Kategori: Politika

  • Nükleer silah verme teklifi

    Nükleer silah verme teklifi

    Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Ukrayna’ya nükleer silah verme teklifinin sorumsuzca olduğunu ve aşırıcılık içerdiğini ifade etti.
    Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, başkent Moskova’da gündemdeki konulara dair açıklamalarda bulundu. Kremlin, ABD’li New York Times gazetesinin “ABD ve bazı Batılı yetkililerin Ukrayna’ya nükleer silah vermeyi düşündüğü” yönündeki haberini değerlendirdi.

    Peskov, “Gerginliği artırmayı amaçlayan en kışkırtıcı politikaların bile son derece aşırıcılık yönü vardır. Bu bakış açısı da aşırıcılık içeriyor. Bunlar, gerçekleri kavrama konusunda yetersiz olan ve bu tür açıklamalar yaparken zerre sorumluluk hissetmeyen kişilerin sorumsuzca argümanlarıdır. Ayrıca tüm bu ifadelerin anonim olduğunu da belirtelim” ifadelerini kullandı.

    Peskov, Batı’nın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i “dikkatle dinlemesi” ve Rusya’nın yeni güncellenen nükleer doktrinini okuması gerektiğini söyledi.

    New York Times gazetesi 21 Kasım’da ABD ve bazı Avrupalı yetkililerin, Ukrayna’nın Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra teslim ettiği nükleer silahları Kiev’e iade etmeyi önerdiğini aktarmıştı. Ancak bunun gerçekleştirilmesinin zor olduğunu ve ciddi sonuçlar doğurabileceği belirtilmişti.

  • Gazi ve şehit aileleri için

    Gazi ve şehit aileleri için

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, “Şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeye ‘evet’ demeyeceğiz” dedi.

    CHP Lideri Özgür Özel TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Seninle pazar gezemem’ sözüyle ilgili Özel, “Diyor ki, ‘Beni pazara çağırıyor, seninle pazar gezemem.’ Benle gezme, mesulü ben değilim.

    Baktım ne zaman pazara gitmiş? Başbakanlığından beri uğradığı yok. Tarım Kredi’de alışveriş yaparken görülmüş. Erdoğan’ın üç yıl önce Tarım Kredi marketinden 4,5 liraya aldığı gofret, bugün 35 lira. 1 liraya aldığı çikolata, bugün 10 lira. 4,5 liraya aldığı bisküvi, 45 lira olmuş.

    Gidip aynı alışverişi yapsın, fişini görelim. Üç yılda maaşlardan bir sıfır attın, fiyatlara bir sıfır ekledin. 10 kat fark var. Millet daha önce ihtar etti, anlamadın. İlk seçimde Erdoğan gidiyor, halkın iktidarı kuruluyor” dedi.

    “Eğitimden memnuniyetsizlik yüzde 80 oranında”
    Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin, emekli öğretmenlerin, atanmayan öğretmenlerin ve Türkiye’deki eğitim sisteminin bütün sorunlarını konuştuklarını dile getiren Özel, “Milli Eğitim Akademisi’nin gelecek yıldan itibaren yapacağından beteri de bu sene yapılan ve subjektif kriterlerle, söz verildiği halde yapılmayacağına yapılan mülakatla yeni mağdurlar oluşturuldu.

    En düşük öğretmen maaşı bu iktidar geldiğinde 23 çeyrek altın satın alabilirken, bugün 8 çeyrek altın satın alabiliyor. Düşünün ki bu iktidar bir öğretmenin maaşından 15 çeyrek altın, bugünkü parayla 75 bin lira çalmış. Beğenmedikleri, her fırsatta kötüledikleri üçlü koalisyon, Ecevit hükümeti öğretmenleri bu iktidara emanet ederken öğretmenler 23 çeyrek altın, kabataslak bugünün parasıyla 110 bin lira maaş alıyorlardı.

    Bugün 40 bin lira maaş alır hale getirdi bu iktidar onları. Biz tüm sorunları etraflıca konuştuğumuz, değerlendirdiğimiz ve yol haritamızı önümüzde netleştirdiğimiz bir sürecin içindeyiz. Yapılan tüm çalışmalar vatandaşın yüzde 80’inin bu eğitim sisteminden memnun olmadığını, AK Parti’nin en çok oy aldığı seçmen gruplarında bile eğitimden memnuniyetsizliğin yüzde 80’lere yakın olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

    “Yerinde dönüşüm desteği en az iki katı artırılmalı”
    Rezerv alan sorununun bütün deprem bölgesinde sürdüğünü savunan Özel, “Belirsizlik sürüyor. ‘Az hasarlı yapıları onarıp içine geçebilirsin’ dediler. Kredi çekildi, borç alındı.

    Şimdi ‘Biz orayı rezerv alan ilan ettik. Senin evini de yıkacağız’ diyorlar. Bu soruların derhal ortadan kaldırılması gerekiyor. Ayrıca yerinde dönüşüm için 750 bin lirası hibe, 750 bin lirası kredi bir destek vardı. Ama bu 21 ay öncesinin rakamıydı. Şimdi geldiğimiz noktada bu para ile yani 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi ile ev yapmak bugünkü fiyatlarla mümkün değil.

    Bunun en az 1,5 milyon hibe, 1,5 milyon lira krediye dönüştürülmesini talep ediyor örgütler. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten bu evlerin ücretsiz yapılmasını, bir evin ücretsiz verilmesini savunuyorduk.

    Bu çok haklı talebi de buradan dile getiriyoruz ve sonuna kadar destekliyoruz. Hatta keşke 2 milyonu hibe olsun, 1 milyon lirası kredi olsun, çok daha doğru olur. Bunu da bütçe görüşmelerinden önce deprem bölgesinin en önemli meselelerinden bir tanesi olarak kayda geçirmek isteriz” dedi.

    “Oradaki mücadele çok önemli, anlamlı
    Nallıhan’daki işçi eylemleri hakkında konuşan Özel, “Nallıhan’da, Meclis’e 2 saatlik mesafede Çayırhan Termik Santrali ve Maden İşletmesi’nde madenciler haklarını arıyorlar.

    Oradaki mücadele çok önemli, anlamlı ve aslında bugünkü saray rejiminin gerçek yüzünü göstermek açısından da çok anlamlı. 1987’de devlet kurdu oraya; hem santrali, hem madeni açtı ve 13 sene işletti. 2000-2020 yılları arasında da rödovans yoluyla özel sektöre kiralandı. 2020’de sözleşme bitti, tekrar devlete geçti.

    2020 öncesi 20 yılda, yılda 100 milyon dolarlık oradan kömür çıkarılıp yakılarak, elektrik satılmış. 100 milyon dolar yıllık. 20 yılda 2 milyar dolar. Ne yapmışız? O özelleştirme furyasında, ne yapmışız? Altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz. Alan çok kârlı bir iş yapmış, parasına para katmış. 2020’de de usulüne uygun devlete devretmiş.

    4 yıldır orayı TKİ’nin bir şirketi yönetiyor ve şimdi yeniden özelleştirme kapsamına alıyorlar. 4 Aralık tarihinde yeniden özelleştirecekler” ifadelerini kullandı.

    “Şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeye ‘evet’ demeyeceğiz”
    MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan” çağrısına ilişkin Özel, “Bahçeli geçen ay bir açıklama yaptı. O açıklamasının arkasında durduğunu defalarca söyledi. Bugün de söyledi. O konuda da bizimle ilgili söyledikleri konusunda da konuşmanın sonunda bir şeyler söyleyeceğim ama ben geçen hafta şöyle bir şey yaptım.

    Bu Bahçeli’nin söyledikleri var, bizim de bir hattımız var. Biz ne diyoruz? ‘Şehit gelmeyecekse, annelerin gözyaşı dinecekse, Meclis odaklı, samimi, şeffaf ve toplumsal mutabakata dayalı bir iş olacak, bütün partiler içinde olacak, biz de oluruz’ diyoruz. Ama ‘Toplumsal mutabakatta bir kırmızı çizgimiz var’ diyoruz. O da şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakarız. Onlar ‘olur’ diyorsa ‘olur’ deriz. Böyle yapıyorlarsa ‘olmaz’ deriz. Onların rızası olmayan hiçbir iş yapmayız diyoruz.

    Geçen hafta daha önce Sayın Genel Başkan Yardımcım, gölge Milli Savunma Bakanımız Yankı Bağcıoğlu, 34 şehit ailesine ve Gazi Derneği’ne gitti. Geçen hafta Ankara’daki ikisi dernek biri vakıf, polislerin, terörle mücadelenin ve muharip gazilerin derneklerine ve vakıflarına gittik. Üçünün özelliği, kamu yararına çalıştığı için devlet tarafından belge verilen ve devlet tarafından Milli Savunma Bakanlığı’nın verdiği binada oturan, devletten yaptıkları hizmetler için katkı alan, ödenek alan üç derneği ziyaret ettim, canlı yayında basın toplantısı yaptım, başkanları yanlarımdaydı ve gazetecilerin önünde de başkanlar konuştu.

    Dedikleri şu, ‘’Meclis’te şeffaf, hesap verebilir, toplumsal mutabakata dayalı deyip şehit aileleri de bu sürecin içinde olursa’ diyorsunuz biz Cumhuriyet Halk Partisi’ne teşekkür ediyoruz, bu süreçte tek güvencemiz sizsiniz’ dediler. Dernekler orada, başkanlar orada ve dedi ki başkan, kayıt altında. ‘Biz huzur gelsin isteriz ama süreç siyasi bekaya malzeme edilirse haklarımızı da helal etmeyiz’. Ben de kendilerine söyledim, buradan bir kez daha söylüyorum: Biz şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız, onların ‘evet’ demediği hiçbir şeye ‘evet’ demeyeceğiz” açıklamasında bulundu.

    “Hiç kreş açmadık’ diyeceklerine ‘kreşleri kapatırız’ diyorlar”
    Özel konuşmasına şöyle devam etti:
    “Şimdi sizlere siyasi hırsların, siyasi hazımsızlığın eseri olan bir iktidarın nasıl suçüstü yakalandığı anlatacağım, nasıl suçüstü yakalandığını. Mevzu şu: Herkes kamuoyu araştırmalarına bakıyor, seçmen davranışlarını anlamaya çalışıyor. Bir çalışma var, kendileri yaptırmışlar. 2019’da birinci seçimde AK Parti’ye oy vermiş.

    Mazbata iptal olmuş, YSK darbe yapmış. İkinci seçimi Ekrem Başkan 806 bin farkla kazanmış ya. Orada da Tayyip Bey’e inanmış, yine AK Parti’ye oy vermiş kadın seçmenleri çalışıyorlar. İki seçimde de AK Parti’ye vermiş, bu seçimde dönmüş İmamoğlu’na oy vermiş. Niye diye soruyorlar? Niye? Oy değiştirme davranışında ne etkili? Birinci sıra; Anne Kart. 0-5 yaş arası kadınlara Ekrem Başkan’ın yolladığı, işte doğumdan itibaren Hoş geldin Bebek paketiyle başlayan, esas olarak da ücretsiz ulaşım sağlayan çocuklarıyla annesine, bir yakınına gitmeye.

    Parası yok ki çocuğu bir yere bıraksın. Bir yakınına ücretsiz gidiyor, oraya bırakıyor, işini görüyor. Ücretsiz Anne Kart. Ben gözümle gördüm. Çocuğu bir eliyle tutuyor, çantadan çıkarıyor Anne Kart’ı. Ekrem Bey’e, kartı tutarak kalp yapıyorlardı seçim otobüsüne.

    Kaç Anne Kartlı annenin Ekrem Başkan’a minnet gösterdiğini gördüm. AK Parti de çalışmada görmüş. Bir Anne Kart, iki ücretsiz kreş; çok uygun fiyatlı kreşler. Bunu görünce, ‘Kardeşim biz yanlış yapmışız. Biz İstanbul’da hiç kreş açmadık. Bunlar geldiler, İstanbul’da bir yıl içinde 105 tane kreşi açtılar. Milletin gönlüne girdiler.”

    “11 aydır asgari ücrete zam yok, neden hala yüksek enflasyon?”
    Yılın son ayına girdiklerini ve Aralık‘ta 2025 asgari ücretinin belirleneceğini hatırlatan Özel, “Geçen hafta sendikalar geldi. DİSK, HAK-İŞ, TÜRK-İŞ. Verdikleri, üzerinde mutabık oldukları veriye göre Türkiye’de işçilerin yüzde 57’si asgari ücret alıyor. Bu rakam Avrupa’da, Avrupa Birliği ülkeleri arasında yüzde 9. Bir tarafta 100 kişiden 9’u asgari ücret alıyor, asgari ücretleri çok yüksek.

    Ama hızla işçi kıdem aldıkça altı ay, bir yıl içinde asgari ücretten kurtuluyor, kopuyor, daha yukarılara gidiyor. Bizde her sene asgari ücret alanların sayısı artıyor çünkü gitgide emek daha çok sömürülüyor. Türkiye’deki oran yüzde 57. Beş işçiden üçü asgari ücretle çalışıyor ve bu iktidar asgari ücretin nasıl artırılacağına çalışacağına, ‘Asgari ücretle ilgili nasıl algı operasyonları yapabilirim, nasıl insanları kandırabilirim’ ona çalışıyor.

    Diyor ki, ‘Enflasyonu düşürmek için gerçekleşen enflasyona göre değil hedeflenen enflasyona göre zam vermeliyiz.’ Türkçesi, 17 bin lira olan, seçimden önce ‘Yılda dört kez enflasyon ayarlaması yaparız’ deyip, 11 aydır enflasyona mahkûm edilen, bir yıl boyunca zam yapılmayan 17 bin 2 liralık asgari ücret, verildiği güne kadar alım gücü 9 bin liraya düşmüş olan asgari ücret.

    Bugün o asgari ücrete enflasyon kadar, yüzde 49, yüzde 50, yüzde 49 zam yapmak yerine ‘Biz yüzde 22 enflasyon hedefliyorduk, o zammı yapalım. Sonra yüzde 22 diyelim, son gün 30’a çıkaralım, bu işi yüzde 30’a bağlayalım’ diye düşünüyorlar. Yani ‘17 bin liralık asgari ücreti 22 bin lira yapıp, bir sene boyunca insanlara bu asgari ücrete mahkûm edelim’. Bütün hesap bu.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yaptığı hesaplamaya göre asgari ücrete yapılan yüzde 1’lik zam, enflasyonu 10 binde 7 etkiliyor. Geri kalanı bu hükümetin yaptığı diğer işlerden etkileniyor ama bir laf yaymaya çalışıyorlar, ‘Asgari ücrete zam verirsek fiyatlar fırlar’. 11 aydır zam vermiyorsun asgari ücrete. Neden fırladı bu fiyatlar? Neden hala yüzde 50 enflasyon” diye konuştu.

  • Erdoğan’dan açıklama

    Erdoğan’dan açıklama

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Dijital hareket, yeryüzündeki tüm semavi dinleri, özellikle de İslam’ı hedef alıp yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonunda Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri temasıyla düzenlenen 7. Din Şurası’nda konuştu.

    Şura’nın hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7. Din Şurasının açılışında Diyanet İşleri Başkanlığı Külliyemizde sizlerle bir araya gelmenin bahtiyarlığını yaşıyorum. Şuranın aramızdaki birliği, beraberliği, muhabbet ve kardeşlik ruhunu tazelemesini, güçlendirmesini Allah’tan temenni ediyorum.

    Şura kapsamında üç gün boyunca beş ayrı çalışma komisyonu bünyesinde düzenlenecek oturumların sunulacak tebliğlerin yapılacak tartışmaların ve müştereken alınacak şura kararlarının ülkemiz milletimiz ve alemi İslam için hayırlar getirmesini Rabb’imden niyaz ediyorum. Bu önemli toplantıyı tertip eden Diyanet İşleri Başkanlığımıza Din İşleri Yüksek Kurulumuza programın başarılı bir şekilde geçmesi için emek sarf eden tüm kardeşlerimize yürekten teşekkür ediyorum. Sözlerimin hemen başında şu hususu samimiyetle ifade etmek istiyorum” dedi.

    “Bizler beş yılda bir toplanan din şuralarını temiz ve imanlı ellerin muhlis bir kalple hazırladığı bereketli bir ilim ve tefekkür sofrası olarak görüyoruz“ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Sözü, fikri, eseri, müktesebatı ve tavsiyeleriyle bu sofrayı zenginleştiren ilim ve fikir insanlarına, yani sizlere İslam’ın çizdiği o emin istikamette ebedi saadete giden bu muazzez yolda birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımız olarak bakıyoruz. Rabbim bu sofrayı daha da büyütmeyi, daha da bereketlendirmeyi, sizlere de, bizlere de nasip eylesin diyorum.

    Yalnızca ülkemiz için değil, gönül coğrafyamız, yurt dışındaki vatandaşlarımız ve dünyanın farklı köşelerindeki tüm kardeşlerimiz için fayda sağlamasını ümit ettiğimiz 7. din şurası kararlarının titizlikle uygulamaya konulmasının ehemmiyetini şimdiden hatırlatmak isterim” diye konuştu.
    Bugüne kadar şuralarda alınan kararların takibini bizzat yaptıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,”2019’da düzenlediğimiz 6. din şurasının kapanış programında Sayın Başkanımıza kararların tatbikiyle ilgili hassasiyetimizi ifade etmiştim.

    Bir önceki şurada alınan kararların 5 yıllık bir süre zarfında yüzde 95’lik bir oranla hayata geçirilmesini takdirle karşılıyor, Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve kıymetli mensuplarını yürekten tebrik ediyorum. Diyanet teşkilatımız bünyesinde yurt içi ve yurt dışında ila-yi kelimetullah yolunda büyük bir gayretle çalışan, aşkla atan kalpleri İslam’la buluşturan tüm kardeşlerimize tüm hocalarımıza, tüm büyüklerimize çalışmalarında iyilikler, güzellikler, hayırlar temenni ediyorum.

    Dünya defterini kapatıp ebedi aleme irtihal eden hocalarımıza da bu vesileyle Allah rahmet diliyor, aziz hatıralarını şükranla yad ediyorum. Muhterem hocalarım, saygıdeğer katılımcılar, Allah azze ve celle Kuranı Kerim’de Hicr suresinin 9. ayetinde on dört asır önce müminlere şöyle buyuruyor. Muhakkak ki bu kitabı bu vahyi biz indirdik ve muhakkak ki onu koruyan da biziz. Mukaddes kitabımız Kur’an’ı, vahiy, yani dinimizi muhafaza edecek olan, ebedi koruyacak olan Allah Teala’dır” açıklamasını yaptı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam Dinine yönelik saldırılara karşı güven ve sorumluluk vurgusu yaparak,” Şurası bir gerçek ki bu ayeti kerime dinimize yönelik saldırılar konusunda bizlere sonsuz bir özgüven aşılıyor. Hiç şüphesiz dinimiz emin ellerdedir. Dinimiz Yüce Rabbimizin muhafazası, koruması altındadır.

    Ancak bu garanti bizim yani kulların üzerinden mesuliyeti çekip almasın. Müslümanlar olarak bizler de dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz. Dinimize yönelik saldırılarda her ne kadar sınırsız bir emniyet içindeysek dindarlara yönelik saldırılarda ise tedbir alacak, bu saldırıları göğüsleyip püskürtecek olan bizden başkası değildir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarih boyunca İslam medeniyetinin dünya genelinde inşa ettiği büyük ilim ve medeniyet merkezlerine dikkat çekerek, Batı’nın geçici üstünlüğünün er ya da geç sona ereceğini belirtti. Yapmış olduğu açıklamada, tarihimize baktığımızda şunu görüyoruz. Dinimiz İslam, Mekke ve Medine’den başlayarak asırlar boyunca çok geniş bir coğrafyada eşsiz güzellikte medeniyetler inşa etmiştir.

    Bağdat, Şam, Kahire, Buhara, Semerkant, Gırnata, Kurtuba, Konya, Bursa ve İstanbul asırlar boyunca dünyaya istikamet çizen ilim ve medeniyet merkezleri olmuştur. Batının kan, gözyaşı katliam, soykırım ve sömürüye dayanan ilerlemesi Doğu’nun ilahi ve insani medeniyetini boğmak için, altını çizerek söylüyorum, geçici bir dönem üstünlüğü eline geçirmiştir” açıklamasını yaptı.

    İslam medeniyetlerini inşa eden ruh ve özün ilk günkü gibi tazeliğini muhafaza etmekte olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanların ruh kökleriyle olan bağlantısının, uygar dünyayı rahatsız ettiğini belirterek,” Gün gelecek kutsalı ve insanı dışlayan ilerleme dönemlerinin parantezi er ya da geç kapanacak, Batı uygarlığı Büyük bir gürültüyle çökerken sahip olduğumuz öz ve ruh ile bizim ilahi, insani aşk medeniyetimiz hem de daha güçlü olarak Allah’ın izniyle tekrar inkişaf edecek, şaha kalkacaktır.Şu hususu özellikle vurgulamak istiyorum.

    Biz kendi kodlarımızla, kendi medeniyetimizin yeniden inşasına ne kadar inanıyorsak medeniyetimizin tekrar dirileceğine de o derece inanıyoruz. Müslümanların kendi ruh kökleriyle olan irtibatı uygar dünyayı rahatsız etmekte, o ruh kökünü yıpratmak, o ruh kökünü koparmak için asırlardır Müslümanlara sadece fiilen değil, manen ve fikren de saldırılmaktadır. Bu saldırıların son asırda büyük ivme kazandığını, son yıllarda ise adeta zirve noktasına ulaştığını burada hatırlatmak durumundayım” değerlendirmesini yaptı.

    “13. yüzyıldaki Moğol istilasının İslam dünyasını harabeye çevirdiğini ancak İslam’ın özünü ve ruhunu yok edemediğini belirten Erdoğan, ”20. yüzyılda Osmanlı Devleti başta olmak üzere İslam topraklarına saldırılar Müslümanları zayıflatmış, güçten düşürmüş, hatta parçalamış, ama İslam’ın nurunu söndürememiştir. Bugün ise işte o nura, o aydınlığa, imanımıza, değerlerimize, yani bizi biz yapan kodlarımıza, ruhumuza, özümüze yönelik çok yoğun, çok kapsamlı, her zamankinden daha planlı ve sinsi bir saldırı söz konusudur.

    Filistin’de, Gazze’de, Lübnan’da ve diğer İslam beldelerinde katliam yaparak, Müslümanların soyunu kurutmaya çalışanlar apaçık ortadadır. Oysa küresel ölçekte Müslümanlara ve İslami değerlere saldıran gizli, sinsi düşman Gazze’dekinden çok daha fazla etki ve hasar bırakmaktadır. O gizli ve sinsi düşman, her yolu ve yöntemi kullanmakla birlikte en çok da medya ve son dönemde sosyal medya ile savaşını yürütmektedir” diye konuştu.

    Dijital dünyanın küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken, Müslümanları ve özellikle de ehli sünnet akaidini doğrudan hedef tahtasına koyduğun vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Bugün çocuklar anne babalarının, ailenin, öğretmenin, mahallenin talim ve terbiyesinden ziyade, üzülerek ifade ediyorum, dijital medyanın talim ve terbiyesine daha fazla maruz kalıyor. Dijital alemin sadece bir kapitalist araç olmadığını sadece para kazanma sadece eğlence amacı gütmediğini fark etmemiz gerekiyor.

    Dijital tekno kültürü yönetenler ve yayanların, bir taraftan ciddi paralar kazanırken diğer taraftan da kendi fikir, inanç ve yaşam tarzlarını yeni nesillere zerk ettiğini görüyoruz. Bugün şunu çok net biçimde söylemek isterim. Dijital hareket yeryüzündeki tüm semavi dinleri özellikle de İslam’ı hedef alıp yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir.

    Ne yazık ki bu yapay dinin müntesipleri de küresel ölçekte gittikçe artmaktadır. Yapılması gereken çok açıktır. İlk olarak 7. din şurasının da ana temasını oluşturan dijitalleşen dünyada diyanet hizmetleri yeniden değerlendirilmelidir. İkincisi dijital inanç sistemleri karşısında Müslümanların tüm değerleriyle korunabilmesi için acil önlemler alınmalı ve hayata geçirilmelidir.

    Gerek din hizmetlerinde dijital dünyadan istifade ederken gerekse dijital saldırılara karşı değerlerimizi savunurken özümüz, ruhumuz bizi var eden köklerimiz büyük bir itinayla korunmalıdır. Ümmeti Muhammed önce yapay haritalarla bölünmüş, ardından ırkçılığın körüklenmesiyle birbirlerine hasım yapılmıştır. İslam aleminin bugünkü vahdetten uzak görüntüsünün altında 19. yüzyılda Müslümanların içine enjekte edilen mikro milliyetçilik fikri vardır. Bugün de medya ve sosyal medya üzerinden lümpen ırkçı hareketler rahatça örgütlenebilmekte ve propaganda yapabilmektedir” dedi.

  • Fidan, Hossain ile görüştü

    Fidan, Hossain ile görüştü

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Portekiz’in Cascais kentinde Touhid Hossain ile bir araya geldi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı’nın 10. Küresel Forumu kapsamında bulunduğu Portekiz’in Cascais kentinde ikili temaslarda bulunuyor. Bakan Fidan, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanı Touhid Hossain ile görüşme gerçekleştirdi.

  • 10 Kasım mesajı

    10 Kasım mesajı

    Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 86’ncı yıl dönümü dolayısıyla yayınladığı mesajında, “Atatürk bizlere sadece bir vatan değil, aynı zamanda fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerle aydınlanacak bir gelecek miras bırakmıştır” ifadelerine yer verdi.

    TESK Başkanı Bendevi Palandöken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 86. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Palandöken’in mesajında şu ifadeler yer aldı:
    “Cumhuriyetimizin kurucusu, eşsiz devlet adamı, bağımsızlık mücadelemizin büyük önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 86. yıl dönümünde bir kez daha minnet, saygı ve rahmetle anıyoruz.

    Atatürk, milletimizin zor koşullar içinde varoluş mücadelesi verdiği bir dönemde, bağımsızlık ve egemenlik ruhunu ateşlemiş ‘Ya istiklal ya ölüm’ diyerek milletimizi zafere taşımıştır. Onun azmi ve ileri görüşlülüğü sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihin en karanlık sayfalarından aydınlık yarınlara uzanan bir yol bulmuş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi dünya tarihine örnek bir bağımsızlık destanı olarak yazılmıştır.

    Bugün Atatürk’ün aziz hatırasına olan borcumuzu ödemek için onun ‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyetimize sahip çıkmak, ilke ve devrimlerine bağlı kalmak, bilimi, aklı ve çağdaş medeniyeti rehber edinerek yolumuza devam etmek en büyük görevimizdir. Atatürk bizlere sadece bir vatan değil, aynı zamanda fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerle aydınlanacak bir gelecek miras bırakmıştır.

    Bu mirasa layık olmak ve ülkemizi onun hedef gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak hepimizin sorumluluğudur. Bu duygu ve düşüncelerle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bağımsızlık mücadelesinin tüm kahramanlarını, vatan uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.”

  • Bakan Kurum’dan milletvekiline sert yanıt

    Bakan Kurum’dan milletvekiline sert yanıt

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın kendisine yönelttiği yabancı maden şirketlerinden komisyon aldığı iddiasına ilişkin, “Kandilde el pençe divan durup meclis çatısı altında böyle iftiralarda bulunamazsınız. İddianızı ispatlayacaksınız” dedi.

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı bütçe görüşmelerinin ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Bakan Kurum, sözlerine Elazığ’da meydana gelen 5 büyüklüğündeki depremden dolayı tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunarak başladı.

    “11 ilimizde TOKİ binası yıkılmadı”
    6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde gösterdiği performans ile beğeni toplayan TOKİ konutlarını hatırlatan Bakan Kurum, “11 ilimizde TOKİ ile yapmış olduğumuz sosyal konut seferberliği kapsamında bir binamız dahi yıkılmadı. Hiçbir vatandaşımızın canına ve malına zarar gelmedi. Bu bakış açısıyla projelerimizi yapıyor, zemin artı 4 katı geçmeyecek, Hataylıların Hatay’da Adıyamanlıların Adıyaman’da Kahramanmaraşlıların Kahramanmaraş’ta yeniden daha mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşanması bakış açısıyla projelerimizi yapıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Deprem konutlarının yapılamayacağı iddiası doğru değildir”
    Bakan Kurum, “Deprem konutlarının yapılamayacağı iddiası doğru değildir. Bu devlet 3 ayda 180 bin konutun inşaatını başlatmış. Bugüne de kadar 130 bin konutu teslim gerçekleştirmiş. 7 Temmuz gününden bugüne 70 bin konutun ihalesini yaptık” ifadesini kullandı.

    “AFAD’dan 2024 yılında bize 492 milyar 873 milyon lira kaynak aktarılmış”
    Bakan Kurum, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    Deprem konutları bakanlığımızın bütçesi ile yapmıyoruz. Bakanlığımızın bütçesi ile yapılan kısmı kentsel dönüşüm. Biz orada vatandaşımız mağdur olmasın diye AFAD’dan hak sahibi olanları AFAD’dan, olamayanları da Kentsel Dönüşüm Başkanlığımız bünyesinde hak sahibi yaparak aynı statü de değerlendiriyoruz.

    Deprem konutlarıyla ilgili bütçeyi merkezi bütçeden AFAD’a aktarıyor. AFAD’dan doğruca bakanlığımıza aktarılıyor. Kentsel dönüşüm alanlarında da bütçeyi bakanlığımız karşılıyor. Bu kapsamda AFAD’dan 2024 yılında bize 492 milyar 873 milyon lira kaynak aktarılmış. Bu kaynağın tamamı da deprem konutlarında kullanılmıştır.”

    “2025 yılı sonunda 453 bin yuvayı teslim edeceğiz”
    Kurum, 2024 yılı sonuna kadar deprem bölgesinde inşa edilecek konut sayısı hedeflerini de açıklayarak, “130 bin konutun teslimini gerçekleştirdik 2024 yılı sonunda konut teslim sayısını 200 bin rakamına ulaştıracağız. 2025 yılı sonuna geldiğimizde 11 ilimizde 453 bin yeni yuvayı afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. Evine girmemiş tek bir depremzede kardeşimizi bırakmayacağız” diye konuştu.

    Bakan Kurum, 2025 yılı sonu itibariyle 81 ili kapsayan yeni sosyal konutu projesini de başlatacaklarını belirterek projenin özellikle deprem bölgesindeki kiracı vatandaşların en çok yararlanması için çaba sarf edileceğini ifade etti.

    Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden kazasına ilişkin Bakan Kurum’dan ÇED raporu açıklaması
    Bakan Kurum, 13 Şubat 2024’te Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden kazasıyla ilgili Bakanlığına yöneltilen eleştirilere ise şöyle yanıt verdi:
    “Türkiye bir hukuk devletidir. Bakanlıkların görev kapsamı hukuk devletinde anayasayla bakanlıklara verilmiştir. Attığımız her adım kanunladır. Kanun bakanlığa şu yetkiyi verdi. ‘Git bu işletmeleri çevreye etkileri yönünden değerlendir’ demiş. Yani bu işletmenin kurulması aşamasında 22 farklı kurumdan görüş alınmış. Hepsi olumlu.”

    Kurum, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “Bu kurumlardan gelen görüşte ilgili firmaya denilmiş ki ‘Şu tedbirleri alman kaydıyla ben sana ÇED raporunu veriyorum’. Bakanlığımız her ÇED raporunda olduğu gibi burada da incelemelerini yapmış. Kurumların ayrı ayrı görüşlerini almış. Biz bu işletmenin çevre mevzuatına göre iş yapıp yapmadığını 135 kere incelemişiz.

    En üst sınırdan idari para cezası ve işletmeyi kapatan benim. Bunları yapmış olmamıza rağmen ÇED raporu üzerinden yerel seçimden itibaren bunu siyasi malzeme yapmanın doğru olmadığı görüşündeyim. Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak ve işletmeyi kapatarak sorumluluklarımızı yerine getirdik. Kanunun tüm cezai süreçleri hiçbir müsamaha göstermeksizin bu işletmeye karşı uyguladık. Bu konu can konusudur. Bu konu istismar edilemez.”

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın kendisine yönelttiği, “İliç’in acısı tap tazeyken hem doğayı hem işçilerin canını kurban ettiğinizi burada saklıyorsunuz. Görünen o ki sizin vatanseverliğiniz yabancı maden şirketlerinden tekellerden aldığınız komisyon kadar” iddiasına “Kandilde el pençe divan durup meclis çatısı altında böyle iftiralarda bulunamazsınız” yanıtını verdi.

    Bunun üzerine Bakan Kurum, “Çirkin iftirası, hazımsızlığın, düşmanca tutumunun saygısızlığının kanıtıdır. Haddinizi bileceksiniz. Kandilde el pençe divan durup meclis çatısı altında böyle iftiralarda bulunamazsınız. İddianızı ispatlayacaksınız. Şayet sizde biraz şeref ve haysiyet kırıntısı varsa kanıtlayacaksınız. Eğer kanıtlayamazsanız ben zaten şeref ve haysiyetten nasipsizlerle daha fazla konuşacak bir şeyim yok” ifadelerini kullandı.
    Hararetli geçen tartışmaların ardından TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 2025 yılı bütçesi 219 milyar 294 milyon 468 bin lira olacak şekilde kabul edildi.

  • Ankara’da “Selam Türk’ün Bayrağına” adlı konser

    Ankara’da “Selam Türk’ün Bayrağına” adlı konser

    Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’nin 4’üncü yılı dolayısıyla, “Selam Türk’ün Bayrağına” adlı konser düzenlendi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Bu zaferle, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kalıcı barışın tesis edilmesine yönelik tarihi bir fırsat kapısı açılmıştır” dedi.
    Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’nin 4’üncü yılı dolayısıyla, Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY), Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçiliği ve Ahmed Cevad Enstitüsü ev sahipliğinde “Selam Türk’ün Bayrağına” adlı konser düzenlendi. ATO Congresium’da gerçekleştirilen konser, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Devlet Opera Balesi ve TRT Çok Sesli Korosu yer aldığı.

    Konser öncesinde bir konuşma yapan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Bu zaferle, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kalıcı barışın tesis edilmesine yönelik tarihi bir fırsat kapısı açılmıştır. Ermenistan’ın da bunun bilincinde olarak hareket etmesini umut ediyoruz. Zira, Kafkasya bölgesinin artık çatışmaya değil, dostluk ve iş birliğine ihtiyacı vardır” şeklinde konuştu.

    Bölgenin istikrar ve refahı için kapsamlı bir normalleşmenin bir an önce sağlanması gerektiğini vurgulayan Güler, “Bölge ülkelerine, yeni ekonomik ve ticari imkanlar sağlayacak ve kalıcı barışa hizmet edecek Zengezur Koridoru’nun da anlaşmalar doğrultusunda hayata geçirilmesini bekliyoruz. Türkiye olarak bu konuda üzerimize düşen her türlü çabayı gösteriyoruz” dedi.
    Etkinliğe katılan Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı ve aynı zamanda Devlet Bahçeli’nin Başdanışmanı Türkolog Prof. Dr. Ruhi Ersoy da yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

    “Sayın Genel Başkan’ımız Devlet Bahçeli Beyefendi siyasetin ötesinde Türk dünyasında gönül köprüleri kurmak, Azerbaycan ile Türkiye ilişkilerinin köklü geçmişini, güçlü geleceğe taşımak için kültür sanat faaliyetleri, akademik çalışmalar yapmak üzere partimiz bünyesinde Ahmed Cevad Enstitüsünü kurdu.”

    Konserin ev sahipliğini üslenen Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Reşad Memmedov, yaptığı konuşmada, “İkinci Karabağ Savaşı ülkemizin milli birliğini daha da güzelleştirdi. Ülkemizi güzelleştirdi. İşgal altında olmak gibi ağır bir yükü üzerimizden attık. Azerbaycan halkının vatan savaşında devleti ve milletiyle yanımızda olan kardeş Türkiye sevincimizi paylaştığımız ülkelerin başında geliyor.

    Savaş zamanı Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve devlet yetkililerinin Azerbaycan’ı defalarca ziyaret etmesi, politik ve manevi desteğini esirgememesi, ‘Azerbaycan’a karşı adım atan karşısında Türkiye’yi görür.’ diyerek bütün dünyaya açık mesaj vermesi ülkemiz arasındaki dayanışmanın en büyük göstergelerinden biridir” dedi.

    Konsere Bakan Güler’in yanı sıra, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Reşad Memmedov, TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev, Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı ve aynı zamanda Devlet Bahçeli’nin Başdanışmanı Türkolog Prof. Dr. Ruhi Ersoy ve çok sayıda davetli katıldı.

  • Ulaştırma Bakanı Uraloğlu, Kalkınma Yolu Projesi 2. Bakanlar Konseyi Toplantısı’na katıldı

    Ulaştırma Bakanı Uraloğlu, Kalkınma Yolu Projesi 2. Bakanlar Konseyi Toplantısı’na katıldı

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Irak’ın başkenti Bağdat’ta temaslarına devam ediyor. Bakan Uraloğlu, Irak’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Kalkınma Yolu Projesi 2. Bakanlar Konseyi Toplantısı’na katıldı. Bakan Uraloğlu, toplantıya Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak es-Sadavi, Mohamed al-Mazrouei ve Katar Ulaştırma Bakanı J. Saif Ahmed al-Sulaiti’nin katılım sağladığını belirterek, “İlki ağustos ayında İstanbul’da gerçekleşen Kalkınma Yolu Projesi Bakanlar Konseyi toplantımızın ikincisi için bir araya geldik” ifadelerini kullandı.

    “Kalkınma Yolu Projesi, bizlere yeni bir dünya inşa etme imkanı tanıyor”
    Güzergahları çeşitlendirme hedefinde, Türkiye’nin konumunun yeni fırsatlara erişimi kolaylaştırıcı nitelikte olduğunu ifade eden Uraloğlu, “Basra Körfezi’ni ve Körfez ülkelerini, Irak’tan geçmek suretiyle Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayacak olan Kalkınma Yolu Projesi, bizlere yeni bir dünya inşa etme imkanı tanıyor. Türkiye ve Irak, Basra’dan Türkiye sınırına uzanan kara ve demiryolu ulaştırma koridoru inşasına yönelik Kalkınma Yolu Projesi’nin hayata geçirilmesi için birlikte çalışma kararlılığını geçen yıl çok net olarak ortaya koymuştu. Kalkınma Yolu’nun, sadece Türkiye ile Irak için değil, tüm bölge için stratejik önemi yüksek bir proje olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Bölgesel iş birliğini güçlendirecek, ticareti geliştirecek, beşerî münasebetleri tahkim edecek projemizi, diğer kardeş ülkelerimizin de katılımıyla, bölgemizin yeni İpek Yolu hâline dönüştüreceğimize inandık” dedi.

    “Demiryolu ve karayolu için hazırlanan ön dizayn çalışmalarının ne aşamada olduğunu ele aldık”
    Nisan ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinde Türkiye, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar arasında iş birliğini amaçlayan Mutabakat Zaptı imzaladıklarını anımsatan Uraloğlu, “Dört ülke olarak imzaladığımız bu mutabakat zaptı ile iş birliğimizi sağlam bir zemine oturtmak için bir Bakanlar Konseyi kurduk. Birinci toplantıda ele aldığımız konuları ilerletmek amacıyla Bağdat’ta bir araya geldik. Fizibilite çalışmasında ortaya çıkan sonuçlar ile demiryolu ve karayolu için hazırlanan ön dizayn çalışmalarının ne aşamada olduğunu ele aldık. Ekonomik değerlendirmeler ve finansman modeli üzerinde biraz daha yoğunlaşmamız gerektiğini anlıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Kalkınma Yolu Bakanlar Konseyini daha kurumsal ve kalıcı bir yapıya kavuşturmak arzusundayız”
    Bakan Uraloğlu, Bakanlar Konseyi bünyesindeki çalışmalarının hem teknik seviyede hem de bakanlar seviyesinde devam ettiğini belirterek, “Konseyin işleyişi ve yapısını nasıl iyileştirebileceğimizi de ele aldık. Kalkınma Yolu Bakanlar Konseyi’ni daha kurumsal ve kalıcı bir yapıya kavuşturmak arzusundayız. Projenin Körfez ülkelerinin tamamına hizmet etme imkanına sahip olması, diğer ülkeler ile de ilave bağlantıların çalışmalar içerisinde değerlendirilmesini anlamlı kılıyor. Körfez bölgesinde özellikle demiryolu altyapısının geliştirilmesine yönelik diğer ülke yatırım planları dikkate alındığında, ilerleyen dönemlerde yeni iş birliklerinin de gündeme geleceğini düşünüyoruz. Bu yaklaşımla, başta Irak olmak üzere tüm bölgemizin istikrarına ve refahına büyük katkı sunacak bu stratejik projeye dair kararlılığımızı, imzaladığımız Mutabakat Deklarasyonu ile yinelemiş olduk” dedi.

    “Kalkınma Yolu Projesi ile ilgili tüm işlerin yürütülmesi için iş birliğini etkinleştirme kararı aldık”
    Bakan Uraloğlu, üye devletler arasında stratejik ortaklık, kardeşlik, karşılıklı saygı ve güven temelleri üzerine inşa edilmiş olan güçlü bağları yeniden teyit ettiklerini ifade etti. Katılımcı ülkelerin onayına tabi olmak üzere, Kalkınma Yolu Projesi’ne katılmak isteyen ülkelerin katılım gösterebileceğini belirten Uraloğlu, “Projenin tamamlanması için etütler, teknik ve mühendislik danışmanlıkları ile diğer ilgili ihtiyaçlar dahil olmak üzere Kalkınma Yolu Projesi ile ilgili tüm işlerin yürütülmesi için iş birliğini etkinleştirme kararı aldık” dedi.

    “Yük ve yolcu taşımacılığında etkin alternatifler sunmak amacıyla iş birliğini sağlamak için çalışacağız”
    Kalkınma Yolu’nun kara taşımacılığı için cazip bir uluslararası koridor, ticaret alışverişini artıran ve katılımcı ülkeler arasındaki hareket prosedürlerini kolaylaştıran yeni, etkili ve rekabetçi bir alternatif olarak oluşturulması için anlaşmaya vardıklarını ifade eden Uraloğlu, “Ulaşım ağlarını entegre etmek ve yük ve yolcu taşımacılığında etkin ve ekonomik alternatifler sunmak amacıyla katılımcı ülkeler arasında ortak iş birliğinin sağlanması için çalışmalar yapacağız” ifadelerini kullandı.
    Bakan Uraloğlu, uzmanlıklarından faydalanmak ve finansman seçenekleri ile Kalkınma Yolu Projesine katılımı araştırmak için Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarla iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesi hususunda da mutabık kaldıklarını bildirdi.

    Hedef ve beklentiler masaya yatırıldı
    Toplantı öncesinde gerçekleştirilen görüşmelere dair de bilgi veren Bakan Uraloğlu, “Konsey toplantısı öncesinde Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak es-Sadavi ile özel bir görüşme yaparak projeye dair karşılıklı hedeflerimizi ve beklentilerimizi masaya yatırdık. Akabinde Birleşik Arap Emirlikleri Enerji ve Altyapı Bakanı Mohamed al-Mazrouei ve Katar Ulaştırma Bakanı Saif Ahmed al-Sulaiti ile bir araya gelerek bölgesel iş birliğimizi nasıl derinleştirebileceğimizi detaylıca ele aldık” ifadelerini kullandı.

  • Binali Yıldırım: “(TUSAŞ’a saldırı) Devlet Bahçeli’nin kucaklaşma çağrısını sabote etmeye yönelik bir faaliyettir”

    Binali Yıldırım: “(TUSAŞ’a saldırı) Devlet Bahçeli’nin kucaklaşma çağrısını sabote etmeye yönelik bir faaliyettir”

    Türk Devletlerinde Çalışma Hayatı ve Sosyal Koruma Uluslararası Konferansı (TDÇHSK 2024) açılış programı Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Programa ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, Azerbaycan Çalışma ve Halkın Sosyal Koruması Bakanı Sahil Babayev, Türk-İş genel Başkanı Ergün Atalay, TİKA Başkanı Serkan Kayalar, yabancı misyon temsilcileri, akademisyenler ve öğrenciler katılım sağladı. Ankara Devlet Türk Halk Müziği korosu ses ve saz sanatçılarının müzik dinletisi ile başlayan programın açılışında konuşan Bakan Işıkhan, “Son yılların devletler arası ilişkilerimiz açısından en sevindirici gelişmesi; kuşkusuz Türk Devletleri Teşkilatının kuruluşu olmuştur. Uzun yıllara dayanan, üye ve gözlemci ülkelerin maddî ve manevî gayreti ile kurulan teşkilat, üyeler arasında otuzun üzerinde iş birliği alanı belirlemiştir. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda ülkeler arası iş birliği ve dayanışmayı daha da kuvvetlendirecek önemli fırsatlar elde etmiş durumdayız. Hepimizin ortak amacı, halklarımızın refahı, güvenliği ve huzurudur. Bu amaca giden en önemli yol ise, iş gücü piyasalarında çalışma barışını sağlamaktan ve sosyal güvenlik sistemlerini güçlü bir şekilde yapılandırmaktan geçmektedir” dedi.

    “Sosyal güvenlik anlaşmalarının sayısının önümüzdeki yıllarda artmasını arzu etmekteyiz”
    Çalışma bakanlıklarına önemli görevler düştüğünü dile getiren Işıkhan, “Bilhassa sosyal devlet anlayışının bir gereği olan sosyal güvenliğin, bireyleri yaşam boyu karşılaşabileceği risklere karşı koruyan anayasal bir hak olduğu unutulmamalıdır. Emeklilik, sağlık, iş kazası, hastalık ve diğer sosyal risklere karşı vatandaşlarımızı güvence altına almak, devletlerin en önemli sorumluluk alanlarından biridir. Bu noktada, ülkelerimiz arasında sosyal güvenlik sistemlerinin karşılıklı tanınması, bilgi ve tecrübe paylaşımı büyük önem arz etmektedir. Karşılıklı sosyal güvenlik anlaşmaları ile bu alanda ilk adımlar atılmış, muhtelif heyet ziyaretleri ile eğitim programları düzenlenmiş, sistemlerin taraflarca tanınması sağlanmıştır. Anlaşmalar, her iki tarafın çalışanlarının, hangi ülkede bulunurlarsa bulunsunlar, sosyal güvenlik haklarından tam olarak faydalanabilmelerini sağlamaya yöneliktir. Aynı zamanda, bu anlaşmalar sayesinde iş gücü hareketliliği kolaylaştırılmış, işçi ve işveren arasındaki ilişkiler daha sağlam temellere dayandırılmıştır. Şimdilik üç Türk devleti ile imzalanan sosyal güvenlik anlaşmalarının sayısının önümüzdeki yıllarda artmasını arzu etmekteyiz. Özellikle günümüzün küreselleşen dünyasında, iş gücü hareketliliği artmakta ve bireylerin farklı ülkelerde çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün daha karmaşık hale gelmektedir. Bu nedenle, Türk dünyası olarak bizler de birbirimizin tecrübelerinden yararlanmalı, sosyal güvenlik ve çalışma barışı konularında ortak projeler geliştirmeliyiz. Bu kongre de işte bu noktada, ülkelerimiz arasında güçlü işbirliği bağları kurmak için önemli bir platform sunmaktadır” diye konuştu.

    “Devlet Bahçeli’nin kucaklaşma çağrısına karşı bu çağrıyı sabote etmeye yönelik bir faaliyettir”
    Binali Yıldırım ise yaptığı konuşmada, “Birliğin 5 asil 3 tane de gözlemcisi var. Geçen sene Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Semerkant Zirvesi’nde gözlemci üye olarak aramıza katıldı. Bu önemli bir adımdır. Kıbrıs Barış Harekatı’ndan beri Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyon ve küresel ambargoyu bir anlamda delen, önemli bir karardır. Bugün artık bize düşen, bundan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin önce Türk devletleri teşkilatında daha sonra da bütün dünyada gasp edilen bu hakkının verilmesi yönünde mücadelemizi ortaya koymaktır. Ancak bunu yaparsak şehitlerimizin ruhunu şad etmiş oluruz. 40 yıldır terörle terörün her türlüsüyle mücadele eden bir ülkeyiz. Terörle mücadelede bizim uzmanlığımız dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Biri bitiyor biri başlıyor. FETÖ’cü terör örgütü, bölücü terör örgütü efendimiz DAEŞ terör örgütü sayabilirsen say. Amaç Türkiye’nin enerjisini azaltmaktır ve Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olmasını engellemektir ama başaramayacaklar. TUSAŞ’a yapılan saldırı Türkiye’nin bağımsızlığına yapılmış bir saldırıdır. Aynı zamanda son günlerde Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanımızın, Devlet Bahçeli’nin kucaklaşma çağrısına karşı bu çağrıyı sabote etmeye yönelik bir faaliyettir. Bunun iyi bilinmesi lazım. Ama bunlar hiç ama hiç etkili olmayacak ve inşallah vatandaşlarımız arasındaki nifak tohumlarını saçanlar başarısız olmaya mahkum olacaklar” dedi.
    Programa hediye takdiminin ardından katılımcıların aile fotoğrafı çekinilmesiyle ara verildi. Konferansın sonraki bölümü bakanlar paneliyle devam etti.

  • Türkiye ile Senegal arasında 5 anlaşma

    Türkiye ile Senegal arasında 5 anlaşma

    Türkiye ile Senegal arasında farklı alanda önemli işbirliklerini kapsayan 5 anlaşma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Senegal Cumhurbaşkanı Bassirou Diomaye Diakhar Faye’nin huzurunda imzalandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen imza töreninin ardından Erdoğan ve Faye ortak basın toplantısı gerçekleştirdi.

    Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Şehircilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı’na, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Senegal Şehir Planlama, Yerel Yönetimler ve Bölge Planlama Bakanı Balla Moussa Fofana imza attı.

    “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında Mutabakat Zaptı”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ve Afrika Entegrasyonu ve Dışişleri Bakanı Yassine Fall tarafından imzalandı.

    Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve Senegal Tarım, Gıda Egemenliği ve Hayvancılık Bakanı Mabouba Diagne, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal Mekanizasyon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı imza altına aldı.

    “Türkiye Cumhuriyeti Yükseköğretim Kurulu ile Senegal Cumhuriyeti Yükseköğretim, Bilimsel Araştırma ve İnovasyon Bakanlığı Arasında Yükseköğretim Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptı”nı da Yükseköğretim Kurulu Başkan Erol Özvar ile Afrika Entegrasyonu ve Dışişleri Bakanı Yassine Fall imzaladı.

    Bu kapsamda iki ülke arasındaki “Türkiye Cumhuriyeti ile Senegal Cumhuriyeti Arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Protokolü” ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Senegal Cumhurbaşkanı Fay tarafından imzalandı.