüşüm tezimiz var ya. Malum buralar da kentsel dönüşüm kapsamı içinde olan yerler.

    Bizim zorla bir kentsel dönüşüm çalışmamız yok. Biz isiyoruz ki burada malum depremle ilgili bir sıkıntı var.

    Bütün mesele gönüllülük esasına dayalı olarak.

    Bazı müteahhitler diyormuş ki “ben yüzde 60’ını yüzde 70’ini alırım, ondan sonra da seni de kapıya koyarım.” Müteahhidin dediği geçerli değil ki.

    Siz Cumhurbaşkanı’nın, bakanların, belediye başkanını dediğini dinlemiyorsunuz müteahhidin dediğini dinliyorsunuz.

    Sen müteahhide evini vermeye mecbur değilsin. Böyle bir durumda muhtara, belediye başkanına durumu bildirin. Ben burada komşunuzum gelin bana bildirin.

    Böyle bir şey yapamayacaklarını görün. Bizim bütün derdimiz buraları en güzel şekle nasıl getirebiliriz.

    Görüyorsunuz… Buradan ne plan var ne proje var. Allah göstermesin buralarda yarın bir gün bir deprem olursa ve bu depremden sonra hazmedemeyeceğimiz neticeler olursa ne yaparız o zaman.

    Kime ah edersiniz? Yine bana ah edersiniz. Niye? Bu binaları planlı bir şekilde dönüştürmedin diye.

    Allah korusun bir zelzele bir deprem, bunun faturası bize çok ağır olur.

    Bütün mesele gönüllülük esasına dayalıdır. Kimseyi buradan kovmaya dayalı bir şey, kentsel dönüşümde, söz konusu değildir.

    Anlaşmak suretiyle belediye başkanın arkadaşlarımızın aracı olması suretiyle. veya bu konuda yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız devreye girmesi suretiyle biz bu adımları atarız asla vatandaşlarımızın mağdur olmasına fırsat vermeyiz.

    Müteahhit arkadaşlar da var burada kusura bakmasınlar ama müteahhitler kazansın diye böyle bir adımı atmayız.

  • Sigara içene kapı önü de yasak olacak!

    “Fiyatlarında sorun olduğunu düşündüğümüz 41 ilaca (göz damlası, çocuk antibiyotikleri, sindirim sistemi ilaçları gibi) geçen cuma günü bir fiyat düzenlemesi yaptık. Bu düzenleme yıllık genel fiyat düzenlemesinden ayrı yapıldı. İlaçların bulunamadığı yönündeki haberlerden sonra baktık ki geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13 oranında üreticiden depoya, yüzde 16 oranında depodan eczaneye ilaç sevkıyatında artış var. Yani ilaç fazlasıyla var, ancak elde tutuyorlar. İlaç Takip Sistemi (İTS) üzerinden tedarik zincirini kontrol ediyoruz. Üreticiden depoya, depodan eczacıya her şeyi görüyoruz. Tüm ülkede 900 personel ile denetime çıktık. Son bir haftada 12 ilde 23 depo denetledik. İlaç saklayan mutlaka ceza alacak. Yaşadığımız bu süreç yerli üretime verdiğimiz önemin ne derece haklı olduğunun bir göstergesi. Yerli hammadde için de üretime yoğun destek vermemiz gerekiyor.

    YERLİ AŞI AĞUSTOSTA

    İlk yerli aşımız (difteri-tetanos) ağustosta çıkıyor. İlaçta yüzde 54, malzemede yüzde 82, cihazda yüzde 84, aşıda yüzde yüze yakın dışa bağımlıyız. Buna ‘dur’ demeliyiz. Geçen yıl ruhsat verilen kutu bazında ilaçların yüzde 82’si yerliydi. Bizim Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) gibi bir yapımız var. Burayı ilacın teknoloji transferi ve AR-GE’sini aktif destekleyen, fonlayan bir yapı olarak kullanmak istiyoruz. Bununla ilgili bir bütçe oluşturduk. Örneğin bir üniversitenin aşı çalışması var. Alım garantisi vererek ortaklık yapısı bile oluşturabiliriz.

    YERLİ SMA İLACI GELİYOR

    SMA ilacı şu anda dünyada tek tedavi seçeneği. Üstelik piyasaya da yeni çıktı. Ama sanki yıllardır varmış da ödenmiyormuş gibi bir izlenim yaratıldı. Oysa Tip 2 ve 3 için klinik çalışmalar daha Nisan 2018’de sonuçlandı. Bundan sonraki süreçte ilaç sıkıntısı yaşamamak için biz de hızlı ruhsat verme yetkisini kullanmaya karar verdik. Cumhurbaşkanımız kararnameyi imzaladı. Üç yerli firma ile görüştük, hazırlıklarını yapıyorlar. Bize başvuruda bulundukları an üretime başlamalarına izin vereceğiz. Sadece tedavi değil, koruyucu önlem olarak SMA’nın yerli tanı kitini geliştiriyoruz. Evlilik öncesi herkesi ücretsiz olarak tarayacağız. Artık SMA riskini doğumdan önce tespit edeceğiz.”

    SİGARA İÇENLER KAPALI ALANA

    “Türkiye’de tütünle mücadele sürecinde denetimler sıkı yapılırken kullanım oranı aşağı düştü, denetimler biraz gevşediğinde ise oran yine yüzde 32’lere çıktı” diyen Bakan Koca, şöyle konuştu:

    “Erkeklerde yüzde 41’den 44’e, kadınlarda yüzde 13’ten 19’lara yükseldi. Endüstri ‘Ben bu tüketimi nasıl arttırırım’ diye bakıyor. Sigara denetimleri artınca, nargile kültürü oluşturmaya çalışıyorlar. ‘Elektronik sigara zararsızdır’ diyorlar, oysa durum tam aksi. ‘Kadınlara özel’ diyerek sigara pazarlıyorlar. Gençler uzun süreli müşteri olma potansiyeli ile kadınlar ise anne olarak rol model olacağı düşüncesi ile tütün endüstrisinin hedefindeler. Endüstri ile mücadele etmezseniz sonuç alamazsınız. Bugüne kadar genellikle sigaranın zararlarından bahsettik. Bu önemli ama sigaranın tiksindirici algısını da mutlaka oluşturmamız gerekiyor.

    NARGİLE DE AYNI

    Biz uygulamada açık-kapalı alan tarifleriyle yol aldık. Cezbedici olmasın diyoruz ama restoranların, kafelerin en güzel yerleri sigara içenlere ayrılıyor. Televizyonlarda buzladığımız görüntüleri çocuklara göstermeyelim diyoruz ama restoranda, sokakta sergiliyoruz. Yurtdışında bu kadar açık alanda içilmiyor. Biz diyoruz ki açık alanlarda değil görünmeyen, izin verdiğimiz kapalı bölümlerde içilmesine izin verelim. Restoranlarda, kafelerde sigara içmeyen yüzde 70’i arka tarafta küçük bir yere alıyorsunuz, sigara içen yüzde 30’luk kesime en güzel yeri ayırıyorsunuz. Bundan sonra buralarda kapalı bölümler olacak. Bu da mekânın yüzde 30’unu geçmeyecek. Bir kapıdan direkt girilemeyecek, bir geçiş bölgesi olacak. Havalandırması çok güçlü olacak. Dumanı bölümden dışarı sızmayacak, ruhsatlandırması da özel olacak. Nargile için de aynı şey yapılacak. Açık alanda asla içilmeyecek. Denetim yapan kişileri açığa çıkaran WhatsApp grupları olduğunu duyuyoruz. Denetim ekipleri geldiğinde birbirlerini uyarıyorlar. Bunun için çapraz denetimleri sıklaştırıyoruz.”

    HER GEBEYE BİR EBE

    BAKAN Koca, “Sezaryen oranı yüzde 53’lere çıktı” dedi ve şunları söyledi: “Özel sağlık kuruluşlarında yüzde 71’i buldu. Bazı özel hastanelerde normal doğum yaptırılmadığını biliyoruz. Sezaryen anne ve bebeğin sağlığının gerektirdiği durumlarda başvurulabilecek cerrahi bir işlem. Normal doğumun faydalarını, sezaryenin sıkıntılarını biliyoruz. Yeni dönemde normal doğumu teşvik etmek, sezaryenleri azaltmak üzere ebelik mesleğini gebelik ve doğum sürecinin merkezine yerleştirmek istiyoruz. Gebelik sürecinde ebeler aktif rol almalı. Her gebenin bir ebesi olsun istiyoruz. Ebe sayımız yeterli değil. Kontenjanı arttırmak için YÖK ile görüşüyoruz. Hatta ebe ve uzman ebe olmalı ki doğumlarımız hekimlerimiz ve ebelerimizin nezaretinde yapılsın.”

    ‘BAHAR PROJESİ’ BAŞLIYOR

    Bağımlılıkta tedavi sonrası sosyal uyumu sağlamadığınızda başarı oranınız düşüyor ve tekrar tedaviye dönmeniz gerekiyor. Artık kişileri tedavi olur olmaz bırakmayacağız. 3 – 6 ay arasında değişen bir rehabilitasyon dönemi olmalı. Bu dönemde bağımlıların yer yer medikal tedavisi devam ederken birlikte yaşama, meslek edindirme gibi bir dönemi geçirmesini istiyoruz. Bunu ‘BAHAR’ projesi olarak adlandırdık. İlk örneğini İstanbul’da Erenköy’de 17 yataklı olarak planladık. Şimdi Tuzla’da 47 yataklı ikinci rehabilitasyon merkezini de açacağız. Üç ilde 40’ar yataklı üç hastane daha planlıyoruz.

  • Tatlıları yola dökülen çocuklara para verip, teselli ettiler

    Merkez Çukurova ilçesi Toros Mahallesi’nde tatlı satan iki çocuğun seyyar tezgahı devrildi. Yan yatıp, camı kırılan tezgahtaki tatlılar yola döküldü. Üzgün oldukları görülen çocuklar, tatlıları toplamaya çalışırken, yanlarında duran araçtan iki kişi indi. Bu kişiler, çocuklara para verip saçlarını okşayarak onları teselli ettikten sonra bölgeden ayrıldı.

    Bir vatandaş, o anları balkonundan cep telefonunun kamerasıyla kayda alıp, görüntüleri sosyal medyadan paylaştı. Video, çok sayıda kişi tarafından izlendi, yorum aldı.

  • Artık Pet Shoplarda Kedi Ve Köpek Satılmayacak

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan 5 yıldızlı hayvan barınağının açılışını gerçekleştirdi. Bakan Pakdemirli, pet shoplarda artık kedi ve köpek satılmayacağını söyledi. Bakan Pakdemirli, hayvanlara yönelik şiddet ve kasten öldürme fiillerinin artık kabahat kapsamından çıkıp, suç kapsamı haline geleceğini belirtti.

    Sokak Hayvanları Kliniği ve Beslenme Odağı’nın kapasitesini artırmak ve sokak hayvanlarına yönelik daha modern ve konforlu şartlarda hizmet sağlamak amacıyla Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen ve bir süre önce hizmet vermeye başlayan Sokak Hayvanları Barınma, Rehabilitasyon Merkezi ve Doğal Yaşam Parkı’nın açılış töreni gerçekleşti. Açılışa Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanı sıra Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve hayvanseverler katıldı.

    Açılışta konuşan Bakan Pakdemirli, “Hayvanlarımız buralarda barınmamalı. Burada kalıcı ikameti olmamalı. Çok şükür böyle de değil. Hayvanlarımız buraya geliyor, aşılanıyor, kısırlaştırılıyor, doğal ortama bırakılıyor. Medeni dediğimiz ülkeler, hayvanları sahiplenen olmazsa uyutuyor. Bizim asla buna gönlümüz buna razı gelmez. Denizli’de sahiplenme oranları yüzde 20 civarında. Bunu vatandaşımıza daha çok duyurarak, imkanı olanların bu işi sahiplenmesini, gerekiyorsa geçici sahiplendirmeyi devreye alarak, vatandaşın bunu değerlendirmesini, olmuyorsa geriye iade edecek bir sistem ile ev koşullarında yetiştirilmesini sağlayabiliriz. Peygamber efendimiz hayvanların korunmasını, onlara eziyet edilmemesini bizlere emanet etmiş. Biz belediyeler ile iş birliği içindeyiz. Hayvan barınaklarının yüzde 40’ını bakanlığımız karşılıyor. İmkanlarımız arttıkça çok daha fazlasını yaparız. Bu tesisi kazandıranlara, çalışanlarına teşekkür ediyorum. Son 15 yılda 1.5 milyona yakın hayvanı aşılaşımız, 1 milyon kısırlaştırmışız. 300 bin hayvanı ise sahiplendirmişiz. Bu sahiplendirme oranını arttırırsak o kadar iyi” dedi.

    “HAYVANA ŞİDDET SUÇ KAPSAMINA GİRİYOR”

    Çok konuşulan bir yasa tasarısı olduğunu ifade eden Bakan Pakdemirli, “Bununla ilgili uzun çalışmalar yaptık. Sadece Tarım ve Orman Bakanlığını değil İçişleri ve Adalet Bakanlığını da ilgilendiriyor. Biz ana çerçeve olarak, 3 bakanlık kabaca bir anlaşmaya vardık. Meclisin de takdiri olacaktır. Hayvanlara yönelik şiddet ve kasten öldürme fiilleri artık kabahat kapsamından çıkıp, suç kapsamı haline gelecek. En yakın zamanda yasanın çıkacağını umuyorum” diye konuştu.

     

    “PET SHOPLARDA BUNDAN SONDA KEDİ KÖPEK SATILMAYACAK”
    Pet shoplarda bundan sonra kedi köpek satılmayacağını belirten Bakan Pakdemirli, “Biz kötü ortamlarda bu hayvanların sergilenmesini doğru bulmuyoruz. Bunların ya kataloglar ile, internet ortamından ve olabildiğince sahiplenerek olması gerektiğine inanıyoruz. Sahipli hayvanlarını da sokağa terk edenlere yaptırım uygulamayı planlıyoruz” diye konuştu.

    Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan ise, “Burası 6 milyon 500 bin liraya mal oldu. Biz sokak hayvanlarını sahiplendirme konusunda 2004 yılından bu yana yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bu hayvanlarımızı ücretsiz sahiplendiriyoruz. Bakıma muhtaç hayvanlarımızı ise burada misafir ediyoruz. Tüm canlıları burada inşallah tüm personelimiz ile hizmet vermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Açılışın ardından Bakan Pakdemirli hayvanlar ile yakından ilgilendi. Denizli horozunu kucağına alan Bakan Pekdemir’li köpeklerle oynadı. Barınakta 4 tekniker, 7 veteriner olmak üzere toplam 20 personel görev yapıyor. Hayvan barınağın bünyesinde 4 araç bulunuyor.

  • Dizinden kamera parçası çıktı!

    Yenişehir Belediyesi’nde temizlik görevlisi Özkan Durucan, sol bacağındaki ağrılar nedeniyle kentteki özel hastaneye başvurdu. Yapılan incelemede Durucan’ın sol dizindeki kıkırdak dokuda yırtık belirlendi ve menisküs ameliyatı olmasına karar verildi. Durucan, 2018 yılının Temmuz ayında özel hastaneye giderek, ameliyat oldu.

    Operasyon sonrası ağrılarının devam etmesi üzerine Durucan, ameliyatı yapan doktora başvurdu. İddiaya göre, doktor, Durucan’ın diz röntgenini çekti ve yaptığı incelemede bir sorun olmadığını belirterek, verilen ilaçları kullanmaya devam etmesini söyledi.

    Geçen sürede ağrıları dinmeyen Özkan Durucan bu kez Batman’daki özel hastaneye başvurdu. Burada çekilen röntgende Durucan’ın dizinde yabancı metal cisim tespit edildi.

    DİZİNDE TIBBİ KAMERA PARÇASI UNUTULMUŞ

    Büyük şaşkınlık yaşayan Özkan Durucan, Diyarbakır’da ameliyat olduğu hastaneye gelerek, doktorla görüşüp, dizindeki cismin çıkarılmasını istedi. Ancak hastane ve doktor böyle bir ameliyatı gerçekleştirmeyeceklerini belirterek, suçlamaları kabul etmedi.

    Bunun üzerine Adana’ya giden Durucan, özel hastanede ameliyata alındı. Operasyonla Durucan’ın bacağındaki metal cisim çıkarıldı. Yapılan ilk incelemede cismin tıbbi kamera parçası olduğu belirlendi.

    ‘AYLARDIR İŞE GİDEMİYORUM’

    Operasyon sonrası Diyarbakır’a dönen Özkan Durucan, menisküs ameliyatı sırasında dizinde tıbbi kamera parçası unutulduğu iddiasıyla doktor ve özel hastane hakkında suç duyurusunda bulunarak, dava açtı. Ağrılarının sürdüğünü belirten Durucan, “Menisküs ameliyatı sonrası bir türlü kendime gelemedim.

    Defalarca doktoruma gittim, ‘Herhangi bir şey yok’ diyerek beni yolladı. Batman’da çekilen röntgende bacağımda bir cisim tespit ettiler. Ben de araştırma yaparak, Adana’da özel bir hastanede ameliyat oldum. Bacağımda unutulan cismi çıkardılar. Cismin tıbbi kamera parçası olduğunu öğrendim. Halen işime gidemiyorum, ayağım aksıyor, yürüyemiyorum.

    Kendi özel ihtiyaçlarımı güçlükle yapıyorum. Aylardır çalışamıyorum. Benim bacağımda cisim unuttuklarını bilmelerine rağmen beni ameliyat etmediler. Ben de onlar hakkında suç duyurusunda bulundum, sonuna kadar hakkımı arayacağım” dedi.

    HASTANE: CİSMİN BİZİMLE ALAKASI YOK

    Diyarbakır’daki ameliyatı gerçekleştiren özel hastane yetkilileri ise Özkan Durucan’ın hastanelerinde kapalı menisküs ameliyatı olduğunu söyledi. Ameliyatta hastanın ön diz kısmından girildiğini ancak cismin arka taraftan çıkarıldığını belirten yetkililer, Durucan’ın dizinden çıkan cismin kendileri ile alakalı olmadığını belirtti.