Kategori: Kültür Sanat

  • Semtlerinin isimleri, zengin bir mirasın izleri

    Semtlerinin isimleri, zengin bir mirasın izleri

    Tarihin şahdamarı olarak nitelendirilen İstanbul’un semtlerinin isimleri, köklü bir mirasın izlerini taşırken, kendine has anlamı ve bir hikayesi bulunuyor. Semt isimlerinin kökenlerini anlatan Tarihçi Zafer Bilgi,“ İstanbul’un semtlerinin ve sokak isimlerinin ilginç hikayeleri var. Tarih, sokak isimlerinde yaşıyor. Semtlerin isimlerine kulak verip, tarihe yolculuk yapmak gerekiyor. Asıl tarihe sevdalılar, buralardan okumayı çok rahat yapabilirler” dedi.

    Roma ve Bizans İmparatorlukları ile Osmanlı Cihan Devletine başkentlik yapan İstanbul, tarih boyunca farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir şehir oldu. Dünya çapında eşsiz bir öneme sahip olan İstanbul’un semtlerinin isimlerinin, kendine has anlamı ve bir hikayesi bulunuyor. Taksim adını Osmanlı Cihan Devleti döneminde suyun şehre maksem edildiği bölge olmasından aldı. Nişantaşı’nın adı, buradaki ormanlık alanda okların ulaştığı en uç noktayı işaret etmek için dikilmiş nişan taşlarından geldi.

    Topkapı, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almak için döktürdüğü büyük top şahinin konulduğu kapı olmasından dolayı tarihe geçti. İstanbul’u fetheden, Fatih Sultan Mehmet’i yad etmek için Fatih semtine adı verildi. İstanbul’un semtlerinin isimlerinin derin kökenlerini Tarihçi Zafer Bilgi anlattı. Öte yandan, isimlerinde tarih gizli olan semtler havadan görüntülendi.

    “Şehir, semtlerin isimlerinde hala yaşıyor”
    İstanbul’un semt isimleri hakkında konuşan Tarihçi Zafer Bilgi, “İstanbul’un semtlerinin ve sokak isimlerinin ilginç hikayeleri var. Şehir, semtlerin isimlerinde hala yaşıyor. Şehri adım adım arşınlarken, üniversite öğrencilerimize ben sokak isimlerini gösteririm. Tarih, sokak isimlerinde yaşıyor. ‘Yaşmak Sıyıran Sokak’ dik bir yokuştur. İnsanlara yaşmağını sıyırtıyordur. İsmi oradan gelmiştir. O dik yokuş, bazen merkep bağırtan, deve bağırtan sokağı olarak da geçer.

    Sokak isimleriyle beraber semt isimlerinde de tarih gizli. Eminönü, deniz eminliğinin önünden geliyor. Deniz eminliğinin önünde, bal, yağ ve un temel ihtiyaçları olduğu için yakınında yemiş iskelesi var. Kuruyemiş orada birikiyor. Oradan Mısır Çarşısı’na gidiyor ve etrafa dağıtılıyor. Kuruyemiş dışında bal, yağ ve un ise kapanlara geliyor yani toptan alışveriş merkezlerinde bulunuyor. Unkapanı, Yağkapanı ve Balkapanı isimleri de oradan geliyor. Alttaki bölgeye ise ‘Tahtakale’ ismi, ‘Taht-ı Kale’den geliyor. Bir kalenin altında olmasından geliyor.

    Arapça bir kelimedir. Unkapanı’ndan yukarı doğru çıktığımızda bizi karşılayan semtlerden olan ‘Zeyrek’, ince düşünceli, zeki olan Zeyrek Mehmed Efendi’nin medresesini kurmasından geliyor. İleriye doğru ‘Karagümrük’ semti, karanın gümrük noktasıdır. ‘Edirnekapı’ ise Edirne’den gelen kervanların girdiği kapı. O kapıdan içeriye doğru girilip, kara kervanlarının gümrük noktasından Karagümrük ismi geliyor. ‘Topkapı’ ise büyük şahi topunun konulduğu kapıdan geliyor.

    Bugünkü ‘Topkapı Sarayı’ da yine önüne büyük şahi toplarının konulmasından geliyor. ‘Çatladıkapı’ depremde çatladığı için, ‘Kumkapı’ saraya inşaat kumlarının alınmasından dolayıdır. Böyle ilginç isimler hakikaten yaşıyor. Mesela su kültürü de yaşıyor. Aksaray’daki ‘Horhor’ semti, horul horul akan sudan geliyor. Suyun olduğu maksem de duruyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Horhor Çeşmesi maksem yapılmıştır. Maksem suyun toplandığı alandır. ‘Taksim’ suyun taksim edildiği alandır. Bugün Taksim semt ismi de oradan geliyor” ifadelerini kullandı.

    “Semtlerin isimlerine kulak verip, tarihe yolculuk yapılabilir”
    Semt isimlerinden tarihin okunabileceğini ifade eden Bilgi, “Fatih, her dediğimizde yabancı bir insan ‘Fatih nedir’ diye soruyor. Biz de diyoruz ki; bu şehri fetheden Fatih Sultan Mehmed’i her seferinde yad etmek adına bu ismi vermişiz. Her seferinde Fatih Sultan Mehmed’i hatırlıyoruz. Topkapı Sarayı’nın hemen yanında gül bahçesi bulunuyor.

    Sarayın kendi gül bahçesidir. Gülhane ismini oradan alır. Buralar tarihin şahdamarı diyebileceğimiz, insanların kulak verip tarihi dinleyebileceği yerlerdir. Biz bugün buralardan uzaklaşmışız. Uzaklaştığımız için göremiyoruz. ‘Nişantaşı’, okları nişan alınırken konulan taşlardır. Hala Nişantaşı’nda bunlar duruyor. ‘Okmeydanı’da okların atıldığı meydan. Bugün bunları anlayabilmek mümkün değil. Biraz semtlerin isimlerine kulak verip, tarihe yolculuk yapmak gerekiyor. Asıl tarihe sevdalılar, buralardan okumayı çok rahat yapabilirler” diye konuştu.

  • Yaylacık Kurtuluş Müzesi Nilüfer’e ödül getirdi

    Yaylacık Kurtuluş Müzesi Nilüfer’e ödül getirdi

    Tarihi Kentler Birliği’nin 23’üncüsünü düzenlediği Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme Yarışması’nın sonuçları açıklandı. 30 üye belediyenin toplam 61 projeyle katıldığı yarışmada Nilüfer Belediyesi, “Yaylacık Kurtuluş Müzesi” çalışmasıyla proje ödülüne layık görüldü.
    Kültürel mirasın korunarak gelecek nesillere aktarılması hedeflenen proje kapsamında Yaylacık Mahallesi’nde bulunan, korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli eski karakolhane binası onarılıp, müzeye dönüştürülecek.

    19. yüzyıl sonlarında inşa edildiği düşünülen yapı, restorasyon projesi sayesinde özgün tasarımını da korumuş olacak. Müze olarak faaliyete geçecek yapı ile bölgenin bilinirliğinin artması ve gelecek turistlerin bölge halkının kalkınmasına katkı sağlaması bekleniyor. Aynı zamanda yapının geniş bahçesi de Yaylacıklılar’ın buluşma noktası olacak.
    “Yaylacık Kurtuluş Müzesi” proje uygulamasının 2025 yılında tamamlanması planlanıyor. 22-23-24 Kasım tarihlerinde Muğla’da yapılacak törende ödüller sahiplerini bulacak.

  • Dondurma Festivali düzenlendi

    Dondurma Festivali düzenlendi

    Niğde’nin Çamardı ilçesinde dondurma festivali düzenlenen törenle kapılarını açtı.
    15-16 Kasım tarihleri arasında Niğde’nin Çamardı ilçesindeki fuar alanında ziyaretçilerine açık olacak olan festivalin açılışında konuşma yapan Çamardı Belediye Başkanı Ali Pınar, ilçenin nüfusunun yüzde 40’ının geçimini dondurmacılıktan sağladığını aktardı. Çamardı Belediyesi ile Çamardı Dondurmacılar Derneği işbirliğinde düzenlenen etkinlikte konuşan Başkan Pınar şunları söyledi; “İlçemiz nüfusunun yarısı dondurmacılıkla geçimini sağlıyor.

    Ancak biz istiyoruz ki; bu işi bireysel yapmaktan ziyade kurumsal bir kimlik altında yapmaları ve marka haline gelmeleri. Dondurma denilince akla Çamardı’nın gelmesini ve sektörde söz sahibi olmayı istiyoruz. Bu ilk festivalimiz ama ilerde daha da geliştirerek ilçemizi bu konuda marka yapmak hedefindeyiz. Çünkü burada üretilen dondurmalar tamamen doğal ve katkı olarak tamamen meyve kullanıyor. Bu da ilçemiz dondurmalarını en sevilen dondurma haline getiriyor” diye konuştu.

    “Türkiye’de 9 bin Çamardılı dondurmacı var”
    Türkiye genelinde 9 bin Çamardılı dondurmacı olduğunu kaydeden Çamardılı Dondurmacılar Derneği Başkanı Yasin Kürkçü ise derneğin amacının ilçede yapılacak festival ve fuarlarla Çamardı dondurmasını herkese duyurmak olduğunu belirtti. Kürkçü; “ Çamardı’da 1.’sini düzenlediğimiz festivalimiz güzel gidiyor.

    Geleneksel hale getireceğimiz bu etkinliğimizi daha da geliştirerek yapacağız. Çamardı dondurmasını özel kılan yüzde yüz doğal dondurma yapmamız. Doğal salep, süt ve meyvelerden ürettiğimiz dondurmalarımızla ülke genelinde iddialıyız” ifadelerine yer verdi. Festivalde Çamardı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’nde görevli Ziraat Mühendisi Şefika Karlı dondurma üretim süreçlerinde üreticilerin dikkat etmesi gerekenler hakkında bir sunum gerçekleştirdi.

    Yapılan konuşmaların ardından etkinlikte emeği geçenlere teşekkür plaketi verilirken 100’den fazla çeşit dondurma katılımcılara ikram edildi.

  • 100 yıllık dostluk, sanatla birleşti

    100 yıllık dostluk, sanatla birleşti

    Türkiye-Japonya Diplomatik ilişkilerinin 100.yılında, Japonya’da yapılan seramik ürünler Bolu’da sergilendi. Japon çay kültürü ile Türk kahve kültürünün birleştiği eserler sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin 100. yılını kutlamak amacıyla ‘Geleneğin Belleği Uluslararası Seramik Sergisi’ sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi’nde seramik sergisi açıldı.

    Japonya’da eserleri yapan sanatçıların takvim uyuşmazlığından dolayı katılamadığı sergide, onlarca eser sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Japon seramik sanatçıları yaptıkları eserlerle, çay kültürünü yapıkları seramiklere yansıttı. Türkiye’de yapılan kahve bardağı seramikleri ise Japonya’ya götürülerek Japon sanatçıların beğenisine sunuldu. Türk kahve kültürüyle Japonya çay kültürünün birleştiği etkinlikte iki ülkenin de kültürleri tanıtıldı. BAİBÜ’de yapılan sergi, sanatseverler tarafından yoğun ilgi gördü. Güzel Sanatlar Seramik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Melahat Altundağ, “Türk kahve kültürü ve Japon çay kültürünün tanıtılması için iki ülkenin sanatçıları tarafından seramik sergisi inşa edildi” dedi.

    “Diplomatik ilişkilerin 100. yılı kutlanıyor”
    Prof. Dr. Altundağ, Türkiye ile Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılını kutladıklarını ifade ederek; “Geleneğin belleği sergisi Japonya ve Türkiye’nin 2024 yılı diplomatik ilişkileri 100. Yılı olarak kutlanıyor. Her iki ülkede bu kutlamalar çeşitli etkinliklerle, konferanslarla gerçekleştiriliyor. Bizde bölüm olarak bu 100. yılda diplomatik ilişkileri kutlamak amacıyla bir proje geliştirmek istedik. Biz diplomatik ilişkileri sanat tarafıyla çalışmayı gerçekleştirdik” diye konuştu.

    “Türkiye ve Japonya’nın köklü ve zengin bir mirası var”
    Türkiye ve Japonya’nın köklü ve zengin bir mirasa sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Altundağ, “Seramik sanatında Türkiye ve Japonya çok eski bir geçmişe sahip ve çok köklü ve zengin bir mirası var. İki ülkenin seramik sanatçılarını bir araya getirmek yine kültürler arası bir etkileşim sağlamak istedik. Türk kültüründe büyük bir önemi ve yeri olan kahve kültürü Japonlarda da çay kültürü var ve bu iki kültürü karşılıklı kültürlerde tanıtmak kültürlerimizin varlığını sürdürmek asıl hedefimizdi.

    Projeyi gerçekleştirirken Türk kahve kültürünü Japon sanatçılara, Japonların da çay kültürünü ve çay kültüründe kullanılan fincanları Türk seramik sanatçılarına anlatıldı. Karşılıklı bir etkileşim sağlandı ve bizim Türk kahve kültürümüzün fincanlarını Japon seramik sanatçıları uyguladı. Kendi anladıkları kendi seramik dilleriyle kendi ifadeleriyle bunu gerçekleştirdiler. Türkiye’deki seramik sanatçılarımızda Japonların kullandığı Japon çay fincanlarını kendi dilleriyle ortaya koydular ve böyle bir sergi ortaya çıktı. Seramik Japon sanatçılarımızı burada ağırlamak isterdik, Türkiye’de. Ama çeşitli nedenler takvim belki uymadı onları ağırlayamasak da eserlerini hem fakültemizde ağırladık, hem de fakültemize kalan güzel bir koleksiyon oldu” dedi.

  • 7 Asırlık gelenek, bu hafta yağmur altında gerçekleşti

    7 Asırlık gelenek, bu hafta yağmur altında gerçekleşti

    Bolu’nun Mudurnu ilçesinde yaklaşık 7 asırdır her cuma yapılan esnaf duası geleneği, bu kez yağmur altında gerçekleşti. Mudurnu ilçe merkezindeki Orta Çarşı’da yaşatılan esnaf duası geleneğinde esnaf; hayırlı, bereketli kazanç ve sağlık için 7 asırdır dua ediyor. 7 asırlık gelenek bugün de yağmur altında devam ettirildi. Geleneğe göre, ayakta çalışan esnafın oturarak, oturarak çalışanların ise ayakta yaptığı duaya yediden yetmişe herkes eşlik etti. Cuma namazı öncesinde okunan geleneksel esnaf duası sonrasında hayırseverler tarafından esnaf ile vatandaşlara, lokum, hayır ekmeği ve pilav ikram edildi.

  • Perşembe rüzgarı

    Perşembe rüzgarı

    Ordu Valiliği himayesinde, Ordu Büyükşehir Belediyesi ve Ordu Dernekler Federasyonu (ORDEF) iş birliğiyle bu yıl 13.’sü düzenlenen “Ordu Günleri’nde Perşembe rüzgarı esti. İstanbul Yenikapı etkinlik alanında düzenlenen Ordu Günleri etkinliğine memleket özlemi çeken Ordulular akın etti. Etkinlik alanında Perşembe Belediyesi standı en yoğun ilgiyi görenlerin başında geldi. Perşembe’nin genç Belediye Başkanı Cihat Albayrak standa gelen davetlileri büyük bir misafirperverlikle karşıladı.

    Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler beraberindeki heyet ile Perşembe standını ziyaret etti. Perşembe ilçesini simgeleyen ‘Vona’ isimli tekne maketinde Başkan Albayrak ile fotoğraf çektiren Başkan Güler, Albayrak’a çalışmalarında başarılar diledi.

  • Doğanın renkleri kumaşlarda hayat buluyor

    Doğanın renkleri kumaşlarda hayat buluyor

    Sivas Olgunlaşma Enstitüsü’nde doğal boyama ve ekolojik baskı teknikleriyle üretilen ürünler, hem sağlıklı yapıları hem de benzersiz olmalarıyla öne çıkıyor. Sivas Olgunlaşma Enstitüsü, geleneksel el sanatlarını modern tekniklerle birleştirerek doğallığı ve estetiği bir arada sunan ürünler tasarlamaya devam ediyor. Doğal boyama ve ekolojik baskı teknikleriyle hazırlanan ürünler, hem sağlıklı hem de parmak izi gibi benzersiz olmalarıyla öne çıkıyor. Bitkisel boyalar ve çevre dostu yöntemlerle üretilen kumaşlar, hem insan sağlığını koruyor hem de sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor.

    Her biri el emeğiyle hazırlanan bu ürünler, kullanılan teknikler sayesinde aynı desenin tekrar edilemez olmasıyla eşsiz birer sanat eseri niteliği taşıyor. Sivas Olgunlaşma Enstitüsünde doğal boyama ve ekolojik baskı üzerine çalışmalar yapan Ayşegül Baş, boya elde edilebilecek olan doğal ürünleri mevsimine göre doğadan topladıklarını belirterek, “Meşe mazısı, ıhlamur, meşe palamudu, havacıva, soğan kabukları, kök boya, ceviz kabukları gibi ürünlerle boya elde ediyoruz. Hiçbir kimyasal kullanmadan kişilere sunuyoruz” şeklinde konuştu.

    “Doğal boyalar ve kumaşlar kullanılıyor”
    Hiçbir kimyasal kullanılmadan ürünlerini vatandaşa sunduklarını belirten Baş, “Doğal boyama ve ekolojik baskı üzerine çalışmalar yapmaktayız. Bu süreç üç yıldır devam ediyor. Son yıllarda kök boya üzerine yoğunlaştık. Bu ürünleri mevsiminde doğaya çıkarak topluyor ve sonra da kurutuyoruz. Bunları depoladıktan sonra kullanacağımız zaman ipek, pamuk, yün gibi kumaşlarımızı hazırlıyoruz. Boyalarımızı kaynatıyoruz ve kullanım amacına uygun olarak ayırıyoruz.

    Meşe mazısı, ıhlamur, meşe palamudu, havacıva, soğan kabukları, kök boya, ceviz kabukları gibi ürünlerle boya elde ediyoruz. Böylelikle doğal ürünleri kullanıyoruz. Hiçbir kimyasal kullanmadan kişilere sunuyoruz. Meşe palamudunda kahverengi ve siyah tonları aralığında renkler elde ederken, kadife çiçeğinden sarıdan haki yeşiline kadar, ceviz kabuğundan kahverengi ve tonları elde ediliyor.

    Nar kabuğundan da sarı renkten koyu renklere kadar birçok farklı renk tonları elde edebiliyoruz. Ekolojik baskıya başlamak için doğal boyalarımızı ve kumaşlarımızı hazırlıyoruz. Doğaya çıkıp kendi kullanacağımız yapraklarımızı topluyoruz. Yaprakların kendi rengini kumaşa bırakmasını sağlıyoruz. Burada bir nevi parmak izi işlemi kullanıyoruz” dedi.

  • Engel tanımayan sporcular

    Engel tanımayan sporcular

    Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’deki Gayrat ve Vahdat Tekerlekli Sandalye Basketbol Kulüplerine, altyapılarını güçlendirmek amacıyla profesyonel tekerlekli sandalye başta olmak üzere ihtiyaç duyulan ekipman ve malzeme desteğinde bulundu.
    Gayrat ve Vahdat Tekerlekli Sandalye Basketbol Kulüpleri, Tacikistan’da engelli bireyleri destekleyerek gençleri spora teşvik ediyor. Kısıtlı imkanlar nedeniyle zorlanan kulüpler, TİKA tarafından sağlanan altyapı desteğiyle profesyonelleşme yolunda önemli bir adım attı.
    Temin edilen ekipmanların teslimi dolayısıyla dostluk maçı düzenlendi.

    Düzenlenen dostluk maçına, Türkiye’nin Tacikistan Büyükelçisi Umut Acar, Beden Eğitimi Enstitüsü Rektörü Muhammadşo Abdullozoda, TİKA Duşanbe Koordinatörü İbrahim Ethem Ünal ve kulüp taraftarları katıldı.
    Büyükelçi Acar törende yaptığı konuşmasında, TİKA’nın Tacikistan’da gerçekleştirdiği gerçek hayata dokunan projelerle Türk ve Tacik halklarının birbirine daha da yakınlaştığını görmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti

    Ünal ise TİKA olarak bu proje ile amaçlarının engelli bireylerin spor aracılığıyla sosyal hayata katılımını sağlamak ve söz konusu kulüplerin hem altyapı hem de sporcu kalitesi yönüyle paralimpik oyunlara katılabilecek seviyeye ulaşmasını sağlamak olduğunu ifade etti.
    Söz konusu projenin devamı kapsamında, önümüzdeki dönemde iki ülke tekerlekli sandalye basketbol takımları arasında çeşitli eğitim programları ve dostluk maçlarının yapılması, böylelikle iki dost ülke arasında tecrübe paylaşımı ve spor alanında iş birliğinin geliştirilmesi planlanıyor.

  • Surlarının yanı sıra yeni figürler

    Surlarının yanı sıra yeni figürler

    Yozgat’ın Sorgun ilçesi Şahmuratlı Köyü sınırları içinde bulunan tarihi Kerkenes Harabeleri güncel kazısında yeni figürler keşfedildi.
    Sorgun Şahmuratlı köyünde yaklaşık 20 gündür devam etmekte olan kazılarda Keykavus Kalesi’ne ait surların bir bölümünün yanı sıra, bir adet ‘Haç’ sembolü ve bir adet de ‘Hayvan başı kabartması’ figürü bulundu.

    Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan kazı alanında incelemelerde bulunarak bilgi aldı. Özkan, “Sorgun ilçemiz Kerkenes kazı alanı bölgesindeyiz. Bölgede Amerika Florida Üniversitesi’nden bir hocamızın başkanlığında kazı çalışmaları devam ediyordu. Ancak bu sene Kültür ve Turizm Bakanımızın destekleri, hocamızın da koordinasyonu ve talebi ile birlikte İstanbul Üniversite’sinden Prof. Dr. Şevket Dönmez hocamız da burada bu sahada kendi alanında kazı çalışmalarını başlattı.

    Gerçekten bizler de hayretler içerisindeyiz. Yaklaşık 20 günlük kısa bir süre içinde hocam, kalenin dış duvarlarında hatta bir kısım da eser buluntularıyla birlikte çalışmalarına devam ediyor. Ben bu vesile ile hocamıza, Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, emek veren arkadaşlarımıza ve kazıya katkı ve destekleriyle bizlerin yanında bulunan Sorgun Belediye Başkanımıza, Kaymakamımıza ve Kültür Müdürlüğü’ndeki ekip arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum” ifadelerine yer verdi.

    “15 günlük süreçte 300 metrelik surun, 15-20 metrelik bölümü açığa çıktı”
    Kerkenes Harabelerinde yapılan güncel kazı çalışması hakkında bilgi veren İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez, henüz 15 günlük bir süreç olmasına rağmen Keykavus Kalesi’nde, Keykavus Kalesi’ni çevreleyen tahmini 300 metrelik surun yaklaşık 15-20 metrelik bölümü açığa çıkartmayı başardıklarını belirtti.

    “Konargöçer Türkmenlere ait bulgular var”
    Prof. Dr. Dönmez, “Bundan sonraki süreçte giriş kapısıyla, kalenin içinde çalışmalara devam edeceğiz. Şu an görünen noktada Roma ve erken Bizans dönemlerini kazıyoruz. Ama kalede bir Selçuklu Dönemi olduğunu biliyoruz. Bizim uzmanlığımız biraz daha Türk dönemi ve bu topraklardaki bizim 1000-1200 yıllık kültürümüzün açığa çıkması. Çünkü Anadolu arkeolojisinde Neolitik dönem, Roma dönemi, Helenistik dönem, Hitit dönemi çok iyi biliniyor ama bizim bu topraklardaki kendi öz kültürümüzü biraz daha açığa çıkararak vurgulamak istiyoruz.

    Bizi heyecanlandıran buluntular yüzeyde var. Yüzeyde konargöçer Türkmenlere ait çadır destek duvarları var. Yani bu bölge aslında Türkmenlerin de belki 300-400 yıl önce bir yaylak noktası durumunda. Bunları da saptamaya ve belgelemeye başladık” şeklinde bilgi verdi.
    Prof. Dr. Şevket Dönmez’in aktardığı bilgilere göre kazı esnasında bulunan ‘Haç’ ve ‘Hayvan başı kabartması’ figürü dinsel bir cemaat bulunduğuna ve bu bölgeyi korumak için kendi kültürlerinden, tılsımlardan faydalandıklarına işaret ediyor.

  • Kısmen yıkılan 600 yıllık kümbet

    Kısmen yıkılan 600 yıllık kümbet

    Van’ın Erciş ilçesinde 2011 yılında yaşanan depremde kısmen yıkılan ve üzerinde hükümdarlık simgeleri bulunan 600 yıllık Kara Yusuf Paşa Kümbeti’nde 1 yıl önce başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. Erciş’e yaklaşık 10 kilometre uzaklıktaki Çatakdibi Mahallesi’nde bulunan 600 yıllık kümbetin restore edilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Van Valiliği ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yaklaşık bir yıl önce proje hazırlanıp ihalesi yapılarak çalışmalara başlanılmıştı. Son aşamaya gelinen kümbette Van Valisi Ozan Balcı ve beraberindeki heyetle birlikte incelemelerde bulundu.

    Yetkililerden bilgi alan Van Valisi Ozan Balcı, “Van’ımız; doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle ülkemizin en önemli zenginliklerini içeren bir ilimiz. Biz doğanın korunmasına, kültürel varlıkların korunmasına, tarihi eserlerin korunmasına da özel gayret gösteriyoruz. Tarihi zenginliklerimiz çok, bugün de Erciş’teyiz. Yaklaşık 15. yüzyıla ait bir eser var. Halk arasında Zortul Kümbeti olarak adlandırılan kümbetimiz, depremden sonra yıkılmıştı. Van Koruma Kurulumuzun kararıyla bu taşlar muhafaza altına alınmıştı. Biz de valilik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı, Müzeler ve Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğünün katkılarıyla restorasyon projemizi uygulamaya başladı.

    İhale ettik. Yüzde 90 seviyesine getirdik. Böylece güzel bir eserimizi korumuş olduk. Hatta şöyle güzel bir taraf var, üstünde kemer şeklinde Ayetel Kürsi var. Arkadaşlara sordum hepsini o kadar güzel intizamlı korumuşlar. 4 tane taş eksikti dediler. Oradaki bir sürü taştan yaklaşık 40 tane taş var. 36 tanesi en azından korunmuş, memleketi ve milleti sevmek vatan topraklarıyla beraber sevmektir. Biz memleketimizi, milletimizi seven insanlar olarak bu coğrafyanın çocukları olarak ekip arkadaşlarımızla beraber kültürümüze, tarihimize sahip çıkıyoruz, çıkmaya da devam edeceğiz.

    Emeği geçen bütün arkadaşlarıma canı gönülden çok teşekkür ediyorum. Görüldüğü gibi çok güzel bir eser oldu. Kara Yusuf Kümbeti memleketimize, Van’ımıza, Erciş’imize, ülkemize hayırlı uğurlu olsun” dedi. Kümbetin restorasyonunu inceleyen Van Valisi Ozan Balcı’ya Erciş Kaymakamı Murat Karaloğlu da eşlik etti.