Kategori: Kültür Sanat

  • Müzekart ücreti yine 60 lira

    Müzekart ücreti yine 60 lira

    Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı 350’yi aşkın müze ve ören yerine sınırsız ziyaret olanağı sağlayan Müzekart’ın fiyatı, Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un talimatıyla bu yıl da 60 lira olarak sabit bırakıldı. 1 Ağustos’tan itibaren ise müze ve ören yerlerine ziyaretler sadece Müzekart ile yapılabilecek. Yine bu tarihten itibaren geçerli olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı sahibi olmayan yabancı uyruklulara yapılan bilet satış fiyatları da güncellenecek.

    Ücretsiz yararlanıyorlar

    Türkiye Müzeleri Mobil uygulaması üzerinden de dijital olarak temin edilebilen Müzekart haricinde de müze ve ören yerlerine ücretsiz olarak giriş hakkı tanınıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 18 yaş ve altındaki gençler ve çocuklar ile bu yaş grubundaki öğrenci gruplarına refakat eden öğretmenler, 65 yaş ve üstü vatandaşlar, gaziler ile şehit ve gazilerin eş ve çocukları, engelliler ve bir refakatçisi, er ve erbaşlar, ICOM, ICOMOS ve UNESCO kartı sahipleri, basın kimlik kartı sahipleri, seyahat acentesi sahip veya sorumlu müdürleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı kokardına haiz profesyonel turist rehberleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı personeli ve emeklileri ile refakatindeki eş ve çocukları, 0-12 yaş arası yabancı uyruklu çocuklar ile Hayatboyu Öğrenme Programı çerçevesinde Comenius Okul Ortaklıkları ile Erasmus Öğrenci Değişim Programı kapsamındaki öğrenci grupları (Türkiye’deki muhatapları tarafından sözleşmelerini ibraz etmeleri kaydıyla) müze ve ören yerlerinden ücretsiz olarak yararlanıyor.

  • Taş köprü restore ediliyor

    Taş köprü restore ediliyor

    Ankara’nın Kalecik ilçesinde Ankara Savaşı’nda Timur’un kuvvetlerinin ilerlemesine engel olmak için tahrip edilen ve 19. yüzyılda yeniden inşa edilen tarihi köprü restore ediliyor.
    Kalecik ilçesindeki tarihi Kalecik Köprüsü, Kızılırmak ve Develioğlu Köprüsü adıyla da biliniyor. Tarihi taş köprü, Kırıkkale ve Kalecik İncirlik yolunu birbirine bağlıyor. Ankara Savaşı öncesinde Osmanlı ordusunun köprü üzerinden geçerek Çubuk Ovası’na indiği, daha sonra ise Timur’un kuvvetlerinin ilerlemesine engel olmak için köprünün tahrip edildiği biliniyor.

    Köprü restore ediliyor
    Kalecik’te ikamet eden tarih bölümü mezunu İbrahim Bülbül, köprünün Develioğlu Köprüsü ve Yedigözlü Köprü olarak da bilindiğini belirterek, “Timur zamanında Ankara Savaşı’nda burada bir köprü varmış.

    Kimi kaynaklar tarafından Yıldızım Beyazıt tarafından, kimi kaynaklarda da Emir Timur tarafından köprünün tahrip edildiği söyleniyor. Daha sonrasında 19. yüzyılda ailesinin soy ismi Develioğlu olan şahıs tarafından köprü tekrar yapılmış. Köprüde şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyon söz konusu” dedi.

    “Halk tarafından da fotoğraf çekinmek için rağbet görüyor”
    Kalecik Taş Köprüsü’nün 19. yüzyılda köpük ve kum taşından yeniden yapıldığını ifade eden Bülbül, “Bu köprünün şöyle bir önemi var. Bugün bile bazı vatandaşların arabayla geçtiği köprüdür. Kırıkkale ve Kalecik İncirlik yolunu birbirine bağlar.

    Halk tarafından da fotoğraf çekinmek için rağbet görüyor. İlçenin güzide bir tarihi eseridir, tarihi dokusunun bir parçasıdır” diye konuştu.
    Kalecik Taş Köprüsü’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan restorasyon çalışmalarının ise bir yıl içerisinde tamamlanması bekleniyor.

  • 6 asırlık gelenek

    6 asırlık gelenek

    Tokat’ta eski usulle yapılan kumaş boyama işlemi, Hindistan’daki toplu çamaşır yıkama alanlarını andırıyor.
    Tokat’ın merkezinde bulunan Yazmacılar Sitesi, birçok fotoğrafçı ve turistin uğrak noktası oluyor. Yazmaların yıkandığı havuzlarıyla dikkat çeken site, Hindistan’da bulunan toplu çamaşır yıkama havuzlarına benzetiliyor.

    6 asırdır yazmacılığın merkezi olan Tokat’ta ıhlamur ağacından yapılan baskılara işlenen motifler, farklı renk ve desenlerde pamuklu bezlerle buluşmaya devam ediyor. Baskı yapılan bezler, su dolu havuzlarda geleneksel yöntemlerle ayakla çiğnenerek yıkanıyor. Ardından korkuluklara asılan yazmalar kurutulmaya bırakılıyor. Kurutma işleminin ardından binlerce renk ve desenden oluşan yazmalar, yurt içi ve yurt dışı piyasada kendisine müşteri buluyor.


    Ziyaretçiler ilginç buluyor
    Yazmacılar Sitesi’ni ilk defa görenlerin şaşkına döndüğünü belirten işletme sahibi Yunus Gökyıldız, “Yazmanın tarihi bildiğimiz kadarıyla, İpek Yolu aracılığıyla Çin’den gelen insanların getirmiş. Biz de diğer arkadaşlarla beraber bu işlere gönül verdik. Buradaki yazmalar tamamıyla el yordamıyla yapılıyor. Zaman içerisinde birtakım değişmeler oldu, şu an şablon baskı kullanılıyor.

    Ancak el baskısı da diğer yandan devam ediyor. Son 5 yıldır da batik boyama tekniği geliştirildi, şu anki yazmalara yeni renk ve vizyon katıldı bu sayede. Bu havuzlarda, haşırlı gelen yazmaların baskı işleminin ardından belirli kimyasallar koyularak yıkanması yapılıyor.

    Geçmiş yıllarda bir valimiz burayı ziyaret etmişti. Bizim burada yapılan ürünleri gördüğünde ‘Ben bunların Hindistan’da yapıldığını sanıyordum’ demişti. Burada kurumların her yönden desteklerini görüyoruz. Buraya yurt dışından ve içinden gelen fotoğrafçılar oluyor. Burayı bilmeyenler insanlar şok oluyor. Buranın çok ilginç olduğunu söylüyorlar, kumaşların işlenme aşamalarını da ilginç buluyorlar” dedi.

  • Ahşap köprü ile ulaşılacak

    Ahşap köprü ile ulaşılacak

    Batman’ın tarihi Hasankeyf ilçesinin Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılan Prof. Dr. Veysel Eroğlu Ilısu Barajı ve HES Projesinin tamamlanmasıyla sular altında kalmasının ardından tarihi ilçedeki çalışmalara hız verildi.
    Terör örgütlerinin saldırı ve engellemelerine rağmen çalışmalar çerçevesinde Zeynel Bey Türbesi, İmam Abdullah Türbesi ve zaviyesi, Süleyman Han Cami’nin minaresi, taş kapı ve çeşme bölümü, Kızlar Camisi, Artuklu Hamamı, Hasankeyf Kalesi Orta Kapısı ve 609 yıllık Er-Rızk Camisi gibi tarihi eserlerin baraj gölü sahasından modern SPMT sistemle çıkartılarak Arkeopark alanına taşınmasının ardından yerinde korunan tarihi ve kültürel eserlere yönelik çalışmalar başlatıldı.

    Tarihi ilçede 2004 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkarılan ve Yamaç Külliyesi olarak adlandırılan cami merkezli külliye ve gizli hamam ilçenin tarihine ışık tutuyor. Eski Hasankeyf Kalesinde bulunan Şaap Vadisi karşısındaki tarihi Yamaç Külliyesi’ne teknelerle ulaşımın yanı sıra karayolu ile ulaşım sağlanması için de çalışmalar başlatıldı.

    Çalışmalar çerçevesinde yaklaşık 500 metre uzunluğunda ahşap kaplı köprü inşa edildi. Karayolu veya teknelerle Ortaçağ dönemine ait Şaap Vadisi’ne ulaşan yerli ve yabacı turistler buradan da baraj gölü ve Arkeopark manzarası eşliğinde Yamaç Külliyesine ulaşacak.

    Yamaç Külliyesini gezen yerli ve yabancı turistler daha sonra tarihi Hasankeyf Kalesine de yürüyerek gezebilecek ardından da teknelerle de baraj gölüne açılarak Dere Vadisi, Saha Vadisi, Arı Vadisi, Kelebek Vadisi ve Deliklitaş Mağaralarını görebilecek.

    İHA muhabirine açıklama yapan Hasankeyf İlçe Kaymakamı Şenol Öztürk, tarihi ilçeyle ilgili projeleri bir bir hayata geçirmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Tarihi ilçedeki projelerin Türkiye’nin yüzyılına yakışır projeler olduğunu anlatan Öztürk, “Malumunuz yukarı Hasankeyf’te tekneyle beraber indiğimizde merdivenden çıktığımızda bulunan bir alan var. Şahap Vadisi. Biz bu alan tamamen dönüştürdük Cumhurbaşkanımız himayesinde koordinatör bakanlarımız, bakanlıklarımız, kurum müdürlüklerimiz bir araya gelerek çok güzel bir proje yapıldı orada.

    Ve bu proje şu anda uygulama aşamasında hem oranın doğasına uygun, çok büyük kayalar getirdik oralara orada yine gittiğiniz zaman hediyelik eşyalarınız olacak. Oturma alanlarınız olacak. Mescidi, dinlenme alanları olacak, gölgelik alanlar olacak. Orası apayrı bir dinlenme alanı oldu. Apayrı bir tesis oldu. Apayrı bir destinasyon oldu” dedi.

    “Hakikaten cenneti tarif ediyoruz”
    Projelerin tamamlanmasıyla Hasankeyf’in cennetten bir köşe olacağının altını çizen Kaymakam Öztürk, şöyle devam etti:
    Oraya gittiğiniz zaman hemen oradan Yamaç Külliyesi tarafına ulaşım imkansızdı. Oraya çok güzel ahşap kaplamalı bir köprü de, yaya köprüsü de yapıldı şu anda. O köprü tamamlandığında Yamaç Külliyesiyle olan bağlantıyı da sağlamış olacağız.

    Orada yürüyüş aksı var, mağaralar var. Çok güzel bir doğa orada olacak. Hakikaten cenneti tarif ediyoruz. Hakikaten kale bölgesi bu kadar güzel. Yukarı Hasankeyf muazzam bir alan oldu. Tamamlandığı zaman da hakikaten bunu yerinde de görmüş olacağız”.

  • Türk-Macar Dostluk Anıtı

    Türk-Macar Dostluk Anıtı

    Ganita mevkiindeki açılışta konuşan Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu, Ganita’da 25. yıl anısına daha önce yapılan anıta, Türk -Macar dostluk anıtı ilave edildiğini ve bu alanın yeniden düzenlenerek açılışı gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
    Zorluoğlu, “Binlerce yıllık tarihe sahip, birçok medeniyete ve farklı kültüre ev sahipliği yapmış kadim şehir, Trabzonumuzda, çok özel çok önemli bir etkinlikle bir aradayız. Bugün bizleri burada bir araya getiren en önemli unsur Kanuni Sultan Süleyman. Bütün dünyada ‘Muhteşem Süleyman’ olarak bilinen Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı İmparatorluğu’nun en kudretli en güçlü sultanlarından, padişahlarından bir tanesi. Elbette ki Türk Macar ilişkileri çok yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1994 yılında Macaristan’la ortak değerimiz olan Kanuni Sultan Süleyman için önce Macaristan Zigetvar’da Kanuni Sultan Süleyman Anıtı ve bir dostluk parkı açıldı. Sonra Trabzon’da Kanuni Sultan Süleyman Anıtı oluşturuldu.

    Ve akabinde Büyükşehir Belediyemizle o zamanki ismi Trabzon Belediyesi ile Zigetvar Belediyesi arasında kardeş şehir ilişkileri başladı, 1998’de de resmiyet kazandı. Dolayısıyla biz bu sene Trabzon Büyükşehir Belediyesi ve Zigetvar kardeş şehir ilişkileri anlamında 25. seneyi kutluyoruz. Bu arada birçok ortak etkinlik de geçtiğimiz yıllarda gerçekleşti. Bugün 25. yıl anısına daha önce yapılan bu anıta Türk -Macar Dostluk Anıtı ilave ederek ve bu alanı genel olarak Ganita’da yaptığımız düzenlemenin bir parçası olarak yeniden düzenleyerek açılışı gerçekleştiriyoruz. Ganita’da böyle bir Türk-Macar Dostluğu Anıtı ve Parkı oluşturmaktan da çok büyük bir mutluluk duyuyoruz. Değerli büyükelçimize ve onun şahsında Macaristan yetkililerine de bize verdikleri katkılardan dolayı çok çok teşekkür ediyorum. Bugün açılışını gerçekleştirmekte olduğumuz Türk-Macar Dostluk anıtı ve bu güzel parkın her iki ülke ve her iki şehir arasındaki olumlu ilişkilere katkı yapacağına olan inancımla tekrar hayırlı olsun diyorum” dedi.

    Macaristan Fahri Konsolosu Umut Durbakayım da Türkiye ve Macaristan’ın geçmişten gelen ve dostluk ve birlikteliği pekiştirmek için bir araya geldiklerini belirterek “Türkiye ve Macaristan’ın geçmişten gelen ve hala devam etmekte olan dostluk ve birlikteliği pekiştirmek için bir araya geldik. Türkiye ve Macaristan tarihi ve kültürel anlamda bir çok ortak değere sahip dostluk ilişkileri çok kuvvetli olan iki ülkedir. Trabzon ve Zigetvar şehirleri 1998 yılında kardeş şehir ilan edilmiş olup iki ülke arasındaki birçok kültürel alanda aktivitelere yer verilmiş ve bu aktivitelerin de devamı yapılmaktadır. Muhteşem tarihimizin güçlü sultanı Kanuni Sultan Süleyman hanın doğum yeri Trabzon olup 1566 yılında Zigetvar kuşatmasında Macar topraklarında hayatını kaybetmişti. Dolayısıyla cihan padişahımız Sultan Süleyman hanın iki ülke arasındaki birlikteliğin ve kardeşliğin temelinde önemli bir yer almaktadır. Bundan dolayı Türk Macar dostluk anıtının da Sultan Süleyman hanın anıt heykelinin yanı başında olması ayrı bir önem arz etmektedir” diye konuştu.

    Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Matis ise Trabzon’da bulunmaktan son derece mutluluk duyduğunu ifade ederek “Buruda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Hatta duygulandım bile. Türkiye ile Macaristan arasındaki ilişkiler çok iyi ama Trabzon’u Macaristan’da insanlar yeterince tanımıyorlar. Şunu da söylemem gerekiyor Macaristan’ı ve Zigetvar’ı yeterince Trabzonlular da hala tanımıyor. Bu nedenle bugün yeni bir aşamaya geldik. Bundan sonra bütün Trabzon’u Zigetvar’a götüremezsek de Zigetvar’ı Trabzon’a getirdik” şeklinde konuştu.

  • Bursa’da dansçılar sahnede değil, mutfakta ter döktü

    Bursa’da dansçılar sahnede değil, mutfakta ter döktü

    Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) tarafından Kültür Bakanlığı’nın destekleriyle Durmazlar ana sponsorluğunda gerçekleştirilen 35. Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması, 17 ülkeden 650 dansçı ve 20 yerli grubun katılımıyla devam ediyor. Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması’na katılan yarışmacılar, Açıkahava Tiyatrosu’nda yarışma heyecanına keyifli bir mola verdiler. Bursa Gastronomi Derneği’nin katkıları ile düzenlenen mini yemek yarışmasında, dansçılar bu kez becerilerini sahnede değil, mutfakta sergilediler. Ülkelerinden getirdikleri malzemelerle kendi kültürlerine ait yemeklerden yaparak diğer ülke dansçılarına ikram eden ekipler, ayrıca Türk şeflerin de yardımıyla, Bursa’ya özgü yemek ve tatlıları pişirmeye çalıştılar.

    Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları yarışmasının 35 yıldır olduğu gibi bu yıl da Bursa’da barış ve kardeşlik rüzgarları estirdiğini hatırlatan Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Genel Sekreteri Fehim Ferik, Altın Karagöz’ü kazanabilmek için her gün sahnede hünerlerini gösteren dansçıların bu kez mutfakta ter döktüğünü belirtti. Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması bünyesinde 2 yıldır düzenledikleri gastronomi etkinliği ile farklı ülkelerden gelen dansçılara kültürlerini tanıtma fırsatı sunduklarını anlatan Ferik, Bursa Gastronomi Derneği işbirliği ile düzenlenen bu etkinlikle Bursa’nın yemek kültürünü de dünya halklarına tanıtma imkanı bulduklarını sözlerine ekledi.

    Altın Karagöz’de final heyecanı

    Öte yandan 7 Temmuz’dan bu yana Altın Karagöz ödülüne sahip olmak için mücadele eden ekiplerde, final heyecanı yaşanıyor. 4 gündür Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda jüriden en yüksek puanı alabilmek için tün hünerlerini sergileyen ekipler, bugün yapılacak final gecesine hazırlanıyor. En renkli kostümleri ve en güzel koreografilerini final gecesine saklayan 17 ülkeden 650 dansçı, Altın Karagöz ödülü ile finali Altın Karagöz’ün sahibi olarak tamamlamak için jüri ve izleyenlerin karşısında ter dökecek.

    Durmazlar’ın ana sponsorluğunda, Referans Catering, Parkur Zeplinx, Karina Otel ve Hayat Hastanesi’nin de destekleriyle gerçekleştirilen yarışmanın, 12 Temmuz Çarşamba günü yapılacak final gecesinde jüri değerlendirmesi sonucu birinciye 5 bin, ikinciye 3 bin ve üçüncüye 2 bin Avro ödül verilecek. Ayrıca bir ekip ise bin Avro TÜRKSOY özel ödülünün sahibi olacak. Bu yıl bir ödülde seyirci oylamaları ile yapılacak. Finalde tüm seyircilerin akıllı cihazlarından yapacakları oylama sonucunda bir ekibe Seyirci Özel Ödülü verilecek.

  • İnegöl 90’ları yeniden yaşadı

    İnegöl 90’ları yeniden yaşadı

    İnegöl Belediyesi, yaz ayları için unutulmaz bir kültür sanat programı hazırladı. Bayram öncesi İnegöl Belediyesi Halk Dansları Topluluğunun gösterilerini sunduğu geceyle başlayan “Yıldızların Altında Açık Hava Kültür Sanat Etkinlikleri” konserlerle devam ederken, 6 özel gecenin yer aldığı programlar çerçevesinde Safa Zakir İnegöllülerle buluştu. 90’lar konseptinde yapılan konser, büyük coşkuya sahne oldu. Amfi Tiyatro’da yıldızların altında gerçekleşen konserde, genci yaşlısı her yaştan vatandaş unutulmaz bir gece yaşadı.

    Çoşkulu kalabalık Safa Zakir ile 90’lara yolculuk yaptı

    İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban ve ilçe protokolünün de katıldığı konserde, Safa Zakir 90’ların pop müziklerini seslendirdi. Salonu dolduran vatandaşların da enerjisi ve şarkılara eşlik etmesiyle unutulmaz bir atmosfer yaşandı. Coşkulu kalabalık, 90’lı yılların pop şarkılarıyla eğlence dolu anlar yaşadı.

    “Deprem bölgelerinde yardımlaşmayı arttırmak istedik”

    Konser sonunda sahneye gelen İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, Amfi Tiyatroyu dolduran vatandaşlara hitaben bir selamlama konuşması yaptı. Başkan Alper Taban konuşmasında 11 ili etkileyen deprem felaketi sonrası yerli ve yabancı ekiplerin katıldığı bu yıl 36.’sı gerçekleştirilmesi planlanan Kültür Sanat Festivali’nin yapılmayacağını duyuran Başkan Taban, maddi imkânların bir kısmını deprem bölgelerine aktararak yaraları sarmak adına yardımlara devam edeceklerini iletti. Başkan Alper Taban, ‘’Bu yıl Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi etkileyen bir deprem yaşadık. Rabbim bir daha hiç yaşatmasın inşallah. Yardımlarınızla yağmur gibi bu bölgelere yağdınız. Sizlere çok teşekkür ediyorum. Her yıl düzenlediğimiz yerli ve yabancı ülkelerden halk dansları ekiplerinin katıldığı Kültür Sanat Festivali’ni bu yıl deprem felaketinden dolayı yapmama kararı aldık. Maddi imkânlarımızın bir kısmını depremden etkilenen bölgelere aktarma düşüncesine girdik. Bu tür etkinlikleri bir miktar daha azaltarak yolumuza böyle devam edelim dedik. Yardımlaşmayı arttırmak istedik.’’ dedi.

    “Kültür sanat etkinliklerimize yenilerini ekleyerek devam edeceğiz”

    Etkinliklere yenilerini daha ekleyerek devam edeceklerini ileten Başkan Alper Taban, ‘’ Bu arada biz Kültür Sanat etkinliklerimizi bitirdik mi, tabii ki hayır. Hatta üzerine yenilerini ekleyerek devam etmek istiyoruz. Arkadaşlarımızla bunların planlamasını yapıyoruz. Aralarda sizlere sürpriz konserler sunmak istiyoruz. Beraberinde Yıldızların Altında Kültür Sanat Etkinliklerimiz bir ay boyunca devam edecek. İyi ki varsınız diyorum, Safa kardeşimize çok teşekkür ediyorum.” dedi. Konuşma sonrası Safa Zakir’e günün anısına hediye takdimi yapıldı.

    Yıldızların altında kültür sanat etkinlikleri devam edecek

    Yıldızların Altında Açık Hava Kültür Sanat Etkinlikleri, 5 özel programla devam edecek. Tamamı Hikmet Şahin Kültür Parkı içerisinde bulunan Amfi Tiyatroda yapılacak programlar; 21 Temmuz Cuma Şükrü Turan güncel şarkılarla pop konseri, 22 Temmuz Cumartesi Türk Halk Müziği Yetişkin Korosu ile TRT İzmir Radyosu Türk Halk Müziği sanatçısı Tuğba Ger konseri, 28 Temmuz Cuma akşamı Abdullah Beyaztaş ile Cambaz Mithat kukla ve sirk gösterisi, 29 Temmuz Cumartesi akşamı Türk Halk Müziği Gençlik Korosu ile THM Sanatçısı Selcan Kökçen Şahin konseri ve son olarak 05 Ağustos Cumartesi akşamı Türk Sanat Müziği Korosu ile ses sanatçısı Çiğdem Gürdal konseriyle devam edecek.

  • Türkiye’nin tarihi zenginlikleri gün yüzüne çıkartılıyor

    Türkiye’nin tarihi zenginlikleri gün yüzüne çıkartılıyor

    Bilim insanların Konya’da Neolotik dönemden kalma izleri araştıracağı haberi arkeoloji dünyasında heyecan uyandırdı. Seydişehir’deki Gökhöyük’te başlayacak kazı çalışmaları ile Neolitik dönemden Demir Çağı’na kadar olan süreç araştırılacak. Uzun vadeli olarak devam edecek kazıların öncelikli hedefi, Demir Çağı’na ait olduğu öngörülen yerleşim yerinin son sakinleri hakkındaki önemli bilgilerin elde edilmesi olacak. Konya’daki araştırma ve kazı çalışmalarıyla beraber Türkiye’de bu yıl gerçekleştirilecek arkeolojik kazı ve araştırma sayısının yıl sonunda 750’ye ulaşması bekleniyor.

    “Sobesos Antik Kenti’nde çalışmalar yeniden başlıyor”

    Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde yer alan Sobesos Antik Kenti’nde de uzun süre ara verilen kazı çalışmalarına bu yıl yeniden başlanacak. Denizli Laodikeia ve Tripolis, Antalya Olympos, Patara, Perge ve Side, Muğla, Stratonikeia, Euromos, Knidos ve Beçin Kalesi, Mersin Silifke Kalesi ve Uzuncaburç gibi alanlarda ise restorasyon ağırlıklı çalışmalara 2023’ün ikinci yarısında da devam edilecek.
    Taştepeler Projesi kapsamında Şanlıurfa’da başlatılan ve 12 farklı alanda sürdürülen Neolitik Çağ Araştırma Projesi de farklı ülkelerden bilim insanlarının katılımıyla devam edecek. Türkiye’nin birçok antik kentindeki kazı çalışmalarının yanı sıra kentlerin ayağa kaldırılması amacıyla gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları da eş zamanlı olarak sürdürülecek.

    “250 yabancı bilim insanı Türkiye’de araştırma yapacak”

    Türkiye’de, 2023 yılında 12 aylık olarak sürdürülecek arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarının sayısı 144 olacak. Yerli ve yabancı bilim insanları tarafından da 140’a yakın arkeolojik yüzey araştırması yapılacak. Türkiye genelinde sürdürülecek çalışmalar ile 39 arkeolojik kazı ve yüzey araştırması; yabancı bilim insanlarının başkanlığında Türk bilim insanlarının katılımıyla gerçekleştirilecek. 2023 yılı kazı ve yüzey araştırmalarına 20’nin üzerinde ülkeden 250 civarında yabancı bilim insanı bilimsel iş birliği çerçevesinde katılım sağlayacak.
    Anadolu’nun Kaya Anıtları ve Yazıtları Projesi ise bu yıl başlatılacak bir diğer çalışma olacak. Türkiye’de bulunan kaya anıtları ve yazıtları çalışma kapsamında kataloglayacak, 3D taramaları yapılarak kayıt altına alınacak. Türkiye’deki Türk-İslam Dönemi’ne ait mezarlık, mezar taşları, kitabeler ve yazıtların kataloglaması, 3D taraması ve kayıt altına alınarak belgelenmesine yönelik başlatılan çalışmalar ise devam edecek.

  • Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması

    Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması

    Reşat Oyal Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen yarışmaya, Bursalı sanatseverler yoğun ilgi gösterdi.

    Açılış törenine 17 farklı ülkeden gelen dans toplulukları kendilerine özgü yöresel giysileri ve dans figürleriyle performanslarını sergiledi.

    Etkinliğin sonunda sanatseverleri selamlayan dans grupları, uzun süre alkışlandı.

  • Bursa’da keşfedilen Dede Korkut yazması

    Bursa’da keşfedilen Dede Korkut yazması

    Tarihi ve kültürel mirası ile adeta bir açık hava müzesi olan Bursa, bugüne kadar yapılan Dede Korkut araştırmalarına yeni bir boyut kazandıracak bir esere daha ev sahipliği yapıyor. Kapalı Çarşı’da antikacılık yapan İbrahim Koca’ya, Fadıllı Köyü’nden, 7-8 yıl önce gelen bazı yazmalar arasında Dede Korkut Hikâyeleri de bulunur. İbrahim Koca, elindeki Kur’an-ı Kerim yazmaları ve icazetnameleri 2018 yılında, sergilenmek üzere Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ne bağışladı. Bu eserler arasında yer alan Dede Korkut Yazması, geçen yıl müzeyi gezerken gören koleksiyoner Mehmet Yayla, Prof. Dr. Ersen Ersoy’u bu eserden haberdar eder ve Dede Korkut Destanı’nın yeni bir nüshasının Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde yer aldığı herkesin malumu olur.

    Büyükşehir Belediyesi tarafından yazmanın dijitale aktarım işi, eski kâğıt restoratörü nezaretinde yapıldı. Eser üzerindeki çalışmalar, yazmanın 1610-1640 yılları arasında tarihlendiğini işaret ederken, kâğıdın üzerinde yer alan filigranlar da eserin batı kâğıdına sahip olduğunu gösteriyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından tıpkıbasımı yapılarak, ilim alemine armağan edilen Dede Korkut Hikayeleri Bursa Yazması, Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde düzenlenen törenle kamuoyuna tanıtıldı.


    Eserin tanıtım toplantısında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Dede Korkut Hikâyelerinin, Türk milletinin töresini, inancını, ahlâkını ve kahramanlıklarını anlatan dünya kültür mirası için de değeri yüksek bir eser olduğunu hatırlattı. Oğuz Türklerinin destanî hayatını anlatan Dede Korkut Hikâyeleri’nin bugüne kadar sadece Dresden, Vatikan, Türk Tarih Kurumu ve Günbed nüshalarının bilindiğini kaydeden Başkan Aktaş, “Ancak bu bilgi 2022 yılında değişti. Kadim tarihe ve köklü kültüre sahip Bursa’mız, hâlâ nice hazinelere gebe bir şehir. Dede Korkut Hikâyeleri’nin yeni bir nüshasının Büyükşehir Belediye’mizin Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde yer aldığından kamuoyu haberdar olmuştu. Her eserin kendi hikayesi var: Asırlardır elden ele, köyden köye dolaşan yazma, nihayetinde bizim müzemize intikal etti. Eserin tıpkıbasımını hazırladık ve bugün de ilim âlemine armağan ediyoruz. An itibariyle esere, bursa.bel.tr adresimizin yayınlar kısmından da dijital olarak ulaşabilecek. Bilim insanlarımız ve araştırmacılar bu yazma üzerine yaptıkları çalışmaları iletirlerse biz de “Dede Korkut Kitabı – Bursa Yazması Araştırmaları” başlığı altında toplayacağız. Bundan sonrası eser üzerine çalışma yapacak, tez hazırlayacak, makale yazacak değerli ilim erbabına düşüyor. Bu emanetin korunmasında, bağışlanmasında, keşfedilmesinde ve hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum. “Dede Korkut Kitabı Bursa Yazması” Türk dünyası için kutlu olsun” diye konuştu.


    İlk nüshadan 125 yıl sonra

    Dede Korkut Hikayeleri Bursa Yazması’nın girişine derleme makalesi yazan ve tıpkıbasımda danışmanlık yapan Dede Korkut Uzmanı, Akademisyen Prof.Dr. Osman Fikri Sertkaya da Bursa Yazması’nın önemine değindi. Birinci Dede Korkut Yazması’nın, 2. Beyazıt’ın Bursa’da medfun oğlu şehzade Alemşah’a sunulduğunu hatırlatan Prof.Dr. Sertkaya, “Ancak Alemşah’ın kütüphanesindeki yazma, Kudüs’e gitti. Kudüs’te satın alınıp, Vatikan’a gitti. Ancak 1952 yılında İtalyanca olarak yayınlandı. Yapılan incelemede Bursa Yazmasının 1610 ile 1640 yılları arasına tesadüf ettiği tespit edildi. Türklerin kullandığı iki çift kağıt var. Doğudan gelen kağıtlar, batıdan gelen kağıtlar. Doğu kağıtlarında fligran yok, batı kağıtlarında var. Bu yazma batı kağıtlarına yazılan yazmadır. Dolayısıyla 1635 yılını gösteriyor. O halde Alemşah’a 1510’da sunulduğunu düşündüğümüz ilk yazımdan 125 yıl sonra Bursa Belediyesi’nin şanına layık olan bir güzel yayınla Bursa yazmasını Türk ilim alemine kazandırmış oluyoruz” dedi.

    Dede Korkut Hikayeleri Bursa Yazmasının latin harflerine çevrilmesi üzerine çalışan Prof.Dr. Ferruh Ağca da tıpkıbasımın ardından bu yazma üzerine yapılacak çalışmalarla Dede Korkut ile ilgili çalışmaların da çok ileriye taşınacağını kaydetti.

    Bursa Milletvekili Mustafa Yavuz ve Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ferudun Yılmaz da böylesi önemli bir eserin ilim alemine kazandırılmasında emeği olan herkese teşekkür etti.