Kategori: Kültür Sanat

  • Turist sayısı 26 milyonu aştı

    Turist sayısı 26 milyonu aştı

    Kültür ve Turizm Bakanlığının istatistiklerine göre toplam sayı içerisinde yabancı ziyaretçi sayısı, geçtiğimiz yılın ilk 7 aylık dönemine göre yüzde 128,28 arttı ve 23 milyon 30 bin 209 oldu.

    TÜİK tarafından en son yayımlanan 6 aylık verilere göre, Türkiye’yi ziyaret eden 3 milyon 165 bin 538 yurt dışı ikametli vatandaşla birlikte toplam ziyaretçi sayısı temmuz ayı itibarıyla 26 milyonun da üzerine çıkmış oldu.

    Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında, ilk 7 ayda, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 137,36 artış ve 2 milyon 992 bin 551 kişi ile Almanya birinci, yüzde 41,36 artış ve 2 milyon 197 bin 331 kişi ile Rusya Federasyonu ikinci, 2036,01 artış ve 1 milyon 810 bin 248 kişi ile İngiltere (Birleşik Krallık) üçüncü sırada yer aldı. İngiltere’yi sırasıyla Bulgaristan ve İran izledi.

    Temmuz Artışı Yüzde 52,84

    Türkiye 2022 yılının temmuz ayında da bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 52,84 artışla 6 milyon 665 bin 129 yabancı ziyaretçi ağırladı.
    En çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında ise temmuz ayında 962 bin 3 kişi ile Almanya birinci, 741 bin 419 kişi ile Rusya Federasyonu ikinci, 545 bin 973 kişi ile İngiltere (Birleşik Krallık) üçüncü oldu. İngiltere’yi Hollanda ve Bulgaristan takip etti.

  • Vizesiz ve uygun fiyata tatil önerileri

    Vizesiz ve uygun fiyata tatil önerileri

    Enuygun.com açıklamasına göre, doğru ülke seçimi ve doğru planlama ile yurt dışında yer alan destinasyonlarda uygun fiyatlı bir tatil yapılabilir.

    Özellikle de konaklama, ulaşım ve yeme-içme ücretlerinin ucuz olduğu ülkeler sayesinde hayal edilen yurt dışı seyahatini gerçekleştirmek mümkün. Enuygun.com, yakın zamanda yurt dışına seyahat etmek isteyenler için vizesiz hatta bazı rotalar özelinde pasaport olmadan yalnızca çipli kimlik kartıyla gidilebilecek uygun fiyatlı ülkeleri listeledi.

    Arnavutluk

    Hem deniz hem de kültür seyahatini sevenlerin tercih edebilecekleri vizesiz gidilebilecek Arnavutluk, Enuygun.com’un yurt dışı önerilerinde birinci ülke. Özellikle ülkenin Durres ve Saranda şehirleri denize girmek için oldukça güzel seçenekler sunarken, Arnavutluk tatili yapmak isteyenlerin konaklayabileceği en ideal şehir, gezilebilecek her lokasyona yakın olan başkent Tiran.

    Tiran’da Skanderberg Meydanı, Ulusal Tarih Müzesi ve Hacı Ethem Bey Camisi mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.

    Yemekleri ile de ünlü olan Arnavutluk’ta elbasan tava ve lezzetli börek çeşidi byrek mutlaka denenmesi gereken yemeklerin başında geliyor.

    Gürcistan

    Artvin şehrinin komşusu Gürcistan da listedeki bir diğer rota. Yakınlığı sebebiyle Gürcistan’a otobüsle, kişisel araçla ve uçakla ulaşım mümkün oluyor.

    Türklerden vize ve hatta pasaport istemeyen ülkenin başkenti Tiflis ve Batum şehirleri son derece keyifli rotalar olarak öne çıkıyor. Tiflis’e gidenler Narikala Harabesi’ni, Sameba Katedrali’ni, modern yaya köprüsü Bridge of Peace’i ve Jvari Manastırı’nı görebilir.

    Ayrıca yolu Tiflis’e düşen ve şehrin şifalı termal suyundan faydalanmak isteyenler Sulfur Baths’te zaman geçirebilir.

    Ülkenin bir diğer önemli şehri Batum’u ziyaret edenler ise Batum Botanik Bahçesi’ni, Ali ve Nino heykellerini, antik Roma kalelerinden Gonio Kalesi’ni ve Miracle Park’ı seyahat planlarına dahil edebilirler.

    Bütçe dostu Tiflis otelleri ya da Batum otelleri arasından bütçeye uygun olan seçilerek, uygun fiyatlı bir yurt dışı tatili yapılabiliyor.

    Kuzey Makedonya

    Güneydoğu Avrupa’da konumlanmış Kuzey Makedonya, uygun fiyatlı yurt dışı tatili için tercih edilebilecek en güzel Balkan ülkelerinden.

    Üstelik Türk vatandaşlarından vize istememesi, bu güzel ülkede uygun fiyatlı bir tatili mümkün kılıyor.

    Yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü ülkede gezerken kültürel anlamda çok fazla ortak özelliğe rastlamanız mümkün. Kuzey Makedonya gezisinde Üsküp ve Ohrid kalmak için tercih edilebilecek şehirler arasında yer alıyor.

    Aynı zamanda başkent olan Üsküp’te, Türk Çarşısı, Matka Kanyonu, Üsküp Kalesi, şehrin sembollerinden Taşköprü ve Vodno Makedonya tatili sırasında gezilmesi gereken noktalar arasında yer alıyor.

    Eğer kalmak için Ohrid tercih edilirse, görülmesi gereken yerler arasında Ohri Gölü, Çar Samuel Kalesi, Saint John Kilisesi ve Saint Clement Kilisesi bulunuyor.

    Manastır şehrinde yer alan ve Atatürk’ün de eğitim gördüğü Manastır Askeri İdadisi de Kuzey Makedonya gezi listesine eklenmesi gereken önemli bir yapı.

    Azerbaycan

    Sadece çipli kimlik kartı ile giriş yapılabilen ve özellikle başkenti Bakü’deki gezilebilecek güzel yerleriyle ünlü Azerbaycan da Enuygun’un listesindeki diğer öneriler arasında yer alıyor.

    Mutfağıyla ve kültür mozaiğiyle beğeni kazanan Bakü’de İçeri Şehir, Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Azerbaycan Halı Müzesi, Qız Qalası, Şirvanşahlar Sarayı mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor.

    Bakü uçak bileti alarak pasaporta ihtiyaç duymadan, yalnızca çipli kimlik kartıyla, birlikte Azerbaycan’da keyifli bir yurt dışı tatili yapılabiliyor.

    Sırbistan

    Lezzetli yemeklerle dolu mutfağı, gezilecek muhteşem yerleri ve kendine has kültürüyle Sırbistan, vizesiz gidilebilen ülkelerden biri olması sayesinde her yıl Türkiye’den çok sayıda kişi tarafından ziyaret ediliyor.

    Uygun fiyatlı yurt dışı tatili için Enuygun.com’un önerilerinden Sırbistan’ın tercih edilmesi durumunda, başkent Belgrad’da kalınabilir.

    Belgrad Kalesi, Aziz Sava Katedrali, Nikola Tesla Müzesi, Sırbistan Ulusal Müzesi ve Kneza Mihaila gibi noktalar Belgrad’da gezilecek yerler listesinin üst sıralarında yer alıyor.

    Ülkenin yalnızca gezilecek yerleri değil mutfağı da son derece iddialı. Ajvar kahvaltılık sosu, Sırp köftesi cevapçiçi, beyaz peynir ve kaymaklı içle hazırlanan gibanica, mısır ekmeği proya ve nal şeklindeki cevizli tatlı orasnice Sırbistan’da mutlaka denenmesi gereken lezzetlerin başına geliyor.

    Bosna Hersek

    Enuygun.com’un listesindeki son destinasyon olan Bosna Hersek, doğal güzellikleri ile öne çıkan ve aynı zamanda zengin kültürüyle de dikkat çeken bir ülke.

    Saraybosna ve Mostar ülkede en çok ziyaret edilen iki popüler şehir olurken, Saraybosna’da Başçarşı, Umut Tüneli, Latin Köprüsü, Gazi Hüsrev Bey Camisi, Sarajevo City Hall ve Bjelašnica Dağı mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.

    Ayrıca Mostar’da Mostar Köprüsü, Koski Mehmed Paşa Camisi, Buna Nehri, Eğri Köprü ve Karagözbey Camisi de ziyaret edilmesi gereken diğer yerler olarak öne çıkıyor.

    Açıklamada yakın zamanda yurt dışına seyahat etmeyi düşünenler için Seyahat Sağlık Sigortası’nın ihmal edilmemesi vurgulanırken, bazı ülkeler bu sigorta türünün yapılmasını zorunlu tutmasa dahi olası sağlık problemlerinizde sorun yaşamamak için önlem almak gerektiği bildirildi.

  • Geleceğin edebiyatçıları bu kamptan çıkacak

    Geleceğin edebiyatçıları bu kamptan çıkacak

    Bursa’nın daha yaşanabilir şehir olması hedefiyle birçok projeyi hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, kültürel ve sosyal çalışmaları ara vermeden sürdürüyor.

    Gençlerin daha donanımlı ve kültürel birikime sahip olmasını hedefleyen Büyükşehir Belediyesi, 3-9 Ekim tarihleri arasında edebiyat ve yazıya meraklı olanlar için ‘Bursa Edebiyat ve Yazı Kampı’ düzenleniyor.

    Eleştirel okumayı öğrenmek, yazı yazma kabiliyetini geliştirmek ve edebiyat ile düşünce dünyasını zenginleştirmek isteyenlere yönelik planlanan kamp, bir hafta boyunca Karacaali Gençlik Kampı’nda yapılacak. 50 kişilik kontenjana sahip kampa, Bursa’da üniversite okuyan veya ailesi

    Bursa’da ikâmet eden, 18-30 yaş aralığında ve lisans, yüksek lisans veya doktora eğitimine devam eden herkes başvuru yapabilecek. Katılımcılar, okudukları kitapla ilgili duygu ve düşüncelerini içeren bilgilendirme yazısının seçici kurul tarafından değerlendirilmesi neticesinde belirlenecek.

    Başvuru yapmak isteyenlerin [email protected] e-posta adresine, 11 Eylül Pazar günü saat 23.59’a kadar gerekli belge ve bilgileri iletmesi gerekiyor.

    Türkiye’nin önde gelen şair, yazar, edebiyatçı ve akademisyenlerinin seminer vereceği bir haftalık kamp boyunca, Abdülhak Şinasi Hisar’ın ‘Fahim Bey ve Biz’, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Beş Şehir’, Attila İlhan’ın ‘Hangi Batı’, Cemil Meriç’in ‘Bu Ülke’, Hüseyin Nihal Atsız’ın ‘Ruh Adam’, Refik Halid Karay’ın ‘Memleket Hikâyeleri’, Yahya Kemâl Beyatlı’nın ‘Kendi Gök Kubbemiz’ adlı eserleri, Hakkı Özdemir yönetiminde tahlil edilecek.

    Bursa Edebiyat ve Yazı Kampı’nda; Abdullah Harmancı ‘Çocuk Edebiyatı Nedir, Ne Değildir?’, Alâattin Karaca ‘Edebî Dil ve Üslûp’, Ali Ayçil ‘Hikâye Nedir, Ne Değildir?’, Ali Ural ‘Deneme Nedir, Ne Değildir?’, Beşir Ayvazoğlu ‘Yazarlık Mesleği ve Yazı Sanatı’, Celâl Fedai ‘Eleştirel Okuma Nedir?’, Hakkı Özdemir ‘Roman Nedir, Ne Değildir?’, Hüseyin Akın ‘Şiir Nedir, Ne Değildir?’, Mehmet Nuri Yardım ‘Edebî Türler’, Necmettin Turinay ‘Yazarın/Yazının Amacı Nedir?’, Osman Özbahçe ‘Eleştiri Nedir, Ne Değildir?’, Sedat Demir ‘Edebiyatın Merkezi Ne(resi)dir?’, Selçuk Küpçük ‘Dergiciliğin Edebiyat İçin Önemi Nedir?’ ve Yunus Emre Özsaray ‘Edebiyatın Faydası Nedir?’ başlığı altında edebiyatseverlere seminer verecek.

    Ücretsiz olan kamp ile ilgili ayrıntılı bilgi ve başvuru şartları için www.bursa.bel.tr/duyuru/bursa-edebiyat-ve-yazi-kampi-31900 adresi ziyaret edilebilir.

  • Kadınlardan bin 700 yıllık Sardes antik kentine ince dokunuş

    Kadınlardan bin 700 yıllık Sardes antik kentine ince dokunuş

    Antik çağın en önemli devletlerinden biri olan ve tarihte parayı ilk kullanan uygarlık olarak bilinen Lidya Krallığının başkenti Sardes’te 158 yıldır devam eden kazılar bir yandan büyük bir titizlikle devam ederken ortaya çıkarılan eserler ise restore edilmeye devam ediyor.

    Antik çağın en büyük sinagogu

    Sardes’teki kazılarda, Lidya, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Osmanlı ve diğer kültürlerden çok sayıda yapı ve eser ortaya çıkarılırken antik çağın en büyük sinagogu olarak bilinen Sardes Sinagog’unun üstünün kapatılmasının ardından zemin mozaiklerinde de restorasyon çalışmaları başladı. Bir kısmı kazı çalışmaları sırasında bloklar halinde sökülerek Manisa müzesine taşınan büyük bir kısmı ise yerinde bırakılan mozaiklerin hasar görmüş kısımları da Sart Mahallesinde yaşayan, çocuklukları antik kentle iç içe geçen kadınlar tarafından restore ediliyor. Büyük bir sabır ve titizlikle yürütülen restorasyon çalışmalarında beyaz mozaik parçaları Bintepeler Tümüsleri mevkiinden getirilirken siyah mozaik taşları ise Antakya’dan temin edilerek çalışmalara başlandı.

    Kadınlar restorasyonda çalışıyor

    Restorasyonda çalışan köylü kadınlardan Sevinç Akça, “Mozaiklerin restorasyonunu yapıyoruz. Boş alanları dolduruyoruz. Çok güzel bir duygu. Başımızdakiler çok iyiler. Çok memnunuz bizim için de iş sahası oldu. 9-10 yıldır burada devam ediyoruz. Sezonluk 3 ay çalışıyoruz. Biz bu sene geriye kaldık. Mozaikler uzadı. Kasım ayı sonuna kadar buradayız. Çok mutluyuz. Zevkle yapıyoruz bu işi. Yaşlandığımızda çocuklarımız ‘Bizim de annelerimiz burada çalışmış’ diyerek yaptıklarımızı görürler. Bunları görmeleri bizim için büyük bir zevk” derken, bir diğer restorasyon işinde çalışan mahalle sakinlerinden Emine Altan, “Biz de tarihi böylece öğrenmiş oluyoruz. Hem yapıyoruz hem öğreniyoruz. Biz de yeniden yeniden öğreniyoruz. Sağ olsunlar çok güzel. Biz de buralıyız. Antik kentte çalışmak güzel. Bize iş sahası açıyorlar çok memnunuz hepsinden” diye konuştu.

    Her dönem önemini koruyan şehir

    Lidyalılardan bu yana her dönem önemini koruyan ve Bizans döneminde yaşanan büyük depremle yıkıma uğrayan Sardes antik kentinden bahseden Sardes Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nicholas D. Cahill, “Sardes Lidyalıların şehri. Lidyalılar Anadolu halklarından biri. Özel bir dil kullanıyorlardı. M.Ö. 6. yüzyılda büyük bir imparatorluk kurarak dünyada ilk parayı bastılar. Altın ile gümüş karışımı doğal elektron maden ile ilk parayı bastılar. Pers zamanında yine başkent olmuş. Büyük İskender geldiğinde de yine önemli bir kent olmuş. Sonrasında Roma geçmiş. Bizans zamanında büyük bir depremle tüm şehir yıkılmış ve hayat Akropol’de devam etmiş” dedi.

    Antik kentte 112 yıl önce başlayan ve zaman zaman kesintiye uğrayan kazıların 1958 yılından bu yana kesintisiz devam ettiğini aktaran Prof. Dr. Nicholas D. Cahill, “Kazı 1958’de başladı. O yıldan beri devam ediyor. Amerika ile uluslar arası ekiple çalışıyoruz. Türkler, Amerikalılar, Almanlar, Japonlar, Ukraynalılar, bilim adamları, fotoğrafçılar, alanında uzmanlarla beraber çalışıyoruz. Buraya her yıl geliyor ve bir aile gibi yaşıyoruz. Her gün bir çok turist geliyor. Fotoğraf çekiyor, kitap okuyorlar, dolaşıyorlar. Özellikle Artemis Tapınağı’nın arkasında küçük bir kilise var. 7 kiliseden birisi. Özellikle Koreliler geliyor ve ziyaret ediyorlar” diye konuştu.

    “Mozaikler orijinal şekilde çok titizlikle ince işçilikle yapılıyor”

    Antik dünyanın en büyük sinagogu olan Sardes Sinagog’unda devam eden çalışmalar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cahill şunları söyledi: “Sinagog M.Ö. 4. yüzyılda genç Roma döneminde yapılmış. Antik dünyadaki en büyük sinagog olmuş. Tabanların tamamı mozaiklenmiş. 1960’larda mozaiklerin hepsi kaldırılmış ve beton pano ile orijinal yerine konulmuş. Şimdi restorasyon yapıyoruz. Geçen sene bir koruma çatısı yaptık. Şimdi mozaiklerin boşluk olan eksik olan yerlerini yeni mozaiklerle dolduruyoruz. Mozaikler beton panoda olduğu için ziyaretçiler orijinal mozaiklerde hiç zarar vermeden dolaşabiliyor. Eksik parçalar 1960’larda beton ile doldurulmuş. Eksik yerlerden betonları kesiyoruz ve kadınlar aslına uygun yeni taşlarla dolduruyor. Bu proje için bu yıl bir konservatör ekibi geldi. Kadınlara eğitimler verdi. Kadınlar da kendi başlarına burada devam ediyor. Eserler orijinal şekilde çok titizlikle ince işçilikle yapıyorlar.”

  • Bitlis’te Urartu’nun gizemi araştırılıyor

    Bitlis’te Urartu’nun gizemi araştırılıyor

    Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ve katkılarıyla YYÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Coşkun’un başkanlığında başlayan kazılarda; dil bilimcileri, antropologlar, sanat tarihçileri, kimya ve jeofizikçilerden oluşan 20 kişilik bir ekip yer alıyor. Kef Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. İsmail Coşkun, 50 yıl sonra başlayan kazılarda 2 bin 300 rakımda 60 bin metrekarelik büyük bir alanda kazıya devam ettiklerini belirtti.

    Urartu Kralı 2. Rusa tarafından inşa edilen Kef Kalesi’ndeki saray yapısında çalışmalara ağırlık verdiklerini belirten Coşkun, “Kültür ve Turizm Bakanlığının izinleri ve Van YYÜ’nün destekleriyle 2022 yılında da kazılarımız devam ediyor. Geçen sene kısa bir dönem kazı yaptık, ikinci sezon kazımızı yapıyoruz. Yaklaşık 50 sene sonra bölgede tekrar kazıya başladık. Burada yüz odadan daha fazla olduğunu düşündüğümüz bir saray var. Bu saray bölümünde devasa fil ayaklarını tekrardan ayağa kaldırmak öncelikli planlarımız içerisinde yer alıyor. Alanımız büyük bir mekanı kapsıyor ve 2 bin 300 rakımda kazı yapıyoruz. 60 bin metrekarelik büyük bir alanda kazımız devam ediyor. Buraya biraz yol çıkışı bizim için zor olsa da erken bir zamanda gelip burada kazılarımızı başlatıyoruz” dedi.

    “Fil ayaklarını ayağa kaldırıyoruz”

    Süphan Dağı’na ve Adilcevaz ilçesine hakim bir tepede kazı çalışmalarını yürüttüklerini belirten Doç. Dr. İsmail Coşkun, “Süphan Dağı, Urartular için önemli aynı zamanda bir tanrı olarak da görülüyor. Bu kale milattan önce 685 ve 645 yılları arasında yaşayan 2. Rusa tarafından yapılıyor. 2. Rusa 4 tane büyük kent inşa ediyor. Ayanıs, Bastan, Toprak Kale ve buradaki Kef Kalesi bu kentler içerisinde yer alıyor. Buradaki kentimiz Adilcevaz ilçemize çok hakim bir konumda ve yol güzergahlarını kontrol atlına alabilecek bir yerde bulunuyor. Geçen sene fil ayaklarından sadece bir tanesini ayağa kaldırabildik, çünkü kış mevsimine yaklaştığımız ve doğa şartları engel olduğu için çok fazla fil ayağını ayağa kaldıramamıştık. Bu sene de diğer fil ayaklarını da yavaş yavaş ayağa kaldırıp hem turizme hem de kültür açısından Adilcevaz’ın değerlerini ortaya çıkarma açısından bir çalışma düşünüyoruz” diye konuştu.

    “Defineciler çukur kazıp kaleyi tahrip etmiş”

    Kef Kalesi’ne definecilerin de dadandığını ve birçok noktada çukur açıp kaleyi tahrip ettiğini vurgulayan Coşkun, “Kazı alanı çok yüksek bir yerde bulunuyor, bu alanda define aramak için çok fazla define çukuru açıp kalemizi tahrip etmeye çalışıyorlar. Burada kolon görevi yapan devasa fil ayaklarının içinde define araması yapılmış. Bu alanda defineciler için çok değerli şeyler olmadığını da söylemek lazım. Çünkü boşuna gelip buraları tahrip etmenin bir anlamı yok. Biz öncelikle bu tahribatın önlenmesi için çeşitli planlamalar ve önlemler almaya çalışıyoruz” dedi.

    “Bu bölgede Urartu yazı arşivi olması mümkün”

    Van YYÜ Dil Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kef Kalesi Kazı Başkan Yardımcısı Orhan Varol da, kazı alanında bazı yazıtların bulunduğunu söyledi. Varol, “Burada bulunmamızın amacı daha çok Urartu yazıtları hakkında bir takım belgelere ulaşırsak onlar hakkında çalışmalar yapmak. Burası önemli bir alan. Çünkü burası Urartu’nun en zengin olduğu dönem. Bu bölgede bir Urartu yazı arşivinin olması mümkün. Burada şu an fil ayakları bulundu ve bu fil ayaklarının bulunduğu alanda yazıtlar ortaya çıkartıldı. Bunlardan en iyi korunanı şu anda Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde bulunuyor. Yazıtlar üzerinden en çok aşıhusi evinden bahsediliyor. Benzer yapılar uruşhusi diye Urartu yazıtlarında yine geçiyor. Bu hazine evi olarak belirtiliyor. Burada ‘hus’ sözcüğünün ev ile ilişkili olduğu, yani biraz Hint ve Avrupa dilleri ile ilişkili olduğu anlamını içerdiği görülüyor. Urartucanın da aslında bu alanda çok saf bir dil olmadığı, başka dillerle etkileşim yaşadığı, burada Hint ve Avrupa kökenli halklarında olduğu ve o halklarında bir takım sözcüklerinin Urartu’nun söz varlığına yerleştiği anlaşılıyor. Buradaki çalışmalarla bunlar daha anlaşılır hale gelebilir” dedi.

    “Yapacağımız kazılarla Kef Kalesi gizemini aydınlatmaya çalışacağız”

    Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kef Kalesi Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Erdal Polat ise “Bilindiği üzere Urartu Krallığı Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesinde hakimiyet kuran güçlü bir krallıktı. İkinci Rusa tahta oturduktan sonra bazı imar faaliyetlerinde bulundu ve Kef Kalesi de imar faaliyetlerinde bulunduğu alanlardan bir tanesidir. Şu an kazı yapıyoruz. Kazı çalışmalarında dolgu topraklarını aldıktan sonra fil ayaklarını oluşturan bazalt taşlarını ayağa kaldırma işlemleri gerçekleştiriliyor. Bunlarla beraber Adilcevaz Koruma Kurulunda yer alan ve üzerinde tanrı bezemelerinin yer almış olduğu bazı figürlü taşlar var. Bu figürlü taşlardan bir tanesi de kazı alanımızda bulunmaktadır. Arkeoloji bilindiği üzere geleceği tasarlamak için geçmişin gizemini aydınlatılması için bizlerde 50 yıl aradan sonra Kef Kalesi’nde kazı çalışmalarını başlattık. Yapacağımız kazılarla bu gizemi aydınlatmaya çalışacağız” şeklinde konuştu.

  • Bu hafta 6 film vizyonda

    Bu hafta 6 film vizyonda

    Türkiye’deki sinema salonlarında bu hafta 2’si yerli 6 film vizyona girdi.

    SIRADAKİ ŞARKI

    Sıradaki Şarkı, zamanda yolculuk yapabileceğini keşfedince, sevdiği adamı kurtarmaya çalışan bir kadının hikayesini konu ediyor. Laura ve Harrison, mükemmel bir ilişkiye sahip olan bir çiftir. İlişkilerinin ortak bir müzik sevgisi üzerine kurulması, onları birbirine daha çok bağlar. Ancak ölümcül bir kaza onların yollarının ayrılmasına neden olacaktır. Laura, Harrison ile birlikte yaptıkları mixtape’in onu zamanda geriye götürebileceğini keşfedince hayatının fırsatına sahip olduğunu anlar. Genç kadın, zamanda yolculuk yaparak hayatının aşkını kurtarmaya çalışır.

    LAAL SINGH CHADDHA

    Laal Singh Chadha, sıradan bir adamın sıra dışı hayat hikayesini konu ediyor. Laal, beraber yaşadığı bekar annesi ile arasında çok özel bir bağ bulunan bir adamdır. Çocukluğundan itibaren hayatının birçok evresinde türlü zorluklarla mücadele eden ve onların üstesinden gelmeyi başaran Laal, sevgisi ve masumiyeti ile hayat yolunda karşısına çıkan insanların kalbini kazanır. Laal, insanlara en olasılık dışı görünrn bir insanın bile çok özel bir hikayesini olabileceğini anlatıyor.

    MA-ŞER

    Ma-Şer, tez çalışmasını büyü üzerine yapan genç bir kadının yaşadıklarını konu ediyor. Üniversite öğrencisi olan Hande, tez çalışmasını sosyal antropolojinin tartışma konularından biri olan, “büyü” meselesi üzerine yapmaya karar verir. Ancak genç kadın tezini, çalışmasını uygulamaya koyarak farklılaştırmak ister. Bunun için de sahaftan çaldığı antika bir büyü kitabını kullanan Hande, kendisine büyü yapmaları için üç arkadaşı ile anlaşır. Ancak bu sırada işler pek de onun düşündüğü gibi gitmez. Kendilerini beklenmedik olayların içinde bulan Hande ve arkadaşları, korku dolu bir maceraya atılır.

    MASAL ŞATOSU: GİZEMLİ MİSAFİR

    Masal Şatosu: Gizemli Misafir, masal diyarının neşesini kazanmasını sağlamak için türlü maceralara atılan Neşe ve arkadaşlarının hikayesini konu ediyor. Neşe ve arkadaşları, büyük bir partinin hazırlığındadır. Onlar evi ışıl ışıl süslerken, davetsiz bir misafir kapılarını çalar. Ancak gelen çocuğu kimse tanımamaktadır. O, bir hata sonucu hafızası silinen, masal diyarından gelen bir prenstir. Masal diyarının neşesi olan prensin dünyada kaldığı her an masal diyarında mutsuzluğu hüküm sürmesine neden olur. Neşe ve arkadaşları, prensi ait olduğu yere göndermek ve masal diyarının neşesini kazanmasını sağlamak için bilmedikleri bir ortamda türlü maceralara atılır.

    AŞK VE SAVAŞ

    Ordudan döndükten sonra işsiz ve parasız kalan Emil, arkadaşının çalıştığı sette figüranlık yapmaya başlar. Bu sırada Fransız dansçı Milou ile tanışan Emil, genç kadına aşık olur. Milou da Emil’den etkilenmiştir ve çift romantik bir buluşma için sözleşir. Ancak Milou, Berlin’in batısında bulunan otelinden çıkıp sözleştikleri yere gitmek isterken, bir grup askerin sınırı kapattığını fark eder.1961 Berlin krizi çiftin arasına duvar örmüştür. Milou çaresizce Fransa’ya dönerken, Emil onu yeniden görebilmek için sahte bir kimlikle yönetmenlik yapar. Emil, Milou’yu Berlin’e getirmek için onun asistanlığını yaptığı Beatrice Moree’nin hayali olan Kleopatra filmini çekmeye karar verir. Ancak yaşananlardan habersiz olan Milou başkasıyla nişanlanmıştır. Artık aralarında Berlin Duvarı’ndan çok daha büyük engeller vardır.

    KORKU EVİ

    Korku Evi, geçmişte ailesini rahatsız eden kötülüklerin serbest kalmasına neden olan iki kız kardeşin hikayesini konu ediyor. İki genç kız kardeş, uzakta yaşayan teyzelerinin yanında yaşamaya gönderilir. Kardeşler eve geldiklerinde beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalır. Evde bulunan tüm aynaların üzeri kapatılmıştır. Yeni yaşamlarına alışmaya çalışan kardeşlerden küçük olan, kapısı kilitli tutulan bodrumda ne olduğunu merak etmeye başlar. Bir gün merakına yenik düşen kız, kapıyı açıp bodrumu dolaşmaya başlar. Burada da üzeri örtülmüş bir ayna vardır. Aynanın örtüsünü açan genç kız, farkında olmadan yıllar önce annesi ve teyzesini rahatsız eden kötülüklerin serbest kalmasına neden olur.
  • Yerebatan Sarnıcı’na turist akını

    Yerebatan Sarnıcı’na turist akını

    İstanbul’da Tarihi Yarımada’da yer alan Yerebatan Sarnıcı, 2017 yılında girdiği restorasyon çalışmaları sonrası yeniden ziyarete açıldı. Sarnıcı açıldığı günden bugüne binlerce kişi ziyaret etti. Yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan sarnıcın içerisinde yaşanan yoğunluk dikkat çekiyor. Bin 500 yılda en kapsamlı restorasyonu geçiren sarnıçta birçok yenilik göze çarparken, yapıda bulunan beton yol kaldırılarak yerine modern malzemelerle metal bir zemin yerleştirildi. Delikli metal zemin üzerinde yürüyen ziyaretçiler suyun görülebildiği platformda yürüyebiliyor.

    “Tüm yapılan restorasyonlar böyle olması gerekiyor”

    Yerebatan sarnıcını gezmek için İzmit’ten geldiğini ifade eden ziyaretçi Merve Acar, “Sarnıç çok güzel olmuş. Tüm yapılan restorasyonlar böyle olması gerekiyor. Daha önce gelmiştim ama bu halini görmek çok daha güzel. Burada denizanası eserleri var. Bu eserler beni oldukça etkiledi. Yapılan eserler sarnıca ayrı bir hava katmış” ifadelerini kullandı.

    “Beni en çok sütunlar ve el eseri etkiledi”

    Yerebatan sarnıcının restorasyon sonrası merak edip geldiğini belirten ziyaretçi Kübra Onur, “İçerisinin havası çok farklı. Beni en çok sütunların ağaçlara benzetilmesi ve ‘el’ eserinin zaman merhumuna benzetilmesi etkiledi. Daha önceki halini görmedim ama sosyal medya da birkaç fotoğrafına denk gelmiştim” şeklinde konuştu.

    “Yerebatan Sarnıcı oldukça etkileyiciydi”

    Kanada’dan geldiğini ifade eden ziyaretçi turist, “İstanbul’a tatil için geldim. Gelmişken Yerebatan Sarnıcı’nı gezmek istedim. Sarnıç oldukça etkileyiciydi. Işık gösterisini ve ışıklar sönünce herkesin tedirgin olmasını beğendim” diye konuştu.

    Yerebatan sarnıcının içerisinde gerçekleşen ışık şovundan etkilendiğini belirten bir diğer ziyaretçi Arın Madenli, “Yeni eklenen sanat eserleri ve sesler ile birlikte ışık gösterisini çok beğendim” dedi.

    Yerebatan Sarnıcı’nın tarihi

    Yerebatan Sarnıcı, su deposu olarak Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından 500’lü yılların ortalarında yaptırıldı. Bin 500 yıllık bir tarihi eser olan sarnıç 10 bin metrekare alanıyla dev bir yapı olarak göze çarpıyor. İçerisinde 336 adet mermer sütun kullanılarak yapılan sarnıç, Bizans sarayının o dönem su ihtiyacını karşılıyordu. Daha sonra da Topkapı Sarayı tarafından da sarnıç kullanıldı. 100 bin ton su depolama kapasitesine sahip olan sarnıç geçmiş dönemlerde birçok kez restorasyona uğramış.

    Restore edilen tarihi sarnıca giriş ücreti yerli ziyaretçi için 50 TL, yabancı ziyaretçi için 190 TL, öğrenci ve öğretmenler için ise 20 TL olarak belirlendi.

  • Zeytinli Rock Festivali yasaklandı

    Zeytinli Rock Festivali yasaklandı

    Balıkesir Burhaniye Kaymakamlığı, 17-21 Ağustos 2022 tarihlerinde yapılması planlanan ve biletleri günler öncesinden satışa çıkan Zeytinli Rock Festivali’ni yasakladı.

    Burhaniye Kaymakamı İlyas Memiş imzasıyla yayınlanan yasak kararında, “Vatandaşlarımız tarafından yapılan yoğun şikâyet ve yakınmalar göz önüne alınarak, kamu güvenliği ve sağlığı, toplumun huzuru, çevrenin korunması amacıyla uygun görülmemiştir” ifadeleri kullanıldı.

    Burhaniye Kaymakamı İlyas Memiş, etkinliği düzenleyecek olan Milyon Yapım Organizasyon Şirketi’nin başvurusuna şu yanıtı verdi:

    “İlgi dilekçeniz incelenmiş olup Milyon Yapım Organizasyon Firması olarak 17­21 Ağustos tarihlerinde İlçemiz Ali Çetinkaya Mahallesi 2554. Caddesi No: 41 adresinde bulunan alanda düzenlemeyi planladığınız Kamplı Zeytinli Rock Festivali talebiniz, daha önceki yıllarda yakın bölgede düzenlediğiniz Zeytinli Rock festivallerinde yaşanan güvenlik, asayiş, trafik, çevre sorunları, ortaya çıkan bu tür istenmeyen durumlar dolayısıyla vatandaşlarımız tarafından yapılan yoğun şikâyet ve yakınmalar göz önüne alınarak kamu güvenliği ve sağlığı, toplumun huzuru, çevrenin korunması amacıyla uygun görülmemiştir. Bilgilerinize rica ederim.”

    Müzik grupları ve sanatçılardan, yasak kararına tepki geldi:

    Mor ve Ötesi: Bu ülkenin fikri hür vicdanı hür gençleri, dünyadaki bütün akranlarının sahip olduğu her şeye fazlasıyla layıktır. bu yaz, yasakçılığın son yazıdır. birlikte şarkılar söyleye söyleye bu deli gömleğini yırtıp atacağız. müzik yasaklanamaz. #zeytinlirockfestivali

    Redd: Müziğe uygulanan tüm yasakları, gericiliği, bağnazlığı, sığındığı çapsız bahaneleri, büründüğü takiyeciliği her daim Reddettik! ve devam edeceğiz. 20 yıldır gençliğimize gölge etmiş, bu “kötü, vasat” zihniyet yakında son bulacak. O gün daha büyük festivaller yapacağız.

    Moğollar: Engellenmeye çalışılan bir festival değil, memleket gençliğinin özgürlüğü ve tercih hakkıdır. O zaman bugün daha yüksek sesle; Bİ’ ŞEY YAPMALI!

    Ceylan Ertem: #FestivalimeDokunma. Ona dokunma, buna dokunma diye diye ömrümüz geçiyor. Gerçekten içler acısı…

  • 600 yıllık caminin restorasyonunda tarihi kalıntılara rastlandı

    600 yıllık caminin restorasyonunda tarihi kalıntılara rastlandı

    Cami çevresinde Hacıemiroğulları Beyliği dönemine ışık tutacak 600 yıllık mimari kalıntılar ve medrese olduğu tespit edilen yapı ortaya çıktı.

    Ordu Büyükşehir Belediyesi, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokolle Eskipazar kazısında 3 ay süreyle çalıştırmak üzere kazıya başlayan 19 kişilik ekip, Anadolu’nun tarihine ışık tutacak eserleri ortaya çıkardı. Bölgede camiden bağımsız, farklı bir yapıya ait olduğu tespit edilen bir duvar kalıntısı ve caminin avlusundaki mezarlık alanında medrese olduğu tespit edilen yapı bulundu. Daha önce iki tarihi hamamın restore edildiği bölgenin 600 yıl önce tarihi camii, hamamlar ve medresesiyle bir eğitim merkezi olduğu düşünülüyor.

    Restorasyon kapsamında ortaya çıkan mimari yapıların açığa çıkarılması üzerine restorasyon projesi revize edildi. Restorasyon ve arkeolojik kazı çalışması birlikte yürütülecek.

  • Diyarbakır’da 330’lu yıllara ait “Amfora” bulundu

    Diyarbakır’da 330’lu yıllara ait “Amfora” bulundu

    Büyükşehir Belediyesi, çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan merkez Sur ilçesindeki Diyarbakır Surlarının eski ihtişamına kavuşması için “Surlarda Diriliş” mottosuyla başlattığı restorasyon çalışmaları sürüyor.

    Diyarbakır Müze Müdürlüğü ile birlikte yapılan çalışma çerçevesinde arkeolojik kazılarda, yapılış şekli ve üzerindeki motiflerden yola çıkarak milattan sonra 330’lu yıllara tarihlenen 1700 yıllık amfora (bir tür testi) gün yüzüne çıkarıldı. Bölgede ilk kez görüldüğü için önem arz eden zeytinyağı veya şarap taşımacılığında kullanılan sivri dipli amforanın Geç Roma-Erken Bizans Dönemi’ne ait olduğu değerlendiriliyor.

    İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı KUDEB Şube Müdürlüğüne bağlı arkeolog Süleyman Karakaş, amforanın bölgeye ticari yollarla geldiğini düşündüklerini söyledi. 5’inci etap sur restorasyon çalışmaları dahilinde 71 ve 72 nolu burçlar arasında kazı çalışmalarının devam ettiğini belirten Karakaş, “Çalışmalarda birden fazla mimari yapıya rastladık. Buradaki asıl amacımız sur duvar izlerini çıkarmaktı ancak yaptığımız kazı çalışmalarında payandalara, kavisli mimari yapılara, mekanlara, döşemelere rastladık” dedi.

    Karakaş, “Taş döşemelerin olduğu bölgede kazı yaparken, geç Roma ve Bizans dönemine ait olduğunu düşündüğümüz, bölgemizde daha önce hiç görülmeyen amforaya rastladık. Amfora kelime anlamı olarak çift kulplu testi anlamına gelmektedir. Zeytinyağı, şarap ve benzeri sıvı ürünlerin saklanması, uzun süre korunması amacıyla yapılan bir malzemedir. Bölgemizde ise ticari yollarla geldiğini düşünüyoruz. Kazı çalışmalarımıza titizlikle devam etmekteyiz” şeklinde konuştu.

    Yaklaşık yüzde 80 bütünlüğünü koruyan eser, Müze Müdürlüğüne teslim edildi.