Kategori: Kültür Sanat

  • Müze personeline Osmanlıca dersi

    Müze personeline Osmanlıca dersi

    Bursa Büyükşehir Belediyesi İnsan Kaynakları Daire Başkanlığına bağlı Eğitim Şube Müdürlüğü tarafından, müzelerde çalışan ve görevleri gereği sık sık Osmanlı eserlerle karşılaşan müze personelini daha donanımlı hale getirmek hedefiyle Osmanlıca Türkçesi eğitimi düzenlendi. Tarihi belgeler, sicil kayıtları, el yazma eserler, kitabeler ve hazirelerin okunup, doğru anlaşılabilmesi için düzenlenen eğitime, alanlarında uzman 13 kurum personeli katılıyor.

    Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı halk eğitim merkezinden eğitici Erkan Taşdelen’in eğitimde; Osmanlı Türkçesi alfabesi, harflerin bitişme şekilleri, alfabede kalın ve ince harfler, Osmanlı Türkçesi’nde Türkçe kaideler, Osmanlı Türkçesi’nde Arapça kaideler, Osmanlı Türkçesi’nde rakamlar, Osmanlı Türkçesi terkipleri konuları gibi temel özellikler ilk aşamadan son aşamaya kadar ele alınacak. Toplam 64 saat sürecek eğitimde Osmanlı Türkçesi ile yazılmış matbu metinlerin okunabilmesi ve anlaşılması, kitabelerde kullanılan yazı çeşitlerinin de tecrübe edilmesi hedefleniyor.

  • “Çanakkale Şehitlerimizi Anma” konseri

    “Çanakkale Şehitlerimizi Anma” konseri

    Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki (AKKM) konseri, Adrian Prabava yönetti.

    Gecede grup, “Çanakkale Türküsü”, “Korno Konçertosu No:1”, “Senfoni No:1 Op.11” gibi eserleri BBDSO eşliğinde seslendirdi.

    Konser sonunda orkestra, solist ve şef sanatseverlerden alkış aldı.

  • Tarihi konak depremde hasar almadı

    Tarihi konak depremde hasar almadı

    Afşin’de yaklaşık 600 yıl önce inşa edilen konak, ayakta kalmayı başardı. Pınarbaşı Mahallesi’ndeki iki katlı konak, şiddetli sarsıntılara rağmen yıkıma uğramadı.

    Ahşap tavanlı ve avlulu taş konaklar sınıfında yer alan yapının dış cephesi, iç duvarları ve taşıyıcı direkleri de zarar görmedi.

  • Dünyanın En İyi Turizm Köyleri Arasında

    Dünyanın En İyi Turizm Köyleri Arasında

    Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanan aday başvuru dosyası Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulmuş ve Bakanlığımızca Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2022 yılı yarışmasında aday gösterilmiştir. 57 ülkeden 130 başvurunun yapıldığı yarışmada dünyanın en iyi turizm köyü Geliştirme Programına seçilen Cumalıkızık, Suudi Arabistan’ın Alula kentinde 12-13 Mart 2023 tarihlerinde düzenlenen törene davet edildi.

    Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) organizasyonuyla Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıya, Cumalıkızık için Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Kamil Özer katıldı.

    Suudi Arabistan Turizm Bakanı Ahmed Al Khateeb, Türkiye Cumhuriyeti Riyad Büyükelçisi Fatih Ulusoy ve Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Zurab Pololikaşvili Cumalıkızık’ın gösterdiği bu uluslararası başarısı vesilesi ile tebriklerini ilettiler.

    9 Kriter üzerinden değerlendirme yapılmıştı 

    Kültürel ve doğal kaynaklar, kültürel değerlerin korunması ve tanıtılması, ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik, turizmin gelişimi ile değer zincirinin entegrasyonu, altyapı ve erişilebilirlik, sağlık, emniyet ve güvenlikten oluşan 9 kriter üzerinden değerlendirmelerin yapıldığı Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2022 yılı yarışmasına 57 ülkeden 130 başvuru yapılmıştı.
    Yarışmanın sonuçları 20 Aralık 2022 tarihinde Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün resmi web sitesinden ilan edilmişti.

  • Anadolu’nun ilk camilerinden

    Anadolu’nun ilk camilerinden

    Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Tokat’ta, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Danişmend Gazi tarafından yaptırılan Anadolu’nun ilk Türk Camilerinden Garipler Camisi 9 asırdır ayakta olmasıyla dikkat çekiyor. Caminin kitabesinde, Melik Danişmend Gazi tarafından 11. yüzyılın son çeyreğinde (1080-1090) inşa ettirildiği bilgisi yer alıyor.

    Semerkant Mahallesi’nde bulunan Garipler Camii, minaresinde yer alan yeşil sırlı tuğlalardan dolayı halk arasında Yeşil Minareli Camii olarak da biliniyor. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’daki en eski cami olma özelliği bulunan Garipler cami günümüze kadar yaşanan büyük depremlerden etkilenmemesiyle de adından söz ettiriyor.


    “Bu güne kadar oluşan depremlerin hiç birisinden etkilenmemiştir”

    Garipler Cami imamı Adem İşbilir, caminin birçok büyük depreme tanıklık ettiğini belirterek “Tokat Garipler Cami Tokat Fatihi Melik Ahmet Gazi tarafından 1076-1080 yılları arasında yapılmış bir camidir. Anadolu’nun fethinden sonra Türklerin yapmış olduğu ilk camidir. Caminin diğer bir özelliği ise kitabesi üzerinde bulunan tek mihraplı camimizdir. Garipler Camii tarih içerisinde farklı isimler ile de anılmıştır.

    Caminin asırlardır ayakta duruyor, tek bir tuğlası yerinden oynamadı. Bildiğiniz üzere Tokat’ta fay hattı üzerinde bulunuyor ve birinci derece deprem bölgesidir. Fakat Garipler Cami yapıldığı günden bu güne kadar oluşan depremlerin hiç birisinden etkilenmemiştir. Garipler Cami asırlardır ayaktadır ve camide herhangi bir bozulma veya deforme gibi durumlar söz konusu değildir” dedi.

  • İlk Osmanlı parası “Darphane-i Yenişehir”

    İlk Osmanlı parası “Darphane-i Yenişehir”

    Osmanlı Devleti’nde ilk sikkenin, 1326 yılında Orhangazi tarafından Bursa’da basıldığı kabul ediliyordu. Katar’ın başkenti Doha’daki İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenen bir sikkenin, Osmanlı’nın bastığı ilk sikke olduğu iddia edildi. Ayrıca iddialara göre sikkenin Osmanlı’nın ilk başkenti Yenişehir’de Osmangazi döneminde basıldığı ve üzerinde “Darphane-i Yenişehir” yazısı bulunduğunu belirtildi.
    Bursa’nın Yenişehir ilçesinde yaşayan tarihçi Mesut Biçer, Osmanlı’nın ilk sikkesinin Yenişehir’de basıldığını, ayrıca Yenişehir’in Osmanlı’nın ilk başkenti olmasının bu iddiaları desteklediğini ifade etti.

    Mesut Biçer , “Osmanlı’nın kuruluş döneminde tarih yazıcılığı 200 sene sonra başladığı için, tarihçiler Osmanlı’nın o dönemini kara delik olarak ifade ediyor. Osmanlı’nın kuruluş dönemi ile ilgili tarihler incelendiği zaman birçok konunun ortada kaldığı ya da tam olarak aydınlatılamadığı görülmektedir. Bugüne kadar Osmanlı’nın ilk parasının 1326 yılında Orhangazi tarafından Bursa’da basıldığını biliyorduk, ta ki geçtiğimiz günlerde tarihçi Hakan Yılmaz bir araştırmasında Katar Doha’da bulunan İslam Eserleri Müzesi’nde Osmangazi’ye ait ‘Darphane-i Yenişehir’ yazılı, yani Yenişehir’deki bir darphanede basılan parayı ortaya atana kadar. Bu para şu anda Katar Doha’daki İslam Eserleri Müzesi’nde sergileniyor. Osmanlı’nın kuruluş dönemini bize farklı bir şekilde aydınlatıyor. Bu paranın bulunması aynı zamanda Yenişehir’in başkentliğini, Yenişehir’de bir saray olduğunu, saraya bağlı resmi kurumların olduğunu ve darphanenin olduğunu bize açık bir şekilde belirtmektedir” şeklinde konuştu.

    “Osmanlının kuruluş dönemini aydınlatıyor”

    Daha önce de bulunan birçok paranın Osmangazi dönemine ait olduğu öne sürüldüğü, fakat ilgi görmediğini ifade eden Biçer, Katar’daki bu paranın diğer sikkelere benzerliği ile üzerinde durulması gerektiğini belirtti. Biçer, “1980’li yıllarda İstanbul’da Osmangazi’ye ait olduğu iddia edilen bir para bulunmuştu. Ama bu para tek olması, bir aslının daha olmaması ve Avrupalı bir nümismatik tarafından sahte olarak tabir edilmesinin arkasından malesef tarih çevrelerinden yeterli ilgiyi görmemişti. Yine 1990’lı yıllarda Osmangazi’ye ait bir para piyasaya sürüldü. Bu paranın gerçeği bir koleksiyoncudaydı. Koleksiyoncu parayı ortaya çıkartmadı. Sadece çizim ve fotoğraflarla incelendi ve bu para da yeterli ilgiyi görmedi. Fakat Doha’da bulunan bu para hem diğer sikkelerle benzerliği hem de tarihi açıdan bazı şeyleri ortaya atmasından dolayı şu anda Osmanlı tarihinde özellikle Osmanlı Kuruluş Dönemi’ni aydınlatıyor” dedi.

    İstanbul’daki bir kuyumcunun koleksiyonundaymış

    Sikkenin İstanbul’dan Katar’a yolculuğunu anlatan Biçer, “İstanbul’da aslen kuyumculuk işi ile uğraşan Şerafettin Erel’in koleksiyonunda bulunmaktaydı. Bu sikke Şerafettin Erel’in elinde bulunan Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait 400 tane sikke ile birlikte 90’lı yılların başında İsviçreli bir koleksiyoncuya satılır ve bu koleksiyoncu uzun yıllar boyunca bunu dolaplarında saklayıp herhangi bir tarihi ve bilimsel bir araştırmaya sokmaksızın, daha sonra Katar’lı bir şeyhe satar. Katarlı şeyh bu sikkeyi Doha’da bulunan İslam Eserleri Müzesi’ne verdikten sonra sikke üzerinde bilimsel bir çalışma yapılır. Bu çalışmaların ardından sikkenin Osmangazi’ye ait olduğu ve bugün Osmanlı dönemine ait olduğu bilinen en eski sikkelerden biri olduğu ortaya çıkar” diye konuştu.

  • Seddülbahir Kalesi, 18 Mart’ta ziyarete açılacak

    Seddülbahir Kalesi, 18 Mart’ta ziyarete açılacak

    IV. Mehmet’in annesi Hadice Turhan Sultan tarafından yaptırılan kale, 17. yüzyıl kalesidir. Tarihin en kanlı savaşları arasında yer alan ve Mehmetçiğin kahramanlığı sayesinde ‘Çanakkale Geçilmez’ destanının yazıldığı Çanakkale Savaşları’nda, Gelibolu Yarımadası’ndaki Seddülbahir Kalesi, boğazın güvenliğinde çok önemli rol oynadı. 108 yıl önce ‘yedi düvel’e karşı Mehmetçik ile beraber karşı koyan kale, isabet eden top atışlarıyla gazi oldu.


    Çanakkale Boğazı’nı geçmek isteyen itilaf devletlerinin gemilerinden atılan top mermileri ile büyük hasar alan Tarihi Gelibolu Yarımadası’ndaki Seddülbahir Kalesi, aradan geçen bir asırlık zaman diliminde doğa şartları nedeniyle zarar gördü. Harap haldeki kaleyi ayağa kaldırıp, açık hava müzesi haline getirmek için Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığınca 2015 yılında başlatılan restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları tamamlandı. Seddülbahir Kalesi Müzesi ziyarete açıldığında, ziyaretçiler kalenin 17. yüzyıldan bugüne kadarki tarihi hakkında bilgilendirilecek. Çanakkale Savaşları’nın ilk şehitlerinin yer aldığı kabristanı ziyaret edip, 1915 Çanakkale Savaşları’nın bu kalede yaşanan kısımlarını, o dönemin savaş malzemelerini, belgelerini inceleyebilecek. Müze uygulamaları; teşhir tanzim, ek yapılar, elektromekanik, aydınlatma, altyapı ve peyzaj işlerinin sonunda açık hava müzesine dönüşecek olacak Seddülbahir Kalesi’nin Cumhuriyetin 100’üncü yılında Çanakkale Deniz Zaferi’nin kutlanacağı 18 Mart’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ziyarete açılması planlanıyor.

    “Çanakkale Tarihi Alanı dünyanın en çok ziyaret edilen açık hava müzesi haline gelecek”

    Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, “Çanakkale Tarihi Alandaki Gazi mekanlardan birisi olan boğazın muhafızlarından birisi olan o tarihi kale Seddülbahir Kalesi uzun ve çok özenli bir restorasyon çalışmasının sonucunda açılacak hale geldi. İnşallah bu çok önemli restorasyonun, bu çok önemli mekan tarihi mekan 18 Mart günü Sayın Cumhurbaşkanımızın da teşrifleriyle hizmete açılacak. Bu Seddülbahir Kalesi bu gazi mekan, bu tarihi mekan çok ayrı bir öneme sahip, özellikle uzun yıllar tarih boyunca Çanakkale Boğazı’na muhafızlık yapmış olması, Çanakkale Savaşları sırasında gazi bir mekan olması, büyük fedakarlıklara kahramanlıklara sahne olup, şahitlik etmiş olması, o büyük kahramanların Mehmetçiklerimizin, Mustafa Kemal’imizin ayak izleri barındırıyor olmasa, ayrıca bir hanımefendi, bir kadın sultan tarafından da yapılmış olması Seddülbahir Kalesi’ni daha ayrı bir önemli hale getirdi.

    Gerçekten Seddülbahir Kalesi tam Çanakkale Boğazı’nın girişinde ilk şehitleri verdiğimiz büyük mücadelelere sahne olmuş, önemli tarihi olaylar şahitlik yapmış bir gazi mekandır. Çok özel bir restorasyon oldu, inanıyorum ki bu önemli açılıştan sonra da tüm Türkiye’de ve dünyada özel bir merak uyandıracak ve burası gelen ziyaretçilerle dolup taşacak. Biz Tarihi Alan Başkanlığı olarak bütün gazi mekanlarımızı, tarihin emanetler olanı tarihi mekanları elden geçirip, ayağa kaldırıp ziyarete açık hale getiriyoruz ve çok yakın bir zaman içerisinde inşallah Çanakkale Tarihi Alanı dünyanın en çok ziyaret edilen açık hava müzesi haline gelecek” dedi.


    Seddülbahir Kalesi

    Çanakkale’nin Eceabat ilçesine bağlı Seddülbahir köyünde yer alan, 1. derece arkeolojik-askeri-harp tarihi-kentsel sit alanında bulunan Seddülbahir Kalesi, Gelibolu Yarımadası’nın en güney ucunda bulunmaktadır. Kale, Tarihi Alan içinde yer almakta olup Boğaz’a girişte Ertuğrul (Cape Helles) ve Morto koyları arasında kalan burun üzerindedir. Sedd’ül-bahr yani ‘denizin seddi’ anlamına gelen yaklaşık 22 bin metrekarelik alanda konumlanmış kalenin, Venedik saldırılarına karşı 17’nci yüzyılda, Osmanlı tarihinde banisi (yaptıranı) kadın olan ilk askeri yapı olma özelliği taşıması bakımından önemli olup, Hadice Turhan Sultan (IV. Mehmed’in annesi) tarafından 17. yüzyılda inşasına başlanmıştır. Kale, topografik durumu nedeniyle asimetrik düzensiz bir plan özelliğine sahiptir. Kalenin dört köşesinde birer, kuzeybatı köşesinde de bir olmak üzere 5 burcu vardır. Bu burçlar birbirlerine sur duvarlarıyla bağlanmıştır. Kalede güneydoğudan kuzeybatıya 3 kademeli sur ile hisar peçe oluşur.

  • Şehitler Abidesinde 18 Mart tören hazırlıkları

    Şehitler Abidesinde 18 Mart tören hazırlıkları

    Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığınca, Çanakkale Savaşları’nın yaşandığı, Tarihi Gelibolu Yarımadası’nda Şehitler Abidesi Cumhuriyet’in 100’üncü yılına hazır hale getirildi.

    Hisarlık Tepe’de yer alan yaklaşık 42 metre yüksekliğindeki Çanakkale Şehitler Abidesi’nde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yıl dönümü dolayısıyla başlatılan bakım, onarım ve yenileme çalışmaları tamamlandı.

    Şehitler Abidesi, 18 Mart’taki törenlerde yeni bir tema olan ‘Kurtuluşa Giden Yol’ ile konuklarını ağırlayacak. Ziyaretçiler, Anıt Rölyef’ten Şehitler Abidesi’ne bu yoldan ulaşacak. Çalışmalar çerçevesinde Şehitler Abidesi’nin çevresine Türk bayrağını simgeleyen kırmızı ve beyaz renkte 7 bin şakayık, 2 bin gül ve bin 500 taflan dikildi. Süs bitkisi ve ağaçlarla alanın güzelleştirilmesi çalışmalarında binlerce lale, sümbül, servi, erguvan, manolya, ladin, ardıç, porsuk, lavanta, lavantin, gaura, kamelya ve açelya da dikildi. Şehitler Abidesi ve Morto Koyu’ndaki helikopter pistlerinin etrafında iniş ve kalkışlarda tehlikeleri önlemek için örtü temizliği, Abide’ye ulaşan alternatif yollarda da yol kenarı temizliği gerçekleştirildi.


    Tören hazırlıkları devam ediyor

    Şehitler Abidesi’nde Çanakkale Deniz Zaferi’nin 108’nci yılı ve 18 Mart Şehitleri Anma Günü törenleri için hazırlıkları devam ediyor. Bölgede peyzaj düzenlemelerinde son kontroller yapılıp gerekli görülen yerlerde yeşillendirme ve çiçeklendirme çalışması gerçekleştirilerek tören alanları hazır hale getirilecek. Şehitler Abidesi’nde gerçekleştirilecek törenler için yaklaşık bin kişi kapasiteli portatif tribün çalışmaları ve sahne kurulumları devam ediyor. Kahraman Mehmetçiğin 108 yıl önce dünyanın en güçlü donanmalarına geçit vermeyerek yazdığı ‘Çanakkale Geçilmez’ Destanı’nın 108 yıllık haklı gururu, Çanakkale’de bir kez daha yaşanacak.


    Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Şehitler Abidesi’nin Çanakkale Deniz Zaferi’nin 108’nci yılı ve 18 Mart Şehitleri Anma Günü törenlerine hazır hale getirildiğini belirterek, “18 Mart törenlerimiz için son hazırlıklarımızı yapıyoruz ve bütün hazırlıklarımı tamamladık. O büyük güne, o büyük zafer gününe Tarihi Alan Başkanlığı olarak hazırız. Tabii ki bu yıl 18 Mart’ın daha farklı bir anlamı olacak.

    Bu yıl 2023 yılı Cumhuriyetimizin 100’üncü Yıldönümü, şunu çok iyi biliyoruz ki Cumhuriyetimize giden yolların başlangıcı Çanakkale’de ortaya çıkmıştır ve Cumhuriyetimize giden yollar Kurtuluş Savaşımıza giden yollar Çanakkale’de başlamıştır. Dolayısıyla Cumhuriyeti’mizin temelleri Çanakkale’de atılmıştır. O yüzden bu yılki törenleri daha önemli ayrı bir heyecanla kutlayacağız. Tarihi Alan Başkanlığı olarak bu yıl tören alanımızda çok önemli çalışmalar yaptık. Yıllar içerisinde gerek coğrafi şartllar, gerek iklim şartlarından dolayı bazı yıpranmalar vardı.

    Bütün buradaki mekanları elden geçirdik. Büyük ve titizlikle bir hassasiyetle elden geçirdik ve tören alanına Şehitler Abidemiz başta olmak üzere gerçekten daha güzel hale geldi. Burada yapmış olduğumuz değişikliklerle gelen ziyaretimiz Çanakkale Ruhunu daha iyi hissetme, daha farklı yönlerden bakabilme tabi rica etse zaman içerisinde tarihi bir yolculuk yapma imkanına sahip olacaklar.

    Çanakkale Ruhu inşallah bu topraklarda ebediyen var olacak. 18 Mart 2023 günü yine devlet, millet hepimiz Çanakkale’de buluşup o güzel törenleri, o büyük törenleri Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında daha önemli ve anlamlı bir şekilde kutlayacağız” dedi.

  • Milli Şairin torunu, dedesini anlattı

    Milli Şairin torunu, dedesini anlattı

    Denizli Büyükşehir Belediyesi, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü dolayısıyla özel bir anma programı hazırladı. İstiklal Marşı’nın kabulünün 102. yıldönümünde, İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Argon Ersoy, “Ailesinin Dilinden Mehmet Akif” adlı sunumuyla Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un bilinmeyen yönlerini Denizlililerle paylaştı. Büyükşehir Belediyesi Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi Fatma Yıldız Salonu’nda gerçekleşen söyleşiye Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, davetliler ve çok sayıda vatandaş katıldı. İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Argon Ersoy, “Ailesinin Dilinden Mehmet Akif” adlı sunumuyla vatan şairinin hayatından önemli kesitleri, dönüm noktalarını ve hâtıralarını paylaştı.


    Dedesi Mehmet Akif Ersoy’u anlattı

    TBMM’nin kuruluşunun ardından ülkenin milli marşı için para ödüllü bir yarışma düzenlendiğini ve bu yarışmaya gönderilen 724 şiirin beğenilmediğini ifade eden Selma Argon Ersoy, Vatan Şairi Mehmet Akif’in para ödüllü bir yarışma olmasından dolayı eser yazmadığını anlattı. Kurucu mecliste aynı zamanda milletvekili olan Ersoy’un, daha sonra Hamdullah Suphi’nin ısrarı üzerine Taceddin Dergahı’nda kaleme aldığı eseriyle yarışmaya katıldığını kaydeden Ersoy, “İki gün içinde hazırladığı muhteşem eserini imzasız olarak meclise iletmiş. Dünyada her ülkenin milli marşı vardır ancak bizimki İstiklal Marşı’dır. Var mı başkasının İstiklal Marşı? İstiklal Marşı; hem istiklalimizin, hem istikbalimizin marşıdır. O bizim bayrağımıza, vatanımıza, Allah’a sevgimizin, inancımızın şiiridir” ifadelerini kullandı.


    “Edebi kişiliğinin yanında güçlü bir devlet adamı”

    Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan söyleşinin ardından kıymetli bilgiler için Selma Argon Ersoy’a teşekkür ederek, İstiklal ateşinin Anadolu’ya yayılmasında önemli rol üstlenen ve bu yolda büyük fedakarlık gösteren Üstad Ersoy’un edebi kişiliğinin yanında güçlü bir devlet adamı da olduğunu söyledi. Mehmet Akif Ersoy’u ve eserlerini gelecek nesillere aktarmaya devam edeceklerini kaydeden Başkan Zolan, günün anısına Selma Argon Ersoy’a üzerinde horoz kaidesi bulunan plaket ile Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları’ndan yayımlanan Prof. Dr. Önder Göçgün’ün kaleme aldığı “Mehmet Akif’i Tanımak” adlı eseri hediye etti.

  • Türk-İslam dönemi mimarisi

    Türk-İslam dönemi mimarisi

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izinleri ile KBÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü tarafından 2022 yılında başlatılan “Kastamonu İli ve İlçeleri Türk-İslam Dönemi Yüzey Araştırması”, Türk mimarisi, sanat tarihi ve sosyolojisi bakımından bölgenin tarihine ışık tutuyor.

    KBÜ Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Anar Azizsoy’un proje başkanlığındaki ekip, yürüttükleri çalışmalarla bölge mimarisine ait önemli izlere rastladı. Prof. Dr. Anar Azizsoy, “Kastamonu İli ve İlçeleri Türk-İslam Dönemi Yüzey Araştırması”nın 5 yıllık bir proje olduğunu dile getirerek, kırsal mimarı okuma yapılabilecek nitelikte Türk ve İslam döneminin yaşamına ve sanatına ait önemli buluntular elde ettiklerini belirtti.

    İlk araştırma sahasının Araç ilçesi olarak belirlediklerini ve buradaki çalışmalarını tamamladıklarını ifade eden Azizsoy, “Araç ilçesinde merkezi mahalliler ve bağlı bulunan tüm köylerde araştırmalar yapıldı. Toplam 119 köye ulaştık. Bu köylerde özellikle kırsal mimari okuma yapabileceğimiz nitelikte Türk dönemine ait eserlerle karşılaştık. Bu eserlerin birçoğunun envanteri henüz yapılmamıştı. Yer üstünde mevcut haliyle tespit ettiğimiz eser diye nitelendirilebilecek çok sayıda veriye ulaştık. O bölgenin insanının yaşamına hitap ettiği tarafıyla sosyolojik ve kültürel boyutuyla ele alınması nitelikleri barındırdığı da böylece ortaya çıkmış oldu” dedi.

    53 cami tespit edildi

    Araç bölgesinde yürüttükleri çalışmalarında 53 cami tespit ettiklerini vurgulayan Azizsoy, “Bu camilerden bir kısmı hiçbir yayında henüz yer almamıştır. Yapım yöntemine bakıldığı zaman tamamen ahşaptan yapılmış olanları vardır. Ahşap, bölge mimarisi için çok karakteristiktir. Bölgenin üslubunu en iyi yansıtan ve estetik anlamda ahşabı işçilik yönüyle en iyi ürün şeklinde üretebilecek ustaların da yerleştiğini tespit edebiliyoruz. Taştan yapılmış örnekleri de var. Genel manada camiler arasında sanat tarihinin müfredatına katarak okutabileceğimiz eserler tespit ettik” ifadelerine yer verdi.

    Osmanlı Devleti’nin mimari bezemesinde önemli bir yeri olan duvar resimlerinin halen korunduğunu dile getiren Prof. Dr. Azizsoy, şunları kaydetti:
    “Duvar resimleri, 18. yüzyıldan itibaren önce başkent İstanbul, daha sonraki evrelerde de taşraya yayılarak devam eden bir geleneğin yansımasıdır. Yaklaşık 200 yıllık bir süreçte de mimariye bağlı bir bezeme türünü, bugün Araç’ın bir köyünde de bulabiliyor olmamız elbette sanatın sürekliliği açısından önem taşıyor.”

    “Bölgenin Türk mimarisi, sanat tarihi ve sosyolojisi açısından da önemli”

    Kırsal mimaride kır yaşamını belgeleyecek nitelikte köy evleriyle karşılaştıklarını belirten Azizsoy, “Bu konutları incelediğimizde giriş katının tamamen ahır, ağıl, kümes gibi elemanlarla donandığını ve bölgenin hayvancılıkla uğraştığını çok açık şekilde anladık. Bir de yapım yöntemi vardır, bu da çok önemli bir yöntemdir. Çünkü 1980’li yıllardan itibaren geleneksel yapım yöntemleri, betonarmenin yaygınlaşmasıyla birlikte yok olmaya yüz tutmuştur. Bunun 150-180 yıllık neredeyse geçmişe sahip örneklerine hala da bu köy yerlerinde tespit ettik. Bazen alt kat çantı, üst kat bağdadi ya da hımış tekniği şeklinde korunabilen geleneksel evler var. Bunlar bölgenin Türk mimarisi, sanat tarihi ve sosyolojisi açısından da önemli” değerlendirmesinde bulundu.

    Projenin ikinci aşamasında Ağlı ve Seydiler ilçesinde çalışmalarını sürdüreceklerini ifade eden Azizsoy, Türk ve İslam dönemine ait ama Kastamonu il merkezi ve ilçelerinin kuzeyde bulunanlarına yönelik olarak araştırmayı sürdürmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

    KBÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Celal Eser ise, ekip arkadaşlarıyla beraber tespit ettikleri yapıların çizimlerinin yapılması, rölövelerinin alınması ve fotoğraflarının çekilmesi hususlarında koordinasyon sağladıklarını belirtti.