Kategori: Kültür Sanat

  • Depremzede çocuklar tiyatroda

    Depremzede çocuklar tiyatroda

    Eti Çocuk Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu oyunu ücretsiz olarak Nazım Hikmet Kongre ve Sanat Merkezi’nde 2 gün boyunca çocukların beğenisine sunan belediye, oyunu depremzede çocuklara ve Yenimahalleli miniklere özel olarak sergiledi.

    Mutlu olmak için sahip olunması gereken 12 temel bilgi ve değerin eğlenceli ve eğitici bir şekilde çocuklara anlatıldığı oyunda paylaşmak, yardımlaşmak, çevreyi ve doğayı korumak, hayvan sevgisi, empati, hoşgörü, adil olmak, hayal etmenin gücü gibi konular işlenerek, çocuklara temel değerler aşılandı.

    Oyunda çocuklar, mutlu zaman perisinin Özgür’e hediye ettiği sihirli saat ile Özgür ve arkadaşlarının farklı maceralara atılmasını meraklı gözlerle izledi.


    “Etkinliklerimiz devam edecek”
    Depremden etkilenen çocukların hoşça vakit geçirebilmesi için ellerinden geleni yaptıklarını söyleyen Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, “Türkiye büyük bir felaket yaşadı. Bu felaketten hepimiz çok yara aldık. Özellikle çocuklar bu durumdan fazlasıyla etkilendi. Bu yüzden çocuklarımızın içinde bulunduğu psikolojik durumdan sıyrılarak hoşça vakit geçirmesi için elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Etkinliklerimiz devam edecek” dedi.

  • 800 yıllık hamam hizmete girecek

    800 yıllık hamam hizmete girecek

    Tokat kent merkezinde bulunan, 13’üncü yüzyılda Selçuklu döneminde yapılan hamam, 2011 yılında yaşanan cinayet olayının ardından kapandı. İşletmecileri tarafından Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne devredilen hamam 9 yıl kapalı kaldı. Tokat Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilen hamamın çevre düzenlemesi esnasında başka bir hamam kalıntısına rastlandı. Hamamın bulunduğu alan korumaya alındı. Dikdörtgen alan üzerine kurulan, erkekler için 4 eyvanlı, kadınlar için 3 eyvanlı bölümleri bulunan Sultan Hamamı, restorasyonun ardından hizmete girmesi için gün saymaya başladı.

    Selçuklu eseri olan hamamın göbek taşında 800 yıllık fıskiye

    Hamam işletmecisi Necmi Aydın, hamamın göbek taşındaki Selçuklu eseri olan 800 yıllık fıskiye ile dikkat çektiğini söyledi. Sultan Hamamı’nın Tokat’ın en eski hamamlarından bir tanesi olduğunu belirten Aydın, “Hamam 12 yıldır kapalıydı. Vakıflar Müdürlüğü tarafından restoresi yapıldı. Restoreden sonra işte biz de eklentiler yaparak en kısa sürede hizmete açacağız. Restore çalışmaları sırasında hamamın altından bir hamam daha çıktı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü müze olarak hizmete açacak” dedi.


    Aydın, hamamın turistik bir bölgede olduğuna dikkat çekerek, “Her taraf tarih kokuyor zaten. Yerli yabancı turistlerin hepsine hizmet verebilmek için elimizden gelen bütün çalışmaları gösteriyoruz. Onları da sabırsızlıkla bekliyoruz. Biz de heyecanlıyız, onlar da heyecanlı. Gelip ne zaman açılacak diye çok soran oluyor” diye konuştu.

  • Giza Piramitleri’nde gizli bir koridor bulundu

    Giza Piramitleri’nde gizli bir koridor bulundu

    Antik dünyanın yedi harikasından ayakta kalan tek yapı olan Keops Piramidi bir diğer adıyla Büyük Giza Piramidi yeni bir keşifle gündeme geldi. Yapılan çalışmalarda Giza Piramidi’nin ana girişinin üzerinde gizli bir koridor keşfedildi. İlk kez 2016 yılında varlığına ulaşılan koridor, müografi adı verilen bir görüntüleme tekniği kullanılarak tespit edilmişti.

    Ne amaçla kullanılmış olabilir ?

    Endoskopik kameralarla görüntülenen dokuz metre uzunluğundaki ve 2,1 metre genişliğindeki koridorun piramidin henüz keşfedilmemiş başka bir odaya çıkabileceği ya da piramidin girişine olan basıncı hafifletmek için inşa edilmiş olabileceği düşünülüyor.

    Edilen kamera görüntülerinde dün düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Görüntülere göre koridor, kabaca yontulmuş taş bloklardan yapılmış duvarlar ve kubbeli taş tavana sahipti. Mısır Antik Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Başkanı Mustafa Veziri, koridorun devamında ne olduğunu keşfetmek için tarama çalışmalarına devam edeceklerini ifade etti.

    146 metre yüksekliğinde piramit, 4. hanedan döneminde MÖ 2609’dan MÖ 2584’e kadar hüküm süren firavun Khufu ya da Keops tarafından Giza platosunun üzerine inşa edildi. Piramidin, dünyanın en büyük ve en eski yapılarından biri olmasına karşın, nasıl inşa edildiğine dair hala ortak bir fikir bulunmuyor.

  • Çanakkale Savaşları Mobil Müzesi

    Çanakkale Savaşları Mobil Müzesi

    Çanakkale’ye henüz gidememiş, şanlı zafere ve mirasına tanıklık edememiş vatandaşlar için hazırlanan ”Çanakkale Savaşları Mobil Müzesi” Bilecik Cumhuriyet Meydanı’nda ziyaretçilere kapılarını açtı.

    Çanakkale cephesinden günümüze kalan çeşitli savaş objelerinin sergilendiği ve Çanakkale askerinin heykelinin de bulunduğu Çanakkale Savaşları Mobil Müzesinde, Çanakkale ruhunu, tıpkı o gündeymiş gibi yaşayabilmelerini sağlamak amacıyla projelendirilen ”Mobil Tır”ı ziyaret eden öğrenciler duygu dolu anlar yaşadı.


    “Çanakkale savaşları bölgesini yerinde göremeyenler için geldik”

    Çanakkale Savaşları Mobil Müze Görevlisi Enes Kayacık “Müzemizde Çanakkale savaşından kalma eserler ve belgeseller bulunmaktadır. Çanakkale savaşları bölgesini yerinde göremeyenler için geldik. Bu üçüncü turumuz. Bütün Türkiye’yi geziyoruz. Bugüne kadar 2 kere bütün Türkiye’yi gezdik. Bütün vatandaşlarımızı bekleriz. Sabah 09.00 akşam 17.00 saatlerinde hizmet vermekteyiz” dedi.


    “Buraya sahip çıkmamız gerekiyor, çünkü atalarımızdan kalan miraslar var”

    Tırı ziyaret eden 7’nci sınıfa öğrencisi Emine Bilice, “Sınıf öğretmenlerimiz ve sınıf arkadaşlarımızla birlikte müze için geldik. Buraya sahip çıkmamız gerekiyor, çünkü atalarımızdan kalan miraslar var.

    Bizim burada duygularımız çok farklı oldu. Ben buraya geldiğim için mutlu oldum, çünkü böyle eşyaları korumamız gerekiyor” dedi.

    Diğer bir öğrenci Buğrahan Kütük ise, “Burası çok güzel olmuş. Cidden eski şeyleri hatırlatıyor. Zorlu savaşlar bize bunları gösteriyorlar. Çok güzel bir yer olmuş, bilgilendirici” ifadelerine yer verdi.

  • Çocuklar Bilim Tırında moral buluyor

    Çocuklar Bilim Tırında moral buluyor

    Konya Büyükşehir Belediyesi Bilim Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren Bilim Tırı ile Hatay’daki depremzede çocuklar hem bilimin eğlenceli haliyle tanışıyor hem de moral buluyor. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Hatay’da Bilim Tırını ziyaret ederek, çocuklarla bir araya geldi. Başkan Altay, depremin ilk gününden beri yaraları sarmak için Hatay’da ihtiyaç olan her türlü belediyecilik hizmetlerini sağlamaya çalıştıklarını belirterek, bir taraftan da çocuklara yönelik destek faaliyetleri yürüttüklerini söyledi.

    Konya Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun depremden etkilenen 11 şehirde çocuklar için etkinliklerine devam ettiğini, Bilim Tırının da aynı gaye istikametinde depremzede çocukların moral ve motivasyonunu artırdığını ifade eden Başkan Altay, “Bilim Tırımız Hatay’ın Altınözü, Antakya, Arsuz, Belen, Defne, Hassa, İskenderun, Kırıkhan, Kumlu, Samandağ, Yayladağı ve Payas ilçelerinde çocuklarımızla buluştu. Yaptığımız çalışmaların amacı çocuklarımızın yüzünü güldürmek ve onlarda afetin etkilerini azaltmak. Onların mutluluğu her şeyin üstünde. İnşallah devlet millet el ele hep birlikte bu zor günlerin üstesinden geleceğiz” diye konuştu.

  • Müzede artçı deprem önlemi

    Müzede artçı deprem önlemi

    Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerden etkilenen Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki eserlerin korunması için ek tedbirler alındı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, ek önlem haberini sosyal medya hesabından paylaştı.

    Coşkun, “Devam eden depremler ve artçı sarsıntılar sebebiyle Hatay Arkeoloji Müzemizdeki Şuppiluliuma heykeli, Arsuz stelleri ve benzeri eserlerimiz için ilave tedbirler aldık. En yakın zamanda yeniden gün ışığına kavuşabilmeleri dileğiyle” dedi.

     

  • Şehitler Abidesi, 10 Mart’ta açılıyor

    Şehitler Abidesi, 10 Mart’ta açılıyor

    Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığınca, Çanakkale Savaşları’nın yaşandığı, Tarihi Gelibolu Yarımadası’nda Şehitler Abidesi Cumhuriyet’in 100’üncü yılına hazırlanıyor. Bölgede alt ve üst yapı düzenlenmesinin yapıldığı Şehitler Abidesi devam eden çalışmalar sebebiyle ziyaretçilere kapalı. Şehitler Abidesi’ndeki çalışmalar çerçevesinde, elektrik altyapı hatları, mekanik altyapı hatları (sulama, içme suyu, yangın hatları), nebati peyzaj alanları, alanın ziyaretçi yönetimi anlamında daha işlevsel hale getirilebilmesi maksadıyla sert zemin akslarında revizyonlar, kent mobilyaları ve bilgilendirme, yönlendirme elemanlarının yenilenmesi, Abide altında yer alan bodrum mekana yönelik su yalıtım sisteminin yenilenmesi, Abide B giriş kısmına otopark düzenlemesi yapılıyor.

    Abide tören alanında yer alan ‘Vatan ve Milli Mücadele Heykel Rölyefi’ ile ilgili yenileme çalışmaları da proje çerçevesinde devam ettiriliyor.

    Çanakkale Savaşları’nın yaşandığı, Tarihi Gelibolu Yarımadası’ndaki Şehitler Abidesi’nde Cumhuriyet’in 100’üncü yılı için alt ve üst yapı düzenlenmelerinde sona gelindi. Şehitler Abidesi’nin 10 Mart’ta ziyarete açılması planlanıyor.

  • Mimar Sinan’ın deprem sırrı

    Mimar Sinan’ın deprem sırrı

    Son asrın en büyük deprem felaketinin yaşandığı bölgede bine yakın binada 8 kişilik bir ekiple incelemelerde bulunan Manisa CBÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, deprem gerçeğinin yapılarda unutulmaması ve deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılması gerektiğinin acı bir şekilde yeniden gördüklerini söyledi.

    “Yapılan hatalar yıkımlara neden oldu”

    TÜBİTAK projesi çerçevesinde deprem bölgesinde 8 kişilik ekiple bine yakın bina incelendiğini söyleyen Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Deprem ivmelerini incelediğimizde olması gerekenden çok daha büyük, tasarımda kullanılan deprem ivmelerinden çok daha büyük ivmelerin, Tasarımda kullanılan deprem ivmelerinden 3 kat daha fazla ivmenin yapıları etkilediğini gördük. Bu deprem esnasında yapılarda ciddi hasar oluştu. Bu depremin bu kadar büyük olması yapıların göçmesine sebep mi, kesinlikle değil. Bir noktada hata yaşanmış. Örneğin malzeme, beton kalitesi çok düşük. Donatı yerleşimi çok kötü. Mühendislik bazı binalarda yetersiz. Yapı denetimi yok. Bu şekilde parametreler bir araya geldiğinde yıkım da kaçınılmaz oluyor bu kadar büyük bir depremde. Deprem yönetmeliğinde binaların asla yıkılmaması gerekiyor. Can güvenliği bizim için esas. Yıkılan binaların ekstra problemlerden dolayı yıkıldığını gördük” dedi.

    “Tarihi binalarda da yıkımlar yaşandı”

    Deprem bölgesindeki tarihi binalarda da incelemelerde bulunduklarını anlatan Prof. Dr. Demir, “Özellikle Maraş, Hatay, tarihin, medeniyetin beşiği. Çok acı manzaralarla karşılaştık. 500 yıllık, 1000 yıllık binaların da yıkıldığını örneğin Habibi Neccar Camiinin de yıkıldığını gördük. Oluşan deprem ivmeleri çok büyüktü. Tarihi yapıların da buna dayanamayarak göçmesi gayet normal. Tarihi yapıları incelediğimizde donatı kullanılmıyor. Kent ve zıvana sistemi var ama günümüzdeki betonarme sistemi yok. Dolayısıyla minareler deprem yüklerine karşı çok hassas ve kırılgan oluyor. Minarelerin çok sayıda göçtüğünü gördük. Tarihi yapılarda da güçlendirme uygulanabiliyor. Kumaşlarla veya özel güçlendirilmiş sıvalarla tarihi yapıların yada yığma binaların da istenilen deprem seviyesine, deprem taşıma yükü seviyesine ulaştırılabileceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

    “Deprem gerçekliğine karşı yapısal sistem ortaya koymuş”

    Mimar Sinan’ın Ege Bölgesi’ndeki tek eseri olan ve deprem sütunlarıyla dikkat çeken Muradiye Camii hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Demir, “Betonarme yapılar nasıl yönetmeliği uygun yapılırsa, işçiliği, mühendisliği uygun olursa tarihi yapılar içinde bu geçerli. Muradiye Camii Ege Bölgesinde Mimar Sinan tarafından yapılmış tek eseri. 1583-1592 yılları arasında yapılmış. Yapıyı incelediğimizde çok büyük ve çok sayıda fil ayakları var. Büyük bir kubbesi var, kubbenin altında bunu taşıyan kemerleri var. O kadar ince düşünülmüş ki o fil ayaklarının hemen yanında mihrabın iki kenarında deprem sütunlarını planlamış.

    Yapının statiğinde yük altında bir problem oluştuğunda bunların dönmeyeceğini ve yapıyla ilgili bunla ilgili önlem alınması gerektiğini ifade etmiş Mimar Sinan. Bazı eserlerinde izolatör tarzı altta kayan, yapıyı zeminden ayıran tasarımlar yapmış. Mimar Sinan’ın her eseri birbirinden farklıdır. Kimisinin plan görünüşü dörtgen, altıgen, sekizgen. İlk yaptığı camide 19 metre kubbe açıklığı varken, sonlarda 28 metre 31 metre kubbe açıklığına ulaşmış. Şunu söylemeye çalışıyorum her bölgenin bir gerçeği var zemin olarak, depremsellik olarak bu gerçekliğe karşı yapısal bir sistem ortaya koymuş. Bize katkısı, bilgi vermesi açısından önemli olan nokta, yapının deprem sonrası veya yük altında bu deprem sütunları sıkışıyor ve dönmüyor. Ana taşıyıcıların hemen yanında. Bu sıkıştığı takdirde binanın taşıyıcı sisteminde problem var ve önlem alınması gerekir. Ondan sonrada mühendisler çalışır ve o problemi ortadan kaldırır” dedi.

    “Deprem sütunlarının bugünkü binalara uygulanması mümkün değil”

    Deprem sütunları olarak bilenen denge taşlarının, o günkü teknolojinin bugünkü binalara uygulanmasının mümkün olmadığını anlatan Prof. Dr. Demir açıklamasını şöyle tamamladı: “Şu anda çalışılan gündemde olan yapısal sağlık izlem yöntemleri var. Yapılar gözlem altında bu sistem büyük binalarda kullanılıyor. Sürekli yapı inceleniyor ve veri toplanıyor. Bir problem varsa yerinde çözüm üretiliyor. Buradan esinlenilmiş ama günümüz teknolojisi kullanılmış. Mimar Sinan’ın eserlerini incelediğimizde o hesapların o tasarımların integral bilmeden yapılmasının imkansız olduğunu görüyoruz. O dönem Mimar Sinan çok fazla çalışmış. O hesapları yapabilmek, kendini çok geliştirmiş. Bir dönem asker olarak orduda hizmet vermiş. Orda edindiği tecrübelerle bu yapıları inşa etmiş. Müthiş bir bilenmez tarafı var. O hesapları yapabilmesi için integral bilmesi gerekiyor.”

  • Müzede bir ay geçirdi

    Müzede bir ay geçirdi

    Belçikalı yazar Saskia De Coster, şubat ayının tamamını Anvers kentindeki Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi’ndeki sergi salonlarından birinde kurulan kübik bir cam odada gönüllü esaret altında geçirdi. Odada sadece bir masa, sandalye, kitaplar ve dizüstü bilgisayar bulunuyordu. Cam odanın arkasında perde ile ayrılmış bir bölümde ise geceleri uyuması için yatak yer alıyordu.

    Son kitabını tamamladı

    De Coster, bir ay boyunca dış dünyayla bağlantısını kesti; sosyal medya, telefon, radyo, televizyon kullanmadı. Müzede kendisi için ayrılan bir duşu kullanan De Coster, yemeklerini de yine müze içinde bulunan bir odada yedi. Belçikalı yazar, 1 Şubat’ta girdiği birkaç metrekarelik şeffaf dünyasında “Sadece Gerçek” adını verdiği son kitabını bitirdi, bu sırada kitabını yazarken camın arkasından müzeyi gezenler kendisini izleyebiliyordu.

    Saskia De Coster, cam odadan çıktıktan hemen sonra “Yazar Mevcut” adını verdiği, Belçika sanat ve edebiyat çevrelerinde ilgi çeken performansında bir ay boyunca yaşadığı tecrübeyi, hissettiklerini ve müzedeki hayatını anlattı.

    “İnsanların bakışları ilham vericiydi”

    “Benim için çok büyük bir zorluktu. Önce nasıl olacağını bilmiyordum” diyen De Coster, ilk başta müzeye gelenlerin kendisini izleyebileceği, ne yazdığını görebileceği bir ortam hazırlamayı planladığını söyledi. De Coster, “Ancak bir ay boyunca fark ettim ki bu sadece tek yönlü bir şey değil. Benim de izleyicilere ihtiyacım olduğunu anladım. Beni izleyenler bana cesaret ve enerji verdi” dedi “İnsanların bana bakışları çok ilham vericiydi. Yani sadece yazar değil, izleyici de mevcuttu” ifadesini kullanan De Coster, bunun kendisi için beklenmedik olduğunu dile getirdi.

    “Yalnızlık özgürlük verse de insanlarla iletişim şart”

    De Coster, bir aylık münzevi hayatın, dış dünya ile etkileşimi kesmenin bir yazar için ilham verici veya yaratıcı olup olmadığını anlatırken şunları söyledi:

    “Sanırım bana ikisi de lazımmış. Sadece bir keşiş gibi, bir münzevi gibi olamam, ki aslında bu konuda çok iyiyimdir. Dışarının hır gürü olmadan, buradaki muhteşem sanat eserleri içinde olmak bir bakıma özgürlük veriyor. Ama aynı zamanda insan ilişkileri, insanların etkileşimleri hakkında yazmak istiyorum”

    Müzede geceleri tek başına

    De Coster, müzedeki bir ayında tamamladığı kitabında da ilişkiler konusunda yazdığını, hayatları bir anda altüst olan kişileri, bardağı taşıran son damlaları anlattığını dile getirdi. Belçikalı yazar, tek başına geçirdiği bir ay içindeki günlük hayatını anlatırken de sürekli müzenin güvenliğiyle bağlantı halinde olduğunu belirtti.

    De Coster, müzenin geceleri bir korku filmini andırdığını belirterek, “Aynı zamanda (Peter Paul) Rubens, (Vincent) Van Gogh, (Salvador) Dali’nin resimleri burada. Bunlar yüzlerce milyon avroluk tablolar ve çok iyi korunuyorlar. Ben de burada uyudum ve haliyle çok iyi korunuyordum. Karanlık ve gürültülüydü ama güvenliydi” diye konuştu.

    “Türkiye’deki deprem en zor şeylerden biri oldu”

    De Coster, Türkiye’deki depremlerin dış dünyadan öğrendiği birkaç haberden biri olduğunu belirterek depremle ilgili hislerini şöyle ifade etti:
    “Beni sadece bir kişi ziyaret edebiliyordu, o da oğlumdu. Türkiye’de meydana gelen depremleri de ondan duydum. Bu benim için buradaki en zor şeylerden biri oldu. Burada tek başınasın ve bu büyüklükteki bir afeti duyuyorsun, kimseyle paylaşamıyorsun.”

  • Merak uyandıran tünel

    Merak uyandıran tünel

    İran Ermenileri tarafından 1611 yılında kurulan ve o dönem “Armaş” ismini alan Akmeşe Atatürk Mahallesi’nde tarihi tünel bulunuyor. Vatandaşlar tarafından girişi kapatılan yapının, hangi dönemde inşa edildiği bilinmiyor. Vatandaşlar, sığınak amacıyla inşa edildiği rivayet edilen tünelin turizme kazandırılmasını istiyor.


    “Tüneller ya geçiş içindir ya da sığınak içindir”

    Akmeşe Cumhuriyet Mahalle Muhtarı Rahim Varol, “Akmeşe yıllar önce Ermeni yerleşkesiydi. Dedelerimiz bize Akmeşe’de bir tünel olduğunu, tünelin Kapaklı denilen yere kadar uzandığını ve Ermenilerin burayı kullanarak Kapaklı’ya gidip, talim yaptığını söylerlerdi. Tabii bu bir rivayet.

    Akmeşe’den Kapaklı bölgesine kadar 3-4 kilometre mesafe var. Sanırım Ermeniler tüneli güvenlik gayesiyle kullanmış. Tüneller ya geçiş içindir ya da sığınak içindir. Bu iki sebeple yapıyı kullandıklarını düşünüyoruz. Tünelin var olduğunu biliyorduk ama hiç görmemiştik. Akmeşe tarih kokan bir yer” dedi.


    “Akmeşe’de toprak altında kalan çok gizli tarih var”

    Akmeşe’nin tarihini anlatan Yazar Yakup Özkan, “Akmeşe’de ikili bir toplum yaşıyor. Önce Grekler, daha sonra 1600’lü yıllarda Ermeniler yaşıyor ve ikili bir toplum oluşuyor. En son 1920’li yıllarda mübadeleye bağlı olarak Ermeniler bölgeden gittikten sonra Lozan Antlaşmasına bağlı olarak muhacirler bölgeye geliyor” diye konuştu.

    Tünelin horasan ve tuğla kullanılarak inşa edildiğini ifade eden Özkan, “O zamanlar güvenlik sorunu vardı. Kendi güvenliklerini sağlamak için gizli geçit yapılmış. Akmeşe’de toprak altında kalan çok gizli tarih var, ortaya çıkarılması gerekiyor. Tünelin merkezle sınırlı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.