Kategori: Koronavirüs

  • Korona aşısının ilk fotoğrafı yayımlandı

    Korona aşısının ilk fotoğrafı yayımlandı

    Dünya genelinde etkili olan koronavirüs (Covid-19) pandemisi nedeniyle Covid-19 kaynaklı ölü sayısı ise 480 bine yaklaşırken, salgının ortaya çıktığı Çin’den 2’inci aşamaya geçildiği aşının ilk fotoğrafı servis edildi.

    Çin Tıbbi Bilimler Akademisi (IMBCAMS) Tıbbi Biyoloji Enstitüsü koronavirüse (Covid-19) geliştirdikleri aşının insan deneylerinde ikinci aşamaya geçildiğini duyurmasının ardından aşılara ait fotoğrafları da basına servis etti. Dünya Sağlık Örgütü’nün(DSÖ) duyurduğuna göre küresel çapta 135 aşı geliştiriliyor. Söz konusu aşılardan 6’sı Çin’de olmak üzere 8’i insanlar üzerinde deneniyor.

    DENEMELER 3 AŞAMADA YAPILIYOR

    Üç aşamada yapılan klinik denemelerde, ilk aşamada, az sayıdaki gönüllü sağlıklı denek üzerinde aşının güvenli olup olmadığı ve olası yan etkileri araştırılıyor. İkinci aşamada güvenilirliği doğrulanan aşının etkinliği 100’den fazla denek üzerinde test ediliyor.

  • Dr.Çevli’nin son bakışını eşi anlattı: Bu virüsün şakası yok

    Dr.Çevli’nin son bakışını eşi anlattı: Bu virüsün şakası yok

    KOVİD-19 nedeniyle geçtiğimiz Mayıs ayında henüz 58 yaşında hayatını kaybeden Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Salih Cenap Çevli’nin ardında, ölümünden yarım saat önce eşiyle yaptığı görüntülü görüşme sırasında çekilen son fotoğrafı ve mutlu anlarına dair görüntüleri kaldı.

    Son bakışın ardındaki hikayeyi ilk kez DHA’ya anlatan Pınar Çevli, “Yoğun bakımda yaşam mücadelesi verirken bile herkesi uyardı. ‘Bu virüse kendinizi öldürtmeyin, maskenizi takın, evde kalın’ diye haykırdı. Maskesi çenesi altında gezenlere müthiş öfkeleniyorum. Bu işin şakası yok, sevdiğiniz birini nefes almak için çırpınırken görmek çok çok acı” dedi.

    Hastaları ve sosyal medyadaki takipçileri tarafından çok sevilen doktorlardan biriydi Dr. Salih Cenap Çevli. Koronavirüs salgının Wuhan’da başladığı günden itibaren Twitter hesabı üzerinden binlerce takipçisini uyarmaya başladı; daha salgın Türkiye’ye gelmeden maske, mesafe ve hijyen gibi kişisel önlemlerin sıkılaştırılması gerektiğinden bahsetti sürekli. Salgından önce ailesiyle evde kalmaya, gerekmedikçe sosyal alanlarda bulunmamaya dikkat etti; hastanede de maskesiz, gözlüksüz, eldivensiz asla çalışmadı. 10 yıl önce büyük bir aşkla evlendiği eşi Pınar Çevli’ye; ‘Bu virüs beni bulursa indirir’ diyordu. Çünkü hem kalp damarlarında stent vardı hem de akciğerlerinde alerjik bir rahatsızlık taşıyordu. Genel cerrahi ve anatomi uzmanlığı bulunan, tıp ile elektroniği birleştirdiği icatlarıyla dikkat çeken ve 33 yıldan fazla askeri hekim olarak çalışıp helikopterde bile kurşun çıkarma ameliyatı yapan Opr. Dr. Çevli, Mayıs ayı başlarında Koronavirüs nedeniyle rahatsızlandı. Hastanedeki 20 günlük yaşam mücadelesinin neredeyse her anında insanları uyarmak için kendini çektiği videolarla çağrı yaptı. “Gereksiz yere dışarı çıkmayın, maskesiz dolaşmayın, burası sandığınız gibi değil. Bu virüse kendinizi öldürtmeyin” diye vatandaşlara adeta yalvaran talihsiz doktor, ne yazık ki 27 Mayıs’ta yaşamını yitirdi. Geriye, ölümünden yarım saat önce eşi Pınar Çevli ile yaptığı görüntülü görüşmedeki o son bakışı kaldı. Pınar Çevli, o fotoğrafın ardındaki hikayeyi anlattı.

    “BEGONVİLE ŞARKISI İLE BENİMLE VEDALAŞMIŞ ASLINDA”

    “Kovid tedavisi gördüğü sırada sürekli görüntülü görüştük. Son gün nefes darlığından konuşamıyordu artık, sadece eliyle iyiyim ve hoşçakal işaretleri yapabilmişti. Ondan bir gün önce, son konuşmamızı yapmıştık. Ardından mesajla bana bir şarkı göndermiş, ‘Begonvil’ diye. Ben de şarkıyı biliyorum, sözlerini de biliyorum. Çok anlamsız geldi o an. Çünkü ‘Benim yerime de sev, bekletme hayatı’ diye sözleri var. Aradım hemen, ‘Bu şarkıyı beraber söyleyeceğiz. Sen çalacaksın, ben söyleyeceğim’ dedim. Nereden bilebilirdim ben o şarkıyı her gün dinleyip ağlayacağımı? Sanki hissetmiş gibi, vedalaşmış bir gün öncesinden.”

    “ÇOCUKLARINA SARILAMADAN GİTTİ, ÖYLE LANET BİR HASTALIK”

    Eşinin askeri doktor olarak yıllarca hizmet verdiğini anlatan Pınar Çevli, onu anlatırken zaman zaman gözleri dolsa da güçlü durmaya söz verdiğini, onun emaneti çocukları için bunu yapacağını söyleyerek, şöyle devam etti:

    “Kuleli Askeri Lisesi çıkışlıydı. 33 yıl 7 ay devlette çalıştı. 2009 yılında kıdemli Tabip Albay olarak emekli oldu. Sonrasında da özel hastanelerde çalışmaya başladı. Hastalık Wuhan’da ilk çıktığında eve stok yaptırdı. Aç kalacağız, market bulamayacağız falan diye değil. Salgın Türkiye’ye ulaştığında dışarı çıkma, alışverişe gitme sayımız düşsün diye. O kadar öngörülüydü. Daha o dönem maske kullanmaya başladı. İşe gidip gelirken aracında bile maske kullanırdı. Hep derdi ki, ‘Bu bana gelirse, beni götürür.’ Çünkü kronik rahatsızlıkları vardı. Kalbinde stent, akciğerlerinde alerjik hastalığı vardı. Kızımız Sude (16) engelli olduğu için salgın daha ülkemize gelmeden onu Bursa’ya annemin yanına yolladık. İnsanlar normal hayatına devam ederken biz evimizde kalmaya başlamıştık bile. İşten gelince yemeğini ayrı yerde yer, Sude’nin odasında kalırdı bizi korumak için. Oğlumuz Arda (14) ve Yiğit (7) ile çok fazla bir araya gelmemeye özen gösterirdi. 3 ay biz eşimle aynı masada yemek yiyemedik, sohbet edemedik. Çocuklarına sarılamadan gitti. Bu ne kadar acı bir şey ancak yaşayan biliyor.”

    “GÖRÜNTÜLÜ GÖRÜŞTÜK, 20 DAKİKA SONRA ÖLÜM HABERİ GELDİ”

    Eşinin Mayıs ayı başlarında bir gün uzun bir ameliyat dönüşü çok yorgun ve bitkin bir şekilde eve geldiğini anlatan Çevli, hastaneye yatma sürecini şöyle özetledi:

    “Ertesi gün titremeler, ağrılar başladı. Çalıştığı hastanede yapılan testin pozitif olduğu anlaşılınca tedavi için başka bir özel pandemi hastanesine yatırıldı. Bize de test yapıldı hemen. Çocuklarda bir şey yoktu ama ben pozitiftim. Şanslıydım, ben de pozitif olduğum için serviste tedavi gördüğü zamanlarında yanında kalabildim. 3 gün ona ben bakabildim. Gittikçe durumu kötüleşiyordu. Nefes almakta zorlanmaya başladı. Yoğun bakıma almaları gerektiğini söylediler. Yoğun bakıma girerken sarılabildim en son. İkimiz de ağladık. Ama hiç umudumuzu yitirmemiştik. Yoğun bakımda satürasyonunu falan kendisi takip ediyor, sürekli videolar çekip herkesi uyarıyordu. Her gün görüntülü görüşme yapıyorduk. Çıkacağı günler için planlarımı anlatıyordum ona sürekli. Son zamanlarına doğru konuşmakta dahi zorlanıyordu. Akciğerleri çok kötü durumdaydı. Yoğun bakıma yatışından 18 gün sonra falan bir sabah beni aradı. Konuşamayacak kadar kötüydü. Eliyle iyiyim işareti yaptı. Sonra el salladı ve ardından da ‘Seni seviyorum’ diye mesaj attı. ‘Ben de seni seviyorum’ yazdım. 20 dakika sonra telefonum çaldı. ‘Pınar Hanım hemen hastaneye gelebilir misiniz, kalbi durdu, döndürmeye çalışıyoruz’ dediler. O anda dedim, her şey bitti!”

    “HER GÜN İZLEDİĞİNİZ SAYILARDAN BİRİ SİZ OLUYORSUNUZ”

    “Hastalığın ilk belirtileri, durumunun ağırlaşması, yoğun bakıma girmesi ve vefat etmesi 20 gün içerisinde oldu” diyen Pınar Çevli, szölerini şöyle noktaladı: “Yarım saat önce konuştuğunuz bir kişi, size el sallıyor, ‘Seni seviyorum’ diyor; yarım saat sonra ölüm haberini alıyorsunuz.  Bu böyle bir şey işte. O günlerde diyordum ki, kötü olsa da hiç ayağa kalkamazsa da yeter ki yaşasın. 3 ay boyunca kızına sarılamadı, büyük oğlumuzu göremedi. Küçük oğlumuzla bir araya gelip vakit geçiremedi. Ben eşime sarılamadım. En son yoğun bakıma götürürlerken sarılabilmiştim. Sevdiğiniz bir insanın son anında yanında olamayabilirsiniz, günlerce göremeyebilirsiniz, dokunamayabilirsiniz. Bu, eşiniz, anneniz belki evladınız bile olabilir. Bunun şakası yok. Ekranlardan günlük izlediğiniz o sayılardan bir tanesi bir gün siz oluyorsunuz. Sessiz taşıyıcı o kadar çok ki! Hep ‘Gelmeyin hastanelere, bir baş ağrısıyla, bir kırgınlıkla gelmeyin. Şüpheli durumunuzda belirlenmiş pandemi hastanelerine başvurun. Oralarda tedbirler daha yüksek. Hem kendiniz hem sağlık çalışanlarını koruyun. Gereksiz yere dışarı çıkmayın, AVM’lere gitmeyin, kendinizi andırmayın. Kendinizi bu virüse öldürtmeyin, tedbirinizi elden bırakmayın’ derdi.”

  • Koronavirüste hayat kurtaran en etkili ilaç bulundu!

    Koronavirüste hayat kurtaran en etkili ilaç bulundu!

    BBC, koronavirüs salgınında hastaların hayatını kurtaran ilacın bulunduğunu duyurdu.

    BBC, Oxford Üniversitesi’nden bir ekip tarafından 2 bin hastada kullanılan Dexamethasone adlı ilacın, koronavirüste hayat kurtaran en etkili ilaç olduğunu duyurdu.

    Hayli ucuz olan Dexamethasone adlı ilacın, koronavirüsü ağır şekilde geçiren hastaların tedavisinde düşük dozlu kullanıldığı belirtiliyor.

    İlaç, solunum cihazına bağlı olan hastaların ölüm oranını üçte bir oranında azalttı. Oksijen verilmesi halinde ise, bu oran beşte bire çıktı.

    BBC’ye konuşan uzmanlar, ilacın koronavirüse karşı verilen savaşta çığır açıcı olduğunu belirtiyor.

    İlaç Oxford Üniversitesi’nden bir ekip tarafından hastanede tedavi gören 2 bin hastada denendi.

    Sonuçlar ilaç verilmeyen 4 bin hastayla karşılaştırıldı. Solunum cihazına bağlı hastalarda ölüm riski yüzde 40’tan yüzde 28’e düştü. Oksijene ihtiyaç duyan hastalarda ise bu oran yüzde 25’ten yüzde 20’ye indi.

  • İlk önce kendi üstünde deneyecek! Aşı için tarih verdi

    İlk önce kendi üstünde deneyecek! Aşı için tarih verdi

    Ekibi ile birlikte yeni tip Koronavirüs’e (Covid-19) karşı önleyici tedavi bulma çalışmaları yürüten Prof. Ercüment Ovalı, aşı için 1 Şubat tarihini verdi. Ovalı, aşıyı ilk kendi üzerinde deneyeceğini de belirtti.

    Prof. Ovalı, Habertürk’ten Kübra Par’a aşı hakkında açıklamalarda bulundu. Ovalı, Par’ın “Şu an aşı üzerinde çalışan 8 grup içinde sizden başka geleneksel aşı üzerinde çalışan var mı?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

    “2 grup daha var. Onlar da çok iyiler. Emeklerine saygı duyuyorum. Örneğin Konya Selçuk Üniversitesi’nden bir grup var, çok iyi niyetle çalışıyorlar. Özel bir firmayla işbirliği içinde müthiş işler yapıyorlar. Aşı ile ilgili TÜBİTAK’ın düzenlediği son toplantıda onlara “Size yardım edelim” dedim. Biz ekonomik olarak güçlü bir grubuz. Böyle bir avantajımız var.

    KONYA’DAKİ GRUP DA KENDİ ÜZERİNDE DENEYECEK

    Hatta aramızda şöyle bir konuşma geçti. Aşı bulunduğunda ilk kendi üzerimizde deneyeceğiz. Bütün gruplar bunu söylüyor. İşte bu kadar iyi niyetle ve fedakârca çalışan bir bilim dünyası var Türkiye’de. Ben de aşıyı ilk kendi üzerimde deneyeceğim çünkü zaman kazanmaya çalışıyoruz.”

    “Biz kapitalist değiliz. Eğer aşıma güveniyorsam deneklere vermeden önce kendime yapmam lazım” diyen Ovalı, 1 Şubat tarihini işaret ederek şunları söyledi:

    “Görünen o ki yurt dışındaki gruplar aşıyı Ekim-Kasım gibi getirecekler. Biz onlardan 3 ay sonra çıkarabileceğiz.”

    ERCÜMENT OVALI KİMDİR?

    Ovalı, 1961 yılında Kırklareli Babaeskide dünyaya geldi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesindeki eğitimini 1985 yılında, 19 Mayıs Üniversitesinde İç Hastalıkları ihtisasını 1991’de, Hematoloji üst ihtisasını 1997’de Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamladı. Öğretim üyeliğine ise 1992 yılında KTÜ iç hastalıklarında başlayan Ovalı, 1994’de doçent 1999’da Profesör unvanını aldı.

    Karadeniz Teknik Üniversitesi Hematoloji bilim dalında öğretim üyeliği görevini yürütürken Ercüment Ovalı, 1 Aralık 2010’dan sonra Acıbadem Labcell hücre laboratuvarı ve Kordon Kanı Bankası Mesul Müdürü görevine getirildi. 370’den fazla yayına sahip olan bilim insanı, son 18 yıldır hücresel tedavi ürünlerinin geliştirilmesi ve klinik uygulamasıyla ilgili çalışmalar yürütüyor.

  • “Türkiye’de 5 eczacı Covid-19’dan öldü”

    “Türkiye’de 5 eczacı Covid-19’dan öldü”

    Koronavirüs etkisiyle ayakta hasta sayısının azalmasına bağlı ilaç sektöründeki daralma hakkında konuşan İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, “İstanbul’da 30 eczacı ve 40 çalışanın Covid-19 testi pozitif çıktı. Türkiye’de 5 eczacı Covid-19’dan öldü” dedi.

    Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip Koronavirüs salgını her sektörde olduğu gibi ilaç sektörünü de etkiledi. Birçok hastane pandemi hastanesi olarak ilan edilince ayakta hasta sayısında ciddi azalma yaşandı. Ayakta hasta sayısının azalması ile ilaç sektöründe de daralama yaşandı. Azalan ilaç piyasasına yönelik konuşan İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, ilaç sektöründe yüzde 30 daralma olduğunu söyledi.

    “Eczane cirolarında yaklaşık yüzde 30 küçülme söz konusu”

    Sarıalioğlu, “Mart ayı başından itibaren koronavirüs ile mücadele ediyoruz. Özellikle hastanelerin büyük bir kısmının pandemi hastanesine dönüştürülmesinden dolayı poliklinik hizmetleri yapılamaz hale geldi. Aile Sağlık Merkezleri’nde de poliklinik hizmetleri azaldı. Buna bağlı olarak eczanelerimizde ekonomik kayıplar söz konusu oldu. Bugün bizdeki verilere göre Mart ayından Nisan’a geçişte yüzde 15’lik bir düşüş, Nisan’dan Mayıs’a geçişte ikinci bir yüzde 15’lik küçülme söz konusu oldu. Yani eczane cirolarımızda yaklaşık yüzde 30 gibi bir küçülme söz konusu oldu” açıklamasını yaptı.

    “Eczacıların neredeyse kar etmeden satış yaptığı ilaçlar oluyor”

    Eczanelerin giderlerinin aynı seviyede devam ettiğini açıklayan Sarıalioğlu, “Standart ödemelerimizle ilgili bildiğim kadarıyla öteleme yapıldı. Ama iptal edilen ya da ödenmemesi gereken hiçbir ödememiz olmadı. Ödemelerimizin hepsi aynı şekilde devam ediyor. Sağlık Bakanlığı’ndan ilaç fiyat kararnamesinde güncelleme talebimiz var. Bunu bizim kararnamede 4’ncü 5’nci kademe dediğimiz ilaçlar eczacıların neredeyse kar etmeden satış yaptığı ilaçlar oluyor. Bunlarla ilgili karlılıklarının düzeltilmesi eczacılar için şuan en ivedi sorundur. Hiç para kazanmadan bu ilaçları alıp satıyoruz” dedi.

    “Türkiye’de 5 meslektaşımız bu süreçte hayatını kaybetti”

    İstanbul’da son 10 yılda bine yakın eczanenin açıldığı 200’e yakın eczanenin kapandığı bilgisini veren Sarıalioğlu, “Bize müracaat eden 30 civarı meslektaşımız ve 40’a yakın çalışanımızda Covid-19 tanısı pozitif çıktı. Maalesef Türkiye’de 5 meslektaşımız bu süreçte hayatını kaybetti. Bir de eczane çalışanımız kaybettik. İlk olarak Beyoğlu’nda bir eczanede hem eczacımızda hem de çalışanında pozitif çıktı. İkisi de vefat ettiler. Şuan o eczane kapalı durumda. Varisleri henüz bir karar vermedi. Bir eczacıya korona virüs pozitif teşhisi konulduğunda 15 gün eczanesini kapatması gerekiyor. Bu anlamda İstanbul’da 10’a yakın eczanemizde 15 gün faaliyetlerine ara verme işlemi uygulandı. Şimdi hepsi açık durumda. Son 10 yılda İstanbul’da yaklaşık bin civarı eczane açıldı. Kapanan eczane sayımızda 200 civarındadır” ifadelerini kullandı.

    “Eczanelerdeki yoğunlukta yarı yarıya azalma var”

    İlk zamanlar insanların daha yoğun geldiğini şuan bilinçlendikçe yoğunluğun azaldığını söyleyen Eczacı Esra Erzan, “Virüs ilk nüksettiği zamanlarda çok fazla bir yoğunluk vardı. Hastalarımız bilgi sahibi olmadığı için kalabalık bir şekilde geliyorlardı. Şuan neredeyse yarı yarıya eczanelerimizde azalma var. Hem daha bilinçliler hem daha ihtiyaçları doğrultusunda bir şeyleri almaya geliyorlar. İlk baştaki gibi bilinçsiz değiller. Eczanelere zaten şeritler çekti daha az sayıda sosyal mesafeyi koruyarak giriyorlar” dedi.

    “Hastanın ilk ulaştığı nokta biziz”

    Eczacılarda bulaş riskinin yüksek olduğunu söyleyen İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreteri Eczacı Pınar Özcan, “Eczacılar olarak bizim hem maddi anlamda hem de manevi anlamda çok büyük sıkıntılarımız oldu. Hastanın ilk ulaştığı nokta biziz. Vatandaşlarımız rahatsızlık hissettiği andan bize başvuru yaparak bizlerin yönlendirmesini bekliyor. Bu anlamda bulaş riskimiz çok fazla oldu. Ayakta tedavi edilen hastaların dönüşte de tedavilerini devam ettiği noktalarız. Artık kendimizi korumaktan ziyade ailelerimiz ve yakınlarımızı korumak bizim için ciddi bir stres kaynağı oldu. Eczanelerin maddi geliri açısından yaklaşık yüzde 30 civarında bir düşüş söz konusu oldu” ifadelerini kullandı.

  • DSÖ, sıtma ilacının klinik çalışmalarını askıya aldı

    DSÖ, sıtma ilacının klinik çalışmalarını askıya aldı

    Türkiye’de koronavirüs tedavisinde kullanılan sıtma ilacına ilişkin çalışmalar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından durduruldu. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, sıtma ilacının etken maddesi hidroksiklorokinle Covid-19 hastaları üzerinde yapılan klinik deneylerin şimdilik durdurulduğunu duyurdu.

    Ghebreyesus, öncelikle sıtma ilacının etken maddeleri hidroksiklorokin ve klorokinle ilgili daha fazla verinin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ghebreyesus, bu kararın hidroksiklorokinin ölüm riskini artırdığını gösteren araştırmanın ardından alındığını da sözlerine ekledi.

    BİLİM KURULU AÇIKLAMA YAPMALI

    Konuya ilişkin BirGün’e konuşan İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu Bilim Kurulu’nun bu konuda açıklama yapması gerektiğini ifade etti. Küçükosmanoğlu şunları söyledi: “Bu ilacın kullanımı tedavide en başta şüpheliydi. Buna rağmen ilk andan itibaren test sonucu pozitif çıkanlara verildi ve verilmeye de devam ediliyor. Buna rağmen ilacın tedavide etkili olduğuna dair bir çalışma yok. Kalple ilgili yan etkileri olduğunu biliyoruz. Ancak bu ilacı kullanan hastaların iyi olduğuna dair veri elimizde yok. Yoğun bakımda etkili olduğunu söyleyemeyiz. Hastaları iyileştirdiğine dair elimizde tıbbi bir kanıt da yok.”

    Buna rağmen ilacın kullanımına yanlış demenin doğru olmadığını ifade eden Küçükosmanoğlu “DSÖ’nün açıklaması da yeterince açıklayıcı değil. İlaca ilişkin yapılan çalışmada da eksikler var. Tabii bu konuda karar verici heyet Türkiye’de Bilim Kurulu. Bilim Kurulu bu konuda açıklama yapmalı.”

  • Bilim kurulu üyesi açıkladı… İkinci dalga kapıda!

    Bilim kurulu üyesi açıkladı… İkinci dalga kapıda!

    Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, son haftalarda sıkça tartışılmaya başlanan ‘İkinci dalga gelecek mi?’ sorusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Haber Global kanalına konuşan Azap, yaz aylarında ikinci dalganın beklenmediğini ancak sonbahar ve kışta bunun gerçekleşebileceğini söyledi. Azap şöyle konuştu:

    “Yaz aylarında beklemiyoruz ama sonbahar, kışta 2020 yılının sonlarına doğru bir ikinci dalga olma olasılığı var gerçekten. Bunun sebebi de havaların soğumasıyla birlikte bu solunum virüsleri tıpkı grip, nezle yapan virüsler gibi, kapalı ortamları severler, iyi havalandırılamayan ortamları severler. Soğuk havayı severler ve ultraviyole ışınlarından da hiç hoşlanmazlar. Dolayısıyla havaların soğumasıyla tam da onların seveceği daha kolay bulaşabileceği insanlar arasında daha kolay dolaşabilecekleri bir ortam oluşmuş oluyor.”

    ‘VİRÜS DE GRİP GİBİ’

    Koronavirüsün grip ile benzer özellikler taşıdığını ifade eden Azap, Koronavirüsün de gribin etkili olduğu aylarda etkili olabileceğinin altını çizerek, “Grip nasıl ki kasım, aralık aylarında artış gösterir, ocak şubat gibi çok grip vakası görürüz, sonra havaların ısınmasıyla birlikte grip vakaları azalır, yazın tek tük grip vakasıyla karşılaşırız, bu virüs de aynen onun gibi. Zaten çok benziyor pek çok özelliği grip virüsünü andırıyor. Bu nedenle bu virüste de biz, sonbahar kış aylarında bir ikinci artış bekliyoruz. Ama yaz aylarında ciddi bir artış olması, ikinci dalga olmasını beklemiyoruz.”

  • Koronavirüs: Tedavinin ipucu T hücrelerinde mi?

    Koronavirüs: Tedavinin ipucu T hücrelerinde mi?

    İngiliz bilim insanları, Covid-19’u ağır geçiren hastalarda yeni bir tedavi yönteminin klinik deneylerine başlıyor.

    Durumu ağır olan 60 Covid-19 hastasından alından kan örneklerinde, bağışıklık hücresi olarak bilinen T hücresi sayısının dramatik seviyelere indiği tespit edildi. Bilim insanları, virüsün etkisiyle azaldığı düşünülen T hücre sayısını artırmak için interleukin 7 adlı ilacı klinik deneylerde kullanmayı değerlendiriyor.

    Bu deneyler, Londra’daki King’s College, Francis Enstitüsü, St. Thomas Hastanesi ve Crick Enstitüsü’nden bilim insanlarının ortak çalışmasıyla gerçekleştirilecek.

    Crick Enstitüsü’nden Prof. Adrian Hayday, bağışıklık hücrelerinde ortaya çıkan bu durumun ‘büyük bir sürpriz’ olduğunu vurgularken ,”Bu hücreler bizi korumaya çalışıyorlar ama virüs bir şekilde bu hücrelerin altındaki halıyı çekiyor ve sayıları önemli ölçüde azalıyor” dedi.

    Yetişkin bir insanın kanında bir mikrolitrede 2 bin ile 4 bin arası T lenfosit hücresi bulunuyor.

    Test yapılan Covid-19 hastalarında ise bu sayının, 200 ile 1200 seviyelerine düştüğü görüldü.

    Araştırmacılar bulguların, parmak ucundan alınan kan örneğiyle yapılacak testlerle T hücre sayısının ölçülebileceğini ve bu sayede hastalığın seyrinin öngörülebileceğini düşünüyor.

    Bu testlerle, bağışıklık hücresindeki azalmayı durduracak hatta tersine çevirebilecek tedavilerin de devreye sokulabileceği belirtiliyor.

    St Thomas Hastanesi’nden yoğun bakım danışmanı Manu Shankar-Hari’nin verdiği bilgiye göre, yoğun bakıma alınan hastaların yüzde 70’inin kanında mikrolitreye düşen T hücresi sayısı 400-800 arasında değişiyor. Hastalar iyileşmeye başladığında T hücresi sayısı da artma eğilimine geçiyor.

    İlk olarak küçük bir sepsis hasta grubunda denenen Interleukin 7’nin, kandaki belirli hücreleri artırdığı gözlendi.

    Covid-19 hastalarına uygulanacak ilk klinik denemede, ilaç üç günden uzun bir süre yoğun bakımda yatan ve lenfosit değerleri düşük olan hastalara verilecek.

    ‘BU VİRÜS GÖRÜLMEMİŞ BİR ŞEY YAPIYOR’

    Shankar-Hari, lenfositleri artırarak viral enfeksiyonu temizlemeyi umduklarını söylerken, “Yoğun bakım uzmanı olarak, destek tedavisi alanlardan tutun da durumu aşırı derecede kötü olanlara kadar birçok hastayla ilgilendim. Bu hastalığın doğrudan bir tedavisi yok. Bu yüzden, klinik deney bağlamında ilerleme kaydedilecek bu tür tedaviler İngiltere’deki yoğun bakım doktorları için oldukça ümit verici” dedi.

    Prof. Hayday ise araştırmanın, virüsün bağışıklık sistemiyle etkileşimi hakkında bilim insanlarının işine yarayacak daha fazla bilgi sağlayabileceğini söyledi:

    “Virüs dünyayı tümüyle değiştirdi, farklı bir virüs. Emsalsiz. T hücre sistemini neden allak bullak ettiğini tam olarak bilmiyoruz. Bu virüs görülmemiş bir şey yapıyor”

    T HÜCRESİ NEDİR?

    Vücudun enfeksiyonlara karşı silahı bağışıklık sistemi. Bağışıklık hücreleri olarak bilinen T hücreleri ise, kimyasal dengeleri ölçümleyebilen reseptörlere sahip. Yani T hücresi, dolaşım sistemiyle adeta vücutta ‘devriye gezerek’ antikorların devreye girmesini gerektirecek bir rahatsızlık olup olmadığını kontrol ediyor. Cardiff Üniversitesi’nden araştırmacılar, T hücresinin kanserli hücrelere saldırabildiğini keşfetti.

  • Yeni koronavirüs vakalarında kuluçka süresi uzadı

    Yeni koronavirüs vakalarında kuluçka süresi uzadı

    Çin’de ortaya çıkan yeni corona virüs vakalarının farklı olduğu ve virüsün kuluçka süresinin uzadığı belirtildi.

    Çinli bir uzman, ülkenin kuzeydoğusunda bulunan eyaletlerde ortaya çıkan yeni corona virüs vakalarının farklı seyrettiğini ve virüsün kuluçka süresinin uzadığını söyledi.

    Acil tıp doktoru Qiu Haibo, corona virüsü kontrol altına aldığı belirtilen Çin’in kuzeydoğusunda yer alan Jilin ve Heilongjiang eyaletlerinde yeniden görülen virüsün, bölgedeki vakalarda farklı seyrettiğini belirtti.

    Çin devlet kanalına konuşan Haibo, hastalığın temel semptomları arasında kabul edilen yüksek ateşin nadiren görüldüğünü, aynı zamanda virüsün birden fazla organdan ziyade akciğerlere zarar verdiğini söyledi.

    “KULUÇKA SÜRESİ UZADI, TESPİT ETMEK ZORLAŞTI”

    Corona virüsün 14 ile 21 gün arasında süren kuluçka süresinin uzadığını belirten Qiu Haibo, “Jilin ve Heilongjiang eyaletlerinde virüsün kuluçka süresi Wuhan’da ortaya çıkan virüsten farklı olarak daha uzun sürüyor” dedi.

    Haibo bu nedenle enfekte kişileri virüs yayılmadan tespit etmenin zor olduğunu ifade etti.

    “MUTASYONA UĞRADIĞI KESİN DEĞİL”

    Hong Kong Üniversitesi profesörü Keiji Fukuda ise, “Teoride genetik yapıdaki bazı değişiklikler virüsün yapısında veya nasıl davrandığında değişime yol açabilir. Fakat birçok mutasyon, fark edilebilir değişimlere yol açmaz” diye konuştu.

  • Bilim Kurulu: Bayramda büyüklerinizin elini öpmeyin

    Bilim Kurulu: Bayramda büyüklerinizin elini öpmeyin

    İşte Bilim Kurulu üyelerinden bayram ikazları:

    SEVDİKLERİNİZİ GÖRÜNTÜLÜ ARAYIN

    Prof. Dr. Füsun Eyüpoğlu: “Vatandaşlarımız sosyal mesafeye dikkat etsin, apartman içi ziyaret yapmasın. Birbirlerini görüntülü arasınlar. Hiçbir şekilde ev ziyareti, ev oturmalarını önermiyoruz. Salgına karşı bugüne kadar aldığımız önlemler artık sonuç vermeye başladı. Bu 4 gün çok belirleyici olacak. Sokağa çıkma yasağı herkes için bağlayıcı bir durum, zor da bir durum. Bütün vatandaşlarımızın da emeği var. Komşu ziyareti bile bu bayramda hiç uygun değil, kesinlikle olmamalı. Bu kadar emek boşa gitmesin.”

    EVLERİNİZE ZİYARETÇİ KABUL ETMEYİN

    Prof. Dr. Levent Yamanel: “Bayramda 4 gün sokağa çıkma yasağı var. Bu kısıtlamanın sebeplerinden biri de insanların bayramı fırsat bilerek sosyal mesafe kuralını ihlal etmelerinin önüne geçmek. Bu bayramda kimseyi ziyaret etmiyoruz. Üst komşuyu bile. Ziyaretçi de kabul etmiyoruz. Yan komşumuzu bile. Bayram tebriklerini bu kez dijital ortamlardan yapacağız. Virüse karşı dijital bir bayram geçireceğiz. Geleneksel kutlamamızı erteleyeceğiz.”

    BÜYÜKLERİNİZİN ELİNİ ÖPMEYİN

    Prof. Dr. Recep Öztürk: “Geçmiş bayramlardaki gibi muhabbetin, hürmetin olduğu bayramları gelecekte tekrar yaşayabiliriz. Bunun için bu bayramda fedakârlık yapacağız. Büyüklerimizi, çınarlarımızı bugüne kadar koruduk. Bu bayram büyüklerimizin elini öpmeyelim. Özellikle gençler bu hastalığı ‘sessiz’ geçiriyor. Yani hiçbir belirtisi olmadan, hasta olduklarından haberdar olmadan bu hastalığı geçiriyorlar. Ama bulaştırıcılıkları devam ediyor. O yüzden bu defaya mahsus ziyaretlerimizi görüntülü aramayla yapalım. Kimsenin hastalığına, acısına sebep olmayalım. Daha mutlu ve huzurlu bayramları mutlaka göreceğiz.”

    BAYRAM TEBRİĞİNİ TELEFONLA YAPIN

    Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz: “Salgının hâlâ devam ettiğini unutmayalım. Bu 4 günlük karantina süreci salgını kontrol altına alabilmek için çok iyi bir fırsat. Daha önümüzde çok bayramlar var. Bu bayramda mümkün olduğunca birbirimizden uzak kalalım. Ziyaretlere gitmeyelim, ziyaret kabul etmeyelim. Kutlamalarımızı telefonla yapalım.”

    ŞEKER YERİNE MASKE VE KOLONYA HEDİYE EDİN

    Prof. Dr. Ahmet Demircan: “Bu seneyi her alanda farklı geçiyoruz. Dolayısıyla bu bayramda farklı olacak. Eskisi gibi kucaklaşmayı, el öpmeyi öbür bayramlara saklayacağız. Bu büyüklerimizi korumak için çok önemli. Görüntülü arayabiliriz, sesli arayabiliriz. Değişik yaratıcı animasyonlar oluyor, dijital üretimler oluyor. Sonraki bayramlarda telafi ederiz. Bu bayram büyüklerimizin kıymetini nasıl bilmemiz gerektiğini de hatırlatmış oldu. Bayram şekeri yerine de birbirimize maske ve kolonya hediye edelim. Bu bayramın hediyesi maske olsun. Bu maskeleri de takalım. Aksesuar değil bunlar. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmüyoruz. İlerde daha sağlıklı öpebilmek için.”

    MESAFESİZ ALIŞVERİŞ

    Ramazan Bayramı ve sokağa çıkma kısıtlamasına sayılı günler kala alışveriş yapmak isteyen vatandaşlar İstanbul’da Eminönü’ne adeta akın etti. Eminönü esnafı, fiyatları indirdiğini iddia ederken, vatandaşlar fiyatların cep yaktığını belirtti. Öte yandan alışveriş yapan vatandaşlar, sosyal mesafeye dikkat etmedi. Polis ekiplerinin defalarca uyarısına rağmen vatandaşlar adeta dip dibe alışveriş yaptı. Esnaf vatandaşları ne kadar uyarsa da sosyal mesafe unutuldu.

    CAMİLERDE BAYRAM NAMAZI KILINMAYACAK

    Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, camilerde bayram namazı kılınmayacağını, tekbir getirileceğini açıkladı. Başkanlıktan yapılan açıklamada özetle şunlar vurgulandı: “Bu yıl maalesef milletçe büyük mücadele verdiğimiz COVID-19 salgını sebebiyle camilerimizde bayram namazı kılınamayacak. Ramazan Bayramı’nın ilk gününde her ilin bayram namazı saatinde minarelerden bayram günlerinin şiârından olan tekbirler getirmek suretiyle bayram coşkusunun yaşanmasına yönelik uygulama yapılacak.”