Kategori: Konya

  • Konya’da orman yangını

    Konya’da orman yangını

    Saat 15.00 sıralarında Hadim ilçesine bağlı Küplüce Mahallesi’nde meyve bahçesinde çıkan yangın, ormanlık alana sıçradı.

    İhbar üzerine bölgeye Orman Bölge Müdürlüğü ekipleriyle Konya Büyükşehir Belediyesine bağlı itfaiye ekipleri, arazözler, su tankerleri, iş makineleri ve jandarma ekipleri sevk edildi.

    Yangına havadan müdahale için de helikopter talep edildi. Yangına helikopter ve ekipler müdahale ederken, büyümeden kontrol alınması için çalışmalar devam ediyor.

  • Sahiplendirilen kovanlardaki ballar hasat edildi

    Sahiplendirilen kovanlardaki ballar hasat edildi

    Toros yaylalarında yörük göçerlerin vargit çiçeği olarak tabir ettiği çiğdem familyasından çiçeklerin açtığını belirten arıcı İbrahim Tontul, artık yayladan yavaş yavaş göç edilmesi gerektiğini belirtti. Yaylalarda son açan vargit çiçeklerinden de arıların polen topladığını belirten Tontul, “Biraz polen tedarik ettikten sonra arılığımızı buradan indireceğiz” dedi.

    Tontul, hayata geçirdiği sahiplendirme sistemiyle kovan sahiplenen müşterilerini ister telefon kaydıyla, isterlerse de kendileri 2 bin 500 rakımlı yaylalardaki arılıklarda misafir olarak bal hasadının gerçekleştirilmesine ortak ediyor. Bal hasadı için Antalya’dan gelen Ali Saldıran, “Her sene Bozkır’ın zirvelerine geliyoruz, burada balcı Tontul ailesinden sahiplendiğimiz kara kovan balını hasat ediyoruz. İbrahim ağabey o kadar emin ki, işine güveniyor ki bizi buraya çağırıyor. Bal sahipleri yani kovanı sahiplenen kişiler ve aileler buraya geliyor, kendi arılarını burada görüp hasat edip buradan alıp gidiyor. Benim de bugün balım gayet güzel çıktı. Sahiplendiğim kovanın balını hasat ettik, güzel bir kara kovan balı çıktı” dedi.
    Sahiplendirme misafiri Ömer Doğan da, yaklaşık 12 yıldır ailesinin bal ve bal ürünlerini buradan temin ettiğini anlatarak, “İbrahim Tontul, 2 yıl önce yeni bir proje başlattığını, arı sahiplendirme yöntemi ile bizlerin de bu işe katkısı olabileceğini ve en azından bal üretim ve hasat işlemine şahit olabileceğimizi söyledi. Bal tüketim sürecinde hasada dahil olursak ne yediğimizi bilmemiz ve görmemiz gerektiği hususunda bizi bilgilendirdi. Geçen yıl güzel verim ve güzel lezzet aldık. Arıcılıkta da güzel hatıralar paylaştık ve bugün de o günlerden biri. Şu an insandan uzak, doğal ortam o kadar güzel ki, buraya gelmek bile büyük bir meşakkat” ifadelerini kullandı.

    Arıcı İbrahim Tontul ise, “Bugün 2 tane kovanı olan arkadaşımız geldi. Misafirlerimizin sahiplenmiş oldukları kovanları açtığımızda birinde çok güzel ve bu sezona göre beklemediğimiz bir bal oldu gerçekten. Öbüründe de kara kovan ana arısını kaybetmiş. Normal şartlarda ana arının kaybedilmesinin önüne geçebilir ama biz bu kovanları çok açıp uğraşmadığımız için tamamen doğal yetiştirmek için ortalama 3,5 aydır falan o kovanı hiç açmadık. Bu kovanı bugün açtığımızda da o yüzden hiç bal çıkmadı. Yapacak bir şey yok, bizim elimizde olan bir şey değil. Bu risk en doğal bala ulaşmak için göze alınması gereken bir risk. Bizim yaylaların vargit çiçekleri de açmış. Dağların kralları çobanlarımız bu çiçekler açtıktan sonra dağdan 1 hafta 10 gün içinde gider. Bizim de artık çiçeklerimiz açmış, bunların solmasına yakın artık biz de buradan biraz polenimizi alacağız ve gittiğimiz yerde bunun polenini kullanacağız. Kara kovan sahiplenmek isteyenler kıştan bizlere bilgi vermeleri gerekiyor. Çünkü kıştan gelen taleplere göre sahiplendirme kara kovan yapıyoruz. Sahiplendirme için yaz ortasında beni aradıklarında artık iş işten geçmiş oluyor” diye konuştu.

  • Antikacı değil, çorbacı

    Antikacı değil, çorbacı

    Konya’da küçük yaşlarda dedesinin 1968 model klasik motosikletine olan hayranlığı ile nostaljik malzemelere merak salan 46 yaşındaki Ramazan Bademci, Türkiye’nin çeşitli bölgelerine gittiği gezilerde topladığı eşyalarla çorbacı dükkanını zamanla adeta bir klasik malzemeciye çevirdi. İş yerine gelen ve içeri girdiklerinde şaşkınlıklarını gizleyemedikleri dükkanda 100 yıl öncesinden günümüze kadar kullanılan aralarında çıra, lüküs lamba, gaz lambası, pürmüz, tüfek, terazi, telefon, radyo, saat ve klasik motosikletlerinde bulunduğu birçok eşya sergileniyor.

    “İnsanlar burada çorba içmeyi unuttular ve geçmişi hatırladılar”

    Dedesinin motosikletine olan hayranlığı ile klasik ürünlere merak salan Ramazan Bademci, “Geçmişe baktığımız zaman bizim kuşağımızdaki en güzel güzel günlerimiz bilye, gazoz kapağı veya seksektir bu şekilde devam eden bir serüven. O yıllarda dedem babaannem ve ben ikisinin ortasında yaşım ilerledikçe depo üstüne bindiğim zamanlar yani kısacası benim çocukluğum bu motosiklet üzerinde geçti. Bu benim hastalığım farklı bir duygu. Sektörümüzden dolayı hemen hemen Türkiye’nin birçok yerini gezdim. Hep birikim yaptık bu yönde 9 yılda bizi farklı bir yöne itekledi. Burada Türkiye’nin her yerinden ve geçmişten bir ürün var. Bunu da yaşamak gerekiyor, bunu da aşıladığımı düşünüyorum ben. Burada müşterilerimizin sadece çorba içmeye gelmesini istemedik. Bu çorbacıya geldikleri zaman nostalji ve geçmişini yani gaz lambasında nasıl ders yaptıklarını veya gemici fenerleriyle komşuya gezmeye gittiklerini bunları yaşamasını istedik. İnsanlar burada çorba içmeyi unuttular ve geçmişi hatırladılar” dedi.

    “Tabip matarası diye bilinen şahadet şerbetliği bile var elimde”

    Bir çok zaman geçmişi olan ürünleri anlatan Ramazan Bademci, “Elimde 170 yıllık Gale tüfeğinden tutun tabip matarası diye bilinen şahadet şerbetliği bile var elimde. Çoğu yerde bulunmayan ürünleri ben burada topladım. Müşterilerimiz bazen gelip şu ürün satılık mı diye soruyorlar ama burada satılık bir ürün yok. Satılık sadece ben varım burada, onu da alırsanız başınıza bela olur diye esprisini yapıyoruz. Burada satılık bir ürün yok. Allah’ım ömür verdiği sürece bizim misafirlerimiz onlara bu nostalji ortamını sunacağız” şeklinde konuştu.
    Bademci, “Ben evde 3 veya 4 saat vakit geçiriyorum. Bazen çocuklarımı dahi görmüyorum ama buraya gelince müşterilerimi görünce huzur buluyorum. Burada gezerken ürünleri seyrederken komple geriye gidiyorum. Ben çok rahatım ki Konya’nın Karatay ilçesine böyle bir yer kazandırdım diye. Misafirlerimiz buraya sadece çorba içmeye değil, kahvemizi çayımızı içmeye de gelebilir ama herkesin buradaki geçmişi görmelerini öneriyorum ben sadece bunu istiyorum” dedi.

    “Birkaç tane müze gezdik müzede görmediğim birkaç parçayı burada gördüm”

    İş yerindeki malzemelerden en çok eski motosikletlerin dikkatini çektiğini anlatan Mustafa Kuştaş, “İçerinin ambiyansı zaten çok eskileri hatırlatıyor. Bizim dedemizin ve babamızın çağındaki ürünleri önümüze getiriyor. Bize o zamanları hissettiriyor. İçeride en çok dikkatimi çeken ürün ise eski motosikletler var. Bizim ilgi alanımız olduğu için Ramazan abi burada bunlara emek veriyor. Hatta bazen çalıştırıp bizi gezdirdiği bile oluyor. Biz geldik mi burada mutlu oluyoruz” ifadelerini kullandı.

    Müşterilerden Hasan Hüseyin Işık, “Biz buraya tavsiye üzerine geldik. Antalya’nın Alanya ilçesinden buraya gezmeye geldik ve buraya da uğradık. Ortamı beğendim hoş otantik baba tarafından biraz avcılık olduğu için benim dikkatimi içerideki tüfekler çekti. Eski dönemlere ait olması o zaman ki işlemelerin olması Anadolu’nun hatıralarını yansıttı ve geçmişte yaptığımız savaşları aklıma getirdi. Onun dışında birkaç tane müze gezdik müzede görmediğim birkaç parçayı burada gördüm. Burada koleksiyon mu yapılıyor bilmiyorum ama baya dikkat çekici bir yer” ifadelerini kullandı.
    Çorba içmeye gelen Ali Rıza Acıbadem ise “Yıllardır burayı tercih ediyorum gayet güzel ve nezih bir ortam nostaljik bir ortam. Buraya gelince biraz eskiye dönüyoruz. Bir çok eski zamana ait ürünler var hepsi birbirinden güzel” diye konuştu.

  • Osmanlı’dan günümüze uzanan vazgeçilmez lezzet

    Osmanlı’dan günümüze uzanan vazgeçilmez lezzet

    Türk mutfağının önemli kahvaltılık besinlerinden olan küflü peynir, lezzeti ile dünya mutfağında da sıklıkla tüketiliyor. Osmanlı döneminde savaşan askerlere zindelik için yedirilen ve kılıç yaralarının tedavisi için kullanılan lezzet, günümüzde de “yeşil peynir” olarak tescillenerek tüketilmeye devam ediyor. Halk dilinde küflü peynir olarak bilinen bu lezzet, yaklaşık 6 aylık bir üretim sürecinden sonra sofralara geliyor.

    “Japonya’dan, Amerika’dan ziyarete gelenler tadıp çok beğenip alıyorlar”

    Konya’nın halk arasında Kadınlar Pazarı olarak meşhur olan Melike Hatun Çarşısı’nda esnaf olan Fatih Canfeda, “Yerli peynir küflüsü var, bunun içinde doğu yöresinden gelen peynirleri küflendiriyoruz. Yerli peynir küflüsünü satıyoruz biz. Sezonda 4 ile 5 bin ton arasında peynir yapılıyor Konya’da. Türkiye’de ise 13-14 ile peynir gidiyor. İstanbul’da bulunan en lüks lokantalara peynir gönderiyoruz. Yurt dışında olan müşterilerimiz oluyor. Japonya’dan, Amerika’dan ziyarete gelenler tadıp çok beğenip alıyorlar. Fransa’nın meşhur peyniri var, kilosu 800 lira, biz burada bu peyniri 130 liraya satıyoruz. Onlar da şaşırıyor. Süzme peynirler sağlığa faydalı değil, peynir suyundan yapılıyor ama bu peynir köylerden toplanan peynirlerle yapılıyor. Katkı maddesi olmadan toplanan doğal peynirler getiriliyor, daha sonra çekilip çuvallara basılıyor ve olgunlaşma sürecine bırakılıyor” dedi.

    “Bu peynirler doğal küf, yaklaşık 2 ayda küfleniyor”

    Peynirin Konya halkı tarafından da her zaman ilgi gördüğünü aktaran Canfeda, “Eskiden sadece kış aylarında tüketiliyordu ama o sezon bitti. Artık yaz kış tüketiliyor. Kışın bir nebze daha çok tercih ediliyor. Benim iki çocuğum var, bu çocuğumdan birisi kaşar peyniri ile tost değil küflü peynir ile tost tüketiyor. Genç müşterilerimiz de bu şekilde tüketiyor. Buraya gelen müşterilerimiz beyaz peynir ve küflü peyniri kesinlikle alıyor. Bu peynirler doğal küf, yaklaşık 2 ayda falan küfleniyor. Evde dolaba koyup küflenen peynirlerden değil, gıda mühendislerinin takibinde küflendiriyoruz. Peynirlerimiz olgunlaştıktan sonra mühendis arkadaşlarımızın kontrolü eşliğinde satışa sunuluyor. Fiyatlarımız ise şu anda 120 ile 130 lira arasında değişiyor” ifadelerini kullandı.

    “Farklı illerden küflü peynir almaya gelenler oluyor”

    Konya genelinde yeşil peynirin birçok alanda kullanıldığını anlatan yeşil peynir satıcısı Salih Batan, “Yavaş yavaş gençler de alışmaya başladı. Eskiden kimse bakmazdı, şimdi ilgi görmeye başladı. Farklı illerden küflü peynir almaya gelenler oluyor. Fiyatlar Konya’da 130 lira. Bu peynir diğerlerine göre biraz farklı. Çuvallara basılıyor. Keski ile bölünmesinin ardından 1 ay dinlenmeye bırakılır. Soğuk havada yeşilleniyor, doğal yeşilleniyor” şeklinde konuştu.

    Küflü peynir almaya gelen Ahmet Karabacak, “Küflü peynir penisilin görevi yapıyor. Yıllardır tüketiyoruz. Diğer peynirlerden de tüketiyoruz ama yeşil peynirin yeri başka” dedi.
    Küflü peynir tüketen Ali Altay, “Ben yurt dışında yaşıyorum, geldikçe alıyorum. Hollanda’da yaşıyorum, oraya bile götürüyorum küflü peyniri. Yurt dışında yok. Ben bu lezzeti küçüklüğümden beri tüketiyorum. Ben çok seviyorum ama kendi çocuklarım küflü diye yemiyor” diye konuştu.

  • 250 semazen aynı anda sema icra etti

    250 semazen aynı anda sema icra etti

    Festivalin açılış etkinlikleri kapsamında ilk olarak Alaaddin Tepesi’nden Mevlana Meydanı’na kadar 250 semazen ile birlikte “Vuslat Yürüyüşü” gerçekleştirildi. Yürüyüşe; Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, AK Parti Konya Milletvekili Mehmet Baykan, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, AK Parti Konya İl Başkanı Hasan Angı, belediye başkanları, protokol mensupları ve vatandaşlar katıldı. Mevlana Meydanı’nda düzenlenen açılış programında sanatçı Ahmet Özhan riyasetinde “Halvet-i Devranı” adlı dua ve zikir program ilgiyle takip edildi. Programın sonunda ise Konya en özel günlerinden birini daha yaşadı. 250 semazenin aynı anda sema ayini şerifi icra ettiği programda manevi atmosfer yoğun şekilde hissedildi. Programı Konya’dan ve Konya dışından binlerce vatandaş ilgiyle takip etti.

    Başkan Altay tüm Türkiye’yi Konya’ya davet etti

    Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Mevlana Meydanı’nda 250 semazenle sema ayini şerifi icra edildi. Tüm Konyalılar ve misafirlerimiz de buna eşlik etti. Hakikaten manevi iklimi yeniden yaşadığımız bir gün oldu. Mistik Müzik Festivalimiz 30 Eylül akşamına kadar kesintisiz bir şekilde devam edecek. Tüm Türkiye’yi mistik müzik festivalimize bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
    Mevlana Meydanı’ndaki programı takip eden vatandaşlarla ise ortaya çıkan manevi iklimi hissetmekten dolayı büyük mutluluk duyduklarını söyledi. 250 semazenin katılımı ile gerçekleşen sema ayini şerifi 24 Eylül saat 17.00’de Mevlana Meydanı’nda tekrar icra edilecek.

    Büyükşehir Taş Bina’da Ebru Mapping Gösterisi

    Öte yandan, festival kapsamında Ebru Sanatçısı Garip Ay tarafından Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen tarihi Taş Bina’ya Ebru Mapping Gösterisi yansıtıldı. Taş Bina’daki ebru gösterisi 27 Eylül’e kadar her gün saat 19.15’te sanatseverin beğenisine sunulacak.
    30 Eylül Cumartesi gününe kadar sanatseverlerle buluşacak festival kapsamında Türkiye başta olmak üzere Afrika’dan, Orta Doğu’dan ve Türk coğrafyalarından gruplar ve sanatçılar birbirinden özel konserler ve etkinlikler gerçekleştirecek. Sanatseverler festival için detaylı bilgilere “mistik.kulturyolufestivalleri.com” adresinden ulaşabiliyor.

  • Balı ‘taş’tan çıkarıyor

    Balı ‘taş’tan çıkarıyor

    Seydişehir’e bağlı Ortakaraören Mahallesi’nde yaşayan Şakir Cırık, Toroslardaki Sayalı Yaylası’nda kayaların arasındaki önceden belirlediği kovuklara, arıların yuva yapması için katran ağacından elde ettiği reçineyi sürüyor. Cırık reçinenin kokusuna gelerek kovuklara yerleşen arıların yaptığı doğal balı sonbaharda topluyor.

    “Bu bal yüzde yüz doğal”

    Şakir Cırık dedesinden öğrendiği yöntemle yıllardır yaylada arıcılık yaptığını anlatarak, “Toroslar’da yıllardır bu yöntemle doğal bal elde ediyorum. Hiçbir katkı maddesi olmadan, arının kendi ürettiği peteğe yaptığı balı topluyorum. Bu bal yüzde yüz doğal. Yerleşim yerlerinden, fabrikalardan uzakta bin 700 metre yükseklikteki yaylada hiçbir kimyevi madde olmayan çiçeklerden toplanan özlerle yapılıyor” dedi.
    İlkbaharda çok basit şekilde hazırladıkları kovuklara giren arıların sonbahara kadar bal yapmasını beklediklerini, ardından da balı hasat ettiklerini anlatan Cırık, “Bu işte en büyük yardımcım eşim. Aldığımız balı dostlarımıza ikram ediyoruz, kendimiz tüketiyoruz. Balını aldığımız arıları kovanlara alıp kışın yiyecekleri kadar bal koyarak yayladaki diğer kovanlarımızın yanına götürüyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Mevsim şartlarına göre aldığımız bal miktarı değişiyor”

    Cırık, yayladaki yaklaşık 10 kaya kovuğundan her yıl bal aldıklarını belirterek, “Mevsim şartlarına göre aldığımız bal miktarı değişiyor. Doğal balın özel müşterileri var. En başta şeker hastaları, öksürüğü olanlar, akciğer hastaları, astım ve bronşit hastalığı olanlar, büyüme geriliği bulunanlar, çocuklar, halsizlik yaşayanlar için gelip benden bal alırlar. Bizler de büyüklerimizden gördüğümüz gibi her sabah bir kaşık bu baldan alırız. Ne şekerimiz olur ne kolesterol, doktora gitmeden yaşarız. İlk kez tadanlar daha önce böyle bir bal yemediklerini söylüyor, ertesi yıl yine almaya geliyor. Birçok derde şifa diyebilirim” şeklinde konuştu.

  • 2 genç kız çıktıkları çatıdan atladı

    2 genç kız çıktıkları çatıdan atladı

    Olay, saat 23.30 sıralarında merkez Meram ilçesi Yenice Mahallesi Aslanyüreği Sokak üzerinde bulunan bir sitede meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 2 kişinin 15 katlı binanın çatısından atladığı ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Binanın çatısından atlayan 19 yaşındaki İ.Ç ile arkadaşı 18 yaşındaki L.N.Ş’nin olduğunu belirleyen polis ekipleri olay yerinde geniş güvenlik önlemi aldı. Genç kızların atladığı çatıdan yere düşme anı ise güvenlik kamerasına yansıdı.

    Öte yandan, İ.Ç ile arkadaşı L.N.Ş’nin çatıdan atlamadan önce erkek arkadaşlarına konum atarak “biz çatıdan atlıyoruz” şeklinde mesaj gönderdikleri öğrenildi. Olay yerindeki incelemelerin ardından 2 genç kızın cansız bedeni otopsi yapılmak üzere Konya Şehir Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

     

  • Ayçiçeği hasadı başladı

    Ayçiçeği hasadı başladı

    Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya’nın 38 bin 873 kilometrekare yüzölçümünün yüzde 47’si tarım arazisi olarak kullanılıyor. Konya, yaklaşık 6 milyon ton tahıl üretimiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Konya Ovası’nda geçen yıl 675 bin dekar alanda ayçiçeği ekimi yapan çiftçiler ise bu yıl 640 bin dekar alanda üretim yapıyor.

    İlkbahar yağışlarının diğer ürünlerde olduğu gibi ayçiçeğinde de etkisini gösterdiğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, “Nisan yağışları diğer yeşil mahsullerde olduğu gibi ayçiçeğinde de etkisini gösterdi. Nisan yağışlarının iyi olması ayçiçeği bitkisinin çıkışının daha hızlı olmasına neden oldu. Bu da Konya yöresinde büyük bir alanda ayçiçeği ekilişi olduğunu dikkate aldığımız zaman çok önemliydi. Bu yıl da inşallah verimimiz güzel çıkacak diye tahmin ediyoruz yağışlardan dolayı. Çiftçilerimiz gerekli bakımlarını, gerekli sulamalarını, ihtiyaç duydukları dönemdeki gübrelerini verdiler” dedi.

    “Şu anda ilk biçilen tarlalarımızda bile verimlerimiz güzel”

    Ova genelinde bereketli bir sezon beklediklerini aktaran Burak Kırkgöz, “Bu yıl ayçiçeği ekiliş alanlarında biraz daralma oldu. Konya’da 675 bin dekarlık bir ekilişimiz vardı bir önceki yıl, bu yıl ise yaklaşık 640 bin dekar civarında bir ekim alanımız mevcut. Tabii bundaki en büyük unsurlardan biri, ayçiçeği fiyatlarının geçtiğimiz yıl biraz düşük olması çiftçilerimizin ayçiçeğinden diğer ürünlere yönelmelerine neden oldu. Bu yıl verimlerimiz güzel çıkıyor. İlk biçilen tarlalar çok verimli olmaz ama şu anda ilk biçilen tarlalarımızda bile verimlerimiz güzel. İnşallah ekiliş alanı düşmesine rağmen rekoltemizde bir kayıp olmaz diye temenni ediyoruz” şeklinde konuştu.

    “Ayçiçeğinde ekstra desteklemenin yapılması tüketiminin herhangi bir sıkıntıya girmesini engellemiş olacaktır”

    Ayçiçeği fiyatlarının yeni hasat döneminde çiftçinin beklentisinin biraz altında kaldığını anlatan Kırkgöz, “İnşallah ilerleyen dönemlerde de bu fiyatların biraz yükselmesini bekliyoruz. Tabii yükselmesi yağ fiyatlarını da doğrudan etkileyeceği için burada belki Bakanlığımız ekstra ayçiçeğine bir destek verebilir. Bununla ilgili görüşmeleri yapmaya devam ediyoruz. Ayçiçeği yağının pahalıya tüketilmemesi için fiyatların artışından ziyade ayçiçeğinde ekstra desteklemenin yapılması hem çiftçimizi memnun edecek hem de tüketiminin herhangi bir sıkıntıya girmesini engellemiş olacaktır” diye konuştu.

  • Anadolu’nun pizzası: “Yağ somunu”

    Anadolu’nun pizzası: “Yağ somunu”

    Konya’da geleneksel bir tat olan tereyağlı yağ somunu, vatandaşlar tarafından özellikle kahvaltılarda ilgi görmeye devam ediyor. 4’üncü kuşak olan babasının mesleğini devam ettiren ve fırıncılığa merak üzerine başlayan 28 yaşındaki Sami Ortaabacı, erken saatlerde fırına gelip yağ somununun hamurunu hazırlayarak, hamurları tek tek açıyor. Vatandaşların isteğine göre pastırmalı, sucuklu, kavurmalı, küflü peynirli, ballı, peynirli gibi 15 farklı çeşitte hazırlanan yağ somunları fırına atılarak pişirmeye bırakılıyor.

    “Osmanlı’nın askerlere verdiği yemekti ve günümüze kadar uzandı”

    Konya’da yemek kültüründe geleneksel bir tat olan yağ somununun hazırlık aşamasını anlatan Sami Ortaabacı, “Yağ somunu Osmanlı’dan günümüze o dönemlerde Osmanlı’nın askerlere verdiği yemekti ve günümüze kadar uzanan ve şimdi de çeşitlendirilen lezzet. Yağ somununda kaşar peynir, küflü peynir, kavurma ve sucuklu çeşitler bulunuyor. Bunun yanında da müşterilerin isteğine göre kavurmalı sucuklu, atom sebzeli gibi birçok çeşitleri mevcut. Konya’nın kültüründe sabah namazı hazır olan bir kahvaltı türüdür. Ustalarımız sabah erken geliyor. Hamurumuzu yapıyor. Hamur belli bir dinlenme sürecinden sonra basma aşamasına geçiliyor. Basıldıktan sonra da biz de müşterimizin isteğine göre, çeşitlerine göre yapıyoruz” dedi.

    “Şehir dışından etli ekmek için geliyordu artık yağ somunu için de geliyor”

    Yağ somununun lezzetiyle damaklarda eşsiz tat bıraktığını anlatan Sami Ortaabacı, “Yağ somunu şu anda her yaş grubuna hitap ediyor. Önceden Konya’da yapımı daha azdı. Şu anda sanayi olsun çarşı olsun mahalle arası fırınları olsun her yerde yağ somunu yapılıyor. Genç yaştan büyük yaşlara kadar herkes yağ somununu tercih ediyor. Şehir dışından etli ekmek için geliyorlardı artık yağ somunu için de geliyorlar. Biz de sanayi bölgesinde olduğumuz için sanayi de ustası, çırağı, elemanları da herkes yağ somununu yiyor. Gelenler özellikle etli ekmekten sonra direk yağ somununu istiyor. Yağ somunu Türkiye’de meşhur oldu. Çeşit de bol olduğu için yağ somununa ilgi yüksek. Kış ayları geliyor, kış aylarında ilgi daha da yüksek oluyor” şeklinde konuştu.

    “En çok yerli pizza olarak Konya’nın yağ somununu tercih ediyorlar”

    Yağ somununu son zamanlarda gençlerin de tercih ettiğini belirten Ortaabacı, “Yağ somunlarında çeşit olarak bazı vatandaşlar sucuk, kavurma, küflü peynir, kaşar gibi malzemeleri bazen çiğ olarak yerken zorlanabiliyorlar. Ama fırınımızda pişiyor, hiçbir şekilde rahatsız etmeden çok rahatlıkla yiyebilirler. Çeşit olarak da zaten küflü peynir, kaşar, sucuk, kavurma, sebzeli, ballı, çikolatalı çeşitlerimiz de var. Herkesin damak zevkine göre, isteğine göre yağ somunları yapıyoruz. Gençlerimiz şu anda en çok yerli pizza olarak Konya’nın yağ somununu tercih ediyor. Fiyatlara değinecek olursak peynirli yağ somunu 70 lira, kavurmalı yağ somunu 90 lira, sucuklu yağ somunu 80 lira, karışık atom dediğimiz bütün malzemelerin olduğu şekilde ise 100 lira” diye konuştu.

  • İşletmeyi renklendirerek ilgileri çekti

    İşletmeyi renklendirerek ilgileri çekti

    Dereköy Mahallesi’nde ücretsiz olarak tahin ikramı yapılan Mustafa Kalay’a ait tahin işletmesinde yapılan renkli düzenlemeler ilgi çekiyor. İşletme sahibi Mustafa Kalay’ın İstanbul’da yaşayan damadı Hasan Ali Çelmeli, yaz aylarında ailesini ziyarete geldiğinde tahin ikram alanında düzenlemeler yapmaya başladı. İstanbul’da gördüğü mekanlardan esinlenen Çelmeli, ikram alanını renkli bir hale getirdi.

    Çelmeli, yazın okullar tatil olduğunda çocuklarıyla beraber Dereköy’e geldiklerini ve 2 ay boyunca kaldıklarını anlatarak, “Gezmeyi çok seviyorum ve sağa sola gezmeye gittiğimde mekanları hep fark ediyorum ve diyordum ki ‘Neden bizim köyümüzde böyle bir yer yok.’ Bir gün alanın çiçeklerini yaptırdım, bir gün şemsiyeleri taktım, bir gün sağı solu boyamaya başladım kendi kendime. Hatta evin orada da yaptım. Bu sene biraz geç kaldım yapamadım, seneye inşallah kısmet olursa daha iyilerini yapmayı düşünüyorum. Suyun içine küçük botlar koyduk. Aygır Şelalesi’nden gelen su yaz aylarında sular azaldığı için ön tarafına set koyunca suyun biraz daha çoğalmasını sağladık. Gelen misafirlerimiz oluyor. Burada tahin değirmeni var yan tarafımızda. Yan tarafa gelen misafirlerimize çay, tahin ikramı yapılıyor. Ayrıca burada serinlemelerini de sağlıyoruz. Çok güzel bir doğal ortam oldu” dedi.

    İlk başlarda çevre düzenlemesi yaparken köyden ve çevreden bazı kişilerin kendisine ‘Bu deli midir, geldi köyü rengarenk yapmaya başladı’ diye eleştirilerde bulunduğunu anlatan Çelmeli, “Ama ben dikkat çeksin diye sırf köyümüzün reklamı olsun diye yapmak istedim bunları. Bir de böyle ufak tefek şeyler yaptık süsledik. Böyle gelen misafirlerimizi buralarda ağırlıyoruz, günübirlik vakit geçirmelerini sağlıyoruz” şeklinde konuştu.
    Ziyaretçilerden Durmuş Ali Kantar, “Karaman’dan geliyorum. Biz buraya aşağı yukarı 3, bazen 6 ayda bir geliriz. Her geldiğimizde de buraya oturur sıcak tahinimizi yeriz. Sağ olsunlar güzel ikramda bulunurlar bizlere, Allah razı olsun. Çok güzel bir ortam var” ifadelerini kullandı.
    İsmail Ünal ise, “Köyümüze her gelişimizde bu suya giriyoruz. Çok güzel olmuş etkinlik alanı gibi olmuş. Tavsiye ederim” diye konuştu.