Kategori: Kültür Sanat

  • Sinema salonlarına 15 milyonluk destek

    Sinema salonlarına 15 milyonluk destek

    Kültür ve Turizm Bakanlığının, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sebebiyle ayakta durmakta zorlanan sinema salonlarına vereceği 15 milyonluk destek paketi, memnuniyetle karşılandı.

    Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) Genel Sekreteri Fevzi Genç, sinema salonlarına verilecek desteğe ve sektörün sorunlarına ilişkin, açıklamada bulundu.

    Genç, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un, özel sektör geçmişi olması dolayısıyla sektörün sorunlarını hızlı anlayarak pratik çözümler sağladığını dile getirdi ve Ersoy’a destekleri için teşekkür etti.

    Sinema salonlarının, sektörün talebiyle kapandığını belirten Genç, “Kasım ayındaki bu son kapanma bizim isteğimiz üzerine oldu. Sinema salonlarının yüzde 95’ini temsil ediyoruz. Bir taraftan yapımcılar riske girmeyerek film yayınlamadı, diğer taraftan da AVM ve mülk sahipleri kira talep etti. Sinema salonlarının derdi büyüdü. Büyük zincir sinema salonlarının derdi daha da büyük, küçük salon işletmecilerin de derdi farklı. Herkes sinema yapmak ve evine ekmek götürme derdinde.” dedi.

    Bakan Ersoy ile yaptıkları toplantıda, sinemanın kültürel öneminin büyük olduğunu ancak yakında sinemasız şehirlerin daha da artacağını ve sinemaların kapanması durumunda tekrar salon açmanın maliyetinin fazla olacağını aktardıklarını belirten Genç, “Sinema salonlarına aktarılacak destek, küçük sinema salonlarına verilecek. Bu sadece hibe olarak değil, Bakanlığın ‘Yerli Film Gösterim Desteği’ halihazırda vardı. Bu mekanizma kullanılacak ve oradaki fonu ciddi miktarda artırdılar. Sinemalarımıza bu destek, can suyu olacak.” ifadelerini kullandı.

    Genç, büyük zincir sinema salonlarının, küçük esnaf sinema salonlarının korunması için öncelik ve hoşgörü gösterdiklerini ancak tüm sinema salonu işletmecilerinin durumunun şu an üzüntü verici olduğunu kaydetti.

    “Yerli yapımcılar sinema salonlarını hayal kırıklığına uğrattı”

    Bu süreçte en büyük sıkıntılarının gösterecek film bulamamak olduğunu dile getiren Genç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Yerli yapımlar’ ve ‘global filmler’ olarak iki kaynağımız var. Yerli yapımda Türkiye, Avrupa lideri. Biletlerin yüzde 65’i yerli film gösteriminden karşılanıyor. Avrupa’da lideriz bu konuda. Türk yerli yapımcılar, bu yüzde 65’lik pazar payına sahip olmakla hareket etmediler, çok cesaretsiz davrandılar. Biraz daha risk alıp, zararları göze alıp sektörü dinamik tutabilirlerdi. Biz her şeyi göze alıp açtık salonları ağustosta. Yerli yapımcılar bu basireti göstermediği gibi ellerindeki filmleri dijital ortamlara sattı. Bu tutum, sinema salonlarını hayal kırıklığına uğrattı. Amerika da filmlerin vizyon tarihini öteledi ve hepten filmsiz kaldık.”

    Fevzi Genç, 31 Aralık’a kadar sinema salonlarının kapalı olacağını, 2021 yılının başında Bakan Ersoy ile değerlendirme toplantısı yapacaklarını, salgının gidişatı, Avrupa ülkelerinin tavrı ve yapımcıların tutumunu masaya yatıracaklarını söyledi.

    “Yapımcılar dijital platforma film yaparak geçineceklerini çok düşünmesinler”

    Mart ayına kadar kapalı kalmak gibi bir “B planı” yaptıklarını dile getiren Genç, yapımcıların, elini taşın altına koyması ve destek paketinin getireceği olumlu katkı ile ocakta salonları tekrar sinemaseverlere açmayı umut ettiklerini belirtti.

    Genç, “Gönlümüz sinema salonları hep açık olsun. Tedbirlerle beraber sinema hayatımızdan çıkmasın. Üyelerimiz bu işin sevdalıları. Keşke biraz daha beraber hareket edebilseydik yapımcılarla. Sinema salonları hepten kapandığında yapımcılar dijital platforma film yaparak geçineceklerini de çok düşünmesinler. Sinemaların herkes için yaşaması lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

    Anadolu’daki küçük sinemalara destek olunacak

    Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un geçen hafta açıkladığı, “Yerli Film Gösterim Desteği” adı altında sinema salonlarına sunulacak 15 milyonluk destek paketiyle, Anadolu’da bir veya 2 salonu olan işletmelere kaynak aktarımı sağlanacak.

    Salgından en çok etkilenen sektörlerden olan sinema salonları, Kovid-19’un patlak vermesiyle martta kapanmış ve haziran-ağustos arasında kademeli açılmıştı. Ancak kasım itibarıyla sinema salonlarının tamamı ortak kapanma kararı almıştı. Özellikle Anadolu’da sinemayı yaşatmak isteyenler, yerli yapımcıların filmleri vizyona koymak istememeleri sonrasında tamamen seyircisiz kalmıştı.

  • Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binası, açılışa hazır

    Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binası, açılışa hazır

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3 Aralık’ta açılacak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) yeni binasında son hazırlıklar yapılıyor. CSO Şefi Cemi’i Can Deliorman, “Bu konser salonu Ankara ile bütünleşecek bir ikonik yapı” derken, açılış konseri için Türkiye’ye gelen dünyaca ünlü soprano Angela Gheorghiu da orkestra ile ilk provasını yaptı.

    Dünyanın en büyük konser salonlarından birisi olacak yeni CSO binasında, toplam 2023 koltuk kapasiteli Büyük Salon ve 500 koltuk kapasiteli Mavi Salon, kültür ve sanat tutkunlarının yeni adresi olacak. 23 yıl önce temeli atılan ve senelerdir inşaatı tamamlanamayan CSO binasının yapımı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatları, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un çalışmalarıyla hız kazandı ve 194 senelik geçmişi bulunan orkestra yeni binasına kavuştu. 83 milyon avroya mal olan yeni müzik kampüsünün içinde CSO’nun tarihi binası da bulunuyor. Başkent’in merkezinde Ankara Kalesi ve Anıtkabir’in görüş ekseninde yer alan kampüs, dünyanın dört bir yanından en saygın orkestraları ve solistleri ağırlayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılacak açılışa saatler kala binada son hazırlıklar sürüyor. Covid-19 salgını nedeniyle yoğun önlemlerin alınacağı açılış programına sınırlı sayıda dinleyici HES koduyla kabul edilecek.

    ŞEF DELİORMAN: SALONUN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ AKUSTİĞİ

    Yuvarlak yapıdaki büyük salonun doğal akustiğine dikkat çeken CSO Şefi Cemi’i Can Deliorman, “Bu salonun en büyük özelliği akustik olarak bir senfoni orkestrasına ev sahipliği yapabilecek olması. Yani bir solist, bir grup, bir oda müziği topluluğu, bir koro bu salona geldiğinde hiç mikrofon kullanmadan, 2 bin kişinin üzerinde dinleyiciye, bu kadar büyük bir hacimde, büyük bir müzik şöleni yaşatacak. Yani salonun en büyük özelliği akustiği. Bu konser salonu aslına bakarsanız Ankara ile bütünleşecek bir ikonik yapı. Bu ne demek? Konser salonları büyük metropollerde şehirlerle özdeşleşirler. Berlin’de gördüğümüz gibi Berlin Filarmoni Salonu, Sidney’de gördüğümüz gibi Opera Salonu, Hamburg’da gördüğümüz gibi Elbphilharmonie Salonu, bunlar o şehirlerle özdeşen ikonik binalar. Dolayısıyla bu binanın da iç ve dış olarak çok özel bir mimari yapısı var. Ankara’yı, Türkiye’yi temsil edecek bir yapı olduğunu düşünüyorum. Hem iç mekanlarıyla hem dış mekanlarıyla bir kültür sanat adası olarak, bir müzik adası olarak dizayn edildi. 3 salonumuzda da, dış mekanlarda da Ankaralı dinleyiciye çok çeşitli güzel içerikler sunacağımızı düşünüyorum. Bizim için korkunç bir mutluluk burada olmak. Böyle uluslararası çapta bir eve sahip olmak, burada dünya yıldızlarını ağırlayacak olmak, burada müzik üretecek olmak bizim en büyük motivasyonumuz şu anda” diye konuştu.

    SOPRANO GHEORGHIU PROVA YAPTI

    Yeni CSO binası, dünyaca ünlü soprano Angela Gheorghiu ve dünyanın en iyi piyano ikilileri arasında gösterilen Güher ve Süher Pekinel kardeşleri 3 ve 4 Aralık’ta Şef Deliorman yönetimindeki konserde ağırlayacak. Ünlü soprano Angela Gheorghiu, açılış programı öncesi CSO ile birlikte ilk provasını yaptı. Gheorghiu’nun provası görüntülendi.

  • Yılın en iyi makale ödülü Türkiye’ye geldi

    Yılın en iyi makale ödülü Türkiye’ye geldi

    Akademik alanda dünyanın en prestijli kuruluşlarından biri olan OR Society tarafından yılın en önemli araştırmalarına verilen ödülün sahibi, bu kez Türk akademisyenler oldu. Tarihte ilk kez Türkiye’ye ödülü getiren araştırmanın konusu ise karbon salınımı.

    İngiltere merkezli, 70 yıldır yayın hayatında olan Journal of the OR Society dergisi tarafından alanındaki en iyi çalışmalara verilen ödülün sahibi, Türk araştırma grubu oldu. Bahçeşehir Üniversitesi’nin yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK destekli ‘Karbon Kısıtlı Ortamda Elektrik Üreten Bir Firma İçin Riskten Kaçınan Yatırım Stratejileri’ isimli araştırma, yılın en iyi makalesi seçilerek ödüle layık görüldü. Türkiye’ye akademik alanda başarıyı getiren ödülün sahipleri ise Prof. Dr. Semra Ağralı ile Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Öğretim Üyelerinden Dr. Ethem Çanakoğlu ve Dr. Esra Adıyeke oldu. Araştırmada, küresel ısınmaya karşı alınabilecek önlemlerden biri olan karbon piyasasına dair araştırmalar ve değerlendirmeler yer aldı.

    “KARBON SALINIMI İÇİN ALTERNATİFLER SUNMAK ÖDÜLÜ GETİRDİ”

    Çalışmada küresel ısınma merkezli araştırmalar yaptıklarını belirten Dr. Ethem Çanakoğlu, karbon piyasasında yatırım yapmakta olan bir elektrik firmasının alacağı kararların sonuçlarını değerlendirdiklerini söyledi.

    Çanakoğlu, “Bu çalışmada amacımız, karbon salınımını azaltma yöntemlerini sunmak. Çalışmada Türkiye elektrik piyasası verileri kullanılarak karbon kısıtlamaları getirilmesi durumunda yeni yatırım yapacak firmaların temiz enerji alternatiflerine yönelimlerinin ne boyutta olacağını araştırdık. Sonuç olarak karbon kısıtlama uygulamalarının ve firmaların risk algısının yenilenebilir enerjiye yatırım kararlarında etkili olduğu ve sıkı karbon politikaları ile firmaların risklerini artırmadan yenilenebilir enerjiye geçiş alternatiflerinin mümkün olduğunu gösterdik. Küresel ısınmanın geleceğin en önemli sorunu olacağı göz önüne alınacak olursa, akademinin bu sorunun olası etkileri ve çözümleri üzerine pratik yaklaşımlara da araştırmalarında yer vermesine gerek duyulmaktadır. Bu çalışmaya verilen ödül de özellikle böyle önemli bir soruna yöneylem yaklaşımları ile çözüm arandığı için verildi” dedi.

    “ÖDÜLÜ ONLİNE OLARAK ALDIK”

    Verilen ödülün önemi hakkında konuşan Dr. Ethem Çanakoğlu şunları söyledi:

    “Bazen bir çalışma yıllarca sürebilmektedir. Çalışmanın sonuçlarının yüksek prestijli dergilerde yayınlanması ve akademik dünya tarafından takdir görmesi başlı başına mutluluk verici olsa da sonunda böyle bir ödül ile çalışmanın değer bulması ayrıca tarifsiz bir kıvanç kaynağı. Ödülün Sir Charles Goodeve adını taşıyor olması gurur verici. Alanın kurucularının izinde gidiyor olmak ve köklerini onların attığı yöntemleri günümüz problemlerinin çözümleri için uygulamak ve sonucunda da onların adına verilmiş bir madalya ile ödüllendirilmiş olmaktan çok mutluyum. Karbon salınımı ile ilgili bir çalışmanın sonucunda bu ödülü kazanmış olmak, küresel ısınmanın günümüzün en önemli sorunu olduğu bir dünyada çok anlamlıdır. Bu ödül normalde her yıl düzenlenen OR konferansında anons edilirken, bu sene ise online olarak duyurulmak zorunda kalındı. Ödülü aldığımız yıl konferansta bulunamamak da pandeminin getirdiği bir diğer şanssızlık oldu.”

    “KARBON EMİSYONUNUN SINIRLANDIRILMASI BEKLENMEKTE”

    Ödülün bir diğer sahibi olan BAU Endüstri Mühendisliği Bölümü Dr. Esra Adıyeke ise, “Biz bu araştırmada küresel bir sorun olan iklim değişikliğine yol açan sebepler arasında önemli paya sahip olduğu bilinen karbon salınımını azaltmaya yönelik üretim ve yatırım planlaması modelleri geliştirdik. Ele aldığımız problemde elektrik üretimi faaliyetleri sonucu açığa çıkan karbon gazını azaltacak teknoloji, yakıt ve üretim kapasitesi seçimlerini muhtelif fiyat belirsizlikleri altında modelledik. Bu belirsizlikler arasında yalnızca ürün ve yakıt fiyatlarını değil, aynı zamanda karbon fiyatlarını da göz önünde bulundurduk. Model böylelikle ilgili taraflara çeşitli piyasa risklerine karşı dayanıklı faaliyet planları oluşturmada yardımcı olabilecek bir karar desteği verebilmekte. Şuan Türkiye’de sosyal sorumluluk esasına dayalı bir Gönüllü Karbon Piyasası işler halde ve önümüzdeki yıllarda ülkemizin emisyon ticareti piyasalarına dahil olması yönünde hazırlıklar yapılmakta. Bu da gelecek yıllarda yasal zorunluluk olarak karbon emisyonunun sınırlandırılması anlamına geliyor. Dolayısıyla modellerin karbon kısıtlı çerçevede geliştirilmiş olması paydaşlara gelecek yıllardaki süreçlerle ilgili şimdiden bilgi sağlaması açısından önem arz etmektedir” diye konuştu.

  • Ordu’da 2 bin 100 yıllık büst ve masklar bulundu

    Ordu’da 2 bin 100 yıllık büst ve masklar bulundu

    Karadeniz’in arkeolojik kazı alanlarından Ordu Kurul Kalesi’nde, 2 bin 100 yıllık olduğu tahmin edilen 20’den fazla büst ve mask bulundu.

    Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne aday olan, mülkiyeti Ordu Büyükşehir Belediyesine ait ve Karadeniz Bölgesi’nin ilk bilimsel arkeolojik kazısı olma unvanına sahip 2 bin 300 yıllık Kurul Kalesi’nde tarih gün yüzüne çıkarılıyor.

    Kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Ordu Büyükşehir Belediyesinin destekleri, Ordu Müze Müdürlüğünün başkanlığı ve Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt’un bilimsel danışmanlığında yürütülüyor.

    Tahtında oturan ilk ana tanrıça Kybele heykelinin 2016’da bulunmasının ardından Karadeniz ve Anadolu arkeolojisi için önemli merkezlerden biri haline gelen Ordu Kurul Kalesi, bu yıl 12 aylık kazı statüsü kazandı.

    Kalenin kuzey terasında bu yıl yürütülen kazılarda açığa çıkarılan bir yapı içerisindeki kült odasında, pişmiş topraktan yapılmış çeşitli tiplerde 20’den fazla tanrı Dionysos ve Satyr büst ve maskları bulundu. Pişmiş toprak büst ve maskların kült ritüelinin bir uygulaması olarak bilinçli şekilde kırılarak bu alana atıldıkları tespit edildi.

    10 yıllık kazılarda çok sayıda tarihi eser bulundu

    Ordu Kurul Kalesi’ndeki kazılarda ortaya çıkarılan arkeolojik veriler, bölgenin önemli bir çekim merkezi haline gelmesini sağladı.

    2010’da başlanan kazılarda, en önemli tarihi eser olarak; tahtında oturan, 200 kilo ağırlığında 1 metre boyundaki 2 bin 100 yıllık ana tanrıça Kybele heykelinin yanı sıra bereket tanrıları Dionyss ve Pan heykeli ve hayvan biçimli dini kap olan Riton bulundu. Birinci derece arkeolojik sit alanı olan kaledeki çalışmalarda şu ana kadar yaklaşık 2 bin parça tarihi eser ile 300 basamaklı dehliz merdiven, milattan önceki dönemlere ait pişmiş topraktan çatı kiremitler, duvar örgüsü seramik parçaları bulundu.

  • Azmiyle örnek yazara Büyükşehir’den ikinci jest

    Azmiyle örnek yazara Büyükşehir’den ikinci jest

    Bursa’da yaşayan ve ‘friedreich ataksi’ hastası olan Yazar Sevda Gündüz, ilk kitabı ‘Benim Hikayem’in ardından ikinci kitabı Hicran’ı da Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla yayınladı. Büyükşehir Belediye Başkanı Aliur Aktaş, azmiyle örnek teşkil eden Sevda Gündüz’ün Hiçran isimli yeni kitabının ‘Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen’ tanıtım toplantısına katıldı.

    Bursa’nın Yıldırım İlçesi Şükraniye Mahallesi’nde sağlıklı bir çocukluk yaşarken 15-16 yaşlarında yakalandığı genetik friedreich ataksi hastalığı nedeniyle yürüme ve konuşma bozukluğu yüzünden bir anlamda yatağa mahkum olan 37 yaşındaki Sevda Gündüz, azim ve gayreti ile herkese örnek oluyor. Kendisiyle aynı hastalığı yaşayan 2 ablası ile aynı odada günlerini geçiren Sevda Gündüz, duygularını aktardığı ‘Benim Hikayem’ adını verdiği ilk kitabını Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla bastırmıştı. Şimdi de Allah aşkını anlattığı kurgu romanı ‘Hicran’ı tamamlayan Sevda Gündüz’e en büyük destek yine Büyükşehir Belediyesi’nden geldi. Azmiyle herkese örnek olan Yazar Gündüz’ün ikinci kitabı olan Hicran’ın tanıtımı, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın da katıldığı toplantıyla Tayyare Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantıda, AK Parti İl Başkan Yardımcısı Gökay Bilir ve AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Ufuk Cömez de yer aldı.

    Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, yaptığı açıklamada, “Sevda kardeşimizi ziyaretimde, ilk kitabı ‘Benim Hikayem’i görmüştüm. Kendisiyle güzel bir sohbetimiz oldu. İkinci kitabını da Büyükşehir Belediyesi olarak yayınlama sözü vermiştik. Şimdi ikinci kitabının tanıtımını yapmanın gururunu yaşıyoruz. Kalemine, gönlüne sağlık Sevda kardeşim” dedi. Edebiyat, kültür ve sanatın hayatı güzelleştirdiğini, ruhu dinlendirdiğini, gönlü ferahlattığını belirten Başkan Aktaş, “Sevdiğim güzel bir söz var: Her insan bir hayat yaşar, okuyan insan ise birçok hayat yaşar. Okumak; dünyaya bakışımızı zenginleştirir, ufkumuzu enginleştirir. Dünyanın yoruculuğundan ve bunaltıcılığından kurtulmak için kitapların gizemli dünyasına kaçmak gerekiyor” diye konuştu. Yazar Cemil Meriç’in ifade ettiği gibi kitapların güvenilecek bir liman olduğunu yineleyen Başkan Aktaş, “Kitap; kültür aktarımında, medeniyet inşasında en temel unsurdur. Bu sebeple yeni kütüphaneler ile Bursamızı süslüyoruz. Geleceğimizi inşa edecek gençler, kitap ve kütüphaneden mahrum kalmayacaklar. Sevda kardeşimiz gibi nice yazar, buralardan yetişecek” şeklinde konuştu. Başkan Aktaş, Yazar Sevda Gündüz’ün ikinci kitabının da hayırlı olması dileğinde bulundu.

    Hicran isimli kitabın yazarı Sevda Gündüz ise başta Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş olmak üzere ‘kitaplarının yayınlanmasında’ kendisine yardımcı olan yetkililere teşekkür etti. İlk kitabı Benim Hikayem’i ibret, ikinci kitabı Hicran’ı da örnek olsun diye çıkardığını belirten Gündüz, üçüncü kitabının gençler için ışık olması dileğinde bulundu.

    Toplantının ardından Yazar Sevda Gündüz, yeni kitabı Hicran’ı ‘Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Yardımcısı Gökay Bilir, AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Ufuk Cömez ve BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç için’ imzaladı.

  • 24. İstanbul Tiyatro Festivali güncellenen programıyla devam ediyor

    24. İstanbul Tiyatro Festivali güncellenen programıyla devam ediyor

    24. İstanbul Tiyatro Festivali’nin fiziki gösterilerinin programı yeni koronavirüs tedbirleri sebebiyle güncellendi.

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Opet ve Tüpraş sponsorluğunda düzenlenen 24. İstanbul Tiyatro Festivali, hem fiziki hem de çevrimiçi performanslarla izleyiciyle buluşmaya devam ediyor.

    Fiziki performanslar yeni koronavirüs tedbirleri sebebiyle güncellenen tarih ve saatlerde mekanlarda gerçekleşirken, online.iksv.org adresinden takip edilebilen çevrimiçi programın gösterim tarihi 14 Aralık’a kadar uzatıldı.

    Festival kapsamında izleyiciyle buluşacak İfigenya, Kısa Oyunlar / Mekânlar 3 oyunları ve İyi ki Yapmışım belgeseli tedbirler nedeniyle iptal edildi.

     Festivalde bu hafta

    24. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, “Ben Anadolu” 23 ve 24 Kasım’da Zorlu PSM Drama Sahnesi’nde, 28 Kasım’da ise Caddebostan Kültür Merkezi’nde izleyiciyle buluşacak.

    “Fahrenheit 451” 23 Kasım’da Fişekhane Ana Sahne’de seyirci karşısına çıkarken, “Dublörün Hikayesi” 24 ve 25 Kasım’da Moda Sahnesi’nde oynayacak.

    “Gomidas” 27 Kasım’da Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde, “Ne Düşündüğünü Biliyorum” ise 28, 29 Kasım’da Yapı Kredi bomontiada 4. Kat’ta sanatseverlerin karşısına çıkacak.

    “Unutmak Bir Hatırlama Projesi” 28 ve 29 Kasım’da İstiklal Caddesi’ne, “Feramuz Pis!” 29 Kasım’da Fişekhane Ana Sahne’ye konuk olacak.

    Festival programının tamamına ve oyunlarla ilgili ayrıntılı bilgiye https://tiyatro.iksv.org/tr/program adresinden ulaşılabilir.

    Bu yılki programında pandemiden olumsuz etkilenen yerli topluluklara geniş yer veren festivalin mekanlarda alınan tedbirleri ve “COVID-19 Etkinlik Rehberi” ise tiyatro.iksv.org/tr/onemli-bilgiler adresinde görülebilir.

    24. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Öğrenme ve Gelişim Programı kapsamında gerçekleştirilecek paneller, atölye çalışmaları, söyleşiler, okuma tiyatroları gibi ücretsiz yan etkinliklerin ayrıntılı programı için https://tiyatro.iksv.org/tr/ogrenme-ve-gelisim-programi adresi ziyaret edilebilir.​​​​​​​

  • Bursa Büyükşehir’de kültür sanat lansmanı

    Bursa Büyükşehir’de kültür sanat lansmanı

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2020-2021 kültür ve sanat etkinliklerine ilişkin tanıtım toplantısı düzenledi.

    Aktaş, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki toplantıda, hayata geçirdikleri kültür sanat faaliyetlerinin yanı sıra gelecek dönemde yapılacak çalışmalar hakkında bilgi verdi.

    Tiyatrodan sinemaya, konserlerden festivallere, söyleşilerden sergilere kadar geniş bir yelpazedeki kültür sanat faaliyetlerini, hazırlanan tanıtım videoları eşliğinde katılımcılarla paylaşan Aktaş, Bursa halkına hak ettikleri hizmeti en iyi şekilde sağlayabilmek için yoğun çaba harcadıklarını kaydetti.

    Aktaş, şöyle konuştu:

    “Özellikle kültür ve sanat faaliyetlerinin bizler için nefes almak kadar elzem bir ihtiyaç olduğunun farkındayız. Bu nedenle kültür ve sanat faaliyetlerini hiçbir zaman ikinci plana atmadık, atamayız. Halkımızın etkinlikler için toplanamadığı dönemde kültür ve sanat faaliyetlerimizi şehrin tamamına yaydık. Tiyatrodan söyleşiye, konserlerden dijital etkinliklere kadar birçok farklı alanda etkinlik gerçekleştirdik. Bu etkinlikleri gerçekleştirirken her kesime hitap eden ve devamlılığı olan projeler olması için çalıştık. Çünkü biz, Bursa’yı bir gün bile kültür ve sanattan mahrum bırakmayacağımıza söz verdik.”

    Dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecine rağmen kültür sanat etkinliklerini kesintisiz bir şekilde sürdürdüklerini dile getiren Aktaş, “Şüphesiz hepimiz için zor bir yıl oluyor. Bu zorlu süreçte vazifemizi hakkıyla yerine getirebilmek için çalışıyoruz. Geçen yıl bu zamanlar yaptığımız toplantıyla 2020 yılının proje takvimini hazırlamıştık. Senenin başında her şey çok güzel başlamıştı mart ayında ülkemizde ilk vaka görülene kadar. İlk vakanın görülmesiyle birlikte kırmızı alarm verildi. Vatandaşlarımızın sağlığı konusunda Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak oldukça hassas davrandık ve gereken bütün önlemleri aldık. Her ne kadar pandeminin gölgesi altında kalsa da bu süreçte değerli işler yaptığımızı düşünüyorum. Bu süreçte halkımızı yalnız bırakmamak için birçok etkinliği dijitale taşıdık.” ifadelerini kullandı.

    Aktaş, geçen dönem hayata geçirilen ve önümüzdeki dönem için planlanan kültür sanat çalışmalarını anlatarak, “İnanın anlattıklarım buz dağının görünen kısmı. Burada anlatmaya vaktimizin yetmeyeceği kadar sayısız projemiz var. Bizim felsefemiz, nitelikli, ulaşılabilir, kalıcı ve kapsayıcı işleri hayata geçirmektir. Bu felsefe doğrultusunda oluşturduğumuz politika ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bursa’nın her karışına ulaşarak toplumun bütün kesimine hitap eden çalışmalar gerçekleştiriyoruz.” diye konuştu.

  • Osmanlı mirası İshak Paşa Sarayı 105 bin turist ağırladı

    Osmanlı mirası İshak Paşa Sarayı 105 bin turist ağırladı

    Osmanlı mimarisinin Anadolu’daki seçkin örneklerinden olan ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri dolayısıyla 2,5 ay ziyarete kapalı kalan tarihi İshak Paşa Sarayı, 105 bin turisti ağırladı.

    Doğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli Osmanlı eserleri arasında bulunan Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesindeki tarihi İshak Paşa Sarayı, mimarisi, tarihi ve görkemli yapısıyla her yıl on binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor.

    Lale Devri’nde inşa edilen ecdat yadigarı saray, tarihi, mimari yapısı, konumunun yanı sıra sarp kayalıklar arasındaki bir tepede yer alan kartal yuvası görünümüyle de dikkati çekiyor.

    “Medeniyetler geçidi” olarak adlandırılan bölgede ilçe merkezine 7 kilometre uzaktaki 1900 rakımlı tepeye kurulu ve UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde de yer alan İshak Paşa Sarayı, yılın dört mevsimi yurt içi ve dışından gelen turistlerce ziyaret ediliyor.

    Bünyesindeki 116 oda, türbe, cami, surlar, iç ve dış avlular, divan ile harem salonlarının yanı sıra heybetiyle bölgeye önemli oranda gelir gelmesini de sağlayan İshak Paşa Sarayı, Kovid-19 salgını nedeniyle mart ayının ortalarından haziran ayının başlarına kadar 2,5 ay ziyaretçilerini ağırlayamadı.

    Kovid-19 ile mücadele çerçevesinde normalleşmenin başladığı haziran ayında yeniden ziyaretçilerine kapılarını açan tarihi saray, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilere göre 27 bin 169 turistle en çok ağustos ayında ziyaret edildi.

    Her mevsim doğanın renk değiştirmesiyle ortaya çıkan farklı görkemiyle ziyaretçilerini büyüleyen İshak Paşa Sarayı, ocak ayından bugüne kadar yerli ve yabancı 105 bin turisti ağırladı.

    Kovid-19 tedbirleri kapsamında maske ve sosyal mesafe kuralına dikkat edilerek ziyaretçi kabul edilen saray, sonbaharda da ziyaretçi akınına uğruyor.

    “Her şeyiyle insanı çok etkiliyor”

    Saraya gezmeye gelen ziyaretçilerden Meryem Yazıcı, İshak Paşa Sarayı’nı ziyaret etmek için arkadaşlarıyla Hakkari’den Doğubayazıt’a geldiklerini söyledi.

    Tarihi yapıyı ilk defa gördüğünü ve manzara karşısında büyülendiğini dile getiren Yazıcı, “Uzun bir süredir İshak Paşa Sarayı’na gelmeyi düşünüyorduk. Merak edip buraya geldik ve çok hoşumuza gitti. Dünyada ilk kalorifer sisteminin burada olduğunu az önce öğrendim. Tarihi dokusu ve her şeyiyle insanı çok etkiliyor. Bu saray insanı kendine hayran bırakan yapılardan birisidir.” diye konuştu.

    Ali Haydar Sertel de İshak Paşa Sarayı ve Ağrı Dağı’nı görüp fotoğraf çektirdiği için mutlu olduklarını belirterek, “Arkadaşlarımızla hafta sonu günü birlik bir Doğubayazıt turu yapalım dedik. Uzun zamandır İshak Paşa Sarayı’nı görmek istiyorduk. Doğubayazıt’a giriş yaptıktan sonra İshak Paşa Sarayı görkemiyle bizi karşıladı. Sarayın içini gezdik. Birkaç yüzyıl önce yapılmasına rağmen gayet güzel bir saray ve çok etkilendim.” ifadesini kullandı.

  • Galata Kulesi merdivenlere 3 boyutlu resmedildi

    Galata Kulesi merdivenlere 3 boyutlu resmedildi

    Galata Kulesi’nin üç boyutlu figürü Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi’ndeki merdivenlere resmedildi. Merdivenleri sanat eserine dönüştüren çizimin, fotoğraf tutkunlarının ilgisini çekmesi bekleniyor.

    Beyoğlu Belediyesi tarafından ilçenin farklı noktalarında bulunan merdivenleri güzelleştirmek amacıyla üniversitelerle iş birliği yapılarak başlatılan çalışmalara bir yenisi daha eklendi. İstanbul Galata Üniversitesi iş birliğiyle, Galata Kulesi’nin üç boyutlu figürü Ukraynalı ünlü sokak sanatçısı Alex Maksiov ve üniversiteli öğrenciler tarafından üniversitenin yanında bulunan merdivenlere resmedildi. Renkli görüntülere sahne olan çalışmanın tamamlanmasıyla birlikte merdivenler yeniden vatandaşların kullanımına açıldı. Merdivenlere resmedilen Hezârfen Ahmed Çelebi de dikkat çeken detaylar arasında yer aldı.

    BEYOĞLU TARİH, KÜLTÜR VE SANAT ŞEHRİ

    Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, bugünün kendileri için çok anlamlı olduğuna dikkat çekerek, “Beyoğlu’nun tarihi kimliğine vurgu yapan sanat ve kültür yönüne vurgu yapan bir programda bir aradayız. Çok anlamlı çünkü Beyoğlu bir tarih, kültür ve sanat şehri. Yeni trendiyle turizm ve üniversiteler şehri. Yaklaşık 20’ye yakın üniversitemiz var. Bu dönemde üniversitelerimizle yakın iş birliği yapmak suretiyle Beyoğlu’nun kültür, sanat ve tarih yönünün öne çıkaracak tarihi iş birlikleri yapıyoruz” dedi.

    “MERDİVENLERİ, KÖR DUVARLARI SANATLA BULUŞTURACAĞIZ”

    Daha önce de Mimozalı Kadın portresiyle renklenen Beyoğlu’nun merdivenlerinin, kör duvarlarının sanatla buluşacağına dikkat çeken Yıldız, “Bugün yine üniversitemizin gençleri Ukraynalı ünlü sokak sanatçısı Alex Maksiov’la birlikte sokak boyama çalışmasını başarılı bir şekilde ortaya koydular. Sanatçının ruh dünyasını anlamak çok önemli. Ressamımız Beyoğlu’nun kimliğini çok iyi anladığını ortaya koydu. Gerek aşağıdan, gerek yukarıdan Galata Kulesi ve Hezarfen’i nakşetti. Üç boyutlu ve en güzel görüntü alınan noktalar belirlendi. Burada gençlerin fotoğraf çektirdiklerini öğrendik. Beyoğlu’nda yapacağımız daha çok iş var. Sanat, müzik, resim ruhunu kültürün her noktasını Beyoğlu’nun her noktasıyla buluşturmuş olacağız” diye konuştu.

    Galata’nın ruhunu yansıtabilmek için gelmeden önce de araştırmalar yaptığını dile getiren Alex Maksiov ise, “Burada olmaktan dolayı çok mutluyum, davet için de çok teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın bütün turistlerin buraya gelmesine de etki göstereceğine inanıyorum” dedi.

    “ÜNİVERSİTELER KONUMLANDIĞI YERİ GÜZELLEŞTİRMELİ”

    İstanbul Galata Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı da yaptığı teşekkür konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

    “Galata Üniversitesi’ne bu imkanı verdikleri için çok teşekkür ediyorum. Üniversitemiz eğitim hayatına yeni başladı. Pandemi sürecinde zorluklar içerisinde eğitim faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Üniversite konumlandığı yeri güzelleştirmeli ve kaynaşmalı. Bu felsefeyle hareket ederek biz de üzerimize düşeni yaptık.”

    Üniversitenin rektörü Özgür Çengel ise, “Üniversite sadece eğitim öğretim faaliyetlerinin yapıldığı yer olmayıp öğrencilerine çevreye ve dolayısıyla tüm paydaşlarına sürekli hizmet eden, bu kapsamda bulunduğu çevresindeki paydaşlarına sosyal, kültürel ve sanatsal olarak bütünleştiren bir kurumdur. Üniversite denilince aklımıza gelmesi gereken ilk şey yerel ve evrensel kültürlerdir. Galata semtinde birçok kültür yaşamıştır ve yaşamaktadır. Eğitim her şeyden öteye bireylerin sadece teorik değil, hayatla bütünleşen dünyayı iyi tanıyan sosyal bireyler olmasını hedeflemektedir. Üniversitemizin iş birliğiyle bu felsefeden yola çıkarak dünyaca ünlü sanat artisti Alex Maksiov tarafından yapılan bu sanat eserinin semtimize hayırlı olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

  • Türkiye’nin Oscar adayı belli oldu

    Türkiye’nin Oscar adayı belli oldu

    Türkiye’nin En İyi Uluslararası Film Oscar adayı, Mehmet Ada Öztekin’in yönetmenliğini yaptığı “7. Koğuştaki Mucize” filmi oldu.

    Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Sinema Genel Müdürlüğü ile sinema alanındaki meslek örgütü temsilcilerinden oluşan 16 kişilik Seçici Kurul, 93’üncü Akademi Ödülleri (Oscar) En İyi Uluslararası Film Dalı’nda Türkiye adayını belirledi.

    Seçici Kurul’un bugün gerçekleştirdiği toplantıda, Sinema Meslek Birlikleri Güç Birliğine başvuran 23 film değerlendirildi.

    Yönetmenliğini Mehmet Ada Öztekin’in yaptığı “7. Koğuştaki Mucize” filmi, kurul tarafından Türkiye’nin En İyi Uluslararası Film Oscar adayı olarak belirlendi.

    “7. Koğuştaki Mucize”

    Türkiye’nin Oscar adayı olan film kızı ile aynı zekâ yaşına sahip bir babanın adalet arayışını konu ediniyor.

    Filmde, 1983 yılında Ege kasabasında küçük bir kız ölür. Ölen küçük kız sıkıyönetim komutanının kızıdır ve onun ölümünün sorumlusu olarak babaannesi ile yaşayan ve 7 yaşında bir kızı olan “Memo” görülür.

    Memo, her ne kadar suçsuz olduğunu anlatsa da kimse ona inanmaz. İdam cezasına çarptırılan Memo’nun yakınları adaletin sağlanması için uğraşırken, Memo ve kızı Ova’nın ise tek istediği birbirlerine kavuşabilmektir.

    Memo, bir mucize gerçekleşip idam cezasından kurtulabilecek midir?

    Yönetmenliğini Mehmet Ada Öztekin’in üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Aras Bulut İynemli, Nisa Sofiya Aksongur, Celile Toyon, İlker Aksum, Mesut Akusta, Deniz Baysal, Yurdaer Okur gibi isimler yer alıyor.