Kategori: Politika

  • “Konseyi’nin yeniden yapılandırılması zaruret haline gelmiştir

    “Konseyi’nin yeniden yapılandırılması zaruret haline gelmiştir

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 78’inci Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun ardından basına açıklamalarda bulundu. Fidan, değerlendirmesinde, “Birleşmiş Milletler 78’inci Genel Kurulu jeopolitik dinamiklerin hızla değiştiği ve stratejik denklemlerin yeniden kurulmakta olduğu bir dönemde gerçekleşti. Ülkemiz bahse konu dinamiklerin ve denklemlerin odağındadır. Bu seneki programımızı 2 cümlede özetlemek gerekirse şunu söyleyebiliriz. BM Genel Kurulu sırasında diplomasinin kalbi New York’ta attı. Türkiye’miz ise bu diplomasi trafiğinin tam merkezinde yer aldı. Türkevi, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde Türk-dış politikasının vücut bulduğu bir mekana dönüşmüştür. Gerçekten de Türkiye’nin 21 yılda geldiği nokta dünya gündemini ilgilendiren her konuda söz sahibi olan görüş ve yönlendirmelerine başvurulan bir aktör hüviyetindedir” dedi.

    “Küresel adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri çözmek için her türlü imkanı seferber eden bir Türkiye var”

    , Genel Kurulun bu seneki teması olan “herkes için barış, refah, gelişim ve sürdürülebilirlik” konularına baktığınızda da her bir noktasında Türkiye’nin öncü rolünün görüleceğini belirterek, “Bugün Ukrayna Savaşı başta olmak üzere barış için arabuluculuk yapan, gıda krizini önleyen, Karadeniz tahıl Girişimi için çok katmanlı ve çok paydaşlı bir çaba gösteren bölgesel ekonomik ve siyasi işbirliği modelleri geliştiren küresel adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri çözmek için her türlü imkanı seferber eden bir Türkiye var. Dolayısıyla Ukrayna olsun, Karabağ olsun, Suriye olsun, iklim değişikliği ve çevresel sorunlar olsun stratejik önem taşıyan hemen her konuda birçok görüşme yaptık, toplantılara katıldık” ifadelerini kullandı.

    “Sayın Cumhurbaşkanımız, çok sayıda ülkenin devlet, hükümet başkanı ve NATO Genel Sekreteri ile görüştü”

    Bakan Fidan, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın New York’ta çok yoğun bir programı oldu. 19 Eylül Salı günü BM Genel Kurulu’na hitap ettiler. Yaptıkları konuşma zamanın ruhunu yansıtan daha adil bir dünya için bir çağrı bir manifesto niteliğindeydi. Çok sayıda ülkenin devlet, hükümet başkanı ve NATO Genel Sekreteri ile görüştüler. Ayrıca Sayın Hanımefendi’nin de bu süre zarfında sıfır atık başta olmak üzere çevre ve kültür alanında ülkemizi tanıtan faaliyetleri ve temasları da oldu. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın New York’tan ayrılmadan önce kendi programları hakkında basına bilgi verdiler.” ifadesini kullandı.

    “BM çerçevesinde sekizi uluslararası toplantı olmak üzere ve ayrıca 40 görüşme gerçekleştirdik”

    Bakan Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “BM Genel Kurulu haftası Dışişleri Bakanları için de yoğun bir diplomasi trafiğinin yaşandığı bir hafta. Biz de bu süre zarfında refakat etmenin yanı sıra birçok ikili ve çok taraflı görüşme yaptık bu çerçevede sekizi uluslararası toplantı olmak üzere ve ayrıca 40 görüşme gerçekleştirdik, maalesef zaman kısıtlamalarından dolayı birçok görüşme talebine yanıt veremedik. Türk diplomasisi konu ve coğrafya itibari ile çok çeşitlilik arz etmektedir. Örneğin, dün aynı gün içinde Türk dünyasının gururu olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları toplantısıyla güne başladık. Ardından Amerika Dışişleri Bakanı ile görüştük. Ardından Rusya ve İran Dışişleri Bakanları ile Suriye’yi konuştuk. Daha sonra İsrail Dışişleri Bakanı ile bir araya geldik. Akşam Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile başta Filistin olmak üzere İslam dünyasını ilgilendiren konuları masaya yatırdık. Bu geniş yelpazeye yayılan konuları bütün bu paydaşlarla ele alabilecek, etki bırakabilecek bir devletiz.”

    “Türkiye’nin küresel gıda güvenliğinin temin yolundaki çabalarının takdirle izlendiğini müşahede etme imkanımız oldu”

    “BM Genel Kurulu yüksek düzeyli haftasındaki çalışmalarımız da bunu bir kez daha teyit etmiştir. Tabii ki birçok görüşmenin odak noktasını bu dönem Rusya Ukrayna bağlamındaki gelişmeler başta olmak üzere bölgemizde barış ve güvenliği yakından ilgilendiren konular teşkil etti. Bu bağlamda Türkiye’nin uluslararası barış kalkınma ve refaha katkılarının özellikle de küresel gıda güvenliğinin temin yolundaki çabalarının takdir ve ilgiyle izlendiğini bir kez daha müşahede etme imkanımız oldu.”

    “Sayın Cumhurbaşkanımız Genel Kurul’a hitaplarında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu bir kez daha vurguladılar”

    “Diğer yandan malumunuz yüksek düzeyli hafta esnasında Azerbaycan, toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak üzere Karabağ da bir operasyon düzenlemek durumunda kaldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Genel Kurul’a hitaplarında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu bir kez daha vurguladılar. Biz de temaslarımız da Azerbaycan’ın haklı davasında daima yanında olduğumuzu yineledik. Bu konuda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde tertiplenen toplantıya da Türkiye olarak katıldık ve Azerbaycan’a güçlü desteğimizi beyan ettik. Azerbaycan’ın son operasyonu güney Kafkasya’da istikrar ve normalleşme için yeni bir fırsat penceresi aralamıştır. Bu fırsat penceresini vakit varken Ermenistan’ın daha iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Komşu coğrafyamızda barış istikrar ve refahın hakim kılınması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”

    Azerbaycan Dışişleri Bakanı’ndan anlamlı jest

    “Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov çok anlamlı bir jest yaptı. Kendisi sağ olsun kardeşliğimizin nişanesi olarak kadim Türk toprağı Karabağ’dan bir halı getirdi. Türk dünyasının New York’taki ortak evine hediye etti. Biz de bunu Türkevi’mizde şerefle taşıyacağız.”

    “Amerika ile anlaşmazlıklarımızın olduğu sır değil”

    “Dün yine Amerika Dışişleri Bakanı Blinken ile yaklaşık 45 dakika süren baş başa bir görüşme yaptık. Samimi ve yapıcı bir görüşme oldu. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha üst seviyeye çıkarılması için önümüzdeki dönemde atılabilecek somut adımları ele aldık. Sır değil, Amerika ile anlaşmazlıklarımızın olduğu bazı konular var bunları ciddi müttefiklik ilişkisi içerisinde ve karşılıklı saygı temelinde ele almaktayız. Elbette İsveç’in NATO’ya katılım süreci, Karadeniz Tahıl Girişimi ve Karabağ gibi bölgesel konuları da masaya yatırdık. Tabiatıyla ikili temaslarımızın yanı sıra çok çeşitli çok taraflı toplantıları da katıldık.”

    “Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı’nı gerçekleştirdik”

    “Finlandiya ile birlikte öncülüğünü yaptığımız barış için arabuluculuk girişimi Dostlar Grubu’nun 13. toplantısını gerçekleştirdik. Karadeniz Tahıl girişimi örneğinde olduğu gibi arabuluculuğu ve diplomasinin hala önem arz ettiğini, sorunlara barışçıl çözümün temel önceliğimiz olması gerektiğini hatırlatma imkanımız oldu. Yine kuruluşuna öncülük ettiğimiz bir diğer girişim olan Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı’nı da gerçekleştirdik. 18 yıl önce İspanya ile başlattığımız Medeniyetler İttifakı girişiminin ne kadar yerinde bir adım olduğunu, içinden geçmekte olduğumuz aşırılıklar çağında yeniden görmekteyiz.”

    “İslam karşıtı eylemler toplantının gündemindeydi”

    “Irkçılık ve yabancı düşmanlığı uzun zamandan beri görülmemiş seviyelere çıktı. Avrupa’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim‘e yönelik alçak saldırılar ve İslam karşıtı eylemler adeta bir salgın haline geldi. Dolayısıyla Medeniyetler İttifakı gibi vizyoner bir girişimin işlevini yitirmeden sürmesi gerekiyor. Toplantı kapsamında ittifakın yüksek temsilcisi Moratinos ve İspanya Dışişleri Bakanı Albares ile de bir araya gelme imkanımız oldu. İslam karşıtı eylemler İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde iştirak ettiğimiz 2 toplantının gündemindeydi. İslam İşbirliği Teşkilatı, Dışişleri Bakanlığı koordinasyon toplantısında İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları yıllık koordinasyon toplantısında İslamofobiyle mücadele alanında atacağımız adımları ele aldık ve bir ortak bildiri yayımladık. Ayrıca kalıcı bir dönüşüm arifesinde olan dünyamızın adaletsizliklerin ortadan kalktığı barışın adaletin ve vicdanın hakim olduğu bir yer haline gelebilmesi için İslam dünyasının birliğini daha da güçlendirmesi şart. Bunu da bu toplantıda kuvvetle vurguladık.”

    “En vahim küresel adaletsizliklerin başında elbette Filistin sorunu gelmekte. Toplantıda doğu Kudüs’ün başkenti olduğu, bağımsız egemen Filistin devletinin vücut bulmasının tek geçerli ve adil ve sürdürülebilir bir çözüm olduğunu yineledik. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Avrupa’daki Müslümanların durumuna dair temas grubu toplantısına katıldık. Yaşanan İslam karşıtı eylemler nefret söylemleri ve ayrımcılık nedeniyle Avrupa’da yaşayan Müslümanların endişeli olduğuna, arkalarında İslam dünyasının bir ve güçlü şekilde görmek istediklerine dikkat çektik. Biz bu mücadelede zaten ülke olarak öncü ve etkin bir rol oynamaktayız.”

    “Cumhurbaşkanı’mızın ‘Dünya beşten büyüktür’ çağrısı dünyada yankı uyandırmakta”

    “BM ve G20’de kabul edilen ve kutsal kitaplara saldırıları kınayan kararlar ayrıca, İsveç ve Danimarka’nın mevzuat değişikliğine gitmeye karar vermesi, İslam dünyasının ortak hareket ettiğinde sonuç alabileceğini gösterdi. Yolumuza böyle devam edeceğiz. Gelecekte İslam düşmanlığına da, ırkçılığa da, yabancı düşmanlığına da yer yok. Dünyanın geleceğini dünya liderleri 2024’te yapılacak geleceğin zirvesinde ele alacaklar bu sene bakan seviyesinde New York’ta bir hazırlık toplantısı yaptık. Gelecek nesiller için oluşturmamız gereken küresel yönetim modelini istişare ettik. Bugün şöyle bir durum yaşanmakta güvenlik konseyi işlevini yerine getiremeyince BM teşkilatı bütünüyle acze düşmekte. Günümüzün jeostratejik gerçekliğiyle uyumsuz olan bu kurumun yeniden yapılandırılması artık stratejik bir zaruret haline gelmiştir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ‘Dünya beşten büyüktür’ çağrısı dünyada yankı uyandırmakta. İnsanlığın değişim beklentisine ses ve nefes olmakta. Bu konular Meksika, Endonezya, Kore Cumhuriyeti, Türkiye ve Avustralya‘nın oluşturdu. MİKTA’nın 24. Dışişleri Bakanları toplantısında da ele alındı. G20 Yeni Delhi Zirvesi’nde liderlerimiz bir araya gelmişti. New York’ta da Dışişleri Bakanları olarak ortak gündemimize ilişkin konuların yakın takibini yapma imkanını bulduk. Küreselleşmenin sona ermediği ancak raydan çıktığı günümüzde bölgesel dinamikler hız kazandı.

    Türk Devletleri Teşkilatımız jeopolitik ve jeoekonomik dengelerin değiştiği ve derinden sarsıldığı bu dönemde uluslararası alandaki rolünü her geçen gün daha da pekiştirmekte. Türk devletleri olarak ne kadar bütünleşirsek o kadar güçlü oluyoruz. Türkevi’nde dün teşkilatımızın Dışişleri Bakanları olarak toplandık. Onuncu zirvemize giden yolda hazırlıklarımızı ele aldık. Gözlemci ülkeler olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ve Macaristan Dışişleri Bakanı da aramızdaydı. Türk dünyası olarak yatırımlarımız için ortak fon kurduğumuz sivil koruma mekanizması tasarladığımız Turan adını taşıyan özel ekonomi bölgesi açacağımız günleri görmekteyiz. Türk devletleri teşkilatının bu birlikteliğinin bütün Türk dünyasında heyecan uyandırdığını görmekteyiz. Nitekim New York’ta da bir araya geldiğimiz Karaçay Türkü kardeşlerimiz de bunu dile getirdiler. Bütün soydaşlarımızın Türkiye’ye ana vatanı bilen kardeşlerimizin ve ümitlerini milletimize bağlayan mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz.”

    “Türkiye olarak PKK, YPG ve DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine asla alan ve zemin bırakmayacağız”

    “Suriye konusu uluslararası gündemdeki yerini korumakta maalesef hala istikrarsızlık üreten bizi de etkileyen bir kriz hali devam etmekte Rusya dışişleri Bakanı Sayın Lavrov ve İranlı mevkidaşı ile Astana Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Suriye’yi görüştük. BM Genel Sekreteri’nin özel temsilcisi de toplantının bir bölümünde aramıza katıldı. İnsani yardımların devamı, siyasi sürecin canlandırılması, ateşkes ihlalleri, ve başta PKK ve DEAŞ olmak üzere terör örgütlerinin yarattığı güvenlik sorununu da ele aldık. Buradan bir kez daha tekrarlamak isterim. Türkiye olarak PKK, YPG ve DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine ve bu tür maşalar üzerinden bölgemizde emperyal tasarımlar yapan çevrelere asla alan ve zemin bırakmayacağız.”

    “Yoğun geçen genel kurul haftasındaki görüşmelerimiz bizim için önem taşıyan konulardaki tutum ve önceliklerimizin uluslararası toplumun dikkatine getirmesi bakımından gayet yararlı oldu. Temaslarımızın Türkiye yüzyılı vizyonumuzun hayata geçilmesine yönelik çalışmalarımızın desteklenmesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyim. Sizleri de buradaki temaslarımızın ve mesajlarımızın kamuoyuna yansıtılması konusunda yaptığınız özverili mesai ve sarf ettiğiniz emekler için çok çok teşekkür ediyorum.”

    “Bölgede Azerbaycan egemenliğinin pratikte tesis edilmesinin önemi ortada”

    “Azerbaycan’ın yaptığı terör operasyonu gerçekten artık başka çarenin kalmadığını gösteren bir operasyondur. Biliyorsunuz ateşkes mutabakatından sonra üzerinde anlaşılan konuların bir kısmı maalesef Ermenistan tarafından hayata geçirilmedi. Azerbaycan’ın uzun süredir sabırla beklediği özellikle iki konu 1 Zengezur koridorunun açılması ikincisi de Karabağ’daki özellikle Ermeni nüfusun yaşadığı bölgede Azerbaycan egemenliğinin pratikte tesis edilmesinin önemi ortada. Bu gerçekleşmediği zaman haklı olarak sabırsızlıklarını ortaya koydular. Uluslararası toplumun ve görüşmelerin bu konuda bir netice üretmemesi durumunda gerekeni yapma zorunluluğu hissettiler. Burada Türkiye olarak biz Azerbaycan’ın bu hareketi yapmadaki zorunluluğunu ve gerekliliğini ilgili muhataplara ilettik. Zaten bu hareket çok kısa süren bir harekat oldu. Sivil nüfusa dokunmayan, belli silahlı unsurların tasviyesini hedef alan Azerbaycan’ın bölgedeki yasal egemenliğinin yolunu açan noktasal bir faaliyet oldu. Bunu da bütün taraflara anlattık. Tabi bazı tarafların bu konuda ciddi bir önyargı içinde olduğunu, Azerbaycan’ın yaptığı harekatın sebeplerini ve nedenlerini anlamadan çok ciddi suçlamalar getirdiğini de gördük. Çok ileri iddiaların da ortaya konduğunu gördük. Ama bizim ortaya koyduğumuz rasyonel izahlar durumun Azerbaycan’ın lehine anlaşılmasında da etkili olduğunu düşünüyoruz.”

    “Güvenlik Konseyi’ndeki ülkelerin bu konuda samimi olmaları gerekiyor”

    “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde uzun zamandır dillendirdiği bir konu. Var olan realitenin artık bir söyleme dönüştüğü ve söylemin politikaya politikanın da artık uygulamaya geçmesini beklediğimiz bir aşamaya geldik. Şu anda artık ortaya çıkan söylemlerin ne kadar haklı olduğunu hemen hemen bütün dünya kabul etmekte. Bunun bütün ülkeler tarafından kabul edilen bir politikaya dönüşmesi için çok sağlıklı tartışmaların yapılması gerekiyor. Bu konuda ciddi çabalara ihtiyaç var. Özellikle Güvenlik Konseyi’ndeki ülkelerin bu konuda samimi olmaları gerekiyor. Dünyadaki düzenin yeniden tesis edilmesi daha kalıcı barışın ve adil bir yaşamın mümkün olması için BM reformunun yapılması şart bu konudaki tartışmalar şu anda devam ediyor. Üzerinde mutabık kalınmış bir perspektif çerçevesinde şu anda yok. Ama önemli olan bu tartışmanın başlatılması ve devam etmesi. Ben inanıyorum önümüzdeki yakın gelecekte birkaç yıl içinde içerisinde çok sağlıklı kabul edilmiş, genel kabul gören formüllerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.”

    “Türkiye’nin yürüttüğü diplomasi trafiğinin neticelerini ve detaylarını öğrenmek istiyorlar”

    “Amerika’yla gündemde olan birçok konumuz var. Jeostratejik, ekonomik, güvenlikle alakalı konular var. Bunların başında şu anda özellikle gündemi meşgul eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve tahıl anlaşması. Geçtiğimiz ay ve bu ay Türkiye’nin yoğun bir diplomasi trafiği oldu. 17 Temmuz’da nihayete eren tahıl anlaşmasının yeniden hayata geçirilmesi için neler yapılabilir bu konuda Türkiye’nin yoğun çabaları var. ABD’liler ve diğer müttefik ülkeler Türkiye’nin yürüttüğü bu diplomasi trafiğinin neticelerini ve detaylarını öğrenmek istiyorlar. O konuda görüşmelerimiz oluyor. Biz de onların bu konuda neler düşündüğünü öğrenme fırsatı buluyoruz. Açıkçası özellikle geçtiğimiz dönemde tahıl anlaşmasının iki ülke arasında devam eden savaştan ayrı bir şekilde ele alınması konusunda bir konsensus yapılmasını sağlamıştık. Ama bu yeni dönemde gerek Rusya tarafı gerek Ukrayna tarafı artık muhtemel bir tahıl anlaşmasını dünya gıda güvenliğine katkıda bulunan bir çerçeveden ziyade iki ülkenin genel savaş çabalarının ve faaliyetlerinin bir parçası olarak görme eğilimindeler. Tabi bu bizim işimizi biraz daha zorlaştıran bir konudur. BM ile olan temaslarımız olsun, taraflarla olan temalarımız olsun, Avrupalılar, ABD’liler de dahil olmak üzere bu konuda yoğun adımlar atmaya devam edeceğiz.”

    “Barışın daimi olması bölgesel refahın mümkün olması için kendi görüşlerini söylediler”

    “Diğer bir konu da Karabağ meselesiydi. Sayın Blinken ile görüşürken gündeme gelen. O konuda barışın daimi olması bölgesel refahın mümkün olması için onlar kendi görüşlerini söylediler. Biz de kendi görüşlerimizi ortaya koyduk. Bu noktada belli argümanlarımızın ikna edici olduğu kanaatindeyim. Bölgede atılması gereken adımlar var özellikle batılı bazı müttefiklerimizin Ermenistan ‘ ı yönlendirirken tavsiye verirken daha isabetli tavsiyelerde bulunmaları gerekiyor. Yoksa belli tavsiyeler bölgenin gerçekliğine uygun olmayan dışardan verilen tavsiyeler, destekler maalesef çözüm yerine istikrar yerine daha fazla kaos ve gözyaşını getirmekte.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Aralık ayında Selanik’e ziyaret

    “Özellikle liderler düzeyinde yapılan görüşmelerde alınan bir karar var. Her iki liderde pozitif acenteyle konuya yaklaşıyorlar. Halklarından aldıkları güçlü destekle Türkiye Yunanistan arasındaki sorunların karşılıklı saygıya ve iyi niyet dayalı bir şekilde çözülmesi konusunda bir irade var. Bunu yaparken hayata geçilmesi gereken çok çalışma var bunların başında Ege‘deki gerginliğin tırmanmaması, iki ülke arasındaki özellikle Ege Denizi merkezi ekonomik potansiyellerin ortaya çıkartılması, iki ülke arasındaki gerek devletten devlete gerek halktan halka temasın arttırılması, şirketlerin ortak faaliyetler yürütmesi gibi çeşitli başlıklarda iş birliği alanları var. Ben sayın meslektaşımla da bu konuları yoğun bir şekilde görüşmekteyim. Pozitif gündemin artırılması ilerletilmesi ve çeşitlendirilmesi konusunda her iki tarafta neler yapabilir onu ortaya koyuyoruz. Bu tartışmalar şunu gösterdi: Türkiye ve Yunanistan arasında uzun yıllardır var olan bizim jenerasyonlarımızdan önce ortaya çıkmış bir takım sorunların bugün bir fırsata dönüştürülerek, daha büyük bir refah ve işbirliği mekanizması bölgede oluşturularak çözülmesi mümkün bu gerçeklik önümüzde duruyor. Problem buna nasıl ulaşacağız hangi metodoloji ile geçeceğiz. Önceden denenmiş metotlar var. Buradan aldığımız dersler var. Bunun üzerine ilave edeceğimiz yeni bakış açıları neler olabilir. Türkiye’nin hak ve menfaatlerini kaybetmeden bölgesel istikrarın, barışın ve refahın tesis edilmesi nasıl mümkün olur o konuda çalışmalarımız devam ediyor. Ama şunu memnuniyetle söylemek isterim. Yunan tarafını da son derece yapıcı ve iyi niyetli bir şekilde konuya yaklaştığını an itibariyle görmekteyiz. Önümüzdeki günlerde bu yaklaşımın daha somut sonuçlar üreteceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı’mızın Selanik’e yapacağı Aralık ayındaki ziyaret esnasında da bizim bu çalışmalarımızın somutlaşmış halini göreceğimizi düşünüyorum.”

  • Uzun’dan Şimşek’e sert sözler

    Uzun’dan Şimşek’e sert sözler

    Uzun, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, “Son aylarda gerek kamuoyuna yansıyan haberlerde gerekse bizlere ulaşan tüketici şikayetlerine bakıldığında kredi kartı dolandırıcılığında artış görünmektedir. Bunun e-Devlet verilerinin ve bazı şirketlerin müşteri verilerinin çalınması ile ilgisinin olup olmadığı araştırılmış mıdır? Artan dolandırıcılık vakalarına dair Bakanlığınız, BDDK ve Banka yetkilileri ile birlikte yürütülen bir çalışma var mıdır? Varsa ne gibi adımlar atılmıştır” diye sordu.

     

     

  • “Maharet beyni yıkanan çocuğu cezalandırmak değildir”

    “Maharet beyni yıkanan çocuğu cezalandırmak değildir”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’e yönelik hakaretler, Saray İktidarının yarattığı iklimin sonucudur. Bu çirkinliği kabul edemeyiz. Ancak maharet böyle eğitilen, böyle kandırılan, böyle beyni yıkanan bir çocuğu cezalandırmak değildir” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün resmine uygunsuz hareketler yapıp, hakaret ettiği için gözaltına alınıp tutuklanan 17 yaşındaki A.E.S için sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması şöyle:

    “Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’e yönelik hakaretler, Saray İktidarının yarattığı iklimin sonucudur. Bu çirkinliği kabul edemeyiz. Ancak maharet böyle eğitilen, böyle kandırılan, böyle beyni yıkanan bir çocuğu cezalandırmak değildir.

    “O ÇOCUĞUN GELECEĞİNDEN ÇALMAKTAN BAŞKA BİR ŞEYE YARAMAYACAKTIR”

    Sarayın göz boyamak için yaptığı bu tutuklama, o çocuğun geleceğinden çalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Sadece ve sadece Sarayın ‘düşmanlaştırma’ politikasına katkı sağlayacaktır.

    ATATÜRK’E HAKARETLERİNİ SÜRDÜREN KUVEYTLİ’NİN TÜRK PASAPORTUNA SAHİP OLDUĞU İDDİALARI DERHAL AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMALIDIR

    Örneğin Kuveytli bir kişi, Atatürk’e yönelik hakaretlerini sürdürmektedir. Ve üstelik bu kişinin, Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip olduğu iddia edilmektedir. Öncelikle bu iddia, ilgili makamlarca derhal açıklığa kavuşturulmalıdır.

    “SARAY İKTİDARININ PARA KARŞILIĞI VATANDAŞLIK SATMA POLİTİKASININ VARACAĞI YER BURASIDIR”

    İddia doğru olsa da olmasa da Saray İktidarının para karşılığı vatandaşlık satma politikasının varacağı yer burasıdır. Türkiye Cumhuriyeti lütufla değil, kanla kurulmuştur. Ülkemizin vatandaşlığı da aynı nispette kıymetlidir.

    “ÜÇ-BEŞ DOLAR’A TAMAH EDERSENİZ, BÖYLE AHLAKSIZ KİŞİLERİN KARŞISINDA EĞİLİRSİNİZ”

    Üç-beş Dolar’a tamah ederseniz, böyle ahlaksız kişilerin karşısında eğilirsiniz. Bunu Saray İktidarı kendisine yediriyor olabilir, ancak bu durum Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmaz.”

     

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya Başbakanı İbrahim’i kabul etti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya Başbakanı İbrahim’i kabul etti

    Görüşmede, Türkiye-Malezya ilişkilerini stratejik ortaklık temelinde daha ileriye taşımak için fikir teatisinde bulunulurken iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve küresel meseleler de ele alındı.

    Savunma sanayii alanında iş birliğine yönelik atılacak adımları da görüşen iki lider, Malezya’nın bu alandaki ihtiyaçlarının karşılanması noktasında yürütülen çalışmaları değerlendirdi.

  • İyi Parti İzmir adayı açıklandı

    İyi Parti İzmir adayı açıklandı

    Yerel seçime ittifaksız gireceğini açıklayan İYİ Parti’de, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı belli oldu. İzmir’de konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özlale’nin, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaylığını açıkladı.

    Akşener, Özlale’nin adaylığını duyurduğu konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

    ”Önce bizim hikayemizi yeniden hatırlamamız lazım. Nasıl bir cenderenin içinden, nasıl bir işkenceden, nasıl zorluklardan, hangi iftiralardan, hangi hakaretlerden geçtiğimizi irade koyduğumuzu yıkılmadığımızı yeni baştan hatırlamamız lazım. İYİ Parti’nin hikayesini yeniden bize, sizlere, hepimize hatırlatmak gerektiğini fark ettim. Burada bugün tabii bir de güzellik var o da; Ümit Özlale kardeşimin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını ve inşallah belediye başkanlığını ilan ediyor olacak olmamız.”

    ÜMİT ÖZLALE KİMDİR?

    Prof. Dr. Ümit Özlale, 28 Nisan 1972’de Almanya’da doğdu.

    Özlale 1995 yılında ODTÜ İktisat Bölümü’nden mezun oldu, doktorasını Ekonomi alanında 2001 yılında Boston College’de tamamladı.

    Çeşitli üniversitelerde çalışan Prof. Dr. Özlale, 2003-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda akademik danışman olarak görev yaptı, 2020 Eylül ayında İYİ Parti Olağan Kurultayı’nda Genel İdare Kurulu üyesi olarak seçildi ve Kalkınma Politikaları Başkanı olarak göreve başladı.

    Özlale, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri’nde 28. Dönem İzmir Milletvekili seçildi. 2023 Haziran ayında İYİ Parti 3. Olağan Kurultayı’nda yeniden İYİ Parti Genel İdare Kurulu üyesi olarak seçilen Özlale, Kalkınma Politikaları Başkanlığı görevini sürdürmektedir.

  • “İş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz”

    “İş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz”

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Birleşmiş Milletler’in 78. Genel Kurulu’na katılmak üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la geldiği ABD’deki temaslarını sürdürüyor. Bakan Özhaseki, New York’ta Katar Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı Şeyh Faleh Bin Nasser Bin Ahmed Bin Ali Thani ile bir araya geldi. Bakan Özhaseki, Katarlı mevkidaşı ve beraberindeki heyetle New York’taki Türk Evi’nde yaptığı görüşmede Türkiye ve Katar arasında çevre konusunda yapılabilecek yeni iş birlikleri ve potansiyel projeler ile iklim değişikliği ve dünya markası haline gelen Sıfır Atık Projesi’ni anlattı. Özhaseki, “Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde bir dünya markası haline gelen Sıfır Atık hareketimiz başta olmak üzere çevre projelerimizi, iklim değişikliğiyle mücadelede attığımız ve ortak evimiz dünya için hayata geçireceğimiz adımları anlattık; tecrübelerimizi paylaştık. Tarihi ve kültürel bağlarımızın olduğu dost ve kardeş ülkemiz Katar ile her zaman güçlü bir iş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
    Katarlı Bakan Şeyh Faleh Bin Nasser Bin Ahmed Bin Ali Thani ise, görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, önümüzdeki ay Türkiye’yi ziyaret edeceğini ifade etti.

  • “Dünya 5’ten büyüktür”

    “Dünya 5’ten büyüktür”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

    BM’YE REFORM ÇAĞRISI

    “Dünyamızın geleceği konusunda geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser tablo çizmek mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf, küresel ölçekte daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında birçok çatışma, savaş, insani kriz ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa’nın doğu sınırlarında yaşanan savaş, ekonomiden güvenliğe her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı.

    BM Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Küresel hırsları nedeniyle teröre göz yumanlar var.

    Sırf kendi siyasi, ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bağlantılı sorunlardan şikayet etme hakkı yoktur. Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Bir kez daha diyoruz ki dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkünüdür.

    UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI

    Kıbrıs’ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Guterres’in ‘Barış için yeni gündem’ oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla, Rusya-Ukrayna savaşının başından beri ‘savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz’ teziyle hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.

    TAHIL KORİDORU

    Türkiye’nin, BM ile birlikte başlattığı Karadeniz Girişimi’yle dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı ancak girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor. Öncelikle Afrika ülkelerine 1 milyon ton tahılın sevkini öngören planı bu bakımdan önemsiyoruz. Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır.

    SURİYE’DEKİ GELİŞMELER

    Artık 13’üncü yılına giren Suriye’deki insani trajedinin, köken ve inanç fark etmeksizin, bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırdığının bilincindeyiz. Türkiye, Suriye’nin hem siyasi birliğini, hem sosyal bütünlüğünü, hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumunda. Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hale geliyor.

    Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıcı etkisi Suriye’de de kendini gösterdi. Özellikle kuzeybatı Suriye’de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletlerin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak, Suriye’nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça, sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı.

    Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık.

    Bu bölgelerdeki tehdit sadece DAEŞ değildir. Asıl tehdit, vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur.

    “DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR”

    Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.

    ULUSLARARASI TOPLUMA KKTC’Yİ TANIYIN ÇAĞRISI

    Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60’ıncı yıl dönümü. Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret gösterdi. Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu biliyoruz. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs’ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.

    FİLİSTİN-İSRAİL SORUNU

    Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Bir kez daha tekrarlayacak olursak, 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail’in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs’ün, özellikle de Harem-i Şerif’in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

    AB’YE ÜYELİK SÜRECİ

    Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği’nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye’ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor.

    AZERBAYCAN-ERMENİSTAN GERİLİMİ

    Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan’ın bu tarihi fırsatı değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere, verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Azerbaycan’ın attığı adımları destekliyoruz. Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini temenni ediyorum.

    SIFIR ATIK HAREKETİ’NE DESTEK ÇAĞRISI

    Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum.

    KURAN’A YÖNELİK SALDIRILAR

    Bilhassa gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Avrupa’da Kur’an’a karşı saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, kendi eliyle geleceğini karartmaktadır.

    Aileye sahip çıkmak insanlığın istikbaline sahip çıkmaktır.Küresel dayatmalar karşısında dostlarımızı ailenin korunmasına hassasiyet göstermeye çağırıyorum.”

  • “Bizim için AB bitmiştir”

    “Bizim için AB bitmiştir”

    MHP Merkez Yönetim Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu toplantısı dün yapıldı. Toplantının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan açıklamaları nedeniyle CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na tepki gösterdi. HDP kapatma davasının uzaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ni eleştiren Bahçeli, Avrupa Birliği ve İsveç’in NATO üyeliği konusunda da dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

    “14’ncü Olağan Büyük Kurultayımız 17 Mart 2024’te”

    Partisinin olağan büyük kulunun 17 Mart 2024’te gerçekleştirileceğini ifade eden Bahçeli, “17 Mart 2024 tarihinde bir şölen havasında yapmayı kararlaştırdığımız 14’ncü Olağan Büyük Kurultayımızla düğümlenecek demokratik süreçte il ve ilçe kongrelerimizi disiplin, demokratik olgunluk, sağduyu, sükunet, kardeşlik ve yüksek bir katılım eşliğinde gerçekleştiriyoruz. Cumhuriyet’in yeni yüzyılını omuzlayacak kadrolarımızla ve Cumhur İttifakı olarak yepyeni projelerimizle gücümüze güç katacağımıza inanıyoruz” dedi.

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun geçtiğimiz günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında yaptığı açıklamaları sert bir şekilde eleştiren Bahçeli, şunları kaydetti:
    “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldıran bu alçak ve aşağılık sözde milletvekilinin ağzı düşman ağzıdır, aidiyeti Kandil mağaralarıdır. Ne vatansızların ne de bayraksızların Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeri yoktur. PKK’ya sözcülük yapan bir suçluya hazineden maaş verilmesi skandaldır, günahtır, alan için de haramdır. Hukuk ve demokrasinin kuralları eksiksiz işletilerek bu çürümüşün milletvekilliği düşürülmeli, mahkeme yolu ardına kadar açılmalıdır.”

    “HDP’yle ilgili açılan kapatma davası hala sürüncemededir”

    Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılma süreci üzerine dair açıklamalarda bulunan Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’ne seslenerek, “HDP’yle ilgili açılan kapatma davası hala sürüncemededir. Bu durum haksızlıktır, hukuksuzluktur, Türk milletine saygısızlıktır. Anayasa Mahkemesi’nin yolu yol değildir, tarafı adaletin ve milli varlığın yanı hiç değildir. Mevcut haliyle Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını gözetmek yerine HDP’nin ve bölücülüğün değirmenine ısrarla su taşıdığı ayan beyan ortadadır. Terörizmin kilit taşı, siyasi damarı, ikmal merkezi, terörist devşirme mekaniğinin ana arteri HDP’nin ve devamı niteliğindeki Yeşil Sol Parti’nin bir gün bile faaliyet içinde olması zillettir, rezalettir. Sormak lazımdır ki, Anayasa Mahkemesi neyi bekliyor? Nasıl bir delil istiyor? Hükmü açıklamak için daha neyin olmasını planlıyor? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı davada hazırladığı iddianamede eksik bırakılan ne vardır da Anayasa Mahkemesi bunca zamandır hukuki süreci ağırdan almaktadır? Böylesi bir kepazeliği hukukun üstünlüğüyle, hukuk devleti ilkesiyle açıklamak mümkün müdür? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da yetki ve sorumluluklarını güçlendirerek Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığı adıyla yeni baştan kurumsal organizasyonun yapılması beklentimiz ve görüşümüzdür” ifadelerini kullandı.

    “NATO’ya da mahkum olmadığımız herkesçe bilinmelidir”

    NATO’ya mahkum olunmaması gerektiğini ifade eden Bahçeli, “NATO’nun da tartışılması, sorguya çekilmesi, gerekirse yeni baştan ittifak hukukunun milli değerler çerçevesinde ele alınması zorunluluktur. NATO’ya da mahkum olmadığımız herkesçe bilinmelidir. İsveç’in NATO üyeliğine şu şartlar altında Milliyetçi Hareket Partisi’nin olumlu bakması ise eşyanın tabiatına bütünüyle aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızdır. Cumhuriyet’in yeni yüzyılında iç ve dış kaynaklı tüm kamburlardan kurtulmak milli gayemizdir. Kimseyi uşak görmeyiz, hiç kimsenin de Türkiye’yi uşak mertebesine çekmesine müsaade etmeyiz. Bölgesel ve küresel çapta ülkemize saygıyla yaklaşan, karşılıklı hak ve çıkarlara saygı gösteren, kuyu kazmak yerine dostluk ve iyi ilişkilerin kuytusunda buluşmaya hazır olan ülkelerle kucaklaşmak için yeni bir seferberlik süreci başlatmak zorundayız. Bunlardan birisi olan Türk Devletleri Teşkilatı, tarih ile coğrafya kaynaştırmaktadır. Türk ve İslam toplumları Afrika ve Balkan ülkelerini de içine alacak şekilde yeni bir dünyanın yol haritasını çizebilecektir. AB işine baksın, kandıracak, müzakere çıkmazına sürükleyecek, boynu eğik yeni ülkelerin peşine düşsün, bizden de sonuna kadar uzak dursun” dedi.

    “Komşuya verilecek ev olmadığı anlaşıldı”

    Bahçeli, açıklamasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yaptığı “komşuluk” çağrısını hatırlatması üzerine Bahçeli, “Mahallede komşuya verilecek ev olmadığı anlaşılmıştır” cevabını verdi.

  • “Şimdi birbirlerini yiyorlar”

    “Şimdi birbirlerini yiyorlar”

    Bahçeli, MHP’nin 14. Olağan Kurultayı’nın 17 Mart 2024 tarihinde yapılacağını açıkladı.

    MHP lideri Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:

    YEREL SEÇİM MESAJI

    ”31 Mart 2024 tarihine heves ve heyecanla hazırlanıyoruz. Başarının dışında bir seçeneğe her zaman olduğu gibi yine kapalıyız. Merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki arzi kopukluğun giderilmesini hedefliyoruz. ”14 ve 28 Mayıs tarihlerinde tezahür etmiş millet iradesinin aynısı ile 31 Mart 2024 tarihinde yerel yönetimlere yansımasını yerel yönetimlere düşen gölgenin kaldırılmasını amaçlıyoruz. Türkiye’nin zaman kaybetmeye tahammülü yoktur. Cumhur İttifakı ile biriz beraberiz. Cumhur İttifakı olarak masaya oturup konuşacağız.

    ”17 MART’TA 14. OLAĞAN KURULTAYIMIZI YAPACAĞIZ”

    MHP olarak ne yaptığımızı biliyoruz. Cumhur İttifakı olarak yeni projelerimizle gücümüze güç katacağımıza inanıyoruz. MHP başında sonunda önünde arkasında milletin olmadığı hiçbir irtibat ağının bugüne kadar yanında olmamış bundan sonra da olması düşünülemez. 17 Mart’ta 14. Olağan Kurultayımızı yapacağız. Siyasetteki maksadımız gök kubbede hoş bir sada bırakmaktır. Hizmet edenin himmet göreceğini de gayet iyi bilmekteyiz.

    KILIÇDAROĞLU’NA TEPKİ: AŞIRI HIRSI AKLININ ÖNÜNDE

    ‘Bu Meclis Gazi Meclis değildir.’ diyen CHP Genel Başkanı’na önce Milli Mücadele yıllarını hatırlatır sonra izan ve insafa davet etmek isterim. Kılıçdaroğlu’nun parti içi çekişmeler nedeniyle iyice şuur kaybına uğradığı, oto kontrolünü kaybettiği anlaşılmaktadır. TBMM Gazi bir Meclis’tir. Kılıçdaroğlu’nın aşırı hırsı aklının önündedir.

    ”ŞİMDİ BİRBİRLERİNİ YİYORLAR”

    CHP’nin il ve ilçe kongrelerinde havada uçuşan sandalyeler demokrasiyi zehirleyen ilkel manzaralar Kılıçdaroğlu ve yönetiminin maskesini düşürmüştür. Şimdi birbirlerini yiyorlar. Gerçekten de Allah bu milleti ülkeyi zillet ittifakından korumuştur. Mahalli idareler seçimlerine kimin hangi şartlar altında gireceği bizim meselemiz değildir. Biz Cumhur İttifakı’nın şaşmaz ahlakına ve ülkeye karşılıksız hizmet aşkının derin manasına bakıyor ve buna göre hareket ediyoruz.

    ÖZGÜR ÖZEL’İN CHP GENEL BAŞKANLIĞI’NA ADAYLIĞI

    6’lı masanın 1,5 yılı aşkın çalışma düzeni hakkında bilgi sahibi değilim. Ne konuştular ne yaptılar bilemiyorum. Bildiğim bir tek gerçek var 6’lı masa kendilerinin tartışması ile Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak gösterme arzusu taşımızlar. Mevcutların içerisinde de 6’lı masanın en yetkilisi en fazla oyu alan TBMM’de temsil kabiliyeti yüksek olan kişi Kemal Kılıçdaroğlu’dur. İsteğim Kemal Kılıçdaroğlu’nu üzmesinler.

    İYİ PARTİ’YE YÖNELİK KOMŞULUK ÇAĞRISI HALA GEÇERLİ Mİ?

    Mahallede komşuya verilecek ev olmadığı anlaşılmıştır.

    CHP’Lİ SEZGİN TANRIKULU’NA SERT TEPKİ: BU ÇÜRÜMÜŞÜN MİLLETVEKİLLİĞİ DÜŞÜRÜLMELİ

    CHP milletvekili TSK’ya iftira atmıştır. Günlerdir sabır ve dişimi sıkarak tahammül ettim. Beklemeye koyuldum. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) saldıran bu alçak ve aşağılık sözde milletvekilinin ağız düşman ağzıdır, aidiyeti Kandil mağaralarıdır. Vatandaşlarımızı helikopterden atan Türkiye askeri değildir. Bu dil terör dilidir. CHP yönetiminin bu satılmış PKK’lıya lazım gelen cezayı vermekten imtina etmesi adı konuşmamış bir ağız ve akıl birliğine delalettir. Ne vatansızların ne bayraksızların TBMM’de yeri yoktur. PKK’ya sözcülük yapan bir suçluya Hazine’den maaş verilmesi günahtır, haramdır. Hukuk ve demokrasinin kuralları eksiksiz işletilerek, bu çürümüşün milletvekilliği düşürülmeli, mahkeme yolu ardına kadar açılmalıdır.

    HDP’YE KAPATMA DAVASI: ADALETİ İSTİYORUZ, AYM GÖREVİNİ YAPMALI

    Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yolu yol değildir. AYM’nin HDP’nin değirmenine ısrarla su taşıdığı ortadadır. Yeşil Sol Parti’nin bir gün bile faaliyet içinde olması zillettir. AYM neyi bekliyor? Eksik bırakılan ne vardır da AYM bu hukuki süreci ağırdan almaktadır? Biz adalet istiyoruz, üstelik hemen istiyoruz. AYM’nin görevini derhal yapmasını bekliyoruz.

    AZERBAYCAN’DAN KARABAĞ’A OPERASYON

    Ermenistan ateşle oynamaktan vazgeçmelidir, aklını başına almalıdır. Karabağ Türk’tür, Türk’ün yurdudur, can Azerbaycan’ın ayrılmaz, ayrılamaz, koparılamaz vatan toprağıdır. Ermenistan aklını başına almalı, ateşle oynamaktan vazgeçmeli.

    AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN TÜRKİYE RAPORUNA ELEŞTİRİ

    Brüksel oradaysa Ankara buradadır. Katılım sürecine artık kim katılıyorsa katılsın hepsi onların olsun. Katılımlarını da müzakerelerini de bastırsınlar başlarına kıstırsınlar biz Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Türkiye’ye tam üyelik yerine stratejik ortaklık önerisi getirilmiştir.

    TÜRKİYE’NİN AB’YE ÜYELİK SÜRECİ

    Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasında karşılıklı güvenin yeniden baştan inşası için düzenlenen Varna Zirvesi’nden de sonuç alınamamıştır.

    ”AB BİZİM İÇİN BİTMİŞTİR”

    AB’nin Türkiye’yi üye olarak kabul etme niyeti tutarlı bir bakışı yoktur hiç de olmamıştır. Türkiye bir yol ayrımına riayet ederek bir karar vermenin eşiğine gelmiştir. Gerçekten vakit Türkiye vaktidir. Vakit Brüksel macerasına son vermek vaktidir. AB madem bizi istemiyor o halde biz de onların dünden istemediğini üyelik serüvenini bir an evvel noktalanması hususunda parti görüşümüzü milletimizle paylaşıyoruz. Müzakere defteri açılmamak üzere mutlaka kapatılmalı. Bizim için AB bitmiştir. AB ile doğmadık AB ile de ölmeyiz. 60 yıl kaybettik bir 60 yıl daha kaybedemeyiz. NATO’ya da mahkum olmadığımız herkesçe bilinmelidir.”

  • Seçim kazanılsın diye zehir içtim

    Seçim kazanılsın diye zehir içtim

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Trakya Bölgesi İstişare Toplantısı’nda konuştu.2024’teki yerel seçimlerde ittifak yapmayacaklarını açıklayan Akşener, bir kez daha ittifaka kapıları kapattı.  Akşener, “Biz ittifak sisteminden vazgeçtik. Türkiye için eğile büküle öldük. Bundan sonra yok. Dolayısıyla ittifak sistemini reddediyoruz ve ittifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz. Sadece bugün değil 2028’de de kendi başımıza gireceğiz.” dedi. Akşener, konuşmasında Altılı Masa’da yaşanan adaylık krizine ilişkin de dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

    “GÜL’Ü BANA KILIÇDAROĞLU ÖNERDİ”

    2018 seçimleri öncesinde muhalefet bloğunda ittifak kurulma sürecini hatırlatan Akşener, “Mecburen ve mecburiyetten, saygı çerçevesi içinde Millet İttifakı olarak bir araya geldik, seçime gittik. O arada da bitmeyen bir senfoni şeklinde, Sayın Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmadığım için kıyma makinesinden geçirildim. Ben anlamıyorum bazı şeyleri. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Abdullah Gül’ün adaylığını bana söyledi. 15 milletvekili için ricaya gittiğim akşam söyledi. Ben de arkadaşlarımızın beni aday ettiğini, önceden ilan edildiğini, dolayısıyla arkadaşlarımın bunu kabul etmeyeceğini söyledim” şeklinde konuştu.

    “HER ŞEYİN SUÇLUSU BEN”

    “Hala Sayın Gül’ü çok seven gazeteci kılıklı arkadaşlar beni biçiyor, partimi biçiyor” diyerek sözlerine devam eden Akşener, “Çok entresan; oradan suçlu ben, Sayın İnce’nin kazanamamasının suçlusu da ben. Yahu her şeyin suçlusu ben…” ifadelerini kullandı.

    “MEĞERSEM İSİM ONAYLAYACAKMIŞIZ”

    2023 seçimleri için Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın adaylığını önerdiğini söyleyen ve Altılı Masa’da yaşanan krizi anlatan Akşener, “Meşhur 3 Mart akşamında ben, ‘Nasıl bir yöntemle Cumhurbaşkanı adayı seçilecek’ diye gittim, meğersem isim onaylayacakmışız. Ona döndü iş. Herkes ‘Sayın Kılıçdaroğlu’ dedi, en son sıra bana geldi. Ben de vatandaşın nezdinde İmamoğlu ve Yavaş’ın önde olduğunu, her bir siyasi partinin bir anket firması tavsiye etmesini ve bir hafta içinde sonucun alınmasını, ona uymamız gerektiğini söyledim” açıklamasında bulundu.

    Bu teklifin kabul edilmediğini belirten Akşener, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Sayın Kılıçdaroğlu da döndü dedi ki, ‘Sayın Akşener uygun görmediğine göre biz beş kişi imzalayıp çıkalım.’ Ben masa yıkmadım. O seçim kazanılabilsin diye ben zehir içtim zehir. O masa gitti gitti… O gün bunları size anlatsam siz yıkardınız ortalığı. Kendime dedim ki, ‘Sabır Hacı…’ Geldim, arkadaşlarımı topladım, daha sakin anlattım. Oyladık, ‘O masadan kalk’ dendi. İki konuşma hazırladım, ikisini de kendim yazdım. Biri sert, biri daha ortalamaydı. Sert olanı okudum, bir daha dönmeyeceğiz diye. Cumhurbaşkanı adayımızı çıkartacağız, o tartışılıyor aramızda. Aradan iki gün geçti. Ne anam kaldı, ne babam kaldı, ne sülalem kaldı, ne şahsım kaldı. Gördüm ki düşmanımıza benzemiş birileri. Aynı küfürler tekrarlandı.

    “İKİ İSİM DE ADAY OLAMAYACAKLARINI SÖYLEDİLER”

    İki belediye başkanı aradılar, geldiler evime. Birer kere daha sordum, ‘Ne olur aday olabilir misiniz?’ diye. Olamayacaklarını söylediler. Zorlamak da mümkün değil. ‘Kılıçdaroğlu’na kazandırmak için ne yapılmalı?’ üzerine gitti konuşma. 3 tane teklif geldi. Başka birisi olsa teklifin birine atlar ama amaç Türkiye.

    “MEĞER MASADA KİMSENİN HABERİ YOKMUŞ”

    Teklif onlardan; ikisinin icracı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olma teklifini kabul ettim. Sonra biz Sayın Kılıçdaroğlu ile bir otelde buluştuk, üzerinden geçtik. Gittim 10 bin kişi dışarıda. Önce baktık Sayın Karamollaoğlu’nun haberi yok. Sonra baktık Sayın Babacan’ın haberi yok. Meğer bu iki arkadaşımızın başkan yardımcısı olmasından hiç kimsenin haberi yokmuş. Ve ben o masada kalakaldım. Sonuç itibariyle karar verildi, çıkıldı.”

    İYİ PARTİ’Lİ ERDEM: GÜÇ BİRLİĞİ OLMADAN HİÇBİR SEÇİM KAZANILMAZ

    İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Bahadır Erdem’den de dikkat çekici bir açıklama geldi.

    Sosyal medya hesabından açıklama yapan Erdem, ittifak sisteminin ülkeye yaramadığını, demokrasiye zarar verdiğini söyledi. “Ancak bugün için ortada kapı gibi duran gerçek, güç birliği yapmadan ülkede hiçbir seçimin kazanılanayacağıdır.” dedi.

    Erdem, “Muhalefeti cezalandırmak için oy atmaya gitmeyecek olan ‘muhalif seçmenin psikolojisi’ düşünülerek hareket edilmez ise yerel seçimlerde de sonuç değişmez.” ifadelerini kullandı.