Beylikdüzü’nde bir kafede 4 Kasım günü alacak verecek meselesi yüzünden silahlı kavga çıkmıştı. Bir kişi ayağından vurularak yaralanmıştı. Polis ekipleri olay sonrası yaptığı çalışma sonrası birisi yaşı 18’den küçük 3 kişiyi Esenyurt’taki adresinde yakaladı.
Olay sonrası gözaltına alınan D.D. ve G.E. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yaşı küçük diğer kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Kategori: İstanbul
-
Beylikdüzü kafede silahlı yaralama olayının 2 faili yakalandı
-
Kadıköy’de 1 ton kaçak midye ele geçirildi
Alınan bilgiye göre, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Deniz Liman Şube Müdürlüğü ekipleri, bu sabaha karşı saat 04.00 sıralarında devriye görevi sırasında Kadıköy ilçesi İskele Sahilinde kıyıdan bir minibüse deniz canlısı yüklendiğini tespit etti. Şüpheli araca yaklaşan polis, E.O. ile beraberindeki H.A. isimli 2 kuşkulunun yasadışı midye avcılığı yaptığını belirledi. Minibüste ve kıyıda yapılan incelemelerde 1 ton midye ele geçirildi.
Gözaltına alınan kaçak midye avcılarına “1380 Sayılı” yasak yerde midye avcılığı yapmak suçundan toplam 52 bin 484 lira para cezası kesildi. 50 çuval içinde ele geçirilen 1 ton civarındaki midyenin tekrar canlılığını sürdürebilmesi ve doğal yaşama kazandırılması için denize geri döküldüğü belirtildi.
-
İstanbul’da barajlar alarm veriyor
Sıcak yaz aylarının ardından kurak bir sonbahar geçiren İstanbul’da barajlardaki doluluk oranı her geçen gün düşüyor.
Mega kentteki barajlarda doluluk oranı İSKİ verilerine göre yüzde 30,18’e geriledi. İstanbul’un en önemli kaynaklarından olan Alibey Barajı’ndaki su seviyesi de düşmeye devam ediyor. Son 10 yılın en düşük su seviyesini gören Alibey Barajı’ndaki doluluk oranı ise yüzde 6,07 oldu. Son verilere göre İstanbul’daki barajlarda doluluk oranları şöyle:
“Ömerli yüzde 26,83
Darlık yüzde 32,24
Elmalı yüzde 51,93
Terkos yüzde 40,67
Alibey yüzde 6,07
Büyükçekmece yüzde 32,46
Sazlıdere yüzde 41,93
Istrancalar yüzde 34,14
Kazandere yüzde 8,27
Papuçdere yüzde 7,95” -
E-5’te sopalı yol kavgası kameraya yansıdı
Olay, dün akşam saatlerinde E-5 Esenyurt Gökevler Mahallesi, Hadımköy yol ayrımda yaşandı. Edinilen bilgilere göre, yol verme meselesi yüzünden iki araç sürücüsü tartıştı. Tartışmanın büyümesi ile araçtan inen 3 şahıs kavga etmeye başladı. Çevredeki vatandaşların araya girmesi ve sürücülerden birinin kaçmasıyla kavga son buldu. Şahıslardan birinin araca sopa ile vurup zarar verdiği anlar kameraya yansıdı.
-
Maltepe’de bir kişi yaşadığı konteynerde ölü halde bulundu
Olay, akşam saatlerinde Zümrütevler Mahallesi Altıntabak Sokak’ta meydana geldi. Bir süre önce eşinden boşanan ve sokaktaki boş arsada bulunan konteynerde yaşayan Ayhan Aydoğdu (46), akşam saatlerinde vatandaşlar tarafından ölü halde bulundu. Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine polis ve olay yeri inceleme ekipleri gelerek olay yerinde incelemelerde bulundu. Aydoğdu’nun cansız bedeni Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Olayla ilgili çalışma başlatıldı.
-
Güngören’de bir kişi camide ölü bulundu
Olay, saat 15.30 sıralarında Güngören Merter’deki Hazreti İbrahim Camisi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, ikindi namazı için camiye gelen cemaat, caminin üst katında hareketsiz yatan bir kişiyi gördü. Cemaatin ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Camiye gelen sağlık ekipleri yaptıkları ilk müdahalede şahsın hayatını kaybettiğini belirledi. Polisin yaptığı incelemenin ardından şahsın Eren Karaman (35) olduğu tespit edildi. Uyuşturucu bulundurmak ve kullanmaktan kaydı olduğu ileri sürülen Karaman’ın cenazesi Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.
Olayla ilgili başlatılan inceleme sürüyor. -
Gürültü yüzünden çocuğa yumruk, o anlar kamerada
Olay, 6 Ekim 2024 günü saat 18.00 sıralarında gerçekleşti. Tuzla ilçesi, Şifa Mahallesi’nde bir alışveriş merkezinin otoparkında oynayan 7 yaşındaki B.E.A, bir şahıs tarafından saldırıya uğradı. Şahıs, 7 yaşındaki B.E.A’ya saldırıp yere fırlattı. Saldırıyı gerçekleştiren şahsın, 19 yaşındaki A.K. olduğu tespit edildi. Şüpheli A.K.’nin, çocukların çıkardığı gürültüden rahatsız olması nedeniyle bu saldırıyı gerçekleştirdiği öğrenildi. Olay sonrası kimlik bilgileri belirlenen A.K., 8 Ekim 2024 tarihinde yakalanarak “kasten yaralama” suçundan adliyeye sevk edildi ve 9 Ekim 2024 tarihinde tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumuna teslim edildi.
-
“Trump’ın seçilmesi Orta Doğu’yu yeni çatışmalara sürükleyebilir”
ABD’de başkanlık seçimini kazanan Donald Trump oldu. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Bahadır Kaynak, Trump’ın seçilmesiyle birlikte yeni dönemde Çin ile olan ticaret savaşlarının daha da sertleşebileceğine dikkat çekerken, Orta Doğu politikalarında alınacak agresif tutumun da bölgedeki tansiyonu artırabileceğini söyledi.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Bahadır Kaynak, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesini değerlendirdi. Demokrat Parti adayı Kamala Harris’e karşı net bir zafer elde eden Trump’ın dört milyondan fazla oy farkıyla liderlik koltuğuna geri döndüğünü ifade eden Kaynak, iki dönem arasındaki Joe Biden başkanlığının ise ABD tarihinde bir ilk olarak kayıtlara geçtiğini aktardı. Trump’ın popülist bir siyasetçi olarak sadece ABD’de değil, tüm dünyada güçlü sevgi ve nefret duyguları uyandırdığını söyleyen Kaynak, “Toplumu keskin çizgilerle kutuplaştırdığı düşünülen Trump, kitleleri uçlara savuran tutumlarıyla da biliniyor.
ABD’nin ve dünyanın en zengin kişilerinden birisi olması, çok varlıklı iş insanlarınca desteklenmesi, Trump’ın kendisini sistem karşıtı gibi sunmasına da engel teşkil etmiyor” dedi. Trump’ın kendisini “sıradan Amerikalıların temsilcisi” olarak konumlandırdığını kaydeden Kaynak, özellikle Biden yönetimine karşı gelişen tepki dalgasının Trump’a bu seçimde büyük avantaj sağladığını belirtti.
“Trump, geleneksel politikalarını uygulayacak”
Kaynak, Trump’ın yeniden seçilmesi ile Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel politikalarının tekrar sahaya sürüleceğine işaret etti. Vergi kesintileri ve kamu harcamalarının daraltılmasıyla ekonomide devletin ağırlığının azalacağı beklentilerine dikkat çeken Kaynak, kontrolsüz artan borç yükünü sınırlandırma çabalarının gündeme gelebileceğini söyledi.“Avrupa ve İngiltere, Ukrayna’nın savunmasında yalnızlaşabilir”
Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılmasının Trump’ın kamu harcamalarındaki açığı azaltma planlarına yardımcı olabileceğini vurgulayan Kaynak, bunun için Putin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü saldırgan politikalarının yatıştırılması gerektiğinin altını çizdi. “Önümüzdeki dönemde Trump’ın Rusya’ya ne ölçüde alan açacağını göreceğiz” diyen Kaynak, bunun da kıta Avrupası ve İngiltere’nin Ukrayna’nın savunmasında nispeten yalnızlaşması anlamına geleceğini belirtti. Kaynak, “Bir bakıma Ukrayna’da Rusya lehine de olsa barış ihtimalinin güçlendiği bir döneme giriyoruz” öngörüsünü paylaştı.“Çin ile ticaret ve Orta Doğu ilişkileri zorlu bir safhaya giriyor”
Trump’ın yeniden başkanlık görevine gelmesinin Çin ile olan ticaret savaşlarının daha da sertleşebileceği anlamına geldiğini belirten Kaynak, Trump’ı destekleyen sermaye gruplarının korumacı beklentilerine dikkat çekti. Kaynak, bunun ABD-Çin ilişkilerinde ve küresel ekonomide sarsıntılara yol açma potansiyeli taşıdığını, bu dönemin liberal ticaret sistemi açısından zor geçeceğini söyledi.Kaynak, Trump’ın Orta Doğu’da İsrail’e desteğinin özellikle İran’a karşı daha agresif bir tutumun sinyalini verdiğini ifade etti. İsrail’in bölgedeki eylemlerine Trump’ın destek vermesinin bölgeyi yeni çatışmalara sürükleyebileceği değerlendirmesini yapan Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Orta Doğu’daki tablo çok karışık.Trump’ın İsrail’in bölgedeki ileri hamlesi, bilhassa İran’a yönelik bir girişimde elini serbest bırakacağı beklentisi büyük belirsizlik oluşturuyor. Hatta bu beklenti Suriye’nin geleceği konusunda Türkiye’nin kafasını kurcalamış durumda. Devlet Bahçeli’nin ağzından ilginç bir politik hamleyi tetiklemiş olduğunu değerlendirebiliriz. Eğer İsrail’in bölgedeki saldırgan politikası Trump’ın yeşil ışığıyla daha da keskinleşirse bölgeyi büyük çalkantıların beklediğini söylemek yanlış olmaz.”
“Biden’ın ekonomik başarısızlığı Harris’in yenilgisine neden oldu”
Bahadır Kaynak, Kamala Harris’in dört yıl önce Joe Biden’ın elde ettiği oylardan daha düşük bir destekle ağır bir yenilgiye uğradığını söyledi. Bu durumu Harris’in karizma yoksunluğuna bağlayanlar olduğunu da hatırlatan Kaynak, asıl nedenin Biden yönetiminin ekonomik başarısızlıkları olduğunu ifade etti.Demokrat Parti’nin bu seçimlerde kaybetmesinin pandemi sürecinde enflasyonun kontrolden çıkması ve gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu belirten Kaynak, bunların Biden yönetimini eleştirenlerin argümanlarını güçlendirdiğini kaydetti. ABD’nin çok zengin bir azınlığın daha da zenginleştiği, orta ve alt sınıfların iktisadi baskı altında ezildiği bir ülke görüntüsünü koruduğunu söyleyen Kaynak, Demokratların adaletsiz bir ekonomi yönetimi ve “geçici enflasyon” iddiasıyla alt kesimleri yoksullaştırdıkları için bu bedeli ödediklerini ifade etti.
-
Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi
Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Türk tıp tarihinde bilinen ilk doğumevi olan “Demirkapı Viladethanesi”nin kuruluşunu anlattı. Osmanlı Cihan Devleti döneminde kadınların evde, ebeler tarafından doğurduğunu söyleyen Altıntaş, diğer yapılan doğumların gayrimeşru görüldüğünü belirtti. Doğumevinin gayrimeşru çocukların doğacağı düşüncesiyle kurulmadığını aktaran Ayten Altıntaş, 1892 yılında dönemin kadın hastalıkları doktoru Besim Ömer Akalın’ın çalışmalarının ardından Demirkapı Viladethanesi’nin hizmete açıldığını kaydetti. Altıntaş, Besim Ömer’in tıbbiyeye yakın bir alanda bulduğu 2 katlı binayı kendi imkanlarıyla restore ederek açtığını, sonra da gazeteye yazdığı yazılarla Sultan 2. Abdülhamid’i ikna ettiğini ifade etti. Gülhane Parkı içinde açılan iki katlı ilk doğumevi, restorasyon çalışmalarından sonra İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi olarak hizmet vermeye başladı. Öte yandan, Prof. Dr. Ayten Altıntaş gündemi sarsan Yenidoğan çetesinin gerçekleştirdiği bebek ölümlerine de tepki gösterdi.
“İlk doğumevi 1892 yılında tıbbiyenin kadın doğum doktoru Besim Ömer Akalın tarafından açılmıştır”
Türk tıp tarihinin ilk doğumevi olan Demirkapı Viladethanesi hakkında konuşan Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, “Biz ilk doğumevi diyoruz, onlar viladethane diyorlar. 1892 yılında, tıbbiyenin kadın doğum doktoru Besim Ömer Akalın tarafından açılmıştır. Tarihin her döneminde ve sadece bizde değil, tüm coğrafyalarda doğumu ebeler yaptırırdı. 1892 yılı daha dünkü bir tarih. İnsanlık tarihini en kolay 40 bin öncesi dersek, bebeği muhakkak bir bilen doğurturdu. Biz de ona ebe diyoruz. Ebelik bizim kültürümüzde, diğer kültürlerde de önemli bir meslek haline gelmişti. Önemli, aranan bir ebe tarafından ahlakı, becerikliliği göz önüne alarak genç kızlar seçilir, sonra da yetiştirilirdi. Senelerce eğitildikten sonra artık ebelik yapabilirdi. Her mahallenin bir ebesi vardı. Küpeli ebe, asalı ebe şeklinde tanınırdı. Osmanlı döneminde bir hanım hamile olduğunu hisseder hissetmez, mahalledeki güvendiği bir ebeyi seçer ve annesiyle yanına giderdi. Ebeyle bir anlaşma yaparlardı. Ebe sık sık gider, hamileliği kontrol ederdi. Kadını, doğuma hazırlardı” dedi.
“İlk doğumhane olarak tıbbiyenin hizmetine açmıştır”
Besim Ömer Akalın’ın doğumevi açma çabalarını anlatan Altıntaş, “Modern çağa geçtikten sonra Besim Ömer Akalın, Fransa’da kadın doğum ihtisası yapmış, bizim tıbbiye hocalarımızdan biridir. Onun, viladethane açma isteğinin sebebi ise bambaşka. Biliyor ki, herkes ebelerle evde doğum yapabilir ama onların dışında birtakım insanlar var. Mesela babası belli olmayan bebekler var. Kimsesizler ve evi barkı olmayan insanlar var. Her doğum problemsiz değildi, problemli olduğu zamanlarda ancak hekim müdahale edebilirdi. Eskiden de böyleydi. Doğum her zaman yapılırdı ama problemli olduğu zaman hekim çağırılırdı. Kimsesizlerin, fakirlerin doğum yapabilecek bir yere ihtiyacı vardı. Bunu tıbbiyenin kadın doğum hocaları hep istiyorlardı. Besim Ömer’den önce de diğer hocalar çok istediler fakat hep padişah tarafından reddedilmişti. Çünkü babası belli olmayan çocukların doğumunu devletin üstlenmesi pek ahlaki değildi. Besim Ömer ise tam tersini yapmıştır. ‘Tıbbiyenin civarında uygun bir yer bulayım, kendi imkanlarımızla doğumevi açalım’ demiş. Tıbbiye o zamanlar Demirkapı’daydı. Viladethane’nin arkasında bulunur. Büyük bir askeri kışladır. Tıp eğitimi orada veriliyordu. Orada hastanesi vardı. İncelediğinde, orada terk edilmiş iki katlı bir bina var, onu restore ettirmiş. İçine gereken her şeyi aldırmış. Kısa bir süre sonra orayı ilk doğumhane olarak tıbbiyenin hizmetine açmış. Hizmete açtıktan sonra gazetelere yazılar yazmış. Bu yazılar viladethane neden gereklidir, neden önemlidir, kimlere hizmet edecektir sorularına cevap veren yazılardı. Çünkü akıllarda hep bir yanlış düşünce var. Kimsesizlerin, fakirlerin ve evde yorganı olmayan insanların olduğunu anlattı. Bebeğin ve annenin sağlığı için o ortamda doğurmanın zararlı olduğunu yazdı. Parası olup da evde doğum yapanlarda bir problem çıktığında hekim müdahale etmesi lazım, onun için yine viladethanede doğum yapılması gerektiğini belirtti. Doğduğu halde ihtimam isteyen bebekler olur, kuvözde bakılması lazım, o da viladethanede olur. Yazıların ardından padişah da kabul etti” ifadelerini kullandı.
“Sultan 2. Abdülhamid sağlığa çok önem veren bir padişahtır”
Sultan 2. Abdülhamid’in Besim Ömer’in gazeteye yazdığı yazıların ardından doğumevi fikrine ikna olduğunu belirten Altıntaş, “Sultan 2. Abdülhamid sağlığa çok önem veren bir padişahtır. Besim Ömer’in yazılarını okudukça doğumevinin herkese lazım olduğunu kabul etmiştir. Bebekler, anneler ve tıbbiyedeki öğrencilerin eğitimleri için gereklidir. Eğitimler ve hizmetler devam ederken 2. Abdülhamid büyük bir para vererek yeni bir doğumevi yapılmasını istiyor. Daha sonra Kadırga’da çok güzel bir doğumevi yapılıyor. 1909’a kadar hizmet verecektir. İlk doğumevi dediğimiz zamana o zamana kadar yerlerde sürünen insanlardık, doğumlar sokaklarda yapılıyordu gibi düşünememek lazım. 19. yüzyılda ihtisaslar arttıkça doğumevi gibi yerlere ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Besim Ömer ise bunun için bir mücadele verdi” şeklinde konuştu.
“Bebeklerin yaşama şansı olması gerektiğini ve bunun bizim elimizde olduğunu çok iyi bilmemiz lazım”
Yenidoğan çetesinin gerçekleştirdiği bebek ölümlerine tepki gösteren Altıntaş, “Viladethane’nin bugünkünden farkını bilmemiz lazım. Bugün artık o kadar çok her şeye sahibiz ki değerlerimiz değişti. O zaman değer, insana hizmetti. Çünkü insan en değerli varlıktı. Şimdi paraya mı hizmet ediyoruz bilmiyorum. Her şey para oldu galiba. Değer bozukluğu her şeyi etkilediği gibi doktoru da etkiledi. Onun görevi insana hizmet. Para, onun üstüne çıkınca bu tip olaylarla karşılaşıyoruz. Çok üzücü. Asla bütün hekimleri kapsamıyor. Bir doktor belli bir yerde çalıştığı zaman bir çocuğun ve bebeğin ölümü çok normal bir hale geliyor. Bu alışkanlık bizde büyük hatalar açıyor. Bebeklerin yaşama şansı olması gerektiğini ve bunun bizim elimizde olduğunu çok iyi bilmemiz lazım. ‘Kötülükler, iyiliğin tetikleyicisidir’ derler. İnşallah iyilikler bu şekilde tetiklenir” diye konuştu.
-
3 yılda 225 tondan fazla atık toplandı
Deniz kirliliğini azaltmak ve önlemek amacıyla Marmara Denizi’nde başlattığı ‘Mavi Nefes Projesi’ başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor. Proje kapsamında 3 yılda 225 tondan fazla atık toplandı.
Deniz kirliliğini azaltmak ve önlemek amacıyla Marmara Denizi’nde başlattığı ‘Mavi Nefes Projesi’ başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor. Proje kapsamında Eylül 2021-Ağustos 2024 döneminde Marmara Denizi’nde 225 tondan fazla atık toplandı. Tatvan’da faaliyetlerini sürdüren Ahtapot 6, Van Gölü’nde Nisan-Ağustos 2024 döneminde 12 ton atık toplarken, Göcek’te faaliyet gösteren TURMEPA 3 teknesi ise 2023 Mayıs ve Haziran aylarında, 2 bin 141 tekneden 579 bin 385 litre atık su toplayarak, 4 milyon 635 bin litre deniz suyunun temiz kalmasına katkı sağladı.
Projenin eğitim ayağında ise ‘Mavi Nefes’ çevrimiçi eğitimleriyle 8 ilde 73 bin 460 öğrenci ve 4 bin 78 öğretmene, eğitim otobüsüyle 7 ilde 3 bin 539 öğrenci ve öğretmene, Mavi Dedektiflerle ise 19 kurumda 403 öğrenci ve öğretmene ulaşıldı. Mavi Nefes Projesi, koruma ve farkındalık eğitimleriyle öğrenci ve öğretmenlerle buluşmaya devam ediyor.
Alınan iki nefesten biri denizlerden
Yapılan açıklamaya göre, ”Aldığımız iki nefesten birini” sağlayan deniz ekosisteminin korunmasını, iyileştirilmesini ve gelecek nesillere en iyi şekilde aktarılmasını içeriyor. Bu kapsamda Mavi Nefes Projesi’nin deniz ekosistemi üzerindeki iyileştirici etkisi deniz altından ve üstünden birbirine paralel şekilde ilerliyor. Deniz altında Saros ve Göcek’te karbon yutağı ve oksijen üreticisi deniz çayırları, mercanlar gibi deniz canlılarının bulunduğu ekosistemlerin doğrudan korunmasına yönelik bilimsel çalışmalar yürütülüyor. Ayrıca azalma görülen bölgelerde deniz çayırı ekimi, deniz ekosistemi üzerindeki baskıların bilimsel olarak ortaya konulması ve gerekli önlemlerin alınması gibi çalışmalar uzman akademisyen ve profesyonel ekipler tarafından gerçekleştiriliyor.Mavi Nefes Projesi kapsamında Manisa Celal Bayar Üniversitesi Biyoloji Bölümü/ Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergün Taşkın yürüttüğü Fethiye Göcek Körfezi’nde “Koy Ve Kıyılarda Deniz Çayırı Posidonia Oceanica Deniz Çayırlarının İzlenmesi, Korunması Ve Ekimi Projesi’nde kısa sürede başarılı sonuçlar ortaya kondu. Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde (ÖÇKB) 1.545 deniz türü tespit edildi. Dokuz istasyonda deniz çayırı Posidonia oceanica türünün yayılışı, genel özellikleri, izlenmesi ve transplantasyonu yapıldı. Posidonia oceanica’nın 6 Mayıs 2024 tarihinde ekimi yapılan alanın 6 Haziran 2024 tarihindeki kontrolünde en az yüzde 70 oranında canlılık tespit edildi. Proje boyunca Fethiye-Göcek ÖÇKB’de en az 10 bin Posidonia oceanica fidesinin transplantasyonu hedefleniyor.
İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Dalyan’ın yürüttüğü ‘Saros Körfezi Deniz Çayırı ve Mercan Koruma, Ekimi ve İzleme Projesi’nde ise biyoçeşitliliğin izlenmesi, önemli deniz türlerinin haritalanması ve Körfez’deki sıcak noktaların belirlenmesi amacıyla 1-10 Temmuz 2024 tarihlerinde gerçekleştirilen saha çalışmasında 19 farklı istasyonda 23 dalış gerçekleştirildi. Bu dalışlarda Saros Körfezi’nin habitat tipleri belirlendi ve kritik habitatların (deniz çayırları, korallijen habitatlar, taş mercanlar gibi) haritaları oluşturuldu. Saros Körfezi’nde yapılan dalışlar ve incelemeler sonucunda toplam 382 türün bulgusuna ulaşıldı.