Kategori: Kültür Sanat

  • Alaşehi̇r Beledi̇ye Personeli̇ Gençli̇ğe Hi̇tabeyi̇ Okuyup Kli̇p Çekti̇

    Alaşehi̇r Beledi̇ye Personeli̇ Gençli̇ğe Hi̇tabeyi̇ Okuyup Kli̇p Çekti̇

    Alaşehir Belediyesi Başkanı, başkan yardımcıları, memurlar ve işçiler tarafından, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okunarak çekilen klip büyük beğeni topladı.

    Manisa’nın Alaşehir ilçesinde korona virüs salgını nedeniyle bu sene törenlerle kutlanamayan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerinin, yaşatılması amacıyla belediye başkanı, başkan yardımcıları ve çalışanlarının rol aldığı klip çekildi. Klipte Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi okunurken klip, Başkan Öküzcüoğlu’nun Türk Bayrağını öpmesiyle sonlandı. Belediyenin sosyal medya hesaplarından da yayımlanan klip çok sayıda beğeni ve paylaşım aldı.

    Klip çekimlerinde rol alan Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, çalışanların bayramını kutladı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın anlam ve önemini belirten yazılı basın açıklaması yapan Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, “Öyle bir gün ki bugün, Türk Milletinin esareti kabullenmeyeceğini, en zor koşullarda bile olsa bağımsızlık için sonuna kadar azimle mücadele edeceğini tüm dünyaya gösterdiğimiz şanlı tarihimizin altın sayfalarından biri. Sadece 19 Mayıs dediğimizde bile tek başına tüylerimizi diken diken eden, bizi onurlandıran, gururlandıran, heyecanlandıran bir gün. Böylesine önemli bir tarihi her yıl yeniden aynı coşkulu duygularla yaşamak ve genç nesillerimize aktarmak da bizim boynumuzun borcu. Bin bir zorlukla kazanılan milli mücadele yolunun en önemli kilometre taşıdır 19 Mayıs.Paramparça olmuş Osmanlı İmparatorluğu’nda, manda sevdalılarının heveslerinin kursağında kalacağı yolun başlangıcı olan gündür 19 Mayıs. 19 Mayıs 1919 tarihinde 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal’in Bandırma Vapuru ile yapılan yolculuk sonrası Samsun’a ulaşması Kurtuluş Savaşı’nın fiili başlangıcıdır. Böylesine önemli bir günü birkaç cümleye sığdırmak tabii çok zor. Ama içimizdeki vatan sevgisini zaman zaman birkaç cümle de çok iyi anlatabilir. ’Ya bağımsızlık ya ölüm!’ Hepimiz bir şekilde bu cümleyi duyduk, söyledik, aktardık. Bir kez de bugün ben yeniden söylemek ve tüm dünyaya yeniden haykırmak istiyorum: ’Ya bağımsızlık ya ölüm..’ Üzerine kitaplar yazılan bu parola, Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, bağımsızlığımız için tüm dünyaya karşı duruşunu, kendisine inanan ve destek veren vatanseverlerle birlikte tüm olumsuzluklara karşı yılmadan, inançla, azimle mücadelesini en iyi şekilde anlatır. Ne mutlu bize ki, bu mücadelenin onurunu, gururunu özgür bir şekilde bu güzel vatanımızda birlikte paylaşabiliyoruz. Sözlerimi büyük önderimizin, Atamızın şu cümleleriyle sonlandırıyorum: ’Gençler! Cesaretimizi arttıran ve sürdüren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfanla, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil!.. Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk. Onu yüceltecek, yaşatacak olan sizsiniz” dedi.

  • İlkadım Korosu Evlerden “Sarı Saçlım, Mavi̇ Gözlüm” Eseri̇ni̇ Seslendi̇rdi̇

    İlkadım Korosu Evlerden “Sarı Saçlım, Mavi̇ Gözlüm” Eseri̇ni̇ Seslendi̇rdi̇

    İlkadım Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu solistleri, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında Atatürk’e hitaben “Sarı saçlım, mavi gözlüm” eserini seslendirdi.

    İlkadım Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Türk Halk Müziği Korosu solistleri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle Şef Hızır Aydın yönetiminde Aşık Mahzuni Şerif’in ”Sarı saçlım, mavi gözlüm” eserini seslendirdi. Solistlerin korona virüs dolayısıyla kendi evlerinde çektikleri görüntüler ile oluşan eser beğeni topladı.

    Sanata ve sanatçıya her zaman önem verdiklerini kaydeden İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, ”Başta Türk Halk Müziği Korosu Şefi Hızır Aydın olmak üzere bu eseri seslendiren emeği geçen herkese tek tek teşekkür ediyorum” dedi.

  • Haldun Dormen’den yeni oyun

    Haldun Dormen’den yeni oyun

    Dormen, “Geç mi Acaba?” adını verdiği oyunu sosyal medyada duyurdu: “Şu evde oturduğum günler ayıptır söylemesi çok işime yaradı. ‘Geç mi Acaba?’ adlı oyunumu yazıp bitirdim. Üstelik onu önümüzdeki mevsim oynatacak olan iki tiyatroyla da anlaştık. Eskişehir ve Sahne Tozu tiyatrolarında sahneye konulacak oyunların yönetmenleri Mete Ayhan ve Çağlar İşgören olacak.”

  • Dpü Kgsmyonun Yılsonu E-Sergi̇si̇ Açıldı

    Dpü Kgsmyonun Yılsonu E-Sergi̇si̇ Açıldı

    Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Kütahya Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu’nun farklı programlarda öğrenim gören 72 öğrencisinin eserlerinden oluşan ve e-sergi biçiminde hazırlanan yılsonu öğrenci sergisi açıldı.

    Meslek Yüksekokulunun İç Mekan Tasarımı, Grafik Tasarımı, Mimari Dekoratif Sanatlar, Geleneksel El Sanatları, Mimari Restorasyon programlarında öğrenim gören 72 öğrencinin eserlerinden oluşan e-sergide öğrenciler, aldıkları eğitimleri yaptıkları uygulamayla esere dönüştürdüler.

    E-sergi DPÜ Kütahya Güzel Sanatlar MYO’nun internet sayfası kgsmyo.dpu.edu.tr’den ziyaret edilebilecek.

  • “Dünya Kültür Mi̇rasına Evrensel Eserler Kazandırıyoruz”

    “Dünya Kültür Mi̇rasına Evrensel Eserler Kazandırıyoruz”

    Türk kültür hayatına 300 eser kazandıran Ketebe Yayınları, 3. yaşına 300. kitapla giriyor. Ketebe Yayınları Yönetmeni Furkan Çalışkan, yayınevinin 3. yılına 300. kitap ile girdiklerini belirterek, “300. kitabımız olan Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili’ni lansman eseri olarak seçtik. Bu toprakların değerleri olan edebiyatçılarımızı, düşünürlerimizi ve sanatçılarımızı, dünya kültür mirasının kıymetleri olarak evrensel ölçekte tanıtmayı amaçlıyoruz ” dedi.

    Albayrak Medya Grubu, yaptığı kültür hamlelerini, 10 ulusal dergi yayınıyla taçlandırdı. Türkiye’nin önemli edebiyat, sanat ve kültür insanlarını grup çatısı altında bulunan; Cins, Gerçek Hayat, Post Öykü, Derin Tarih, Nihayet, Lokma, Bilge Çocuk, Bilge Minik ve Z Raporu dergilerinde bir araya getirmesinin ardından bir başka önemli adım daha attı. Romandan şiire, tarihten düşünceye, klasik metinlerden özel edisyon çalışmalara kadar geniş bir yelpaze ve yüksek bir frekanstan yayın yapmayı hedefleyen Ketebe Yayınları’nı kuran Albayrak Medya Grubu, Türk kültür hayatında kalıcı bir yer edinmeyi hedefliyor.

    Bugüne kadar kültür dünyasına 300 eser kazandırmanın gururunu yaşadıklarını ifade eden Ketebe Yayınları Yönetmeni Furkan Çalışkan, “Yayınevimiz Türk edebiyatının seçkin eserlerine, genç kalemlere, tarihin engin zenginliğine meraklıları ve araştırmacıları davet edecek nitelikteki çalışmalara, dünya edebiyatının hem güncel hem de klasik metinlerine, düşünce dünyasının verimlerine, maneviyat tarihinin köşe taşlarına ve gün yüzüne çıkmamış değerlerine ev sahipliği yapıyor.Mimarlar, matematikçiler, sanat tarihçileri, bilim tarihçileri, tasarımcılar, geleneksel sanatçılar ve geometrik desen analizlerine ilgi duyan herkes için özel bir çalışmaya imza atan Yazar Serap Ekizler Sönmez’in iki yılda tüm Anadolu’yu dolaşarak hazırladığı, Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili’ni kaleme aldığı “300. Kitap” koleksiyonculara özel baskısıyla kitapseverlerin karşısına çıkacak” dedi.

    “300. kitap kültür dünyamıza bir armağan”

    Koleksiyon değeri taşıyan özel baskısıyla okuyucuya sunulan 300. Kitabı Furkan Çalışkan şu ifadelerle anlattı:

    “İslam Medeniyetinin bilim ve sanat arasındaki bağlantı zenginliğinin en güçlü göstergeleri olan geometrik desenler, üzerinde yaşadığımız toprakların ruhuna açılan kapılar gibi bizimle birlikte yaşamaya devam ediyor. Anadolu’nun bu muazzam zenginliğini iki yıl boyunca karış karış gezerek, hem görsel hem teorik alt yapısını oluşturan Serap Ekizler Sönmez, kültür dünyamıza bir hazine armağan etmiş durumda. Kozmosun dilinin geometri olduğunu bilerek, sanatın bir milletin dünyayı kavrama çabası olduğuna işaret eden bu dev eser, geleneğin geleceği nasıl besleyebileceği konusunda da bir teklif sunuyor.Hazırlanması 2 yıldan fazla süren, 15 yıllık çalışma birikimi sonucu toplamda 23 şehirden 64 tarihi eserin detaylı çalışıldığı bu eserde, çeşitli mimari yapılarda yer alan 118 desenin analizi yapılmış ve bunların nasıl ortaya çıktığı kademe kademe izah edilerek bin 487 çizimde gösterilmiştir.

    Sistematik geometrik alt yapıya sahip olanlar arasından seçilen 118 desenin hem cetvel-pergel konstrüksiyonu ile hem çokgen (poligonal) sistemleriyle hem de geometrinin izin verdiği farklı perspektiflerle üretimi sağlandı. Kitabın diğer analiz kitaplarından ayrılan en önemli yanı ise desenler arasındaki akrabalık ilişkilerine de dikkat çekmesi ve yeni tasarımlar oluşturmak için yönlendirici yaklaşımlarda bulunmasıdır. Bu yönüyle bakıldığında analizi yapılan desen sayısından çok daha fazla tasarım içerdiği söylenebilir.

    Yayınevimiz, Geleneksel İslam Sanatlarının inceliklerini, sırlarını, tarihsel süreçlerini, bugünlerini, geleceğini ve yaşayan değerlerini korumak, yaymak ve kültür dünyamızın gündeminde tutmak gibi özel bir misyona sahiptir. Bu sebeple 300. Kitap ile Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili’ni seçtik. İngilizce ve Arapça versiyonlarının da hazırlanacağı bu kıymetli eseri tüm dünyada muhataplarına ulaştırmayı hedefliyoruz. Bu hedefe ilave olarak yayınevimiz, bu toprakların değerleri olan edebiyatçılarımızı, düşünürlerimizi ve sanatçılarımızı dünya kültür mirasının kıymetleri olarak evrensel ölçekte tanıtmayı amaçlamaktadır.”

  • Elen Ti̇caret Mektebi̇, Raflarda

    Elen Ti̇caret Mektebi̇, Raflarda

    Prof. Dr. Sabri Burak Arzova’nın ‘Elen Ticaret Mektebi’ adlı çalışması raflardaki yerini aldı.

    Prof. Dr. Sabri Burak Arzova’nın Rum ticaret adamlarının katkıları ile Heybelieada’da kurulan Elen Ticaret Mektebi’ni anlattığı çalışması Expoze Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Prof. Dr. Arzova’nın bir dönemi aydınlatan çalışması, döneminde bu toprakların yüz akı olan, dönemin diğer okullarına yol göstermiş, ışık olmuş bir eğitim kurumu olan Elen Ticaret Mektebi’ni anlatıyor.

    Arzova kitabın girişinde şu ifadelere yer verdi:

    “Ben bir tarihçi değilim. Hiçbir zaman da böyle bir iddiam da olmadı. Ama tarihi çok seviyorum. Elinizde tuttuğunuz kitap, bir dönemi aydınlatıyor. Aslında bu kitaba ilham veren kişi rahmetli hocamız Prof. Dr. Oktay Güvemli’dir. Benden hep muhasebe tarihi çalışmamı istemişti. Türkiye’de muhasebe tarihine ilişkin araştırmaların azlığından bahsederdi hep. Elen Ticaret Mektebi’nin varlığından ilk onun sayesinde haberim olmuştu. Nur içinde yatsın. Bize her zaman kutup yıldızı oldu.

    Türkiye’de “Ticaret Mektebi” denilince akla ilk Marmara Üniversitesi gelir. Mensubu olmaktan büyük onur duyduğum bu camia, bir dönem önce Osmanlı Devleti’ne sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti’ne tüccar, ticaret insanı, muhasebeci yetiştirmiş. Her üniversitenin hatta o üniversite içerisindeki fakültelerin bir misyonu olduğuna inanırım.

    16 Ocak 1883 tarihinde Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi ismi altında Ticaret ve Ziraat Orman ve Maadin Nezareti’ne bağlı olarak Cağaloğlu’nda İstanbul Kız Lisesi’nin arkasındaki bir evde eğitime başlamış olan Marmara Üniversitesi, 1959 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi haline dönüşmüş, 1982 yılında gerçekleştirilen düzenlemelerle de Marmara Üniversitesi adıyla ülkemizin en seçkin üniversiteleri arasında yerini almıştır.

    Bu güzide üniversitenin en güzide fakültelerinden biri olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi zaman içerisinde üç seçkin fakülteye (İşletme – İktisat ve Siyasal Bilgiler Fakülteleri) bölünmüştür. Benim fakültem olan İşletme Fakültesi’nin misyonunun “İyi Tüccar” yetiştirmek olduğuna inandım ben hep.

    Ülkemizde ticaret uzun zamandan beri yapılan bir iş. Özellikle Sanayi Devrimi sonrasında ticaretin artması, birçok ülke ve o ülkelerin limanlarını eskisinden daha hareketli hale getirdi. İstanbul Karaköy limanı o dönemlerde ve hatta daha eskilerde, dünyanın sayılı limanlarından biriydi. İstanbul’da yerleşik gayrimüslim vatandaşlarımızın çok dil bilmeleri, ailevi olarak ticarete yatkın olmaları, İstanbul’un yabancılar açısından da cazip bir liman olmasına sebebiyet verdi.

    Sanayi Devrimi sonrası artan ticaret beraberinde “yetişmiş insan gücü” ne ihtiyacı da getirdi. İşte bu dönemde, Marmara Üniversitesi’nden önce bizim topraklarımızda, dünya ile rekabet edebilen, birçok farklı dersi bünyesinde barındıran, hatta dönemin diğer okullarına yol göstermiş, ışık olmuş bir “Ticaret Mektebi” vardı: Elen Ticaret Mektebi.

    Türkiye’de ticaret eğitiminin hep “Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi” ile başladığı söylenir. Ancak bu doğru değildir. Elen Ticaret Mektebi, döneminde bu toprakların yüz akı olan bir eğitim kurumuydu. Ömrü çok kısa oldu. Hüzünlü bir hikâye ile de kapandı.

    Bu kitabı yazarken tek amacım, bu önemli kurumun tozlu tarihinin aralanması ve okutulan dersleri tanıtmaktı. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Batı’da ticaret eğitimin nasıl başladığını da okuyuculara anlatmaya çalıştım.

    Kitabı yazarken, bazı metinleri çözmek için Yunanca öğrenmeye başladım. Bazı ders içerikleri Fransızca olduğu için zorlanmadan tercüme ettim. Umarım tarihe bir iz bırakabilmişimdir”.

  • Online Kayıp Dillerin Fısıldadıkları sergisi açıldı

    Online Kayıp Dillerin Fısıldadıkları sergisi açıldı

    Rezan Has Müzesi’nin 2010’da ilkini 2014 yılında ise ikincisini gerçekleştirdiği “Kayıp Dillerin Fısıldadıkları” sergisinin üçüncüsü, Müzeler Haftası kapsamında online olarak sanatseverlerle buluşuyor. Birçok sergisini online olarak ziyaretçileriyle buluşturan müze, “Kayıp Dillerin Fısıldadıkları” sergisini daha önce denenmemiş bir yöntem kullanılarak hazırladığı web sitesi ile müzeler haftasının ilk günü olan 18 Mayıs’ta ziyaretçisinin karşısına çıkarıyor.

    Rezan Has Müzesi, korona döneminde de koleksiyonlarındaki eşsiz parçaları arkeoloji tutkunları ve sanatseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Müze, bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirmek için tüm hazırlıklarını tamamladığı ancak Covid 19 nedeniyle açılışını yapamadığı “Kayıp Dillerin Fısıldadıkları” sergisini online platforma uygun bir yapılandırma ile ziyaretçisiyle buluşturuyor. Dilin, yazının keşfiyle birlikte sadece bir iletişim aracı olmaktan çıkmasına ve toplumların sosyolojik ve kültürel gelişiminin temelini oluşturmasına odaklanan sergi, ziyaretçilerine online bir deneyim sunacak.

    Sergi kaybolan, kaybolmak üzere olan ya da yaşayan dilleri ve yazıları merkez alarak kültürel etkileşimlerden dini inanışlara; ticari ilişkilerden günlük hayata kadar antik dünyayı biçimlendirmiş pek çok konuyu mercek altına alıyor.

    Verilere göre bugün dünyada farklı lehçelerle birlikte yaklaşık 7000 dil kullanılıyor. Bu dillerden yaklaşık 2000’i tanesi tehlike altında. Türkiye’de günlük yaşamda 36 farklı dil kullanılırken, UNESCO’ya göre bu dillerin 18 yok olmak üzere, 3 dil ise kaybolmuş durumda.

    Rezan Has Müzesi; ziyaretçilerini, insanlığın dünden bugüne geçtiği aşamaların turnusol kâğıdı dil ve yazının, destansı ve gizemli yolculuğu “Kayıp Dillerin Fısıldadıkları” sergisini www.kayipdiller.com adresinden ziyarete davet ediyor.

  • Gi̇resunlu Çobanların Yayla Yolculuğu Başladı

    Gi̇resunlu Çobanların Yayla Yolculuğu Başladı

    Her yıl Mayıs ayının gelmesi ile birlikte Karadeniz’de çobanların yayla yolculuğu başlıyor. Mayıs aynın ilk haftasından itibaren başlayan yaylalara hayvan göçü, zorlu coğrafi koşullarda 4 ila 5 gün civarında sürüyor.

    Giresun’un Espiye İlçesi’nden hareket eden sürüler çobanlar eşliğinde Gümüşhane’nin Kazıkbeli Yaylası’na yaya olarak göç ediyor. Çocuk yaşta baba mesleği olarak başladığı çobancılığı sürdürmeye devam eden Hasan Sofu, yaz aylarında köylerden yaylalara çıkardıkları koyunlarını günü birlik yayla turizmine gelen ziyaretçiler için yayla kasaplarında satışa çıkardıklarını daha sonra ise Kurban Bayramı için hazırladıklarını söyledi.

    Yaylaya yayan olarak koyun sürüleri ile birlikte gitmenin zor olduğu kadar zevkli olduğunda da bahseden Sofu, “Çocukluğumdan beri bu mesleğin içindeyim ve her yıl Eynesil İlçemizden Gümüşhane Kürtün İlçesi Kazıkbeli Yaylası’na çıkıyoruz. Yaklaşık 120 kilometre yolu yürüyoruz. Geceleri koyunlarla beraber yatıyoruz. Yollarda sürülerimizi zaman zaman otlatmak zorunda kalıyoruz. İşimiz çok zor olsa da severek yapıyoruz. Bazıları günümüzde araçlarla sürülerini taşımış olsa da biz bu geleneği her zorluğa rağmen yaşatmaya çalışıyoruz. Hem bizim için hem de hayvanlarımız için bu yolculuk çok önemli yükseklerdeki oksijen ortamına alışa alışa çıkıyoruz. Bu yaylardan dönüşümüz ise güzün yine aynı şeklide yürüyerek olacaktır” dedi.

  • Kaymakam Hali̇mden Kültür Hi̇zmeti̇

    Kaymakam Hali̇mden Kültür Hi̇zmeti̇

    Kütahya’nın Simav ilçesinin antik geçmişi ile ilgili yapılan bilimsel bir araştırma, eğitimci yazar Ahmet Demircan tarafından kaleme alındı. Simav Kaymakamı Türker Çağatay Halim’in destekleyip ücretsiz olarak dağıtılacak olan 166 sayfalık ‘Antik Çağda Simav’ adlı kitap, yazarın 12’inci eseri olduğu belirtildi.

    Kaymakam Halim, Simav’ın tarih boyunca bölgesinin önemli merkezlerinden biri olduğunu söyledi. Halim, “Antik çağlarda adına para bastırılabilecek kadar önemli olan, Synaus ve Ankyra gibi iki önemli kente ev sahipliği yapan Simav, Synaus kentinin devamı niteliğindedir. Günümüzde ise doğası, seracılığı ve sağlık turizmi ile ön plana çıkan Simav, son yıllarda tarihi ve kültürel değerlerini sahiplenme noktasında bir atılım içerisindedir. Antik çağlara uzanan yolculuğunu ortaya koymak adına yeni projelere girişmiş, sahip olduğu kent müzesiyle bu atılımı tescillemiştir. Tarihi ve kültürel değerlerin yaşaması ve geleceğe taşınması için pek çok bilimsel yayın yapılmıştır” dedi.

    Eğitimci Yazar Demircan, Simav’ın tanıtımı bakımından üzerine düşen görevi yerine getirdiğini belirterek, ‘Antik Çağda Simav ‘ kitabının Simav’a hizmet düşüncesinin tezahürü olarak ortaya çıktığını ifade etti. Demircan kitabın ücretsiz dağıtımı için, basımını üstlenen Simav Kaymakamı Türker Çağatay Halim’e teşekkür etti.

  • Tari̇hi̇ Hacı Şeyh Cami̇si̇nde Restorasyon Çalışması Tamamlanıyor

    Tari̇hi̇ Hacı Şeyh Cami̇si̇nde Restorasyon Çalışması Tamamlanıyor

    Aydın’ın Nazilli ilçesinde bulunan tarihi Hacı Şeyh Camisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ediliyor. Ağustos ayında aslına uygun olarak yenileme çalışmalarına başlanan cami, cemaatin hizmetine açılacağı günü bekliyor.

    Aydoğdu Mahallesi’nde bulunan camide yapılan çalışmaları inceleyen Nazilli İlçe Müftüsü Selami Bayrakçı, yeni tip korona virüs salgını nedeniyle ibadete ara verilen camilerin yeniden kapılarını açacağı güne kadar, Hacı Şeyh Caminin de restorasyonunun tamamlanacağının müjdesini verdi. Bayrakçı, “İçerisinde bulunduğumuz Hacı Şeyh Camimiz 1900’lü yıllarda inşa edilmiş, tabi o günden günümüze yaklaşık yüz yıl, belki yüz yılın da üzerinde kullanılmanın neticesinde belli zamanlarda tadilatlar geçirmiş ama son yıllarda bayağı bir yıpranmış vaziyetteyken geçen yıl Ağustos ayında Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz tarafından tadilata alınmış. Böyle kısa 9 ay gibi bir süre içerisinde çok nezih bir hale, ibadete hazır bir hale getirildi. Dolayısıyla büyük bir hizmet ortada bundan dolayı Vakıflar Bölge Müdürümüz başta olmak üzere bütün ekiplere de, çalışanlara da şükranlarımızı arz ediyoruz. İlçemizin önemli bir konumu burası, hemen yan tarafımızda haftada bir Pazar kurulur ve çok canlı sosyal hayatın bulunduğu bir bölgedeyiz şu anda. Dolayısıyla camimiz önemli bir fonksiyon icra etmekte. Bunun için güzel bu tadilatın arkasından inşallah kısa bir süre sonra cemaatimiz tekrar camimize kavuşacak ve tekrar bu camimizde ibadet edilmeye başlanacak. Artık çok yakın, inşallah bu sıkıntıların da ardından korona virüs sıkıntısının da ardından başkanlığımız ne zaman camilerimizin cemaatle ibadete açılacağının talimatını verdiklerinde inşallah bu camimiz de hazır olacak. Ve onunla birlikte ibadet başlayacak inşallah” dedi.

    İlçe Müftüsüne eşlik eden Türk Kızılay Derneği Nazilli Şube Başkanı Mevlüt Günay da, camide yapılan çalışmaları yakından takip ettiğini ifade etti. Restorasyon süreci ile ilgili bilgi de veren Günay, “Camimiz kapatılmak üzereydi. İbadete de kapatılma noktasındaydı. Vakıflar Bölge Müdürümüz Reşit Bey, geldiler baktılar, el attılar. Ve sıfırdan proje çizdiler, caminin aslına uygun olarak yaptılar. Caminin bir tek doğu penceresi orijinaldi, diğer tarafları orijinal değildi, sonradan yapılmış ama düzgün yapılmamıştı. O da yıkılma noktasına gelmişti. Geldiler, camiyi gördüler, tabanını söktüler, tabandan başlayıp projeyi çizdiler, çok şahane bir şey oldu. Yani bu kadar güzel olacağını açıkçası ben tahmin etmiyordum. Allah razı olsun. Özellikle projeyi çizen mühendislerden, işini bilen insanlarmış. Vakfılar Bölge Müdürümüzün emeği çok, işini çok iyi biliyor, güzel yapıyor, takip de etti. Çok kısa zamanda da tahmin ettiğimizden daha önce bitti. Mahalle halkı olarak, benim evim bu camiye çok yakın, cami cemaati olarak, Vakıflar’dan çok memnunuz. Allah böyle camileri çoğaltsın” diye konuştu.

    Hacı Şeyh Oğlu tarafından hicri takvimle 1322 tarihinde yaptırıldığı bilinen tarihi caminin yaşanan büyük bir depremde minaresinin yıkıldığı ve halk tarafından onarıldığı biliniyor.