Kategori: Kültür Sanat

  • Dünyanın en küçük dokuma tezgahları Bursa’da

    Dünyanın en küçük dokuma tezgahları Bursa’da

    Kültürel, sosyal, sanat ve sportif etkinliklerle Bursa’da sosyal yaşama renk katan Büyükşehir Belediyesi, dünyada tek olan minyatür dokuma tezgahı koleksiyonu sergine ev sahipliği yapıyor. Denizlili dokumacı bir aileden gelen ve otomotiv sektöründeki iş hayatını noktaladıktan sonra kendine ilginç bir hobi seçen 75 yaşındaki Abdullah Yurtsever, hiç dokuma deneyimi ya da mühendislik bilgisi olmamasına rağmen büyük dokuma tezgahlarının minyatürlerini yapmaya başladı.

    Yıllar geçtikçe bu konuda ustalaşan Yurtsever, araştırmaları neticesinde geleneksel 2 ya da 4 çerçeveli ahşap Anadolu tezgâhları, geleneksel mekikli Bursa kara tezgâhının benzeri olan 2-4 çerçeveli tezgâhlar, 6 çerçeveli armürlü ve 6 çerçeveli jakarlı olmak üzere 4 ana modelde tezgahlar üretti. Yurtsever, yıllar süren emeğin ardından dünyada tek olan 30 parçalık minyatür dokuma tezgahı koleksiyonunu oluşturdu.

    Analog modellerin yanı sıra motorlu olarak da örnekleri bulunan benzersiz koleksiyondaki dokuma tezgâhları, ahşap veya pirinç malzeme ile el yapımı olarak üretilmesi bakımından büyük ilgi görüyor. Sergiyi ziyaret eden Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da çalışır haldeki mini tezgahlarının dokuma işlemini yakından inceledi.

    Bir dönem kara tezgahların dokuma seslerinin yankılandığı Bursa, şimdi bu benzersiz koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Merinos Tekstil Sanayi Müzesi Galeri Alanında sergilenen koleksiyona Bursalılar büyük ilgi gösteriyor. Sergi meraklıları tarafından 17 Eylül’e kadar ziyaret edilebilecek.

  • Yaşar Yağmur hayatını kaybetti

    Yaşar Yağmur hayatını kaybetti

    Yeşilçam’ın emektar oyuncusu Yaşar Yağmur, 74 yaşında hayatını kaybetti.
    Uzun süredir şeker hastalığıyla mücadele eden ve Balıkesir’in Gönen ilçesi Ekşidere kırsal mahallesindeki evinde rahatsızlanan Yaşar Yağmur, Gönen Devlet Hastanesine kaldırıldı. Burada yapılan testler ve tahliller sonucunda kan değerlerinin yüksek olması nedeniyle Yağmur, Bandırma Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi.

    Yoğun bakıma alınan Yağmur kalp krizi geçirmesi sebebiyle, tüm çabalara rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Evli ve üç çocuk babası olan usta oyuncu, birçok Yeşilçam filminde oynamıştı. Batsın Bu Dünya, Hazreti Yusuf, Yuvasız Kuşlar, Babaların Babası ve Sahipsizler yapımları ile tanınan oyuncu 35 filmde rol aldı.

    Yaşar Yağmur kimdir
    Tekirdağ Şarköy’de 1949 yılında dünyaya geldi. Perihan Yağmur ile evli, Demir Yağmur, Damla Arı ve Cenk Yağmur adında 3 çocuğu olan oyuncu, 35 kadar Yeşilçam filminde rol aldı. 24.07.2023 tarihinde Balıkesir’in Gönen ilçesi Ekşidere köyünde usta oyuncuyu sevenleri son yolculuğuna uğurladı.

  • Donduran Kulesi, güçlendirme bekliyor

    Donduran Kulesi, güçlendirme bekliyor

    Açık hava müzesi niteliği taşıyan Aydın’da 1300’lü yılların sonlarında saray kulesi olarak Menderes ovasına hakim bir konuma inşa edilen ve Aydın’da ayakta kalmış 3 kuleden biri olma özelliğini taşıyan Donduran Kulesi, güçlendirme bekliyor. Aydın Valiliği tarafından hazırlanan restorasyon projesinin, kulenin öncelikle güçlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle iptal edilerek ertelendiği öğrenilirken, Aydın Valisi Hüseyin Aksoy, kulenin restorasyon çalışmalarının hala gündemlerinde olduğunu ve güçlendirme çalışmalarının ardından restorasyonun yapılacağını belirtti.

    Aydın Valiliği Yatırım İzleme Ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) tarafından 606 bin 993 TL bedelle ihale edilen tarihi kulenin restorasyon çalışmaları için yüklenici firmaya yer teslimi yapılmış, tarihi kulenin restoresi için çalışmaların 10 ay içerisinde tamamlanması bekleniyordu ancak zamanla zarar gören tarihi kulenin restoreden önce güçlendirilmesi gerektiği tespit edildi.

    Aydın Valisi Hüseyin Aksoy, Yenipazar Belediye Başkanı Yüsran Erden’in Donduran Mahallesi’nin güneyinde bulunan tarihi kulenin, turizme kazandırılması için Aydın Valiliği Yatırım İzleme Ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) tarafından yürütülen çalışmaların iptal edildiği yönündeki açıklamalara da yanıt verdi. Projenin devam ettiğini ancak restorasyonla birlikte güçlendirme gerektiğini ifade eden Vali Aksoy; “Donduran Kulesi’nin proje çizim işimiz devam ediyor. İlk aşamada yapılan bir restorasyon projesi vardı fakat iş uygulamaya geldiğinde baktık güçlendirme de gerekiyor. Onun için o kısmı iptal ettik. Şu anda restorasyon ve güçlendirme projesi devam ediyor. Önce bu proje bitecek. Sonra biz maliyetimiz ne kadar olduğunu göreceğiz. Donduran Kulesi bizim gündemimizden düşmüş değil, Yüsran Başkanın eksik bilgisi olabilir. İlk bilgiden kaynaklı bir açıklama yapmış olabilir. Onu iptal ettik. Çünkü sadece onunla olmayacağını güçlendirmeye de ihtiyaç olduğunu teknik arkadaşlar ifade edince ilk çalışmayı iptal ettirip yeni bir çalışma devam ediyor” dedi.

    1300’lü yılların sonlarında bir saray kulesi olarak dönemin zengin kişisi tarafından 3 katlı olarak yapılan tarihi kuleye, makaralı asansörle çıkılıyor.

  • İnegöl’de müzik dolu bir hafta sonu

    İnegöl’de müzik dolu bir hafta sonu

    İnegöl Belediyesi tarafından Amfi Tiyatroda düzenlenen Yıldızların Altında Açık Hava Kültür Sanat etkinlikleri sürüyor. Her hafta birbirinden eğlenceli programların yer aldığı etkinlikler çerçevesinde Cuma akşamı güncel pop şarkılar ile Şükrü Turan, Pazar akşamı ise İnegöl Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu TRT İzmir Radyosu Türk Halk Müziği sanatçısı Tuğba Ger İnegöllülerle buluştu.

    21 Temmuz Cuma akşamı pop şarkılarla amfi tiyatroda İnegöllülerle buluşan Şükrü Turan keyifli anlar yaşatırken 23 Temmuz Pazar akşamı da Türk Halk Müziği Korosu solo ve koro şeklinde seslendirilen eserlerle adeta amfi tiyatrodaki vatandaşların kulaklarının pası silindi. Türkülerle vatandaşları diyar diyar gezdiren koro üyeleri, solo eserlerdeki başarılı performanslarıyla da alkış aldı.

    Konserin ikinci bölümünde ise TRT İzmir Radyosu Türk Halk Müziği sanatçısı Tuğba Ger sahne aldı. 1 saati aşkın süre sahnede kalan Tuğba Ger, seslendirdiği eserlerle kulakların pasını sildi. Amfi tiyatro sahnesinde coşku dolu anlar yaşanırken, vatandaşlar Tuğba Ger ile unutulmaz bir gece yaşadı.

    Yıldızların Altında Açık Hava Kültür Sanat Etkinlikleri, 3 özel programla devam edecek. Tamamı Hikmet Şahin Kültür Parkı içerisinde bulunan Amfi Tiyatroda yapılacak programlar; 28 Temmuz Cuma akşamı Abdullah Beyaztaş ile Cambaz Mithat kukla ve sirk gösterisi, 29 Temmuz Cumartesi akşamı Türk Halk Müziği Gençlik Korosu ile THM Sanatçısı Selcan Kökçen Şahin konseri ve son olarak 05 Ağustos Cumartesi akşamı Türk Sanat Müziği Korosu ile ses sanatçısı Çiğdem Gürdal konseriyle devam edecek.

  • Bulaşıkçı olarak başladı, usta oldu

    Bulaşıkçı olarak başladı, usta oldu

    Tokat’ta yaşayan 24 yaşındaki Nergis Aydın, bulaşıkçı olarak başladığı iş hayatına kentte Tokat kebabını yapan tek kadın olarak devam ediyor.
    Coğrafi tesciliyle sofraların vazgeçilmezi olan 3 asırlık lezzet, kendine özel ocaklarda pişiriliyor. Tokat kebabında kullanılan malzemeler şişlere takıldıktan sonra kendine ocakta dikey şekilde pişirilmeye başlanılıyor.

    İçeriğinde kuyruk yağı, kuzu eti, patlıcan ve patates bulunan kebap; yurt içi ve yurt dışından gelen vatandaşların yoğun ilgisini görüyor. Yaklaşık 25 dakika odun ateşinde pişen kebap şişlerden bakır tepsiye koyularak servis ediliyor. Tokat’ın tek kadın ustası olan Nergis Aydın (24), yurt dışından gelen vatandaşların Tokat kebabına yoğun ilgi gösterdiğini ve satışların arttığını belirtti.

    “Memleketlerine gelen gurbetçiler Tokat kebabı yemeden dönmüyor”
    Tokat kebabına olan ilgini yoğun olduğunu belirten Nergis Aydın (24), “4 yıl önce bulaşıkçı olarak başladım, 1 yıldan fazla bir süre bulaşıkçılık yaptım. Burada bir ustamız vardı, ona yardımda bulunuyordum. Biberleri şişe takıyordum, domatesleri şişe takıyordum derken ilerleyen zamanlarda ustalığı öğrenmeye başladım.

    Kasada hesap ödeyen müşteriler beni gördüklerinde şaşırıyorlar. Bazı müşteriler masadan kalkıyor ve ocağın başına kadar geliyor. Tokat’ta Tokat kebabı yapan tek kadın ustayım, buraya gelip yaptığım kebabın tadına bakan müşteri bir daha başka yere gitmiyor. Bayramdan sonra memleketlerine gelen gurbetçiler Tokat kebabı yemeden memleketlerine gitmediler. Bayramdan bugüne kadar 200 kilo Tokat kebabı yaptı, satışlarımızda ciddi artışlar oldu” şeklinde konuştu.

    “Tokatlı olup da kebabı sevmeyen olamaz”
    Şehir dışından Tokat kebabı yemeye geldiğini belirten Fahrettin Bayırlı, “Tokat’ın güzelliği ve özelliklerinden olan kebabımı seviyoruz, Tokatlı olup da kebabı sevmeyen olamaz. Kadın ustamızı gördüm gururlandım, bu işi sadece erkeklerin değil kadınlarında yapabileceğini ispatlamış. Kebabı yediğinizde kadın eli değdiği belli oluyor” dedi.

  • Dünyada benzeri yok

    Dünyada benzeri yok

    Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, tarihte insanoğlunun süreç içerisinde hep su kenarlarına yerleşerek yerleşim merkezi kurduklarını belirterek, Anadolu’da kurulu büyük medeniyetlerden birisi olan Hititler’in de Beyşehir Gölü kenarında günümüzde de Eflatunpınar olarak bilinen alanda önemli bir açık hava tapınağı tesis ettiğini söyledi. Bu tapınakla ilgili araştırmacıların eserlerine bakıldığında bölgenin alelade seçilmiş bir bölge olmadığını gördüklerini anlatan Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Eflatunpınar ve yakınlarında yer alan Fasıllar anıtlarının kurulduğu bölgede tarihteki Hitit egemenliğinden söz ederek, “Eflatunpınar’ın doğal bir kaya üzerinde değil, bir havuzun, yani su kaynağının, bir pınarın etrafında andezit taşlardan, itinalı bir işçilikle bir araya getirilmiş bir tapınak olduğu görülüyor. Geçmişte açık hava tapınağı olarak yapılmış olan bu tapınak, günümüzde bir açık hava müzesi niteliğinde. Ülkemizin önemli turizm bölgelerinden olan Konya’da, yine Konya’nın da önemli turizm yörelerinden olan Beyşehir’de yer alan Eflatunpınar Hitit Kutsal Anıtı’nı bugün bir açık hava müzesi şeklinde değerlendirmek mümkün görünüyor” dedi.

    “Anıt, suyun tasarruflu kullanılmasıyla ilgili sembollerle dolu”

    Anıtın gerektiğinde tasarruflu bir şekilde suyun kullanılmasıyla ilgili bir takım sembolleri de barındırdığını aktaran Hüseyin Muşmal, “Etrafında pınardan kaynayan sular, kanallar marifetiyle havuza toplanmakta, suyun azaldığı dönemlerde havuzdaki sudan da istifade edildiği görülmekte. Bu pınarın suları da Beyşehir Gölü’ne kadar uzanan bir dere halinde ulaşmakta. Biz istiyoruz ki, bölgemizdeki özellikle kültür varlıkları, hangi döneme ait olursa olsun, ister Türk dönemi dediğimiz Selçuklu, beylikler, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olsun, ister Türk dönemi öncesi dediğimiz Bizans, Roma, Hitit, hatta Neolotik döneme ait bu bölgede medeniyetlerin bırakmış olduğu tarihi kültür varlıklarının günümüze ulaşmış, değerli önemli kültür varlıklarının gelecek nesillere ulaşmasına imkan tanımak ve bu günde özellikle dünya üzerindeki yerli ve yabancı turistlerin bölgeyi ziyaret eden insanların daha güzel, daha kolay ziyaretlerine imkan tanıyabilmeleri için düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Bölgenin çok kıymetli bir kültür varlığı olan Eflatunpınar’ın bu nedenle etrafının düzenlenerek, hatta gerekirse bir bilgilendirme platformu oluşturularak etrafında kurulacak kamera sistemleri ile ziyaretçi sayısının tespit edilmesinin hem güvenliği hem de bölgeye gelen ziyaretçilerin ülke ve Konya turist potansiyelini ortaya çıkarması açısından son derece önemli olduğunu düşündüklerini belirten Prof. Dr. Muşmal, “Böylece bölgemize gelen ziyaretçi sayılarını bilirsek, bu ziyaretçilerin bölgede, eser etrafında geçirdikleri vakti tespit edebilirsek eserle ne kadar ilgilendiklerini tespit edebilirsek, orada sunacağımız hizmet, orada ortaya konulacak çalışmanın tespiti açısından da bize önemli veriler verecektir. Biz de bu kez şunu söyleyebileceğiz: Evet, Konya’da önemli bir açık hava müzesi durumunda olan Eflatunpınarı’na yılda 5 bin turist gelirken Fasıllar bölgesinde bulunan Hitit Anıtı’na 3 bin turist geliyor. Acaba turistler bu bölgeyi daha iyi mi tanıyorlar, daha iyi mi anlatılmış, bölgemizin değerleri daha iyi mi insanlara aktarılmış ya da ulaşım imkanları mı sıkıntılı, insanların ulaşmalarında problemler mi var? Bunların masaya yatırılması mümkün olabilecektir” şeklinde konuştu.

    Beyşehir’deki kutsal anıt ve havuzunun dünyada bir eşinin olmadığını da araştırmacıların söylediğini anlatan Prof. Dr. Muşmal, M.Ö. 13. yüzyılda yapılan anıtı diğerlerinden ayıran bir özelliğinin de olduğunu vurguladı. Bir pınarın etrafında andezit taşları ile özel olarak işlenerek yapılan bu anıtın çok ilgi çekici bir eser olduğunun altını çizen Muşmal, “Bu andezit taşları belki bu Fasıllar bölgesindeki maden bölgesinde işlendi, getirildi. Belki de Eflatunpınarı’na yakın olan Sadıkhacı civarındaki andezit taşlarından yapıldı, bilmiyoruz. Ama kaya oymak suretiyle değil, parça parça yapılmak suretiyle, özel olarak bir kompozisyon etrafında yapılmış, birleştirilmiş. Tanrılar, tanrıçalar işlenmiş bir kompozisyon halinde oraya çok büyük bir önem verdikleri anlaşılıyor. Suya çok önem verdikleri anlaşılıyor. Zaten, insanın suya önem vermemesi mümkün değil. Eski çağlardan itibaren de günümüze kadar insanlar suya çok değer vermiş. Suyun bulunduğu bölgelerde önemli semboller ve abideler ortaya koymuşlar. İvriz, bunun örneği Konya’da. Eflatunpınar bunun örneği, kompozisyonu itibariyle, bulunduğu coğrafya itibariyle bir bütün halinde bir abideyi oluşturması açısından Eflatunpınar anıtının, abidesinin Türkiye’de ve dünyada örneğinin bulunmadığını araştırmacılar söylüyor. Alanla ilgili Hititologlar ve tarihçiler ve eski çağ tarihçileri bunları böyle söylüyor. Belki yakın benzer örnekler vardır ama ülkemizde bunun örneği bulunmuyor. Bu muhteşem eser bilim camiası tarafından yazıtı olmadığı için tamamen dini nitelikli, aynı zamanda Hititlerin sanatsal ve politikacı gücünü yansıtan eser olarak değerlendirilmektedir” dedi.

    Anıtın mutlak surette muhafaza edilmesi gerektiğini, etrafının daha düzenli hale getirilmesi ve korunması gerektiğini kaydeden Muşmal, “Elbette Konya Müze Müdürlüğü’müz orada yaptığı yüzey ve kurtarma kazısı çalışmaları marifetiyle havuzu temizledi. Havuzdan anıtın kompozisyonuna ait bazı parçaları çıkardı, etrafını tel örgüyle çevirdi, düzenledi. Hayvanların belki havuzu kullanmasının önüne geçilmiş oldu ama daha tertibatlı, daha düzenli, daha kontrol altında tutulabilir bir seviyeye devletimizin, ülkemizin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın getireceğine inanıyoruz. Hem de böylece biz eşi benzeri bulunmayan bir anıtı etrafında yapmış olduğumuz düzenleme ile yüz akımız olarak dünyaya gösterebilir ve anlatabiliriz” diye konuştu.

  • Usta sinemacılar Gemlik’te buluştu

    Usta sinemacılar Gemlik’te buluştu

    Festivalde, Kısa Film Yarışması‘nda dereceye giren filmleri değerlendiren jüri, Gemliklilerle keyifli sohbette buluştu. Zeytindalı Meydanı’nda, Başak Koç moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Jüri Başkanı Hale Soygazi, jüri üyeleri Ezel Akay, Güven Kıraç, Yiğit Güralp ve Eyüp Boz soruları cevapladı.Zeytindalı Meydanı’nda, Kısa Film Yarışması finalist filmlerinin gösterimi sonrası başlayan sohbete Gemlikliler büyük ilgi gösterdi.
    Kısa Film Yarışması jüri başkanı Hale Soygazi başvuran filmleri çok beğendiklerini söyleyerek “Kısa filmleri çok severim. Kısa filmler, sanatçı duyarlılığı ve zanaatkarlığı isteyen işler. Uzun metrajdan daha zor bence. Sinemacıların mesleğe giriş yolu” dedi.
    Sinemada ve dizilerde kadın erkek eşitliği sorusu üzerine Soygazi, dizilerin belli formatı ve hikaye kalıbı olduğunu belirterek, “Bütün kadın rolleri klişe. Hikayeleri yok. Yansımıyor. Hepsi birbirinin aynı” diye konuştu.

    Soygazi, sinemada prodüktörlerin genelde erkek olduğunu ifade ederek, “Kadın prodüktörler bizim sinemamızda çok fazla değil. Dünyada da öyle. Filmler de erkek kahraman üzerinden gidiyor. Kadın da o kahramanın eşi oluyor. Sinemamızda 90’larda kadın furyası filmleri oldu. Atıf Yılmaz’ın filmleri oldu. Şu an özellikle kadın filmleri yok. Kadın filmleri olmadığı gibi, kadının çok çeşitli anlatıldığını da düşünmüyorum. Yine klasik rollerde maalesef. Kadın sinemacılar ve senaristler arttı ve bu bizim sinemamız için gelişim. Kadınlar klişe halinde sunulduğunda bu zenginlik kazandırmıyor sinemamıza. Yeni sinemacılar belki böyle şeyler yapabilir. Kadın haklarından söz ediyoruz, mücadele ediyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki. Eşitsizlik, farkla mücadele derken şimdi galiba kadınların insan hakları mücadelesi olacak” dedi.

    Jüri üyesi ve yönetmen Ezel Akay kısa filmlerin gişe kaygısından uzak yapılan bir sanat dalı olduğunu söyledi. Akay, “Gençlerin dünyayı nasıl algıladıklarını görmek için çok önemli. Sosyologların izlemesi lazım. Bu festivaldeki filmler bana, aileyle herkesin başının dertte olduğunu gösterdi. Filmlere ve hikayelere bakarak toplumun ne durumda olduğunu anlamak mümkün.’’ dedi. Sektörde kadın erkek dengesi ile ilgili Akay ise ‘’Özellikle dizilerine baktığımızda kadın senaristler ve kadın yönetmenler var. Sektörümüzü dönüştüren muazzam bir dizi sektörü var. Bir filme baktığınızda kadının yönettiğini anlamanız mümkün. Kadın yönetmenlerin filmini takip etmeye çalışın. Kadınların özgürleşmesi, dünyanın zenginleşmesi demek. Kadınların erkeklerle aynı alanda var olması kültürel ve sosyolojik zenginliği sağlar” şeklinde konuştu.

    Oyuncu Güven Kıraç, “Kısa filmlerin uzun metraj için geçiş yolu oldu. Ömrü boyunca yalnızca kısa filmler çekenler de var. Hayatını kısa filmler yapmak üzerine adamış Sinema yolculuğunu bu kulvardan götürenler var. Sinema hangi metrajda olursa olsun sinemadır. Sinema iyi ki var. Kadın ve erkek meselesinin binlerce yıldır ayrı ayrı konuşulması bana çok abes ve tuhaf geliyor. Çok ağır geliyor aslında. Ar duyuyorum bundan” dedi.
    Yapımcı ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz ise kısa filmlerin özgürlük sağlayan bir alan olduğunu belirterek, “Kısıtlı zaman imkanıyla derdinizi anlatmak zorundasınız kısa filmlerde. Çok da özgürlük sağlayan bir şey kısa film çekmek. Kendi dünyanızı çok rahat yansıtabileceğiniz bir film türüdür. Buna yönelik işler yapılıyor. Kadınlar gittikçe daha cesur işlerin içine girdiler. Reyting alan işlerin bir çokunun yönetmeni kadın yönetmenler” diye konuştu.

    Senarist Yiğit Güralp ise, “İyi fikirler, iyi işlenmemiş oluyor bazen uzun metrajda. Kısa filmler, meselesini çok derli toplu anlatabiliyor. Böyle bir yanı var” dedi.

    Söyleşi sonrası Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, jüri üyelerine zeytin fidanı takdim ederek, “Gemlik’te hep beraber sevgiyi, barışı ve umudu büyütmeye devam ediyoruz. Bu akşam bize eşlik eden tüm kıymetli sanatçılarımıza teşekkür ederim. İyi ki geldiniz” ifadelerini kullandı.
    Jürinin söyleşisi sonrası Hakan Meriçliler, ‘’Tanju Okan’’ın ilk kez sahneye taşındığı ‘’Yıl 1974 – Tanju Okan Şarkıları’’ ile sahne aldı.
    Yazan, yöneten, sahneleyen, söyleyen ve anlatan olarak Hakan Meriçliler imzası taşıyan etkinlikte Gemlikliler, unutulmaz bir yolculuğa çıktı. Tanju Okan’ın dillerden düşmeyen şarkılarını; eşsiz yorumuyla zamansızlığını her dönemde koruyan, ayrılık ve sevda şarkılarını, canlı performansla piyanist Berktay Akyıldız eşliğinde seslendirdi. Şarkıların yanı sıra Tanju Okan’ın hatıraları, dönüm noktaları, aşkları, mutlulukları, hüzünleri, hayal kırıklıkları samimi bir dille anlatı olarak sahneye taşındı. Hakan Meriçliler’in seslendirdiği ve Tanju Okan’ın unutulmazları arasında yer alan ‘’Öyle Sarhoş Olsam ki’’, ‘’Kaderim’’, ‘’Dostlarım’’, ‘’Var mısın İçelim?’’, ‘’Seni Hayatımca Sevdim’’, ‘’Hasret’’, ‘’Bilsem ki’’, ‘’Kadınım’’, ‘’Deniz ve Mehtap’’, ‘’Deli Gibi Sevdim’’ şarkılarını Gemlikliler hep bir ağızdan söyledi.

  • Retrobüs ile nostalji rüzgarı

    Retrobüs ile nostalji rüzgarı

    Bursa Büyükşehir Belediyesi 80’ler ve 90’lara özel müzikal zaman yolculuğu yaşatmak, yaşam kültürünü canlandırmak ve o döneme damga vuran müzikleri Retrobüs Grubu’nun tiatral sahne şovunu vatandaşlar ile buluşturdu. Retrobüs konserinden önce DJ Uğur Başaran performansı ile vatandaşlara güzel bir sahne şovu yaşattıktan sonra Retrobüs Grubu sahnedeki yerini aldı.

    Retrobüs Grubu solistinden Nihat Doğan taklidi

    Konser başlarken Retrobüs Grubu solisti Fırat Şahverd’den eğlenceli bir Nihat Doğan taklidi geldi. Cem Karaca’nın “Bu son olsun” isimli parçasını coverladıktan sonra, gitme buradan şarkısını Nihat Doğan sesi ile söyleyen Fırat Şahverd, “Nihat Doğan’a son olsun, şaka yapıyorum.

    Az önce orijinal versiyonunu dinledim kuliste, depremden önce tüm gündemimiz Nihat Doğan’ın yaptığı cover’dı. Öyle taklit yeteneğine gerek yok, gırtlağa balgam bırakıyorsunuz kendiliğinden çıkıyor. Bu felaketler son olsun, felaket derken Nihat Doğan’ı kastetmedim estağfurullah. Hepimizin başı sağ olsun, Allah bir daha böyle felaketler, dertler yaşatmasın hepimize geçmiş olsun. Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son.” dedi.

  • Satrancı güçlendiren hamle

    Satrancı güçlendiren hamle

    Hamleni Yap Projesi ile on binlerce öğrenciye branşa özgü eğitim seti armağan eden ve Sürekli Satranç Eğitim Merkezi’nde yürüttüğü faaliyetlerle geniş kitlelerin satranç sporuyla tanışmasına imkan sağlayan Şehitkamil Belediyesi, ‘Dünya Satranç Günü Etkinlikleri’ çerçevesinde düzenlediği organizasyonda, bir ilke daha imza atarak sporcuları ve annelerine akıllı hamleleri birlikte yaptırarak bugünün ve geleceğin şampiyonlarına moral aşıladı. Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi’nde (ŞKM) düzenlenen organizasyonda, Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu ve Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) Gaziantep İl Temsilcisi Ebru Baloğlu, katılımcılara keyifli geçen oyunlarda eşlik ettiler.


    Türkiye Satranç Federasyon ile iş birliği içerisinde yürüttüğü çalışmalarla lisanslı sporcu havuzunun gelişmesi, ihtisas kulüplerinin sayılarının artması, sportif organizasyonların gelenekselleşmesi, eğitimci ve hakem eğitimlerini nitelikli şartlarda gerçekleştirilmesi gibi konularda birbirinden önemli faaliyetlere imza atan Şehitkamil Belediyesi, 2022-2023 sezonunda okullara ve spor kulüplerine satranç branşına özgü eğitim malzemesi desteğini sürdürecek.


    İMZALARI millî gururlarımızla atıyoruz

    Satranç severlerle etkinlik esnasında yakından ilgilenen ve antrenörlerden gerçekleştirilen çalışmalarla ilgili bilgiler alan Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, Hamleni Yap Projesi’nin çerçevesini genişleten protokolün imza töreninde yaptığı konuşmada, imzaları millî gururlar yaşatan sporcularla birlikte atmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirten Başkan Fadıloğlu, “Satranç branşına gönül veren herkesin Dünya Satranç Günü’nü kutluyorum. Federasyonumuzla iş birliği içerisinde yürüttüğümüz çalışmalarla satranç branşında birbirinden önemli çalışmalar gerçekleştirdik.

    Hamleni Yap Projesi ile bugüne kadar on binlerce öğrencimize satranç takımları armağan ettik. Sürekli Eğitim Merkezimizde, her dönem yüzlerce vatandaşımız akıllı hamlelerle tanışıyor. Bu çalışmaların neticesinde Millî Takımlarımıza sporcular kazandırdık. Dünya, Avrupa ve Türkiye Şampiyonalarında şampiyonluklar elde eden, çeşitli derecelere imza atan sporcularımıza protokolün çerçevesini genişleten imzaları atıyor olmaktan mutluluk duyuyorum. Organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, sporcularımıza akademik ve sosyal yaşamında başarılar diliyorum” diye konuştu.

  • Oppenheimer’ın Türk fizikçiye mektubu

    Oppenheimer’ın Türk fizikçiye mektubu

    Atom bombasının babası olarak anılan Robert Oppenheimer’ın hayatını anlatan “Oppenheimer” filmi vizyonda. Sosyal medyanın gündeminde ise bir mektup var. Filme ilham veren fizikçi Robert Oppenheimer’ın, 1962’de Türk fizikçi Feza Gürsey’e yazdığı mektup, kısa süre içerisinde sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri haline geldi.

    Oppenheimer mektubunda şunları söylüyor:

    “T.D.’den, gelecek yıl burada bir yılı karşılayabileceğinizi öğrendim. Umarım öyledir ve sizden haber aldığımda meslektaşlarıma danışacağım ve olumlu düşüncelerimizi kağıda dökeceğiz. Kısa süre sonra tekrar gelmeniz bana doğru geliyor.”

    20. yüzyılın önemli matematikçi ve teorik fizikçilerinden biri olarak kabul edili Feza Gürsey, 1971’den 1991’e kadar Yale Üniversitesi’nin Fizik Bölümü’nde görev yaptı. Temel parçacık fiziği alanında yaptığı önemli katkılar nedeniyle 19 Ocak 1977’de Sheldon Glashow ile birlikte Oppenheimer Ödülü’ne layık görüldü.

    Bilim ve teknoloji dünyasında “nükleer bombanın babası” olarak anılan, Manhattan Projesi başkanlığını yapmış Amerikalı fizikçi ve üniversite profesörü Robert Oppenheimer, bilimsel ekibin önderliğini yaparak Los Alamos’ta nükleer silahların geliştirilmesine öncülük etti. bilimsel ekibin önderliğini yaparak Los Alamos’ta nükleer silahların geliştirilmesine öncülük etti. Proje sonunda 16 Temmuz 1945’te New Mexico’da gerçekleştirilen Trinity testi ile dünyanın ilk nükleer patlaması başarıyla gerçekleştirildi.

    Ancak nükleer silahların kullanımının yarattığı etik ve siyasi tartışmalar nedeniyle, Oppenheimer’in güvenlik soruşturması sürecinde önceden yaptığı bazı siyasi ve sosyal aktiviteleri nedeniyle ABD hükümeti tarafından güvenilmez görüldü ve 1954’te gizli belgelere erişiminin kaldırılmasına karar verildi. Bu olay, Oppenheimer’in kariyerine ve yaşamına olumsuz bir etki yaptı.

    Robert Oppenheimer, nükleer fizik alanında yaptığı önemli katkıları ve Manhattan Projesi’ndeki liderliği nedeniyle bilimsel dünyada ve tarihçiler arasında önemli bir figür olarak hatırlanıyor.