İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri, 30 Kasım 2024 tarihinde Maltepe Gülensu Mahallesinde silahlı kavga olduğu ihbarı üzerine olay yerine gitti. Yapılan çalışmalarda iki grup arasında çıkan tartışma esnasında 29 yaşındaki B.O. isimli şahsın, silah ile diğer şahısları tehdit ettiği belirlendi. Şahıslar olay yerinde yakalanarak gözaltına alındı. Şüpheli B.O.’nun ikamet adresinde suç unsuru bulundurduğunun belirlenmesi üzerine adresinde yapılan aramalarda; 2 adet ruhsatsız tabanca, 31 adet fişek, 1 adet kelepçe ele geçirildi. Konu ile ilgili yakalanan B.O. isimli şüpheli şahıs emniyetteki işlemlerinin ardından “Silahla Tehdit, 6136 SKM” suçlarından adliyeye sevk edildi.
Kategori: İstanbul
-
İstanbul’da 149 litre sahte alkol ele geçirildi
18 şişe ile 149 litre bandrolsüz sahte alkol ele geçirildi
Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerince Fatih ilçesinde eğlence mekanlarına yönelik operasyon gerçekleştirildi. Yapılan kontrollerde farklı ebatlardaki 18 şişe ile 149 Litre bandrolsüz sahte alkol ele geçirildi. Gerçekleştirilen denetimlerde sahte alkol ele geçirilen iki ayrı işletmenin sorumlusu olduğu tespit edilen I.I.P. ve B.S. isimli şüpheliler, gözaltına alındı.Operasyonlara devam eden polis ekipleri, 28 Kasım tarihinde bir kişinin alkolden zehirlenmesine ilişkin olayı incelemeye aldı. Şahsın 22 Kasım’da Fatih Kalenderhane Mahallesi’ndeki bir cadde üzerinde siyah bir minibüsten alkol aldığı ve daha sonra bu alkolden zehirlendiği belirlendi. Bahsedilen aracı takibe alan polis ekipleri, kısa süre içerisinde kıskıvrak yakaladı. Araçta yapılan aramada 2 adet 1 buçuk litre ve 2 adet 0.75 litre şişe içerisinde sahte alkol ele geçirildi. Araçta bulunan E.C., M.R. ve A.C. isimli şüpheliler gözaltına alındı.
Yine Fatih Aksaray’da sahte alkol 3 kişinin sahte alkolden zehirlendiği ihbarı üzerine harekete geçen polis, Küçük Langa Caddesi’nde sahte alkol satan iş yerini bastı. Operasyonda B.S. isimli şahıs gözaltına alındı.
Gözaltına alınan 6 zanlı, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. -
Madde bağımlısı anne metruk binada bebeğini bakımsız bıraktı
Olay, geçtiğimiz hafta Avcılar Denizköşkler Mahallesi’nde yaşandı. Edinilen bilgilere göre, 25 gün önce Bahar K. ve Çetin G.’nin evlilik dışı bebekleri oldu. Madde bağımlısı olduğu söylenen 2 kişi bebekle gittikleri metruk binada uyuşturucu kullanmaya devam etti. Olayı gören çevredeki vatandaşlar polise haber verdi.
Bebek baygın halde bulundu
Olay yerine giden polis ekipleri bina içerisinde 2 şahıs ve bebeği buldu. Baygın halde bulunan bebek için ambulans çağrıldı. Ambulans ile hastaneye kaldırılan bebek devlet korumasına alındı. Polis ekiplerince gözaltına alınan anne ve baba emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildikleri adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi. -
İstanbul’daki hastanelerde büyük deprem tatbikatı
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, beklenen büyük İstanbul depremi sırasında hastanelerin hizmete devamlılığını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun katılımı ile Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi’nde deprem tatbikatı yapıldı.
Tatbikatta senaryo gereği, deprem sonrası önceden belirlenen illerden hastanelere desteğe gelen ekiplerin görevi devralama süreçleri de canlandırıldı.
İstanbul’da olması beklenen büyük depremin hazırlıkları tüm kurumlar tarafından yapılan tatbikatlar ve planlarla devam ederken İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nce bugün bir tatbikat gerçekleştirildi. Tatbikata Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu da katıldı.
Tatbikatın amacının muhtemel deprem sonrasında hastanelerde hizmetin sürdürülebilirliğini sağlamak olduğu öğrenildi. Bakan Memişoğlu’na program sırasında İstanbul İl Sağlık Müdürü Abdullah Emre Güner de eşlik etti.
Tatbikatta ilk kez ‘Referans Hastane Koordinasyon Merkezi’ modeli de devreye alındı. Tatbikat senaryosu gereği, muhtemel büyük deprem sonrasında şehir dışından önceden hastanelere gelen destek ekiplerinin görevi devralama süreci ve canlandırılarak bu koordinasyona hazırlanması amaçlandı.
Tatbikat sonrası açıklama yapan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Herkesin depreme, özellikle İstanbul’un hazır olması gerekiyor. Bununla ilgili hem 2019’daki deprem özellikle de 6 Şubat’taki üzücü ve bizi gerçekten yaralayan depremler hastane afet planımızı ve bütün afet planlarımızı gözden geçirerek İstanbul dahil Türkiye’de bir afet planı hazırlandı sağlıkla ilgili.
Bu ilk defa uygulanan bir tatbikat amacımız bu afet planlarımızı ve öngörülerimizi tatbikatlarla ile insanlara ezberletmek ve eksiklerimizi tespit etmek.
Burada 800 kişi bu tatbikata katılıyor. 2 hastanemiz diğer 2 hastanemizin deprem esnasında görevini ifa etmeye çalışıyor. Biz, bütün İstanbul’daki hastaneleri eşleştirdik. Deprem aşamasında otomatik olarak ekipler ne yapacak, nasıl teslim alacak, hastanede destek nasıl verecek onların tatbikatı yapılıyor.
İlk 48 saatte İstanbul’daki hastaneler kendi kendine yeter halde olacak referans hastaneler izolatörlü. Bu hastanelerdeki deprem esnasındaki sağlık hizmetleri yürütülürken, destek illerden gelen bu hastanelerin ekiplerinin buradaki görevi ve hastanenin yönetimini alıp sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürmek amacıyla yapılan bir tatbikat.
Böylece deprem esnasında buraya gelecek ekipler, hem nasıl devralacaklar görevi hem de hastaneyi tanıyorlar.
Böylece inşallah yaşanmaz ama deprem esnasında sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürdürülebilmesi ve dışarda gelecek ekiplerin görevi nasıl devralacağı ve hangi hastanede nasıl çalışacağı artık planlamalarımız oluştu ve tatbikatlarımız başladı” dedi.
-
“Maaş adaletsizliği, iş barışını bozuyor”
20 Eylül 2023 tarihinde kurduğumuz sendikamız, bu meslek gruplarının haklarını savunmak ve seslerini duyurmak için yola çıkmıştır” dedi.
Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası Genel Başkanı Mümin Güler, mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının ve diğer teknik hizmet meslek gruplarının kaybolan haklarını ve itibarlarını geri kazanmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Genel Başkan Mümin Güler açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“20 Eylül 2023 tarihinde kurduğumuz sendikamız, bu meslek gruplarının haklarını savunmak ve seslerini duyurmak için yola çıkmıştır.Umutsuzluğa kapılmak yerine, kendi haklarımızı aramak adına birleşerek, güçlü bir adım attık. Bizler, enerji, sanayi, madencilik gibi önemli sektörlerde görev yapan mühendislerin ve teknik personelin haklarını savunmak için mücadele ediyoruz.
Bugün, sekiz hizmet kolunda örgütlenmiş bulunuyoruz ve konfederasyon olma yolunda hızla ilerliyoruz. Ayrıca, hiçbir siyasi partiyle bağımızın olmadığını ve bağımsız bir şekilde faaliyet gösterdiğimizi, tüm gücümüzü üyelerimizden aldığımızı vurgulamak isterim.
“30 yıllık mühendis, 105 bin TL maaş almalı”
Mühendislerin ve teknik personelin karşı karşıya olduğu maaş adaletsizliğine dikkat çekmek istiyorum. 30 yıllık bir mühendis 57 bin TL maaş alırken, eşdeğer meslek gruplarında bu rakam 100 bin TL’yi aşıyor.Bu durum, mühendislerin emeğinin yeterince değer görmediğini ve hak ettikleri maaşların çok altında çalıştıklarını gösteriyor.
Bu sorunun çözülmesi adına iki temel önerimiz var: Birincisi, ‘teknik çalışma ödemesi’ adı altında ilave bir ödeme eklenmesi, ikincisi ise ek ödeme oranlarında 50 puanlık bir artış yapılması.
Bu düzenlemelerle, mühendis maaşlarının 105 bin TL’ye çıkarılmasını hedefliyoruz. Ayrıca teknik hizmetler sınıfında görev yapan yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, peyzaj mimarı ve iç mimar ile şehir plancısı ve bölge plancısı, tekniker, teknisyen meslek unvanlarının mesleki sorumluluk sigortası kapsamına alınması amaçlanmaktadır.
Mesleki sorumluluk sigortası kapsamına alınmamız; hem teknik hizmet sınıfının güvenliğini sağlamak hem de toplumun sağlıklı ve sürdürülebilir projelere ulaşmasını temin etmek için büyük önem taşıyor.
“Maaş adaletsizliği, iş barışını bozuyor”
Maaş adaletsizliği sadece mühendislerin motivasyonunu etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda iş barışını da bozuyor. Kamu mühendislerinin eşdeğer meslek gruplarına kıyasla düşük maaş alması, çalışma verimliliğini düşürüyor ve beyin göçünü hızlandırıyor.Bu durum, gelecekte kamu kurumlarında nitelikli mühendis bulmakta zorlanmamıza yol açacak. Bununla birlikte, maaş iyileştirmeleri yalnızca çalışanları motive etmekle kalmayacak, aynı zamanda kamu hizmetlerinin kalitesini ve ülkemizin kalkınmasını da olumlu yönde etkileyecektir.
“Mühendislerin ve teknik hizmet sınıfının emeklilik kaygıları var “
Meslektaşlarımızın; emeklilik sonrası yaşam koşulları hakkında ciddi kaygıları bulunmaktadır. Emekli teknik personel maaşları, yüksek enflasyon ve yaşam maliyetleri karşısında geçimlerini sürdürebilme konusunda yetersiz kalmaktadır.Emekli maaşlarının, çalışanların geçimlerini sürdürebilmesi ve onurlu bir yaşam sürmesi için yeterli olmasının gerektiğini düşünüyoruz. Bugün, emekli teknik personelin maaşları, yoksulluk sınırının çok altında kalıyor ve bu durum, emeklilik dönemi için büyük bir belirsizlik oluşturuyor.
Mevcut maaşlar, emekli olan mühendis ve teknik personelin günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Bu sebeple, kazanılacak hakların emekliliğe yansıtılması gerektiğini savunuyoruz. Bu sorunun çözülmesi için, 5434 ve 5510 sayılı kanunlara bir ek madde eklenmesini talep ediyoruz.
Bu düzenleme ile emekli maaşlarına ilave bir ödeme yapılması sağlanarak, şu an 26 bin TL civarında olan maaşların, yoksulluk sınırının üzerinde bir seviyeye çıkarılması mümkün olacaktır.
Emekli maaşlarının, emekliler için sadece hayatta kalma değil, yaşam kalitesini sürdürebilme noktasında da yeterli düzeye getirilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.
“Gençler mühendislik mesleğini tercih etmiyor”
Mühendislik fakültelerinin doluluk oranlarında büyük bir düşüş yaşanıyor. 2024 yılı itibarıyla birçok mühendislik fakültesine öğrenci yerleşmemiştir.Gençlerin mühendislik mesleğini tercih etmeme nedenlerinin başında, kamudaki düşük maaşlar ve yetersiz özlük hakları yer almaktadır. Eğer bu durum devam ederse, orta vadede ülkemizin teknik altyapısı ciddi şekilde zayıflayacak ve kalkınma hızımız olumsuz etkilenecektir.
“Hak Yoksa İş Yok” eylemi ve taleplerimiz
1 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz iş bırakma eylemi, meslektaşlarımızın haklarını savunmak adına önemli bir adımdı. Eylemin temelinde, “koruyucu giyim hakkı” ve “meslek kanunu” taleplerimiz vardı. 2024-2025 Toplu Sözleşmesi’nde açıkça belirtilen koruyucu giyim malzemelerinin hala uygulanmadığı aşikârdır ve bu durum iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye atmaktadır.Ayrıca, meslek kanunu eksikliği nedeniyle mesleki hak kayıplarının önüne geçilememektedir. Bu eksikliklerin giderilmesi için mücadelemiz devam edecektir.
“Meslek kanunu ve haklarımız için mücadele ediyoruz “
Mühendis Tek-Sen Enerji olarak, kamu mühendislerinin çalışma koşullarını düzenleyecek ve mesleğin itibarını artıracak bir meslek kanunu talep ediyoruz. Kamu mühendislerinin haklarının korunması, maaş iyileştirmelerinin emekliliğe yansıması ve teknik çalışma ödemesi gibi yeni ödeme kalemlerinin getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.TBMM’de bekleyen kanun teklifleri
TBMM’ye sunulan ancak henüz yasalaşmayan mühendislik ve teknik hizmetlerle ilgili kanun tekliflerinin de çalışanların haklarını koruma noktasında yetersiz kaldığını düşünüyoruz.3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun’un günümüz ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtmek istiyorum. Yeni düzenlemeler yapılmadığı takdirde; kamu mühendislerinin ve teknik hizmet çalışanlarının hak kayıpları artacak ve mesleki sorunlar derinleşecektir.
Bizler, Mühendis Tek-Sen Enerji olarak; haklarımızı geri kazanmak ve mesleğimizin itibarını yükseltmek için kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz.”
-
Gençlerde HIV enfeksiyonu artıyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 yılı verilerine göre dünyada 40 milyon kişi HIV ile yaşıyor. 2023 yılında 5,4 milyon kişi HIV taşıdığından habersizken, 1,4 milyon çocuk HIV ile mücadele ediyor.
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Özge Karadağ, özellikle gençlerin risk altında olduğunu belirterek, “Korunma, erken tanı ve bu konularda toplumsal farkındalığın arttırılması hayati öneme sahip” dedi.
AIDS’e karşı farkındalığı artırmak ve toplumsal ön yargıları dönüştürmek amacıyla 1 Aralık “Dünya AIDS Günü” nedeniyle açıklamalarda bulunan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Özge Karadağ, dünyada ilk görülmesinin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen HIV’e yakalananların sayısındaki artışın endişe verici olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Özge Karadağ, “HIV (Human Immunodeficiency Virus) olarak adlandırılan bu virüsün, dünyanın pek çok bölgesinde özellikle Afrika, Amerika, Asya’da yayılma hızı azalırken, ülkemizin de bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya’da yayılma hızı giderek artıyor.
Geçtiğimiz ay Münih’te düzenlenen Uluslararası AIDS Konferansı’nın da ana odağı bu bölgelerdeki artıştı. Artışlar konusunda ülkeler son derece kaygılı ve hızla önlem alınması konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor” dedi.
Dünyada 5,4 milyon kişinin HIV taşıdığından habersiz olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özge Karadağ, “Halen en sık bulaş yolu korunmasız cinsel ilişki olan virüsü durdurmak mümkün ancak korunma önlemlerinin doğru bilinmesi ve doğru uygulanması gerekli.
Sağlık okuryazarlığının yeterli düzeyde olması, tek eşlilik, cinsel ilişkide kondom kullanılması, riski yüksek ilişkilerin öncesi ve sonrasında koruyucu ilaçlar, madde bağımlılığının önlenmesi ve ücretsiz erken tanı imkanlarının sağlanması başlıca korunma stratejileri” diye konuştu.
“Gençlerde HIV artışında akran ve sosyal medya etkisi var”
Ülkemizdeki artış ve genç nüfusun virüsten etkilenme oranlarına dikkat çeken Karadağ, “Gençler akranlarından ve sosyal medyadan çok etkileniyor. Çoğu zaman bilgi kirliliği yüzünden sağlık bilgisine erişimde güçlük yaşanıyor.Alkol ve madde kullanım yaygınlığının giderek arttığı gençler odağımızda olmalı. Gençleri korumak, geleceği korumaktır aynı zamanda. Bu nedenle yaşa ve kültüre uygun sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi çok önemli.
Ücretsiz olarak hizmet veren gönüllü danışmanlık ve test merkezleri, erken tanı ve toplumsal farkındalığın arttırılması için hayati öneme sahip. Herhangi bir şüphe durumunda bu merkezlere başvurmaktan çekinilmemeli. Bireyler hem kendilerini hem sevdiklerini erken tanı ve tedavi ile koruyabilirler” dedi.
Geçtiğimiz yıl HIV nedeniyle 630 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirten BAU Halk Sağlığı Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Özge Karadağ, “Aileler, ergenlik ile birlikte çocuklarının yaşlarına uygun biçimde güvenilir bilgilere erişimini sağlamalı, sağlık profesyonellerinin desteğini almalı.
HIV-AIDS, okullardaki sağlık eğitimlerinin içinde yaşa uygun olarak yer almalı” diye konuştu.
-
“Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 76 yıldır tulum çalan Remzi Bekar’a ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ödülü verildi.
Tulum üstadı Bekar, “10 yıl önce beni kasetlerimden tanıyan Trabzonlu bir iş adamı UNESCO’ya girmem için Kültür Bakanlığı’na yazı göndermiş. 27 Kasım tarihinde UNESCO’ya kabul edildiğimin haberi gelirken, Cumhurbaşkanı’ndan plaketimi alabileceğimi söylediler.
Cumhurbaşkanımız bu kadar işlerinin arasında hem Rize’yi hem de tulumu unutmamış. Plaketimi de gururla aldım” dedi.
Tulum üstadı 87 yaşındaki Remzi Bekar, 1948 yılında tulum çalmaya başladı. 11 yaşından bu yana elinden tulumu düşürmeyen sanatçı, köyünde tulum çalarak düğünlere renk kattı.
Askerlik yaşı geldiğinde Remzi Bekar’ın vatan borcu ise dönüm noktası oldu. 1964-1965 yılları arasında Bekar, Ankara Orduevi’ne alındı. Ankara Orduevi’nde garsonluk olarak görev yapan Bekar, Orduevi’ne gelen bir radyo sanatçısına tulum çalmak istediğini söyledi. Tulumu çaldıktan sonra radyocu tarafından Remzi Bekar keşfedildi.
Remzi Bekar tulumu dünyaya tanıtmayı amaçladı
Askerden sonra sanatçı, kariyer hayatına radyoda tulum çalarak devam etti. Televizyon kanallarında da tulum çalan Bekar, dünyanın her yerini dolaştı.Tulumu dünyaya tanıtmayı amaçlayan Remzi Bekar, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde 27 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen “Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri” töreninde ödüllendirildi.
Tulum sanatına olan uzun yıllara dayanan katkıları ve bu sanatı gelecek nesillere aktarma çabalarıyla takdir toplayan sanatçı, UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ünvanı aldı. Tulum üstadı Remzi Bekar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden “Yaşayan İnsan Hazineleri” ödülünü aldı.
Ödülünü aldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinden tulum çalmasını istedi. Sanatçı, törende Rize Hemşin yöresinden kendi derlediği, “Bilettum Orağumi” eserini çaldı.
“Gittiğim yerlerde sazımın tanınması için çaba harcadım”
Tulum serüvenini anlatan tulum üstadı Remzi Bekar, “Tulum çalmaya 1948’de başladım. 1954 senelerinde yavaş yavaş horon oynatmaya başladım. Fakat esas Remzi Bekar oluşum 1964-1965 seneleridir. Askerliğimi yaparken radyo ile temasa geçtim.Radyoda çalmak için rica ettim. Radyo ile kendimi tanıtmaya başladım. Ardından televizyon kanallarına defalarca çıktım. Ondan sonra yurt dışı çalışmalarım oldu. Anadolu folk topluluğu ile çalışıp Artvin ekibi ile çalıyordum. Bu vesileyle Amerika ve Fransa hariç nerdeyse dünyanın her tarafını dolaştım. Gittiğim yerlerde sazımın tanınması için çaba harcadım.
Ve gittiğim yerlerde tulum varsa onları da incelemek istedim. Yörede tulum imalatı yapan kişiler nota bilmedikleri için kulaklarına güzel gelen sesleri kullanıyorlardı. Ben ve benim gibiler de senelerce bu şekilde yapılan tulumları çaldı.
O zamanlarda Mehmet Özbek sazların akordunu tulumumun sesine göre yaptırdı. ‘La’ notasını kullanarak sazlarla beraber çaldığım bu yolda, arkamdan gelenler de aynısını yapmaya çalıştılar ve çalışıyorlar. Bu arada tulum imalatı yapanlar da nota üzerinde çalışmaya ve kendilerini yetiştirmeye başladı” diye konuştu.
“Plaketimi gururla aldım”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden “Yaşayan İnsan Hazineleri” ödülünü alırken duygularını anlatan Bekar, “Bundan 10 yıl önce beni kasetlerimden tanıyan ama benim hiç tanımadığım Trabzonlu bir iş adamı UNESCO’ya girmem için benden habersiz Kültür Bakanlığı’na yazı yollamış. Sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan çağırıldım.Hakkımda UNESCO’ya girmem için bir istek olduğu fakat benim onayımın alınması gerektiğini söylediler ve Ankara’ya çağırdılar. Ben de hiçbir karşılık beklemeden istekli bir şekilde, kitaplarım ve araştırmalarım ile Ankara’ya gittim. Kültür Bakanlığı bana Mahalli Sanatçı kartı verdi ve UNESCO için beni sıraya aldı.
27 Kasım 2024 tarihinde Ankara’dan UNESCO’ya kabul edildiğimin haberi geldi. Her şeyin hazır olduğunu ve Ankara’ya gidip Cumhurbaşkanı’ndan plaketimi alabileceğimi söylediler. Canıgönülden koşa koşa Ankara’ya gittim. Siyaseti bir kenarına bırakalım Sayın Cumhurbaşkanımız da Rizeli, yani benim hemşerim oluğu için içimde bir sevgisi var.
Bu işler Cumhurbaşkanı’nın onayı ile yapılıyor. Cumhurbaşkanımız bu kadar işlerinin arasında hem Rize’yi hem de tulumu unutmamış. Onun karşısına eğilerek gitmek lazım, biz de öyle gittik. Cumhurbaşkanımız bizi şefkatle karşıladı ve tulum çalmamı istedi. Ben de tulum çaldım. Plaketimi gururla aldım. Cumhurbaşkanımıza saygılarımı sunup geri döndüm” dedi.
-
Avrupa’nın en yoğun havalimanı oldu
İstanbul Havalimanı, 18-24 Kasım tarihleri arasında günlük ortalama bin 318 uçuşla Avrupa’nın en yoğun havalimanı olarak kayıtlara geçti.
Avrupa Hava Seyrüsefer Güvenliği Teşkilatı’nın (EUROCONTROL) 18-24 Kasım’a ilişkin “Avrupa Havacılık Raporu” yayımlandı.
Söz konusu Rapora göre İstanbul Havalimanı, bu dönemde günlük ortalama bin 318 uçuşla Avrupa’nın en yoğun havalimanları arasında ilk sırada yer aldı.
İstanbul Havalimanı’nı, günlük bin 243 uçuşla Londra Heathrow, bin 240 uçuşla Amsterdam Schiphol ve bin 151 uçuşla Frankfurt havalimanları takip etti.
Sabiha Gökçen Havalimanı ise günlük 648 uçuşla 10’uncu sırada yer aldı.
-
Araçlarda hareketlilik yaşanırken, fiyatlar sabit
Son zamanlarda durgun seyreden ikinci el araç piyasası, yıl sonu yaklaşırken hareketlenmeye başladı, fiyatlar ise sabit kaldı.
Son zamanlarda yaprak kıpırdamayan ikinci el araç piyasası, yıl sonunun yaklaşmasıyla birlikte yeniden hareketlenmeye başladı.
Oto galericiler, ikinci el araç pazarında hareketlenmeler yaşandığını belirtirken, fiyatların ise artmadığını söylediler. Oto galericiler, yeni yılın başlamasıyla birlikte ikinci el araç fiyatlarında artış beklediklerini belirterek, araç almak isteyenler için bu dönemin son fırsatlar olabileceğini ifade ettiler.
“Fiyatlar şu an yüksek değil fakat yılbaşında fiyatların artmasını bekliyoruz”
İkinci el otomobil piyasasında hareketlilik olduğunu ifade eden oto galerici Gökhan Ardeşen, “İkinci el araçlara büyük bir talep var.Oluşan talep ile normalde araç fiyatlarının yükseltmesi gerekirdi, şu anda böyle bir fiyat artışı söz konusu değil. Araç alacaklar için bu son fırsat diyebiliriz. Bu dönemi biz fırsat dönemi olarak değerlendiriyoruz.
İnsanlar bunu bildikleri için bu dönemleri genelde değerlendirirler. Kasım ayının başından beri yoğun bir talep var. Fiyatlar şu an yüksek değil fakat yılbaşında fiyatların artmasını bekliyoruz.
Yılbaşından sonra araç fiyatlarındaki fiyat artışı oran olarak bilmek çok zor fakat bana göre yüzde 10-15 civarında bir artış bekliyoruz. Yılbaşına kadar olan bu süreç sabit geçecektir. İkinci el otomobil piyasası için oldukça hareketli geçecektir.
Bayilerde de çok güzel kampanyalar var. İkinci ellerde çok iyi fırsatlar bulunuyor. Piyasaya bakınca yüzde 20–25 gibi söylentiler var ama bizim beklediğimiz 10–15 civarında. Geçtiğimiz yıllarda aslında bu yıla benzer şekilde ilerliyordu. Fakat bu yıl daha hareketli.
Genelde her yılsonu 1–2 ay hareketli geçer. Yılbaşından sonraki zamları insanlar da biliyor bu yüzden planlarını bu aylara göre yaparlar.
Bu aylarda araç alanlar bir sonraki yıla göre hep karda olmuşlardır. Bir ailenin ortalama alabileceği araçlar 500 bin TL’den başlıyor 1 milyon liralara kadar çıkıyor” şeklinde konuştu.
-
THY Sidney’e ilk uçuşunu gerçekleştirdi
Türk Hava Yolları’nın (THY) en uzun rotası olan Sidney’e ilk uçuş gerçekleşti. THY, küresel uçuş ağını 6 kıtada 351 destinasyona ulaştırmış oldu.
Türk Hava Yolları’nın (THY) en uzun rotası olan Sidney’e ilk uçuş gerçekleşti. İstanbul – Sidney arasında 28 Kasım 2024 tarihi itibariyle gerçekleştirilmeye başlanan seferler, haftada 4 gün Kuala Lumpur aktarmalı olarak Airbus A350-900 tipi uçakla yapılacak.
Yeni rota, Türkiye ve Avustralya arasındaki bağları güçlendirerek turizm, ticaret ve kültürel alanlarda büyümeyi teşvik etmekle birlikte, Türk Hava Yolları’nın güçlü uçuş ağıyla dünyayı keşfetme imkanı sunacak. THY, İstanbul – Sidney arasındaki seferle küresel uçuş ağını 6 kıtada 351 destinasyona ulaştırmış oldu.
“İstanbul-Sidney uçuşlarımız, Avrupa ve Avusturalya arasında bir köprü vazifesi görüyor”
Sidney seferlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Türk Hava Yolları Genel Müdürü Bilal Ekşi, “Türk Hava Yolları tarihindeki en uzun uçuş rotası olan bu sefer ile ağımıza ikinci Avustralya şehrini eklemekten mutluluk duyuyoruz.İstanbul-Sidney uçuşlarımız, Avrupa ve Avusturalya arasında bir köprü vazifesi görürken, misafirlerimizi de Türk Hava Yolları’nın konforu ve misafirperverliğiyle dünyaya bağlama konusundaki taahhüdümüzü temsil ediyor.
Yakın gelecekte seyahati kesintisiz gerçekleştirebilecek menzilde uçakları filomuza dahil ederek, Avustralya’dan İstanbul’a direkt uçuş gerçekleştirmeyi dört gözle bekliyoruz” diye konuştu.
“İstanbul’dan başlayan bu heyecan verici yeni rota, havalimanlarımızın kapasitesini artıracak”
THY Genel Müdür’ü Bilal Ekşi’nin ardından söz alan Yeni Güney Galler Eyaleti Çalışma ve Turizm Bakanı John Graham ise, “Türk Hava Yolları’nın Sidney’e gelişini, Sidney’e ziyaretçi sayısında artış sağlayacak önemli bir mihenk taşı olarak görüyoruz.İstanbul’dan başlayan bu heyecan verici yeni rota, havalimanlarımızın kapasitesini artırarak daha fazla ziyaretçiyi Yeni Güney Galler’e çekecek ve eyalet genelindeki turizm destinasyonlarımızda istihdam ve ekonomik büyümeyi artıracaktır.
Daha fazla yolcunun havalimanlarımızı kullanması, Minns Hükümeti’nin eyalet çapındaki ziyaretçi ekonomisinde istihdamı ve büyümeyi artırma planının bir parçasıdır” dedi.
“Hem Türkler hem de Avusturalyalı gezginler için en önemli nokta olacağız”
İlk uçuşun gerçekleştiği Sidney Havalimanı’nın CEO’su Scott Charlton ise, “Türk Hava Yolları’nı Sidney’de ağırlamaktan gurur duyuyoruz.Bu yeni hizmet, Sidney’in zaten güçlü olan uluslararası ağını güçlendirmekle kalmıyor, yolculara Türk Hava Yolları’nın İstanbul’daki geniş merkezi aracılığıyla Avrupa ve ötesine daha fazla seçenek ve bağlantı sunuyor.
Türk Hava Yolları, pazara ek rekabet getirmesinin yanı sıra, Yeni Güney Galler’de ikamet eden 15 binden fazla Türkiye doğumlu Avustralyalı ve Türkiye’nin Avustralyalı gezginleri için en popüler destinasyonlardan biri olacağına eminiz” şeklinde konuştu.