Kategori: Sağlık

  • Türkiye’de ilk kez uygulanan cihaz İzmirde

    Türkiye’de ilk kez uygulanan cihaz İzmirde

    Türkiye’de ilk kez 14 yaşındaki bir çocuk hastanın troid ameliyatında “Yakın-Kızılötesi Floresan Cihazı” kullanıldı. Hasta, operasyonun ikinci gününde sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Graves hastalığı nedeniyle hipertiroidi gelişen ve İzmir Şehir Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Bölümü’nde takip edilen 14 yaşındaki F.H.K isimli çocuk hasta için ilaç tedavisine yanıt vermemesi ve hormon kontrolünün sağlanamaması nedeniyle cerrahi müdahale kararı alındı.

    Bu önemli ameliyat, İzmir Şehir Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanları Op. Dr. Bade Toker Kurtmen ve Op. Dr. Kamer Polatdemir tarafından başarıyla gerçekleştirildi. Ameliyat sonrası herhangi bir sinir hasarı veya paratiroid bezi kaybı oluşmayan hasta, operasyonun ikinci gününde sağlıklı bir şekilde taburcu edildi.

    İzmir Şehir Hastanesinden yapılan açıklamada, “Tiroid cerrahisinde, özellikle çocuk hastalarda, sinir hasarına bağlı ses kısıklığı ve kalıcı kalsiyum düşüklüğü gibi komplikasyonlar sıkça görülebilmektedir. Bu riskleri en aza indirmek amacıyla ameliyat sırasında nörostimülasyon cihazı rutin olarak kullanılmaktadır. Ancak, Türkiye’de bir ilk olarak, bu çocuk hastada kalıcı kalsiyum düşüklüğüne yol açan paratiroid bezi kaybını önlemek için Near-Infrared Floresan Cihazı (Yakın – Kızılötesi Floresan Cihazı) da kullanıldı. Floresan ışığı sayesinde paratiroid bezleri net bir şekilde tespit edilerek ameliyat sırasında başarıyla korundu.” denildi.

  • Yenidoğan çetesi soruşturması sonrası bir kez daha yıkıldı

    Yenidoğan çetesi soruşturması sonrası bir kez daha yıkıldı

    Kocaeli’de geçen sene özel bir hastanede dördüz doğum sonrası bebeklerinden 3’ünü kaybeden, birinin de gözlerinde görme kaybı meydana gelen Okutucu çifti, yenidoğan çetesi soruşturması sonrası bir kez daha yıkıldı. Yaşadıkları acı dolu günleri hatırlayan çift, yenidoğan çetesi ile ilgili açılan dosyaya dahil olmak için avukatları aracılığıyla dilekçe verdi.

    Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yaşayan Hamide Okutucu, 23 Mayıs 2023’te, Özel Gebze Yüzyıl Hastanesi’ne gitti. Erken doğum yapan Okutucu, dördüz bebek dünyaya getirdi. Erken doğum sebebiyle bebekler kuvöze alındı. Doğumdan 2 gün sonra aile bebeklerden birinin vefat haberini aldı. Birkaç gün sonra da ikinci ve üçüncü bebekleri de hayatını kaybetti.

    İddiaya göre, doktor tarafından aileye bebeklerde mikrop olduğu ve bunun ırsi olduğu söylendi. Aile, 4’üncü bebeği Cemre’nin kurtulması için çaresizce beklemeye başladı. Bebeğinin durumunun kötüye gittiğini ve vücudunda yanıklar olduğunu gören anne ile baba Okutucu, hastane ve doktor araştırması yaptı.

    Cemre bebek hastanede perişan oldu
    3 ay boyunca entübe edilen Cemre bebek, 112 aracılığıyla Özel Gebze Yüzyıl Hastanesi’nden Medilife Bağcılar Hastanesi’ne sevk edildi. Burada da küveze konulan bebeğin sol gözünde görme yetisi yüzde yüz kaybedildi, ayrıca verilen ilaçlar sebebiyle vücudu güçsüzleşerek yürüme ve hareket etme kabiliyeti zedelendi. Bebeklerinin vücudunda yanık izi olduğunu, kemiklerinin gözüktüğünü söyleyen aile, sorumluların cezalandırılması için geçtiğimiz sene hukuk mücadelesi başlattı.

    3 bebeklerini toprağa veren aile, SGK’dan günlük 8 bin lira alabilmek için bebekleri yoğun bakımda tutarak ölümlerine neden olan yenidoğan çetesi ile ilgili haberleri duyduktan sonra bir kez daha yıkıldı. Yaşadıkları acı dolu günleri hatırlayan çift, yenidoğan çetesi ile ilgili açılan dosyaya dahil olmak için avukatları aracılığıyla dilekçe verdi.

    Baba: “Çocuğum bir gözünü Medilife Hastanesi’nde kaybetti”
    Mağduriyetlerini geçen sene İhlas Haber Ajansı (İHA) aracılığıyla dile getirdiklerini ancak seslerini duyuramadıklarını anlatan Akın Okutucu, “Bir sene önce sizinle röportaj yapıp, bu olayı dile getirmiştik ama sesimizi duyan olmadı. O süreçte sesimizi duyan olsaydı belki de ailelerin başına bunlar gelmeyecekti. Maalesef ki bizim sesimiz duyulmadı. 3 bebeğimi Gebze Yüzyıl Hastanesi’nde kaybettim. Dördüncü çocuğum olan Cemre’yi de oradan almak istedim.

    Muhammet isimli hoca, 112 ile bağlantı kuracağımı, onun onayı ile bize haber verileceğini söylemişti. 112 ile bağlantı kurduğumda bize yenidoğan çetesi liderlerinden birinin hastanesini tavsiye etmişlerdi. Biz bunu bilmiyorduk. Özel Medilife Hastanesi’ydi. Çocuğum maalesef orada bir gözünü kaybetti. Diğer gözünü de Çapa’daki doktorumuz kurtardı. Sağ olsun, kendisi kızım için her şeyi yaptı. Ben Gebze Yüzyıl Hastanesi, 112 ve Medilife Hastanesi’nin birlikte çalıştığını düşünüyorum” dedi.

    “Neden bin tane hastane varken Medilife tercih edildi?”
    Akın Okutucu, 3 bebeğini toprağa verdiğini, diğerinin de çok acılar çektiğini belirterek, “Bunları İhlas Haber Ajansı ile yaptığımızla haberle bir sene önce dile getirmiştik. O zaman önlem alınsaydı belki de bunların hiçbiri olmayacaktı. Özel Yüzyıl Hastanesi bizi oraya sevk etti. Sayın Cumhurbaşkanımız çok sayıda hastaneyi hizmete açtı. Neden bin tane hastane varken Medilife tercih edildi? Bu iş bir şebeke. Ben hepsinin en ağır cezayı almasını istiyorum” diye konuştu.

    Anne: “Belki de bizi dikkate alsalardı bu kadar ölüm olmayacaktı”
    Çok acılar çektiklerini söyleyen Hamide Okutucu ise “Geçen sene İhlas Haber Ajansı ile sesimizi duyurmaya çalışmıştık. Sağ olsun, her zaman yanımızda oldular. Onlarla birlikte sesimizi duyurmaya çalıştık. Hiç kimse bizi dinlemedi, ciddiye alınmadık. Belki de dikkate alsalardı bu kadar ölüm olmayacaktı.

    Biz sadece hastanede bu şekilde tedavi yapan doktorların ceza almasını istiyorduk. Başka ailelerin de bunu yaşaması çok kötü. Ben 3 evladımı toprağa verdim. Biz eşimle hala kendimizi tam anlamıyla toparlayamadık. İnşallah her şey gün yüzüne çıkacak. Hiçbir anne evladını toprağa gömmeyecek. İnşallah canları yanmayacak, çocukları koyunlarında yatacak. Tek istediğim bu” şeklinde konuştu.

    “Benim kızımın canını yıktılar”
    Yaşadıklarını anlatan Hamide Okutucu, sözlerine şöyle devam etti:
    “Biz Cemre bebeğimizi Gebze Yüzyıl Hastanesinden almak istedik. Doktor vermeyince 112’ye başvuruldu. Muhammet Hoca aradı, ‘Çocuğunuzu Medilife Bağcılar Hastanesi istiyorlar, kabul ederseniz göndereceğiz’ dedi. Bizde ‘Neresi olursa olsun, 3 çocuğumuzu kaybettik. O hastaneden kızımızı almak istiyoruz’ dedik.

    Medilife Hastanesine gittik. Kızımın gözü görüyordu fakat oradaki ihmalkârlık yüzünden Cemre bebeğimizin gözü kör oldu. Bir gözü görmüyor. Sağlık Bakanlığı açıklama yaptı. Bu hastanelerin yaklaşık 1-1,5 senedir takip edildiği ifade edildi. Biz 1 sene önce haber yaptık. Madem o hastaneler gözetim altındaydı, neden benim kızım Medilife Bağcılar Hastanesi’ne sevk edildi.

    Benim kızımın canını yıktılar. Benim kızım şuan yürüyemiyor, oturamıyor. 4 ay küvezde kaldığı için ve verilen ilaçlardan yüzünden vücudu güçsüz kaldı. Şuan fizik tedavi görüyor. Benim kızımın kolunu da yaktılar. Artık buna ‘Dur’ diyen olsun. Anneler, babalar acı çekmesin”

    “Ağlaması iyidir, ilaçlara tepki veriyor”
    Bebeklerin acısını içinde hisseden Okutucu, “Bebeklere para için ilaç verip, uyutuyorlar. Küvezlerde yapmadıkları işkence kalmıyor. Ben bu haberleri televizyonda izlediğimde aklıma ilk gelen Erdal bebeğim oldu. Mesela Çağla hemşire, bebek acı çektiği için ağladığında ‘Hayvan gibi böğürüyor’ diyor. Benim Erdal bebeğim Gebze Yüzyıl Hastanesinde ölmeden 1 gün önce çok ağlıyordu.

    Hocaya, ‘Bebeğim çok ağlıyor, dayanamıyorum’ dediğimde bana, ‘Ağlaması iyidir, ilaçlara tepki veriyor’ dedi. Çocuk canı yandığı için ağlıyordu. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Ben Cemre bebeğimi oradan aldıktan sonra başka bebeklerde öldü. Ben sesimi duyuramadım. Ben bu hastanenin de bu teşkilatın içinde olduğunu düşünüyorum. Darıca’dan Bağcılar’a kadar çok sayıda hastane var. Araştırılmasını istiyorum. 4 çocuğuma işkence yaptılar bedelini ödesinler, hastane kapatılsın” ifadelerini kullandı.

    Avukat Budak: “Yenidoğan çetesi olarak gündemde olan dosya ile ilgili bizim de mağduriyetimiz var”
    Süreci anlatan Avukat Tayfun Budak ise “Geçen seneden bu yana ciddi gelişmeler oldu fakat Bakanlık nezdinde bir gelişme yok. Bakanlık bizim Gebze Cumhuriyet Savcılığına yaptığımız şikayete cevap vermedi. Biz hatırlatma yazılarını yazdık. Fakat şuanda hala verilen bir cevap yok. Yenidoğan çetesi olarak gündemde olan dosya ile ilgili bizim de mağduriyetimiz var.

    Cemre bebeğimiz bu çetenin elinde ihmallerine maruz kalmıştır. Bu nedenle sol gözü görmemektedir. İddianamede yapılan değerlendirmede ve şahıslar arasında geçen konuşmalarda görülmektedir ki Cemre bebek ihmallere uğramış ve gözünü kaybetmiştir. Biz o dosyada mağduru olduğumuza dair dilekçemizi göndereceğiz. Buna karşılık orada da bulunacağız ve hakkımızı talep edeceğiz. Sanıkların cezalandırılmasını, en ağır cezayı almalarını, hastanelerin kapanmasını istiyoruz” dedi.

  • Eczacılardan yerli ilaç çağrısı

    Eczacılardan yerli ilaç çağrısı

    Sivas Eczacı Odası Başkanı Bahadır Eren, ilaçta dışa olan bağımlılığın ortadan kaldırılması için yerli ilaç sanayisinin desteklenmesi gerektiğini söyledi.

    Son günlerde yaşanan ilaç sıkıntısıyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Sivas Eczacı Odası Başkanı Bahadır Eren, 2004 yılında uygulanmaya başlayan ve senede bir sefer yapılan Euro kuru ortalamasının günümüzde artık geçerliliğini yitirdiğini ifade etti. Eren, “Bir an önce yeni bir ilaç fiyat kararnamesi düzenlenmeli ve artık güncel şartlar çerçevesinde ilaç fiyatları belirlenmelidir ”dedi

    “İlaçlara erişim her geçen gün zorlaşıyor”

    Eren, ilaçlara erişimin güçleştiğini söyleyerek, “Türkiye genelinde olduğu gibi şehrimizde de ilaçlara erişim her geçen gün zorlaşıyor. İlaç fiyat kararnamesinden kaynaklanan sorun nedeniyle, özellikle kanser hastalarının kullanmış olduğu ilaçlar, kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, şeker hastalarının kullanmış olduğu insülin ilaçları gibi hastalar için hayati öneme haiz ve mudall benzeri bulunmayan ilçeler başta olmak üzere ilaç temininde ciddi sorun yaşamaktayız.

    Geçen yıl aralık ayında ilaçta yapılan yüzde 25’lik kur güncellenmesiyle, ilaç euro kuru 17,50 lira olarak belirlendi. Buda maalesef giderlerin ciddi arttığı enflasyonist ortamda ilaç sanayisini ciddi olarak zorlamakta. İlaç sanayisinin ilaç üretiminde ve özellikle yurtdışından getirilen ilaçların temininde ciddi sorunlar yaşaması direk olarak eczaneleri ve hastalarımızı etkilemektedir” diye konuştu.

    “Bir an önce yeni bir ilaç fiyat kararnamesi düzenlenmeli”

    Yeni bir ilaç fiyat kararnamesinin düzenlenmesi gerektiğine değinen Eren, “ Yaklaşık temmuz ayından bu zamana, özellikle kronik hastalıklarda kullanılan ve hayati öneme hazi ilaçların temininde sorun yaşamaktayız. Hastalarımızın sorun yaşamaması adına, elimizde olmayan ilaçları, eczacılar arasında oluşturduğumuz gruplarından yada telefon yoluyla temin etmeye, hastalarımızı mağdur etmemeye çalışıyoruz ama artık buda çözüm olmamaya başladı.

    İlaç yokluğu konusunda, ilaç sanayi, ilaç depoları ve Türk Eczacılar Birliği Ankara’da gerekli çalışmaları görüşmeleri yürütmekte. Bizlerde yerelde siyasilerimize ,ilgili bürokratlarımızla gerekli görüşmeleri yapmaktayız. 2004 yılında uygulanmaya başlayan ve senede bir sefer yapılan Euro kuru ortalaması günümüzde artık geçerliliğini yitirmiştir. Bir an önce yeni bir ilaç fiyat kararnamesi düzenlenmeli ve artık güncel şartlar çerçevesinde ilaç fiyatları belirlenmelidir.

    İlaç stratejik bir üründür. Bunu en son pandemi döneminde gördük. Bununla beraber yerli ilaç sanayi desteklenmeli, ilaçta dışa bağımlılık kısmen de olsa azaltılmalıdır. Biz eczacılar, hastalarımızın kesintisiz ilaca ulaşması ı adına her türlü fedakarlığı göstermekteyiz ve ilimizde ilaç sorununu minimuma indirmek amacıyla meslektaşlarımızla sürekli iletişim halinde olup ,kesintisiz ilaç eczacılık hizmeti sunmaya çalışmaktayız” şeklinde konuştu.

  • Çocuk ve yenidoğan yoğun bakımlarının kapasitesi artırıldı

    Çocuk ve yenidoğan yoğun bakımlarının kapasitesi artırıldı

    Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, çocuk ve yenidoğan yoğun bakım ünitelerine eklenen yeni yatak ve kuvözlerle kapasitesini artırarak bölgenin önemli sağlık merkezi olma yolunda ilerliyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaklaşık 3 milyon hastaya hizmet veren Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, çocuk ve yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde gerçekleştirdiği kapasite artırımıyla sağlık hizmetlerini daha da geliştirdi. Hastaneye eklenen yeni yatak ve kuvözlerle özellikle yenidoğan bakımında önemli bir aşama kaydedildi.

    Konuya ilişkin konuşan Hastane Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, hastaneyi bölgenin ileri sevk merkezi yapmak için çalışmalara hız verdiklerini söyledi. Özellikle yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki kuvöz sayısını 64’ten 105’e çıkardıklarını belirten Sarıkaya, “Göreve geldiğimizden bu yana kuvöz sayısını aşamalı olarak artırdık ve şu anda 72 üçüncü basamak yoğun bakım kapasitesine ulaştık.

    İlimiz, doğurganlık oranlarının yüksek olduğu bir yer olduğu için yenidoğan bebek sayımız da fazla. Şu anda hem kendi hastanemizin hem de bölgenin yenidoğan sevk merkeziyiz. Bu durumda neredeyse tüm sevkleri karşılayacak durumdayız. Hastanemizden de sevk oranları oldukça düşüktür” dedi.

    Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin oldukça hassas ve kritik alanlar olduğunu vurgulayan Sarıkaya, “Yenidoğan uzmanları, çocuk uzmanları alanında yetişmiş hemşire arkadaşlar, klinik destek uzmanları ve temizlik personeli hepsinin ayrı eğitimlerden geçirerek bu hizmeti sunmaktalar. Bu yüzden çok hassas, çok kritik alanlardır. Biz de hastane olarak tüm kuralları çok uygun bir şekilde uygulayarak, uygun bir ortam oluşturduk” diye konuştu. Yenidoğan uzmanı Dr. Mahmut Çelik ise yeni açılan alanların bölge için önemli bir ihtiyaç olduğunu dile getirerek hastane yönetimine teşekkür etti.

  • “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”

    “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”

    Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, kadınların meme kanserine karşı kendilerini kontrol etmeye 20 yaşından sonra başlaması gerektiğini belirterek, “40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalılar” dedi.
    Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olması nedeniyle ‘Meme Kanserinde Doğru Bilinen Yanlışlar” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi.

    Moderatörlüğünü Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral Çelik’in yaptığı söyleşinin uzman konukları Acıbadem Adana Hastanesi doktorları Prof. Dr. Orhan Demircan, Prof. Dr. Sinan Yavuz, izleyicilere erken teşhisi için neler yapılması gerektiğine dair bilgiler verdi. 5 yıl önce meme kanseri tanısı alan muhtar Nevin Dinçer ise hastalık deneyimini anlattı. Çok sayıda izleyicinin katıldığı farkındalık söyleşine Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve eşi Nuray Karalar da katıldı.

    “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”
    Söyleşide meme kanseri ile ‘doğru bilinen yanlışlar’ olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanserinden ilk adımın, düzenli tarama testleri yaptırılması olduğunu belirterek, şunları söyledi:
    “Meme kanseri, sık görülen bir kanser türü. Her 8 kadından biri, bu hastalıkla tanışıyor. Bu yüzden düzenli taramalar yapılması çok önemli. Taramalar, meme kanserinin erken teşhisini sağlıyor. Erken teşhis edilen meme kanserinin ise tedavi başarısı çok yüksek. Fakat toplumda doğru sanılan yanlışlar çok yaygın.

    Örneğin, mamografi yaptırırsam çok radyasyon alırım. Oysa alınan radyasyon miktarı, Amerika’ya uçuş sırasında alınan radyasyon kadar. Mememde kanserli bir kitle varsa mamografi çektirirken uygulanan bu kitlenin tüm vücuda dağılmasına yol açar gibi yanlış inanışlar çok. Bunlar tarama testlerinden uzaklaştıran yanlış bilgiler. Bilgi, doğru kaynaklardan öğrenilmeli.”

    Kadınlara her ay düzenli olarak kendi kendine meme kontrolü yapmalarının meme kanseri teşhisinde önemli rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, “Her ay kadınların kendi kendine yaptıkları meme kontrolü, kadınların bedenini iyi tanımalarını sağlıyor. Böylece memede gördükleri bir farklılığı daha çabuk fark edebiliyorlar.

    Kendi kendine kontrolün 20 yaşından sonra başlamalı. 40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalı. Mamografi, çok küçük bir odağın bile erkenden tespit eden bir tarama yöntemidir. Böylece, kanser odağı yayılmamışken tespit ediliyor ve tedavisinde çok büyük başarı sağlanıyor” dedi.

    “Kalıtsal kanser türleri, tüm meme kanserlerinin yalnızca yüzde 10’u”
    Meme kanserine karşı alınacak önlemler olduğunu ama yüzde yüz korunmanın mümkün olmadığını söyleyen Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Meme kanserine karşı bizi yüzde yüz koruyacak sihirli bir formül yok. Sağlıklı beslenme, egzersiz gibi meme kanseri riskini düşürecek bazı önlemler alabiliriz” dedi.

    Meme kanserinin kalıtsal geçişli bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Bazen aileden geçen genler, bu hastalığa yol açabiliyor. Ama tüm meme kanserleri arasında bu oran, sadece yüzde 10-15 kadar. Yani, ailesinde hiç meme kanseri olmayan kadınların bu hastalığa yakalanma oranı çok yüksek.

    O nedenle kadınlar ailemde meme kanseri yok, taramalarımı geciktirsem bir şey olmaz diye düşünmesinler” diye konuştu.
    Meme kanserinin oluşmasında rol oynayan bazı genlerin bilindiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, bu genlerin tespit edilebildiği de belirtti. Kanserin tedavisinin muldisipliner bir yaklaşımla yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Kanserin tedavisi, patoloji, radyoloji, genel cerrahi, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi gibi birçok uzmanın birlikte çalışmasını gerektiriyor.

    Bu uzmanlar hastanın tanısından tedavisine kadar her aşamasında hasta için en iyi yöntemi belirliyor. Böylece tedavi başarısının ve hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesi sağlanıyor. Bugün bu tip multidisipliner yaklaşımla çalışan meme merkezlerinin sayısı artıyor” dedi.

    “Kendi kendime kontrol ederken elime bir kitle geldi”
    2019 yılında kendi kendini muayene ederken eline bir kitle geldiğini belirten Nevin Dinçer, hastalık deneyimini şöyle anlattı:
    “Eşimle İstanbul’a gitmiştik. Duş sırasında mememde bir kitle fark ettim. Hemen eşimle doktora gittik, muayeneler, mamografi, biyopsi derken bir meme kanseri olduğu tespit edildi.

    Tedaviyi memleketimde Adana’da olmak istedim. Tekrar geri döndük. Hocalarımızla tanıştık. Hocalarım da bu süreci o kadar iyi anlattılar ki, ben de adapte oldum ve büyük bir sorun olarak görmedim. ‘Atlatacağım, iyileşeceğim’ diye düşündüm. Öyle de oldu. Sosyal hayattan hiç kopmadım. Bankadan emekli olmuştum, şimdi Kurtuluş mahallesinin muhtarlığı yapıyorum. Kadınlara korkmayın, kontrollerinizi ihmal etmeyin, hastalanırsanız da umudunuzu asla yitirmeyin diyorum” diyerek düşüncelerini ifade etti.

    “Bilgi, en büyük güç”
    Dernek olarak 10 yıl önce meme ve jinekolojik kanserler konusunda toplumsal farkındalığı artırmak ve bu hastalıklarla mücadele eden kadınlarla yol arkadaşlığı yapmak için yola çıktıklarını söyleyen Pembe izler (Pİ) Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral çelik, izleyenlere bilginin en büyük güç olduğunu belirterek şunları söyledi:

    “Birçok kadın meme kanseriyle tanışıyor. Ülkemizde genç yaşta meme kanseri hasta sayısı da yüksek. Bu hastalıklara karşı bilgi, en büyük güç. Derneğimizdeki pek çok hastalık deneyimi olan kadının hikayesi, bir yakınının ‘mamografi çektirdin mi?’ uyarısıyla ya da meme kanseriyle ilgili bir yazıyı okumasıyla, bir videoyu izlemesiyle başladığını biliyoruz. Biz dernek olarak erkek ya da kadın tüm topluma bu hastalıklarla ilgili uzmanlarımızla birlikte bilgi vererek, erken teşhise dikkat çekmeye çalışıyoruz.

    Çünkü bir hastalık, yalnızca hastayı değil, ailesini, arkadaşlarını yani çevresindeki pek çok kişinin hayatını etkiliyor. Hasta yakınları da hastalar için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bunun için tüm toplumun bilgilenmesi, hem erken teşhisinde hem de bu hastalıklarla mücadele edilmesinde çok önemli bir rol oynuyor.”Söyleşi sonrasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın eşi Nuray Karalar, tüm katılımcılara teşekkür ederek, konuşmacılara çiçek verdi.

  • Kantinlere sıkı denetim

    Kantinlere sıkı denetim

    Hakkari Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, okul kantinlerinde ruhsat ve hijyen denetimi gerçekleştirdi. Özellikle öğrenci sağlığının korunması amacıyla gerçekleştirilen denetimlerde, hijyen kurallarına uyulup uyulmadığı ekipler tarafından incelendi. Kentteki özel okullar başta olmak üzere tüm okul kantini denetimlerinde gıda ürünleri dikkatli bir şekilde incelenirken; yiyecek, içecek ve aperatif olarak öğrencilere sunulan hazır ürünlerin son kullanma tarihleri kontrol edildi. Ekipler, çocukların alışveriş yaptığı kantinlerin temiz tutulması konusunda da uyarılarda bulundu.

    Öğrencilerin sağlıklı gıdaya erişimini sağlamak için okul kantinleri ve okul çevresinde bulunan gıda işletmelerinde denetim yapan zabıta ekipleri, tüketiciye güvenli gıdanın ulaştırılmasını amaçlıyor. Kantin ve işletmelerin genel hijyen durumları, ürünlerin son kullanma tarihleri ve ürünlerin tağşiş olup olmadığı kontrol edilirken; eksiği bulunan işletmeciler uyarılarak ruhsat denetimi de yapıldı.

  • Meme kanseri farkındalık ayı

    Meme kanseri farkındalık ayı

    Prof. Dr. Göktürk Maralcan, 1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle açıklama yaptı. Meme kanserinde tanı, tedavi ve tedavi sonrası takiplerin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Maralcan, “Başarı için bu aşamaların hepsi ayrı ayrı önemlidir. Süreçleri doğru yönetmek gerekir” dedi.

    Meme kanseri ameliyatlarının çok çeşitli olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Maralcan, meme kanseri ameliyatlarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Cerrahi tedavi meme kanseri için başlıca tedavi yöntemidir. Meme cerrahı, hastayı her yönü ile değerlendirip kararını verir. Her hastada hastalık farklı seyrettiğinden uygulanan cerrahi tedavi de farklı olur. Memeye ve koltuk altı lenf bezlerine işlem yapılır. Kanserin başlangıç yerini ortadan kaldırır. Hastalığının durumuna göre her hastada ameliyatın genişliği de değişir. Nadir de olsa ameliyatın riskleri olabilir ancak deneyimli ve başarılı bir ekiple bu riskler en aza indirilir. Meme kanseri cerrahi tedavisinde; meme koruyucu ameliyatlar, memenin çıkarılıp meme derisinin korunduğu aynı seansta meme oluşturulduğu ameliyatlar, memeyle birlikte koltuk altı lenf bezlerinin de çıkartıldığı ameliyat gibi çeşitli ameliyatlar mevcuttur.”

    Başarılı sonucun deneyimli ve başarılı bir ekibin bir araya geldiği merkezle mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Maralcan, şöyle devam etti: “Deneyimli merkezin özünde; meme cerrahı, medikal onkolog, radyolog, patolog, nükleer tıp uzmanı, fizyoterapist, psikolog, diyetisyen ile daha birçok unsur bulunmaktadır. Böyle bir merkezde “meme konseyi” denilen bir oluşum da mevcuttur. Bu konseyde haftanın bir günü tüm meme kanseri hastaları değerlendirilir, hastalarının tedavi şekilleri, ameliyatları, ışın tedavileri, takipleri yani tüm ayrıntılar konuşulur karara bağlanır. Hastaların tedavi planları yapılır. Böylece hastalar güncel bilgiler ışığında deneyimli multidisipliner bir ekip tarafından tedavi ve takip şansına sahip olurlar. Meme kanseri farkındalık ayında biz de farkındalığı yüksek bir merkez olarak meme kanserine dikkat çekiyor ve hastalarımızın mücadelesinde yanlarında olmaya devam ediyoruz. Kanserle mücadelenizde ekip olarak yanınızdayız.”

  • Konya’da kalp krizi geçiren hasta için hava ambulansı havalandı

    Konya’da kalp krizi geçiren hasta için hava ambulansı havalandı

    Evinde rahatsızlanan E.E. (69), sağlık ekiplerinden yardım istedi. Adrese gelen sağlık ekipleri tarafından kalp krizi geçirdiği anlaşılan E.E. ambulansla Kulu Bölge Devlet Hastanesine kaldırıldı. Doktorlar tarafından yapılan tetikler sonucu Konya’ya sevk edilmesine karar verilen E.E. hava ambulansı ile Konya’ya sevk edildi.

  • 3 bebeklerini kaybeden aile, yenidoğan çetesi soruşturması sonrası bir kez daha yıkıldı

    3 bebeklerini kaybeden aile, yenidoğan çetesi soruşturması sonrası bir kez daha yıkıldı

    Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yaşayan Hamide Okutucu, 23 Mayıs 2023’te, Özel Gebze Yüzyıl Hastanesi’ne gitti. Erken doğum yapan Okutucu, dördüz bebek dünyaya getirdi. Erken doğum sebebiyle bebekler kuvöze alındı. Doğumdan 2 gün sonra aile bebeklerden birinin vefat haberini aldı. Birkaç gün sonra da ikinci ve üçüncü bebekleri de hayatını kaybetti. İddiaya göre, doktor tarafından aileye bebeklerde mikrop olduğu ve bunun ırsi olduğu söylendi. Aile, 4’üncü bebeği Cemre’nin kurtulması için çaresizce beklemeye başladı. Bebeğinin durumunun kötüye gittiğini ve vücudunda yanıklar olduğunu gören anne ile baba Okutucu, hastane ve doktor araştırması yaptı.

    Cemre bebek hastanede perişan oldu
    3 ay boyunca entübe edilen Cemre bebek, 112 aracılığıyla Özel Gebze Yüzyıl Hastanesi’nden Medilife Bağcılar Hastanesi’ne sevk edildi. Burada da küveze konulan bebeğin sol gözünde görme yetisi yüzde yüz kaybedildi, ayrıca verilen ilaçlar sebebiyle vücudu güçsüzleşerek yürüme ve hareket etme kabiliyeti zedelendi. Bebeklerinin vücudunda yanık izi olduğunu, kemiklerinin gözüktüğünü söyleyen aile, sorumluların cezalandırılması için geçtiğimiz sene hukuk mücadelesi başlattı.
    3 bebeklerini toprağa veren aile, SGK’dan günlük 8 bin lira alabilmek için bebekleri yoğun bakımda tutarak ölümlerine neden olan yenidoğan çetesi ile ilgili haberleri duyduktan sonra bir kez daha yıkıldı. Yaşadıkları acı dolu günleri hatırlayan çift, yenidoğan çetesi ile ilgili açılan dosyaya dahil olmak için avukatları aracılığıyla dilekçe verdi.

    Baba: “Çocuğum bir gözünü Medilife Hastanesi’nde kaybetti”
    Mağduriyetlerini geçen sene İhlas Haber Ajansı (İHA) aracılığıyla dile getirdiklerini ancak seslerini duyuramadıklarını anlatan Akın Okutucu, “Bir sene önce sizinle röportaj yapıp, bu olayı dile getirmiştik ama sesimizi duyan olmadı. O süreçte sesimizi duyan olsaydı belki de ailelerin başına bunlar gelmeyecekti. Maalesef ki bizim sesimiz duyulmadı. 3 bebeğimi Gebze Yüzyıl Hastanesi’nde kaybettim. Dördüncü çocuğum olan Cemre’yi de oradan almak istedim. Muhammet isimli hoca, 112 ile bağlantı kuracağımı, onun onayı ile bize haber verileceğini söylemişti. 112 ile bağlantı kurduğumda bize yenidoğan çetesi liderlerinden birinin hastanesini tavsiye etmişlerdi. Biz bunu bilmiyorduk. Özel Medilife Hastanesi’ydi. Çocuğum maalesef orada bir gözünü kaybetti. Diğer gözünü de Çapa’daki doktorumuz kurtardı. Sağ olsun, kendisi kızım için her şeyi yaptı. Ben Gebze Yüzyıl Hastanesi, 112 ve Medilife Hastanesi’nin birlikte çalıştığını düşünüyorum” dedi.

    “Neden bin tane hastane varken Medilife tercih edildi?”
    Akın Okutucu, 3 bebeğini toprağa verdiğini, diğerinin de çok acılar çektiğini belirterek, “Bunları İhlas Haber Ajansı ile yaptığımızla haberle bir sene önce dile getirmiştik. O zaman önlem alınsaydı belki de bunların hiçbiri olmayacaktı. Özel Yüzyıl Hastanesi bizi oraya sevk etti. Sayın Cumhurbaşkanımız çok sayıda hastaneyi hizmete açtı. Neden bin tane hastane varken Medilife tercih edildi? Bu iş bir şebeke. Ben hepsinin en ağır cezayı almasını istiyorum” diye konuştu.

    Anne: “Belki de bizi dikkate alsalardı bu kadar ölüm olmayacaktı”
    Çok acılar çektiklerini söyleyen Hamide Okutucu ise “Geçen sene İhlas Haber Ajansı ile sesimizi duyurmaya çalışmıştık. Sağ olsun, her zaman yanımızda oldular. Onlarla birlikte sesimizi duyurmaya çalıştık. Hiç kimse bizi dinlemedi, ciddiye alınmadık. Belki de dikkate alsalardı bu kadar ölüm olmayacaktı. Biz sadece hastanede bu şekilde tedavi yapan doktorların ceza almasını istiyorduk. Başka ailelerin de bunu yaşaması çok kötü. Ben 3 evladımı toprağa verdim. Biz eşimle hala kendimizi tam anlamıyla toparlayamadık. İnşallah her şey gün yüzüne çıkacak. Hiçbir anne evladını toprağa gömmeyecek. İnşallah canları yanmayacak, çocukları koyunlarında yatacak. Tek istediğim bu” şeklinde konuştu.

    “Benim kızımın canını yıktılar”
    Yaşadıklarını anlatan Hamide Okutucu, sözlerine şöyle devam etti:
    “Biz Cemre bebeğimizi Gebze Yüzyıl Hastanesinden almak istedik. Doktor vermeyince 112’ye başvuruldu. Muhammet Hoca aradı, ‘Çocuğunuzu Medilife Bağcılar Hastanesi istiyorlar, kabul ederseniz göndereceğiz’ dedi. Bizde ‘Neresi olursa olsun, 3 çocuğumuzu kaybettik. O hastaneden kızımızı almak istiyoruz’ dedik. Medilife Hastanesine gittik. Kızımın gözü görüyordu fakat oradaki ihmalkârlık yüzünden Cemre bebeğimizin gözü kör oldu. Bir gözü görmüyor. Sağlık Bakanlığı açıklama yaptı. Bu hastanelerin yaklaşık 1-1,5 senedir takip edildiği ifade edildi. Biz 1 sene önce haber yaptık. Madem o hastaneler gözetim altındaydı, neden benim kızım Medilife Bağcılar Hastanesi’ne sevk edildi. Benim kızımın canını yıktılar. Benim kızım şuan yürüyemiyor, oturamıyor. 4 ay küvezde kaldığı için ve verilen ilaçlardan yüzünden vücudu güçsüz kaldı. Şuan fizik tedavi görüyor. Benim kızımın kolunu da yaktılar. Artık buna ‘Dur’ diyen olsun. Anneler, babalar acı çekmesin”

    “Ağlaması iyidir, ilaçlara tepki veriyor”
    Bebeklerin acısını içinde hisseden Okutucu, “Bebeklere para için ilaç verip, uyutuyorlar. Küvezlerde yapmadıkları işkence kalmıyor. Ben bu haberleri televizyonda izlediğimde aklıma ilk gelen Erdal bebeğim oldu. Mesela Çağla hemşire, bebek acı çektiği için ağladığında ‘Hayvan gibi böğürüyor’ diyor. Benim Erdal bebeğim Gebze Yüzyıl Hastanesinde ölmeden 1 gün önce çok ağlıyordu. Hocaya, ‘Bebeğim çok ağlıyor, dayanamıyorum’ dediğimde bana, ‘Ağlaması iyidir, ilaçlara tepki veriyor’ dedi. Çocuk canı yandığı için ağlıyordu. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Ben Cemre bebeğimi oradan aldıktan sonra başka bebeklerde öldü. Ben sesimi duyuramadım. Ben bu hastanenin de bu teşkilatın içinde olduğunu düşünüyorum. Darıca’dan Bağcılar’a kadar çok sayıda hastane var. Araştırılmasını istiyorum. 4 çocuğuma işkence yaptılar bedelini ödesinler, hastane kapatılsın” ifadelerini kullandı.

    Avukat Budak: “Yenidoğan çetesi olarak gündemde olan dosya ile ilgili bizim de mağduriyetimiz var”
    Süreci anlatan Avukat Tayfun Budak ise “Geçen seneden bu yana ciddi gelişmeler oldu fakat Bakanlık nezdinde bir gelişme yok. Bakanlık bizim Gebze Cumhuriyet Savcılığına yaptığımız şikayete cevap vermedi. Biz hatırlatma yazılarını yazdık. Fakat şuanda hala verilen bir cevap yok. Yenidoğan çetesi olarak gündemde olan dosya ile ilgili bizim de mağduriyetimiz var. Cemre bebeğimiz bu çetenin elinde ihmallerine maruz kalmıştır. Bu nedenle sol gözü görmemektedir. İddianamede yapılan değerlendirmede ve şahıslar arasında geçen konuşmalarda görülmektedir ki Cemre bebek ihmallere uğramış ve gözünü kaybetmiştir. Biz o dosyada mağduru olduğumuza dair dilekçemizi göndereceğiz. Buna karşılık orada da bulunacağız ve hakkımızı talep edeceğiz. Sanıkların cezalandırılmasını, en ağır cezayı almalarını, hastanelerin kapanmasını istiyoruz” dedi.

  • “Meme kanseri el ile fark edilene kadar tümör büyümüş oluyor, düzenli kontrole gidin”

    “Meme kanseri el ile fark edilene kadar tümör büyümüş oluyor, düzenli kontrole gidin”

    Genetiklerinde varsa 10 yıl daha erken, yani 25 yaşlarında muayeneye gitmeye başlamalılar. Kendilerini de kontrol etsinler. Ancak zaten muayenelerde el ile yakalanıncaya kadar meme tümörü büyümüş oluyor. Onun için düzenli bir şekilde kontrole giden, düzenli mamografi çektiren, taramalara katılan hastalar daha erken yakalanabilir ve tedavi şansı daha yüksek” dedi.
    BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi’nde ‘Meme Kanseri Farkındalık Etkinliği’ düzenlendi. Pembelere bürünen ve çeşitli workshoplar içeren etkinlikte uzmanlar; meme kanseri tedavi yöntemleri, mamografi, ultrason ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme, ileri ve güncel tedavi yöntemleri, kendi kendine meme muayenesi, meme kanseri sonrası psikolojik destek konuları hakkında tek tek bilgilendirdi.

    “Erken yakalandığında memeyi almaya gerek kalmıyor”
    Meme kanserinde tedavi konusunu anlatan Op. Dr. Necdet Derici, “Multidisipliner yaklaşım gerektiren bir tedavi gerektirir. Yani sadece bir hekimle değil cerrahi, onkoloji, psikiyatrist ve diğer hekimlerle çalışılır. Kanserlerde temel tedavi, hastalıklı dokunun çıkarılmasıdır. Meme kanserleri artık eskisi gibi değil. Tarama metodları geliştiğinden erken teşhis edilebiliyor. Erken yakalandığı için ise memeyi almaya gerek kalmıyor. Sadece hastalıklı dokunun sağlam sınırlarla çıkarılması ve koltuk altı örneklemesi yapılması yeterli oluyor. Bu arada tabii patolog da bulunduruyoruz. Ardından kemoterapi, radyoterapi için onkolojiye yönlendiriyoruz. Immünoterapi ve hormon tedavisi ile uzun dönem reseptörleri pozitif olan hastalarda bu tedavilerin verilmesini sağlıyoruz” açıklaması yaptı.
    Ekim ayı kadınlara meme kanseri farkındalığı oluşturmak açısından önemli olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Şükrü Çolak ise “Biz de düzenlediğimiz etkinlikle onlara uyaran olmak istedik. Meme kanseri, kadınların en çok başını ağrıtan, en büyük sıkıntıya yol açan sebeplerden biridir. Tedavisi ise aslında çok komplike değil, basit. Farkındalık ve erken teşhis ne kadar artarsa tedavi o kadar kolay olur. Hasta da kolaylıkla sağlığına kavuşabilir” dedi.

    “Önce doktor muayenesi sonra ultrason veya mamografi yapılmalıdır”
    Doç. Dr. Şükrü Çolak “Bazen hastalar bize geliyor ve sadece ultrason ve mamografi yaptırmak istiyor. Bu modelitelerin tanı için yeterli olduğunu düşünüyor. Ancak; hasta muayenesi, mamografi, ultrason, diğer radyolojik tetkikler bunlar bir bütün oluşturuyor. Bu bütünün parçaları ayrı olduğu zaman bazen tanı açısından, bizim açımızdan yeterli olmuyor ya da yanılmalara sebep olabiliyor. O nedenle lütfen ve lütfen kadınların ilk önce bir doktordan muayene olmalarını istemelerini istiyoruz. Arkasında ultrason ya da mamografi yaptırmaları gerektiğini vurgulamak isterim” şeklinde uyardı.

    “40 yaşından önce mamografiyi önermiyoruz”
    “Ultrason, radyasyon içermediğinden herhangi bir zarar söz konusu değildir” diyen Doç. Dr. Şükrü Çolak , “İstediğimiz kadar ultrason yapabiliriz. Ama mamografi radyasyon içerdiğinden dolayı radyasyonun da kanserle direkt ilişkisini bildiğimizden dolayı mamografinin çekilmesinin sınırlı sayıda yapılmasını istiyoruz. 40 yaşından önce de hastalarda mamografi, yeterli bir bilgi vermediğinden, memenin yapısından, yoğunluğundan dolayı önermiyoruz. 40 yaşından sonra mamografi istiyoruz” şeklinde konuştu.