Kategori: Haber

  • Kar yağışı besicilere zor anlar yaşattı

    Kar yağışı besicilere zor anlar yaşattı

    Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde etkili olan kar yağışı, yüksek rakımlı yerleşim yerlerindeki besicilere zor anlar yaşattı.Adilcevaz ilçesi sınırları içerisinde bulunan Türkiye’nin üçüncü büyük dağı olan Süphan Dağı eteklerindeki 2650 rakımlı Sütey Yaylası bölgesinde yaşayan hayvan sahiplerinin kar yağışıyla zorlu mesaileri de başladı.

    Cihangir Köyü Muhtarı Faik Karayılan, gece yağan kar yağışının kendilerini etkilediğini belirterek, “Konumumuz rakım olarak yüksek, bundan dolayı bu bölgeye de kış mevsimi erken geliyor. Her zorluğa rağmen hayvanlarımızı meraya bırakmamız gerekiyor. Çünkü burada metrelerce kar yağıyor. Eğer şimdiden hayvanlarımızı içeride beslemeye başlarsak, ne ot ne saman ne de yem yeter” dedi.

  • TEPDAD saha ziyareti başladı

    TEPDAD saha ziyareti başladı

    Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Tıp Fakültesinde, Tıp Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (TEPDAD) tarafından yapılan akreditasyon saha ziyareti başladı.
    2018-2025 yılları arasında “Mezuniyet Öncesi Eğitim Programı” ile TEPDAD tarafından akredite olan BEUN Tıp Fakültesi, akreditasyon yenileme çalışması için tekrardan TEPDAD’a başvurdu.

    Başvuru çerçevesinde Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesini ziyaret eden TEPDAD değerlendiricileri, başvuruda bulunan Tıp Fakültesinin mevcut özdeğerlendirme raporlarını inceleyerek saha ziyareti gerçekleştirecek.
    Tıp Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği, BEUN Tıp Fakültesine gerçekleştirdikleri saha ziyareti kapsamında; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesinin altyapı, eğitim-öğretim yöntemleri ve öğrenci memnuniyetini detaylı bir şekilde incelemeyi amaç ediniyor. Saha ziyareti sırasında TEPDAD değerlendiricileri; akademik kadroların tecrübeleri, öğrenci geri bildirimleri, müfredat uygulamaları ve Kalite Yönetim Sistemi konularında detaylı değerlendirmeler yapıyor.

    Tıp Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği değerlendiricileri, program kapsamında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer’e ziyarette bulundu. Nazik ziyaretlerinden duyduğu memnuniyeti dile getiren BEUN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Tıp Fakültesinin akreditasyon sürecinde TEPDAD değerlendiricilerin gerçekleştirdikleri çalışmalara ithafen ziyarette: “Üniversitemiz Tıp Fakültesi bulunduğu bölgede tercih edilen bir kurum olması yanında uluslararası alanlarda da önemli çalışmalarla başarılara imza atmaktadır. Ortaya koyduğumuz nitelikli faaliyetlere istinaden eğitim kalitemizi en ileriye taşıma hedefimizi gerçekleştirmek ve altyapı çalışmalarımızı güçlendirmek için büyük gayret gösteriyoruz.

    Nitelikli çalışmalarımızın en önemli neticelerinden biri ise 2018 yılından itibaren Tıp Fakültemizin Mezuniyet Öncesi Eğitim Programı’nın 2025 yılına kadar akredite olmasıdır. Bu kapsamda yeniden başlayan Tıp Fakültemizdeki akreditasyon süreçleri, tıp eğitiminin uluslararası standartlara uygunluğunu sağlamak ve mezunların niteliklerini artırmak açısından kayda değer bir önem arz etmektedir. TEPDAD, bu doğrultuda yaptığı saha ziyaretleriyle, tüm Tıp Fakültelerinin eğitim kalitesini yükseltmeyi ve sürekli gelişimini desteklemeyi amaç edinmektedir. Bu düşüncelerle Üniversitemizi akreditasyon değerlendirmeleri amacıyla ziyaret eden başta değerlendirme ekibi başkanı olmak üzere tüm üyeler ile sürece her daim özveriyle katkı sunan akademik ve idari personelimize teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

  • Fizyomer’den indirim anlaşması

    Fizyomer’den indirim anlaşması

    Eskişehir’de Emlak Komisyoncuları Odası ile Fizyomer arasında indirim anlaşması imzalandı. Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Müdürü R. Enver Balcılar ve Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Gazi Çelik arasında imzalanan anlaşma ile oda üyeleri ve 1’inci derece yakınlarına indirim sağlandı. Anlaşma öncesinde Oda Başkanı Gazi Çelik’e kurumda verilen hizmetleri anlatan Müdür Balcılar, oda üyelerinin Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Dahiliye, Radyoloji, Getat, Estetik Birimi, Zayıflama Birimi ve Laboratuvar hizmetlerinden indirimli yararlanabileceklerini belirtti. Oda Başkanı Gazi Çelik, Fizyomer’in oda üyelerine sağladığı indirim için teşekkür etti.

  • Dünya prematüre gününe özel program düzenlendi

    Dünya prematüre gününe özel program düzenlendi

    Her yıl dünya genelinde prematüre doğumlara dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla kutlanan 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kapsamında, Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi tarafından anlamlı bir program düzenlendi. Etkinlik, prematüre bebeklerin hayata tutunma süreçlerine ve ailelerin bu zorlu yolculukta karşılaştıkları deneyimlere vurgu yaptı.

    Prematüre Doğumun Önemi ve Güncel Yaklaşımlar Paylaşıldı
    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Şerafettin Tekgündüz ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kara’nın katılımıyla gerçekleşen programda, prematüre doğumların tıbbi ve sosyal boyutları ele alındı. Etkinlik boyunca, bu hassas süreçte hem ailelerin hem de sağlık profesyonellerinin üstlendiği kritik roller detaylı bir şekilde değerlendirildi.

    Prof. Dr. Tekgündüz, prematüre bebeklerin özel bakıma ihtiyaç duyduklarını ve bu konuda farkındalığın artırılmasının hayati önem taşıdığını ifade etti. Doç. Dr. Kara ise prematüre doğum oranlarının dünya genelindeki artışına dikkat çekerek bu konuda toplumda bilinç oluşturulmasının gerekliliğini vurguladı.

    Taburcu Edilen Bebekler ve Aileleri Programın Neşe Kaynağı Oldu
    Etkinlikte; Yenidoğan Kliniğinden taburcu edilen bebekler ve aileleri de yer aldı. Bebeklerin sağlıkla büyüdüklerini görmek, etkinliğe katılan sağlık çalışanları için moral kaynağı oldu. Ailelerin yaşadığı zorlu süreçleri paylaşması ve bebeklerin sağlıklı gelişim hikayeleri, programa anlamlı bir derinlik kattı.

    Program sonunda, katılımcılara çeşitli ikramlar sunulurken, geleneksel pasta kesimi gerçekleştirildi. Etkinlik, prematüre doğumlara ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik önemli bir adım olarak katılımcılar tarafından büyük takdir topladı.

  • Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

    Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

    Kastamonu ormanlarından bol miktarda yetişen ve kırsal kesimde yaşayan vatandaşların geçim kaynağı haline gelen mantarlar, doğadan toplanarak Avrupa’ya ihracat ediliyor. Kastamonu’da bulunan mantar işleme firmaları tarafından Avrupa ülkelerine yıllık yaklaşık100 milyon liralık ihracat yapılıyor.
    Kastamonu’da sonbaharda etkili olan yağışlar, mantar bolluğu yaşattı. Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşlar tarafından toplanan mantarlar, Kastamonu’da bulunan firmalarda işlenerek Türkiye’nin dört bir yanına ve Avrupa’ya gönderiliyor. Kastamonu’da işlenen mantarlar, dondurulmuş vaziyette başta Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, İsviçre, Bulgaristan gibi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç ediliyor. İhraç edilen mantarlar özellikle Avrupa ülkelerinden yoğun ilgi görüyor. Kastamonu’da bulunan firmalar tarafından yurt dışına yılda yaklaşık 100 milyon TL değerinde mantar ihraç ediliyor.

    Devlet desteği ile Avrupa’nın mantar ihtiyacını karşılıyor
    Kastamonu’da dedesi ve babasının ardından 3’üncü kuşak olarak mantarcılıkla uğraşan Ferhat Çevik, eşi Arzu Çelik ile birlikte her yıl tonlarca mantar ihraç ediyor. Her yıl kapasitesini arttıran Çevik, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme (TKDK) Kurumunun IPARD-2 13. çağrısına müracaat etti.

    Toplamda 11,6 milyon liralık yatırımda bulunan Çevik, 5 milyon liralık hibe desteği aldı. Yapılan yatırım ve alınan hibe desteği ile birlikte Çevik çifti, soğuk hava deposu ekipmanlarını yenileyerek, 3 adet frigorifik kasalı araç satın aldı. Ayrıca geçen yıl ihracata başlayan Çevik çifti, yılda yaklaşık 900 ton mantarı Avrupa ülkelerine ihracat etti.

    “Mantarın işlenmesi ve mantarın toplanması konusu Kastamonu’nun en önemli gelir kapılarından bir tanesini oluşturuyor”
    Kastamonu Tarım ve Orman İl Müdürü Bekir Yücel Tanrıkulu, mantarın işlenmesi ve toplanması konusunun Kastamonu’nun en önemli gelir kapılarından bir tanesi olduğunu belirterek, “Kastamonu ilimiz, ülkemizde doğadan mantar toplanması ve bu toplanan mantarların yurtdışına ihracat edilmesi konusunda en önemli merkezlerden bir tanesi oluyor. Doğası ve eko-sistemi gereği gerçekten çok büyük ve önemli miktarda mantar üretimi mevcut.

    Bunlarla birlikte mantarların toplanması, işlenmesi ve ihracatı ayrı bir üretim süreci oluşturmakta. Bu sebeple toplanan mantarlar Kastamonu’daki firmalarımıza gelmekte ve bu işletmelerde gerekli işlemlere tabi tutulduktan sonra yurtdışına, özellikle de Avrupa ülkeleri başta olmak üzere ihracatı gerçekleştiriliyor. Özellikle 8-10 çeşit mantar başta olmak üzere yine Avrupa’nın başta Almanya, İtalya, Fransa olmak üzere ihracatı yapılmaktadır. Ekonomik gelir kapsamını ve istihdamda düşünülerek mantarın işlenmesi ve mantarın toplanması konusu Kastamonu’nun en önemli gelir kapılarından bir tanesini oluşturmaktadır.

    Bizlerde özellikle firmalarımızla ilgili burada yapacakları gerek soğuk hava deposu olsun, gerek mantar işleme üniteleri olsun, hem Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumu (TRDK) tarafından hem de bizlerin Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı kapsamında gerekli destek ve hibeleri Tarım ve Orman Bakanlığı olarak hem sağlıyor hem de veriyoruz” dedi.

    “800-900 ton gibi bir hasat dönemimiz oldu”
    Bu yıl 900 ton civarında bir hasılat yapıldığını belirten Ferhat Çevik ise, “Eşim Arzu Çelik ile birlikte mantar işini üç kuşak olarak, dedemden babama, babamdan da bana olarak devam ettiriyoruz. 1988 yılından beridir mantar işiyle uğraşıyorum. İşimizi her geçen yıl geliştirerek devam ettiriyoruz. Doğada yetişen mantarların alımı, işlenmesi, paketlenmesi ve ihracatına kadar olan bütün yolculuğunu işletmemizde katma değer elde ederek satışını gerçekleştiriyoruz.

    Mantar, Kastamonu’da merkez başta olmak üzere Türkiye genelinde ekonomiye katkısı ve ihracata giden bir ürün oluyor. Bölgemizde yetişen toplamda 18 çeşit mantar topluyoruz. Bunların 5-6 çeşidini yurtdışında Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere İsviçre, Bulgaristan, Yunanistan gibi diğer ülkelere de ihracatını yapıyoruz. Dünya üzerinde mantar kullanılan ve tüketilen bir ürün. Yıllık hasadına bağlı olmak üzere bu yıl doğamızda mantar bol miktarda oldu.

    Kastamonu merkez başta olmak üzere işletmemizden 800-900 ton gibi bir hasat dönemi oldu. Yenilenebilen tüm mantar çeşitlerinin hepsi ihracat edilebiliyor. Pazar ile ilgili sıkıntımız yok, doğadan gelen verime göre yani hasada göre hareket ediyoruz. Ülkemizde yetişen mantar çeşitlerinin yüzde 90’ını da ihracat ediliyor. Mantara ilgi büyük, mantar etten daha fazla protein ve lezzet bakımından daha zengin olduğu için yurtdışında büyük talep görüyor” diye konuştu.

  • Düğün salonunu kamp alanına çevirdiler

    Düğün salonunu kamp alanına çevirdiler

    Adana’da evlenen çift, düğün salonuna çadır kurup kamp alanına çevirirken düğüne motosiklet ile geldi.
    Motosiklet tutkunu Doğan Mevlüt (31) ve kamp tutkunu Feyza Esra Cansız (27) çifti birbirini severek evlendi. Çift, geçtiğimiz gün dünyaevine girerken önce düğün salonunun ortasına kamp çadırı kurdu; daha sonra Doğan Mevlüt, motosikletle düğün salonuna girip kamp sandalyesinde oturan eşi Feyza Esra’nın etrafında motosikletle tur attı.

    “Artık eşimle birlikte geziyoruz”
    Gönüllerince eğlenen çift, yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Doğan Mevlüt Cansız, “10 yıldır motosiklet sürmekteyim. Motosiklet sürmek, kamp yapmak benim için büyük bir tutkuydu. Eşimle tanıştığımda motosiklete karşıydı ama artık birlikte geziyoruz” dedi.

    “Dünyayı gezmek istiyoruz”
    Feyza Esra Cansız ise düğününden çok keyif aldığını anlatarak, “Birlikte güzel yerlere gidip kamp yapmak istiyoruz. Önce motosiklet ile ülkemizi dolaşmak sonra da yurt dışına çıkıp dünyayı gezmek istiyoruz. Düğünde de öyle bir konsept yaptık. Çok eğlendik ve bizim için tutkumuzu yansıtan bir şeydi. Çadırımızla, motosikletimizle güzel bir konsept düzenledik” diye konuştu.

  • Saklı güzellik; Hınıs Kanyonu

    Saklı güzellik; Hınıs Kanyonu

    Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, ilin tanıtımı yapmak ve özellikle keşfedilmeyi bekleyen doğal güzellikleri gün yüzüne çıkarmak için atağa geçti.
    Tarihi, doğası, iklimi ve geniş coğrafyası ile dört mevsim turizm imkanı sunan Erzurum’da saklı doğal güzellikler tek tek ortaya çıkarılıyor.

    2025 yılı Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Turizm Başkenti ilan edilen Erzurum’da hem tanıtım hem de keşfedilmeyen bekleyen güzellikleri ortaya çıkarmak için bir süredir önemli çalışmaların altına imza atan Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, doğa sporları ve macera ekipleriyle birlikte farkındalık oluşturmaya başladı.

    Hınıs kanyonu meraklılarını bekliyor
    Son olarak kentte bulunan macera ve doğa tutkunlarıyla birlikte Erzurum’un güney ilçelerinden birisi olan Hınıs’a giden Vali Çiftçi, burada off-road aracını sürdü, atv ile dereleri geçti ve kanyonda yürüyüşe katıldı. Hınıs Kaymakamı Onur Bektaş, Hınıs Belediye Başkanı Serdal Şan, Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer ve Erzurum Off-Road Doğa Sporları ve Macera Ekibi Başkanı Lokman Toptaş’ında içinde olduğu macera tutkunları ile zaman zaman adrenalin dolu anlar yaşandı.

    Vali Çiftçi; “Keşfedilmeyi bekleyen yerlere tek tek ulaşacağız”
    Erzurum’a 160 kilometre uzaklıkta yer alan ve fasulyesiyle, köftesiyle, kanyonuyla meşhur olan Hınıs ilçesinin güzelliklerini yaşamak için bir program düzenlediklerini anlatan Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, “Erzurum Off-Road Doğa Sporları ve Macera Ekibiyle ilimizi, ilçelerimizi tanımaya yönelik olarak etkinliklerimizi devam ettiriyoruz.

    Hınıs ilçemizde bulunan kanyonda dört kilometre yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Kanyonun içerisinde bir tarihi camimiz var. Rivayetler muhtelif olmakla beraber 18 yüzyıla veya 19 yüzyıla tarihleniyor. Yapılış tarihi itibariyle gayet güzel. Zamanında mescit olarak yapılmış. Ama şu anda ismi Ulu Camii veya vatandaş arasında Dere Camii olarak da geçiyor. Vatandaşlarımız burada ibadetlerini yerine getirebiliyorlar. Bu kanyonun uzunluğu toplamda 34 kilometre.

    Altından da bir dere akmak suretiyle devam ediyor. Burası turizme kazandırılabilir. Hakikaten güzel bir yer. Şu anda sonbaharda olmamıza rağmen gayet güzel bir hava ve manzara var burada. İç turizmi hem de dış turizme hitap edebilecek şekilde projelendirilebilir. Belediye başkanımızın da bu manada bir projesi var.

    Buranın turizme kazandırılmasıyla iç ve turist dış turizm açısından değerlendirilmesiyle ilgili. Biz de valilik olarak bunu destekleyeceğiz. Önümüzdeki günlerde inşallah yine macera, doğa sporları kulübümüzle beraber Erzurum’un keşfedilmeyi bekleyen diğer yerlerine de beraber gezi düzenleyeceğiz. İnşallah burada görev sürem sona erinceye kadar bu tür etkinliklerimiz devam edecek. Emeği geçenlere teşekkür ederim.” dedi.

    Keşfedilmeyi bekleyen güzellikler var
    Erzurum ilinin güneyinde engebeli ve çevresi dağlarla kaplı 1720 rakımlı ova üzerinde kurulan Hınıs ilçesinin Bahçe Mahallesi ile Kayabaşı Mahalleleri arasında bulunan ve Bahçe Mahallesi ile Sarılı Mahallelerini ilçe merkezinden ayıran Hınıs Kanyonu; riviera ve tekne tipi kanyon özelliğine sahip.

    Bozulmamış doğa harikası kanyonda 1734 yılında Muş Beylerinden Alaeddin Bey tarafından yapılan Hınıs Ulu Cami/Dere Camii bulunuyor. Hınıs Kanyonu 7 kilometre uzunluğa sahip ve kanyonun içinden geçen Hınıs Çayı, suyunun yüksek olduğu dönemlerde rafting, dağcılık ve kanyon tutkunları için eşsiz bir güzellik sunuyor.

  • Osmaneli Kaymakamı Kılıç, göreve başladı

    Osmaneli Kaymakamı Kılıç, göreve başladı

    Bilecik’in Osmaneli İlçe Kaymakamı olarak atanan Abdüssamed Kılıç göreve başladı Resmi gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Samsun’a bağlı Yakakent Kaymakamı görevinden Osmaneli Kaymakamlığına atanan Abdüssamed Kılıç göreve başladı. Kaymakamı Abdüssamed Kılıç’ı, göreve başlamasının ardından ilk ziyaretini Bilecik Valisi Şefik Aygöl’e yaptı. Vali Aygöl, yeni görevinde Kaymakam Kılıç’a başarılar diledi.

  • Gençlerin yeni düşmanı ‘Fentani’e’ dikkat

    Gençlerin yeni düşmanı ‘Fentani’e’ dikkat

    Eroinden 50 kat güçlü olduğu bilinen ‘Fentanil’in Türkiye’de yayılmaya başladığını söyleyen Avukat Cem Duman, uyuşturucu ticareti ve kara paranın aklanmasıyla ilgili ayrı yasal düzenleme yapılmasına dikkat çekti.
    Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Kanada’da birçok kişinin ölümüne yol açtığı belirtilen fentanil maddesinin son dönemlerde Türkiye’de görülmeye başlandığı öne sürülüyor.

    Uyuşturucular arasındaki en tehlikeli maddelerden birisi olduğu iddia edilen fentanil hakkında konuşan Avukat Cem Duman, maddenin beyne hızla hücum ederek tıbbi müdahaleye fırsat bile bırakmadan ölüme sebebiyet verdiğini ifade etti. Ayrıca Türkiye’de bağımsız bir uyuşturucuyla mücadele kanununun olmadığını dikkat çeken Duman, suçtan elde edilen gelirin aklanması konusunda yapılan çalışmaların yetersiz kaldığını vurgulayarak uyuşturucu ticareti ile elde edilen kara paranın aklanması yönünde ayrı yasal düzenlemelerin yapılmasını tavsiye etti.

    Duman, yeni çalışmalarla toplumun devletin ve adaletin üstünlüğüne olan inancı arttırılarak hem ekonomik sistemin korunacağını hem de toplumsal barış ve güvenliğin sağlanabileceğini dile getirdi.

    “Fentanil, kişilerin kaslarını gevşeterek motor fonksiyonlarının bozulmasına neden olmakta”
    Avukat Cem Duman, konuyla ilgili olarak, “İlk olarak 1959 yılında ortaya çıkan ve ağrı tedavisinde ağrı kesici olarak kullanılan sentetik opioid (uyuşturucu) fentanil; morfinden yaklaşık 100 ve eroinden yaklaşık 50 kata kadar daha güçlü etkiye sahip olan, afyon veya eroin gibi doğal uyuşturucuların etkilerini taklit eden ancak ölüm riski kat kat daha fazla olan insan yapımı bir ağrı kesici ve uyuşturucu maddedir.

    En korkunç uyuşturucu maddelerden birisi olan fentanil, kişilerin kaslarını gevşeterek motor fonksiyonlarının bozulmasına neden olmakta ve bu nedenle ayakta dik durabilecek kas gücünü toplamalarını neredeyse imkânsız hale getirmektedir” dedi.

    “Bilinçsiz tüketim Türkiye’de de binlerce uyuşturucu bağımlısının ölümüne yol açacaktır”
    ABD ve Kanada’da birçok kişinin ölümüne neden olan fentanilin son dönemlerde Türkiye’de de görülmeye başladığını ve maddenin halk arasında ‘apaçi, çinli kız, dans ateşi, jackpot ya da tnt’ olarak bilindiğini söyleyen Duman, “Özellikle gençler için büyük tehdit oluşturan ve diğer uyuşturuculara özellikle de eroine karıştırılarak satılan fentanil, solunumu yavaşlatarak kalp ritminin düşmesine neden olmakta, diğer uyuşturuculara nazaran beyne daha hızlı hücum ederek tıbbi müdahaleye fırsat bile bırakmadan ölüme sebebiyet vermektedir.

    Halk sağlığını büyük çapta tehdit eden bu maddenin zararlarının farkında olunmaması ve kullanıcılar tarafından bilinçsizce tüketilmesi tüm Dünya’da olduğu gibi Avrupa’da uyuşturucu madde kullanımından kaynaklı ölümlerde ilk sırada yer alan Türkiye’de de binlerce uyuşturucu bağımlısının ölümüne yol açacaktır.

    Türkiye, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle uyuşturucu kaçakçılığında önemli bir geçiş ülkesi olmaya devam etmektedir. Tehlikeli bir organize suç türü olan yasadışı uyuşturucu ticaretinden elde edilen kara para ve bunun aklanmasından elde edilen haksız kazançların ekonomiye verdiği zararların yanı sıra uyuşturucu tacirleri için vazgeçilmez bir durum olan uyuşturucu kullanıcılarının artması isteği, toplum ve birey sağlığının yanında toplumsal güvenlik açısından da önemli sorunların kaynağını oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Bağımsız bir kanununun olmaması uyuşturucu ile mücadelede yetersiz kalmaktadır”
    Avukat Cem Duman, sözlerine şöyle devam etti:
    “Uyuşturucu ile mücadele çerçevesinde Türkiye’de mevcut yasalarla uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etmek, aynı zamanda ticaretini yapmak, bununla beraber uyuşturucu madde veya uyarıcı maddenin kullanılmasını kolaylaştırmak, kullanım amacı ile uyuşturucu madde veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme ve bulundurma durumlarını yasaklanmıştır.

    Ancak bağımsız bir uyuşturucuyla mücadele kanununun olmaması ve uyuşturucu ticareti ile bu suçtan elde edilen gelirin aklanması hususunun yeterince detaylandırılmaması uyuşturucuyla mücadelede yetersiz kalmaktadır. Uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu satışından elde edilen kara paranın aklanması başta olmak üzere yolsuzluk suçları, organize suç ağının önemli bir parçasıdır.

    Bu nedenle uyuşturucu ticareti ve özellikle uyuşturucu satışından elde edilen kara paranın aklanması yönünde ayrı yasal düzenlemelerin yapılması başta toplumun devlete, adalete ve hukukun üstünlüğüne olan inancının artmasını, ekonomik sistemin korunmasını ve hem toplumsal barışın hem de güvenliğin mümkün olmasını sağlayacak.”

  • Halk lokantasına yoğun ilgi

    Halk lokantasına yoğun ilgi

    Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin, temiz, lezzetli ve ucuz yemek sunmak amacıyla Bağlar ilçesinde açtığı halk lokantasına vatandaşlar yoğun ilgi gösteriyor.
    Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışı gereği ilk şubesini 29 Ağustos’ta Yenişehir ilçesi Kooperatifler Mahallesinde bulunan Sanat Sokağında açtığı halk lokantasının ikinci şubesini de 11 Kasım’da Bağlar ilçesi Mevlana Halit Mahallesi Emek Caddesinde açtı.

    Ucuz, temiz, lezzetli ve güvenilir yemek sunmak amacıyla açılan halk lokantası, Pazar günü hariç her gün 12.00-18.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Özellikle dar gelirli vatandaş ve öğrencilerin hedef kitle olarak düşünüldüğü halk lokantasının her bir şubesi, 4 çeşit yemekle günde bin kişiye hizmet veriyor. Büyükşehir Belediyesi, yoğun ilgi gösterilen halk lokantası sayısını artırmak için çalışmalara devam edecek. Emek Caddesindeki halk lokantasından yararlanan vatandaşlar, lokantanın açılışını yoksullar için güzel bir hizmet olarak değerlendirdi.

    Lokantaya gelen vatandaşlardan Abdulkadir Atlı, bu hizmetten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Bir esnaf olarak gerçekten bizim için güzel bir şey oldu. Vatandaşlar normalde dışarıda gidip 300-350 liraya yemek yerken gelip burada 70 TL’ye yemek yiyor. Bu harika bir şey. Hem emeklilerimiz için hem normal öğrencilerimiz için hem de sıradan vatandaşlarımız için ve özellikle esnaf için çok güzel bir şey oldu” dedi.
    Yemekleri çok beğendiğini ifade vatandaşlardan Abdülmecit Tarhan, “Belediyemiz mükemmel bir yer yapmış. Diyarbakır halkı yoksuldur. Çoğu iş yapamıyor.

    Böyle yerler keşke 6-7 yerde yapılsaydı. Mesela ofiste bir yer var, burada bir yer var. 75’te, Diclekent’te böyle yerler çoğalsın. Yemekler güzeldi. Allah razı olsun” diye konuştu.

    Pahalı olmasından dolayı dışarıda yemek yiyemeyecek insanlar için halk lokantalarının mükemmel yerler olduğunu vurgulayan Erdal Kotan, “Bizim için çok güzel oldu. Bir çalışan olarak fiyat konusunda çok iyi, yemekleri çok bol yiyebiliyoruz. Fazlasıyla doyuyoruz. Buradaki insanların durumu belli, çoğu dışarıda yemek yiyemeyecek durumda. Dışarıdaki yiyecekler gerçekten çok pahalı. Yani bu bir dürüm parası bile değil. Bu şekilde bakarsak bence çok iyi, çok güzel bir sistem. İnsanlar bundan çok büyük bir fayda görüyor. Özellikle de yaşlılarımızı söyleyeyim. Sıcak ev yemeği bulamıyorlardı. Ben kendim çok memnunum. Katkısı bulunan Eş Başkanlarımız ve gerekli çabayı sarf eden kim varsa hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.