Kategori: Haber

  • PTT’nin Logosu Değiştirildi

    82 adet PTT başmüdürlüğü, 1019 merkez şube, 2729 adet alt şubesi ve 506 adet acentesi bulunan PTT kargonun logosu değiştirildi. Konuyla ilgili resmi kaynaklardan bir açıklama henüz gelmezken PTT web sitesi an itibariyle ile yeni logoyu kullanmakta.  PTT’de bulunan tabelalar ve logolu kağıtların değiştirilip değiştirilmeyeceği ile ilgili de henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

    Yaklaşık olarak 4250 üzeri şubeye denk gelen tabelaların değişimi ise ortalama bir eczane tabelası (300cm x 100cm) fiyatı baz alındığında 2.158 TL’den işçiliği hariç sadece tabela fiyatlarının toplam gideri 9 Milyon 171 Bin 500 TL’ye mal olacak gibi  görünüyor.

  • Erdoğan’dan 6 atama: Nihat Hatipoğlu rektör oldu

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 üniversiteye yaptığı rektör atamalarına ilişkin kararlar Resmi Gazete’de yer aldı.

    Buna göre; Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu,

    Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir,

    Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Handan İnci Elçi,

    Beykent Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Ali Murat Ferman,

    Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Cumhur Çökmüş,

    MEF Üniversitesi Rektörlüğüne ise Prof. Dr. Muhammed Şahin, atandı.

    Resmi Gazete’de yer alan diğer atama kararı ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyeliğine Üniversitelerarası Kurulca seçilen Prof. Dr. Mehmet İsmail Safa Kapıcıoğlu yeniden bu göreve getirildi.

    Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Konseyi üyeliklerine, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşma”nın 5’inci maddesi gereğince Prof. Dr. M.A. Yekta Saraç, Naci Ağbal, Prof. Dr. İsmail Demir, Doç. Dr. İbrahim Kalın, Prof. Dr. Mehmet Özkan ve Dr. Yener Mehmet Sonuşen’in atanması kararlaştırıldı.

    Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Mütevelli Heyet üyeliklerine de “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinin İşleyiş Esaslarına Dair Anlaşma”nın 5’inci maddesi ve Tüzüğünün 4’üncü maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 ve 3’üncü maddeleri gereğince Strateji ve Bütçe Başkan Yardımcısı Yılmaz Tuna ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Murat getirildi.

     

  • Yerel seçimlerde oy sayımında değişikliğe gidildi

    YSK’nın yerel seçimlere ilişkin kararı, Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Kararla birlikte yapılan değişiklikle sandık kurulu başkanı tarafından görevlendirilen üye, oy zarfını sandıktan teker teker alarak başkana verecek. Başkan zarfı açarak içinden çıkan oy pusularını okumadan önce, seçim türüne göre ters çevirerek tasnif edip masanın üstüne koyacak. İşlem tamamlandıktan sonra başkan, oy pusulasının ön yüzünü herkesin görebileceği ve işitebileceği şekilde okuyacak.

    Söz konusu usullerin yer aldığı Sandık Kurullarının Görev ve Yetkilerini Gösterir 138 sayılı Genelge’nin değişikliğe gidilen 43. maddesinin birinci fıkrasında, ‘Sandık kurulu başkanı tarafından görevlendirilen üye, oy zarfını sandıktan teker teker alarak başkana verir. Başkan zarfı açarak içinden çıkan oy pusulasının ön yüzünü herkesin görebileceği ve işitebileceği şekilde okur’ ifadesi yer alıyordu.

    Öte yandan, muhtarlık için kullanılan oy pusulaları, muhtarlık için oy kullanma hakkı bulunan seçmen sayısından fazla çıkarsa tüm muhtarlık oy pusulaları tekrar ayrı ayrı zarflara konularak sandığa atılacak ve fazla kullanılan oy sayısı kadar zarf sandıktan çekilerek açılmadan ayrı olarak paketlenecek ve bu husus tutanağa geçirilecek. Sayım ve döküm işlemlerine, bu işlem yapıldıktan sonra devam edilecek.

  • Hollandalı gazeteci Türkiye’den sınır dışı edildi!

    Hollandalı gazeteci Johanna Cornelia Boersma sınır dışı edildi.

    Açıklama, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan geldi.

    Altun, Boersma’nın sınır dışı kararının, Türkiye’de gerçekleştirdiği gazetecilik faaliyetleriyle ilgisi bulunmadığını belirtti.

  • Sporcu Gıdalarında Kısıtlama! Kreatin İçin Üst Sınır Getirildi

    Tarım ve Orman Bakanlığının “Türk Gıda Kodeksi Sporcu Gıdaları Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ”i Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

    Buna göre, sporcu gıdalarında ürünün günlük tüketilmesi önerilen dozundaki kreatin monohidrat miktarının üst sınırı 5 gram olarak belirlendi.

    Kullanılacak kreatin monohidratın saflık kriterleri, ulusal veya uluslararası kurumlar tarafından tespit edilen genel kabul görmüş kriterlere uygun olacak.

    Kreatin monohidrat içeren sporcu gıdalarının etiketinde, kreatinin bazı kişilerde mide ve bağırsak rahatsızlığına neden olabileceğine ve böbrek fonksiyonlarını bozabileceğine dair uyarı yer alacak.

    Gıda işletmecileri, söz konusu düzenlemelere 31 Aralık 2019’a kadar uymak zorunda olacak.

  • “Ya borcunu ver ya eşini” diyen amcasını öldürdü, üstüne kamyonla toprak attı

    Konya’da 17 Ağustos 2016 tarihinde Canan Kızoğlu, polis merkezine giderek 2 çocuğunun babası eşi Ebubekir için kayıp başvurusunda bulundu. Bunun üzerine Konya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi’ne bağlı Kayıp Şahıslar Büro Amirliği ekipleri çalışma başlattı. Yapılan çalışmanın ardından Ebubekir Kızoğlu’nun öldürülmüş olabileceği değerlendirildi. Cinayet Büro Amirliği ekipleri Kızoğlu’nun ailesiyle yaptığı görüşmede, dekorasyon işleri yapan Ebubekir Kızoğlu’nun son olarak otomobil kaporta tamiri işinde ortaklık yaptığı yeğeni Abdullah Kızoğlu ile buluşmak için evden çıktığını, bir daha da kendisinden haber alınamadığını tespit etti.

    KAÇAK YOLLARLA AZERBAYCAN’A GİTMİŞ

    Yapılan araştırmada Abdullah Kızoğlu’nun, amcasının kaybolmasının ardından Yalova’ya, 4 ay sonra da kaçak yollarla Azerbaycan’a gittiğini belirledi. Kızoğlu’nun, eşi, imam nikahıyla beraber yaşadığı kadını ve 1 çocuğunu görmek için tekrar ülkeye döneceğini düşünen polis, takibini sürdürdü. Abdullah Kızoğlu’nun, Azerbaycan’da 8 ay kaldıktan sonra ülkeye döndüğünü belirleyen polis, geçen yıl mart ayında İstanbul Alibeyköy’de şüpheliyi gözaltına aldı.

    ‘YA BORCUNU VER, YA DA EŞİNİ’

    İstanbul’dan Konya’ya getirilen Abdullah Kızoğlu, sorgusunda suçunu itiraf etti. Abdullah Kızoğlu ilk sorgusunda, “Amcama 150 bin lira borcum vardı. Olay günü amcamı arayarak, Antalya’da bir şirketin dekorasyon işi olduğunu, bu işi almamız halinde iyi para kazanacağımızı söyledim. Amcamı evinden aldım. Cep telefonunu yanına almamasını söyledim. Birlikte olay yerine gittik. Orada bana, ‘Ya borcunu ver ya da eşini’ deyince tartıştık. Çıkan kavgada amcamın ayaklarına sıktım. Daha sonra başına ateş ederek öldürdüm. Onu iç çamaşırlarıyla gömdüm. Elbiselerini ise yaktım” dedi.

    Abdullah Kızoğlu ifadesinin devamında, “Amcamı ilk önce bacaklarından vurdum. Amcam yerde can çekişirken, gözlerimin içine bakarak bana ‘Çocuklarım sana emanet. Onlara iyi bak’ dedi” diye konuştu.

    CESEDİN BULUNDUĞU YERİ GÖSTERDİ

    Karatay ilçesi İstiklal Mahallesi’nde bulunan sulama kanalının kenarına götürülen Kızoğlu, amcasının cesedinin bulunduğu yeri polislere gösterdi. Kepçeyle yapılan kazıda Ebubekir Kızoğlu’na ait kemikler bulundu.

    YARGILANMASINA BAŞLANDI

    Tutuklanan Abdullah Kızoğlu’nun ‘kasten adam öldürme’ suçundan Konya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına başlandı. Davanın ilk duruşmasına sanık Abdullah Kızoğlu, öldürdüğü amcasının eşi Canan Kızoğlu ve taraf avukatları katıldı. Kızoğlu mahkemedeki savunmasında, “Amcam ile ortak iş yapıyorduk. İşlerimiz kötü gidince aramız bozuldu. Olay günü amcam bana küfürlü laflar söylüyordu. Eşimle ilgili, ‘adam getirtip, eşinle yatıracağım’ dedi. Bunun üzerine sinirlenip arabadan inmesini istedim. Arabayı kenara çektiğimde amcam bana yumruk attı. Ben biraz sersemledim. Bunun üzerine amcam bir yumruk daha attı. Ben de aracımda her zaman bulunan tabancayla iki el ateş ettim. Amcam can havliyle arabadan indi. Yerde bana küfür etmeye devam etti. Ben bir süre kendime gelemedim. Amcamı kontrol ettiğimde öldüğünü anladım” dedi.

    HAFRİYAT KAMYONUYLA ÜZERİNE TOPRAK DÖKTÜRDÜM

    Cinayetten sonra eve gidip duş aldığını ifade eden Abdullah Kızoğlu, “Amcamın öldüğünü anlayınca üzerini örtüp, arabayla oradan ayrıldım. Önce iş yerine oradan da eve gittim. Duş yaptıktan sonra üzerimdeki kanlı elbiseleri yaktım. Ertesi gün arabanın içindeki kanları ıslak bezle sildim. Daha sonra toprak alacağımı söyleyip, hafriyat kamyonuyla olay yerine gittim. Kamyoncunun haberi yoktu. Kamyoncuya, cesedin olduğu yerin üzerine toprak döküp düzeltmesini istedim. Ben kendim bir yer kazıp, amcamı oraya gömmedim” diye konuştu.

    EŞİME ÜSTÜ KAPALI ANLATTIM

    Amcasını öldürdüğünü eşine söylemediğini, ancak üstü kapalı olarak anlattığını belirten Kızoğlu, “Amcamı öldürdüğümü kimseye söylemedim. Bir tek üstü kapalı olarak eşime anlattım. Olaydan sonra bir hafta Konya’da kaldıktan sonra Yalova’ya gittim” diye konuştu. Amcasına yanına telefon almaması konusunda bir şey söylemediğini de belirten Abdullah Kızoğlu, “Olaydan önce Antalya’ya giderken ben amcama yanına telefon alma diye bir şey demedim. Amcam borçlular aradığı için yanına pek telefonunu almıyordu. Telefonunu çok az açıyordu” şeklinde konuştu.

    ‘ABDULLAH BANA BİR ŞEY YAPARSA NE YAPARSANIZ?’

    Mahkemede ifadesine başvurulan Ebubekir Kızoğlu’nun eşi Canan Kızoğlu ise şunları söyledi:

    “Abdullah’tan şikayetçiyim. Cezalandırılmasını istiyorum. Abdullah eşime telefonunu yanına almamasını söyledi. Eşimden ısrarla telefonunu yanına almamasını istedi. Eşim önceden bana, ‘Abdullah bana bir şey yaparsa ne yaparsınız’ demişti. Abdullah, muhtemelen eşimi daha önce tehdit etmiş diye düşünüyorum. Para almak için eşimin yanına geliyordu. Daha sonra kendisine 2-3 gün ulaşılamıyordu” dedi.

    Dava, ertelendi.

  • Şüpheli Paketin İçinden Bomba ve Mermi Çıktı!

    İstanbul Esenyurt Haramidere Caddesi’nde bir sitenin kamelya kısmında masanın üzerinde bulunan poşetten el bombası ve mermiler çıktı. Polis siteye gelerek kamelya bölümünü güvenlik şeridiyle kapattı.

     

    TEMİZLİK GÖREVLİSİ FARK ETTİ, İÇİNDEN EL BOMBASI VE MERMİ ÇIKTI

    Sitenin temizlik görevlisi poşeti fark edince içini açtı. Poşette el bombası ve mermileri gören görevli durumu polise bildirdi. Polis siteye gelerek kamelya bölümünü güvenlik şeridiyle kapattı. Olay yerine gelen uzman ekiplerin çalışması sürüyor.

  • İstanbul’da Bomba Paniği

    Esenyurt Zafer Mahallesinde bulunan bir sitenin içeresinde şüpheli paket alarmı yaşanıyor. Site sakinlerinin fark ettiği paketi incelemek üzere bomba uzman ekipleri olay yerine çağırıldı. Çevrede önlem alan polis ekipleri uzman ekiplerin gelmesini bekliyor.

  • Tedbir ve Uyarılar Yetersiz Kalıyor! 2018’de Trafik Kazalarında 3 Bin 373 Kişi Hayatını Kaybetti

    Kural tanımaz sürücüler geçen yılda binlerce ocağa ateş düşürdü. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, 1 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasındaki trafik kaza bilançosunu açıkladı. Kaza yerindeki can kayıtlarına göre 2018’de bir önceki yıla oranla düşüş yaşandı. Verilerine göre, 2018’in son ayı olan Aralık’ta ülke genelinde meydana gelen 32 bin 270 trafik kazasında 155 kişi can verdi, 18 bin 665 kişi de yaralandı. 2018’de ülke genelinde meydana gelen 428 bin 74 kazada 3 bin 373 kişi olay yerinde hayatını kaybetti, 310 bin 109 kişi de yaralandı. Geçen yılki kazalardan 11 bin 493’ü karşılıklı çarpışma, 20 bin 932’si ise arkadan çarpma şeklinde vuku buldu. 86 bin 287 kazaya tek araç, 88 bin 690 kazaya ise çift araç karıştı.

    Sürücü kusurları kazalara damga vurdu 
    2018 yılında vuku bulan 192 bin 81 kazaya sürücü kusuru damga vururken 18 bin 103 kazaya ise yayalar davetiye çıkardı. Bin 300 kazada yol kusurlu bulunurken bin 571 kazaya da araç içerisindeki yolcuylar sebebiyet verdi. 4 bin 970 kazaya ise kırmızı ışıkta durmayan sürücüler sebebiyet verdi. Alkol alı direksiyona geçen 3 bin 283 sürücü de kazaya karıştı. Geçen yılki kazalardan 8 bin 468 kazaya bisiklet, 86 kazaya at arabası, 157 bin 758 kazaya otomobil karıştı.

    En az can kaybı Siirt’te 
    2018 yılı boyunca meydana gelen trafik kazalarında olay yerindeki kayıpları kapsayan kara listenin son sırasında Siirt, Tunceli ve Batman son sırada bulunuyor. Bu üç ilde bir yıl boyunca vuku bulan kazalarda 5’şer kişi kaza yerinde hayatını kaybetti. Ardahan ve Kilis’te 6 can kaybı yaşanırken Kars’ta 8 kişi öldü.

    Bursa’da ölen kişi sayısı 100’ü geçti 
    Ankara’da 199, İstanbul’da 154, İzmir’de 160, Bursa’da 77 kişi hayatını kaybetti. Bursa’daki 6 bin 598 ölümlü ve yaralamalı kazada 10 bin 229 kişi yaralandı. Hastanedeki ölümlerle birlikte Bursa’da geçen sene trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısının 100’ü geçtiği belirtiliyor.

    Kural tanımayanlara 4,3 milyar lira ceza 
    Kural ihlali yapan 14 milyon 524 bin 688 sürücü, yaya ve yolcuya 4 milyar 367 milyon 571 bin 584 lira ceza kesildi. Kural çiğnedikleri MOBESE kameralarınca tesit edilen araçların plakalarına ise 2 milyar 783 milyon 957 bin 592 lira ceza yazıldı. Alkollü araç kullandıkları tespit edilen 146 bin 320 sürücüye ise ceza-i işlem uygulandı. Tam 1 milyon 15 bin 732 araç ise çeşitli kusurlar sebebiyle trafikten men edildi.
    Öte yandan Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği, resmi verilerin sadece kaza yerindeki kayıpları kapsadığını, hastanelerdeki ölümlerle birlikte tablonun daha da karardığını duyurdu. Dernek açıklamasında sürücelere ‘sabır’ ve ‘saygı’ çağrısında bulunuldu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus basınına yazdı: Müsaade isteyecek değiliz

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın önde gelen gazetelerinden Kommersant için ‘Türkiye-Rusya işbirliği, Suriye krizinin çözümü için kritik önemde’ başlıklı bir makale kaleme aldı.

    Erdoğan’ın makalesi şöyle:

    “Suriye’de 2011 yılından beri devam eden ve yüzbinlerce insanın hayatına mal olan iç savaş, Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgede bulunan askerlerini geri çekme kararıyla birlikte yeni bir aşamaya geçiyor.

    ABD Başkanı Sayın Donald Trump ile Aralık ayında yaptığım görüşmelerde Türkiye’nin bu yeni süreçte Ortadoğu’da barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için gereken adımları atmaya kararlı olduğunu ifade ettim.

    Bu itibarla Astana sürecini birlikte başlattığımız Rusya Federasyonu ile yakın işbirliğimizi sürdürmek arzusundayız.

    Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’den çekilmesi, doğru yönde atılmış bir adımdır. Zira Suriye’de yaşanan kriz, ancak Suriye’nin yaralarının iyileşmesinden fayda, derinleşmesinden ise zarar görecek ülkeler tarafından çözülebilir.

    Bu anlamda Türkiye olarak komşumuzun toprak bütünlüğünü muhafaza edecek, Suriye toplumunun tamamının siyasi temsilini sağlayacak ve şiddet nedeniyle yerlerinden edilen insanların ülkelerine dönmesini sağlayacak bir siyasi çözümden yanayız.

    Bu hedeflere ulaşılması için Türkiye ve Rusya Federasyonu’nun işbirliği ve eşgüdüm içerisinde olmaya devam etmesi gerekmektedir.

    Nitekim geçen yıl müzakere ettiğimiz İdlib mutabakatı, birlikte çalışmamızın hem ülkelerimizin hem de Suriye halkının çıkarlarının korunması açısından büyük bir önemi haiz olduğunun en açık göstergesidir.

    Öte yandan son haftalarda Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren bazı yapıların, Suriye krizinin sona erdirilmesine katkıda bulunacak çekilme kararını engelleme gayreti içerisinde olduğuna şahit olduk.

    Türkiye açısından bu sürecin referans noktası, Sayın Trump ile gerçekleştirdiğim görüşmelerde ortaya çıkan anlaşma zeminidir.

    Öte yandan ‘Türkiye Kürtleri katledecek’ veya ‘Kürt müttefiklerimizi yüzüstü bırakmayalım’ gibi birtakım söylemlerin, Trump yönetimine baskı yapmak amacıyla dolaşıma sokulduğunu görüyoruz.

    Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye Kürtleriyle veya komşumuzun sınırları içerisinde yaşayan hiçbir kesimle sorunu olmadığını ifade etmek isterim.

    Amerika merkezli olarak dolaşıma sokulan mesnetsiz iddialar, gerçekleri değil, birtakım çıkar gruplarının bakış açısını yansıtmaktadır.

    Öte yandan ne ülkemizin ulusal güvenliğine tehdit oluşturan ne de Suriye’nin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan hiçbir unsurun varlığına tahammül etmeyeceğimizi açıkça ifade ettik, ediyoruz.

    SDG Amerika Birleşik Devletleri, son yıllarda PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD/YPG teröristlerine silah ve eğitim desteği verdi. Bu stratejik açıdan ve ahlâken sorunlu adımlar, DEAŞ terör örgütüyle mücadele adı altında atıldı.

    ABD’nin bu yanılgısı, DEAŞ baskısı altında yaşayan Suriyelilerin bir başka terör örgütünün kontrolü altına girmesine neden oldu. Bir başka deyişle ABD, kuzuyu kurda emanet etti. Hatta uygulanan politikanın sorunlu olması sebebiyle önce PKK-PYD bağlantısını kabul eden resmi internet siteleri sansürlendi, sonra da Suriye Demokratik Güçleri adı altında yeni bir sanal yapı kuruldu.

    Bu yol haritasını oluşturan kesimler, bugün PYD/YPG ile ilgili gerçekleri uluslararası kamuoyundan gizlemeye devam ediyor.

    Öncelikle PKK’nın Suriye uzantısı, hiçbir zaman terörle mücadele konusunda samimi olmadı. Tam aksine, bazı ABD’li yetkilileri ikna ederek Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurma hedeflerini DEAŞ ile mücadele bahanesiyle gerçekleştirmeye kalkıştılar.

    Biz bu projeye cevabımızı, Zeytin Dalı Harekatı’nı düzenleyip, örgütü Afrin bölgesinden çıkararak verdik. Önümüzdeki dönemde dost ve müttefiklerimizle birlikte komşumuzun toprak bütünlüğünü muhafaza etmek için gereken adımları atacağız.

    Bugün Amerika’da bazı kesimlerin ısrarla gözardı ettiği husus, bu örgütün Suriyeli Kürtleri temsil etmediği; tam aksine Kürt kökenli Suriye vatandaşlarına birçok kötülük yaptığıdır. Nitekim örgütün baskısından kaçan on binlerce Suriyeli Kürdün senelerdir Türkiye’de yaşamaları, bu durumun en somut göstergesidir.

    Dolayısıyla son haftalarda dolaşıma sokulan iddiaların, gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

    Öte yandan otuz yılı aşkın süredir vatandaşlarımızı hedef alan bir terör örgütüyle ilgili ne yapılacağını kimseden öğrenecek, terörle mücadele etmek için kimsenin müsaadesini isteyecek değiliz.

    Koşullar olgunlaştığında Suriye topraklarından ülkemizi tehdit eden teröristleri hedef alma hakkımızı saklı tutuyoruz.

    Son olarak Rusya Federasyonu ile birlikte Astana Süreci kapsamında elde ettiğimiz kazanımların ve siyasi çözüm yönünde kaydettiğimiz ilerlemenin bu süreçte akamete uğramasını istemiyoruz. Suriye’nin yeniden güven ve istikrara kavuşturulması ve yeniden inşası noktasında el birliğiyle çalışmak durumundayız.

    Terörün sona erdirilmesi, DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerinin yeniden ayağa kalkmasının engellenmesi ve dolayısıyla Suriye’nin dış müdahalelere kapatılmasının tek yolu budur.

    Suriye konusunda Türkiye’nin pozisyonu çok açıktır. Güney sınırımızda yaşanan istikrarsızlığın ortadan kaldırılması, ancak dost ve müttefiklerimizle işbirliği ve eşgüdüm içerisinde olmamızla mümkündür. Bu çerçevede hem DEAŞ hem de PKK terör örgütünün Suriye uzantısıyla kararlı bir mücadele etmek zorundayız.

    Bölgemizde yaşanan sorunlar, ancak kaderi bu coğrafyanın kaderine bağlı olan milletler tarafından kalıcı olarak çözülebilir. Artık gazete manşetlerine, sosyal medya kampanyalarına göre politika belirlemenin zamanı geçmiştir. Suriye iç savaşının başlamasından itibaren Türkiye, bölgedeki insani kriz ve istikrarsızlıkla başa çıkmak için ne yapmayı düşündüğünü açıklayan tek ülke oldu.

    Aynı şekilde sözlerini tutan tek ülke olduk. Krizin başından itibaren bir yandan insani yardımlarımızı sürdürürken, diğer yandan meselenin ancak siyasi bir çözümü olabileceğini vurguladık. Bu çerçevede dost ve müttefiklerimizle birlikte terörle mücadeleyi destekleyecek, istikrarı tesis edecek ve barışı sağlayacak işbirliklerine hazırız.”