Kategori: İyi Parti

  • Meral Akşener: “Alparslan da Fatih de Atatürk de bizimdir”

    Meral Akşener: “Alparslan da Fatih de Atatürk de bizimdir”

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Diyanet İşleri Başkanlığı makamının kendileri için kıymetli bir makam olduğunu belirterek, “Siz utanmadan Ayasofya’yı düşmandan kurtaran ecdada saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrakları, dalgalanmaya devam ediyor. Onlar şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyor ama siz hala Mustafa Kemal’le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun.” dedi.

    Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına Mersin’deki kazada şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara da şifa dileyerek başladı.

    14 gün boyunca Ankara’da karantinada olduğunu ve bir sorunla karşılaşmadan süreci tamamladığını anlatan Akşener, Kovid-19’a yakalanan koruma polisinin de sağlığına kavuştuğunu bildirdi.

    Karantinada olduğu için bazı programlara katılamadığını dile getiren Akşener, Ayasofya Camisi’nin tamamen ibadete açılmasıyla ilgili programa da bu nedenle katılamadığını vurguladı.

    “Ayasofya’da ibadet etmeyi, dua etmeyi ben de istedim. Ancak maalesef olmadı. İnşallah ilk fırsatta ziyaret edeceğim.” diyen Akşener, hükümetin Ayasofya’ya ilişkin tutumunu, “Sayın Erdoğan ve arkadaşları, uyarılarımıza rağmen dayanamadılar ve hepimizin ortak değeri olan Ayasofya’dan, siyasi rant devşirme telaşına düştüler.” ifadeleriyle eleştirdi.

    Meral Akşener, dün Ayasofya’nın açılmasına itiraz edenlerin, bugün “Ayasofya Fatihi” pozları verdiğini öne sürerek, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine ilişkin sürece değindi.

    Akşener, şöyle konuştu:

    “Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, 2004 yılında Başbakanlığa dilekçe verip, Ayasofya’nın müze olması kararının iptalini istiyor. Başbakanlıktan dilekçelerine cevap alamayınca, 2005 yılı başında mahkemeye başvuruyorlar. Bursa 2. İdare Mahkemesi kanalıyla, Danıştay Başkanlığı’na gönderilen evrakta Başbakanlık, derneğin müracaatına yasal süresi içinde cevap vermediği için suçlanıyor ve dava başlıyor. O günün Başbakanlığı, bugünün Cumhurbaşkanlığı ne istiyor biliyor musunuz? Bu davanın reddini istiyor. Yani ‘Ayasofya müze olarak kalmalı.’ diyor. ‘Eğer ibadete açılacaksa, bu yargının değil, bizim, yani yürütmenin inisiyatifindedir.’ diyor. Peki gereğini yapıyor mu? Hayır. Davanın reddini isteyip oturuyor. Hatta Sayın Erdoğan bizzat çıkıp, ‘Önce Sultanahmet’i doldurun.’ diyor. Sonra, Danıştay ibadete açılma kararını verince, aynı iktidar meydana çıkıp, ‘Ben yaptım’ pozlarıyla caka satıyor.

    Başvuran bir dernek. Dilekçeyi sümen altı edip cevaplamayan, dönemin başbakanı Sayın Erdoğan. Kararı veren mahkeme ve Danıştay. Ama propagandist medyaya bakarsan bu işin kahramanı iktidar. Hem de bizzat o davanın reddini isteyen iktidar. Yine bir riyakarlık, yine vatandaşı değil, kendi ikbalini düşünme hastalığı.”

    İlk günden itibaren hükümete “Ayasofya’yı ibadete açın, ama siyasete kapatın” uyarısında bulunduklarını hatırlatan Akşener, ancak iktidarın, “Allah’ın evine siyaset sokma hastalığından bir türlü kurtulamadığını, ortak değerleri suistimal etmekten geri kalmadığını ve karar sürecinde gösterdikleri riyakarlığı, açılış programındaki sözleriyle bambaşka bir boyuta taşıdığını” ileri sürdü.

    “Alparslan da Fatih de Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir”

    Ayasofya’nın açılış programında “Selam olsun Anadolu’nun kapılarını açan Alparslan’a, Selam olsun İstanbul’u fetheden Fatih’e, Selam olsun, İstanbul’a ve Ayasofya’ya istiklalini yeniden kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e” açıklamasını beklediklerinin altını çizen Akşener, “Söylenmesi gereken buydu. Ecdadımıza ve tarihimize saygının gereği buydu. Devlet insanlığına, cumhurun başkanlığına yakışan buydu. Ama bu bile efendilere zor geldi. Bırakın saygıyla selamlamayı, saygısızlık etmekte hiçbir beis görmediler. Böylesine güzel bir günde bile düşmanlık etmekten utanmadılar.” değerlendirmesinde bulundu.

    Türk tarihinin bir bütün olduğuna dikkati çeken Meral Akşener, konuşmasın şöyle sürdürdü:

    “Alparslan da Fatih de Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir. Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk’e dost olan çıkmamıştır. Bunun tek bir istisnası bile yoktur. Çünkü Atatürk; Asya’dan Akdeniz’e, bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketin ve büyük Türk Milleti’nin, mavi gözlü bozkurdudur.

    Ayasofya’da, makamının ve sıfatının gereğini yapıp, gönülleri kazanmak yerine, lanetlerden bahsedenlere sesleniyorum: Hastanede koşa koşa ziyarete gittiğiniz, ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesliyi örnek alıp, tarihi delik deşik edeceğinize işgal kuvvetlerini dize getirenlerle, Sevr’i yırtıp atan ve Misakımilli’yi çizenlerle gurur duyun. Kuvayımilliyecilerin katlinin vacip olduğuna fetva veren, Durrizade gibi alçaklardan feyz alıp, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına lanet okuyacağınıza oturduğunuz koltuğun ilk sahibi olan, İstanbul Hükümeti’nin idama mahkum ettiği Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi Hocamızla gurur duyun. Yunan’a ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’le, Çanakkale geçilmez diyen 57. Alayla, söz verdiği saatte Çiğiltepe’yi alamadı diye canına kıyan Albay Reşat’la, Kara Fatma’yla, 200 kiloluk top mermisini namluya süren Seyit Onbaşı’yla gurur duyun.”

    Kurtuluş Savaşı’nın, İslam ülkelerinin bağımsızlığını kazanması için bir psikolojik eşik olduğunu ve Müslümanların, Mustafa Kemal’in büyük zaferinden ilham aldığını belirten Akşener, şunları söyledi:

    “Kalın kafalara girememiş olsa da Türk olmak bir şereftir. Türk tarihine, hakkıyla sahip çıkmak bir şereftir. İstiklal Mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal’i anmak, bir şereftir. Sizler bu şerefle yaşamamayı tercih edebilirsiniz. Bu sizin sorununuz. Rahmetli Elçibey’in dediği gibi ‘Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyene, biz zorla şeref verecek değiliz.’

    Ama unutmayın ki bağımsızlığı sağlamak için ödenmiş bedeller var. O bedeli tereddütsüz göze alıp, toprağa düşenlere, saygı göstermek zorundasınız. Bu bir lütuf değil, hem dinimizin hem de töremizin gereğidir. Allah-Muhammed aşkına, Muhammed-Ali aşkına; Atatürk’le alıp veremediğiniz nedir kardeşim sizin? Vatanı işgale yeltenen Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler, Mustafa Kemal’e düşman olsa anlarım. Ama siz neden düşmansınız? Buradan iktidardakilere sesleniyorum; Diyanet İşleri Başkanlığı bizim için kıymetli bir makamdır. Ama şunu söylemeden de geçemem. Siz utanmadan Ayasofya’yı düşmandan kurtaran ecdada saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrakları, dalgalanmaya devam ediyor. Onlar şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyor ama siz hala Mustafa Kemal’le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun.”

    Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öz yurdunda, beş vakit ezan sesinin yankılandığı Türk vatanında, şan, şeref ve nur içinde yattığını ifade eden Akşener, ‘önce vatan’ diyenlerle, atasını bilmeyen vatansızlar arasındaki farkın bu olduğunu söyledi.

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştiren Meral Akşener, “Göreve geldiği günden bu yana, İstiklal kahramanları için bir hayır duayı bile çok gören Ali Erbaş, bu sefer de utanmadan onlara lanet okumaya kalktı. Varsın onlar günlerini aynı vefasızlıkla, aynı nankörlükle aynı kadir kıymet bilmezlikle geçirmeye devam etsinler.” dedi.

    Akşener, salonda bulunanları İstanbul’u ve Ayasofya’yı yeniden özgürleştiren kahramanların ruhuna fatiha okumaya davet etti.

    İstanbul Sözleşmesine ilişkin tartışmalar

    Kadın cinayetlerine de değinen Akşener, Türkiye’nin, 34 OECD ülkesi arasında, kadına yönelik şiddet olaylarında birinci sırada olduğunu iddia etti. Akşener, bu yılın Ocak ayında 27, Şubat ayında 22, Haziran ayında ise 27 kadının öldürüldüğünü vurguladı.

    Muğla’daki Pınar Gültekin cinayetine ilişkin de Akşener, kadınların korku içinde yaşadıklarını ve kendilerini güvende hissetmediklerin belirtti.

    Türkiye’de son 10 yılda 3 bin kadının öldürüldüğünü belirten Akşener, Türkiye’nin bu utançtan kurtulmak zorunda olduğunu vurguladı.

    İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmaları anımsatan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Sayın Erdoğan’ı bir kez daha yaptığı ender iyi işlerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek yerine, sözleşmenin maddelerini hakkıyla uygulamaya çağırıyorum. Bir avuç ahlaksızın hayallerini gerçekleştirmek uğruna, kadınlarımızı mağdur etmenize izin vermeyeceğiz. Bir avuç özgüvensizin egolarını eylemek uğruna, İstanbul Sözleşmesi’ni feda etmenize izin vermeyeceğiz. Çünkü, İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” şeklinde konuştu.

    Turizm sektöründe yaşanan sorunlar

    Turizm sektöründe yaşanan sorunlara işaret eden Akşener, turizmin yalnız döviz geliri açısından değil, istihdam açısından da çok önemli bir sektör olduğuna dikkati çekti.

    Sektörün zor durumda olduğunu öne süren Akşener, Fethiye’den Çalış Turizm ve Tanıtım Derneği Başkanı Mete Ay’ı turizm sektöründe yaşanan sıkıntıları dile getirmek üzere kürsüye davet etti.

    Akşener, Türkiye’nin son 10 yılda, 370 milyar dolar cari açık verdiğini, bu açığın 290 milyar dolarının, turizm gelirleriyle finanse edildiğini, turizmin tek başına ihracatın 5’te 1’i kadar döviz kazandırdığını dile getirdi.

    Turizmdeki yükselişin, 1980’li yıllarda başladığını anımsatan Akşener, 40 yıldır yapılan yatırımların ve birikmiş sermayenin heba edildiğini savundu.

    Fransa’da, salgının en az hasarla atlatılabilmesi için turizme ayrılan kaynağın 18 milyar avro olduğunu, İspanya ve İtalya’daki desteklerin de benzer boyutlarda olduğunu anlatan Akşener, “Akdeniz Çengeli olarak anılan bölgedeki tüm rakiplerimiz, turizme yönelik kapsamlı finansman paketleri açıkladılar. Bizde ise ‘Türk Ekonomisi’nin sigortası, gözbebeğimiz’ dediğimiz turizm, salgın sürecinde müteahhitlerin gördüğü kadar bile destek göremedi. Turizm sektörünün acilen nefes alması gerekiyor. Sektörde 4 bin işletme, 1 milyon yatak kapasitesi var. İhtiyaç duyan turizmciye, yatak başına 5 bin lira, bir yılı faizsiz olmak üzere, 3 yıllık işletme kredisi sağlayın. Kamu ve turizm sektörünün yükü ortaklaşa paylaşacağı bir kampanya başlatın. Salgın süresince büyük özveriyle çalışan, başta sağlık, güvenlik ve eğitim personelinin, turizm tesislerinden haftalık 250 liradan yararlanmasını sağlayın.” diye konuştu.

    Meral Akşener, Dünya Turizm Örgütü’ne göre, 2030 yılında 1,6 milyar turistin dünyayı gezeceğini, sektörden elde edilen gelirin 2 trilyon doları aşacağını söyledi. Akşener, Türkiye’nin her geçen gün büyüyen bu pastadan payını alabilmesi için değişen koşullara uygun şekilde bir sektörel dönüşüm gerçekleştirmek zorunda olduğunu belirtti.

    Akşener, Türkiye’de yaşanan sorunların kaynağının “2 yıldır ülkenin başına bela olan Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olduğunu ileri sürdü.

    İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin ikinci yılını değerlendirdiği konuşmasında bu sistemin yürümediğini farkettiğini dile getirdi.

    Devletin deneme-yanılmayla yönetilmeyeceğine işaret eden Akşener, “Her ne kadar ballandıra ballandıra anlatsa da Sayın Erdoğan’ın sistemi ‘değişmez’ görmediğini söylemesi, olumlu bir adımdır. İşlerin yürümediğinin farkında olmak, gelecek için olumlu bir işarettir. Bu vesileyle Sayın Erdoğan’a bir çağrıda bulunmak istiyorum, sorunun farkına varmak çözmenin yarısıdır. Türkiye’nin bu sarmaldan çıkışı, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. İtiraf edemesen de bunu sen de biliyorsun. Gel, muhalefetle el ele ver, ülkemizi içine soktuğunuz bu sistem krizinden birlikte çıkaralım. Milletimizi içine soktuğunuz bu zor durumdan kurtaralım.” değerlendirmesinde bulundu.

    Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin hiç bir araştırma yapılmadan uygulamaya sokulduğunu öne süren Akşener, ilk günden beri bu sistemin yürümeyeceği yönünde uyarılar yaptıklarını söyledi.

    Meral Akşener, araştırma şirketlerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin araştırmalar yaptığını ve bu araştırmalarda halkın en az yüzde 54’ünün güçlendirilmiş ve iyileştirilmiş parlamenter sistemden yana olduğunun ortaya çıktığını savundu.

    Akşener, konuşmasının sonunda merhum Aşık Mahzuni Şerif’in oğlu Emrah Mahzuni’ye İYİ Parti rozeti de taktı.

  • İyi Parti Bursa Milletvekili: “Bugün yoklamalarda üçüncü partiyiz”

    İyi Parti Bursa Milletvekili: “Bugün yoklamalarda üçüncü partiyiz”

    İYİ Parti Uluslararası İlişkiler Başkanı ve Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, “Genel Seçimlerden beşinci parti çıkmıştık, bugün kamuoyu yoklamalarına bakarsanız üçüncü partiyiz.” dedi.

    Erozan, parti çalışmaları dolayısıyla geldiği Edirne’de, İYİ Parti İl Başkanı Ekrem Demir ile basın toplantısı düzenledi.

    Partisinin üye sayısının artış eğiliminde olduğunu ve oy oranının arttığını belirten Erozan, şöyle devam etti:

    “Son 6 ayda yurt içinde 50 bin yeni üyemiz var. Buna benzer yurt dışında da sayımızı artırma çabası içindeyiz. Birbirimizle kucaklaşmamız lazım. Genel seçimlerden beşinci parti çıkmıştık, bugün kamuoyu yoklamalarına bakarsanız üçüncü partiyiz. Sadece üçüncü parti değiliz, merkez ve merkez sağda Erdoğan’ın ardından ikinci sıradayız.” diye konuştu.

    Yurt dışı oylarını artırmak için çeşitli programlar başlattıklarını anlatan Erozan, hedeflerinin en az yurt içinde aldıkları oy oranına ulaşmak olduğunu kaydetti.

    Erozan, parti olarak her zaman seçimlere hazır olduklarını ve 31 Mart Yerel Seçimleri’nde başlattıkları seferberliğin devam ettiğini sözlerine ekledi.

  • İyi Parti istifayla sarsıldı!

    İyi Parti istifayla sarsıldı!

    İYİ Parti kurucu üyesi Mahmut Bozkurt, partisinden ve kurucu üyelikten istifa etti.

    Bozkurt, istifa dilekçesinde, Adıyaman’da 28 Haziran’da parti açısından utanç verici bir kongre gerçekleştirildiğini iddia ederek, Teşkilat Başkanı Koray Aydın’ın bütün ilçe başkanlarını tek tek arayarak kurduğu baskılar sonucunda Adıyaman İl Başkanlığı Kongresi’nin ülkücülerle ülkücü olmayanlar arasında bir mücadeleye dönüştürüldüğünü savundu.

    Adil olmayan kongre sonucunda Koray Aydın ve onun hizipçi askerlerinin binde 2’lik oyunun, kendisinin yüzde 12’lik oyuna karşı galip geldiğini ileri süren Bozkurt, “Böylece Koray Aydın, kendi uzun vadeli planının Adıyaman bölümünü başarıyla tamamlamış oldu. Kağıt üzerinde kongreyi o aldı fakat gerçekte İYİ Parti Adıyaman’da kaybetti.” ifadesini kullandı.

    24 Haziran 2018 Genel Seçimleri’nde Adıyaman’dan İYİ Parti milletvekili adayı olduğunu ancak seçilemediğini hatırlatan Bozkurt, dilekçesinde şunları kaydetti:

    “Sayın Genel Başkanım ben Adıyaman’da 200 bin nüfuslu büyük bir aşiretin önde gelen bir üyesiyim. Bu büyük ailenin içinde ülkücü yok denecek kadar azdır ama Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına bağlı bir topluluktur. Benim milliyetçi kimliğimde buradan kaynaklanmaktadır.

    Adıyaman il kongresinde teşkilat başkanının güdümündeki binde 2’lik bir oyun, yüzde 12’lik oyu, kağıt üzerinde yenmiş olması hayal kırıklığına sebep olmuştur. Partiye oy vermeyenler delege yapılırken, parti için çalışan, ter döken insanlar delege yapılmamıştır. Bu insanların hakları teşkilat başkanı tarafından organize edilen bir kumpas sonucunda ben ve arkadaşlarımda güvensizlik oluşturmuş, partiyle ilişkimin devam etmesi durumunda ise artık benimle birlikte hareket etmeyeceklerini haykırmışlardır.”

    Bozkurt, bu çerçevede kurucusu olduğu İYİ Parti ve kurucu üyelikten istifa ettiğini vurguladı.

  • İYİ Partili Türkkan: Parti değil memleket meselesi

    İYİ Partili Türkkan: Parti değil memleket meselesi

    İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, “iklim değişikliği acil eylem planı”nın, vakit geçirilmeden hazırlanarak, uygulamaya konulması gerektiğini söyledi.

    Türkkan, Mecliste düzenlediği basın toplantısıda, Van’da keşif uçağının düşmesi sonucu şehit olan 7 polis ile Siirt Pervari’de çıkan çatışmada şehit olan iki özel harekat polisine Allah’tan rahmet diledi.

    Türkiye’nin tarım ve gıda üretiminin önünde en büyük tehdit olarak iklim değişikliğinin ön plana çıktığını ifade eden Türkkan, Türkiye’nin iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerin başında gelen Akdeniz havzasında bulunduğunu anımsattı.

    Türkkan, “İktidar, olmayan 2023 ve 2071 yılı planlarıyla Türkiye’yi oyalamayı artık bırakmalı. Mesela 2071 yılında iklim değişikliğinin meydana getirebileceği yıkım hakkında bir çalışma yaptı mı? Bir projeksiyon geliştirdir mi? Hayır. Bir çalışması var mı ona da hayır ” dedi.

    Ülkeyi yönetenlerin aklı ve fikrinin “ihanet ve rant projelerinde” olduğunu öne süren Türkkan, “Türkiye’yi katar katar satarken buna kanal İstanbul’u da buna ilave ettiler. Bu gidişle torunlarımıza, çok özendikleri Arap ülkeleri gibi çorak ve kurak bir Türkiye bırakacaklar. Buna ‘dur’ demek zorundayız.” ifadelerini kullandı.

    Sadece toprağın değil havanın da değiştiğini belirten Türkkan, bunun tarımsal üretime ve hayvancılığa büyük zarar verdiğini dile getirdi.

    Suyun verimli kullanılmasının bugünden çok önemli olacağını; suya olan ihtiyacın artacağını belirten Türkkan, Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını ancak “su zenginiymiş gibi kullandığını” belirtti. Türkkan, “Tarımsal sulamanın hala yüzde 75 vahşi sulamayla yapılıyor. Damla sulama yüzde 5, yağmurlama yüzde 20’lerde. Türkiye, suyun önemli bir kısmını boşa harcıyor.” diye konuştu.

    Gıda güvenliği için su güvenliğinin şart olduğunu vurgulayan Türkkan, “Sulama ile verimi 3-6 kat artırmak mümkün. Hayvancılık için yem, yem bitkisi için de su, en önemli girdi.” dedi.

    Türkiye’de tarımın hem ekonomik hem de sosyal olarak önemli bir sektör olduğunu; bununla beraber, üstü açık büyük bir fabrika olan tarım sektörünün küresel iklim değişikliğine karşı büyük ölçüde savunmasız bulunduğunu dile getiren Türkkan, aynı zamanda iklim değişikliğinin tarımda çalışan 5 milyon insanı da tehdit ettiğini söyledi.

    “Tehlike artık çok yakınımızda değil çünkü şu an o tehlike eşiğinin üzerinde duruyoruz ama iklim değişikliği iktidarın umurunda değil.” görüşünü öne süren Türkkan, “Sevdalısı oldukları Katar bile iklim değişikliğinin farkında ve kendileri ikinci bir vatan arayışındalar. Onlara ikinci vatan imkanı sunan bizleriz. Katarlılara satılan toprak miktarına baktığınızda bunu çok daha iyi anlarsınız.” değerlendirmesini yaptı.

    Türkkan, iklim değişikliği acil eylem planının vakit geçirilmeden hazırlanarak uygulamaya konulması çağrısında bulundu.

    “Parti değil memleket meselesi”

    İYİ Parti olarak iklim değişikliğinin ve beraberinde yaşanacak olan su sorununun farkında olduklarını dile getiren Türkkan, şunları kaydetti:

    “Bu bir parti meselesi değil bir memleket meselesidir. 80 milyon vatandaşımızla beraber ileride bu topraklarda doğacak milyonlarca çocuğumuzun, geleceğimizin meselesidir. Tarımsal üretim faaliyetlerinin iklim değişikliğinden önemli derecede etkilenmesi beklenmektedir. 2050 yılına yaklaşıldıkça hemen hemen bütün bölgelerde verim kayıpları artacaktır.

    İklim değişikliği, önemli bir tarımsal ürün ihracatçısı olan Türkiye’nin küresel seviyede rekabetçi olduğu ürünleri de doğrudan etkileyecektir. Türkiye, kuru meyve ve fındık gibi ürünlerde dünyanın en önde gelen üreticilerinden biri olduğu için iklim değişikliğinin bu ürünlere etkisi dünya piyasalarını etkileyecektir.

    2071 yılı Anadolu’da Türk milletinin gurur yılıdır. Ancak şimdiden önlem alınmazsa kurak ve çorak bir ülkede gurur karın doyurmaz. Bu çerçevede, tarımsal ürün arzının sürdürülebilir kılınması için iklim değişikliğinin gözlenen ve öngörülen etkilerine yönelik orta ve uzun vadeli 2030 ve 2050 tarım politikalarının belirlenmesi gerekmektedir. Birçok üründe KDV indirimleri yapılıyor. Sulama sistemlerinde yüzde 8, malzeme ve ekipmanda yüzde 18 olan KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi modern sulama sistemlerinin yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır.”

    Bir gazetecinin, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘2023-2071 için birlikte çalışalım’ çağrısına ne diyorsunuz?” sorusuna Türkkan, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın çağrılarına baktığımda, 2023 ve 2071 hedeflerine sadece AK Parti’ye oy veren vatandaşlarla o hedefe koşacağını anlıyorum. Bu ülkede AK Parti’ye oy veren vatandaşlar olduğu gibi oy vermeyen vatandaşlar da var. Bütün bunların ayrıştırılmasına, ötekileştirilmesine, hatta terörist ilan edilmesine kadar giden söylemlerden vazgeçip Türkiye’nin birlik ve beraberlik içerisinde bu hedeflere yürümesi lazım. Aksi takdirde Türkiye, bu hedeflere koşmakta zorluk çekecektir.” karşılığını verdi.

    Türkkan, 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için toplanan yardım parasıyla ilgili bir soru üzerine de “O toplanan paraların amacına uygun vaziyette hak sahiplerine vermek varken hak sahiplerini sopayla kovalamak, Beştepe’ye sokmamak bunun karşılığı olmamalıydı. 15 Temmuz’un bir tek kahramanı vardır, o da Türk milletidir. Demokrasi ve milli iradeye sahip çıkmıştır. Devlet, milletin kendisini yediemin olarak görüp verdiği 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için toplanan paraları bir an önce hak sahiplerine iade etmek zorundadır. Cumhurbaşkanı bu ayıbın telafisi için hak sahiplerine bu paraları iade etmek zorunda.” dedi.

  • İyi Parti’li Dağ’dan Özeren’e tepki

    İyi Parti’li Dağ’dan Özeren’e tepki

    Türkiye Cumhuriyeti’nin son Başbakanı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım hakkında, sosyal medya hesabından hakaret içerikli sözler paylaştığı için Bursa’da emniyet ekipleri tarafından gözaltına alınan İYİ Partili Levent Özeren’e bir tepki de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ’dan geldi. Sosyal medya hesabında Binali Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım’ın bir fotoğrafını paylaşan Hamza Dağ, “Kin ve nefretle, sistematik olarak kadının kıymetine gölge düşürmeye çalışanların çabaları beyhudedir” ifadesini kullandı.

    İYİ Partili Levent Özeren, sosyal medya hesabında, Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım için, “Sakın acile gitme, tedavi olmadan ölür görenler. ‘Etik değil’ diyene bak, böyle başa böyle tarak!” paylaşımında bulundu. Özeren’in yaptığı paylaşıma birçok kesimden sert tepki geldi. Özeren, bir süre sonra sosyal medyadan yaptığı paylaşımı sildi. Özeren’in bu paylaşımı sonrası Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri harekete geçti.

    Polis ekipleri, dün saat 22.30 sıralarında Özeren’i Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesi Çırpan Mahallesi’ndeki evinde gözaltına aldı.

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ, Twitter hesabından yaptığı paylaşımla İYİ Partili Levent Özeren’e tepki gösterdi. Binali Yıldırım ile eşi Semiha Yıldırım’ın çay içerken bir fotoğrafını paylaşan Hamza Dağ, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

    “Anadolu’da ‘Kadın’ diye yazılır; merhamet, şefkat ve sevgi diye okunur. Aile bir tabloysa, kadın hem ressamdır hem boya. Kin ve nefretle, sistematik olarak kadının kıymetine gölge düşürmeye çalışanların çabaları beyhudedir.

  • İyi Parti Lideri Akşener partisinin grup toplantısında konuştu

    İyi Parti Lideri Akşener partisinin grup toplantısında konuştu

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, sosyal medya düzenlemesi tartışmalarına ilişkin, “Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını korumak için bu tip adımlar atıyor. Biz de bu adımları atmalıyız. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri sınırlayıp, insanlarımızı mağdur ederek değil, aklıselimle yapmaktan yanayız.” dedi.

    Akşener, partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada, gündeme dair görüşlerini dile getirdi.

    Hendek’teki fişek fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dileyerek sözlerine başlayan Akşener, bu konuyu yakından takip edeceklerini söyledi.

    Irak’taki Türkmenlerin durumuna değinen Akşener, yeni kurulan Irak hükümetinde Türkmenlere bakanlık verildiğini ancak bunun yeterli olmadığını belirtti. Bu durumu olumlu bir gelişme olarak gördüklerinin altını çizen Akşener, “Ancak kardeşlerimizin bir hükümetten diğerine, farklı tavırlarla karşılaşması riski, maalesef hala devam ediyor. Bu riskin giderilmesi için Türkmen kardeşlerimizin statüsünün, anayasal bir güvenceye ve coğrafi bir tanıma kavuşturulması gerekiyor.” diye konuştu.

    “Madımak ile Başbağlar’ı ayıranlardan değiliz”

    Sivas ve Başbağlar olaylarının geçen hafta yıl dönümleri olduğunu anımsatan Akşener, “Sivas’ta yakılan da bizdik, Başbağlar’da vurulan da bizdik. O kara günlerde kurşunların adresi, alevlerin hedefi, tek tek canlarımız değil, bütün milletimizdi. Huzurumuzdu, birliğimizdi, beraberliğimizdi. Madımak, 27 yıldır sönmeyen bir ateştir. Madımak, 83 milyonun yüreğini yakan bir ateştir. Madımak, ‘insanım’ diyebilen herkesin yüreğini kavuran bir ateştir.” değerlendirmesinde bulundu.

    Akşener, 33 vatandaşın hayatını kaybettiği Madımak’tan 3 gün sonra, Başbağlar’da bir saldırının gerçekleştiğini ve orada da insanlığın sustuğunu belirtti.

    Terör örgütünün yaşananları fırsat olarak görüp, Başbağlar köyüne saldırdığını vurgulayan Akşener, “Vatan bilen, bayrak bilen insanlarımıza kurşun yağdırdı. Biz, Madımak ile Başbağlar’ı ayıranlardan değiliz. Biz, Madımak için adım atıp, Başbağlar’da sus pus olanlardan hiç değiliz. Biz, her iki acıyı da, kendi acımız bilenleriz. Biz, insanlık ateşe verilmesin, vicdanlara kurşun sıkılmasın diyenleriz. Allah, 27 yıl önce kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet eylesin. Allah, canları ateşe atanları, canlarımıza kurşun sıkanları kahretsin. Allah, milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Kaybettiğimiz vatandaşlarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.” ifadelerini kullandı.

    “Yangın söndürme uçaklarına para yok”

    Gelibolu’daki orman yangınında 300 hektarlık alandaki ağaçların kül olduğunu anımsatan Akşener, “Açıklamalar yine aynı. Beceriksizlikte bir dünya markası olan Tarım Bakanı’ndan, yine göstermelik üzülmeler, yine numaradan bir ciddiyet hali, yine ‘olayı yakından takip ediyoruz’ havaları. Ama yine uçak yok, yine müdahale yetersiz. Geçen sene yaşanan yangınlardan, yine ders almak yok, yine planlama yok. Her şeye para var ama her sene çıkan orman yangınları için alınacak yangın söndürme uçaklarına para yok. Çünkü hala akıl yok, hala liyakat yok, hala en ufak sorumluluk bilinci yok. Allah ıslah etsin.” dedi.

    Sosyal medyaya ilişkin yasal düzenleme tartışmaları

    Akşener, sosyal medyaya ilişkin yasal düzenleme tartışmalarına işaret ederek, AK Parti’nin gündem değiştirmek için bu konuyu gündeme taşıdığını ileri sürdü.

    Sosyal medya platformları ve internet şirketleri için ülkenin kanunlarıyla uyumlu hukuki ve mali altyapının hazırlanmasına ve düzenlemeler getirilmesine karşı olmadıklarını belirten Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “AB başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını korumak için bu tip adımlar atıyor. Biz de bu adımları atmalıyız. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri sınırlayıp, insanlarımızı mağdur ederek değil, aklıselimle yapmaktan yanayız. Gerekli yasaları çıkaralım, ahlaksızlara karşı caydırıcı önlemleri alalım, milletimizin hakkını, hukukunu güvence altına alalım. Ama ilk adımı şöyle atalım; Türkiye’de, internet üzerinden, sosyal medya ağlarında, insanların onurlarına, ailelerine her tür hakareti yapan, iktidarın maaşlı trol ekibini dağıtalım. İşe oradan başlayalım. Hükümet, samimiyet yerine hep art niyetle hareket ediyor. Hep bir gizli ajandaları var, olayları bahane edip, ‘fırsat bu fırsat’ diyorlar, kendi istediklerini Türkiye’ye dayatıyorlar. Mesela, barolardan rahatsızlar. Barolar bağımsız olmasın, kendi sözlerinden çıkmasın istiyorlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar; körükledikleri toplumsal ayrışmaları barolara yansıtacak, yandaş baro konseptinin önünü açacak bir model getiriyorlar. Bir bakıyorsunuz; Ankara Barosu’nun haddi aşan açıklamasını bahane edip, tamamen yanlış bir uygulamanın yolunu yapıyorlar.

    Mesela; kadınlara gıcıklar. Türk kadını yükselmesin, hep geride kalsın, haddini bilsin istiyorlar. Kadın, hakkını, hukukunu koruyamasın istiyorlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar; kırk yılda bir doğru yaptıkları bir iş olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilecekler. Bir bakıyorsunuz LGBT yürüyüşünü tartışmaya açıp, sanki konu oymuş gibi algı oluşturmaya kalkıyorlar. Mesela, interneti kontrol edemiyorlar. Gençlerin özgürce kendilerini ifade etmelerinden rahatsızlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar. İnternete ve sosyal medyaya yasak getirecekler. Bir bakıyorsunuz düne kadar kendi trollerinin yaptığı iğrençlikleri görmezden gelmemişler gibi kendilerine yapılan alçakça bir saldırıyı bahane edip, ahlak üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Twitter ne yaptı? İsmi cismi, yeri yurdu belli olmayan, iktidarın maaşlı trollerinin hesaplarını kapattı. Film de ondan sonra koptu.”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göre, Netflix, Twitter, Youtube’un suçlu olduğunu savunan Akşener, “Sayın Erdoğan, toplumdaki gerilimi bastırmak için sosyal medyayı kapatmak, Madımak’lar yaşanmasın diye, otelleri kapatmaya benzer.” ifadesini kullandı.

    “Ekonomi daha kötüye gitti”

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulamaya geçilmesinin üzerinden geçen 2 yıl içinde ekonominin daha da kötüyü gittiğini ileri süren Meral Akşener, 2 yıl önce 1 dolar 4,60 lirayken, bugün 6,85 liradan işlem gördüğünü belirtti. Akşener, geçen 2 yılda ekonominin yüzde 6,5 küçüldüğünü, özel sektör yatırımlarının yüzde 16 azaldığını, kişi başı milli gelirin 9 bin doların altına düştüğünü söyledi.

    Akşener, memur, işçi ve emeklilerin de zor durumda olduğunu ileri sürerek, Tüm İşçi Emeklileri Derneği Genel Başkanı Satılmış Çalışkan’ı kürsüye çağırdı.

    Çalışkan, emeklilerin ülkenin ekonomisine çok büyük katkılar sağladığını ancak bu emeklerinin karşılığını almadığını dile getirdi. Emeklilerin aylıkları arasında uçurum olduğunu ifade eden Çalışkan, “Çalışanlarla yapılan ücret artırımı emeklilere de yansıtılmalı. Maaş artışları memur, işçi, Bağ-Kur ayrımı kaldırılarak yapılmalı. Emeklilik tek sisteme dönüştürülmelidir.” diye konuştu.

    Akşener, daha sonra Marmara EYT Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak’ı kürsüye davet etti.

    “Emeklilikte yaşa takılanların” sorunlarına değinen Özüpak, “Hukuk normlarına aykırı bir şekilde geriye işletilerek 1999’da çıkarılan yasayla mağdur edildik. Z kuşağı denilen gençler kendilerini ifade edebiliyorlar. Bizler ise yok sayılan X kuşağıyız.” görüşünü savundu.

    Özüpak’tan sonra konuşmasını sürdüren Akşener, EYT konusunun parti meselesi olmadığını, Türkiye’yi yönetenlerin, bu derde çözüm bulması gerektiğini dile getirdi.

    Türkiye’deki asıl sorunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu öne süren İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Sayın Erdoğan ve ekibinin yanlışları, sadece bireysel hak ve özgürlüklerimizi kısıtlamakla kalmadı. Türkiye’ye olan güveni de yerle bir etti, Türkiye’nin kalkınmasını engelledi. Yatırımlar azaldı. Tüketim azaldı. İşsizlik arttı. Ülkenin kaynakları eridi. Menemen bile zengin yemeği oldu.” değerlendirmesinde bulundu.

  • İYİ Partili Temirtaş’tan Millet Bahçesi önerisi

    İYİ Partili Temirtaş’tan Millet Bahçesi önerisi

    Bursalı vatandaşların dertlerine çözümler bulunması için çalışmaya devam eden İYİ Parti Bursa Grubu, Bursa’da yapılan projelerin vatandaşların yararına olmasına özen gösterilmesini istiyor. Bursa Büyükşehir Meclisi Olağan Toplantısında İYİ Parti yönetimi adına söz alan İYİ Parti Nilüfer ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Grup Başkan Vekili Mehmet Temirtaş, Bursa’da yapılan projelerle ilgili çekincelerini dile getirdi.

    Neden ‘’ATATÜRK’’ Adının Olduğu Yerleri Yıkmak Derdindesiniz?

    İYİ Parti Nilüfer ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Grup Başkan Vekili Mehmet Temirtaş, yapılan Millet Bahçesi hakkında şu görüşlerini bildirdi: “Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğiniz basın toplantısında Millet Bahçesi’nin genişletilmesi hakkında görüşlerinizi kamuoyuna sundunuz. 400 bin m2’lik Reşat Oyal Kültür Parkı’nın hemen yanında, geçen hafta açılışı yapılan 42 bin m2’lik Millet Bahçesi’nin Cumhurbaşkanımız tarafından küçük bulunması sebebiyle, bitişiğindeki 18 bin m2’lik alan için Atatürk Kapalı Spor Salonu ve Yüzme Havuzunun da yıkılmasına ve açılan Millet Bahçesi’ne katılmasına karar verildiğini basın açıklamanızda öğrenmiş olduk. Bitişikteki 400 bin m2’lik yeşil alan az geldi, Bursa’nın ve Bursaspor’umuzun tarihini ve anılarını içinde barındıran Atatürk Stadı’nı yıktınız, şimdi de Atatürk adı ile Bursa’da kalan tek spor tesisi olan Kapalı Spor Salonu ve Yüzme Havuzuna göz dikmeniz manidardır. Neden Atatürk adının olduğu bu yerleri yıkmak derdindesiniz. Eğer böyle bir niyetiniz yoksa gelin o zaman ‘Millet Bahçesi’nin adını “ATATÜRK MİLLET BAHÇESİ” olarak değiştirelim. Bu teklifimizi de sözlü önerge olarak kabul edin ve değerlendirin.’’ dedi.

    Buski 2019 Faaliyet Raporu Şeffaf ve Aydınlatıcı Bilgilerden Yoksun!

    “2019 Yılında Bursa’ya hizmet adına Çalışmalara Katkı Koyan, BUSKİ Çalışanlarına, Birim Müdürlerine, Daire Başkanlarına Ve Meclis Üyelerine katkılarından dolayı teşekkür ederim. Yapılan her katkı, her yatırım Bursa Halkına yapılmış, Bursa’ya yapılmıştır.” Sözlerine devam eden İYİ Parti Nilüfer ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Grup Başkan Vekili Mehmet Temirtaş, öncelikle Buski 2019 Faaliyet Raporu’nun şeffaflıktan ve aydınlatıcı bilgilerden yoksun olduğunu belirtti.

    Kent genelinde geçtiğimiz sene planlanan dere ıslah çalışmalarının 5 km olarak hedeflendiğini, ancak bu hedefin 200 metre’de kaldığını belirten Temirtaş, “5 yıllık stratejik planda 19 km lik hedefin ne kadarının gerçekleştiğini merak ediyorum. Yeri gelmişken 2020 mali yılı BUSKİ bütçesini görüşürken olumlu düşüncelerimi belirtmiştim. Ama 2019 faaliyet raporunu incelediğimde öncelikle şeffaf ve aydınlatıcı bilgilerden yoksun olduğunu gördüm. Geçmiş dönem özellikle 2009-2014 faaliyet raporlarına geri dönüp baktığımda oradaki raporların daha aydınlatıcı verimli olduklarını gördüm. Şöyle ki; öncelikle bu yılın verilerini geçen sene verileriyle karşılaştırmanın mümkün olmadığı bir kitapçık hazırlanmış. Geçen yıla göre ilerlememiz nasıl bilemiyoruz. 5 yıllık hedef sonuçlarının gerçekleştiği alanlar performans tablolarında verilmişken hedeflerin gerçekleşmediği alanlarda son 1 yılın hedef göstergesi konulmuş. Bu da sağlıklı bir fikre sahip olmamızı engelliyor. 5 yıllık isale hattı, 5 yıllık dere ıslahı ya da 5 yıllık yağmur suyu hattı çalışmalarında sonuçları raporda göremiyoruz. Yine kanalizasyon hattında 2019 yılı hedefi 200 km gerçekleşen %58 oranına denk gelen 117 km. yağmur suyu hattının döşenme hedefi 5 yılda 525, 2019 da 105 km gerçekleşme 57 km olmuş, Önceki 4 yıl yine bilinmiyor. Bu saydıklarım genelde BUSKİ’nin ana işlevleri arasında bulunan hizmetlerdir. Bu hizmetlerin aksaması düşünülemez. Bütün bu aksamaların sebebi borç ödemelerinde kaynak yaratmada yaşanan sıkıntılar mıdır? Yenilenebilir enerji kaynaklarında kona 6400 kw/h lik 5 yıllık hedefin neresindeyiz. 2019 yılında konulan 200 kw/h hedef başlamamış gözüküyor. Bu konuda da meclisimizin bilgilendirilmesini talep ediyorum.

    Şehrimizde BUSKİ eliyle işletilen yenilenebilir enerji kaynaklarında %94 HES, %5,6 GES ve %01 RES bulunmakta. Bu hafta şehrimizde yaşanan felaketler göstermiştir ki doğa tahribatı yapılmayacak projelere ağırlık verilmelidir. Bizden daha az rüzgâra, daha az güneşe sahip şehirlerde kat be kat GES ve RES’ler inşa edilmekte iken halkımızın karşı çıktığı HES’lerde ısrar edilmemesi gerekir.’’ dedi.

    İYİ Parti Grubu Olarak Yapılan Faaliyetleri Yetersiz Bulduk

    Sosyal belediyecilik anlayışının daha da geliştirilerek, yandaşları değil vatandaşları muhatap alan, samimi Bursa sevdası önceliği olan projelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Temirtaş, “Bursa aşkı ile her zaman söylediğiniz gibi Bursa’yı marka şehir yapacak şekilde çalışmalarımızı planlamalı ve yola devam etmeliyiz. Hepimiz 2019 yerel seçimlerinden sonra Bursa’ya belki de bir şans doğdu diye düşündük. Millet ittifakına kaybedilen belediyelerden sonra Ak Parti iktidarının en güçlü belediyesi Bursa Büyükşehir oldu. Bu da yıllardır merkezi bütçeden umduğunu bulamayan, gerekli destekleri alamayan Bursa için kesenin ağzının açılacağı anlamına geliyordu. Beklenti de bu yöndeydi. Bu beklenti istendiği kadar olmasa da Emek-Doğanköy hafif raylı hattı projesinin merkezi hükümet tarafından yapılacak olması memnuniyet vericidir.

    Temirtaş, “Bursa için müjdeli haber ulaşım sorununa köklü çözümler getireceğiniz projelerdir. Örneğin 2. Bir metro projesi müjdeli haberdir.

    • Müjdeli haber, Bursa’nın eski yeşil görüntüsüne kavuşturacak projelerdir.
    • Müjdeli haber, ekonomik sıkıntıdan bunalmış Bursa halkının, özellikle işsiz gençlerin istihdamına yönelik çalışmalardır.
    • Geçtiğimiz günlerde düzenlediğiniz basın toplantısındaki tek müjdeli haber, Hanlar bölgesi projesi ve Bey Sarayı projesidir. Belki 30 yıl öncesine dayanan hatta İYİ Parti Bursa Milletvekilimiz İsmail Tatlıoğlu’nun da aralarında bulunduğu bir grup Bursa sevdalısının gündeme getirdiği bu proje elbette müjdeli haberdir.

    Burada dile getirdiğimiz konuların dikkate alınarak değerlendirilmesini diler, saygılar sunarım.” ifadelerini kullandı.

    Herhalde Bu Borç Bir Tüccarda Olsaydı Rahat Uyuyamazdı

    Bursa’nın mali tabloları hakkında konuşan Temirtaş’’ Faaliyet raporunda göremediğimiz ama kesin hesapta görmeyi umduğumuz değerler vardı. Burada da bir eleştiri yapmam gerekiyor. Daha önceki yıllarda kesin hesap cetvellerinde birim kodları bulunur bizde hangi daire başkanlığının, hangi şubenin ne harcadığını görebilirdik. Ne yazık ki kesin hesap cetvellerinde gider kısmında birim kodları yok. Ama gelir kısmında var. Herhalde meclis üyelerimizden bu kodları tahmin etmesi bekleniyor. İnşallah önümüzdeki yıl ki kesin hesaplarda bu düzeltilmiş olur. Gelir hedeflerimizi tutturamadığımız, gider hedeflerimiz de küçükte olsa aştığımız bir mali yılı geride bıraktık. Bu yıl 122 milyon liralık gider fazlamız var. Yani açığımız büyümeye devam ediyor. Bu arada raporu incelediğimizde takıldığımız bir konu oldu. Cari yıl gelir-gider tabloları ile bilanço tablolarındaki sonuçlar farklı görünmektedir. Bu ikisinin tutarlı olması gerekirken giderlerdeki +122 milyonluk olumsuz fark bilançoda dönem faaliyet sonuçlarında 87 milyonluk olumlu bir yapıda gözüküyor. Buna yetkililerince açıklık getirilmesi gerekiyor. Bu yılın güzel tarafı hedeflediğimiz borç ödemesinin çok üzerinde bir gerçekleşme sağlamamız. Gelirimizin %35’ini borç ödemesine ayırmışız. Bu da yukarıda belirttiğim bazı yatırımların aksamasına sebep olduğunu gösterebilir. 182 milyonluk eksi finansman sağlamışız. Faiz giderlerimiz 121.612.000 olmuş. Tüm giderlerimizin %11,26 sına denk geliyor. Gerçekten bu çok ciddi rakam. Uzun vadeli ve kısa vadeli borçlar toplamımız 2.403.956.000 TL olmuş. Yani bütçemizin yaklaşık 2,5 katı. Herhalde bu borç bir tüccarda olsaydı rahat uyuyamazdı. Kısa vadeli borçlar 848.747.765 yani yakın zamanda bunları ödememiz gerekiyor. Bu da önümüzdeki yıllarda yatırımlarda sıkıntıların devam edeceğine işaret ediyor.

    Genel anlamda bu olumsuzlukların yanında konulan hedeflerin birçoğunun gerçekleşmiş olması dolaysıyla yetkililerini tebrik ederim. Özellikle kayıp kaçak oranında merkez ilçelerde hedeflerin tutturulması olumludur.

    • Personel giderlerimiz ve SGK ödemeleri toplamı 95000000 civarında bu rakamlara BİNTED çalışanları dahil mi?
    • Taşıt kiralama giderlerimiz yüksek seyrine devam ediyor. 14.000.000 TL ödenmiş. Daha rantabl çözümler bulunması gerekir.
    • SCADA yazılım sistemine 1.400.000 bir bedel ödenmiş bu sistem bu kadar pahalı olmasının nedeni nedir?
    • Bu yıl yapılan kamulaştırmaların net bedeli ne kadardır?

    Burada ki herkesin daha İYİ bir Bursa için mücadele ettiğini biliyorum. Az önce dile getirdiğim nedenler ile 2019 yılı faaliyet raporuna İYİ Parti Grubu olarak olumsuz oy kullanacağımızı belirterek sözlerime son veriyorum.’’ ifadelerini kullandı.

  • İyi Parti kongrelerine yarın başlıyor

    İyi Parti kongrelerine yarın başlıyor

    İYİ Parti, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri çerçevesinde ertelediği kongrelerine yarın başlıyor.

    AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, parti, 1 Şubat’ta başlayan ancak Kovid-19 tedbirleri çerçevesinde 16 Mart’ta ara verilen ilçe ve il kongrelerine, yarın Ankara, İzmir, Adana, Sinop, Kütahya, Konya, Niğde, Zonguldak ve Aksaray il kongreleriyle start verilecek.

    Aynı gün Antalya’nın Serik, Finike ve Aksu ilçe kongrelerini de yapacak olan parti, ağustos ayı sonuna kadar il ve ilçe kongrelerini tamamlamayı hedefliyor

    Teşkilata tedbir genelgesi

    İYİ Parti ayrıca salgınla mücadele tedbirleri çerçevesinde teşkilatlara kongrelerde maske kullanımı ile mesafeye dikkat edilmesi gereken konularını içeren ve mümkün olması halinde kongrenin açık havada yapılmasını öneren genelge gönderdi.

    Genelge kapsamında partinin Adana il teşkilatı, kongresini açık havada yaparken, partinin diğer birçok il ve ilçe teşkilatı ise kongrelerini eski sinema, tiyatro veya kır düğünü yapılan mekanlarda gerçekleştirecek.

    Kongrelere, davetli katılımı olmayacak.

    29 Mayıs’a kadar ertelenmişti

    İYİ Parti, şu ana kadar teşkilatı bulunan yaklaşık 900 ilçeden 700’ünde ilçe başkanlarını belirlemişti.

    Bu süreçte ilçe kongrelerini tamamlayan bazı illerde büyük kongre için önem taşıyan ve kongre delegelerinin belirlendiği il kongreleri yapılmıştı. İlk il kongresini Muş’ta yapan parti, Çanakkale, Bitlis ve Bingöl il kongrelerini de gerçekleştirmişti.

    Başkanlık Divanı tarafından, yeni tip koronavirüsle mücadele kapsamında alınan kararla da ilçe ve il kongreleri 29 Mayıs’a kadar ertelenmişti.

  • Türkiye’de silah kullanımı arttı: Yüzde 85’i ruhsatsız

    Türkiye’de silah kullanımı arttı: Yüzde 85’i ruhsatsız

    Son olarak Bursa’da bir polisin vurularak şehit edilmesinin ardından, bireysel silahlanma konusu yeniden tartışılmaya başlandı.

    Yazar Sevda Noyan’da kısa bir süre önce katıldığı televizyon programında ölüm tehdidinde bulunurken olası bir darbe girişiminde ailecek 50 kişiyi öldürebilecek kadar silahları olduğunu söylemişti. Noyan ayrıca “benim listem hazır” diye de belirtmişti. Bu konuların ardından ruhsatsız silah kullanımıyla bireysel silahlanma tartışması tavan yaptı.

    İYİ Parti Hukuk İşleri Başkanı emekli Vali Nuri Okutan, AK Parti iktidarının silahlanmaya yönelik özendirici söylemlerden kaçınması gerektiğini belirterek, “Yüzde 85’i ruhsatsız olmak üzere yaklaşık 25 milyon kişide silah bulunuyor. Şiddet olaylarında yüzde 69 artış var. Dikkatli olmalıyız.” diye konuştu.

    İYİ Parti Hukuk İşleri Başkanı emekli Vali Nuri Okutan, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

    Hükümet yetkililerinin silahlanmaya yönelik özendirici söylemlerden kaçınmasını, şiddete karşı kamu spotlarına ve eğitimlere ağırlık verilmesi gerektiğini ifade eden Okutan, “AK Parti iktidarı, caydırıcı, zorlaştırıcı önlemler almak yerine, silah alımını kolaylaştırıp, mermi hakkını 5 katına çıkaran düzenlemeler yaparak bu sorunu daha da derinleştiriyor. Bu durum ciddi bir tehdit oluşturuyor” dedi.

    “TSK’YA AİT BAZI SİLAHLARIN KAYBOLDUĞUNU MSB DİLE GETİRMİŞTİ”

    Sözcü Gazetesi’ne konuşan Nuri Okutan şunları söyledi:

    “Silahın meşrulaştırılması, şiddetin meşrulaştırılmasıdır. Bir kişi kendi adaletini kendisi sağlayacaksa bu işten en çok devletin kendisi zarar görür. Silahlanma ile ilgili düzenlemeler tekrar gözden geçirilerek halkımızın kendisini güvende hissedeceği bir ortam yaratılmalı.

    İçişleri Bakanlığı’nın 2017 faaliyet raporunda 106 bin 740 silahın kayıp olduğu belirtiliyor. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece de TSK’ya ait bazı silahların kaybolduğunu ve bu silahların ülke genelinde arandığını Milli Savunma Bakanlığı (MSB) dile getirmişti.

    “İNSANLAR, ELLERİNDE ÖLÜM LİSTELERİNİN HAZIR OLDUĞUNU BELİRTEN KİŞİLER TARAFINDAN TEHDİT EDİLİYOR”

    Son dönemde artan bir şekilde ‘Artık ellerinde yeterince mühimmat olduğunu’, ‘ölüm listelerinin hazır olduğunu’ belirten bazı hükümet yanlısı kişilerce insanlar alenen tehdit edilmeye başlandı. Bu TV yayınlarında bile söylenir hale geldi.

    Tüm bu söylemlere baktığımda ister istemez aklıma bu silahlar, mermiler nereden geldi sorusu geliyor. Savcı ve emniyet mensupları asıl bu söylenen silahların peşine düşmeli.

    İktidara yakın ancak uzmanlık alanları dahi belli olmayan kadrolu yorumcular, sanki tek bir yerden komut almışçasına ve birbirileriyle yarışırcasına tehdit ve hakaret yarışına giriyorlar. Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmekten çekinmiyorlar. O şahıslar bu cesareti nereden alıyor?

    “BUNLAR NEFRET DİLİNDEN DOLAYI ÖDÜL BİLE ALABİLİYOR”

    Bunlar, bırakın ceza almayı nefret dilinden dolayı ödül bile alabiliyorlar. Küçük hesaplar güderek yaptıkları bu işler, toplumsal ayrışmayı daha da derinleştirerek büyük tahribatlara sebep oluyor. Türk toplumu olarak kapsayıcı ve bütünleştirici bir nezaket diline ihtiyacımız var.

    Bu yüzden Genel Başkanım Akşener’in ‘Memleket Masası’ önerisi çok önemliydi. Televizyonda komşularını fişlediğini, 50 kişiyi öldürebilecek mühimmata sahip olduğunu söylüyor ve elini kolunu sallayarak geziyor.

    Biz halen Türkiye’nin Anayasa’da yazdığı şekliyle hukuk devleti olduğuna inanmak istiyoruz. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçu işleniyor.”

  • 20 yıllık yardımcısının testi pozitif çıktı, Akşener’in sonucu belli oldu

    20 yıllık yardımcısının testi pozitif çıktı, Akşener’in sonucu belli oldu

    Meral Akşener’in evindeki 20 yıllık yardımcısının koronavirüs testi pozitif çıkmıştı. Bunun üzerine Akşener’in, “Yıllardır evimizin bir parçası” dediği yardımcısı kendi evinde karantinaya alındı.

    İKİNCİ TEST DE NEGATİF

    Herhangi bir belirti göstermeyen Akşener, eşi Tuncer Akşener ve oğlu Fatih Akşener de test yaptırdı ve sonuçları negatif çıktı. Akşener Ailesi, pazartesi günü tedbiren ikinci testlerini de yaptırdılar. Dün sabah saatlerinde sonuçlanan ikinci testler de negatif geldi.