Kategori: Kastamonu

  • Kastamonu Üniversitesi’nden girişimcilik programı

    Kastamonu Üniversitesi’nden girişimcilik programı

    Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşması Programı çerçevesinde Kastamonu Üniversitesi Ormancılık ve Tabiat Turizmi İhtisaslaşma Koordinatörlüğü tarafından desteklenen, “İhtisas Odaklı Girişim Hızlandırma ve Destekleme Projesi”nin bir girişimcilik markası olan “To The Future” programının açılışı, Kastamonu Teknokent Ilgaz Konferans Salonu’nda gerçekleşti.

    Etkinliğe Rektör Yardımcısı Kastamonu Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Kasım Yenigün, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, üniversitenin akademik ve idari personelleri ile öğrenciler katıldı.
    Etkinliğin ilk bölümünde 2022 yılında gerçekleşen “İhtisas Odaklı Girişimcilik Ekosisteminin Oluşturulması Projesi” bünyesinde yürütülen “İhtisas Odaklı Girişimcilik ve Kuluçka Programı”nın kapanışı da yapıldı. Geçen yılın girişimcilik programını başarıyla tamamlayan katılımcılara ve programa eğitim katkısı sağlayan yönetici ve akademisyenlere katkı belgelerinin dağıtımı yapılarak katkıları dolayısıyla teşekkür edildi.

    ‘Hedeflerimizin çok üzerindeyiz’

    Girişim Vadisi Kuluçka Merkezi öncülüğünde başarıyla tamamlanan İhtisas Odaklı Girişimcilik ve Kuluçka Programının kapanış sunumunu gerçekleştiren Öğretim Görevlisi Berkan Güngör, projeden yüzü aşkın girişimci adayının faydalandığını ve bunların yaklaşık yüzde 50’sinin kadın girişimcilerden oluştuğunu söyledi.

    Proje başlangıcındaki hedeflerinin çok üzerinde bir başarı oranı yakalandığını belirten Güngör, program çerçevesinde 2 firmanın kurulduğunu, 17 ürünün ticarileştiğini ve tüm bunlarla birlikte 3 patent, 3 coğrafi işaret ve 3 marka başvurusu ile projenin tamamladığını belirtti.

    Ayrıca program mezunlarından bir ekibin de İzmir’de 27 Eylül-1 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen Teknofest’te turizm teknolojileri kategorisinde “Arga Metaverse” isimli girişim fikirleri ile yaklaşık bin başvuru arasından birinci seçilerek en iyi girişim ödülüne layık görüldüğünü hatırlattı. ‘To The Future’ programı hakkında da bilgi veren Güngör, bu program ile girişimci adaylarına eğitimler, mentorluklar, prototip atölyesi, teknik geziler, sosyal alanlar ve yatırımcı buluşma organizasyonları gibi imkanlar sunulacağından bahsetti.

    Kapanış programı, katılımcılara sertifikalarının verilmesinin ardından projeye eğitmen, mentor ve jüri üyesi olarak maddi ya da manevi anlamda destek verenlere teşekkür belgelerinin takdim edilmesi ile son buldu.

    Programın ikinci bölümünde ise, potansiyel girişimcilerin iş fikirlerini gerçeğe dönüştürmelerine yardımcı olmak ve büyüme potansiyeli taşıyan projeleri desteklemek olan, girişimcilere ve girişimci adaylarına sağlanan desteklerle bölgede yenilikçi girişimlerin büyümesine katkıda bulunmak amacıyla geliştirilen “To The Future” programının açılışı yapıldı. Açılış, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kasım Yenigün’ün “Bir Kariyer Alternatifi Olarak Girişimcilik” isimli dersi ile başladı.
    Prof. Dr. Kasım Yenigün, “To The Future” projesinin açılış dersinde, girişimcilik ruhuna sahip bireyleri destekleyerek gelecekteki başarılarına katkıda bulunmayı amaçladıklarını belirtti. Akademik bilginin yanı sıra, yenilikçilik, cesaret ve dayanışmanın ön planda olduğunu vurgulayan Yenigün, projenin katılımcıları ile birlikte, geleceğin liderleri, girişimcileri ve değişim öncüleri için bir dayanışma ortamı oluşturmayı planladıklarını ifade etti.

    Girişimcilik faaliyetlerinde TGB’lerin rolü, Ar-Ge faaliyetlerinin ülke ekonomisine etkisi, alternatif girişimcilik örnekleri ve eğitim süreçleri hakkında detaylı bir sunum yapan ve katılımcıların birlikte başarıya ulaşma inancıyla, geleceğe umut dolu adımlar atmalarını sağlamak için her türlü desteği vereceklerini belirten Yenigün, “To The Future” programına katılanların, bu topluluk içinde birbirlerine destek olacakları bir ortamda kendi başarı hikayelerini yazma fırsatı bulacaklarını söyledi.

  • Sobadan çıkan yangın iki katlı ahşap evi küle çevirdi

    Sobadan çıkan yangın iki katlı ahşap evi küle çevirdi

    Olay, Taşköprü ilçesine bağlı Aşağı Emerce köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Mehmet Sarı’ya ait iki katlı ahşap evde, sobadan sıçrayan kıvılcımlardan kaynaklandığı tahmin edilen yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen yangın evi sardı. İhbar üzerine olay yerine itfaiye ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin müdahalesi ile yangın, diğer evlere sıçramadan söndürüldü.
    Yangında iki katlı ahşap ev tamamen yanarak kullanılamaz hale geldi. Jandarma ekipleri yangınla ilgili inceleme başlattı.

  • Doğal güzellikleri korumak için kapsamlı çalışma

    Doğal güzellikleri korumak için kapsamlı çalışma

    Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ortaklığında yürütülen proje ile Kastamonu’daki kanyonlara koruma statüsü kazandırılması için çalışma yapıldı. Bu çerçevede Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal öncülüğünde Erzurum’un İspir Belediyesi turizm elçisi, “Dağların Oğlu” olarak tanınan Bülent Erkan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Kastamonu İl Şube Müdürü Yalçın Uyanık ve ekibi arazi çalışmasında bulundu.
    Kastamonu’nun Araç, Taşköprü, Şenpazar ve Cide ilçelerinde yoğunlaşan çalışmalarda özellikle kanyonların milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ya da sit alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınması amaçlanıyor. Bu noktada ilk olarak ziyaret edilen Araç ilçesindeki 58 kilometrelik güzergah üzerinde bulunan 23 yaylada inceleme yapıldı. Bölgenin kültür turizm koruma ve gelişme bölgesi veya milli park olması için kaynak değerleri araştırılarak kayıt altına alındı. İlçedeki Saltuklu ve Oycalı köyleri arasında bulunan Cibiş (Saltuklu) Kanyonu da incelendi. Cibiş Kanyonu’nun da tabiat anıtı olarak ilan edilmesi için çalışmalarda bulunuldu.

    Daha sonra Taşköprü ilçesine bağlı Örencik köyünden başlayarak Bük köyüne kadar uzanan Bük Karşı Kanyonu’nda da inceleme yapıldı. Bu alanda yapılan incelemeler neticesinde tabiat anıtı olma konusunda rapor hazırlandı. İlçeye bağlı Aşağı Şehirören köyündeki Koca Göl olarak adlandırılan göl ve çevresinde incelemeler yapan ekip, bölgenin tabiat parkı olması için çalışma yürüttü. Bölgede 3 gün boyunca kamp yapan ekipler, Aşağı Şehirören köyü sınırlarında olan bin 530 rakımdaki Dikmen Tepesine çıkarak arkeolojik kalıntıların olduğunu tespit etti. Bölgenin sit alanı olarak ilan edilmesi yönünde fikir birliğine varan ekipler, daha sonra Şenpazar ilçesine geçti. Şenpazar’da tıbbi aromatik bitkiler üzerinde çalışmalar yapar ekip, Cide ilçesindeki Loç Vadisinde ve Gömeren Kanyonunda incelemelerde bulundu. Bölgenin koruma altına alınması için rapor hazırlayan ekip, Gebeoğlu Tepesine yürüyerek rota çalışmasında bulundu. Hazırlanan raporun ve çalışmaların, ilgili bakanlıklara sunulacağı öğrenildi.

    “Kanyonların koruma altına alınarak turizme kazandırılması için çalışmalarımız sürecek”

    Kanyonların koruma altına alınması için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Kastamonu Üniversite Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal, “Kastamonu Üniversitesi, ormancılık ve tabiat turizmi alanında ihtisaslaşan bir üniversitedir. Bu çerçevede Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleriyle birlikte bir çalışma başlattık. İlk olarak Araç ilçesine gittik. Ardından Taşköprü, Şenpazar ve Cide ilçelerini de ziyaret ederek uygulamalı olarak çalışmalar yaptık. Amacımız tabiat turizmi alanında bazı değerlerimizin ve eko sistemimizin ve kültürel varlıklarımızı ön plana çıkartarak, bunları koruma altına almak istiyoruz. Bunları koruma altına alırken de belli bir mevzuat çerçevesinde bunları yapmak istedik. Bu sebeple DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleriyle Araç’tan çalışmalarımıza başladık. Araç’ta 33 tane yayla var, bunların 23 tanesi belli bir lokasyon üzerinde bulunuyor. Bu yaylaların hepsini tek tek gezerek tematik yürüyüş rotaları oluşturduk. Bunun üzerine DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleriyle birlikte yaylalara giderek yerinde incelemede bulunduk. Ardından Saltuklu Kanyonu’na geçtik. Cibiş Kanyonu’nun da tabiat anıtı olmasıyla ilgili arkadaşlarla fikir alışverişinde bulunduk. Daha sonra Taşköprü’ye geçtik. Taşköprü’de 4 günlük bir saha çalışması yaptık. Burada da tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri ön plana çıkartmak istedik. Aşağı Şehirören köyünde bulunan Koca Göl’de uygulamalı olarak çalışmada bulunduk. Tabiat Parkı mı yoksa Tabiat Anıtı mı olması noktasında bu bölgede çalışma yaptık. DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğündeki arkadaşlarla birlikte durum değerlendirmesi yaparak bunun raporlarını da hazırlayacağız. Taşköprü’de Bük Karşı Kanyonu bulunuyor. Kanyonda doğa sporları aktivitesi yapılabilir. Bizler, bu değerlerimizi turizme kazandırmak istiyoruz. Biz, turizm gözüyle konuya bakıyoruz. Burada 1,5 kilometre uzunluğunda sur duvarına rastladık. İçerisinde aynı zamanda Kaya Mezarları da bulunuyor. Bunların gün yüzüne çıkartılarak kayıt altına alınmasını istiyoruz. DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleriyle buranın Tabiat Anıtı olması için çalışma yaptık.

    Bunun bazı kriterleri var, bizler de bu kriterler üzerinde çalışma yaptık. Ardından Şenpazar’a geçtik. Şenpazar’ın doğal güzelliklerinin yanı sıra aronya yetiştiriciliği yapılan bir işletmeyi ziyaret ettik. Bizler, üniversitemizde tıbbi aromatik bitkiler konusunda ders veriyoruz. Aronya tarlasına giderek üretim aşamalarını inceledik, ardından Cide’ye geçtik. Cide’de Gebeoğlu Tepesi denilen harika bir yer bulunuyor. 900 metre yükseklikte bulunuyor, tepeden Cide’ye baktığınız zaman müthiş bir manzara sizi bekliyor. Şehri adeta bu tepe sarmalamış durumda. Bu tepeye ulaşabilmek için yaklaşık 600 metrelik bir yürüyüş gerçekleştirdik. Bizler, bir yeri turizme kazandırırken amacımız o bölgeyi korumak. Mevzuatlar çerçevesinde o bölgeyi koruyup, kollamak ve turizme kazandırarak sürdürülebilirliğini sağlamak istiyoruz. Gebeoğlu Tepesi, 4 mevsimin aynı günde yaşandığı muhteşem bir yer. Ardından bölgenin yaban hayatını ve bitki çeşitliliğini gözlemledik. Bir sonraki günde Loç Vadisi’ne gittik. Burada Gömeren Kanyonu’na geçtik. Mantar, ıspıt gibi yiyecekler toplayıp bunlardan yemekler yaptık. Doğada nasıl ayakta kalabiliriz, insanlara bunları anlatmaya çalıştık. Çok zor durumda kaldığımız bir anda bir ateş nasıl yakılır, yağmurda ya da fırtına da kendini nasıl koruyabilirsin, ormana sığınıp ormana zarar vermeden nerede nasıl ateş yakabilirsiniz bunları yerinde uygulamalı olarak tespit ettik. Ardından Gömeren Kanyonu’na indik. Kanyonda suların şu anda çok yükseldiğini gözlemledik. Kanyon turizmini ön plana çıkarmaya çalıştık. Gömeren Kanyonu’nun harika bir Tabiat Parkı olabileceğini düşünüyoruz. Gömeren Kanyonu’nda farklı bir konsept uygulanarak bölgenin koruma altına alınması için çalışma yapacağız. Bu sayede bölgenin en başta bölge halkına, Kastamonu’muza, ardından turizme kazandırıp kalkındırmayı sağlamak istiyoruz” dedi.

    “2 bin 500 yılı aşkın tarihe sahip Kastamonu’yu korumak istiyoruz”

    Belgesel yapımcısı Bülent Erkan ise, “Kastamonu Üniversitesi ile DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleriyle birlikte ilk olarak Araç’ta çalışma yaptık. Araç’ta doğayı koruyup kollamak adına bir çalışmada bulunduk. Araç’ta Milli Park olabilecek yerleri tespit etmeye çalıştık. Bu sayede Araç’ı turizme kazandırarak altyapısını oluşturmaya çalıştık. Buradan sonra Taşköprü’ye geçtik. Taşköprü’de Koca Göl ile bazı kanyon ve tarihi yerleri ziyaret ederek buraların ön plana çıkartılması noktasında çalışmada ve fikir alışverişinde bulunduk. Buralarında Tabiat Anıtı ya da Tabiat Parkı gibi ilan edilmesi noktasında çalışmalarda bulunduk. Aynı zamanda bu bölgede yok olan tarihe dokunup bölgenin korunmasını istedik. Çünkü Kastamonu’da 2 bin 500 yılı aşan bir tarih var. Bu tarih tahrip edilmiş, bölgenin korunup turizme açılması içinde çalışma yapmak istiyoruz. Daha sonra Şenpazar ve Cide ilçesine gittik. Aynı şekilde bu bölgede de benzer çalışmalarımız oldu. Doğada yürüyüş yaptık, doğada nasıl ateş yakılır, nasıl hayatta kalınır, insanların doğaya zarar vermemeleri için çeşitli doğa aktiviteleri yaptık. Doğaya saygı duyularak doğanın tahrip edilmemesi ve korunması gerektiğini anlatmaya çalıştık. Bu çalışmaları yaparak Kastamonu’yu turizme kazandırmak istiyoruz, bu noktada ilerleyen zamanda farklı çalışmalarımız da olacak” diye konuştu.

  • Fırtınanın vurduğu ilçede sahil çöple kapandı

    Fırtınanın vurduğu ilçede sahil çöple kapandı

    Karadeniz’de geçen hafta sonu etkili olan fırtına, Kastamonu’daki birçok ilçede maddi hasara sebep oldu. Abana ilçesinde de etkili olan fırtına sebebiyle girişi kum yığınıyla kapanan balıkçı barınağında tekneler mahsur kaldı. Sahile taşan deniz suyunun geri çekilmesiyle de geriye çöp yığını kaldı.

    Girişi kapanan balıkçı barınağında çalışma başlatıldı. Barınağın girişini kapatan kum yığını iş makinesi ile karaya çıkartılıyor. Çalışmaların tamamlanmasının ardından barınaktaki tekneler denize açılabilecek.

  • Bu mantardan tükettiyseniz dikkat!

    Bu mantardan tükettiyseniz dikkat!

    Sonbaharda mevsim yağmurlarının artması ile mantar bolluğu yaşanmaya başladı. Ormanlık ya da çayırlık alanlarda mantar toplayan vatandaşların birçoğu ise zehirlenme şüphesi ile hastanelere başvuruyor. Yüzde 70’i ormanlarla kaplı olan Kastamonu’da, mantardan kaynaklanan zehirlenme vakaları arttı. Mantar sebebiyle yaşanan zehirlenmelere karşı uyarılarda bulunan uzamanlar, bazı zehirlenmelerin ölüme sebep olabileceğine dikkat çekti. Konu ile ilgili konuşan Kastamonu Üniversitesi İhsangazi Meslek Yüksekokulu Veterinerlik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Gülay Giray, Türkiye’de yaygın olan ve zehirlenmelerin yüzde 95’ine sebep olan ‘köygöçüren’ mantarına karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.

    “Mantarlar bitki değildir, fungus aleminde yer alırlar”

    Mantarların bitki olmadığını söyleyen Giray, “Bazı kaynaklarda baktığımız zaman mantarları bitkiler gurubunda gösteriyorlar. Mantar bitki değildir. Mantar ayrı bir ‘fungus alemi’ dediğimiz grup içerisinde yer alır. İnsanların büyük kısmı mantarları bitki olarak düşünüyor. Mantarları incelediğimiz zaman mantarlar sonbahar ve ilkbahar aylarında yağışlar başladıkları zaman kendilerine uygun gelişecek bir ortam bulurlar ve bu mevsimlerde gelişmeye başlarlar. O yüzden daha çok biz, zehirlenmeleri sonbahar ya da ilkbahar aylarında görüyoruz. Makro mantarları sınıflandırdığımız zaman yenen mantarlar, yenmeyen mantarlar ve zehirli mantarlar olarak üç guruba ayırıyoruz” dedi.

    “Türkiye’de tespit edilen 100 mantar çeşidi zehirlidir”

    Türkiye’de tespit edilen mantar türlerinden 100 tanesinin zehirli olduğunu belirten Gülay Giray, “Türkiye genelinde 2 bin 400 tane mantar tespit edilmiştir. Bu mantarların 100 tanesi zehirli, 10 tanesi öldürücü, 300 çeşit yenen mantarımız var. Bu yenen mantarların 40 tanesini de semt pazarlarında görebiliyoruz. Kastamonu pazarında da kanlıca, ayı mantarı, kestane mantarı, kuzugöbeği, tavukayağı, gelincik gibi mantarları da görebiliyoruz. Yenmeyen mantarlar zehirli değiller ama onlarında yapısının sert olması, görüntüsünün kötü olması ve kötü kokması sebebiyle bu mantarları tüketmiyoruz. Yenen mantarlar genellikle amatör dediğimiz kırsal kesimdeki insanlarımız tarafından toplandığı için bazen zehirli mantarlarla karıştırılabiliyor. Bu da insanlarda zehirlenmelere neden olabiliyor” diye konuştu.

    “Türkiye’deki zehirlenmelerin yüzde 95’i Köygöçüren mantarından kaynaklanıyor”

    Mantarlar hakkında bazı yanlış inanışların olduğuna değinen Giray, “Bir de zehirlenmeye neden olan yanlış inanışlar var. Bu yanlış inanışlar yüzünden de halkımız zehirlenebiliyor. ‘Zehirli mantarı ve yenen mantarı yan yana görmeyiz’, diye düşünebiliyorlar. Halbuki yan yana bile yetişebiliyor. ‘Zehirli mantarı kopardığınız zaman içi mavileşir’ ya da ‘mantarımız zehirli değilse şapkasından kopardığınız zaman herhangi bir değişiklik meydana gelmez’, ‘çayırda yetişen mantarlar zehirli değildir’, mantar piştiği zaman zehri gider’, ‘mantarı tuz ya da sirke ile kaynattığımız zaman zehri gider’, ‘pişirirken içerisine gümüş ya da kaşık koyduğumuzda kararıyorsa bunlar zehirli mantardır’, gibi yanlış inanışlar var. Bunlar da insanların zehirlenmesine neden olabiliyor. Özellikle mantarların içerisinde köygöçüren (amanita phalloides) dediğimiz bir türümüz var. Bu tür genellikle saman mantarıyla çok fazla karıştırılıyor. Türkiye’deki zehirlenmelerin baktığımız zaman yüzde 95’i bu mantar yüzünden meydana geliyor. Köygöçüren mantarını yedikten 8 saat ile 12 saat içerisinde belirti vermeye başlıyor. Türkiye’de yaklaşık 100 kadar mantar zehirlenmesi kayıt altına alınmıştır. Fakat bunun dışında da kayıt altına alınmayan mantar zehirlenmelerini de biliyoruz. Bu yüzden 100’den daha fazla sayıda mantar zehirlenmesi meydana geliyor” şeklinde konuştu.

    “Mantar zehirlenmeleri ölüme kadar götürebiliyor”

    Mantar zehirlenmelerine dikkat edilmesi gerektiğin belirten Giray, “Mantar zehirlenmelerinin belirtileri mantarın zehir türüne göre 2 saat ile 6 saat sonrası meydana geliyor. 2 saat sonraki belirtiler sersemlik, uyku, tansiyon düşüklüğü, nabızda artış, ağızda metal tadının gelmesi, yüz ve boyunda kızarıklık gibi belirtiler meydana geliyor. 6 saat sonra ise bulantı, kusma, ishal, ateş, karın ağrısı, karaciğer ve böbreklerde metabolizmada bozukluklar. Hatta bunun sonucunda koma ve ölümde meydana gelebiliyor. Eğer mantar yedikten sonra böyle bir belirtimiz var ise evimizde halk arasında yine şöyle bir inanış var. ‘Yoğurt yiyelim, süt içelim, bir ilacı kullanalım’ gibi inanışlar var. Asla bunlar yapılmaması gerekiyor. En yakın sağlık kuruluşuna başvurulması lazım. Hatta mümkün ise yediğimiz mantarın bir örneğini de yanımızda götürmemiz lazım. Sağlık kuruluşuna gittiğimiz zaman da görevlilere ne mantarı yediğimizi, hangi saatte yediğimizi, ne kadar yediğimizi, evde başkasında da bu belirtilerin olup olmadığını söylememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Mümkünse kültür mantarı tüketelim”

    Kültür mantarının tüketilmesi noktasında tavsiyelerde bulunan Giray, “Eğer mantar tüketmek istiyorsak, mümkünse kültür mantarı tüketmemiz bizim için en sağlıklısı olur. Tabii ki kültür mantarını da satın alırken üstünde açıklayıcı etiketi olup olmadığına, son kullanım tarihine dikkat etmemiz gerekiyor. Mantar zehirli olmayabilir ama bu mantarların üzerinde de mikro-organizma gelişebilir. Eğer hemen mantarı pişirmezseniz bu mikro-organizmalar mantarın üzerinde üreyerek yine bizlerin gıda zehirlenmesi geçirmesine neden olabiliyor. Yine mantarlar alerjik yiyeceklerdir. Kişi mantar tüketirken dikkat etmesi gerekiyor, alerjik durumlarda ortaya çıkabilir” dedi.

  • Cips hırsızı köpek kamerada

    Cips hırsızı köpek kamerada

    Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde bir büfenin önündeki cipsi çalan köpek uzaklaşarak koştu. Büfen uzaklaşan köpek, yol Karadeniz Mahallesi’nde yol kenarında oturarak çaldığı cipsi yedi. O anlar ise vatandaşlar tarafından kamera ile görüntülendi.

    Yaşanan olaya şahit olan büfe işletmecisi Mustafa Gürsoy, yaşanan olay karşısında şaşırdığını söyledi.

  • Ayılar önlem dinlemiyor

    Ayılar önlem dinlemiyor

    Kastamonu’nun İnebolu ilçesi Başköy köyünde yaşayan Mustafa Kıyoğlu, arı kovanlarının çevresini ayı saldırılarından korumak için saclarla çevirdi. Kovanlarını ayılara karşı korumak için tedbir ve önlem alan Mustafa Kıyoğlu, kovanlarını kontrol ekmek için arılığına gitti. Arılığında gördüğü manzara karşısında şaşıran Kıyoğlu, ayının sacın altını kazarak içeri girdiğini ve kovandaki balı yiyerek, arıları da telef ettiğini gördü.

    Ayının aldığı tüm önlemlere rağmen arıların bulunduğu alana girmeyi başardığını belirten Kıyoğlu, “Ayının akıllığına bakın. Telin altında toprağa kazmış, tellerde de elektrik var. Arılıkta kovanın bir tanesine zarar veriyor ve balları yiyor. Acilen buna bir çare bulunması gerekiyor. Böyle devam ederse kovan kalmayacak” dedi.

    Öte yandan, Cide ilçesine bağlı Irmak Mahallesi’nde ikamet eden Sami Oturak’a ait evin önünde bulunan arılığa da ayı girdi. Arılıkta bulunan 40 kovana zarar veren ayılar, arıları da telef ederek kovanların içerisinde bulunan balları yedi. Sami Oturak, sağlık sorunları sebebiyle İstanbul’a gittiğini belirterek, komşularının arılığına ayının girdiğini ve kovanları parçaladığını söylemesi üzerine İnebolu’ya dönmek zorunda kaldığını kaydetti. Oturak, farklı zamanlarda komşularının kovanlarının ayı saldırısı neticesinde zarar gördüğünü söyledi.

  • Kastamonu’da sonbahar renkleri büyüledi

    Kastamonu’da sonbahar renkleri büyüledi

    Sonbaharda adeta renk cümbüşüne bürünen Kastamonu, doğaseverlere eşsiz manzaralar sunuyor. Doğal güzellikleri ile ön plana çıkan Azdavay ilçesi de doğaseverlerden yoğun ilgi görüyor. Azdavay ilçesinde sonbahar, tüm renkleriyle kendini gösteriyor.

    Azdavay ilçesi, dağları ve ormanlarıyla her mevsim olduğu gibi sonbaharda da ziyaretçilerine seyri eşsiz manzaralar sunuyor. İlçenin bazı köylerinde kadınlar yöresel kıyafetlerini hala giymeye devam ederken, rengarenk kıyafetler sonbaharın renkleriyle birleşerek görsel bir şölene dönüşüyor.

    Yemyeşil çam ağaçları arasında sararan yapraklarını yavaşça yere bırakan ağaçlar, bölgeyi gezmeye gelenleri büyülüyor.

  • Kastamonu’da karaya oturan geminin mürettebatı kurtarıldı

    Kastamonu’da karaya oturan geminin mürettebatı kurtarıldı

    Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde iskelede yük boşaltan Kamerun bandralı ‘Vamos’ adlı gübre yüklü gemi, şiddetli fırtına sebebiyle halatları kopmasının neticesinde sürüklenerek İnebolu Limanı Filli Köşk mevkiinde karaya oturdu. Gemiden yapılan yardım ihbarları üzerine bölgeye AFAD, sahil güvenlik ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Gemide bulunan 2’si Türk 11 kişilik mürettebat, AFAD, sahil güvenlik ve itfaiye ekiplerinin müşterek çalışmaları sonucu kurtarıldı. Mürettebatın kurtarılmasına dair çalışmalara ait görüntüler ortaya çıktı.

    AFAD Kastamonu İl Müdürlüğünden yapılan açıklamada, “İnebolu ilçemizde Kamerun bayraklı Vamos isimli ticari gemi İnebolu Limanı önlerinde karaya oturmuştur. Başlatılan arama kurtarma faaliyetleri kapsamında İnebolu itfaiyesine ait vinç vasıtasıyla kazazede 11 gemi personeli gemiden kurtarılarak karaya alınmış olup sağlık durumları iyi vaziyettedir” denildi.

  • Kastamonu’da deniz kara ile birleşti

    Kastamonu’da deniz kara ile birleşti

    Kastamonu’da fırtına etkisini Karadeniz sahil kesiminde sürdürüyor. Cide ilçesinde etkili olan fırtına sebebiyle yaklaşık 5 metreye boyundaki dalgalar sahili dövdü. Deniz ile karanın birleştiği ilçede, Cide ile Bartın arasında ulaşımın sağlandığı D010 karayolu sular altında kaldı. Dev dalgalar kaldırım taşlarını yerinden söktü. Karayolları, polis ve trafik ekipleri yolda güvenlik önlemi alırken, sürücüler ise zor anlar yaşıyor. Karayolunda araçlar geçmekte güçlük çekiyor. Karayolları ekipleri, yola saçılan kaldırım ve denizden sürüklenen çakıl ve taşları iş makineleri ile temizliyor.

    Trafo merkezini deniz suyundan korumak için teyakkuza geçtiler

    Cide ilçe merkezine elektrik sağlayan trafo merkezinde de denizden taşan sular tehlike oluşturdu. Belediye ekipleri kamyonlarla denizden trafo merkezine gelen suyu engellemek için molozlarla set oluşturmak için çalışma başlattı.

    “Sabaha kadar bu mücadele devam edecek”

    Çalışmalarla ilgili bilgi veren Cide Belediye Başkanı Mehmet Eşref Mutlu, “3 saattir dalga boyu 5 metreyi geçti. Burada da, bölgemizi besleyen trafo ana merkezimize dalgaların ulaşmaması için mücadele veriyoruz. Engellerimizi koyduk. Sabaha kadar bu mücadele devam edecek. Tüm ekiplerimizle sahadayız. Geçen haftaki fırtınada yollarımızda oluşan problem şu anda yok. Yollarımız açık. Ama bu Cide’nin yıllardır devam edem problemi. Bir an önce dalga kıranların yapılması lazım. Limandaki mendireğin 500 metre daha ileri alınarak bu dalgaların önüne geçilmesi lazım” dedi.