Kategori: Politika

  • “Kalkınmış bir ülke haline gelmek için çalışacağız”

    “Kalkınmış bir ülke haline gelmek için çalışacağız”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İstanbul Finans Merkezi’nde finans dünyasının temsilcileri ile bir araya geldi. Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda yeni orta vadeli program hazırlıklarının ele alındığı toplantı sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Yılmaz, “Öncelikle Türkiye ve dünyanın içinde bulunduğu zorluklar kadar fırsatları da değerlendirdiğimiz bir toplantı oldu. Arkadaşlarımızın yeni ekonomi politikaları ve güncellenen politikalar konusunda genel bir memnuniyetini, desteğini ifade edebilirim. Çok arkadaşımız bu konuda para politikası konusunda, maliye konusunda alınan tedbirlerle ilgili desteklerini, memnuniyetlerini ifade ettiler. Özellikle Merkez Bankası’nı düzenleyici çerçeveyi sadeleştirme konusunda desteklediklerini, daha da fazlasını beklediklerini ifade ettiler. Son dönemde atılan adımların seçimler sonucu oluşan siyasi güven etkisiyle CDS oranlarında risk primi oranlarında düşüşlerden duyulan memnuniyeti dile getirdi arkadaşlarımız. Tabii bunun daha da iyileşmesi yönünde beklentilerini dile getirdiler. 700’lerden 400’lere kadar düştü.

    Bu düşüş bankacılık sistemimiz başta olmak üzere finans sistemimizin uluslararası kaynaklara erişimini kolaylaştırıcı ve maliyetlerini düşürücü bir etkide bulunuyor. Memnuniyet verici bir tablo. Hazırlıklarını sürdürmekte olduğumuz Orta vadeli programa da güçlü bir şekilde destek vermeye hazır olduklarını paylaştılar. Ben de kendilerine teşekkür ediyorum. Orta vadeli program eylül ayının ilk yarısında toplumla paylaşılmış olacak. Program ile birlikte hem içinde bulunduğumuz yılla ilgili rakam ve politikalarımızı güncellemiş olacağız hem de 3 yıla ilişkin yol haritamızı toplumla paylaşmış olacağız. Dolayısıyla öngörülebilirliğin arttığı bir ortama geçiş yapmış olacağız. Seçimlerden sonra siyasi öngörülebilirlik, siyasi güven oluştu ama teknik öngörülebilirlikle tahkim etmemiz gerekiyor. Orta vadeli program önemli bir kilometre taşı. Orta vadeli programdan sonra finans kesiminden arkadaşlarımızla birlikte uluslararası alanlarda daha yoğun bir çaba içine gireceğimizi ifade etmek isterim” dedi.

    “Bir taraftan enflasyonla mücadele edeceğiz, bir taraftan da kalkınmış bir ülke haline gelme perspektifi içinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz”

    Yılmaz, “Bu çerçevede son dönemde Körfez bölgesinde yapılan çalışmalar, Dünya Bankası gibi kurumlarla yapılan çalışmalar da gündeme geldi. Ayrıca AB ile daha pozitif bir vurgular yapıldı 9. Fasıl dediğimiz hizmetlerle birlikte AB’ye çalışma uygulandı. Biliyorsunuz bugünlerde Gümrük Birliği’nin modernizasyonunun güncellenmesi konusunu çalışıyoruz. Vize kolaylığı konusunda gündemimiz var. Yeni dönemde farklı konularda AB ile de ilişkilerin geliştirilmesi hepimizin üzerinde mutabık olduğu bir çerçeve. Bugünkü toplantıda memnuniyetle şunu gördüm; finans kesimi ile reel sektör arasındaki tamamlayıcılığı bu iki önemli mevzunun birlikte çalışılması gerektiğini görüyoruz. Bir taraftan sağlıklı işleyen bir finans piyasası ama diğer taraftan reel sektörün de ihtiyaçlarının karşılandığı piyasa buluşması çok önemli. Doğru konuların sağlıklı kaynaklarla oluşturulması ve doğru projelere yönlendirilmesi, finans sektörümüzün kalkınma sürecimize vereceği en büyük destek. Bu konuda da fikirler ifade edildi. Bir taraftan Merkez Bankasının para politikası gereği enflasyonla mücadele politikası, gereği yaptığı miktar sıkılaştırmaları, bir taraftan da tabii enflasyonla mücadele ederken resesyona düşmeme, yatırımı, üretimi, ihracatı devam ettirme çabamız var. Son dönemlerde yapılan miktar sıkılaştırmaları yatırımı, ihracatı ve üretimi kapsamıyor, bunları istisna kılıyor Merkez Bankamız. Net politika çerçevesi ortaya konulmuş durumda.

    Yine sürdürülebilir kalkınma perspektifi içerisinde Türkiye’yi üst orta gelirden yüksek gelirli ülkeler ligine çıkarma perspektifi içinde bilgi, teknoloji tabanlı katma değeri yüksek bir ekonomi inşa edilmesi için de yatak diye nitelediğimiz yatırımların kredilerinde daha nitelikli, daha seçici devam etmesi gerektiği hususunda da yine tartışmalar yaptık. Bu konuda bir çalışma başlatmış durumdayız. Önümüzdeki günlerde kamuoyuyla inşallah paylaşacağız. Geçmişten de çıkardığımız derslerle daha güçlü, daha nitelikli bir programı hayata geçireceğiz. Bir taraftan enflasyonla mücadele edeceğiz, bir taraftan da istikrarlı büyüme ve istikrar içinde büyüme hedefi içinde sosyal refahı artırma, kalkınmış bir ülke haline gelme perspektifi içinde seçici bir anlayış içinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

    “Finans kesimi sadece parası olana para veren bir yapı olmamalı”

    Cevdet Yılmaz, “Finans sistemiyle ilgili yine üzerinde durduğumuz girişim sermayesi proje bazlı finansman gibi konular oldu. Burada da şunun altını çizdik; finans kesimi sadece parası olana para veren bir yapı olmamalı. Teminat sorunu yaşayan ama iyi projesi olan sermayesi olmasa da projesiyle finans arayan kesimlere de destek olan bir çerçeve de geliştirildi. Burada da bir mutabakat var. Özellikle girişim sermayesi konusunda atılan adımları bankalarımız kısaca özetlediler. Teknokentlere yeni bir bakış geliştirmenin altını çizdiler. Yatırım fonlarıyla ilgili düşüncelerini ifade etmiş oldular. Teminat sorunlarının daha etkili çözülmesi konusunda da görüşler ifade edildi. Bu çerçevede katılım finans ve kalkınma yatırım bankacılığı konuları da gündeme geldi. Buralarda daha etkili bir şekilde büyük projelere destek olan, sadece parası olana değil, iyi projesi olana destek olan bir sistemi nasıl geliştiririz konuşuldu” dedi.

    “Konut arzını artırmak, konut maliyetlerini düşürmek durumundayız”

    Yılmaz, “Konut, konut arzı konusunda çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Konut arzını artırma, birinci konut edinimini özellikle daha güçlü bir şekilde teşvik edecek mekanizmalar üzerinde durduk. Bu konuda Merkez Bankasının da çalışmaları var BDDK ile birlikte. Önümüzdeki dönemde yeni adımlar bekliyoruz. Konut arzını artırmak durumundayız, konut maliyetlerini düşürmek durumundayız. Geçmişte DPT ve Dünya Bankası ortak bir çalışma yapmıştı. Rakamsal olarak şu tespit edilmişti; ilk konut edinimi hem sosyal refahı hem makro düzeyde istikrarı destekleyici bir hadise. Tasarruf oranlarını artırıyor ve sosyal refahı artırıyor. Kamu olarak biz ilk konut edinimini destekleyici bir çerçeve içinde hareket edeceğiz. Önümüzdeki süreçte belli platformlarda bir araya gelip istişarelerimize devam
    edeceğiz. Yazılı olarak da arkadaşlarımızdan orta vadeli programa ilişkin özellikle reform önerilerini, değişiklik önerilerini talep ettik. Bütün bakanlarımızla birlikte bunları değerlendireceğiz. Bu konular bir tek kişinin, kesimin altından kalkabileceği konular değil. Ekip çalışmasıyla kamu-özel diyaloğunun çok güçlü bir şekilde devam ettirilmesiyle ilgili” dedi.

    “Türkiye Yüzyılı bir tek kesimin, tarafın inşa edebileceği bir yüzyıl değil, 86 milyon hep birlikte inşa edeceğimiz bir yüzyıl”

    Yılmaz, “Siyasi istikrarı güçlü bir liderliği olan bir ülke olarak bütün toplumsal kesimlerle birlikte Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmek durumundayız. Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. İkinci bir yüzyıla geçiyoruz, Biz buna Türkiye Yüzyılı diyoruz. Türkiye Yüzyılı bir tek kesimin, tarafın inşa edebileceği bir yüzyıl değil, 86 milyon hep birlikte inşa edeceğimiz bir yüzyıl. Bu zorlukların içinden çok daha güçlenmiş bir ülke olarak, çok daha yükselmiş bir millet olarak çıkacağız. Ama elbette ki süreç meselesi. Sabırla doğru politikaları izlememiz gerekiyor. Bugünden yarına her şey değişmiyor ama doğru yönde adımlar attığınız zaman belli bir süre sonra çok daha farklı bir perspektifin oluştuğunu hep birlikte görüyorsunuz. Bazen gündelik tartışmalardan kafamızı kaldırıp orta vadeye çok bakamıyoruz ama bunu yapmak durumundayız. Sadece gündelik tartışmalarla ülkemizi arzu ettiği hedeflere taşıyamayız. Türkiye güçlü tarihi olan bir ülke. Dünyada önde gelen ülkelerden bir tanesi. Önümüzdeki dönemde de hepimizin gayretiyle çok daha iyi yerlere ülkemizi taşıyacağız diyorum. Tekrar teşekkür ediyorum” dedi.

  • Cumhurbaşkanlığı Kabinesi bugün toplanıyor

    Cumhurbaşkanlığı Kabinesi bugün toplanıyor

    Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, dış politika ve ekonomi gündemiyle bugün Beştepe’de toplanacak.

    TAHIL ANLAŞMASI

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki kabine toplantısında Rusya-Ukrayna savaşındaki son durum ve Rusya tarafından tek taraflı durdurulan tahıl koridoru anlaşması öncelikli gündem başlıkları arasında yer alacak.

    PUTİN’İN TÜRKİYE ZİYARETİ

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu ay içinde Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmesi planlanıyor. O ziyaret öncesinde kabinede tahıl sevkiyatının yeniden başlatılması için ne gibi adımlar atılabileceğine ilişkin değerlendirme yapılması da bekleniyor.

    YABANCI YATIRIMCININ ARTIRILMASI İÇİN ATILACAK ADIMLAR

    Toplantıda ekonomi de önemli gündem başlıklarından olacak. Son olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İstanbul’da 50’den fazla yabancı yatırımcının yer aldığı bir toplantıya katılmıştı. Hem o toplantının yansımaları hem de Türkiye’ye daha fazla yabancı yatırımcı çekebilmek için atılacak adımlar ele alınacak. Son enflasyon rakamları çerçevesinde alınabilecek ek tedbirler de masada olacak.

    MEMUR VE MEMUR EMEKLİLERİNİN TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİ

    1 Ağustos tarihinde memur ve memur emeklilerinin 2024-2025 yılı maaşları için başlayan toplu sözleşme görüşmeleri de kabinenin gündeminde. Toplu sözleşme sürecinde 14 Ağustos’ta gerçekleşecek ikinci randevu öcesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, kabine üyelerini bilgilendirecek.

    DEPREM BÖLGELERİNDE İNŞAA SÜRECİ

    Deprem felaketinin ardından 6 ay geride kaldı. Kabinede hem yardım hem de yeniden inşaa sürecine ilişkin bakanların sunumları eşliğinde genel bir değerlendirme yapılacak.

    AVRUPA’DAKİ PROVOKATİF EYLEMLER

    Kabine toplantısında yurt içi ve sınır ötesinde sürdürülen terörle mücadele operasyonları ile İsveç başta olmak üzere bazı Batı ülkelerinde Kur’an-ı Kerim’e yönelik peş peşe düzenlenen saldırılar da görüşülecek.

    Terör örgütü mensuplarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan çirkin eylemlerine karşı atılacak adımlar değerlendirilecek.

  • DEVA Partisinde istifa depremi

    DEVA Partisinde istifa depremi

    DEVA Partisi Kırıkkale İl Başkanlığından istifa ettiklerini yazılı açıklama ile duyuran İsmail Oğuz Karakuş, 3 yıldır DEVA Partisi Kırıkkale il başkanı olarak görev yaptığını söyledi. DEVA Partisi Kırıkkale İl Teşkilatı’ndaki görevleri ve partilerinden istifa etme kararı aldıklarını belirten Karakuş, “Bilindiği üzere 3 yıldır ülkemize ve memleketimize hizmet aşkıyla DEVA Partisi Kırıkkale İl Başkanı olarak görev yapmaktayım. Kıymetli yol arkadaşlarımla büyük emekler ve fedakarlıklarla bugüne dek yürütmüş olduğumuz DEVA Partisi Kırıkkale teşkilatındaki görevlerimizden ve partimizden istifa etme kararını yaptığımız istişareler neticesinde almış bulunmaktayız” dedi.
    Karakuş, “Aldığımız bu karardaki en büyük etken yaklaşan yerel seçimlerle birlikte memleketimize daha iyi hizmet edebilme arzusu olmuştur. Büyük özenle hazırlamış olduğumuz il binamızı gelecek yeni yönetime devredeceğiz. Göreve gelecek yeni arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz” ifadesini kullandı.

  • İmar planı çalışması başlatıldı

    İmar planı çalışması başlatıldı

    Hatay’a gelen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Afet Koordinasyon Merkezi’nde Bilim Kurulu toplantısına katıldı. Toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Bakan Ersoy, “Tarihi merkezleri aslına uygun olarak yeniden canlandırmak, kültürel mirasını ihya etmek, kent kimliğini korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla Antakya Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı İmar Planı’nı hazırladık. Alanın uzman Bilim Kurulu üyeleriyle iş birliğinde çalışıyoruz. Toplamda 307 hektarlık bölge riskli olarak ilan edildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yaptığımız protokol çerçevesinde, sit alanları ve tescilli yapılara ilişkin her türlü plan, proje hazırlama, uygulama ve denetleme yetkisini Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak devraldık” diye konuştu.

    “Riskli alandaki hafriyat çalışmaları 15 Eylüle kadar kaldıracak”

    15 Eylül tarihine kadar hafriyatın tamamını kaldıracaklarını ve ayrıştırma noktalarına taşımayı amaçladıklarını dile getiren Bakan Ersoy, “Ayrıştırma noktasında, içerisinde kurtarılabilecek malzemeleri çıkarıp onları yeniden ihya sırasında aynı binaların restorasyonlarında yapı malzemesi olarak kullanmaya devam edeceğiz. Tüm bu çalışmalar bittikten sonra Koruma Amaçlı İmar Planı çalışması başlatıldı. Yoğun şekilde devam ediyor. Hedefimiz Ağustos ayı sonuna kadar planı tamamlayıp 1 Eylül itibarıyla askıya çıkmak. 30 gün içerisinde itirazları değerlendirerek Ekim başına planı uygulamaya hazır hale getirmek istiyoruz. Ardından ise kurtarma kazısına başlayacağız. Bu bölgede antik şehir de var o antik şehrin izleri de tespit ediliyor” şeklinde konuştu.

    “3 boyutlu modelleme ile yapıyoruz”

    Bakan Ersoy, “Antakya’da 405 kültür varlığından depremde yıkılanlar ve zarar gören oldu. Bu tespitlerle ilgili çalışmalarımız tamamlandı. Bunların restorasyon çalışmaları yapılıyor. Ulaşılan kültür enkazı ise yüzde 50, kurtarma kazıları yapıldıktan sonra bunlar döküm sahalarına taşınacak ve ayrıştırma işlemleri yapılacak. Koruma amaçlı imar planı oluşturulması çok önemli. Önceliğimiz tarihi araştırma, alanın doğal yapısı, sosyolojik yapı, arkeolojik araştırmalar, kentsel hafıza araştırması, mimari doku, yapısal karakteristik özellikler. Bu çalışmalar için planlama ekibi oluşturuldu. Plandaki en önemli konu kentsel hafıza. Bilimsel çalışmalar göz önünde bulundurularak tespitler yapılıyor. Eski yerleşim bilgilerini topluyoruz. Etaplama halinde ihya odak noktalarını belirliyoruz. Mesela Kurtuluş Caddesi düzenlemesinde yapı yükseklikleri düşürülecek. İkonik yapılarla birlikte bütün Antakya’nın genelini kapsayacak bir imar yapısını oluşturacağız. Önce ikonik yapıları, şehrin cazibe merkezlerini oluşturuyoruz. Sonra da bu fikri Antakya geneline yayacağız. Bunları 3 boyutlu modelleme ile yapıyoruz. Hedeflenen yerleşim dokusu, Hatay’ın geçmiş hafızasını koruyacak şekilde olacak” ifadelerini kullandı.

    “Uygulama desteği 5 milyon TL olarak belirlendi”

    Bakanlık bünyesindeki tarihi yapılarda restorasyon çalışmalarının başladığını aktaran Bakan Ersoy, “Bakanlığımız dışında özel mülkiyettekilerle ilgili başvuru süreçleri oldu. İlk ve ikinci başvuru döneminde 279 adet yardım talebi ulaştı. 3 aşamalı program uyguluyoruz burada. Birincisi ibadethaneleri içeren projelendirme süreci. 3 milyon lira projeye destek veriyoruz. Uygulamaya geçince 25 milyon lira daha destek veriyoruz. Bunlar üst limitler. Turizm işletme belgeli yapılar için geçerli proje destek limiti 1,5 milyon lira ve uygulama desteği de 12,5 milyon lira olarak belirlendi. Konut ve diğer yapılar için ise proje desteği 750 bin lira. Uygulama desteği ise 5 milyon lira olarak belirlendi. Başvurulan bütün projeler kabul edildi ve uygulamaya başladık. Başvuru süresi dolmuş olsa da yeniden açıyoruz. 1 Ekim’de yeniden açacağız. Bu yardım tutarları ve tescilli yapıların yeniden ihyası için destek programı sadece Antakya değil, deprem bölgesindeki bütün illerimizdeki tüm tescilli yapılarla ilgili geçerli. Katsayıları da hasar durumuna göre belirledik. Eğer yapı tamamen çökmüşse veya ağır hasarlıysa üst limit yüzde 100. Orta ise yüzde 60, az hasarlı ise yüzde 40 olarak değerlendiriliyor” diyerek sözlerini tamamladı.

  • “Çok şükür işgal sona erdi”

    “Çok şükür işgal sona erdi”

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile ortak basın toplantısı düzenledi. Dışişleri Bakanı Fidan, şöyle konuştu:

    “BÖLGESEL HUZUR VE İSTİKRARA GİDEN YOL KAPSAMLI BİR BARIŞ ANLAŞMASI İMZALANMASINDAN GEÇİYOR. BUNUN İÇİNDE ZENGEZUR BAĞLANTISININ AÇILMASI BÜYÜK ÖNEME SAHİP”

    “Karşılıklı yatırımlarımız 30 milyar doların üzerinde. Enerji alanında iş birliğimizi ilerletirken ortak çıkarlar temelinde ve bütüncül bir stratejiyle çalışmaktayız. TANAP’ın kapasitesinin genişletilmesi ve Hazar’dan daha fazla doğal gazın Türkiye’ye ve Avrupa’ya aktarılması bu ortak stratejimizin unsurları. Ceyhun kardeşimle bölgemizdeki bağlantısallık ve çok taraflı ulaştırma koridorlarının gelişmesi konularını da görüştük. Ukrayna savaşı bu yönde atılacak adımların önemini bir kez daha göstermiş durumda. Güçlü alt yapımızla orta koridorun önemli ve ayrılmaz bir parçasıyız. Görüşmemizde Güney Kafkaya’daki gelişmeleri de ele alma imkânımız oldu. İşgalden kurtarılan Azerbaycan topraklarının yeniden imarına ve kalkınmasına desteğimiz devam edecek. Öte yandan normalleşme süreçleri bölgenin barış, istikrar ve refaha kavuşması için önemli. Ermenistan ile normalleşme sürecini Azerbaycan ile yakın eşgüdüm içerisinde sürdürmekteyiz. Azerbaycan Ermenistan sürecindeki uluslararası çabaları da destekliyoruz. Öte yandan uluslararası topluma bir çağrıda bulunmaktayız; taraflar arasında ayrımcılık yapmayın, barışı destekleyin, destek yerine köstek olmayın. Bölgesel huzur ve istikrara giden yol kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasından geçiyor. Bunun içinde Zengezur bağlantısının açılması büyük öneme sahip. Bu tüm bölge ülkelerinin yararına bir gelişme olacaktır. Bugün aile meclisimiz olan Türk devletleri teşkilatı ile ilgili konuları da ele alma imkanımız oldu. Sayın Cumhurbaşkanlarımızın talimatlarıyla teşkilatın güçlendirilmesi için değerli kardeşimle birlikte çalışıyoruz.

    Biliyorsunuz cuma günü Bupeşte’deydim. Macaristan Türk devletleri teşkilatının gözlemci üyesi. Budapeşte’deki Türk devletleri teşkilatı temsilciliği binasında genç Macar diplomatlara seslendik. Gerçekten de yeni jeopolitik denklemde Orta Asya’ya ve teşkilatımıza yönelik çok büyük bir ilgi var. Azerbaycan ile Türk dünyasının ve Türk devletleri teşkilatının parlak geleceği için yapacak çok işimiz var. Rabbim milletimize, devletimize, birliğimize ve beraberliğimize zeval vermesin.”

    “LAÇİN YOLU AZERBAYCAN TOPRAĞIDIR”

    Fidan, “Azerbaycan’ın Laçin yolu üzerinde sınır geçiş noktası kurmasıyla alakalı olarak Ermeni tarafının ve bazı dış güçlerin insani kriz şeklindeki iddiaları oldu, bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?” sorusuna şu yanıtı verdi:
    “Laçin yolu biliyorsunuz Azerbaycan toprağıdır. Dolayısıyla Azerbaycan hangi tedbiri gerekli görüyorsa onu alır, almakta en büyük egemenlik haklarından biridir. Yine aynı şekilde insani mülahazalarla orada her türlü çabayı da Azerbaycan’ın gösterdiğini görmekteyiz. Zaten tıbbi geçişlerde mümkün. Kapsamlı malzeme nakline uygun diğer güzergahlarda tahsis edilmiş durumda. Bütün bu değerlendirmelere baktığımızda Azerbaycan’ın bu konuda eleştirilmesinin haklı bir zemini olmadığını düşünüyoruz.”

    “TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNİN DONDURULMASININ SEBEBİ ERMENİSTAN’IN AZERBAYCAN TOPRAKLARINI İŞGAL ETMESİYDİ. ÇOK ŞÜKÜR İŞGAL SONA ERDİ”

    Fidan, Türkiye-Ermenistan normalleşme süreciyle ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:

    “Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin dondurulmasının sebebi Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesiydi. Çok şükür işgal sona erdi. Artık bölgede özellikle Türkiye-Ermenistan Azerbaycan normalleşmesi ile çok büyük bir siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma potansiyeli bulunmakta. Ancak işgal fiilen sona ermiş olmakla beraber esas itibariyle sonlandırılması gereken bazı konular var. Bunların başında Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ateşkes ve sınır anlaşmaları. Bunlarla ilgili çalışmalar yoğun şekilde sürmekte.”

    “BU SORUNUN ORTAYA ÇIKARDIĞI POTANSİYEL ZARARLARI VE TEHDİTLERİ GÖRMEYE BAŞLADIKLARINI ANLIYORUZ”

    Kuran-ı Kerime yönelik yapılan saldırılar ile ilgili soruyu da yanıtlayan Fidan, şunları söyledi:
    Biliyorsunuz İslam ülkeleriyle bu konudaki koordinasyonumuz, telefon ve yüz yüze görüşmelerimiz devam etmekte. Geçtiğimiz haftalarda bu konuyla ilgili ortaklaşa ne yapılabilir sorusunu merkeze alan bir dizi diplomasi trafiği gerçekleştirildi. Bu konudaki farkındalığın hem birleşmiş milletlerin organlarında hem İslam işbirliği teşkilatı platformunda ciddi bir farkındalık oluşturduğunu görmekten memnuniyet duymaktayız. Esas itibariyle Türkiye’nin yürüttüğü diplomasinin bu türden bir insanlık sorununun ciddi bir farkındalık oluşturularak hem küresel düzeyde hem bizim kendi medeniyet dünyamız içerisinde nasıl bir çözüme kavuşturulur arayışına iyi bir örnek teşkil ettiğini düşünüyoruz. Geldiğimiz noktada İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin dışişleri bakanları bir çevirim içi toplantısı yapacak. Ben de öğleden sonra o toplantıya katılacağım.

    Önemli olan İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin bu konudaki ortak çalışmalarını devam ettirmesi ve ortak tavırlarını sistemik bir şekilde ortaya koyması.

    Hafta sonu Danimarka ve İsveç ile yaptığımız telefon görüşmeleri kendi açısından önemliydi. Talep her iki ülkeden geldi. Çünkü İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin sırf bu konu merkezli toplanıyor olması esas itibariyle büyük bir diplomatik mesajdı. Burada şunu görüyoruz bu telefon görüşmelerinin arkasından her iki ülkede bakanlık düzeyinde değil hükümet düzeyinde açıklama yaptılar yazılı olarak. Onlara baktığımız zaman farklı açıklamalar ama ortak noktaları da var. Esas itibariyle bu sorunun ortaya çıkardığı potansiyel zararları ve tehditleri görmeye başladıklarını anlıyoruz.”

    Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ise “Azerbaycan ve Türkiye, hem ticaret hacmi hem de karşılıklı yatırımlar açısından başlıca ortaklardır. 2022’deki ticaret hacmimiz 2021’e göre yüzde 25 arttı. 2022’de ticaret hacmimiz yaklaşık 6 milyar dolar oldu. 2023’ün ilk ayının verilerine göre, geçen yıla nazaran yüzde 34 artış yaşandı ve 3,9 milyar doları geçti… Güney Gaz Koridoru, Avrasya’nın enerji haritasını değiştiren bir proje oldu. Bu projenin genişletilmesi, Türkiye ve Avrupa’ya ilave doğal gaz sevki için somut projeler hayata geçiriliyor… Gürcistan, İran, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan’la başarılı üçlü ve dörtlü işbirlikleri yürütüyoruz. Azerbaycan, Türkiye, İsrail platformu da ilişkilerimizin daha geniş coğrafyada gelişimi açısından faydalı olabilir” dedi.

    Bayramov, Danimarka ve İsveç’te Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırılara ilişkin şunları söyledi:

    “Kuran-ı Kerim’e yönelik saldırılar kabul edilemez ve bunu kınıyoruz. Bunu insan hakları ve ifade özgürlüğü ile açıklamak doğru değildir. Yaklaşık 2 milyar insanın duygularıyla oynamak, hiç kimseye bunu ifade özgürlüğü şemsiyesi altında açıklamaya esas veremez. Bu ülkelerin hükümetleri çok ciddi ve etkin adımlar atmalıdır. Biz bu yapılanları daha geniş manzaranın parçası olarak ele almalıyız. Maalesef bazı ülkelerde İslam karşıtlığı artmaktadır. Kutsal kitaplara saldırılar, İslam karşıtlığının tezahürlerinden sadece bazılarıdır.”

  • “Kore önemli bir ortak”

    “Kore önemli bir ortak”

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Güney Kore Dışişleri Bakanı Park Jin ile iki ülke ilişkileri ve uluslararası konuları görüşmek üzere bir araya geldi. İki ülke dışişleri bakanları toplantı sonra açıklamalarda bulundu. Toplantı sonrası konuşan Bakan Fidan, şunları söyledi:

    “KORE İLE GÜCÜNÜ TARİHTEN ALAN KÖKLÜ VE ÖZEL İLİŞKİLERİMİZ VAR”

    “Uluslararası sistemde kalıcı bir dönüşümün işaretlerinin yaşandığı günlerden geçmekteyiz. Yeni bir jeopolitik ve jeoekonomik denklem oluşmakta. Asya da bu hareketlenmenin tam kalbinde yer alıyor. 5 asır sonra Asya dünyanın yeniden üretim, teknoloji, inovasyon ve ticaret merkezi haline geliyor. Batı dünyası merkezi konumunu kaybederken dünya siyasetinin ağırlık merkezinin de doğuya, ata topraklarına kaymakta olduğunu görmekteyiz. Tabiatıyla bu gelişmeler Asya’ya olan ilgiyi de rekabeti de artırmakta. Kore bizim stratejik ortağımız ancak Kore’yle ilişkilerimizi anlatırken bu tanımlamayı yeterli bulmuyoruz tabii ki. Zira gücünü tarihten alan köklü ve özel ilişkilerimiz var. Dünya üzerinde bir Dışişleri Bakanı’nın yurt dışı ziyaretinde ev sahibi ülkenin şehitlerini anması, onlara minnet sunması çok sık rastlanan bir durum değil.

    “KORE’Yİ YENİDEN ASYA GİRİŞİMİMİZ KAPSAMINDA ÖNEMLİ BİR ORTAK OLARAK GÖRÜYORUZ”

    Yaklaşık bir buçuk yıldır üzerinde itinayla çalışılan yol haritası ilişkilerimizin kurumsal çerçevesini çizmekte. İletişimden ulaşıma, sağlıktan teknolojiye, eğitimden kültüre, spordan tarıma her alanda atacağımız adımları bütüncül bir şekilde ortaya koymuş oluyoruz. Tabii ki bunları hemen uygulamaya geçireceğiz. Kore’yi yeniden Asya girişimimiz kapsamında önemli bir ortak olarak görüyoruz. Kore, Asya-Pasifik bölgesinde ikinci büyük ticaret ortağımızdır. Ticaretimiz istikrarlı bir şekilde artmakta. 2022 yılında yaklaşık 10 milyar dolar dolar seviyesine ulaşmış bulunuyoruz. Hedefimiz, dengeli bir ticaret ilişkisi temelinde 15 milyar dolara ulaşmak. Bugün ayrıca savunma sanayi, enerji, ulaşım ve turizm alanlarındaki ilişkilerimizi de ele alma fırsatı bulduk. Savunma sanayi iş birliğimizi ilerletmek için her türlü imkan elimizin altında. Altay Tankı projesi bu bakımdan önemli bir örnek. Öte yandan ilişkilerimiz, en büyük gücü insani bağlardan almakta. Pandemi sonrası vatandaşlarımıza yönelik vize muafiyetinin yeniden tesis edilmesinden duyduğumuz memnuniyeti kendisine ayrıca toplantı esnasında ilettim. Asya’ya yönelik olarak artan ilgi ve rekabetin güvenlik alanında yarattığı kırılganlıkları da ele alacağız. Kuzey Kore ile ilgili gelişmeler de gündemimizde. Kore yarımadasında kalıcı barış ve istikrarın tesisini arzu ediyor ve bu kapsamdaki çabaları da destekliyoruz. Geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği’ne seçilmesinden ötürü Kore’yi kutluyoruz.”

    “KORE-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN GELİŞTİRİLMESİNİN YOL HARİTASINA İMZA ATTIK”

    Güney Kore Dışişleri Bakanı Park Jin ise mevkidaşı Fidan’ın ardından şöyle konuştu:

    “Bu ziyaretimde mevkidaşın Sayın Fidan ile iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişim yönünü sistematik bir şekilde düzenleyen, Kore-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesinin yol haritasına imza attık. Bu yol haritasından yola çıkarak siyaset, ekonomi, kültür, eğitim ve spor gibi çeşitli alanlarda iki ülke arasında stratejik ortaklığı güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Mevkidaşım Sayın Fidan ile yaptığımız toplantıda; ikili ilişkiler, somut iş birlikleri, Kore yarımadası ve bölgesel durumlar hakkında görüş alışverişinde bulunduk. İki ülke arasındaki ekonomik iş birliğinin giderek güçlendiği değerlendirilerek milli savunma, savunma sanayii nükleer santral, altyapı gibi alanlarda başarılı iş birlikleri yapılması konularını görüştük. Kore yarımadasındaki durum ve Ukrayna’daki savaşla ilgili iş birliği yolları hakkında görüştük. Mevkidaşım Sayın Fidan’a Kuzey Kore tarafından sürekli fırlatılan kıtalararası balistik füzeleri ve ardından provokasyonlarla tehdit edilen Kore yarımadasındaki durumu anlattım. Kuzey Kore’nin Kore yarımadası ve dünya barışını sürekli tehdit ettiği bir dönemde uluslararası toplumun birlikte olması ve kararlı bir şekilde yanıt vermesi gerektiğini vurguladım. Buna ek olarak, Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan tamamen arındırılmasına yönelik Kore Cumhuriyeti hükümetinin cesur girişim politikasına karşı değişmez bir destek istedim. Ayrıca uluslararası toplumun Kuzey Kore’deki insan hakları durumunu ilişkin farkındalığın nasıl artırılacağını ve Kuzey Kore’de insan haklarının iyileştirilmesi için iki ülke arasında nasıl iş birliği yapılacağını görüştüm. Ukrayna Savaşı’yla ilgili her iki tarafın da savaşın sona ermesi, barışın yeniden sağlanması, Ukrayna’nın toparlanması konularında hemfikir olduk.”

  • Bakan Tunç, acı bilançoyu açıkladı

    Bakan Tunç, acı bilançoyu açıkladı

    Adalet Bakanı Bakan Yılmaz, Gaziantep Valisi Kemal Çeber ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile birlikte Gaziantep’in Nurdağı ilçesi Afet Koordinasyon Merkezi’ni ziyaret etti. Yürütülen çalışmalar ve depremzedelerin ihtiyaçları konularında bilgi aldı. Bakan Tunç ve beraberindekiler daha sonra ise İslahiye ilçesine geçerek, İslahiye Afet Koordinasyon Merkezi’nde toplantı yaptı.
    Yapılan toplantıda yürütülen çalışma ve hizmetler hakkında bilgi verilen Bakan Tunç, basın açıklamasında ise Kahramanmaraş depremlerinin hissedildiği 11 ildeki adalet teşkilatına verdiği zararı açıkladı. Deprem bölgesine yönelik ziyaretlerde depremlerin verdiği hasarları ve yürütülen yeniden inşa, onarım çalışmalarını yerinde gördüklerini anlatan Bakan Tunç, toplamda hayatını kaybeden 50 bini aşkın kişiden 4 binin ise Nurdağı ve İslahiye’den olduğunu hatırlatarak, tüm ölenlere rahmet ve yakınları baş sağlığı diledi.

    “Hükümet için en öncelikli konu: Deprem”

    Deprem konusunun hükümetimizin en öncelikli konusu olduğunu ifade eden Bakan Tunç, “Kabine toplantılarında, Cumhurbaşkanımız en önce yapılan çalışmalarla ilgili, yaraların sarılması, şehirlerin yeniden inşa edilmesi ile ilgili tüm bakanlıklarımızdan bilgiler alarak, çalışmaları gözden geçirerek toplantıya başlıyor. Bizim birinci önceliğimiz deprem bölgesindeki 11 vilayetimizi yeniden ayağa kaldırmak, yaraları sarmaktır. Bunun mücadelesini Cumhurbaşkanlığımız liderliğinde gerçekleştiriyoruz ve gerçekleştirmeye devam edeceğiz” dedi.

    Depremin hemen ardından süreçte Adalet Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmaları anlatan Bakan Tunç, “Depremin ardından Adalet Bakanlığı olarak, bir kriz merkezi oluşturmuştuk, 7-24 esası ile çalışan bir kriz merkeziydi. Öncelikle 120 sayılı O Hal kanun hükmündeki kararnamesi ile yargıda herhangi bir mağduriyete neden olunmaması için yargı sürelerinin durdurulması söz konusuydu. 6 Şubat-2 Mayıs tarihleri arasında yargıda bütün süreler durmuştu. Bölgedeki 11 ildeki misafirhanelerimizde 7 bin kişiyi misafir etmiştik. bin 196 konteynerimiz, bakanlık olarak 11 il için geçici olarak temin edilmişti. Deprem soruşturmalarında en önemli şey delil tespitiydi. delillerin bir an önce tespit edilmesi, hasarlı, ağır hasarlı binalardaki sorumluların belirlenmesiydi. Bölgeye bin hakim ve savcı görevlendirmiştik. 518 adli tıp uzmanını bölgeye görevlendirerek, Burada DNA ve kimlik tespitlerinde görev almıştı. Toplamda 7 bin 500 personel, başka illerden bölge illerine takviye yapılmıştı. Cezaevleri arama ve kurtarma ekiplerimiz var. Çoğunluğu İnfaz koruma memurlarından oluşuyor. 346 akredite olmuş Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Arama Kurtarma (CEKUT) personeli, 41 canımızı enkazdan canlı olarak kurtarmıştı” dedi.

    Depremlerin Türk Adalet Sistemine verdiği acı kayıpları da hatırlatan Bakan Tunç, acı bilançoyu şöyle açıkladı:
    “Adalet teşkilatımızın kayıpları da olmuştu. Toplamda 231 yargı personelimizi depremde kaybetmiştik. Hasara uğrayan binalarımız oldu 15 adalet sarayımız, ağır hasarlı olarak yeniden inşası sürecine başladık. 49 adliye binamızda orta ve az hasarlıydı. 11’i hükümet konağı içerisindeydi. İçişleri bakanlığımızla birlikte az ve orta hasarlıların onarımını yaparak, hizmetin kesilmeden devam etmesini sağladık. Ağır hasarlıların da ihale ve yapım süreçlerini takip ediyoruz. Denetimi serbestlik binalarımızdan 2’si ağır hasarlıydı, diğerleri onarımla faaliyete tekrar başladılar. Ağır hasarlı olanların yıkımını yaparak, yenisini inşa ediyoruz. 11 ağır hasarlı cezaevimiz var. Bunları kapattık, bir kısmının yıkımını da gerçekleştirdik 12 bin hükümlü ve tutukluyu da başka illere nakletmek durumunda kaldık. Az hasarlı ve hasarsız olanlar, faaliyetlerine devam etmektedir. Bakanlık olarak bölgeye 473 milyon 819 bin TL harcama yaparak, onarımları gerçekleştirdik ve hizmetin kesintiye uğramasını önledik. Tabi deprem bölgesinde yoğunlaşan davalarla ilgili olarak da bölgede yeni mahkemeler kurma zarureti hasıl oldu. Toplamda 11 ilimize 131 adet yeni mahkeme kurduk. Bunlardan 4 tanesi istinaf mahkemesi, 2’si adli yargı, 2’si idari yargı istinaf mahkemesiydi.”

    Gaziantep müjdeleri

    Depremin ağır tahribatlar verdiği 11 il arasında olan Gaziantep’e yapılacak yatırımlar ile Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi veren Adalet bakanı Yılmaz Tunç, “Bu ziyaretimizde bölgede alınması gereken tedbirler, gereken yasal düzenlemeler konusunda istişarelerimiz oldu. Gaziantep’te yeni kurulan yeni mahkeme sayısı 19 oldu. 12 tane merkezde Asliye Ceza Mahkemesi kurduk. 1 Aile Mahkemesini kurduk. İslahiye’de 3 asliye hukuk mahkemesini kurduk. Nurdağı’nda da 1 Asliye Hukuk Mahkemesini kurduk. Gaziantep merkezde de 2 idare mahkemesi de kurduk. Böyle beklenen dava yoğunluğunu karşılayabilecek mahkeme kurulmasını sağladık, hakimler ve savcılar kurulu kararnamesi ile yeni atamaları gerçekleştirdik. Görevlere başlayarak, yargı sürecini aksatmadan çalışmalar sürdü. Gaziantep Adli Tıp Kurumu bölgeye hitap ediyor, Eylül ayında da Adli Tıp Kurumu binamızın ihalesini gerçekleştireceğiz. Bir de adalet personel eğitim merkezi projemiz var. Bölge eğitim merkezini Gaziantep’e kazandıracağız. İslahiye Adalet binamız hafif hasarlı, 2012 yılında yapılan, sağlam bir binaydı. Şuanda hizmete devam ediyor. Deprem hasarını gidermek için 7.5 milyon TL’lik ödenek aktarmıştık, hasarlar giderilmişti. İslahiye adliye lojmanlarımız. Personelimizin kaldığı konutlar ağır hasarlıydı, yıkıldı. Yeni adliye personeli konutları yapımına başlayacağız. Burada 50 dairelik ihtiyacımız var, yapım sürecini takip ediyoruz. Nurdağı’nda adliyemiz hükümet konağında hizmet veriyordu. Yine hizmetine devam ediyor. Depremde ağır hasar alan adliye lojmanlarımız vardı, onların yerine de yeni binaların yapım sürecini yakından takip ediyoruz” diye konuştu.
    Bakan Tunç, İslahiye’deki incelemelerinin ardından ise Hatay’a doğru hareket etti.

  • “Yanlışları hep birlikte düzeltmek için girdik”

    “Yanlışları hep birlikte düzeltmek için girdik”

    Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partinin aylık olağan il başkanları toplantısı öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Erbakan, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2’nci tur seçim sonuçlarının değerlendirmesinden, Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) PKK ile ilişkisine ve İsveç’in NATO üyeliğine kadar, Türkiye ve dünya gündemine dair birçok açıklamalarda bulundu.

    “(Millet İttifakı) Adayına destek verenler ‘İyi ki bizim aday kazanmamış’ diyorlar”

    14 Mayıs Seçimlerinde İslam Aleminin geleceği için stratejik karar alarak Cumhur İttifakına Katıldıklarını belirten Erbakan, Yeniden Refah’ın seçimlerde anahtar parti haline geldiğini söyledi.
    Yeniden Refah’ın Türkiye’yi FETÖ ve PKK’ya teslim etmediğinin altını çizen Erbakan, Millet İttifakının çevresinde karanlık ilişkiler olduğunu dile getirerek, “Bu ittifakın Cumhur Başkanı adayına destek verenlerden bazıları bile ‘İyi ki bizim aday kazanmamış’ deme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Tüm bu gelişmeler, Yeniden Refah Partisi’nin aldığı kararın ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu.
    Erbakan, Yeniden Refah’ın hakkıyla meclise girdiğini kaydederek, seçimlerde Cumhur İttifakı’yla beraber hareket etmelerinin ne kadar doğru bir karar olduğunu söyledi.

    “Hedefimiz, yerel seçimlerde daha da büyük başarı elde etmek”

    Yerel seçimlerde büyük bir başarı elde edeceklerine işaret eden Erbakan, şunları kaydetti:
    “Şimdi ki hedefimiz, 8 ay sonra yapılacak yerel seçimlerde daha da büyük başarı elde etmek ve Milli Görüş’ün o özlenen yerel yönetimler ruhunu, Milli Görüş belediyeciliğini yeniden milletimiz ile buluşturmaktır. Rüşvetin, yolsuzluğun, adam kayırmanın olmadığı, millete hizmetin ibadet aşkıyla yapıldığı belediyecilik. Efsane hizmetlerin belediyeler borca batırılarak değil, tam tersine bir yandan borçlar kapatılarak yapıldığı belediyecilik. Kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm olarak değil, hakka hukuka riayet edilerek yapıldığı belediyecilik.”

    “2028’de Türkiye’yi yeniden Milli Görüş iktidarıyla buluşturacağız”

    1989 ve 1994 yıllarındaki yerel seçimlerde Milli Görüş’ün efsane bir belediyecilik hizmetlerinde bulunduğuna dikkati çeken Erbakan, aynı hizmetleri gelecek sene yapılması planlanan yerel seçimlerin ardından da yapacaklarının altını çizerek, “Yerel yönetimler seçimlerine damgamızı vurmak ve milletimizi Milli Görüş belediyeciliği ile yeniden buluşturmaktır. Böylelikle Yeniden Refah Partimizin ciddi bir yükseliş trendinde olduğunu da tüm Türkiye’ye göstermektir. Sonrasında ise, 2028’deki genel seçimlere doğru emin adımlarla ilerlemek ve 2028’de Türkiye’yi yeniden Milli Görüş iktidarı ile buluşturmaktır” ifadelerine yer verdi.
    Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan, partisinin Cumhur İttifakına katılmasını, FETÖ ve PKK ile ilişkisi olduğu iddia edilen Millet İttifakına, Türkiye’yi teslim etmemek için büyük bir hassasiyet göstermelerinden kaynaklandığını kaydetti.

    “Masa ittifakı ilişkilerinde, bütün siyasi ahlak prensipleri çiğnendi”

    Erbakan, Cumhur İttifakı’yla olan ilişkilerinde hiçbir konu hakkında pazarlık yürütmediklerini ifade etti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanabilmek için Zafer Partisine bazı bakanlıklar teklif ettiği konusuna da değinen Yeniden Refah lideri Erbakan, “Başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere, bazı bakanlıkların, MİT Müsteşarlığı gibi milli güvenliğimiz açısından son derece kritik bir makamın nasıl ‘gizli pazarlıkların’ konusu yapıldığı iyice gün yüzüne çıkmış bulunmaktadır. Masa ittifakı ilişkilerinde, bütün siyasi ahlak prensiplerin nasıl çiğnendiğini hep birlikte ve ibretle izliyoruz. Biz Yeniden Refah olarak, kimseyle makam, mevki pazarlığı yapmadık. Biz, ortaya koyduğumuz protokolle, milletimiz için, memleketimiz için iyi olan, faydalı olan neyse onların gerçekleşmesini istedik. Partimiz veya şahıslarımız için en küçük bir talebimiz olmadı. Çünkü biz Milli Görüşüz” ifadelerini kullandı.

    “İttifaka yanlışa ortak olmak için değil, yanlışları hep birlikte düzeltmek için girdik”

    Doğruya doğru, yanlışa yanlış demekten asla çekinmeyeceklerini belirten Erbakan, ‘hayra motor, şerre fren’ olacaklarını her zaman söylediklerini kaydederek, “Bir kez daha üzerine basa basa ifade etmek isterim ki, biz ittifaka yanlışa ortak olmak için değil, yanlışları hep birlikte düzeltmek için girdik. Biz hiçbir zaman ‘Bu memleket için, bu memleketin güzel insanları için doğru olanı ille de biz yapalım’ demedik. Daima ‘Bu ülke için, bu aziz millet için doğru olan yapılsın da kim yaparsa yapsın’ dedik. Bugün de aynı noktadayız” açıklamalarında bulundu.
    Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhur İttifakıyla yaptıkları protokole de atıfta bulunan Erbakan, mecliste milletin refahı için her şeyin takipçisi olacaklarını söyledi.

    “(Halk) PKK ve FETÖ Yöneticilerinin desteklediği ittifaka teslim etmemek için ülkesine sahip çıktı”

    14 Mayıs’taki Milletvekilliği ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2’nci tur seçimlerinde, halkın Türkiye’yi 28 Şubat’ın karanlık yıllarına dönmesine izin vermediğine işaret eden Erbakan, “(Halk) bu ülkeyi PKK ve FETÖ Yöneticilerinin desteklediği ittifaka teslim etmemek için ülkesine sahip çıktı. Yaşadığı bütün ekonomik zorluklara ve iktidara yönelik bütün eleştirilerine rağmen, ‘Cumhur İttifakı’ dedi. Bunu yaparken de, verilen sözlere itibar etti” dedi.

    Erbakan, seçimlerin tamamlanmasıyla AK Partinin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin manevi ve maddi sıkıntılarıyla mücadele için gerekli adımların atılması gerektiğine işaret eden Erbakan, adalet konusuna halel getirecek konulardan da uzak durulması gerektiğinin altını çizerek, “Uzun zamandır enflasyon canavarının dişleri arasında ezilen vatandaşlarımıza nefes aldırmak. Sadece vatandaştan fedakarlık beklemek yerine, fedakarlıkları adaletli bir şekilde dağıtmak iktidarın görevidir. Bugün maalesef, milyonlarca emeklimiz mağdur durumdadır. Sayın Cumhurbaşkanımız da, bu mağduriyete dikkat çekerek, gerekenin yılbaşında yapılacağını söylemiştir” ifadelerine yer verdi.

    “Emeklilerin mağduriyetleri ortadan kaldırılmalı”

    Yeniden Refah lideri Erbakan, konuşmasında AK Partiye de çağrıda bulundu. Erbakan çağrısında şunları kaydetti:
    “Emeklilerimize tıpkı memurlarımıza yapıldığı gibi seyyanen maaş zammı yapılmalıdır. İntibak düzenlemesiyle eski ve yeni emeklilere uygulanan aylık bağlama oranları farklılıkları giderilmeli, mağduriyetler ortadan kaldırılmalıdır. Milyonlarca vatandaşımızın beklediği kademeli emeklilik düzenlemesi için de gerekli adımlar atılmalıdır.”

    “Kamuda tasarruf tedbirleri ivedilikle alınmalı”

    Erbakan, bütçe açığının KDV, ÖTV ve çeşitli harçlara yapılan dolaylı zamlarla kapatılamayacağının altını çizdi. Zamların enflasyonu tetikleyebileceğine dikkati çeken Erbakan, dar gelirli vatandaşların refaha ulaşabilmesi için şöyle konuştu:
    “Kamuda tasarruf tedbirleri ivedilikle alınmalı ve güçlü bir şekilde uygulanmalıdır. Kamuda ‘israf’ mutlaka bitirilmelidir. Tüm kamu kurumlarına denk bütçe zorunluluğu getirilmelidir. Denk bütçe mutlaka hayata geçirilerek ‘faiz giderleri’ azaltılmalıdır. Ayrıca, dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki oranı düşürülerek; gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerin payı artırılmalı böylelikle zenginden daha fazla, dar gelirliden daha az vergi alan adil bir vergi sistemine geçilmelidir.”

    “Bütçe açığını kapatılması için Yeniden Refah’ın ortaya koyduğu Milli Kaynak Paketlerinden faydalanılması gerektiğini kaydeden Erbakan, kendilerinin yetkililere uyarı vazifesini yaptıklarına işaret ederek, “Yeniden Refah Partisi olarak biz, milletimizin refahı ve selameti için yetkililere uyarı vazifemizi yapıyor ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da doğruya doğru, yanlışa yanlış demeye devam edeceğimizi ifade ediyoruz. Bizler sorumlu muhalefet anlayışının gereği olarak tüm bu uyarıları yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
    İsveç’in NATO üyeliğine de değinen Yeniden Refah lideri Erbakan bu konudaki duruşlarının belli olduğunu söyledi. İsveç’in teröristleri himayesi altına aldığını ve uluslararası hukuka da aykırı olarak teslim etmediğine dikkati çeken Erbakan, İsveç’in İslam’ı ve Türkiye’yi hedef alan çirkin gösterilere göz yumduğunu belirtti.

    Erbakan, İsveç’in Türkiye’den aldığı ikazlara rağmen somut adımlar atmadığını ve rezillikleri teşvik ettiğine işaret etti. Madrid’deki 4’lü zirveyi dile getiren Erbakan, o günlerde, İsveç ve Finlandiya’nın belirttiği taahhütleri yerine getirmezse eğer ‘ne olacak’ sorusunu sorduklarını hatırlattı.
    İsveç’in taahhütleri yerine getirmediğini söyleyen Erbakan, İslam’a saldırılarda İsveç yönetiminin terör örgütlerinin gösterilerinde hamilik yaptığına dikkati çekti. İsveç’in NATO üyeliği karşılığında Türkiye’ye verdiği AB üyelik süreceğine destek verecekleri hususu hakkında konuşan Erbakan, vize zorluklarının esnetileceğine dair vaatlerin bir anlam ifade etmediğini kaydetti.

    “Suudi Arabistan ve İran arasındaki normalleşmeyi olumlu buluyoruz”

    Erbakan, körfez ülkelerine yapılan ziyaretleri ve anlaşmaları değerli bulduklarını söyledi. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerin düzeltilmesini değerli bulduklarına işaret eden Erbakan, “Mısır yönetimi ile kurulacak ilişkilerde ülkedeki milyonlarca Müslüman’ın uğradığı baskı ve zulümlere son verilmesi çağrısının güçlü bir şekilde dile getirilmesini bekliyoruz. Bu arada, Suudi Arabistan ve İran arasındaki normalleşme ve resmi ilişkilerin yeniden başlatılması sürecini son derece olumlu gelişmeler olarak değerlendiriyoruz. Türkiye’nin İslam Alemi’nin birlik ve beraberliğine öncülük etmesi, D-8’i canlandıracak adımları atması ve D-60’ın hayata geçirilmesi için çaba göstermesi gerektiğini ifade ediyoruz” açıklamalarında bulundu.
    Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan Yeniden Refah Partisi’ne katılan Türkiye Değişim Partisi (TDP), Adalet Partisi (AP), Büyük Birlik Partisi (BBP) ve İyi Parti’den istifa eden il ve ilçe başkanlarına rozet taktı.

  • “Nice savunma ürününe imza attık”

    “Nice savunma ürününe imza attık”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi’nde Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı Kapanış Töreni’nde konuştu.

    Fuara ilginin yoğun olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 senedir nice savunma sanayiisine imza attıklarını dile getirdi.

    Savunma sanayiinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar durmadan çalışacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ciro rakamımız 12 milyar doları aştı. AR-GE harcamamız 49 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. İhracatımız geçen sene 4,5 milyar dolarla rekor kırdı. Yetmez, daha da artacak. Sene sonunda 6 milyar dolarlık ihracat hedefliyoruz.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

    Salı günü başlayan ve 4 gün süren fuarımıza ilgi oldukça yüksek. İDEF’23 sektöre damgasını vurmayı başardı. Küresel bir markaya dönüşmüştür. Katılımcı ve firma sayısının yanı sıra ürünleirmizin genişleyen yelpazesi de teyit ediyor.

    189 heyeti temsilen 741 heyet üyesi iştirak etti. Yüzde 15’i yabancı olmak üzere yüz binden fazla ziyaretçiyi ağırlayan İDEF sektöre yine damga vurdu. İDEF, sektörün kalbinin attığı küresel bir markaya dönüşmüştür.

    “İDEF’İ SIÇRAMA TAHTASI HALİNE GETİRECEĞİZ”

    5 bin iş görüşmesi gerçekleştirildi. 120 tanıtım programı ve sözleşme imza töreni düzenlendi. Pek çok temasa görüşmeye fuarımız vesile oldu.

    Tüm firmalarımızın adeta bir akıncı ruhuyla işine ve projesine dört elle sarılmasını bekliyorum. Hedeflerimize odaklanarak bir sonraki İDEF’i yeni bir sıçrama tahtası haline getireceğiz.

    “NİCE SAVUNMA ÜRÜNÜNE İMZA ATTIK”

    21 sene önce hayali dahi kurulamayan nice başarıya, zafere, fuarda bugün tanıtılan ürüne imza attık. Savunma sanayisinde yüzde 80 oranında bir ülke devraldık. Askerinin polisinin kullandığı silahları dahi ithal eden bir Türkiye vardı. Gün oldu, terörle mücadele için istediğimiz bir İHA’yı bile vermediler. Tabancayı bile bize vermediler. Bize tabanca vermeyenlere biz şimdi kendi Canik tabancalarımızı veriyoruz. Savunma sanayinde attığımız kararlı ve cesur adımlarla bize ve ülkemize yakışmayan bu tabloyu tersine çevirdik. Dışa bağımlılığımızı yüzde 20’lere kadar düşürdük.

    İHA ve SİHA teknolojisinde geldiğimiz konum zaten biliniyor. Akıncı ve Aksungur ile bir üst lige taşıdık. Kızılelma ile bu alanda çığır açacağız. Kendi savaş gemisini yapan dünyadaki 10 ülkeden de bir tanesiyiz. Yalnızca gemileri yapmakla kalmıyoruz, içerisindeki silah sisteminden radar sistemlerine kadar birçok geliştirmeyi de kendimiz yapıyoruz. Milli Teknoloji hamlesiyle savunma sanayisine yatırım yapmayı cazip hale getirdik. 2002 yılında sadece 57 firmamız savunma sanayinde faaliyet gösterirken bugün bu sayı 2 bin 500 oldu.

    6 MİLYON DOLARLIK İHRACAT HEDEFİ

    Ciro rakamımız 12 milyar doları aştı. AR-GE harcamamız 49 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. İhracatımız geçen sene 4,5 milyar dolarla rekor kırdı. Yetmez, daha da artacak. Sene sonunda 6 milyar dolarlık ihracat hedefliyoruz.

    Savunma sanayiinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar durmadan çalışmayı sürdüreceğiz. 3 ay önce hangardan çıkarttığımız Kaan’ı yıl sonunda havada da göreceğiz.

    Hedefimizi savunma sanayiimizin ekosisteminin geliştirilmesi olarak belirledik.

  • “Değişimler zorlu olur bazen”

    “Değişimler zorlu olur bazen”

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Vakfı aracılığıyla bu yıl 4’üncüsünü düzenlediği kurban bağışından elde edilen konservelerin 90 bin aileye ulaştırılmak üzere Bakırköy’den dağıtıma çıkarılması programının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    “SİYASAL ANLAMDA ÇOK GÜÇLÜ VE FARKLI ADIMLARA İHTİYACI VAR”

    CHP’de başlattığı değişim çağrısının ardından “İktidar İçin Değişim” internet sitesine gelen görüşleri değerlendiren İmamoğlu, “Devam ediyoruz. Çalışıyoruz. Yani büyük bir ekibimiz var. Çok özel, yeni, hem akademik dünyadan hem siyasete meraklı dünyadan konuşuyoruz. Ülkemizin geleceğini, partimizin geleceğini konuşuyoruz. Hep iyi şeyler konuşuyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı var. Bugün bahsettiğim ekonomik koşullar, ortamlar; çok akılcı politikaları ülkemizin ihtiyacı var. Siyasal anlamda çok güçlü ve farklı adımlara ihtiyacı var. Yoksa biz gençlerle siyaset konuşamayacak duruma geleceğiz” dedi.

    “ÖYLE ARKAYA YASLANALIM, UZAKTAN İZLEYELİM MODUNDA, FORMUNDA BİR İNSAN OLAMAM”

    Toplumun lider değişmesi mesajına ilişkin de İmamoğlu, şöyle konuştu:

    “Bunları izliyoruz. Takip ediyoruz tabii. Yani her sesi dinlemekle yükümlüyüz. Ben 16 milyonluk kentin bir belediye başkanıyım. Aynı zamanda Türkiye siyaseti yönünde büyük bir mücadele vermiş birisiyim. Bu mücadelenin en öncüsü olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir ferdiyim. Dolayısıyla bütün bu eksende öyle arkaya yaslanalım, uzaktan izleyelim modunda, formunda bir insan olamam. Süreci en üst seviyede ilgiyle, alakayla hani neredeyse saniye saniye takip edip, analiz edip çalışan, gerektiğinde de sesini çıkaracak olan, parti içi meseleleri partide, kamuya dönük olması gereken süreçleri de kamuya açık bir şekilde paylaşmaktan asla geri durmam.”

    “PARTİ İÇİ MESELELERİ KONUŞMAYA DAHA VAR”

    İmamoğlu, bu mesajı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na iletip iletmediğiyle ilgili soruyu ise yanıtsız bıraktı. “Partide sizden başka birisi aday olursa destekler misiniz” sorusuna da İmamoğlu, “Bu parti içi meseleleri konuşmaya daha var” karşılığını verdi.

    “UKOME, HÜKÜMETİN İSTANBUL’U ZAPT ETME, KONTROL ETME MAĞDUR ETME MERKEZİ”

    İBB Ulaştırma Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) dünkü toplantısında toplu ulaşıma zam konusunda anlaşma sağlanamamasına ilişkin de İmamoğlu, şunları söyledi:

    “UKOME uzun süredir İstanbul Ulaşım Koordinasyon Merkezi değil. UKOME, göreve geldiğimiz an itibarıyla hükümetin İstanbul’u zapt etme, kontrol etme, mağdur etme merkezi. Ankara, Konya, ne bileyim Trabzon, Bursa, yani Türkiye’de Allah aşkına şu gördüğünüz otobüs mazotla çalışıyor veya işte gördüğünüz metro elektrikle çalışıyor. Artı biz enflasyon ortamında çalıştırdığımız insanlara zam vermek zorundayız, veriyoruz. Onların aldığı zamları yansıtmak durumundayız. Yani biz gökten zembille onlara yakıt sağlayamıyoruz. O bakımdan bugünün ekonomik koşullarının getirdiği oranların çok altında kalmamıza rağmen bizi daha da aşağıya çekmek, yani neredeyse hizmet veremez hâle gelecek duruma getirme konusunda çaba gösteren bir kurul. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi artık 14-15 milyar liraya varan yıllık ulaşım sübvansiyonuna erişti. Bu zammı yapmak zorundayız, çünkü kendilerinin seçimden bu yana akaryakıta ne kadar zam yaptığını sizler biliyorsunuz. Böylesi bir ortamda biz mecburuz zam yapmaya. Ticari bir alan değil ki bu. Sübvansiyonu biraz aşağı çekmek zorundayız, çünkü bütçemiz buna yetmez. Bu toplu ulaşımın hepsi için öyle.

    “5-6 TANE USULSÜZ ÜYE AKTARARAK UKOME ÜZERİNDEN KARARLARI ENGELLEYEN SÜREÇLERİ YAŞIYORUZ”

    Bakın taksici, yüzde 100’e yakın fark istiyor. Yani böyle bir ortamdayız. Dolayısıyla kimse keyfinden zam yapmıyor. Zam yapılmasının sebebi, bu ülkeyi çok kötü bir ekonomi yönetimiyle 6-7 yıldır en az yöneten hükümetin sorumluluğundadır. Bugün tedbir almak zorunda kaldılar, kalıyorlar. Vergi yükleri, diğer hususlardaki değişik ekonomi politikaları, doğru atılan adımlar da var. Liyakatli insanlar ekonomide olsun istiyoruz, görüyoruz da o tür adımları. Onlar daha da önemli ekonomik tedbirleri almak zorunda. Yani tabiri caizse kemer sıkmak zorunda, vergileri artırmak zorunda kalacaklar. Bütün bunlar ister istemez bizim de bir kamu kurumu olarak, İstanbul’da hizmet eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak ulaşımdan diğer hususlara kadar yansıtılmak zorunda. O bakımdan burada UKOME kıskacı altında İstanbul’un nitelikli ulaşım hizmeti engellenmek, hatta ‘Yapılmasın, buradan siyasi rant elde edelim’ anlayışı vardır. Oraya 5-6 tane usulsüz üye aktararak UKOME üzerinden kararları engelleyen süreçleri yaşıyoruz. Düşürün ya. Yani İstanbul’da taksi ihtiyacı vardır, yoktur. Gidin şurada bin tane, milyon tane vatandaşımıza soralım. Yüzde 99,9’u ‘Vardır’ diyecek ama UKOME’dekiler ‘Yoktur’ diyor.”

    “DEĞİŞİMLER ZORLU OLUR BAZEN”

    Ekrem İmamoğlu, 8 artı 1 taksilerin 4 artı 1’e geçmesi talebine ilişkin de “Geçişler, değişimler zorlu olur bazen ama 8 artı 1’i severler” dedi.