Kategori: Politika

  • Kılıçdaroğlu, Hacıbektaş Veli Anma Törenleri’ninde

    Kılıçdaroğlu, Hacıbektaş Veli Anma Törenleri’ninde

    60. Ulusal 34. Uluslararası Hacıbektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür-Sanat Etkinlikleri, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen çeşitli etkinliklerle devam ediyor. Etkinlik programına katılmak üzere Hacıbektaş ilçesine gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ilk olarak Hacıbektaş Belediyesini ziyaret etti. Ardından Hacıbektaş Veli türbesini ziyaret eden Kılıçdaroğlu, aslanlı çeşmeden su içerek Hacıbektaş Veli’nin kabri başında dua etti.

    Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe de katılan Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmada, “Bugün hep birlikte gerçek ismi Seyit Muhammet Bin İbrahim olan Hacı Bektaşi Veli’yi anacağız. Yani bir Anadolu Ereni. 13. yüzyılda bu topraklara aydınlanmayı getiren bir ülkeyiz. İnsanı sevmenin, doğayı sevmenin erdemini bize anlatan bir Anadolu bilgesini anacağız. Biz buraya sadece velilerimizi yani Anadolu Erenlerini anmaya ve onlara şükranlarımızı sunmaya gelmedik. Biz bugün buraya aynı zamanda onları anlamaya onların rehberliğine başvurmaya, onlardan birazcık da olsa ilham almaya geldik. Hacı Bektaş Veli ocağı, bir aydınlanma, bir eğitim ocağıdır. Çünkü kişi akıl ile yükselir, bilgi ile büyür. Bilgi ile yürüyen insan topluma sağlıklı, huzurlu bir gelecek hazırlar. Bilime ve bilimsel araştırmaya çok önem veren Hacı Bektaşi Veli bu konuda nasıl bir yol izleneceğini şöyle anlatmaktadır. İlim ve araştırmayı izlemeli, gözlemeli ve arştan yerin altına kadar her ne varsa kendinde bulmalıdır. Bu aynı zamanda akıl ile adaleti bulmaktır. Hacı Bektaş’ın ön gördüğü adaletle ama fakat ancak lakin ile başlayan ve adaleti ve adalet arayışını daraltan, erteleyen veya ertelettiren adaletin gücünü ve etkisini azaltan bahane ve gerekçelere yer yoktur. Daha önce İstanbul’da yaptığım bir konuşmada orada da ifade etmiştim. Bir ülkede adalet varsa onun etrafında biliniz ki üstünlüğü denetlenebilirlik, hesap verebilirlik, can ve mal güvenliği, şeffaflık, eşitlik, kadın erkek eşitliği, çocuğun üstün yararlı, liyakat, özgürlük, hakça dönüşü emeğin üstünlüğü, nitelikli ve kaliteli eğitim, insan ve doğa hakları vardır” şeklinde konuştu.

    Kılıçdaroğlu konuşmasına şu şekilde devam etti:
    “O, bu topraklarda yaşayıp anlayana çok şey söyledi. O dedi ki; kimsenin ayıbını arama. Kendi ayıbını göster. O dedi ki, adalet her işte hakkı bilmektir. O dedi ki, en yüce servet ilimdir. O dedi ki, düşünce karanlığına ışık tutanlara demokrat, O dedi ki çalışmadan geçinenler bizden değildir. O dedi ki alemin uykusu, cahilin ibadetinden üstündür. O dedi ki arifler hep arıdır, hem ayrıca O dedi ki kibrin aslı şeytan, tevazün asrı rahmandır. O dedi ki, en büyük keramet çalışmaktır. Ve o dedi ki, dili, dili, rengi ne olursa olsun iyidir. İyiler her an iyidir.

    Çağlar ötesinden onun söyledikleri bugün kainatın evrensel kurallarına dönüşmüş durumda. Bugün Hacı Bektaş Veli’nin söylediklerinden çok uzaktaysak o güzellikleri nerede getirdiysek onları arayıp bulmalıyız. İlk bakacağımız yer, Ahmet Yesevi’nin, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Hallacı Mansur’un, Koca Nasrettin’in, Pir Sultan’ın, Ahir Evran’ın, Hacı Bektaşi Veli’nin öğretileridir. Onların aşk ırmağında, sevgi ırmağında yıkanmaktır. Çünkü onların dünyasında düşmanlık yok, sevgi ve saygı var. Haksızlık yok, merhamet ve adalet var. Zulüm yok, sevgi ve saygı var. Ötekileştirme yok, yetmiş iki milleti bir görme var. Cehalet yok, ilimle gidilen yol erdem var. Karanlık yok, aydınlanma var.

    Çünkü eğer bir yeri karanlık görüyorsan Bil ki perde senin gözündedir diyen Hacı Bektaşi Veli var. Özetle bu kültürün özünde insan var. 7 yüz yıl önce robotik alanını kuran El Cezeri’yi matematikte, Harezmi’yi, astronomide Ali Kuşçu’yu coğrafyada İbni Batuda’yı yetiştiren İslam dünyasında bugün her 4 kişiden biri okuma yazma biliyor. Bir zamanlar bilimin felsefenin açıkça tartışıldığı, düşünce özgürlüğünün çok geniş olduğu koca bir coğrafyada bugün insanlar düşünceleri yüzünden işkence görüyor, hapse atılıyor, öldürülüyor. Neden? Birleşmiş Milletler, Arap Kalkınma Teşkilatı raporuna göre sadece Arap dünyasında kadınların 13. yüzyılda okuma yazma bildiği gibi. Oysa Hacıbektaş Veli kadınların 13. yüzyılda kadınları okudunuz mu? Kadın erkek eşitliğini savunur ve döneminde Kadıncık Ana önderliğinde kurulan ki bu dünyada bilinen ilk kadın örgütlenmesidir.

    Anadolu bacıları teşkilatının kurulmasında büyük destek verir. İşte Hacı Bektaşi Veli ve diğer Anadolu Erenleri bu ilçeleri dillendirerek Anadolu ve Balkanlar’daki aydınlatmayı başlatmışlardır. Çünkü onlar ellerinde kılıç değil, aydınlanma meşalesi taşmışlardır. Yaşamları boyunca hakkı ve adaleti savunmuşlardır. O kadar ki toplum Hacı Bektaşi Veli’nin güvercin doluyla Anadolu’ya geldiğini kabullenir. Çünkü o barışın, huzurun, birlikte yaşamanın öncüsü olmuştur. Kimseyi ötekileştirmemiş, o kendi deyimiyle yetmiş iki milleti bir görmüştür. Sevgili dostlar, bu duygu ve düşüncelerle insanlığın en güzel temsilcilerinden Hacı Bektaşi Veli rahmetle anıyor, Anadolu’yu bize yurt yapan, bu toprakları bir bilgelik bahçesine dönüştüren, bizlere saklı yolları ve derin suları gösteren Bütün Erenlerimizin, delilerimizin, mürşitlerimizi, pirlerimizi, dervişlerimizi, huzurlarınızda bir kez daha minnetle yad ediyorum.”

  • “Başarı için disiplin şart”

    “Başarı için disiplin şart”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, PTT Ahlatlıbel Tesisleri’nde “Ulusal Staj Programı Kariyer Buluşması” çerçevesinde stajyer öğrencilerle bir araya geldi. Kendi hayatından önemli kesitler anlatan Bakan Uraloğlu, çok okumak, dil becerilerini geliştirmek, disiplinli ve düzenli çalışmanın başarıdaki en önemli anahtar olduğunu belirtti. Uraloğlu, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın size ne kadar kıymet verdiğini yakından şahitlik edenlerden biriyim. Bilgi ve kültürle donanım çok önemli. Geniş bir perspektife sahip olmak, farklı düşüncelere açık olmak ve çokça okumak gelecekteki kariyerlerin temel taşlarından biridir. Aynı zamanda, dil becerilerinin geliştirilmesi bireyin kendini ifade etme kabiliyetini artırır. İletişimdeki başarının da anahtarıdır” diye konuştu.

    “Tarihi bilip ders almazsak tekerrür edecektir”

    Tarihin ve geçmişin önemine dikkat çeken Bakan Uraloğlu, “Tarihi bilmemiz lazım, tarihi bilip ders almazsak tekerrür edecektir. Geçmişteki tecrübelerimiz bugününün ve yarınının şekillenmesinde çok kritik bir rol oynamaktadır. Bu tecrübelerden ders çıkarmak, geleceğe daha iyi hazırlanmanın yollarından biridir. Başarıya giden yolda disiplinin çok büyük önemi var. Ne tür bir iş yapıyor olursak olalım, disiplinli ve düzenli bir şekilde çalışmamız gerekiyor. Aynı zamanda dürüstlük hayatta kazanılmış en değerli hazinelerden biridir. Söz verilenin yerine getirilmesi, işlerin dürüstlük çerçevesinde yürütülmesi gerekir. Hiçbir gayret, hiçbir emek asla karşılıksız kalmaz” dedi.

    “Başarı için disiplin şart”

    İlkeli ve sıkı çalışmanın öneminden bahseden Bakan Uraloğlu, “Bol bol spor yapın. Başarı için disiplin şart. En önemlisi ise doğru kaynaklardan beslenin. Ambalajlı ürünlere dikkat edin. Öğrencilik ve iş hayatım boyunca hep disiplinli olmaya çalıştım. Yokluğa rağmen hiç pes etmedim. Küçücük bir evde 3 arkadaş kalıyorduk. Aynı çorabı her akşam yıkayıp uygun bir yere asıp, kuruduktan sonra sabah giyerdim. Benim için her şey yerli yerinde olacak. Ne iş yapıyorsak bir kuralı ve disiplini olması şart. Disiplin ve kurallar sizi yorabilir ama başarının en temel şartları bunlar. Asla zarar gelmez” diye konuştu.

    “Sosyal medya bazen çok tehlikeli olabiliyor”

    Soysal medyanın doğru kullanılması gerektiğini söyleyen Bakan Uraloğlu, “Dünya da bilgiye ulaşma anlamında hiçbir engelimiz yok. Sosyal medya bu anlamda bizim için çok önemli bir araç. Oralarda olmamız gerekir ama doğru beslemek şartıyla. Benim 2015 yılına kadar sosyal medya hesabım yoktu. Çünkü benim için önemli olan işime odaklanmamdı. Milletvekili aday adaylığım döneminde sosyal medya hesabım oldu. Hem oralarda neler oluyor bilmek adına, hem de gençlerin ve çocuklarımızın oralarda neler yaptığına bakmak içindi. Sosyal medya bazen çok tehlikeli olabiliyor. Bu konuda özellikle ailelerimize sahip çıkmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde okuyan stajyer öğrenci Mümine Koçak’ın bakan olduğunda ne hissettiği konusunda sorduğu soruya Uraloğlu, bakan olunca şükrettiğini ve hiçbir gayret ve emeğin asla karşılıksız kalmayacağını ifade etti.

    Karabük Üniversitesinde Raylı Sistemler Mühendisliği okuyan bir öğrencinin, raylı sistemler mühendisliği ve raylı sistemler teknolojilerine yönelik yatırımlarının ve bu alanda geleceğe yönelik fikirlerinin ne olacağı konusundaki soruya Uraloğlu, şunları kaydetti:
    “Devlet Demir Yollarının kuruluşundan bu yana birçok hizmeti gerçekleştirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında da ciddi yatırımlar yapılmış. Daha sonrasında kara yolları taşımacılığına ağırlık vermişiz. AK Parti hükümetlerimizle beraber özellikle son 21 yılda demir yollarında ciddi önem verdik ve kaynak ayırmaya başladık. Yaklaşık 11 bin kilometre olan 14 bin kilometrelere getirdik. Nerdeyse mevcudu sil baştan yaptık. Gerek elektrikli gerekse sinyalli hale getirdik. Avrupa’da 6. dünyada 8. hızlı tren işletmecisi bir ülke haline getirdik. 11 ilimizi yüksek hızlı trenle (YHT) tanıştırdık. İlk etapta 2028 hedefleri ve Cumhurbaşkanımızın görev süresi içinde yapacağımız şeyler. Yaklaşık demir yollarını 18-19 bin kilometrelere kadar uzunluğunu artıracağız. 2053’e kadar yaklaşık 52 ilimizi demir yoluyla YHT ile tanıştıracağız. Türkiye’de hedefimiz yurt içinde yük taşımacılığında kara yolunun payını düşürüp demir yolunda yük tarafını geliştireceğiz. Orta Asya’dan Londra’a giden Orta Koridor’u geliştireceğiz.”

    “İşimizi adam gibi yaparsak bu sorumluluğu ve görevimizi layıkıyla yerine getirmiş olacağız”

    Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Nazife Bardak, bakan olarak bir idealleri olup olmadığını sorması üzerine Uraloğlu, “Bizim inancımızda yoldaki dikeni kaldırmak vardır ve tam da bu işi yapıyoruz. İşimizi adam gibi yaparsak bu sorumluluğu ve görevimizi layıkıyla yerine getirmiş olacağız. Bu vesileyle ahiretimizi imar etmiş olacağız, esas bizi motive eden taraftır. Bunun bize vermiş olduğu gurur, şeref, onur var. Onları layıkıyla taşıyacağız ve sizlere memleketimize hizmet edeceğiz” dedi.

    İstanbul-Ankara arasının 80 dakikaya inecek

    Gazi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği öğrencisi Metin Seçkin Öztürk, çok yüksek hızlı trenin Türkiye’ye ne zaman geleceği konusundaki sorusuna Uraloğlu, İstanbul-Ankara arasında süper hızlı trenle diye bir proje çalışmasına başladıklarını, trenin saatte 380 kilometre hızda ve iki durağı olacağını bildirdi. Uraloğlu, bu trenin yapılmasıyla İstanbul-Ankara arasının 80 dakikaya ineceğine işaret ederek, dünyada ne varsa Türkiye’ye getireceklerini ve vatandaşların kullanımına sunacaklarını ifade etti.

    Samsun Üniversitesi Denizcilik İşletmeleri ve Yönetimi Bölümü öğrencisi Mert Atılgan, Türkiye’nin yarım ada ülkesi olarak yolcu taşıyan yolcu gemisi olmadığını bu konuda yapacakları bir çalışma olup olmadığını sorması üzerine Uraloğlu, bunun tamamen arz talep meselesi olduğunu dile getirdi. Bugün deniz yolculuğuna talebin olmadığını anlatan Uraloğlu, bu alanın turistik amaçlı kullanıldığını ve yük taşımacılığına döndüğünü belirtti. Uraloğlu, deniz yolunda yolcu taşımada, kısa mesafeli taşımalarda (İstanbul ve Mudanya taşımalar gibi) talebin olduğunu bildirerek, orda da öncesinde devletin şuanda da özel sektörün bu işi yaptığını söyledi. Uraloğlu, deniz yolcuğu için bir talep olursa üzerlerine düşeni yapacaklarını vurguladı.

    Uraloğlu, soruların ardından kura ile belirledikleri 30 öğrenciyi Bakanlığın yaptığı çalışmaları yerinde görmeleri için 15’ini Çanakkale’ye, 15’ini ise İstanbul’a götüreceklerini söyledi. Bakan Uraloğlu, sohbetin ardından genç meslek adayı stajyerlerle birlikte sohbet sonrası selfi çektirdi.

  • 10 ilçedeki kongrelerini tamamladı

    10 ilçedeki kongrelerini tamamladı

    MHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, İl Başkanı Veysel Şahin, İzmir Ülkü Ocakları Başkanı Soner Erkan Yıldız ve İzmir İl Yönetim Kurulu Üyelerinin tamamının iştirak ettiği ilçe kongreleri coşkulu ve yoğun bir katılımla sürüyor. İl Başkanlığının hazırladığı kongre takvimine göre geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü Karaburun, Balçova, Foça, Dikili, Kınık, Güzelbahçe, Urla, Ödemiş, Kiraz ve Beydağ ilçe kongreleri tamamlandı.

    “Birbirlerine düştüler”

    İlçe kongrelerinde ilgiyle karşılanan MHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, yaptığı konuşmalarda, “Kavanozdaki balık misali denizi düşünemeyen Zillet İttifakı ortakları, kavanoz kırılınca birbirine düşmüş, kavgaları bütün Türkiye’de alay konusu haline gelmiştir. ABD’sinden Fransa’sına, Almanya’sından İngiltere’sine tüm dünyanın müdahil olmaya çalıştığı, FETÖ’sünden PKK’sına tüm terör örgütlerinin destek açıklaması yaptığı, teröristlerin geri dönüş biletlerini hazır edecek kadar güvendiği toplum zararlılarının balonu patlamış, çift başlı kartaldan ilham alan Anadolu feraseti ithal şehvet pazarlamacılarına dur demesini bilmiştir” ifadelerini kulandı.

    “İnanıyoruz ki bu birlik yerel seçimlerde MHP’nin en büyük zafer kaynağı olacaktır”

    Kongrede partililere seslenen MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, “14 ve 28 Mayıs seçim süreçlerinde gördük ki karşımızda sadece yarıştığımız siyasi partiler yok. Türkiye’nin ilerlemesini durdurmak, gelişmesini yavaşlatmak ve gücünü kırmak isteyen küresel organizasyonlar var. O günleri hep birlikte yaşadık. Sizler de ilçelerinizde büyük zorluklar ve engellemeler gördünüz. Ama hepsini aştınız. Hep birlikte omuz omuza vererek, milli mücadelemize bir yeni sayfa daha eklediniz, Milletimizin lider ülke Türkiye hayalini gerçeğe dönüştürmek için büyük çaba gösterdiniz ve partimizin onurunu çiğnetmediniz. Şimdi o günlere bakarak kendimde ve sizlerde daha güçlü bir mücadele azmi görüyorum. Yerel seçimleri kazanma gayreti görüyorum. İnanıyoruz ki bu birlik yerel seçimlerde MHP’nin en büyük zafer kaynağı olacaktır” dedi.

    “Diyar Diyar İzmir diyeceğiz”

    Katıldığı bütün ilçe kongrelerinde yaklaşan belediye seçimlerinin önemini vurgulayan Başkan Şahin, “Yerel seçimler yolunda ilçe teşkilat kongrelerimizi gerçekleştiriyoruz. Omuz omuza ve gönül gönüle gerçekleştirdiğimiz kongrelerimiz yerel seçimler öncesi karargâh hazırlıklarımızdır. Buradan çıktından sonra ilçelerimizdeki tüm ülküdaşlarımız bulundukları her mahalde seçim hazırlıklarını sürdürecektir. Muhterem Liderimizin başlattığı “Diyar Diyar Anadolu” kampanyası gereğince tüm irademiz ve gücümüzle harekete geçiyoruz” şeklinde konuştu.

    “İzmir MHP diyecek”

    Genel merkezin talimatları istikametinde her ilçede çalışma başlattıklarının altını çizen Başkan Şahin, “Son iki günde gerçekleştirdiğimiz ilçe kongreleri göstermiştir ki, hemşehrilerimizin partimize desteği, güven ve inancı her geçen gün artıyor. İnanıyorum ki İzmir bu defa MHP diyecek ve partimize teveccühünü arttıracaktır. Hepimizin gördüğü gibi partimize katılımlar hızla artıyor işte bugün Ödemiş’te yüz kişi partimize katıldı. Bu, bizim gücümüzdür. İnsanımızda bulduğumuz karşılık ve destek en büyük güç kaynağımız olacaktır” diye belirtti.

    Ödemiş’te anlamlı devir teslim

    MHP İzmir’in ilçe kongrelerinde anlamlı anlar da yaşandı. Ödemiş İlçe Başkanı Oktay Akıllı, görevini Ceyhun Kınlı’ya bıraktı. Devir teslim törenini İl Başkanı Veysel Şahin gerçekleştirirken duygulu anlarda yaşandı. Çok kalabalık bir partili heyetin takip ettiği kongrede İl Başkanı Şahin, ilk önce eski başkan Oktay Akıllı’nın elini öptü. Daha sonra halef selef ilçe başkanlarını yanına çağıran Şahin, “Sizler bugün ülkücü şuurun, ülkücü tavrın, ülkücü erdemlerin ve ülkücü iradenin en güzel örneğini verdiniz. Bayrak nöbeti devir teslimini bizlere yakışır bir şekilde gerçekleştirdiniz. Tüm arkadaşlarımız gibi sizlerle gurur duyuyorum” diye konuştu.

  • “Akşener, sessizliğini koruyup susmaktadır”

    “Akşener, sessizliğini koruyup susmaktadır”

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti’ye yönelik daveti hakkındaki tartışmalara ilişkin açıklama yaptı.
    Yapılan davetin hala medyada ve kamuoyunda tartışıldığını belirten Yalçın, “Sayın Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti’ye dönük daveti; karşılıklı siyasi yaklaşma, yumuşama, gerginliği azaltma ve peşin hükümleri ortadan kaldırma yolunda atılmış bir adım, bilgece sergilenmiş bir siyasi diplomasi örneğidir. Ne yazık ki çağrının muhataplarınca böylesi bir fırsat ‘iyi’ değerlendirilememiş, enine boyuna düşünülüp istişare edilmeden büyük bir siyasi nezaketsizlik ve seviyesizlikle reddedilmiştir. Sayın Devlet Bahçeli; sadece MHP’nin lideri değil, aynı zamanda devletimiz için varlığı itimat telkin eden akil bir insan, büyük bir dava adamı ve bilge bir Türk milliyetçisidir. Onun büyük bir içtenlik, serinkanlılık ve barışçı tavırla yaptığı davete; muhatabı yerine yetkili yetkisiz, akıllı akılsız, köklü köksüz bir takım isimlerin cevap vermesi, İYİ Parti’nin siyasi terbiye kültürünün, politika adabının oluşmadığını, olgunlaşmadığını göstermiştir” ifadelerini kullandı.

    “Söz konusu davetin birinci muhatabı İYİ Parti Müdiresi Meral Akşener’dir ancak Müdire Hanım sessizliğini koruyup susmaktadır” diyen Yalçın şöyle devam etti:
    “Sayın Genel Başkanımızın davetine icabet ederse bundan millet ve memleket kârlı çıkacakken, Meral Akşener’in sükûtundan ötürü partisi tartışmaların merkezine yuvarlanarak kan kaybetmektedir. Akşener kaçak güreşmekte ya da gol yiyeceği korkusuyla topa girmekten kaçınmaktadır. Seçim hezimeti sonrasında âdeta sinmiş bir görüntü veren Meral Akşener, MHP’den ürkmektedir. Bu korkunun tezahürlerini, topu sürekli attıkları 26 Ağustos tacında da milletin hakemliğinde göreceğiz. Esasen İYİ Parti’nin en büyük sorunu, bir kurumsal kimliğinin olmamasıdır. İYİ Parti’yi siyasi literatürde tarif eden uygun, yerine oturan ifade, kavram ve kelimeler de bulunmamaktadır. Bu parti, CHP’ye veya bölücü terör örgütünün siyasi acentesi HDP’ye nispetle tanımlanabilmektedir. İYİ Parti; bu bağlamda bir yancı, iş birlikçi veya kuyruk sokumu parti görünümündedir. İYİ Parti’nin ikinci büyük sorunuysa başındaki kişinin liderlik hassasının bulunmayışı ve siyaset etme yeteneğinin kıt oluşudur.”
    Yalçın, MHP varken “MHP’cilik” oynayanlara milletin itibar etmeyeceğini belirterek, “Bu bağlamda 26 Ağustos’ta İYİ Parti Müdiresi Meral Akşener’in ortaya koyacağı tavır, bu partinin nerede konumlanacağına dair belirleyici unsur olacaktır. Bilindiği üzere 26 Ağustos, Millî Mücadele’nin en önemli safhalarından birinin, müstevlilere son büyük darbenin vurulduğu Büyük Taarruz’un başlangıcıdır. Ne var ki taarruz eylemi ve tabiri, İYİ Parti’nin güdük ve şekilsiz siyasi müktesebatına sığmamaktadır. Zaten İYİ Parti; bugüne kadar siyaset hayatımızda hücum yerine sürekli geri çekilmeyi, ricatı seçmiştir. İYİ Parti; kazanmaya değil, kaybetmeye tiryaki olmuştur. İYİ Parti, kendine hep yanlış yol arkadaşları seçmiştir” açıklamasında bulundu.

  • Ekrem İmamoğlu’ndan adaylık açıklaması

    Ekrem İmamoğlu’ndan adaylık açıklaması

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

    “SEÇİMLERDEN SONRA NE YAZIK Kİ EKONOMİK KRİZ GİDEREK DERİNLEŞTİ

    14 Mayıs Genel Seçimleri’nin üzerinden 3 ay geçti. Ne yazık ki bu yeni dönemde ekonomik kriz giderek derinleşti. Fatura her zaman olduğu gibi yine vatandaşımıza çıktı. Ama Sayın Cumhurbaşkanı hala tek haneli enflasyon masalıyla halkımızı oyalamaya devam ediyor. Yıllık TÜFE oranı TÜİK’in verilerine göre temmuz itibariyle yüzde 48 oldu. Gıda enflasyonu yüzde 60’ın üzerinde. Bırakın tek haneyi, bu gidişle üç haneli enflasyon yaşanacak endişesi içindeyiz. Aslında vatandaşın mutfağının gerçek enflasyonu uzun süredir zaten üç haneli. Seçim sonrasında, sadece temmuz ayında 30 yılın en yüksek aylık enflasyon artışını yaşattılar. İktidar enflasyonla mücadele edemiyor.

    3 AYDA, İKTİDAR MOTORİNE YÜZDE 105 ZAM YAPTI

    Dana eti 7 ayda yüzde 107 arttı. Savaş halindeki Ukrayna’da enflasyon yıllık yüzde 11, Rusya’da ise yıllık yüzde 4. Türkiye’nin sadece temmuz ayı enflasyonu yüzde 9,5. Yani Rusya’nın yıllık enflasyonun iki katından fazlasını biz bir ayda yaşamış olduk. Durumun vahameti için başka söze gerek var mı?  Hükümet yetkileri vatandaşı sık sık tasarrufa davet ederken sadece iki kamu bankasının 3 yılda reklam harcaması 2 milyar lira. Bu arada yeri gelmişken kamu bankalarının İBB’ye 4,5 yıldır tek bir kuruş kredi vermediğinin de altını çizelim.

    İKTİDAR ZENGİNİN CEBİNİ TIKA BASA DOLDURURKEN, HALKIMIZI AÇLIĞA VE ÇARESİZLİĞE MAHKÛM ETMEYE DEVAM EDİYOR

    Tasarruf sadece vatandaştan istenmez. 2023’te hedeflenen toplam vergi, ek vergilerle birlikte 4 trilyon 270 milyar liraya yükseltildi. Bu kadar verginin toplandığı bir coğrafyada açlık, yokluk, yoksulluk olmamalıdır. Şayet oluyorsa, orada çok büyük bir israf, adaletsizlik ve paylaşım sorunu vardır. İktidarın ekonomik tercihlerinin sonunda, toplumun en zengin yüzde 20’sinin toplam gelirden aldığı pay artarak bir yılda yüzde 48’e ulaştı. Buna karşın en yoksul yüzde 20’nin aldığı pay ise yüzde 6’ya geriledi. Zenginle yoksul arasındaki fark 8 katına çıktı. Özetle bu iktidar zenginin cebini tıka basa doldururken, halkımızı açlığa ve çaresizliğe mahkûm etmeye devam ediyor.

    İBB, İKTİDARIN BASKILARINA KARŞI DİRENCİN SİMGESİ OLDU

    Siyasi hayatımın en önemli amacı vatandaşlarımızı bu çaresizlikten kurtarmaktır, onlara yeni bir ufuk sunmaktır. Bu mücadeleyi son 4,5 yılda İBB Başkanı olarak verdim. Bu aynı zamanda bir demokrasi mücadelesiydi. Geçen 4 yılda İBB, iktidarın baskılarına karşı direncin simgesi oldu. Saraçhane, hukuksuz seçim iptaline ve içi boş ‘Ahmak Davası’ benzeri siyasi davalara karşı bir demokrasi meydanına dönüştü. Ama biz yılmadan ve asla vazgeçmeden yüksek azim ve iradeyle çalıştık. İstanbul için ürettik, İstanbulluya hizmet ettik. Kadınların fırsat eşitliğine kavuşması, istihdamı, eğitimi, sağlığı ve toplumsal hayata katılması için daha önce olmayan mekanizmalar kurduk. Bugün kreşlerden Kent Lokantaları’na, öğrenci yurtlarından istihdam ofislerine, Halk Süt desteğinden anne karta uygulamasına, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin sosyal belediyeciliği ise ülkemizi sarmalayan yoksulluğa ve umutsuzluğa karşı verilen çabanın merkeziydi. Şehrimiz, açtığımız kütüphaneler, müzeler, sosyal alanlar, meydanlar, desteklediğimiz festivaller ile ülkemizin kültürel çölleşmesine karşı zengin tarihimizin, sosyal hayatın ve sanatın yeniden yeşerdiği bir vaha halini aldı.

    İSTANBUL’U KAZANAN TÜRKİYE’Yİ KAZANIR

    Şunu açıkça ifade etmeliyim ki mayıs seçimlerinden sonra iktidarın muhalefeti topyekûn tasfiye çabalarına en güçlü karşı koyuş başta İBB olmak üzere, ülkemizin metropollerinde gerçekleşecek. Öncelikle 31 Mart 2024 Mahalli Seçimleri’nde tüm vatandaşlarımızı demokrasimizi yeniden yeşertmek ve şehirlerine sahip çıkmak için beraber yol yürümeye davet ediyorum.  İBB Başkanı olarak, diğer belediye başkanlarımız ile omuz omuza, bu demokrasi mücadelesinin öncülüğünü tarihi bir sorumluluk olarak görüyorum. ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır.’ Bu sözü önemsiyorum. Şüphesiz yerel seçimlerde İstanbul’u kazanmak büyük bir siyasi başarıdır. İstanbul’u kazanan belediye başkanı dünyanın en önemli ve en güzel şehirlerinden birine hizmet etme onuruna ulaşır. Eğer o kişi milletin ona tanıdığı bu fırsatı iyi değerlendir, milletin takdirini kazanırsa, bu başarı onu ulusal ve uluslararası siyasette başka noktalara taşır. Buna şüphe yok. Ama ben ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ sözünü sadece seçim galibiyeti olarak anlamıyorum bu önemli başarıyı farklı bir anlayışla değerlendiriyorum.

    4 YIL BOYUNCA İSTANBUL, GELECEĞİN IŞILTILI TÜRKİYE’SİNİN GEREK TAŞIYICISI GEREK UFKU OLDU

    Benim düşünceme göre İstanbul, Türkiye’nin gelecek tahayyülünün hayata geçtiği şehir olmalıdır. İstanbul’da 16 milyon vatandaşımızın şehirlerinin eşit hissedarı olduğu bir anlayışın hâkim olması gerekmektedir. Bu eşit hissedarlık Cumhuriyet fikrine dayanır. 86 milyon vatandaşımızın da kendi ülkelerinin eşit hissedarı olacağı bir gelecek yeniden İstanbul’da yeşermektedir. Türkiye’mizde gerçek toplumsal barış ve gerçek milli birlik ancak Cumhuriyetimizin aslî amacını, yani yurttaşların, hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkelerinin, şehirlerinin, ormanlarının, ovalarının, dağlarının, sularının, tarihi mirasın ve geleceklerinin eşit hissedarı oldukları zaman gerçekleşecektir. 4 yıl boyunca, İstanbul’u dayanışmanın, refahın, demokratik katılımın, birbirini seven ve sayan yurttaşların bir arada mutlulukla yaşadığı bir şehir yapma ideali ile hareket ettik. İstanbul’un kadınlarına, gençlerine, çocuklarına, yaşlılarına yönelik icraatlarımızla bunu sağladık. Korunan doğası, tarihi ve canlı kültür hayatı ile zengin bir Türkiye hayalinin hayata geçtiği bir şehir oluşturmaya başladık. Yani dört yıl boyunca İstanbul, geleceğin ışıltılı Türkiye’sinin gerek taşıyıcısı gerek ufku oldu.

    2024’TE YAPILACAK OLAN YEREL SEÇİMLER BU FÜTURSUZLUĞA ‘DUR’ DEME SEÇİMİ OLACAKTIR

    İstanbul’un sorunlarını çözmek Türkiye’nin sorunlarını çözmektir. Kuşkusuz İstanbul uzun süre ihmal edilmiş devasa sorunlarla iç içe bir şehirdir. Şehrimizde tahammülü imkânsız hale gelen bir nüfus yoğunlaşması var. İktidarın teşvik ettiği sığınmacı ve mülteci akımı, trafik ve güvenlikten konut krizine kadar, farklı boyutlarıyla kentimizi boğuyor. Siyasi iktidarın, halkımızın, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin ve kadınların dertlerini umursamayan ekonomi politikaları sonucu yükselen yoksulluk ve hayat pahalılığı toplumsal düzeni tehdit eder noktaya geldi. Cumhur İttifakı’nın icra ettiği ekonomi anlayışı mayıs 2023 seçimlerinden sonra iyice fütursuzlaştı. Vatandaşın yoksulluğu hızlandı ve derinleşti. İşte tüm bunlardan dolayı mart 2024’te yapılacak olan yerel seçimler bu fütursuzluğa dur deme seçimi olacaktır.

    BEN DE KADERİMİ İSTANBUL’LA MÜHÜRLÜ KABUL EDİYORUM

    İstanbul’un bu devasa sorunlarını çözmek aynı zamanda Türkiye’nin sorunlarının nasıl çözüleceğinin bir sınav yeridir, bir laboratuvardır. Tam da bu nedenle, evet, İstanbul’u kazanmak Türkiye’yi kazanmaktır. Biz ‘İstanbul’u kalkındırmak, Türkiye’yi kalkındırmaktır. İstanbul’u güçlendirmek Türkiye’yi güçlendirmektir’ şiarıyla iş yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bizim yönetimimizdeki İstanbul, Türkiye’nin mutlu geleceğinin teminatı olmuştur. Demem o ki İstanbul ve Türkiye’nin kaderleri mühürlüdür. Bu nedenle ben de kaderimi İstanbul’la mühürlü kabul ediyorum. Hayatımı adadığım bu mukaddes şehre ve 16 milyon hemşerime en üst düzeyde hizmet etmeyi, Türkiye’ye hizmet etmek ve alternatif bir Türkiye vizyonu ortaya koymak olarak görüyorum. Aziz şehrimizdeki ihmal edilmiş ve onlarca yıl boyunca çözülmemiş devasa zorlukları tek tek alt edip, sorunları kalıcı bir şekilde çözerek, Türkiye’nin sorunlarının nasıl çözülebileceğini milletimize gösteriyoruz. Diğer bir ifade ile 25 yıllık bir dönemden sonra İstanbul’da oluşturduğumuz yeni yönetimle milletimize ‘başka ve çok daha mutlu bir Türkiye’ ihtimalinin var olduğunu kanıtlıyoruz. Tıpkı Ankara’da, İzmir’de ve partimizin, ittifakımızın yönetimi altındaki diğer şehirlerde olduğu gibi. Bu şehre ihanet ederek, hepimizin ortak evini gri bir beton yığınına çeviren rantçı, israfçı, ayrıştırıcı ve yoksullaştırıcı bu yönetime bu büyük milletin mecbur olmadığını gösteriyoruz. Şehrin gerçek sahibi olan halkın kendi şehrine sahip çıkmasını dahi tehdit olarak kabul eden, ağaç ve yeşil görünce rahatsız olan bu zihniyete karşı gerçek bir alternatifi olduğumuzu gösteriyoruz. Her yaştan ve kökenden insanlarımıza umut oluyoruz. Heyecan veriyoruz. Halkımıza bu karanlık dönemde başka bir geleceği yaşatıyoruz.

    SİYASETİ HEP TOPLUMLA OMUZ OMUZA YAPILAN DÖNÜŞTÜRÜCÜ BİR EYLEM OLARAK ANLADIM

    Bizi çeşitli mecralardan izleyen vatandaşlarımın tam da burada özenle kulak kabartmasını rica ediyorum: Ben hayatım boyunca bir koltuğa değil, bir misyona aday oldum. Bugün bu misyon Türkiye’nin yeni bir siyaset ve yeni bir yönetim anlayışına kavuşturulması misyonudur. Bu topraklarda cesur bir demokrasinin, adaletin, bölgemize ve dünyaya ilham kaynağı olacak özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün ve güçlü bir devletin yeniden tesisi öncelikli hedefimdir. Vatandaşın hayat kalitesini artırmak için yerelden neşet eden kapsayıcı, adil ve paylaşımcı bir kalkınma; insanlarımızın hayat güvenliğinin sağlanması için çevre krizi ve depreme karşı ödünsüz ve etkin önlemler; gelecek nesiller için gerçek bir refah toplumu ve yaratıcı-girişimci bir teknoloji hamlesi siyasal vizyonumuzun ana kolonlarıdır. Bu hedefler doğrultusunda güçlü ama demokratik, aktif ama denetlenen, cesur ama şeffaf bir liderlik anlayışının altını çiziyorum. Zira biliyorum ki cesur demokrasi; cesur bir toplum ve cesur liderlerle mümkün olabilir. Ben hayatımın hiçbir döneminde siyaseti sadece siyasal partilerden ibaret görmedim. Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez ve önemli organlarıdır. Ama gücünü yerelden alan bir yönetici olarak siyaseti hep toplumla omuz omuza yapılan dönüştürücü bir eylem olarak anladım. O nedenle geçmişte olduğu gibi bundan sonraki yolculukta da benim yol arkadaşlarım gençler ve kadınlardır. Emekçiler ve güvencesizlerdir. Emekliler ve yaşlılardır. Engelliler ve keşfedilmeyi bekleyen girişimci ve yaratıcı zihinlerdir.

    SEÇİMLERİNDEKİ GİBİ PARTİLER ÖTESİ İSTANBUL İTTİFAKINI KURMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM

    İzin verirseniz bu vesile ile Türkiye’nin yönetiminden, yoksulluktan, demokrasimizin ölüme terk edilmesinden, özgürlüklerimizin elimizden alınmasından, emeğin sömürülmesinden, kültür hayatımızın çölleşmesinden, gençlerimizin, doktorlarımızın, ustalarımızın ülkelerini terk etmesinden isyan eden, kime oy verdiğine bakmazsınız, tüm yurttaşlarıma seslenmek istiyorum: Sevgili Yurttaşlarım: İstanbul Büyük Şehir Belediyesini korumalıyız. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bu iktidarın eline geçmesinin maliyetinin idrâkına varmalıyız. Geçen sürede gördük ki, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ni gayri hukuki yollardan elde etmek için birçok yol denendi; denemeye devam edecekler. Bunu şimdiye kadar halkımızın feraseti sonucu başaramadılar. Şimdi seçimlerde İstanbul’u tekrar kazanmak için bir araya gelmeliyiz, aramızdaki tartışmaları bir kenara bırakıp, odaklanmalıyız. Bu büyük başarı için, parti ayrımı yapmadan, beraberce hareket etmemiz gerekiyor. Ben 2019 seçimlerindeki gibi partiler ötesi İstanbul ittifakını kurmak için elimden geleni yapacağım. Muhalefet partilerinin de bu şuurla hareket edeceğine, bu meselenin partiler üstü bir mesele olduğunun anlaşılacağına gönülden inanıyorum.

    CHP’Lİ YOL ARKADAŞLARIMA DA SESLENMEK İSTİYORUM. BENİM DÜNYAMDA UMUTSUZLUĞA YER YOKTUR

    Bu vesile ile CHP’li yol arkadaşlarıma da seslenmek istiyorum: Mayıs 2023 seçimlerinde yaşadığımız hayal kırıklığı beni çok derinden üzmüştür. Bunu birçok vesile ile dile getirdim. Halkımızdan bu seçim mağlubiyetinden dolayı özür diledim. Bu hayal kırıklığının nedenlerinden biri de yenilginin sorumluluğunu üstlenme, gerçekle yüzleşme konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmemesidir. 28 Mayıs gecesinden başlayarak ortaya konan tavır, partililerimizi, seçmenlerimizi anlamak ve hissetmek kaygısından maalesef uzaktır. Ne var ki benim dünyamda umutsuzluğa yer yoktur. Umudun önündeki bütün engelleri kaldırmalıyız. Ben bu mağlubiyetin partimizde köklü ve kapsayıcı bir tazelenme sürecinin başlamasına vesile olduğunu görüyorum.

    CHP KÜÇÜK İKTİDARLARIN PARTİSİ OLAMAZ. KÜÇÜK İKTİDARLARLA TATMİN OLAMAZ. BU ALIŞKANLIK SONA ERMELİDİR

    Fikriyatımızı geliştirip, çehremizi değiştirip, parti mimarimizi dönüştürdüğümüz taktirde biliyorum ki halkımız, bizim geleceğin Türkiye’sini onlarla beraber kurmamızı bizden talep edecektir. Şunu açık ve samimiyetimle ifade etmeliyim ki bu uğurda partimin değişimi-dönüşümü siyaset hayatımın çok önemli bir misyonudur. Yürüdüğüm ve ulaşmak istediğim menzil de bu değişim ve dönüşümdür. Sevgili Cumhuriyet Halk Partili yol arkadaşlarım, artık CHP seçim kaybedemez. Kaybetmemeli. CHP ikinci parti olmakla övünemez. Övünmemeli. Durum idare edemez. Etmemeli. Cumhuriyet Halk Partisi önderliğindeki toplumsal ve siyasal muhalefetin yerel seçimleri kazanması bir zorunluluktur.

    CHP TARİHİNİ ÇOK İYİ BİLEN BU KADROLAR, YENİDEN BİR TARİH YAZMAK İÇİN ÖNLERİNİN AÇILMASINI BEKLEMEKTEDİRLER

    CHP’liler, yüksek kazanma arzusu, azmi ve bilinciyle hareket etmek mecburiyetindendir. Önümüzdeki seçimlerde sadece belediye başkanlıklarını değil, belediye meclislerini de kazanmalıyız. Bunun için bütün örgütümüz, belediye başkan adaylarıyla birlikte bu değişim ve dönüşüm sürecini en güçlü şekilde tamamlayıp uyum içinde çalışmak, çalışmak, çalışmak zorundadır. Dünyada bağımsızlık savaşı örgütlemiş, ülke kurmuş çok az parti vardır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk aynı zamanda ilk genel başkanımızdır. CHP küçük iktidarların partisi olamaz, küçük iktidarlarla tatmin olamaz. Bu alışkanlık sona ermelidir. İstanbul’dan Tunceli’ye, Edirne’den Diyarbakır’a, Trabzon’dan Kahramanmaraş’a, Manisa’dan Sinop’a CHP’nin geçmişi tertemiz kadroları, parti emekçileri, görevlere hazırdır. CHP tarihini çok iyi bilen bu kadrolar, yeniden bir tarih yazmak için önlerinin açılmasını beklemektedirler.

    BEN, PARTİMİN BİR EVLADI OLARAK, BU DÖNÜŞÜME İÇERİKLİ VE ETKİN BİR ŞEKİLDE KATKI SUNMAYA VAR GÜCÜMLE DEVAM EDECEĞİM

    Değişim-dönüşüm aynı zamanda köklü bir kadro hareketidir. Bu kadro hareketi genel başkandan yönetime, üye yapısından parti seçimlerine kadar pek çok hususu kapsamaktadır. Şunu ifade etmeme izin verin. Yenilenme, değişim, dönüşüm tabii ki kolay değildir ama bunu hep birlikte gerçekleştirmek zorundayız. Bu dönüşümü başaramadığımız takdirde milletimizin seçim sonrası oluşan hayal kırıklığının kalıcı hâle gelmesi en önemli risktir. Bu risk önümüzdeki yerel seçimlerin kazanılmasında çok büyük bir engeldir. Şunu açık seçik görmemiz gerekiyor. Demokrasimizin karşı karşıya bulunduğu asıl tehlike, milletimizin umutsuzluğu ve beklentisizliğinin kökleşmesidir, yapısallaşmasıdır. Halbuki bizim yaşanan hayal kırıklığını çok daha güçlü bir arzuya çevirmemiz hiç de zor değil. Bunu yapabiliriz. Ben, partimin bir evladı olarak bu dönüşüme içerikli ve etkin bir şekilde katkı sunmaya var gücümle devam edeceğim.

    İSTANBUL GÖNÜLLÜLERİYLE TEKRAR İSTANBUL İTTİFAKINI KURMAYA GELİYORUM

    İstanbul dünyanın en önemli merkezlerinden biridir. Üç imparatorluğun başkentliğini yapmış mukaddes bir şehirdir. Ecdadımız bize büyük bir kültürel ve doğal miras bırakmıştır. İstanbul’a hizmet, dünyaya hizmettir. İstanbul’a ihanet edilemez çünkü bu sadece Türkiye’ye değil, insanlığa ihanet olur. Ben büyükşehir belediye başkanı olduğumda tüm halkımıza bu mukaddes şehrin en başarılı belediye başkanı olacağıma söz verdim. Bu sözü tutmaya devam edeceğim. Sözlerime son verirken şunu ifade etmek istiyorum. Şehrimizin yağmalanmasına, adaletsizlik ve çevre katliamına karşı İstanbul’u bir kez daha savunmak için yola çıkıyorum. Dört sene boyunca olduğu gibi 16 milyona eşit hizmet götürmek için yola çıkıyorum. Yoksulluğu söküp atan refah içinde bir şehir oluşturmak için yola çıkıyorum. Katılımı ve ortaklaşan aklı merkeze almak için, dünyanın tüm teknolojik yeniliklerine ve gelişimine ev sahibi olmak için yola çıkıyorum. Bu anlayışla 2019’da olduğu gibi CHP’li yol arkadaşlarımla, farklı partilere gönül veren İstanbullularla, kentine sahip çıkan, oyuna sahip çıkan İstanbul Gönüllüleriyle tekrar İstanbul ittifakını kurmaya geliyorum. İstanbulluları ve tüm yurttaşlarımı da bu yürüyüşe davet ediyorum. Sevgili CHP’liler, kıymetli İstanbullular, aziz vatandaşlarım: Her şey çok güzel olacak. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”

  • “Dışarıdan bulamayınca faturayı millete kestiler”

    “Dışarıdan bulamayınca faturayı millete kestiler”

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.

    Karadeniz bölgesinin başlıca geçim kaynağı arasında yer alan fındık fiyatının 82,50 TL olarak açıklanmasına Öztrak, “Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor” dedi.

    Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

    “YEREL SEÇİMLER İÇİN YAPILACAK HAZIRLIKLAR İLE PARTİ İÇİNDEKİ KONGRE SÜREÇLERİ DE KURULUMUZUN GÜNDEMİNDEYDİ

    Merkez Yönetim Kurulu biraz önce bitti. Bugün MYK toplantımızda, hükümetin artan hayat pahalılığıyla mücadeleyi bir başka bahara ertelemesini, çift haneli enflasyonun önümüzdeki yıllarda da süreceği yönündeki açıklamalarını ve bunun sürdürülebilir olup olmadığını ele aldık. Kamu çalışanları ve emeklilerinin toplu sözleşme görüşmeleri artan kiralar ve fiyat artışlarına yetişemeyen ücretler de yine bir başka önemli gündem maddemizdi. Yaklaşan yerel seçimler için yapılacak hazırlıklar ile parti içindeki kongre süreçleri de kurulumuzun gündemindeydi.

    DÜNYADA YAĞMUR YAĞIYOR, BİZDE SEL OLUYOR; DÜNYADA GÜNEŞ ÇIKIYOR, BİZDE ÇÖL OLUYOR

    ‘Fırtına doğa şartlarının bir sonucudur. Akıl ise hava fırtına toplarken onu görmek ve tedbir almak için bize verilmiş bir armağandır.’ Devleti yönetmeye talip olanlar da sorunları önceden görmek ve tedbir almak için akıllarını kullanabildikleri ölçüde milletimizin refahını artırabilirler. Bugün ülkemizde yaklaşan fırtınalara karşı zamanında önlem almayan bırakın önlem almayı rüzgâra karşı tüküren, ‘vatandaşım’ değil, ‘yandaşım’ diyen bir hükümet işbaşında. Bu yüzden de dünyada yağmur yağıyor, bizde sel oluyor; dünyada güneş çıkıyor, bizde çöl oluyor. Fatura her zaman dar ve sabit gelirli yurttaşlarımıza çıkıyor. Bunlar, bu hükümet; vatandaşımıza aşağı mahallede talkını veriyor kendileri, yukarı mahallede yandaşlarıyla birlikte salkımı yutuyor.

    YAPTIKLARI HATANIN BEDELİNİ ÜLKENİN SIRTINA BİNEN MİLYONLARCA SIĞINMACI MİLLETİN SIRTINA BİNEN ON MİLYARLARCA DOLARLIK FATURAYLA ÖDEDİK

    Bundan 12 yıl önce hükümet, bölgenin barış yanlısı güvenilir ülkesi olmak yerine, Emevî Camii’nde namaz kılma hevesiyle Suriye’deki iç savaşta taraf oldu. Yaptıkları hatanın bedelini ülkenin sırtına binen milyonlarca sığınmacı milletin sırtına binen on milyarlarca dolarlık faturayla ödedik. Bundan 10 yıl önce, Amerikan Merkez Bankası dolar basmayı yavaşlatacağını açıkladı. Hükümet bunu öngöremedi. Ekonomiyi tahkim etmedi. Türkiye ekonomisi derin bir türbülansa girdi. Dünyada en kırılgan ekonomiler listesinde ilk beşe yerleşti. Millet bunun faturasını işsizlik ve hayat pahalılığı olarak ödüyor.

    DÜNYADA HAM PETROL FİYATI SON BİR YILDA YÜZDE 13 GERİLEDİ

    Bundan 2 yıl önce, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Dünyada gıda fiyatları sıçradı ama ardından yüzde 22 düştü. Bizde ise gıda fiyatları yüzde 94 arttı. Hükümet tarımda yıllardır ‘Üretimi bırak, ithalata bak’ stratejisi izledi. Fatura yine bizim vatandaşımıza çıktı, çıkıyor. Bundan 1 yıl önce geçtiğimiz yılın haziran ayında dünyada petrolün varili 100 dolara yükseldi. Şu an ise 86 dolara kadar düştü. Dünyada ham petrol fiyatı son bir yılda yüzde 13 geriledi. Bizde ise mazotun pompa fiyatı seçimden sonraki 3 ayda yüzde 106 arttı. Dünyada fiyatlar azalır, bizde artıyor. Bizde işler dünyadakinin tersine giderken hükümetin başı, ‘Dışarıda da böyle, biz ne yapalım’ diye bahaneler üretmeye. ‘Bize dışarıdan saldıranlar var’ demeye devam ediyor. Millete yalan söylemeyi sürdürüyor.

    ERDOĞAN’IN SÖZLERİ BİR KERE DAHA YALAN ÇIKTI

    2021’in ağustos ayında Erdoğan, ‘Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz’ dedi. Talimatla faiz indiriminin sonunda enflasyon azdı. Sonunda faiz başladığı yere döndü. Elimizde rekorlar kıran enflasyon kaldı. Erdoğan’ın söyledikleri yalan çıktı. Erdoğan 2022 yılının sonunda da ‘Herkes enflasyon hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesine göre yapsın’ dedi. ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz ay, bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 58 olacağını ilan ediverdi. Erdoğan’ın sözleri bir kere daha yalan çıktı.

    GERÇEK İŞSİZ SAYISI BİR AYDA 660 BİN KİŞİ ARTTI. 9 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKTI

    ‘Dolar alan yaya kalır’ dediler, almayan yaya kaldı. ‘Dış ticaret açığı kapanacak’ dediler, açık katlandı. ‘Cari açık düşecek’ dediler, rekor kırdı. Erdoğan daha geçtiğimiz hafta, ‘Asla ödün vermediğimiz iki husus vardır. Bunlardan biri istihdamdır, diğeri büyümedir’ dedi. Ertesinde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Gerçek işsiz sayısı bir ayda 660 bin kişi arttı. 9 milyonun üzerine çıktı. Ülkemizdeki işsiz sayısı yeryüzündeki 100 ülkenin nüfusunu aştı. Bu söylediği de yalan oldu. Erdoğan seçimden önce ‘Ekonomi iyi, şahlanıyoruz’ diyordu. Seçimi kazanmak için de daha önce ‘Seçim kaybedeceğimi bilsem de yapmam’ dediği ne varsa yaptı. Yetmedi, milletin dövizlerini har vurdu harman savurdu. Kazanın dibini deldi, ülke dövizsiz kaldı. Ekonominin sağlam olduğu da yalan çıktı.

    DIŞARIDAN BULAMAYINCA FATURAYI MİLLETE KESTİLER

    Ekonominin altını üstüne getiren Erdoğan seçimden sonra vitrine birkaç isim koyarak sebep olduğu ağır güven bunalımını aşabileceğini ülkeye para getirebileceğini yaklaşan yerel yönetim seçimlerine kadar idare edebileceğini düşündü. Ama uluslararası piyasalar vitrine aldanmadı. Yaparız dediklerine kanmadı. Çaresizlik içinde bir zamanlar hain ilan ettikleri, katil dedikleri, küfrettikleri Körfez krallarının, prenslerinin, emirlerinin, şeyhlerinin eteklerine sarıldılar, önlerinde el pençe divan durdular. Bir zamanlar darbeci dedikleri Arap liderleriyle sarmaş dolaş oldular. Elde kalan kamu şirketlerini Belçika’nın yüzölçümünden büyük topraklarımızı onlara satmayı önerdiler. Onlar da kanmadılar. Dışarıdan bulamayınca faturayı millete kestiler. KDV’yi, ÖTV’yi, harçları ve diğer vergileri artırdılar. Yetmedi bir aldıkları MTV’yi bir daha almaya kalktılar. Anayasayı hiçe saydılar. Seçime kadar tuttukları dövizi saldılar. Paramızı pul ettiler.

    HAZİNENİN NAKİT AÇIĞI İLK 7 AYDA ÖNCEKİ YILIN AYNI DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 1066 ARTTI

    Çorlu’da pazarcılar, İstanbul Bayrampaşa halinden meyve sebzeyi, bedava bile alsalar, yükleme ve taşıma masrafları nedeniyle kilosunu 5 liradan satmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Mazot böyle giderse bunun katlanmasından korktuklarını da ifade ediyorlar. Okul servisçilerini ise kendilerinin masrafların velilerin servis ücretlerinin altından nasıl kalkacağı endişesi sarmış. Milletin sırtına bindirilen bunca yüke rağmen hazinenin nakit açığı ilk 7 ayda önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1066 arttı. 11, hatta 12 kat. 434 milyar lirayı aştı.

    MERKEZ BANKASI’NIN KASASINDA DÖVİZ YOK: Hazinede yok, elde yok, avuçta yok, Merkez Bankası’nın kasasında döviz yok. Yapılması gereken belli. Enflasyonu düşüreceksiniz. Milleti ferahlatacaksınız. Bunun için de güçlü çapaları olan takvime bağlanmış, hesap vermeyi öngören, güçlü bir program yapacaksınız. Ama sarayın böyle bir iradesi de yok. Görünen o ki vitrine konan isimlerin böyle bir hazırlığı da yok. Mayısta seçimler yapıldı. Haziran geçti, temmuz geçti. Ağustos’un ortasına geldik. Hala ortada zamlardan başka bir şey yok. Biz MYK’mızda bu konularda alınacak önlemleri tartışırken hükümet tarafında bir program yok, bir eylem planı yok.

    HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAKSANIZ, NEDEN O KOLTUKLARI İŞGAL EDİYORSUNUZ

    Bari zahmet etselerdi de Millet İttifakı’nın hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ve diğer belgelere bir baksalardı. Hazırlıksız olunca, enflasyonla mücadelede yelkenler indi. Tek haneli enflasyon sözleri de rafa kalktı. ‘Türkiye’nin Dinamik optimizasyon problemini çözmeye, sarayda oturan en büyük kısıttan başlayamayacağını’ anlayan Merkez Bankası Başkanı ilk havlu atan oldu. Enflasyon hedefini yüzde 58’e çekerek zam zulüm siyasetine yol verdi. 2025 dahil çift haneli enflasyon vadetti. Vitrinin bir diğer ismi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de kapalı toplantılarda ‘Ekonomide olumlu gelişmeleri 2025’te değil, ancak 2026’da görebiliriz’ dediği dışarı sızdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise dışarıda pazar arayışlarının öneminden dem vuruyor. Yani açıkça, ‘Pahalılıkta millet bir şey alamaz hale gelecek, şirketler ürettikleri ne varsa dışarı satsın’ diyor. Biz de soruyoruz, ‘Madem bu arşa yükselen fiyatları, azan enflasyonu, milletin perişan eden hayat pahalılığını sadece izleyecektiniz, o koltuklarda neden oturuyorsunuz? Hiçbir şey yapmayacaksanız, neden o koltukları işgal ediyorsunuz?’

    BİZDEN KOPYALADIKLARI, LİYAKATİN ESAS OLMASI, MÜLAKATIN KALDIRILMASIYDI. SEÇİM BİTTİ, ŞİMDİ HEPSİ VERDİKLERİ SÖZLERİ UNUTTU

    Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar.

    BAKAN FINDIK FİYATINDAN ÜRETİCİNİN NASIL MEMNUN OLDUĞUNU BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATIYOR

    Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hükümet, buğday üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımızın prim dahil 13 lira önerdiğimiz buğday için vere vere 9 lira 25 kuruş verdiler. Ama Ofis buğday almıyor. Alsa da ödemeyi aylar sonra yapıyor. Bir liralık teşvik primi ise bir başka bahara kaldı deniyor. Üreticiyi tüccarın kucağına itiyorlar.

    ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER

    Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? Buradan bir kere daha söylüyorum, bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver. Aylığı ver. Depremzedelerin de sesleri duyulmaz oldu. İnsanlar yakınlarının naaşını bulmak için hala bir umut beklerken, bu hükümet depremzedeleri icra yoluyla yurtlardan çıkartıyorlar. Sonra da utanmadan sıkılmadan muhalefete laf söylüyorlar.  Çalışanların sesini duymuyorlar. Bu yılda mevsimlik tarım işçilerinin dramı devam ediyor. Oradan oraya, servislerle, kamyonlarla, bazen traktör kasalarında taşınırken kazalarda yaralanıyor, hayatlarını yitiriyorlar. Hükümetse bunları seyrediyor.

    BU YILIN İLK YARISINDA 4 MİLYON 140 BİNİ AŞTI

    Çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Bu onların fiziksel ve zihinsel gelişimini etkiliyor. Saray yanaşmalarının evlatları semirirken, bu toprakların evlatları bodur kalıyor. Her 100 çocuktan 15’i kısa bir metni okuyup anlayamıyor. Devletten destek almadan elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı, 2022 yılında 3 milyon 691 bine ulaşmıştı. Bu yılın ilk yarısında 4 milyon 140 bini aştı. Bunlar Cumhuriyetin ikinci yüzyılının inşasına büyük bir ekonomik soykırımla, milleti yoksulluğa mahkûm ederek başlıyorlar.

    AVRUPA’DA ERDOĞAN’LA GERİ KABUL ANLAŞMASI İMZALAYAN DEVLETLER DE ERDOĞAN’IN SEÇİMİ KAZANMASI İÇİN DUA ETTİLER

    Hükümet sıfırı tüketince Avrupa’nın sığınmacı gettosu olma projesine hız verdi. Seçimden birkaç gün sonra Macaristan Başbakanı Orban; ‘Erdoğan’a sadece iyi şanslar dilemedim, ayrıca çok fazla dua da ettim. Eğer kazanmasaydı bu bir trajedi olurdu. Bir, iki, üç milyon mülteci bu yaz bitmeden Macaristan’ın sınırına gelirdi’ demişti. Sadece Macaristan değil, Avrupa’da Erdoğan’la Geri Kabul Anlaşması imzalayan devletler de Erdoğan’ın seçimi kazanması için dua ettiler. Biz seçimde sadece hükümetle, AK Parti kadrolarıyla değil bir de bunlarla mücadele ettik.

    İNGİLİZLER, SIĞINMACILAR KENDİ ÜLKELERİNE GELMESİN DİYE TÜRKİYE’NİN SİSTEMİNE AÇIKÇA MÜDAHALE EDECEKMİŞ

    Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta hepimizin İngiliz basınından öğrendiği bir gelişmeyi gündeme taşıdı. Bu bizim basınımızda yer almadı, İngiliz basınında yer aldı. Türkiye ile İngiltere arasında ‘İnsan kaçakçılığı yapan şebekeleri engelleme ve çökertme’ anlaşması yapılıyormuş. Mükemmeliyet Merkezi adı altında ‘Kaçak göçle mücadele hedefli’ bir birim de oluşturuluyormuş ortak. İngiltere’ye yönelik göçmen geçişlerini durdurmak için Göçten Sorumlu İngiliz Bakan’ın ifadesine göre Türkiye’ye, hükümete maddi destek de verilecekmiş. Yani İngilizler, sığınmacılar kendi ülkelerine gelmesin diye Türkiye’nin sistemine açıkça müdahale edecekmiş. İngiliz basını ayrıca, AB ile yapılan Geri Kabul Anlaşmasının benzerinin Türkiye- İngiltere arasında yapılmasının da gündeme geleceğini yazmış. Buradan Genel Başkanımızın sorusunu tekrarlayalım; başka ülkelere, Türkiye’nin iç işleyişine müdahale hakkını nasıl verirsiniz? Gerçekten de ‘Türkiye’yi kim yönetiyor?’

    ALMANYA’YA İLTİCA BAŞVURU SAYISI SON BİR YILDA YÜZDE 203 ARTMIŞ

    Başka ülkelerden gelenler ülkemize yığılırken, gençlerimiz artık geleceklerini bu ülkede görmüyorlar, yurt dışına gidebilmek için fırsat kolluyorlar. Yetişmiş insan gücümüz ülkeyi terk ediyor. Yılın ilk 6 ayında yurt dışına gitmek için başvuran hekim sayısı bin 400. Son birkaç yılda başka ülkelere giden akademisyen sayısı 12 bini geçmiş. Yerli ve milli beşerî sermayemizi yitiriyoruz. Sadece Almanya’ya iltica başvuru sayısı son bir yılda yüzde 203 artmış. Suriye ve Afganistan’la birlikte bu ülkeye en çok iltica talebi yapan üç ülkeden biriyiz.

    BAHÇELİ’YE AÇIKÇA SORUYORUZ, HATAY’IN TÜRK TOPRAĞI OLASINDAN SİZ DE RAHATSIZ MISINIZ

    ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesli meczuptan tarih, ‘Hatay’ın çoğunluğu Arap’ diyen Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasından rahatsız olan devlet memurundan dini öğrenenler utanıp sıkılmadan yerlilikten, millilikten bahsediyorlar. Biz buradan sayın Bahçeli’ye açıkça soruyoruz, Hatay’ın Türk toprağı olasından siz de rahatsız mısınız? Bu memur hakkında ortağınızla birlikte ne yapmayı düşünüyorsunuz? Buna bir yanıt bekliyoruz.

    ÜLKENİN HER YERİNDE SİLAHLAR PATLIYOR

    85 milyon nüfuslu ülkemizde 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon ruhsatsız silah var. Ülkenin her yerinde silahlar patlıyor. Sokaklar vahşi batıya döndü. Limanlar uyuşturucu istasyonu oldu. Hükümet bunlarla uğraşacağına, vatandaşına güvenli bir hayat sağlamak için işini yapacağına, Akbelen’de seyyar tuvaletin önüne kalkanlı jandarma barikatı kurmakla meşgul. Ekranları karartmakla, gazeteci Merdan Yanardağ’ı içeride tutmak için yollar bulmakla gazeteci Barış Pehlivan’ı hapse atmak için hukuku eğip bükmekle meşgul. Sinan Ateş cinayetinin siyasi yönü üzerine giden savcıları görevden almakla, değiştirmekle meşgul. İstanbul’da kaymakamlık, örgütümüzün ‘MuazZam’ sergilerini durdurmaya çalışmakla, Bursa’da valilik Nilüfer Belediyemizin müzik festivalinde kimin ne yiyip içeceğine kimin nerede kalacağına karışınca belediyemiz bu müdahaleleri kabul etmiyor.

    YANDAŞ MEDYA, İL BAŞKANIMIZ ELİF NUR YAMAK’I, BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNDEN LİNÇ ETMEYE KALKIYOR

    Bursa İl Gençlik Kolları Başkanımız da ‘Biz gençler olarak birbirimizin yaşam biçimine ve dünya görüşüne saygılıyız. Maalesef makam sahibi bazı büyüklerimizin bu konuda çok büyük problemleri var’ diyor. Vay sen misin bunu diyen. Yandaş medya İl Başkanımız Elif Nur Yamak’ı, başörtüsü üzerinden linç etmeye kalkıyor. Esas bir genç hakkında bunları yazanlar, burunlarına çok pudra şekeri çekmişler. Kendinize gelin, haddinizi bilin.

    ERDOĞAN HÜKÜMETİNİN SÜRMESİNDEN MEDET UMAN DİĞER DEVLETLERE KARŞI DA BİR MÜCADELE VERDİK

    Haksız, hukuksuz, adaletsiz bir seçim geçirdik. Bir tek devletin tüm gücünü pervasızca kullanan sahte videolarla sahtekarlık yapan, yalan söyleyen bir kadroya karşı değil, Erdoğan hükümetinin sürmesinden medet uman diğer devletlere karşı da bir mücadele verdik. Genel seçimden önce tüm tuşlara basıldı. Yerel seçimlerden önce de artık elde kalan ne varsa sonuna kadar kullanılacak. Mayıs seçiminden sonra yaşadıklarımız yerel seçimlerde sağlam durmazsak yaşayacaklarımızın sadece fragmanıdır. Biz bir yandan bu hükümetin yanlışlarıyla mücadeleyi sürdürüyoruz. Gençlerimiz döviz garantili ballı projelere karşı sahada kadın kollarımız ‘Pazar Yeri Yangın Yeri’ projesiyle çarşıda pazarda vatandaşın yanında. Örgütlerimiz sahada. İstanbul örgütümüz tüm engelleme çabalarına karşı ‘MuazZam’ sergisiyle mahalle mahalle vatandaşlarla buluşuyor.

    ANAYASA’YA AYKIRI OLARAK İKİNCİ DEFA SALINAN MTV’NİN İPTALİ İÇİN DE ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURDUK

    Biz, ‘Bunca sorun ortada dururken millet iradesinin tecelligahı Meclis kapalı kalamaz’ dedik. Hayat pahalılığına karşı çözümleri konuşup hayata geçirmek, Akbelen’deki orman kıyımını durdurmak için Meclis’i iki defa olağanüstü toplantıya çağırdık. Anayasa’ya aykırı olarak ikinci defa salınan MTV’nin iptali için de Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Meclis’in kapalı olduğu bu dönemde boş durmuyoruz. İllerimizde esnafımızla, çiftçimizle, emekçimiz-emeklimizle, vatandaşlarımızla birlikteyiz. Bu çalışmaların yanında, partimizin yenilenme süreci de ilerliyor. İlçe kongrelerimizi hızla tamamlıyoruz. İl kongrelerimizin ardından da kurultayımızı yapacağız. Kurultayımızı yapacak ve yenilenmenin heyecanıyla yeni kadrolarla bugün başarıyla yönettiğimiz kentlerimize yerel seçimde yenilerini ekleyeceğiz.

    İLK SEÇİMİN SONUCUNU VE FATURASINI HEP BİRLİKTE YAŞAYARAK GÖRDÜK

    Mayıs Genel Seçimleri ile başlayan seçim süreci yerel yönetim seçimleriyle bitecek. Milletimiz mayıs seçimlerinde ilk vizeyi verdi son icazeti ise bu seçimle verecek. İlk seçimin sonucunu ve faturasını hep birlikte yaşayarak gördük. Yerel seçimden sonra milletimizin daha beterini yaşamaması için var gücümüzle sahada olacağız. Mahalli idare seçimlerinde tarih yazacağız. Bu gidişe dur diyeceğiz.”

  • “Emperyalistlerin çanak yalancıları”

    “Emperyalistlerin çanak yalancıları”

    Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve parti avukatları bugün Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne gelerek Hatay’a “Arap şehridir” diyen İmam Halil Konakçı hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “devlet kanunlarını ayıplama, kınama ve aşağılama, değersizleştirme”, “Anayasa’yı ihlal”, “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlarından suç duyurusunda bulundu.

    Suç duyurusunun ardından adliye önünde açıklama yapan Özdağ, şunları söyledi:

    “TAVSİYEM BU ZATIN ÜLKEMİZE DAHA FAZLA ZARAR VERMEDEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NDAN UZAKLAŞTIRILMASIDIR

    Bu zat kamuoyu önünde haddini, bilgisini aşan spekülatif açıklamalarla ön plana çıkmaya çalışan, partimize üstü örtülü ama çok açık şekilde sataşmalarda bulunan, bizimle polemiğe girmek için çalışan ama muhatap alıp cevap vermediğimiz bir kişi. Din adamı olmaya yakıştığını söylemek mümkün değil. Zaten din adamı olmaya uygun bir hayatının olmadığı, şaibeli İzmir günlerinin ortaya çıkmasıyla da bütün Türk kamuoyu tarafından anlaşılacaktır. Diyanet İşleri Başkanı’na tavsiyem bu zatın ülkemize, halkımıza, İslam dinine daha fazla zarar vermeden Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan uzaklaştırılmasıdır.

    ŞİMDİ BİR DANSÖZ GİBİ KIVIRMAYA ÇALIŞIYOR

    Ancak bugün yapmış olduğumuz suç duyurusunun konusu Hatay’dır. Hatay ile ilgili yapmış olduğu edepsiz, terbiyesiz, gayri milli düşmanca açıklamalardır. Türkiye’nin birliğine düşman ve Baas rejiminin yıllardan bu yana bir yalana dayanan iddiasını da destekleyen bir açıklama yapmıştır. Hatay ağır bir deprem yaşadı, Antakya adeta bir atom bombası yemiş Hiroşima ve Nagasaki gibi yıkıldı. Bu deprem sonrasında Hatay’da nüfus değişimi ve Hatay’ın adeta Türksüzleşmesi gibi bir süreç yaşanırken bu zat hiç üstüne vazife olmayacak bir şekilde böyle hassas bir zaman diliminden geçerken kalktı Esad rejiminin Baas rejiminin Hatay’la ilgili iddiasını tekrarladı ve Hatay’da 1939’da Arapların çoğunlukta olduğunu söyledi. Şimdi bir dansöz gibi kıvırmaya çalışıyor ama söylediği şey ortadadır. Hatay’ın bir Arap kenti olduğunu söylüyor.

    BU ZAT MİLLİ GÜVENLİK TEHDİTİDİR

    Hatay 7 bin yıllık bir Türk toprağıdır. Ve Hatay’ın Osmanlı Türk İmparatorluğu’na bir başka Arap devletinden alınması değil, Türkiye devleti olan Memlüklüler’den alınmasıyla gerçekleşmiştir. Bir Türk devletinin topraklarından diğer Türk devletinin topraklarına geçmiş. Ve İstiklal Harbimiz sonrasında kısa bir dönem Fransız emperyalizmi tarafından yönetilmiş ve Suriye’ye bağlanmak istenirken Hatay’da Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu ortaya çıkmış. Yapılan referandumda ve kurulan Hatay Cumhuriyet’i de Türkiye’ye bağlanmayı tercih etmiştir. Hal bu kadar açık, ortadayken tarihi gerçekler, uluslararası hukuk bu kadar açık ortada iken Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir memurun Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurttaşlarının ödediği vergilerle maaşını alan bir kişinin, ‘Hatay’da Araplar çoğunluktaydı’ diyerek Baas rejiminin tekrarladığı bir hususu böyle bir süreçte tekrarlaması bu zatın milli güvenlik tehdidi olduğunu ortaya koymaktadır.

    UKUK ÇERÇEVESİNDE CEZALANDIRACAĞIZ

    Cumhuriyet savcılarının, gereken soruşturmayı başvurumuz üzerine yapacağını düşünüyoruz. Bu olayı takip edeceğiz. Sadece bu olayı takip etmekle kalmayacağız, bu zatı da takip edeceğiz. Bundan sonra Türkiye’ye ve partimize, bir daha cesaret ederse, yapmış olduğu her alçakça saldırıyı en sert şekilde, hukuk çerçevesinde cezalandıracağız. Altını çizerek söylüyorum, hukuk çerçevesinde cezalandıracağız. Çünkü bu zat Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik aynen PKK gibi açıklamalarda bulunma hadsizliğini göstermiştir. Ve utanmadan Fransızlara Hatay’da işgalci gücüyken orada ‘Azan Arapça okunuyordu’ diye emperyalistlere, işgalcilere övgü düzmüştür. Sen git Fransız emperyalizmini Cezayir mücahitlerine sor. Orada da Arapça okunuyordu ezan. Neden bir milli mücadele verdiler Cezayir’de? Neden bugün siyah Afrika? Fransız emperyalizmine direniyor. Emperyalistlerin çanak yalayıcıları böyle olurlar işte. Bazen karşınıza hacı bazen hoca kılığında çıkabilirler. Biz gördüğümüz her hacının, her hocanın gerçek Müslüman olmadığını bilecek kadar İslamiyet’i çok şükür biliyoruz.”

  • Erbakan Balıkesir’de

    Erbakan Balıkesir’de

    Erbakan, Dursunbey ilçesine gelerek esnaf ziyaretlerinde bulundu. İlçede kurulan panayırda vatandaşlarla bir araya gelen Erbakan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Dursunbey’in yıllar boyunca Milli Görüş’e hep sahip çıktığını söyledi. Erbakan, Dursunbey’in geçmişte kendilerine en yüksek oranda oy vererek destek olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:
    “Dursunbey inançlı, mütedeyyin, insanlarımızın bulunduğu bir ilçemizdir. Bu sebeple Yeniden Refah Partimize ve bizlere de ilgi ve teveccüh gösteriliyor.

    Bu vesile ile kendilerine teşekkür ediyoruz. Hem Dursunbey hem Balıkesir bölgesi aklımıza Kuvayı Milliye’yi getiriyor. Kurtuluş savaşımızdaki destanlığı ve kahramanlığı getiriyor. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Bu bölge insanı bütün yokluklara ve zorluklara rağmen ülkesini, milletini, vatanını Kurtuluş Savaşı’nda ülkeyi korumuş, mücadeleyi ortaya koymuş, destanlar yazmış bu vatanın torunları olan Dursunbeylilerle, Balıkesirlilerle birlikte olmaktan dolayı büyük bahtiyarlık duyuyoruz.”

    Erbakan, konuşmasının ardından partisince düzenlenen konferansa katıldı.

  • Bakan Tekin Rize’de

    Bakan Tekin Rize’de

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bir dizi program ve ziyaret için Rize’ye geldi. Ziyaret kapsamında MHP İl Başkanlığına gelen Tekin’e Rize Milletvekili Muhammed Avcı eşlik etti. Tekin’i İl Başkanı İhsan Alkan, Ülkü Ocakları Rize İl Başkanı Sadık Kandemir ve üyelerin yanı sıra AK Parti Rize İl Başkanı Hikmet Ayar’da karşıladı. Tekin’e çiçek takdim edilirken Çaykur Rizespor’un atkısı da hediye edildi. Bu esnada Bakan Tekin, ‘Ben zaten Rizesporluyum’ ifadelerini kullandı. İl Başkanlığında partililerle bir araya gelen Bakan Tekin, toplantının ardından MHP Rize İl Başkanlığı binasından ayrıldı.
    3 gündür devam eden programlarını tamamlayan Bakan Tekin, akşam saatlerinde Rize-Artvin Havalimanı’ndan kalkacak uçakla Rize’den ayrıldı.

  • İYİ Parti’den ilk açıklama

    İYİ Parti’den ilk açıklama

    MHP Genel Başkanı Bahçeli, İYİ Parti’ye yerel seçimlerde ittifak çağrısı yapmıştı. MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, konuyla ilgili sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Sayın Genel Başkanımız 1 Ağustos 2019 tarihinde Twitter üzerinden bir mesaj yayınlamış ve geçmişte MHP’de yer alıp sonradan İYİ Parti bünyesine geçen isimlere özel bir çağrıda bulunmuştu. Yine Sayın Genel Başkanımız İYİ Parti’ye yeni bir çağrısını iletiyor ve saygıdeğer kamuoyuyla paylaşıyorlar.” ifadelerini kullanmıştı.

    Bahçeli, ittifak çağrısında şu sözlere yer vermişti:

    “Çağırdık dönmediniz yuvaya, yerel iktidarda komşu olalım ülke hayrına”

    İYİ PARTİ’DEN İLK AÇIKLAMA

    Bahçeli’nin açıklamasının ardından gözler İYİ Parti’den gelecek cevaba çevrilmişti.

    MHP’den gelen yerel seçimlerde ittifak çağrısı ile ilgili İYİ Parti’nin sosyal medya hesabından şu açıklama yapıldı:

    “Bildiğiniz gibi bir süredir partimizin seçim çalışmaları ve olası yol haritasının kamuoyunda geniş biçimde irdelendiği, farklı iddiaların da öne çıkarıldığı görülmektedir. Dün de bir TV programında Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden benzer bir gelişme zuhur etmiş ve bugün gün içerisinde kimi yetkililerince kurumsal kimliğimizi hedef alan talihsiz açıklamalar ortaya konulmuştur.

    Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 24 Haziran 2023 tarihinde gerçekleşen büyük kongremizde 85 milyon insanımız için siyasette yeni bir zemin, yeni bir yol açma irademizi ortaya koymuş ve en büyük gücümüze yani milletimize kulak vereceğimizi ifade etmiştir.

    Söz konusu tartışmaya ilişkin olarak partimizin görüşünü açıkça kamuoyuna iletiyor ve güzel ülkemizin temiz kalpli insanlarını, milliyetçilerini, vatanseverlerini, Türkiye sevdalılarını ülke ve millet hayrına İYİ Parti’de buluşmaya davet ediyoruz:

    26 Ağustos ruhuyla rotamız net, pusulamız millet!”