Kategori: İzmir

  • Haluk Levent, Ferdinand ve Duygu’yu ziyaret etti

    Haluk Levent, Ferdinand ve Duygu’yu ziyaret etti

    Şarkıcı Haluk Levent, yaklaşık 2,5 yıl önce faytonda çalıştırılırken otomobilin çarpması sonucu ayağı kopan ve protez bacak takılmasından sonra yürümeye başlayan ‘Duygu’ isimli at ile Rize’den Trabzon’a kadar yüzerek, Kurban Bayramı’nda kesilmekten kurtulan dana Ferdinand’ı ziyaret etti.

    Anadolu Halk ve Barış Platformu (AHBAP) kurucusu olan şarkıcı Haluk Levent, İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki kurtarılmış çiftlik hayvanları barınağı Angel’s Farm Sanctuary’yi ziyaret etti. Haluk Levent, 2018 yılında kurbanlık olarak alınan ve sahibinin elinden kaçtıktan sonra Rize’den Trabzon’a kadar yüzerek kesilmekten kurtulan, sonrasında AHBAP tarafından sahiplenilen dana Ferdinand ile yaklaşık 2,5 yıl önce, Aydın’da faytonda çalıştırılırken otomobilin çarpması sonucu sağ arka ayağı kopan ve protez bacak takılmasından sonra yürümeye başlayan ‘Duygu’ isimli atı ziyaret etti. Her iki hayvanla yakından ilgilenen ve çiftlik sahibi Sibel Çakır’a hem bu iki hayvanın hem de çiftlikteki diğer hayvanların ihtiyaçlarını soran Levent, tüm hayvanların sağlık durumları hakkında detaylı bilgi aldı. Levent, sosyal medya hesapları üzerinden videolar yayınlayarak, hayranlarını bilgilendirmeyi de ihmal etmedi.

    ‘BU MUTLULUĞU TARİF EDEMİYORUM’

    İzmir’e her geldiğinde bu çiftliğe uğramanın olmazsa olmazı olduğunu ifade eden Levent, “Ferdinand’ın çiftliğine ve sevgili Sibel’e uğramak benim için çok önemli. Duygu’nun durumunu da görmek istedim, çok heyecanlıydım. Bir varlık uyutularak ölecekti, düşünebiliyor musunuz? Onu yaşattık, demek ki yaşatılabiliyormuş. Faytonda çalıştırılıyordu ve bir kaza geçirmişti. Ayağı paramparça olmuştu. Faytonda çalıştırılan atların her zamanki kaderi gibi iğneyle öldürülecekti. Biz bir umuttur, belki yaşatırız dedik ve aldık getirdik. Protezi yapıldı ve şu anda ayakta. Bu dünyanın en güzel, en mutluluk verici şeyi. Bu mutluluğu tarif edemiyorum” dedi.
    Levent, bu çiftliğin manevi çiftliği olduğunu belirterek, yaşadığı müddetçe destek vermeye devam edeceğini söyledi.

  • DHKP/C’nin kasası İzmir’de yakalandı

    DHKP/C’nin kasası İzmir’de yakalandı

    İzmir’de yapılan operasyonda, DHKP/C’nin ‘kasası’ olduğu belirtilen bir şüphelinin saklandığı hücre evinde yakalandığı öğrenildi.

    İzmir Emniyet Müdürlüğü, sosyal paylaşım sitesi üzerinden, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüğünün Bornova ilçesinde operasyon düzenlediğini duyurdu.

    Operasyonda Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan ve DHKP/C’nin para kasası olduğu belirtilen M.S.D’nin saklandığı hücre evinde yakalandığı belirtildi.

  • Ege Üniversitesi, 6 alanda ilk 5 üni̇versi̇te arasında

    Ege Üniversitesi, 6 alanda ilk 5 üni̇versi̇te arasında

    Ege Üniversitesi (EÜ), Türkiye’nin Patent Haritası Raporunda değerlendirilen 15 teknoloji alanı içerisinde, 6 alanda ilk 5 üniversite arasında yer aldı. Ayrıca, 60 adet lisanslama-devir performansının üniversiteler arasındaki dağılımında ise 4 patent ile Türkiye’deki üniversiteler arasında üçüncülüğü paylaştı.

    Türkiye’nin “Patent Haritası Raporu 2020” açıklandı. Patent Effect firması tarafından Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların, kurumların, üniversitelerin ve kişilerin patent başvurularının analiz edildiği raporda, Türkiye’nin teknolojik yetkinlik haritası oluşturuldu.

    Seçilen 15 teknoloji alanı için patent analizi yapılarak, her bir alan için farklı parametrelere göre Türkiye’nin yetkinlik haritası ortaya çıkarıldı. Ege Üniversitesi, 15 teknoloji alanı içerisinde 6 alanda Türkiye’deki ilk 5 üniversite içerisinde yer aldı. Ege Üniversitesi; mikro-organizmalar ve genetik alanında 6 patent ile beşinci, nanoteknoloji alanında 3 patent ile beşinci, ilaç teknolojileri alanında 16 patent ile üçüncü, gıda-içecek teknolojileri alanında 5 patent ile dördüncü, çevre-yeşil teknolojileri alanında 2 patent ile beşinci, biyoteknoloji alanında ise 7 patent ile beşinci sırada yer aldı. Raporda 60 adet lisanslama-devir performansının üniversiteler arasındaki dağılımında Ege Üniversitesi, 4 patent ile Türkiye’deki üniversiteler arasında Uludağ ve Düzce üniversiteleriyle üçüncülüğü paylaştı.

    Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Üniversitemizde göreve başladığımız günden bu yana hayata geçirdiğimiz yeni yönetim anlayışı ile üniversite- sanayi, Ar-Ge ve inovasyon ile yenilikçilik alanlarında önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Yükseköğretim kurumlarının temel amaçlarından olan bilgiyi üretme, bilgiyi ürüne, buluşa ve patente dönüştürme hedefi ile üniversitemiz ile sanayi kurum ve kuruluşları ile meslek birlikleri arasındaki iletişimi sürekli canlı tuttuk, tutmaya devam ediyoruz. Üniversitemizin bünyesinde bulanan Ege Teknopark ve EBİLTEM Teknoloji Transfer Ofisi ile üniversite sanayi arasında güçlü bir bağ kurarak, sanayicilerin akademideki bilgiye daha hızlı, kolay ve güvenilir şekilde ulaşmalarına imkân sağladık. Üniversitemiz akademik birimleri ve araştırmacıları tarafından yürütülen çalışmalardan elde edilen çıktıların ticarileştirilmesi ülke ve bölge ekonomisine katkı sağlayacak bir yapıya kavuşturulması ve bu felsefenin bir kültür haline getirilmesi için projeler geliştirdik” dedi.

    Budak, şöyle devam etti:

    “Ülkemizde faaliyet gösteren firmaların, kurumların, üniversitelerin ve kişilerin patent başvurularının analiz edildiği ve Türkiye’nin teknolojik yetkinlik haritası açıklandı. Seçilen 15 teknoloji alanı için patent analizinin yapıldığı ve her bir alan için farklı parametrelere göre Türkiye’nin yetkinlik haritasının ortaya çıkarıldığı değerlendirmede üniversitemiz 6 alanda ülkemizdeki ilk 5 üniversite içerisinde yer aldı. Mikro-organizmalar ve genetik, nanoteknoloji, ilaç teknolojileri, gıda-içecek teknolojileri, çevre-yeşil teknolojileri, biyoteknoloji alanlarında öne çıktığımızı görüyoruz. Ayrıca raporda 60 adet lisanslama-devir performansının üniversiteler arasındaki dağılımına bakıldığında üniversitemiz 4 patent ile Türkiye’deki üniversiteler arasında Uludağ ve Düzce üniversiteleriyle üçüncülüğü paylaştığını görüyoruz. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.”

  • 40 yıllık teknik adam torunlarıyla sahada

    40 yıllık teknik adam torunlarıyla sahada

    İZMİR’in Foça ilçesinde yaşayıp 70 yaşına gelmesine rağmen halen aktif şekilde hem futbolcu hem de teknik adam olarak yeşil sahalardan kopmayan Şerafettin Camcı, oğlu ve torunlarıyla 3 nesil aynı sahada top koşturuyor.

    Futbolculuk kariyerinden sonra 40 yıl boyunca Soma Sotesspor, Soma Linyit Spor, Manisaspor, Bergamaspor, Burhaniyespor, Sarayköyspor ve Altınordu gibi kulüplerde teknik direktörlük yapan Camcı, halen bu görevini sürdürüp veteran olarak top da koşturuyor. T

    ürkiye’nin 4 coğrafi bölgesinde, 9 ayrı grupta, toplam 70 takımla gerçekleştirilen Türkiye Masterler ve Veteranlar Futbol Ligi’nden (TMVFL) seçilen futbolcularla oluşturulan milli karmanın teknik direktörlüğünü yapan Şerafettin Camcı, ligde futbolcu ve antrenör olarak yer aldığı Foça Masterler takımıyla iki kez üst üste Ege Bölge ve Türkiye şampiyonluğu yaşadı.

    Camcı, kendisi gibi Veteranlar Ligi’nde futbol oynayan oğlu Ahmet, Foça Belediyespor U17 ve U19 takımlarının kalecisi torunu Kerem, voleybolcu torunu Derin ve Foça Belediyespor’da U12 takımında oynayan küçük torunu Efe Deniz’le her gün ilçede sahaya çıkıp maç yapıyor.

    Sporun her branşını herkese tavsiye ettiğini söyleyen tecrübeli futbol adamı, “Ben 7 yaşında topa değen ayaktan, futbolculuktan ve 40 yıldır sürdürdüğüm teknik direktörlükten sonra diyorum ki dünyaya tekrar gelsem yine futbol adamı olmak isterdim. En zenginlerden olmak isteyip istemediğimi sorsalar yine futbolu seçerdim. Futbol çok sosyal bir olay. Spor yaparak mutlu ve sağlıklıyım. Herkese spor yapmayı, sporcu olmayı tavsiye ederim. Sporun bir yaşı yok. Şimdi artık 40, 50 yaşın üzerinde spor ligleri var. Yurt içi, yurt dışı müsabakaları yapılıyor. Sporun her branşını herkese tavsiye ederim” dedi.

  • İzmir, Kordon’da halay çekenler polisi harekete geçirdi

    İzmir, Kordon’da halay çekenler polisi harekete geçirdi

    İzmir’de, polis, hafta sonu Kordonboyu’na akın eden ve müzik eşliğinde dans edip, halay çekenleri belirlemek için çalışma başlattı.

    Corona virüs önlemleri kapsamında, 8 hafta sonra hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması uygulanmadı.

    Kararın ardından da İzmirlilerin uğrak noktası olan Kordonboyu oldu. Kordonboyu’ndaki yoğunluk gün boyunca devam etti.

    Fiziki mesafenin hiçe sayıldığı Kordonboyu’nda, bazı vatandaşlar şarkılar söyleyip, dans etti. Maske takmadıkları görülen kalabalık oyun havası eşliğinde göbek atıp, halay çekti.

    Görüntülerin sosyal medyada paylaşılmasız üzerine ise polis, harekete geçti. Polis, dans edenleri belirlemek için görüntüleri incelemeye aldı.

  • Yine kadın cinayeti! Can havli ile sığındığı komşusunda öldü

    Yine kadın cinayeti! Can havli ile sığındığı komşusunda öldü

    İzmir’in Karşıyaka ilçesinde, bir süredir işsiz olduğu ileri sürülen İlhan Sezgin A., evde tartıştığı eşi Güler A.’yı (54) bıçakladı. Talihsiz kadın can havli ile komşusuna sığınırken, otomobile binerek kaçmaya çalışan İlhan Sezgin A., polis tarafından kısa sürede yakalandı. Güler A. ise olay yerinde yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

    https://www.youtube.com/watch?v=vjfBkxuKQIo

    Olay, bugün saat 19.00 sıralarında Dedebaşı Mahallesi 6111/2 sokakta bulunan 4 katlı apartamının en üst kattaki dairede meydana geldi. İddiaya göre, bir süredir işsiz olduğu ileri sürülen İlhan Sezgin A., henüz belirlenemeyen bir nedenle eşi Güler A. ile tartışmaya başladı. Tartışmanın kısa sürede büyümesi üzerine İlhan Sezgin A. şiddete başvurdu. Cinnet getiren İlhan Sezgin A., mutfaktan aldığı bıçak ile eşini bıçakladı. Ağır yaralanan bir çocuk annesi Güler A., yardım çığlıkları atarak komşusuna sığındı.

    KONŞUSUNDA YAŞAMINI YİTİRDİ

    Evden ayrılan İlhan Sezgin A. ise 35 YR 872 plakalı otomobile binerek kaçtı. Komşunun ipbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde, çok kan kaybettiği belirlenen Güler A.’nın yaşamını yitirdiğini belirlendi. Olay Yeri İnceleme ekipleri suç mahalinde incelemelerde bulundu. Güler A.’nın cansız bedeni ise savcının incelemesinin ardından İzmir Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

    ŞÜPHELİ KOCA KISA SÜREDE YAKALANDI

    Eşini bıçıkladıktan sonra otomobille kaçan İlhan Sezgin A.’nın yakalanması için çalışma başlatıldı. Cinayet zanlısı İlhan Sezgin A. kısa süre sonra polis ekipleri ile arasında yaşanan kovalamacanın ardından yakalandı. Cinayet zanlısı İlhan Sezgin A., Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Cinayet Büro Amirliği ekipleri tarafından sorgulanmak üzere emniyete götürüldü.

    SÜREKLİ TARTIŞIYORLARMIŞ

    Bu arada komşuları Güler A. ve İlhan Sezgin A.’nın bir süredir tartıştıklarını ileri sürdü. Ayrıca, olay anında oğullarının evde bulunmadığı öğrenildi. Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

  • Virüsü unutup asker uğurladılar

    Virüsü unutup asker uğurladılar

    Adana’da yüzlerce kişi, silah altına alınacak askerleri otogarda uğurladı. Sosyal mesafe kuralının hiçe sayıldığı uğurlama törenlerinde ortaya çıkan görüntüler ise pes dedirtti.

    Yüzlerce kişilik gruplar halinde toplanan vatandaşlar, asker adaylarını uğurlarken sosyal mesafe kuralı ve maske takma zorunluluğunu hiçe sayarak diğer vatandaşların da hayatını riske soktu. Yasak olmasına rağmen bazı vatandaşlar ise konvoy düzenledi.

    İzmir Şehirler Arası Otobüs Terminali’ndeki büyük bölümünü davullu zurnalı asker uğurlamasına gelenlerin oluşturduğu kalabalık, koronavirüs tedbirleri kapsamındaki maske ve sosyal mesafe kuralını hiçe saydı.

    Şehirler arası seyahat sınırlamasının 1 Haziran itibarıyla kaldırılmasının ardından İzmir Şehirler Arası Otobüs Terminali’nde (İZOTAŞ) hareketli günler başladı. Asker uğurlamasıyla birlikte otobüs terminalinde, bugün öğle saatlerinde yoğunluk daha da arttı. Koronavirüsle mücadele kapsamında uzmanların sık sık yaptığı maske takılması ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi uyarılarına ise aldırış edilmemesi dikkat çekti.

    Terminalde, peronda otobüslerinin hareket saatini bekleyenlerin büyük bölümü ile asker uğurlaması yapan yaklaşık 100 kişinin koronavirüs tedbirlerini hiçe saydığı gözlendi. Davul ve zurna eşliğinde toplananlar, maskesiz olarak ve sosyal mesafeye dikkat etmeyerek, halay çekip, dans etti. Asker eğlencesini cep telefonlarının kameraları ile görüntüleyenler de sosyal mesafe kuralına uymazken, kutlama sloganlarla son buldu.

  • İzmir’de FETÖ operasyonu: 31 gözaltı

    İzmir’de FETÖ operasyonu: 31 gözaltı

    İzmir’de Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) yönelik operasyonda, örgütün gizli haberleşme programı ByLock’u kullandıkları tespit edilen 31 kişi gözaltına alındı.

    Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ’ye yönelik yürütülen operasyonlar devam ediyor.

    Bu kapsamda Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin kent genelinde 27 adrese düzenlediği operasyonda aralarında mahrem yapı içerisinde görev alan, örgütün gizli haberleşme programı ByLock’u kullandıkları gerekçesiyle hakkında arama kararı olan ve örgütsel faaliyetlere devam ettiği belirlenen 31 şüpheli gözaltına alındı.

    Adreslerde yapılan aramalarda, cezaevinde yatan veya firari olarak aranan örgüt mensuplarına verilmek üzere örgütü destekleyen kişilerden toplandığı belirlenen poşetlenmiş şekilde toplam 203 bin 950 lira, 3 bin 380 avro, 68 bin 350 dolar, bir miktar ziynet eşyası, gizli haberleşme ve veri aktarımının sağlanması için özel program yüklenmiş toplam 54 tablet bilgisayar ve cep telefonu ele geçirildi.

    Gözaltına alınan şüpheliler işlemleri için emniyete götürüldü.

  • MHP’den CHP’ye Atatürk imzalı ve bayraklı maske tepkisi

    MHP’den CHP’ye Atatürk imzalı ve bayraklı maske tepkisi

    MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, CHP’li milletvekillerin TBMM Genel Kurulu’nda taktığı Mustafa Kemal Atatürk imzalı ve Türk bayraklı maskeleri daha sonra çöpe attıklarını ileri sürdü. Çöpe atılan maskelerin fotoğraflarını paylaşan Osmanağaolu, “CHP’li statü sahipleri, maalesef sosyal medyada 3-5 beğeni almak uğruna ay yıldızlı bayrağımızın ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin çöplere atılmasına göz yummuşlardır” dedi.

    MHP’li Tamer Osmanağaoğlu, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek, CHP’li milletvekillerinin TBMM Genel Kurulu’nda koronavirüs tedbirleri kapsamında Mustafa Kemal Atatürk imzalı ve Türk bayraklı maske takmalarına tepki gösterdi. Osmanağaoğlu, söz konusu maskelerin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Tunç Soyer tarafından hazırlatıldığını söyleyerek, “Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kurduğu Meclis’i, Çav Bella ile anan Tunç Soyer; yine bir başka rezalete imza atmıştır. Fakat bu kez rezalette söz konusu olan, sadece kendi imzası değildir. Bu kez kepazeliğine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını da sancağımızın ay yıldızını da alet etmiştir. Kendisi ve mensubu olduğu zihniyet göz boyama işlerinin erbabı olmakla beraber; o imzaya ve o sancağa oldukça uzak insanlardır. Bu yüzden de Tunç Soyer; millete dağıttığı, takriben 2-3 saat sonrasında işlevsiz hâle geldiği için çöpe gidecek bir maskenin üzerine kutsal değerlerimizi yerleştirebilmektedir” dedi.

    ‘ÇÖPE ATILMASINA GÖZ YUMMUŞLARDIR’

    CHP’li milletvekillerinin de bu rezalete ortak olduğunu kaydeden Osmanağaoğlu, “Bu pervasızlığa alet olan ve bu maskeleri takarak rezalete ortak olan CHP’li statü sahipleri, maalesef sosyal medyada 3-5 beğeni almak uğruna ay yıldızlı bayrağımızın ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin çöplere atılmasına göz yummuşlardır. Belediyeciliği hizmet yerine külfet zanneden bu zihin yapısından zaten hemşerilerimiz artık umudu kesmiştir. Muhtemelen onlardan sadır olacak herhangi bir doğru adımı görmeye; İzmirlilerin toplam ömrü vefa etmeyecektir” ifadelerini kullandı.

    ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ TAHKİR ETMEKTİR’

    CHP’nin milli değerleri itibarsızlaştırdığını savunan MHP’li Tamer Osmanağaoğlu, şöyle devam etti:
    “Milli ve manevi değerlerimizi bir meta olarak gören, eşsiz kıymetlerimizi değersizleştirmeyi görev addeden bu bulanık akıl hem yaptıklarıyla hem de yapmadıklarıyla bu şehri utandırmaya devam etmektedir. Fakat Tunç Soyer zihniyetinin sebep olduğu utanç, artık İzmir’imizin sınırlarını aşmıştır. Bu maske faciasını Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hemşerisi olmakla övündüğü İzmir’in hiçbir evladı ve büyük Türk milletinin hiçbir ferdi kesinlikle kabul etmeyecektir. Çünkü Tunç Soyer’in sebep olduğu bu tablo, Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılamak ve tahkir etmektedir. Bu hiç kimsenin haddi de hakkı da değildir. Milli değerlerimizi itibarsızlaştırmaya yönelik bütün adımlar; milletin öfkesi altında paramparça olmaya mahkûmdur. Lansman çalışmaları düzenleyerek, ambalaj parlatarak, PR oyunları tertip ederek İzmir’i kandıracağını sananlar fena hâlde yanılmaktadır. Fakat bu çiğ gayretlerini, Türk bayrağı ve Atatürk ismi altında kamufle edeceğini zannedenler kutsal değerlerle oynayınca nasıl bir tokat yiyeceklerinin farkında değildir. İçi kof, ruhu boş, zihinleri kirli, söylemleri zehirli reklam guruları; aziz Türk milletinin nefretinde boğulmaya mahkûmdur.”

    ‘TÜRK MİLLETİ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKAR’

    Osmanağaoğlu, Türk bayrağının; gizli gündemlerin içinde kaybolmuş kirli hesap sahiplerini gizleyecek maskelere değil, hürriyet gönderinin en tepesine layık olduğunu dile getirerek, “Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettikleri gibi ‘Bayrak İzmir’den doğrulmuş, İzmir’de destan yazmış, Ege’nin semalarında parlamıştır’. Dünden bu yana aziz milletimizin haklı tepkisiyle karşılaşan bu menfur hadise umarım ki müsebbiplerini derin bir muhasebeye yöneltir.  Aksi takdirde milletimizin keseceği reçetenin son derece acı olacağını da hatırlatmak isterim. Türk milleti değerlerine sahip çıkacak ferasete, değerlerini itibarsızlaştırma heveslisi olan çevrelere cevap verecek cesarete ve haddi aşanlara haddini bildirecek kudrete; dün olduğu gibi, bugün de sahiptir” diye konuştu.

  • Annesi̇ ve babasını si̇yanürle öldüren zanlı için karar

    Annesi̇ ve babasını si̇yanürle öldüren zanlı için karar

    Adli Tıp Kurumu, İzmir’de anne ve babasını siyanürlü su içirerek öldürdüğü, zehirli karışımı kardeşine de içirerek yaralanmasına sebep olduğu iddiasıyla yargılanan Mahmut Can Kalkan’ın cezai ehliyetinin tam olduğunu bildirdi.

    Geçen yıl İzmir’in Bayraklı ilçesinde annesi ve babasını siyanürlü su içilerek öldürdüğü, zehirli karışımı içirerek kardeşini de yaraladığı iddiasıyla yargılanan Mahmut Can Kalkan hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan rapor, İzmir Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Sanık Kalkan hakkında hazırlanan raporda gözlem sürecinde düzenli uyuduğu, beslendiği, çevresiyle uyumunda sorun bulunmadığı ve sanıkta davranış bozukluğu görülmediği belirtildi.

    “Kendisini hasta gösterme çabası belirgin”

    Öte yandan olaya ilişkin uzmanların Kalkan ile yaptığı görüşme, raporda şu ifadelerle yer aldı: “Kalkan’ın bir dönem internet ortamında satış yaparak çok para kazandığını, o dönem babasıyla arasının iyi olduğunu, sonra yüklü miktarda para kaybettiğini, babasıyla arasının bozulduğunu, kimsenin göremediği bir arkadaşı olduğunu, onunla ailesini uyutup kaçacaklarını, ailesini uyutmak maksadıyla bu içecekleri hazırladığını ve içirdiğini söylediği, kişinin kendisini hasta gösterme çabasının belirgin olduğu, bu haliyle simülatif bir tavır sergilediği gözlenmiştir.”

    “Psikiyatrik muayenesinde düşünce ve algı bozukluğu saptanmadı”

    Sanık Kalkan’ın psikiyatrik muayenesinde düşünce ve algı bozukluğu saptanmadığı, dikkati, hesaplaması, muhakemesi ve soyutlaması gibi bilişsel işlevlerinin olağan bulunduğu kaydedilen rapordaki tespitler de dikkat çekti. Raporda, “Yoğun agresif ve sadistik iç dünya ve iç dünya ile dış dünya sınırlarını ayrıştırmada güçlük, kişinin dış dünyaya sosyal uyumunu zorlaştırmaktadır. Renklerden etkilenme söz konusudur. Yoğun yıkıcı agresyon ve bunu kontrol etmede yetersizlik görülmektedir. Cevap içeriklerine bakıldığında benzer temaların zaman zaman tekrar edildiği, yıkıcı dürtüler karşısında entellektüel bir senaryo ile dürtüden uzaklaşmaya çalışıldığı, kişinin içinde bulunduğu kuvvetli sıkıntı, korku, güvensizlik ve yıkıcı dürtülerle narsistik savunmalarla baş etmeye çalıştığı dikkati çekmektedir” ifadelerine yer verildi.

    “Akıl hastalığı ve zayıflığı tespit edilmemiştir”

    Raporun sonuç bölümünde ise şu ifadeler paylaşıldı: “Mahmut Can Kalkan’ın 5-13 Mart 2020 tarihlerindeki muayenesi, müşahadesi, tetkikleri ve adli dosyanın incelenmesi neticesinde ’kendisinde ceza sorumluluğunu etkileyecek veya ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı tespit edilmemiştir. Dava dosyasının tetkikinden de suç tarihinde suçunu takip eden günlerde de herhangi bir akli ariza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmamıştır. Kalkan’ın 14 Mayıs 2019’da ’üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silahla kasten öldürmek’ (iki kez), ’kardeşi tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürmeye teşebbüs’ suçuna karşı ceza sorumluluğu tamdır.”

    Davanın geçmişi

    İzmir’de 14 Mayıs 2019’da, Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi Mahmut Can Kalkan, satın aldığı siyanürü suya karıştırıp anne ve babasına içirmiş, 16 yaşındaki Emir Can Kalkan ise sıvıyı içmeyi reddetmişti. Mahmut Can Kalkan’ın zorla içirmeye çalıştığı sıvı Emir Can Kalkan’ın üzerine dökülmüş, evdeki küçük kardeşi Mehmet Taha Kalkan da siyanürden etkilenmişti. Hastaneye kaldırılan anne ve baba hayatını kaybederken, Emir Can ve Mehmet Taha Kalkan ise tedavilerinin ardından taburcu edilmişti. Zanlının, “üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürme” ve “kardeşi tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürmeye teşebbüs” suçlamasıyla iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde, cezai ehliyet raporu ulaşmıştı. Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından hazırlanan raporda, Mahmut Can Kalkan’ın 28 Ocak-6 Şubat tarihleri arasında yatarak müşahede altında tutulduğu ve yapılan psikometrik değerlendirme neticesinde “psikotik bozukluk” teşhisi konulduğu belirtilmişti. Raporda, “Mahmut Can Kalkan’ın 14 Mayıs 2019 tarihinde işlediği iddia olunan ‘üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürme’ ve ‘kardeşi tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürmeye teşebbüs’ suçlarına karşı akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını tam olarak algılayamaz. Bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 32/1 maddesi kapsamındadır” denilmişti.