Kategori: Kültür Sanat

  • Altın Koza Film Festivali başlıyor

    Altın Koza Film Festivali başlıyor

    Adana Büyükşehir Belediyesi’nce 18-24 Eylül tarihlerinde yapılacak 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin basın toplantısı Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirildi. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar, kurul üyeleri Nebil Özgentürk, Hüseyin Orhan, Mahmut Göğebakan ve İsmail Timuçin’in katıldığı toplantıda festivalin jeneriği de gösterildi. Cumhuriyetin 100. Yılında Altın Koza’nın 30’uncusunu yapmanın gururunu yaşadıklarını söyleyen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, “Adana’da film festivali yapmak çok daha farklı anlamlı. Adanalının sanata düşkünlüğü, sanatsever olması, seçici olmasının yanında bu toprakların yarattığı ürettiği, çıkardığı çok değerlere de bağlı bir iş. Nuri Bilge Ceylan’ın filminin gösteriminden alınacak bedelin tamamı deprem mağdurlarına yardım olarak gidecek” dedi.

    “HALK VE BASIN FESTİVALE SAHİP ÇIKIYOR”

    Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar da Uluslararası Adana Altın Koza Festivali’nin sinema sanatı için önemine vurgu yaptı, Adana halkına ve festivale sahip çıkan basın kuruluşlarına teşekkür etti.

    Festival Yürütme Kurulu Üyesi Nebil Özgentürk, Altın Koza’da yer almaları için aradıkları sanatçıların hiçbirinin kendilerini geri çevirmediğini ifade ederek bunun da Altın Koza’nın gücünden ve öneminden ileri geldiğini söyledi.

    Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde bu yıl da Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Belgesel Film Yarışması, Uluslararası Kısa Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Kısa Film Yarışması ve Adana Kısa Film Yarışması bölümleri yer alacak. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na 45 film başvurdu, ön değerlendirmeyi 11 film geçti, yarışmanın Jüri Başkanı Ömer Faruk Sorak. Ulusal Bölgesel Film Yarışması’na 59 film başvurdu. Ön değerlendirmeyi 8 film geçti.

    Danışmanlığını Alin Taşçıyan ve Esin Küçüktepepınar’ın, koordinatörlüğünü İzlem Oktay’ın yaptığı Dünya Sineması Bölümü; Avrupa Sineması, Dünya Sineması ve Özgürlüğün Yolları seçkilerini kapsayan, uluslararası alanda övgüler ve ödüller toplayan yeni filmlerin yanı sıra klasiklerden oluşan 21 film seyirciyle buluşturacak.

    3 KISA FİLM YARIŞMASI

    Adana Kısa Film Yarışması’nda 6 film, Öğrenci Kısa Film Yarışması’nda 24 film, Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda ise 20 film yarışacak. Çukurova Altın Koza Akademisi bu yıl 2. kez düzenlenecek. Türkiye’de üniversitelerin sinema ve güzel sanatlar bölümlerinde eğitim gören öğrenciler Adana’da ağırlanacak ve festival süresince sinema sektöründen temsilcilerin düzenleyeceği atölyelere katılacaklar.

  • “Yer altı kaya yerleşkesi” keşfedildi

    “Yer altı kaya yerleşkesi” keşfedildi

    M.Ö. 1. Yüzyıl’da kurularak M.S. 8. Yüzyıl’a kadar yerleşim amacıyla kullanıldığı tahmin edilen ve ortaya çıkarılan mozaikler dolayısıyla “Karadeniz’in Zeugması” olarak adlandırılan Hadrianaupolis Antik Kenti’nde yeni bulgular ortaya çıktı.
    Karabük Üniversitesi (KBÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Ersin Çelikbaş yönetiminde Hadrianopolis Antik Kenti’nde 2023 yılı kazı çalışmaları sürdürülüyor. Antik kentteki kazılarda 5 bin 500 yıl önce kullanılmaya başlanan, insanların yaşam sürdüğü yer altı kaya yerleşkesi keşfedildi. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Kazı Başkanı Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, Hadrianopolis sınırları içerisinde 2022 yılında tespit edilen yer altı kaya yerleşkesindeki kazı çalışmalarına bu yıl başladıklarını söyledi.

    “Buradaki çalışma tabii uzun soluklu bir çalışma”

    Bu yıl kazı çalışmalarını burada gerçekleştirdiklerini ve çalışmaların halen daha devam ettiğini ifade eden Çelikbaş, “Burada tabii daha öncesinde bilinen bir yer olduğunu duymuştuk. Yerine geldiğimizde bir tonozlu galeriyle bir salona ulaştık ve burada içerinin yoğun bir şekilde toprakla dolduğunu gördük. Aslında kazı çalışmalarımız bizim bir bakıma içerideki bu dolgu toprağı almakla başladı diyebiliriz. Dolgu toprağı aldıktan sonra ulaştığımız birinci salondan farklı noktalara giden yine galeriler ortaya çıktı. Bu galerileri takip ettikçe ikinci salona ulaştık. İkinci salonda da yine üç noktada biz farklı yönlere giden, galerileri gördük. Toprak kalktıkça içerideki bilmediğimiz gözle göremediğimiz galeriler de ortaya çıkmaya başladı ve bu galerilerden bir tanesi büyük bir salona ulaştığını da gördük. Bu salondan ise yine içerideki toprak dolguyu kaldırmaya devam ettikçe farklı noktalara giden yine galeriler tespit ettik. Buradaki çalışma tabii uzun soluklu bir çalışma. Bunu 2023 yılı içerisinde bitirmemiz mümkün değil. Buradaki çalışmaları biz ekibimizle birlikte önümüzdeki yıl da devam etmeyi düşünüyoruz” dedi.

    “Batı Karadeniz’de böyle bir kaya yerleşkesinin varlığı gerçekten bizi heyecanlandırdı”

    Yer altı kaya yerleşkesinin öneminden bahseden Çelikbaş, “Tabii bu tip kaya yerleşkeleri yani yer altı yerleşkeleri daha çok Anadolu’da Kapadokya’yla özdeşleşmiş bir kültür varlığı. Hiç aklımıza gelmeyen bir noktada yani Batı Karadeniz’de, Karabük sınırları içerisinde böyle bir kaya yerleşkesinin varlığı gerçekten bizi heyecanlandırdı ve şaşırttı” diye konuştu.

    “Arkeolojik veriler 5 bin 500 yıl öncesinde kullanıma başladığını bize gösterdi”

    Alanda yapılan kazı çalışmalarında ulaşılan keşifleri aktaran Çelikbaş, şunları kaydetti:
    “Kazı çalışmaları sonucunda arkeolojik somut veriler bize bu kaya yerleşkesinin Kalkolitik Dönemden itibaren yani günümüzden yaklaşık olarak 5 bin 500 yıl öncesinde kullanıma başladığını ve insanların burada iskan faaliyetlerini gerçekleştirdiğini bize gösterdi. Tabii burası sadece o dönemle sınırlı değil. Yine arkeolojik veriler bu kaya yerleşkesinin Kalkolitik Dönemden, özellikle Roma döneminde yoğun bir şekilde ve Bizans Dönemine kadar da kullanım gördüğünü bize göstermiş oldu. Gelecek yıl da burada yine o tespit ve kazısını henüz tamamlamadığımız galerilere 2024 yılı içerisinde devam edeceğiz ve gerçekten bizler de heyecanlı bir şekilde bu galerilerin hangi salonlara, bu yerleşkenin hangi birimlerine fonksiyonel açıdan hangi birimlere ulaşacağını biz de bekliyoruz. Çalışmalarımızı da bu şekilde planlayacağız.”

    Çelikbaş, yer altı kaya yerleşkesine girişi sağlayan galeriler içerisinde dikkat edilecek noktalardan bir tanesinin de galerinin içerisinde sağlı sollu olarak aydınlatma işleri yapılmış olması olduğunu kaydederek, “Burasının mumlarla aydınlatıldığını söyleyebiliriz. Yine bir diğer tespitimiz ise bu galerilerde birkaç tane hayvan kabartması da karşımıza çıktı. Dolayısıyla insanların burada yaşamlarını da sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca buranın bir dini bağlantısı var mı? Bunu da henüz tam olarak tespit etmiş değiliz ama bu konunun üzerinde de şu anda araştırmalarımıza devam ediyoruz. Tabii ilerleyen kazılar bu konuda bize daha çok veri sağlayacağınıdüşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

  • Bin 960 yıllık gümrük yazıtı

    Bin 960 yıllık gümrük yazıtı

    İmparator Hadrian’ın adını taşıyan (Horrea Hadriani) Akdeniz’in en büyük granariumunun hemen yakınında ortaya çıkan Likya Uygarlığı’na ait yazıtta, Likya Birliği Gümrük Yasaları, liman kullanım kural ve vergileri, deniz ticaretiyle mallarını getirenlere yönelik bilgiler yer alıyor. Yazıtın bulunmasının ardından kazıları o yönde derinleştirdiklerini aktaran Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Myra-Andriake kazılarının başkanlığını yapan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Bir limanı, özellikle de gümrük kısmını anlamak çok önemli bir şey. İzler peşindeyiz. Bu izleri hem arkeolojik olarak hem de bu ünlü yazıtı doktora tezi olarak çalışan Doç. Dr. Burak Takmer’le epigrafik olarak irdelemeye ve yeni bulgularla izlemeye çalışıyoruz” diyerek, yazıtın önemine dikkat çekti.

    2009 yılında kazı çalışmasına başlanılan Demre ilçesi Çayağzı’ndaki Andriake (antik liman) kazıları devam ediyor. Myra-Andriake kazılarının başkanlığını yapan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik ve ekibinden Akdeniz Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Süleyman Bulut, Doç. Dr. Burak Takmer, Dr. Beste Tomay, Dr. Fatih Yılmaz, Dr. Gülnaz Acar, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğr. Gör. Erhan Özkan, Dicle Üniversitesi Doç. Dr. Cüneyt Öz, yine Akdeniz Üniversitesinden doktorantlar Mehmet Şengül ve Sema Talu gibi üyelerle Andriake’de gerçekleştirdiği çalışmalarda Granarium, Agora, hamamlar, liman dükkanları ve sokağı, onurlandırma anıtları, 5 kilise, Tersane ve Çekekler ve çeşitli yapılar çoğunlukla gün yüzüne çıkartılmışken, 2016 yılında yayınlanan gümrük yazıtı bu yılki kazının seyrini belirledi.

    Madde madde kanunlar yer alıyor

    Yazıtı çalışan Doç. Dr. Burak Takmer, İmparator Nero döneminde Likya Eyaleti Valisi olduğu bilinen C. Licinius Mucianus’un üçüncü satırda anıldığını tespit ederek anıtın tarihlemesini netleştirdi. MS 60-63 yılları arasında tarihlendirilen ve 87 satırdan oluşan yazıtın ilk 9 satırı oldukça tahrip olması nedeniyle kesin değerlendirilme yapılamadı. Ancak yazıtın genel içeriği ve onun Likya Eyaleti Gümrük Yasası’nı içerdiği kesinleşti. Yazıtta, limanın nasıl kullanılacağı, vergilerin ne olduğu ve nasıl ödeneceği, hangi malların sevkinin gerçekleştirileceği yönünde kanun maddeleri yer alıyor.


    Çıkartılan Gümrük Yazıtı’nda özetle şu maddeler yer alıyor:
    “Özel gümrüğe tabi mallar, (purpur, safran, zift, zeytinyağı, incir ve balık), eyalete dahil edilen kentlerin durumu (Kaunos, Kalynda, Lissia, Lydia), mal ve değer bildirimi zorunluluğu, ağırlık ve sayı bildirimi, iç kısımdaki malların beyanı, eksik beyan ya da gümrükten vergi kaçırma, haciz ya da teminata el koyma hakkı, mültezimlerin uğradığı zararın tanzimi, teminat verme zorunluluğu, mültezimlere ilişkin davalar getirilen, iki katını ödeme cezası, teminatın kaldırılması, içeriği açık olmayan koşullar, mültezimlerin dava dilekçeleri için süre kısıtlaması, yasadışı para taleplerinin önlenmesi, kira süresi, kira bedeli ve ödeme süresi, Demosiones’in yardımcısına ilişkin hükümler, yasanın teşhir zorunluluğu.”

    “Kazıcılar işinin sonunu göremeden ölürler ama ben şanslıyım”

    Andriaka kazılarına ilişkin son gelişmeleri aktaran Çevik, 2009 yılından bu yana bütün antik liman merkezindeki Granarium, Agora, Ana Sarnıç, 2 hamam, nekropol, liman dükkanların, onurlandırma anıtları, liman sokakları, 3 kilise, sinagog, tersane ve çekekler gibi çeşitli yapıların kazılarını tamamlayıp bunların bir çoğunu restore ve konsolide ettiklerini söyledi. Granarium kazısının akabinde restorasyon çalışmaları sonrası bölgenin Likya Uygarlıklar Müzesi’ne dönüştüğünü kaydeden Çevik, bunun bir kazıcı için büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu ifade etti. Çevik, “Çünkü kazıcılar işinin sonunu göremeden ölürler. Hiçbir kentin kazısının bittiğini gören olmamıştır. Benim için bu çok güzel bir şans oldu. Orada çok yoğun çalıştık, Andriake Liman merkezini bitirip müzeye dönüştürdük. Çok sayıda da bilimsel yayın yaptık. Kazılarımız halen sürüyor. Halkımızın, devletimizin ve de üniversitemizin bizden beklediklerini elimizden geldiği kadar yaptığımızı düşünüyor ve tüm ekibim adına mutlu olduğumuzu söylemek istiyorum” dedi.

    “İzler peşindeyiz”

    Çevik, bu yılki kazıların Gümrük bölgesinde, Agora Sokağı’nda devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:
    “Burada İmparator Nero dönemine ait İsa’dan sonra (İS) 63 yılında dikilmiş olan Likya Birliği Gümrük Yasaları’nın yazıldığı, Andriake Limanı’nın nasıl kullanılacağı, vergilerinin ne olacağı, hangi malların sevk edileceği büyük bir yazıt bulundu. O yazıtın bulunduğu bina ve sokağı kazıyoruz. Bir limanda gümrük kısmını anlamak çok önemli bir şey olduğu için yeni izler peşindeyiz. Bu yılki kazılarımızda bu amaca yöneldik.”

    “İmparator Hadrian’ın adını taşıyan bir Granarium var”

    Andriake Limanı’nın sadece Myra için değil Likya dönemi için de önemli bir liman olduğunun altını da çizen Çevik, “2 bin 307 metrekare ölçüsü ile Antik Akdeniz’in en büyük siloları olan İmparator Hadrian’ın adını taşıyan bir Granarium var. Dolayısıyla bu önemden kaynaklanan bir antik liman oluşumu var. Likya Birliği Gümrük Yasası’nın Andriake’de olması merkezi liman olduğunu gösteriyor ve olasılıkla birlik filosu da burada bulunuyordu. Diğer kentlerde limanla kent birbirine girmiştir, liman urbanistiğini çok anlayamazsınız. Andriake’de ana kent Myra ayrı, liman ise ayrı dokuda onun bir mahallesidir. Dolayısıyla liman yerleşim ve yapılaşma modelini tam anlayabileceğimiz bir doku veriyor bize. Bu açıdan da şanslıyız. Antik, Roma ve Bizans dönemlerinde liman nasıldı? Bunun cevabını açıklıkla buluyoruz burada” ifadelerini kullandı.

  • 2 bin 300 yıllık izler

    2 bin 300 yıllık izler

    Başta Aristoteles olmak üzere Platon’un öğrencilerinin faaliyette bulunduğu Yunan şehir devletlerinin iyi korunmuş örnekleri arasında gösterilen 7 bin yıllık Assos Ören Yeri’nde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Arslan başkanlığında 25 kişilik ekip tarafında kazı çalışmaları sürdürülüyor.

    Kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu, İÇDAŞ ve Çanakkale Valiliği tarafından destekleniyor. Kazılarda, çeşitli üniversitelerden akademisyen ve öğrenciler yer aldığı kazı 12 aylık kazı programında yer alıyor. Arazideki onarım ve düzenlenme faaliyetlerinin yanında kazı laboratuvarında eserlerin restorasyon ve belgeleme faaliyetleri yapılıyor. Assos Ören Yeri’nde Agora’nın doğusundaki Roma Dönemi Nymphaeumu’nda (Abidevi Çeşme) yürütülen kazılarda, çöplük olarak kullanılan (Botros) alanda MÖ 3. yüzyıla tarihlenen, Assos’ta gündelik hayatta kullanılan kap, kacaklar, dini ritüelle kullanılan pişmiş topraktan yapılmış küçük heykelcikler (terracottalar) ve kandiller bulundu. Bu buluntular, 2 bin 300 yıl önceki yaşam izlerine ışık tutacak.

    Assos Ören Yeri’nde Roma Dönemi’ne ait bir çeşme binasında devam eden kazı sırasında çeşme ile ana kaya arasındaki çöplük olarak kullanılan boşluk alanda Assos’ta gündelik hayatta insanların kullandıkları buluntulara ulaştıklarını belirten Assos Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, “Çeşme yapısının kenarındaki boşlukta gündelik hayatta kullanılan parçalar ele geçirildi. Bu parçalardan yüzlerce var. Bazıları iyi korunmuş örnekler. Bu parçalardan insanların günlük hayatta içmek için kullandıkları seramik kaplar, insanların aydınlatmada kullandıkları lamba, kandil dediğimiz objelerden çok fazla sayıda örnek var. Pişmiş topraktan yapılmış ‘terracottalar’ dediğimiz heykelcikler var.

    Assos’ta biliyoruz ki, klasik dönemden itibaren üretimi olduğunu biliyoruz. Terracottalar mezarlara hediye olarak kullanılan eşyalar. Bu parçaların dışında çocukların oyuncak olarak kullandıkları objeler arasında yer alıyor.

    Önümüzdeki 1 ay içinde bu çöplükte bulunan bütün eserlerin istatistiğini yapıp, üzerine çalıştığımız zaman, Assos’ta antik dönemde millattan sonra 3 ve 4’üncü yüzyılda insanların gündelik yaşamları hakkına bilgiler elde edebileceğiz. Bu parçaların tarihleri, bazı terrecottalar Helenistik Dönem dediğimiz belki milattan önce 2. yüzyıla kadar gidiyor ama ağırlıklı olarak bu çöplüğün tarihinin milattan sonra 3 ve 4’üncü yüzyıl olduğunu söyleyebiliriz. Geç Roma Dönemi olduğunu söylemek mümkün” dedi.

     

  • Kurtuluş Savaşı’ndan kalan hazine

    Kurtuluş Savaşı’ndan kalan hazine

    Dünyanın dört bir yanına giderek antika malzemeleri toplayan Hakan Turan, bu eserleri Bursa’nın İznik ilçesinde dükkanında sergiliyor. İçerisinde Mozart’a ait orijinal plak, 1800 yıllarında üretilen yemek masası, 89 yıllık halen çalışabilir müzik kutusu, Adriyatik okyanusundan çıkarılmış ve çok eski yıllara dayandığı tahmin edilen küp, dükkanda ayrıca 1700’lü yıllara ait fes ve nadir bulunan kelebeklerin koleksiyonu da yer alıyor.

    Üzerine Türk bayrağı işlenen ve kan izlerinin de görüldüğü sıhhiye çantası ve tüfeği satmayı düşünmediğini dile getiren Turan, “Aslında sıhhiye çantasını bu denli önemli kılan üzerindeki şehitlerimizin kanları. Manevi değeri çok yüksek. Bu sıhhiye çantası, İznik’in yüksek kesiminde bulunan bir köyden geldi. Bana veren kişi de bu çantanın,

    Kurtuluş Savaşı’nda yer alan dedesine ait olduğunu ifade etti. Savaştan sonra köyüne giden dedesinin, bir bavulunun içerisinde bulmuşlar. Kurtuluş Savaşı’ndan kalma silahı da sergiliyoruz. Bu iki materyalin de manevi değerleri çok büyük olduğu için satmayı düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Geçmişin yok olan mirası

    Geçmişin yok olan mirası

    Osmanlı zamanında eve gelenin anlaşılması için kapı üzerine işlenen tokmaklar, şekli ve çıkardığı ses ile farklı anlamlar taşıyordu. Kapının üzerinde ana tokmak ve ana tokmağın altında küçük bir tokmak daha bulunur, kalın ses geliyorsa kapıyı çalanın erkek, ince ses geliyorsa kapıyı çalanın kadın olduğu bilinirdi.

    Öte yandan, kapı tokmakları üzerinden ailelerin sosyal ve kültürel kimlikleri anlaşılmaktaydı. Fakir evlerdeki kapı tokmakları ince, basit, demir ve halkalar şeklinde, zengin evlerdeki kapı tokmakları kalın, ağır, süslüydü. Anadolu’nun birçok noktasında olduğu gibi Tunceli’nin Çemişgezek ilçesindeki cumbalı evlerin kapısında görülen tarihi tokmaklar adeta zamana direniyor.

    Tarihi kapı tokmaklarının Çemişgezek’te varlığını sürdürdüğü aktaran Sezai Akın, “Kapı tokmakları insanımızın kibarlığını gözler önüne seriyor. Çevresi sanatsal motiflerle süslenmiş kapı tokmaklarından ince ses çıkartanı kadının geldiğini, kalın ses çıkartan ise erkeğin geldiğini gösteriyordu. Kalın ses çıkartınca içerden erken açıyor. İnce ses çıkınca içe kadınlar kapıyı açıyor. Bu da geçmişimizin kibarlığını gözler önüne seriyor” dedi.

  • 8’inci Uluslararası Altın Biber Festivali

    8’inci Uluslararası Altın Biber Festivali

    Yenişehir Belediyesi’nin düzenlediği 8’inci Uluslararası Altın Biber Festivali, bu yıl da rüzgar gibi geçti. Toplu Sünnet Şöleni ve Osmanlı Devleti’nin banisi Osman Gazi ile Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, şehitler ve rahmeti rahmana kavuşan gaziler için Hatuniye Camii’nde okunan mevlitle başlayan festivalin kortej yürüyüşü de yüksek katılımla gerçekleştirildi.

    Bursa Milletvekilleri Fevzi Zırhlıoğlu ve Mustafa Yavuz, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, MHP İl Başkanı Muhammet Tekin, Kaymakam Rahmi Köse, Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, Söğüt Belediye Başkanı İsmet Sever, Mahalli İdareler ve İşverenleri Sendikası Genel Başkanı Mehmet Oruçöz, siyasi partilerin il ve ilçe yöneticileri, oda ve dernek başkanları, muhtarların yanı sıra binlerce vatandaşın katıldığı kortej yürüyüşünün ardından “Kurtuluş Koşusu”nda dereceye giren sporculara ödülleri verildi. Atlı ve yaya okçuluk gösterilerinin nefes kestiği festivalde, açılan biber stantları ise ziyaretçi akınına uğradı.

    Halk oyunlarının yanı sıra çocukların gerçekleştirdiği gösterilerle renklenen festivalin ikinci gün programının finali, Derviş Eroğlu Bulvarındaki Merve Özbey Konseri ile yapıldı.

    Yaklaşık 20 bin kişinin izlediği konserde ünlü sanatçı söylediği şarkılarla, hayranlarını coşturmasını bildi.
    8’inci Uluslararası Altın Biber Festivali son gün programı ise Yenişehir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 101. yıl dönümü kutlamalarıyla başladı. Tarihi Belediye Meydanı’ndaki törenin ardından protokol ve halk hep birlikte Kıblepınar ve Selimiye Mahallelerindeki Kurtuluş Savaşı Şehitlerini ziyaret etti. Bu programı şehir merkezinde birçok ülkeden misafir edilen halk oyunları ekiplerinin gösterileri ve Yenişehir Belediyesi Çocuk Korosu Konseri izledi. Festivalin nihai programı ise yine Derviş Eroğlu Bulvarı’nda gerçekleştirilen Hakan Altun Konseri oldu. Ünlü sanatçının konserini yaklaşık 20-25 bin kişi izlerken, 2,5 saat sahnede kalan Hakan Altun sahne performansıyla hayranlarına keyifli bir akşam yaşattı.

  • Şarkının başına gelmeyen kalmadı

    Şarkının başına gelmeyen kalmadı

    ‘Nalan’, ‘Beyaz Skandalım’, ‘Ağır Roman’, ‘Müzik Kutusu’ gibi dillere pelesenk olan şarkıları ve 2 Haziran 2023’te yayınladığı “Parti İptal” albümü ile müzik piyasasında büyük bir ses getiren Emir Can İğrek, Bursa’da sevenleri ile buluştu.

    Konserine ‘Muhalif’ isimli şarkısı ile sevenlerini selamlayan İğrek, sevilen şarkılarını Bursalı dinleyicileri ile seslendirdi. Şarkı aralarında sevenleri ile sohbet eden İğrek, “En son 31 Mayıs’ta Bursa’daymışız, üç ayı geçti” diyerek hayranlarının hazırlamış olduğu pankartları okudu. Sıkı hayranlarını unutmayan İğrek, tek tek hepsi ile olan hikayesini söyleyerek hatırladığını dile getirdi.

    Dinleyicilerin istekleri şaşırttı

    Emir Can İğrek’in sevilen şarkılarından biri olan ‘Ağır Roman’ın eski versiyonunu dinleyiciler isteyince İğrek, hazırlıksız yakalandı. Ancak kısa sürede başarılı orkestra arkadaşları ile birlikte şarkının hazırlığını gerçekleştiren İğrek, sevenlerinin isteklerini yerine getirdi.

    Şarkının başına gelmeyen kalmadı

    ‘Parti İptal’ albümü çıktığı ilk günden itibaren sosyal medyada büyük yankı uyandıran ve dillerden düşmeyen ‘Ali Cabbar’ şarkısını seslendirmeden önce sevenleri ile sohbet eden başarılı şarkıcı İğrek; ‘Dün Trabzonspor’unda kullanmasıyla birlikte dört büyük kulüp kullanmış oldu. Şarkının başına gelmeyen kalmadı. Sosyal medya böyle bir şey. Ama bizim için hala o ilk günkü gibi. Sosyal medya öyle bir şey. Yıllar sonra hala değerini koruyacağına inandığım türkü tarzında pop şarkısıdır arkadaşlar’ diyerek ‘Ali Cabbar’ı seslendirdi.

    Onur Can Özcan’ı andı

    ‘Parti İptal’ albümünde 2018 yılında hayata gözlerini yuman meslektaşı ve yakın dostu Onur Can Özcan için yazmış olduğu ‘Can Dostum’ şarkısını seslendirdi. Her konserinde Onur Can Özcan’ı bir şarkısıyla anan İğrek, son albümünde yer verdiği ‘Can Dostum’ şarkısı ile hatırasını yaşatmaya devam ediyor.

    ‘Bıçaklandım’ şarkısını bist yaptı

    Bıçaklandım isimli şarkısını seslendirdikten sonra dinleyiciler ‘Bir daha’ diye seslenince Emir Can İğrek şaşkınlığını gizleyemedi. İlk kez tekrar istendiğini dile getiren İğrek, ‘Bıçaklandım’ şarkısını yeniden seslendirdi. Ardından sevenleri ile sohbet eden İğrek; ‘İlk defa bu şarkım tekrar edildi. Demek ki burada ‘Parti İptal’ci bir kitle var. Buradaki tayfa demek ki koyu tayfa. O zaman listede olmayan bir şarkı isteyeceğim.’ diyerek ‘Bir Yandan’ isimli şarkısını seslendirdi.

    Yaklaşık iki saat sahnede kalan Emir Can İğrek, Bursalılara unutulmaz bir gece yaşattı.

  • Yeni sezon “Mai ve Siyah” ile açılacak

    Yeni sezon “Mai ve Siyah” ile açılacak

    “Mai ve Siyah”, romantizmin modernizm ile tanıştığı bir roman. Gerçek hayat ile hayali arasında sıkışan ve giderek daralan iç dünyasında var oluş mücadelesi veren Ahmet Cemil ve Ahmet Cemil’in tercihlerinin etkilediği ailesi ve arkadaşları… Ahmet Cemil hayali peşinde koşarken, karşısına çıkan hayat gerçeğinin sarsan etkisiyle hayal evreninde enine boyuna gezinmek isterken zemberek boşalıyor. Sistemin zoraki önüne sürdüğü rekabetçi ahlakından payına düşeni alıp, tercihlerinin bedelini ödüyor ve belki de ilk yapması gerekeni sonunda yapıyor.

    İlk kez sahnelecek oyununda, Nejat Orbay Sehlikoğlu, Serdar Seçkin, Nazlı Ceren Argon, Çağrı Zora, Cenk Turan, Cansu Yılmaz, Nergiz Acar, Deniz Orakçı Yavuz, Diyar Gönülalçak, Efecan Baştürk, Akif Oktay, Serkan Çetinkaya, Ceren Kayış, Adnan Tunalı, Mert Çifçi, Baran Balkanlar, İpek Abama, Emre Yaşa, Fatih Kasap, Zeynep Yılmaz, Nilay Çalamak, Orhan Ergün, Ferhun Yılmaz ve Başak Cemre Gezer rol alıyorlar.

  • 4 asırlık Mevlevihane’de sona doğru

    4 asırlık Mevlevihane’de sona doğru

    Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, atıl kaldıktan bir süre sonra yıkılıp yerine su depoları yapılan 400 yıllık Bursa Mevlevihanesi’ni tekrar gün yüzüne çıkaran Büyükşehir Belediyesi, Pınarbaşı Mezarlığı karşısında bulunan ve 17. yüzyılda Mevleviliğin önemli isimlerinden Cünuni Ahmed Efendi tarafından kurulan yapıyı aslına uygun şekliyle ayağa kaldırdı.

    Yapı, “Semahane”, “Türbe, Meydan-ı Şerif ve Matbah-ı Şerif” ve “Dedegan Hücreleri ve Selamlık” olmak üzere üç bölümden oluşuyor.

    Özellikle Semahane bölümündeki tavan işlemeleri ve ahşap oymaları göz kamaştırıyor. Matbah-ı Şerif bölümü Mevlevilik kültürünün tüm yönleriyle anlatıldığı müze olarak hizmet sunacak. Dedegan Hücreleri ve Selamlık bölümünde ise Bursa Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle uzmanlık seviyesinde musiki ve hat dersleri verilecek. Haftalık sohbet programları, sema gösterileri, musiki ve hat dersleri ile Mevlevi kültürü tüm yönleri ile bu mekanda yaşatılacak.

    Açılış öncesi son düzenlemelerin yapıldığı Mevlevihanedeki çalışmaları inceleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Mevlevihanesi için özel eğitim alan 21 semazenin sema gösterisini izledi.

    Çalışmalara ilişkin bilgi veren Aktaş, Bursa için çok önemli bir açılışın arifesinde olduklarını belirtti.

    Mevlevihaneyi yeniden kente kazandırmaktan heyecan duyduklarını aktaran Aktaş, “Yazılı kaynaklara göre 1615 yılında kurulan Mevlevihane, bakımsızlıktan yıkılarak yerine su deposu yapılmış, geriye 1958 yılında yeniden yapılan türbe dışında hiçbir şey kalmamıştı. Büyükşehir Belediyesi olarak yeniden ihya ettik. Mevlevihane 3 bin 500 metrekarelik alan içerisine inşa edildi, 1500 metrekare alan da otopark olarak düzenlendi. Mevlevihane alanı ise yaklaşık 1150 metrekare net kullanım alanına sahip.” ifadelerini kullandı.

    “Mesnevi okumalarına, sohbetlere ve toplantılara ev sahipliği yapacak”

    Aktaş, müze olarak hizmet verecek matbah bölümünde “Mevlevilik”, “Hazreti Mevlana”, “Bursa Mevlevihanesi” ve “Sema” gibi başlıklar altında bilgilendirmeler ile koleksiyonlara da yer verileceğini, aynı zamanda eğitim merkezi niteliğine sahip olacağını duyurdu.

    Selamlık dairesinin altında bulunan dış kısımdaki iki dedegan hücresinde geleneksel Türk sanatları dahilinde hat ve tezhip gibi sanatların Enderun usulünde eğitimlerinin verileceğini bildiren Aktaş, şunları kaydetti:

    “Selamlık dairesinin girişinde iç kısımda yer alan üç hücre ise Türk musikisi dahilinde yer alan ney, kudüm, bendir tambur, kanun gibi enstrümanların eğitimlerinin verileceği alanlar olacak. Selamlık binasının üst katında yer alan mabeyin alanında ziyaretçiler kütüphane kısmından faydalanabilecek. Selamlık binasının son kısmı olan şeyh odası ise süreç içerisinde mesnevi okumalarına, sohbetlere ve toplantılara ev sahipliği yapacak. Semahane kısmında da haftada bir, iki veya üç gün sema mukabeleleri olacak.

    Ayrıca Mevlevihane, Bursa’da yetişen semazen ekibi ev sahibi olmak üzere Konya ve İstanbul’dan gelecek ekiplere de sadece sema amaçlı tahsis edilebilecek. Halihazırda eğitim alan 21 öğrenci, Mevlevihane’nin açılışında sema yapabilecek konuma geldi. Burada birçok gönüllünün birçok ekip arkadaşımızın emekleri var, katkıları var. Allah her birinden razı olsun. Bursa Mevlevihanesi’nin açılışını, inşallah 7 Ekim’de gerçekleştirip Bursa’mızın ülkemizin hizmetine sunmuş olacağız.”