Kategori: Haber

  • Kolesterol ve şeker başlangıcını koşarak yendi

    Kolesterol ve şeker başlangıcını koşarak yendi

    Konya’da 106 kilo olan, hipertansiyon, kolesterol ve şeker başlangıcı rahatsızlığından dolayı vücudunun rahatlaması için öneri üzerine spora başlayan 78 yaşındaki inşaat mühendisi Yaşar Dadak, başladığı koşuyla hem rahatsızlıklarından kurtuldu, hem de girdiği koşu yarışmalarında 75 yaş grubunda şampiyonluk kazandı.

    Konya’da yaşayan inşaat mühendisi 78 yaşındaki Yaşar Dadak, 2014 yılında 106 kilo ağırlığa ulaşırken, hipertansiyon, kolesterol ve şeker başlangıcı olduğu belirlendi. Yaşar Dadak’ın doktoru, ilaçların raporlu olacağını ve ömür boyu kullanması gerekebileceğini söylerken, spor yaparak vücudunun rahatlayabileceği önerisinde bulundu. Dadak, bunun üzerine spor yapmaya başladı. Sonrasında davet üzerine katıldığı koşu yarışmasını birinci olarak tamamlayan Dadak yarışmalara katılmaya devam ederek irdiği koşu yarışmalarında 75 yaş grubunda Balkan Şampiyonluğuna kadar uzandı.

    “Sporla şu anda geldiğim seviyede hiçbir şekilde ilaç kullanmıyorum”
    10 yıl önce dikkat etmediği kilolarla beraber bazı rahatsızlıkların da ortaya çıktığını anlatan 78 yaşındaki Yaşar Dadak, “Kendimize çok fazla bakmadığımızdan, dikkat etmediğimizden, yediğimiz, içtiğimiz belli olmadığından bilhassa akşam yemeklerini geç, zamansız yediğimizden dolayı abur cubur 106 kiloluk bir insan düşünün, sene 2013 – 2014 yıllarında 106 kilo ağırlığında bir insandım. Öyle bir rahatsızım ki bir kat arası çıkarken iki kere dinlenmek durumundayım.

    Doktora gittik bana ‘senin hipertansiyon, kolesterol raporlu duruma gelmiş, bundan sonra bu ilaçlarla arkadaş olacaksın. Ömrünün sonuna kadar da kullanacaksın’ cevabını aldım. Beni gerçekten çok üzdü, etkiledi. İnsanın bir yere bağlı olması, bu yiyecek içecek de olabilir, ilaç da olabilir bağımlı olması çok rahatsız eder. O sırada böyle bir arayış içerisindeyken çok sevdiğim arkadaşlarımdan biri dedi ki, ‘Yaşar amca bir teknik var tıp dilinde, Konya’da öbölek dediğimiz bir şey asalak olarak ağaçlardan yetişen bitki, onun çayıyla kayınvalidem çayını içti, biraz da spor yaptı. Şu anda sağlıklı’ dedi. Doktorum da ‘artık rapor durumuna gelmişsin, sen kullanacaksın ilaçları ama sporla rahatlarsın, geçmeyebilir dedi.

    Ben de yürümeye karar verdim ama beceremiyordum, sonra başladım. Postacı yürüyüşü gibi ama ritmini beceremediğim için koşmaya başlıyordum. Bunu yaparken sağımdan solumdan da ‘kocaman adam ne koşar’ diye utancımdan, baktım olmayacak, geceleri, sabah namazından önce çıkmaya başladım ve bunu uzun müddet devam ettirdim. Uzun bir süre sonra ilacıma devam ederken o sırada ökse otuna da başladım. Hatta bu otla beraber ilacı aldığımda bir gün beni sarstı. Eczaneye gittim ‘sen ne yaptın, tansiyonun düşmüş’ dediler. Bir şey demedim ama ben anladım, daha sonra yavaş yavaş ilacı azalttım. Sporla şu anda geldiğim seviye ise hiçbir şekilde ilaç kullanmıyorum” şeklinde konuştu.

    “Katıldığım 300’e yakın yarışta hemen hemen yüzde 90’ı şampiyonlukla biten yarışlarım var”
    Azimle devam ettiği sporda Balkan sıralamasında birinciliği hak eden Dadak, “Koşuya devam ederken Kocaeli’de bir yarışma varmış sağ olsun dönemin belediye başkanı da yakın dostumdu, onun da davetiyle koşuda yer aldım. Sonra koşu başladı ve birinci olmuşum, bilmiyordum. Dedim ki ‘yanlış oldu herhalde’ sonra bana ‘birinci oldun sen’ dediklerinde şaşırdım.

    Ama bendeki bu gelen tutku, hırs sadece o hastalık süresi öncesi yani ilaçla spora başlamadan önceki süreçte 4 yıl gibi bir zaman ben yatakta sırtımda iki yastık, ayaklarım uzun vaziyette yatarken, kafamı uzattığım zaman beynime yapan kan basıncıyla hemen uyanıyordum, rahatsız oluyordum. Bunların hepsini attım şu anda hiçbir rahatsızlığım yok. Hiçbir şekilde de kilo verirken şunu yemeyeyim, şunu az yiyeyim diye bir şey demedim, sporla kilomu verdim, sporla bu seviyeyi yakaladım.

    Şu ana kadar 300’e yakın yarışlarda aldığım hemen hemen yüzde 90’ı şampiyonlukla biten yarışlarım var. En son Karadağ’dan geldim bundan 1 ay önce. 4 yarıştan 4’ünde kürsü yaptım. İkisini de Balkan rekoru olarak getirdim. Ama kazanmış olduğum en büyük şey şükürler olsun şu anda hiç kimseye ihtiyacım olmadan o merdivenleri üçer üçer dinlenerek çıkarken şimdi üçer basamakla zıplayarak çıkabiliyorum” diye konuştu.

  • Ölüme teğet geçmek değil

    Ölüme teğet geçmek değil

    Samsun’un Atakum ilçesinde birçok kamu kurumunun bulunduğu yere ulaşmak isteyen vatandaşlar, yaya geçidinin uzaklığı ve üst geçidin bulunmaması nedeniyle Samsun-Sinop karayolundan tehlikeli bir şekilde geçmek zorunda kalıyor. Hayatlarını riske atan vatandaşlar, üst geçit yapılmasını talep ediyor.

    Atakum ilçesi Denizevleri Mahallesi Atatürk Bulvarı deniz tarafında Samsun Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB), Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) İl Müdürlüğü, Samsun Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi(SASKİ) Genel Müdürlüğü, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ve Bilim Samsun gibi kamu kurumları ile golf sahası bulunuyor.

    Tramvay, otobüs veya dolmuşlarla bu kurumlara gelen çalışanlar veya vatandaşlar, yolun karşısına geçmek için ecel terleri döküyor. Vatandaşlar, Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Alaçam Caddesi’ne kadar yaklaşık 1 km’lik bölgede üst geçit, trafik lambası veya yaya geçidi olmaması nedeniyle karayolundan geçerek hayatlarını riske atıyorlar. Karayolları ışıklarında bulunan yaya geçidinin kurumlara uzak kaldığını belirten vatandaşlar, buradan geçilse bile güzergahtaki diğer yolların da yayalar için bazı riskler taşıdığını söyledi.

    “Karşıya geçmek için 10 dakika bekledim”
    10 dakikalık bir mücadelenin ardından tehlikeli bir şekilde karayolundan karşıya geçmek zorunda kalan Nuray Yılmaz, “Karşıdan karşıya çok zor geçtim. Üst geçit olsa bu kadar zorlanmazdım. Biz vatandaşlar için burada üst geçit olması elzem. Karşıya geçmek için 10 dakika bekledim. Ben SGK’ya gelmiştim. Buradaki kurumlara giderken karşıdan karşıya geçmekte zorlanıyoruz. Gelirken yoldan geçmeyi başardık ama dönerken de geçmek için mücadele edeceğiz” dedi.

    “Buraya üst geçit kesinlikle şart”
    En yakın yaya geçidinin kullanılmasının imkansız olduğunu ifade eden Ahmet Çubuk, “Burası kurumların tam geçiş noktası ancak insanlar yaya geçidi uzak olduğundan yürümeye eriniyor. Burada bir üst geçit yapılması şart. Üst geçit yapılmasının iyi olacağını düşünüyorum. Buraya en yakın yaya geçidine gitmek bayağı bir vakit alıyor. Bir de en yakın yaya geçidine ulaşmak için bile birçok yolun kesişiminden geçmeniz, zikzak çizmeniz gerekiyor. O nedenle üst geçit kesinlikle şart” diye konuştu.

    “Burası çok tehlikeli”
    Tehlikeli bir şekilde yolun karşısına geçen Hüseyin Güven ise “Burası çok tehlikeli. Çok sayıda kurumun olduğu bu bölgede bir üst geçit olmalı. Ben emekli dilekçesi vermek için geldim. Yoldan geçerken çok dikkat ederek geçtim. Yetkililerden üst geçit talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
    Birçok kazanın yaşandığı, her dakika da kazaya davet çıkartılan yolda vatandaşlar yetkililerden üst geçit talep ediyor.

  • 54 yıldır terzilik yapıyor

    54 yıldır terzilik yapıyor

    Diyarbakır’da 54 yıldır terzilik mesleğini sürdüren Abbas Kulaksız, hem geçimini sağladı hem de 7 çocuğunu üniversiteye gönderdi.
    Diyarbakır’da 65 yaşındaki Abbas Kulaksız, ilkokula giderken babasının kendisini merkez tarihi Sur ilçesinde bir terzinin yanına götürdüğünü ve mesleğe orada başladığını söyledi. Bu çarşıda çırak olarak başladığını belirten Kulaksız, “Ondan sonra kalfalık ve askere gittim. Askerden geldikten sonra dükkan açtım ve devam ediyorum.

    7 çocuk okuttum. Biri üniversite okuyor. Psikolog, öğretmen var. Kızları da okuttum, hemşire var” dedi.
    Terziliğin dünyanın hiçbir yerinde ölmeyeceğini düşünen Kulaksız, “Ölen nedir? Özel sipariştir. Eskiden müşteriler gelirdi, sıraya girerdi sabaha kadar çalışırdık. O yoğunluk bitti. Ama bizim Diyarbakır’da şalvar olayı olduğu müddetçe bitmez. Bir gün biz de ölürsek, kimse de yetişmiyor, kimse çocuğunu terziye vermiyor, zanaat olarak bitiyor. Bu meslek, bize Hristiyanlardan, Ermenilerden kalmadır” ifadelerini kullandı.

  • Atıklar ilham veren ellerde ‘sanat’ olarak hayata dönüyor

    Atıklar ilham veren ellerde ‘sanat’ olarak hayata dönüyor

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitim Kursları (SAMEK), 2024-2025 eğitim yılında çevre dostu bir projeye daha imza atıyor. ‘Geri Dönüşüm Atölyesi’ adı altında yürütülen sıfır atık projesi, kağıt atıkları birer sanat eserine dönüşmesini sağlıyor. 60 kursiyer bu atölyede kağıt ve ambalaj çöplerini sepet, saksı, abajur gibi eserler olarak hayata geri kazandırıyor.

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi, SAMEK ‘Geri Dönüşüm Atölyesi’ ile geri dönüşüm ve sıfır atık bilincini yayarak kursiyerlere atık malzemeleri sanatsal ve pratik ürünlere dönüştürme fırsatı sunuyor. Atölye, kaynakların verimli kullanılmasını ve atık miktarının azaltılmasını hedefleyen derslerle hem çevreye hem de topluma katkı sağlıyor. Kağıt atık ve ambalaj yapımı üzerine gerçekleştirilen bu derslerde, toplamda 60 kursiyer gazetelerden sepet, saksı, abajur gibi çeşitli ev dekorasyon ürünleri tasarlıyor. Böylece kağıt atık, işlevsel ve estetik değeri olan eşyalara dönüştürülerek yeniden hayat buluyor.

    “Keyifle faydalanıyorlar”
    Atölye eğitmeni Meral Erdem, “Atık gazete ve kartonları yeniden işleyerek saksı, sepet, supla gibi evde kullanılabilecek pek çok ürün üretiyoruz. Atölyemize katılan öğrenciler hem bütçe dostu olduğu hem de sosyalleşme fırsatı sunduğu için bu çalışmalardan keyifle faydalanıyorlar” dedi.

    “Yeteneklerimi keşfediyorum, güzel ürünler ortaya çıkarıyoruz”
    Ev hanımı Ceyda Çelik, “Evde oturup televizyon programları izleyerek boş vakit geçireceğime buraya gelerek yeni arkadaşlıklar kuruyor yeteneklerimi keşfediyorum. Buradaki hocalarımız çok yetenekli boş zamanlarımızı çok iyi bir şekilde değerlendirmemizde yardımcı oluyorlar” derken 65 yaşındaki İlknuz Özoğlu, “3 yıldır SAMEK kurslarına geliyorum. Burada benim için en önemlisi, kağıtlardan elde ettiğimiz, dönüştürdüğümüz ürünlerin çevremiz tarafından beğenilmesi.

    Kurslar sayesinde çok fazla arkadaş edindim. Büyükşehir Belediyesine teşekkür ederim” diye konuştu. 57 yaşındaki kursiyer Filiz Kömürcü ise, “Burada çevremiz büyüyor yeni arkadaşlıklar kuruyoruz. Sosyalleşmenin yanı sıra burada atık malzemelerden çok güzel ürünler ortaya çıkartıyoruz. SAMEK kurslarını açarak kendimizi geliştirmemizi, meslek edinmemizi ve sosyalleşmemizi sağladığı için belediyemize ve hocalarımıza çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

    “Değer katacak”
    Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada, “Sıfır atık bilincini tüm topluma yaymak ve geri dönüşümün güzel bir yanını ortaya çıkarmak amacıyla bu projeyi hayata geçirdik. SAMEK bünyesindeki Geri Dönüşüm Atölyesi, kaynakların sürdürülebilirliğine katkı sağlamak adına önemli bir adım. Kursiyerlerimizin hem çevreye hem de kendilerine yeni değerler katacak bu sürece ilgi göstermesinden mutluyuz,” denildi. Ortaya çıkarılan eserlerin dönem sonunda bir sergiyle Sakaryalıların beğenisine sunulması hedefleniyor.

  • Terör örgütleri konusunda bilgilendiriyor

    Terör örgütleri konusunda bilgilendiriyor

    Erzurum Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Bilgilendirme ve Önleme Faaliyetleri Büro Amirliği Büro Amirliğince üniversite öğrencilerine yönelik bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
    “El Ele Güvenli Geleceğe” ve “Gençlik Güvenli Gelecek” projeleri kapsamında Erzurum Atatürk Üniversitesinde eğitim gören öğrencilerin ülkemize yararlı birey olarak yetişmelerini sağlamak, öğrencilere polis olarak her zaman yanlarında olduğumuz mesajını vermek, terör örgütleri tarafından yürütülen propagandayı etkisiz kılmak, terör örgütlerinin üniversitedeki illegal yapılanmalarına katılımı engellemek ve azaltmak amacıyla yapılan bilgilendirme çalışmalarına devam ediliyor.

    Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi konferans salonunda, Atatürk Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi konferans salonunda sunumlar yapılarak toplamda 450 kişiye ulaşılırken akabinde stant açılarak bilgilendirme broşürü dağıtıldı. Program kapsamında öğrencilere çeşitli ikramlarda bulunuldu, hediyeler verildi.

  • Bu çorbacı kravatlarıyla da dikkat çekiyor

    Bu çorbacı kravatlarıyla da dikkat çekiyor

    Yozgat’ta ‘kravatlı çorbacı’ olarak da bilinen işletme, çorbalarının lezzeti kadar ustanın kravatlarıyla da dikkat çekiyor.
    Yozgat’ta senelerdir aile mesleği olan lokanta işletmeciliğini sürdüren Mahmut Okhan, elinin lezzeti kadar iş yerinde sergilediği kravatlarıyla da ilgi çekiyor. Sürekli kravat takan Okhan, “6 kardeşiz, hepimiz de bu şekilde lokanta işletiyoruz. Duvarda fotoğrafları bulunan kişiler atalarımız. Tarihi resimlere, Yozgat tarihine ve Osmanlı Devleti’ne karşı da büyük bir ilgim var. Böyle bir yer açmak senelerdir hayalimdi. Allah nasip etti. Çok da mutluyum böyle bir iş yerim olduğu için. İş yerimizde ezogelin, mercimek, kelle paça gibi çorba çeşitlerimiz ve sulu yemek çeşitlerimiz var” ifadelerini kullandı.

    “Kravatımı bir tek uyurken çıkarıyorum”
    Okhan, “Kravatı ortaokuldan beri çoğu öğrenci takmayı sevmez ama ben büyük bir özenle takarım. Kendi ütümü kendim yaparım. Temizlik, titizlik hastalığı var bende. Evimde gardırobumda sakladığım kravatlarım da var. Buraya ancak bu kadarı sığdı. Temiz ve titiz çalışmak benim prensibim. Kravatlının çorbacısına gidelim, diyerek benim iş yerimi tavsiye ederler. Kravatımla temizliğimi bağdaştırırlar. Duvarda asılı olan kravatlarım müşterilerimizin de dikkatini çekiyor. Fotoğraf çektirenler oluyor. ‘Kravatla çorba mı yapılırmış’ diyenler oluyor. Ben de bu ilgiden çok memnunum” dedi.
    Müşterilerden Abdurrahman Erdoğan, “İşletme sahibi arkadaşımdır. Öncelikle tercih etme nedenim bu. Arkadaşım işini severek yapıyor, müşterilerine karşı güler yüzlü. Bu giyim kuşamından da anlaşılıyor. Fırsat buldukça geliriz. Hizmetlerinden memnunuz” diye konuştu.

  • Mahallede tedirginlik köpeklerin saldırısına uğradı

    Mahallede tedirginlik köpeklerin saldırısına uğradı

    Ankara’nın Çankaya ilçesinde sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan Prof. Dr. Meliha Yılmaz’ın yaşadığı mahallede tedirginlik yaşanıyor. Mahallede çok fazla köpek olduğunu belirten vatandaşlar, köpeklerin toplanmasını istedi. Ankara’nın Çankaya ilçesi Çiğdem Mahallesi’nde akşam saatlerinde yürüyüş yaptıktan sonra mahallesindeki başıboş köpeklerin saldırısına uğrayan Prof. Dr. Meliha Yılmaz kanlar içerisinde kalmıştı. Hastaneye kaldırılan Yılmaz tedavisinin ardından taburcu edilirken, köpeklerin Çankaya Belediyesi tarafından toplatılmaması ise vatandaşları tedirgin ediyor. İHA muhabirine açıklamalarda bulunan mahalle sakinleri, yetkililere köpeklerin toplatılması çağrısında bulundu.

    “Bu mahallede çok fazla köpek var”
    Mahalle sakinlerinden Mehmet Eser, “Maalesef bu mahallede çok fazla köpek var. Özellikle akşam vakitleri yalnız gezen insanların hepsine saldırıyor ama burada köpek sevenler de var. Biz onlara saygılıyız ama bu başıboş gezen köpekler maalesef herkese zarar veriyor. Bana da bir defasında iki üç tane köpek saldırdı.

    Zor kurtuldum, öyle söyleyeyim. Bunların kimseye bir faydası yok, çevreye zararı var” ifadelerini kullandı.
    Eşinin başıboş köpekler yüzünden sokağa çıkamadığını aktaran Eser, “Mesela bizim hanım da çıkamıyor. ‘Bazen spor yapacağım. Dışarı çıktığı zaman köpekleri gördüm. Köpeklerden korktum.

    Geri geldim’ diyor. Yani bu köpekler insanları çok rahatsız ediyor” diye konuştu.
    Ekranlarda gördükleri olayların başlarına geldiğini söyleyen Eser, “Maalesef biz televizyonda da görüyoruz. Mesela çocuklar parçalanıyor. Tamam biz hayvan haklarına da saygılıyız, hayvanları da severiz. Benim de çok fazla köpeğim oldu ama dışarıdaki bu köpeklerin herkese zararı var. Toplatılması taraftarıyım” şeklinde konuştu.

    “Saldıran köpekleri toplamalılar”
    Mahallede ikamet eden bir kadın ise, “Bu köpeklerin kalması zararlıysa toplanmalı. Hakikaten ısırıyorlar. Her otobüsten, dolmuş, minibüsten inenin üzerine saldırıyorlar. Yoksa biz köpekleri çok seviyoruz. Köpeklerle büyüdük bu yaşa geldik. Sevmiyor değiliz ama bu kadar üretkenlik olmamalı, azaltılmalı yani. Saldıran köpekleri toplamalılar. Hepsi belki saldırmıyordur ama bunların içinden eleyip toplasınlar” ifadelerini kullandı.
    Bu kadar başıboş köpeğin bir köyde dahi olmadığını dile getiren vatandaş, şunları kaydetti:
    “Bu kadar köpek bir köyde dahi yok. Yani çoluk çocuk dışarı çıkamıyor. Parka çocuk çıkamadığı gibi okuldan gelen, servisten inen çocuk evine gidemiyor. Ben oradaysam çok çocuğu evine kadar götürdüm. Yazık günah yani. Orada biri olmasa üstüne saldırıyor. Kadının biri otururken durakta tepesine atlamış arkadan hiç fark etmeden düşünebiliyor musun? Bu kadar olmamalı. Yazık yani insanlara. Demek ‘bir insanın köpek kadar kıymeti yok’ diyorum ben şu durumda. İnanın biri hav dediği zaman 10 değil, 20 tane kafa görüyorum ben. Biri gayriihtiyari yürürken bir tanesi havlıyor. Korkuyorum.”

  • Yöresel lezzetler fuarına yoğun ilgi

    Yöresel lezzetler fuarına yoğun ilgi

    Diyarbakır’da 12 Kasım’da açılan 6. Gurme ve Yöresel Lezzetler Fuarı 4. gününde de 59 ilden katılım ile sürüyor. Diyarbakır Valiliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO), Diyarbakır Ticaret Borsası, Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü ile Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) desteğiyle düzenlenen fuara, 59 ilden 170 firmanın katılımıyla yoğun katılımlı olarak devam ediyor.

    Fuarda peynir tanıtımı yapan Dilek Buğdallı, “Ürünlerimiz tamamen doğal, kendi yaptığımız peynirleri burada tanıtıyoruz. Bu peyniri keçi sütünden kendimiz yapıyoruz. Peynirlerimiz günlük geliyor. Fuara tüm halkımızı bekliyoruz” dedi. Celal Düz ise ürünlerini fuarda sergileyerek tanıttıklarını söyledi. Yoğun bir katılımın olduğu fuarın 17 Kasım tarihine kadar devam edeceği belirtildi.

  • Tarım Bakanı standı ziyaret

    Tarım Bakanı standı ziyaret

    Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, İpekyolu Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen kooperatif, birlik ve girişimcilere ait stantları ziyaret etti.
    Kilis Zeytin Festivali’ne katılmak üzere Kilis’e gelen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, İpekyolu Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen kooperatif, birlik ve girişimcilere ait stantları ziyaret etti.
    İKA Genel Sekreteri Ahmet Paksu, Bakan Yumaklı’ya Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından ulusal çapta yürütülen Anadoludakiler projesi başta olmak üzere Kilis zeytin ve zeytinyağı ile yöresel ürünlere yönelik verilen proje destekleri ve yürütülen tanıtım ve markalaşma çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

  • 85 Milyon yıllık denizkestanesi

    85 Milyon yıllık denizkestanesi

    Adıyaman’da doğa gezisi yapan öğretmen tarafından bulunan 85 milyon yıllık denizkestanesi fosili müzeye teslim edildi.
    Merkeze bağlı Olgunlar köyü kırsalında doğa gezisi yapan kimya öğretmeni Orhan Pamukçu ve Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Oktay Boynurakara doğa gezisi yaparken yaklaşık 85 milyon yıllık denizkestanesi fosili buldu.

    Orhan Pamukçu, çizgileri düzgün ve çok net olarak günümüze kadar uluşan 85 milyon yıllık denizkestanesi fosilini Adıyaman Müze Müdürlüğüne getirdi. Müzeye getirilen bu fosil daha sonra teşhir salonunda sergilenecek.
    Müze Müdürlüğü yetkililerine fosili teslim eden Orhan Pamukçu, “Buna Olgunlar köyü civarında doğa gezisi sırasında denk geldik. Yani bir fosil olduğunu düşünerek müzemize getirdik” dedi.

    Müze Müdür Yardımcısı Mustafa Çelik ise konuşmasında, “Bu bir denizkestanesi fosili, yaklaşık 85 milyon yaşında olan bir fosil. Biz bunla ilgili detaylı araştırmayı yaparız. Önümüzdeki dönemlerde müzede teşhirde ziyaretçilerimizle buluştururuz İnşallah. Denizkestanesinin üzerindeki detayları son derece belli. Üzerindeki nokta, çizikler son derece belli. Yani denizkestanesi olup ta günümüze güzel bir şekilde ulaşan fosil sayısı çok az gerçekten” diye konuştu.