Kategori: Sağlık

  • Gediz’de 16 yeni doktor kadrosu onaylandı

    Gediz’de 16 yeni doktor kadrosu onaylandı

    Gediz’de 14 tabip, 1 anestezi uzmanı ve 1 ortopedi uzmanı olmak üzere toplam 16 doktor kadrosu onaylandı. Bu kadroların kısa süre içinde atamalarının yapılacağı belirtildi.

    AK Parti Gediz İlçe Başkanı Osman Yılmaz, konuyla ilgili olarak, “Gediz’imizin sağlık altyapısını güçlendirmek için büyük bir adım atıldı. Sağlık Bakanlığımızın desteğiyle ilçemizde 16 yeni doktor kadrosu açıldı. Bu, halkımıza daha kaliteli sağlık hizmeti sunabilmek adına önemli bir gelişmedir. AK Parti İl Başkanımıza ve milletvekillerimize teşekkür ederim” dedi.

    Yılmaz, Gediz halkının sağlık hizmetlerine erişiminin iyileşeceğini ve bu gelişmenin sağlık hizmetlerinin kalitesini artıracağını ifade etti.

  • Güroymak’ta şarbon hastalığı tespit edildi

    Güroymak’ta şarbon hastalığı tespit edildi

    Konu ile ilgili Güroymak Kaymakamlığı resmi sosyal medya hesabından yapmış olduğu açıklamada, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından 26 Ağustos 2024 tarihinde Yamaç Mahallesi’nde hastalık şüphesi ile alınan kan örneklerinde şarbon hastalığı tespit edildiği belirtilerek, “5996 sayılı Veteriner Hizmetler, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu gereği Güroymak İlçe Zabıtası Komisyonu Kaymakam Mehmet Zahid Uzun başkanlığında 27.08.2024 günü toplanarak şarbon hastalığına karşı koruma ve mücadele kararları alınmıştır. Pozitif çıkan sonuçlar üzerine bölgede hızla harekete geçilerek gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Karantina altına alınan bölgeler arasında Yamaç, Üzümveren, Budaklı, Sütderesi, Saklı, Değirmenköy köyleri ile Günkırı beldesi ve beldeye bağlı tüm merkez mahalleler yer alıyor. Bu mahallelerde hayvan giriş ve çıkışları tamamen yasaklanırken, ilçe genelinde şarbonun insana bulaşma riskini ortadan kaldırmak amacıyla Tarım ve Orman Müdürlüğünce geniş çaplı aşılama çalışmaları başlatıldı. Karantina 15 kilometrelik bir çap içinde yer alan tüm bölgelerde uygulanacak ve hastalığın yayılma riski tamamen bertaraf edilene kadar çalışmalar devam edilecektir” denildi.

    Güroymak ilçesinin Günkırı beldesinde bir hayvanın telef olması ve Değirmen köyünde şarbon hastalığının tespit edilmesi üzerine belde ve köy karantina altına alındı. İlçede faaliyet gösteren veteriner ekipleri 6 noktada aşılama çalışmalarına başladı. Günkırı beldesinde bir vatandaşın hayvanının telef olması ve Değirmen köyünde hastalıklı hayvanların tespit edilmesi üzerine Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekipleri tarafından alınan numune Elazığ Veteriner Araştırma Kontrol Merkezi Laboratuvarına gönderilerek yapılan testin pozitif çıkması nedeniyle Günkırı beldesi ve Değirmen köyü karantinaya alındı. Şarbon hastalığının yayılmasının önlenmesi için köy ve beldenin 15 gün boyunca karantinada kalması kararlaştırıldı.

  • Elazığ’da bir ilk: Yeni teknikle ilk defa kalp pili takıldı

    Elazığ’da bir ilk: Yeni teknikle ilk defa kalp pili takıldı

    Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi, sağlık alanında ki başarılı çalışmalara bir yenisi daha ekledi. Türkiye’de sadece belirli merkezlerde yapılan ‘Sol Dal Pacing’ ameliyatı Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde 3 hastanın ameliyat edilmesiyle başladı. Hastanede görevli Kardiyoloji Uzmanları Dr. Öğretim Üyesi Zeki Çetinkaya ve Uzm. Dr. Mehmet Ali Gelen, aldıkları eğitimin ardından hastanede ‘Sol Dal Pacing’ yöntemi ile kapalı pil ameliyatını başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Kalbin içerisindeki çarpıntıların tespit edilmesi ve ardından ablasyon ile teknik tedavi uygulanan ameliyat yöntemi, daha önceden yapılan kalp ameliyatlarının nefes darlığı ve kalp yetmezliği oluşturmasını ortadan kaldırıyor. Başarılı ameliyatların ardından bilgiler veren doktorlar, dünyada yeni uygulanan Türkiye’de ise belirli merkezlerde yapılan ameliyat yöntemi ile Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nin bu alanda öncü olacağını belirtti.

    Türkiye’de belirli merkezlerde yapılan fakat Elazığ’da bir ilki gerçekleştirdiklerini aktaran Dr. Öğretim Üyesi Zeki Çetinkaya, “Sol Dal Pacing yöntemi ile 3 hastamızı ameliyat ettik. Bundan sonra da bu şekilde devam edeceğiz. Bu ameliyatın özelliği kalbin doğal ileti sistemi üzerine pil kablosunu yerleştirdikten sonra kalbin sağ ve sol karıncıklarının uyumlu şekilde çalışmasını sağlıyoruz. Diğer normal taktığımız pillerde ise öncelikle kalbin sağ karıncık kısmı uyarılıyor, sonra sol karıncık kısmı geç uyarılıyordu. Bu şekilde 10 hastanın 2’sinde kalp yetmezliği ve nefes darlığı olabiliyordu. Bu pil yöntemi, dünyada yeni uygulanıyor. Hastalarımız bu ameliyat yöntemi ile daha fayda görmektedir. Özellikle ritim bozukluğu ve nefes darlığı olan hastalarda bu işlemleri başarılı şekilde uygulamaktayız. Bu ameliyat, Ankara, İstanbul ve belirli merkezlerde yapılmaktadır. Burada ise ilk defa yaptık ve başarılı olduk. Katkılarından dolayı Prof. Dr. Uğur Canpolat hocamıza da teşekkür ederiz. Buranın ilerleyen dönemlerde bölge merkezi olma ihtimali de çok yüksek. Bu ameliyatın özelliği doğal ileti sistemi üzerine kablo koyularak kalbin senkron şeklinde yani iki ventürkülün de aynı anda kasılmasını sağlıyoruz. Bu şekilde hastalarda nefes darlığı daha az oluyor. Bu pil yöntemi takıldığında hastalarımız daha konforlu ve nefes darlığı olmayacak şekilde yaşamlarını devam ettirebilirler” dedi.

    Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Ali Gelen ise “Normalde kalp yetersizliği ve ritim bozukluğu olan hastalarımızda kalp pili, sık tercih edilen bir yöntemdir. Özellikle dünyada yeni yapılan ve Türkiye’de bazı merkezler de yapılan bu yeni yöntemi bizde Elazığ’a kazandırmak istedik ve 3 hastamızın ameliyatlarını başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Özellikle kalbin ana ileti sistemine pacing yaparak bir pil ablasyonu yapıldı. Bu hastalarda kalp yetersizliğini riskini azaltır ve yaşam konforunu arttırır. Aynı zamanda hastaların ilaç tedavisi yanıtını da arttırabilen bir yöntemdir. Önceden hastalar, bu tarz özellikli işlemleri yaptırmak için Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa gibi şehirlere gitmeleri gerekiyordu fakat biz bu sol dal pacing ameliyatını başarılı bir şekilde yaptık. Bundan sonra bölge ve Elazığ’da ki tüm hastalar, farklı bir şehre gitmeye gerek duymadan Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde ameliyatlarını olabilecekler” ifadelerini kullandı.

  • Sahte bal sağlığı olumsuz etkiliyor

    Sahte bal sağlığı olumsuz etkiliyor

    Gezgin arıcıların en çok tercih ettiği iller arasında yer alan Yozgat, birçok arıcıya ev sahipliği yapıyor. Yüzlere endemik bitki türü ve zengin çiçek florasına sahip Bozok Yaylası’nda gezginci arıcılar, kaliteli bal üretebilmek için mesai harcıyor. Özellikle Ordu ve Samsun gibi Karadeniz illerinden Yozgat’a gelen gezgin arıcılar, bal sağımını tamamlayıp emeklerinin karşılığını alabilmek adına çaba gösteriyor. Ancak tonlarca organik bal üreten gezgin arıcılar, son günlerde merdiven altında üretilen sahte ballar nedeniyle ürünlerini pazarlamada sıkıntı yaşıyor. Ucuz olduğu için tercih edilen ancak insan sağlığına faydası olmadığı gibi zararı da dokunan sahte ballar, arıcıların emeklerinin de boşa gitmesine neden oluyor. Yozgat’ta üretim yapan gezgin arıcılar da bu durumun arıcılık sektörünü bitirdiğini ifade ederek gelecek yıl bal üretimi yapamayacaklarını ifade ediyor.

    “Organik balın değerini bilen yok”
    Yozgat’a Ordu’nun Kumru ilçesinden gelen ve yaklaşık 40 yıldır Bozok Yaylası’nda organik bal üreten 57 yaşındaki Selim Alpaydın, piyasada üretilen ucuz ve sahte ballarla insan sağlığının tehlikeye atıldığını iddia etti. Alpaydın, “Ben Orduluyum, 35-40 yıldır gezginci arıcılık yapmaktayım. Maalesef gezginci arıcılığı bitiren bazı nedenler oldu. Balımızın hasadını yaptık ama bal elimizde kaldı çünkü vatandaşa sahte, yapay balı ucuz ucuz satıyorlar. Merdiven altı bal dediğimiz bu zehri bal diye üretiyorlar. Onların yüzden gezginci ve Türkiye’deki arıcılık bitirme noktasına geldi. Ne kadar organik bal yaparsak da yapalım biz bu işin altından çıkamıyoruz. Televizyonlarda vatandaşlar sahte bal siparişi veriyor, evlerine kanserojen madde içeren zehirler geliyor. Bu balı ucuz veriyorlar, biz de organik balı ucuz veriyoruz ama organik balın maalesef değerini bilen yok.” dedi.

    “Vatandaşa bal yerine zehir satıyorlar”
    Sahte balların insan sağlığını olumsuz etkilediğini de aktaran Alpaydın, “Bu sahte balları şeker fabrikası atıklarından, mısır şurubu dediğimiz baklava şerbeti tarzındaki maddelerden yapıyorlar ve vatandaşa zehir satıyorlar, vatandaşı kanser yapıyorlar. Üretim işleri çok zorlaştı, masraflarımız arttı, eleman sıkıntısı çekiyoruz. Gençler bu işlere heveslenmiyor. Önceden herkes bu işi yapardı ama şu an da bu işin sonu yok diyorlar. Böylece arıcılığında sonu gelmiş oluyor. Arıcılık yok olursa dünyanın sonunu bilim adamları anlatıyor zaten. Arıcılık Türkiye’de bitti, lütfen yetkililerimiz bu işe el atsın. Ürünümüz iyi çıkıyor ama bu sahte balcılar, merdiven altı balcılar maalesef bu işi bitirdi. Ben bu işi isteyerek yaptım, memurluğu bıraktım, severek yapıyordum ama bende tükendim artık. büyük bir ihtimal bu sene son olacak ben de üretim yapmayacağım. Benim gibi düşünen Ordulu birçok arkadaşım var ve bu işi bırakmaya karar verdiler. Masrafların altından kalkamıyoruz, balımızı değerinde satamıyoruz.” şeklinde konuştu.

  • Kütahya ve ilçelerine 109 doktor kadrosu tahsis edildi

    Kütahya ve ilçelerine 109 doktor kadrosu tahsis edildi

    Önsay, yaptığı açıklamada, Altıntaş, Emet, Hisarcık, Aslanapa, Gediz, Çavdarhisar, Domaniç, Pazarlar, Dumlupınar, Simav, Şaphane ve Tavşanlı Devlet Hastanelerine, Kütahya Şehir Hastanesine, Kütahya Evliya Çelebi Hastanesine, Kütahya Toplum Sağlığı Merkezine, Kütahya Yoncalı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi ile Tavşanlı Adli Tıp Şubesine toplam 109 yeni tabip ve uzman tabip kadrolarının Sağlık Bakanlığınca onaylandığı belirtti. Başkan Önsay, atamaların en kısa sürede gerçekleştirileceğini ifade ederek, doktor atamalarının tüm Kütahyalılara hayırlı olması temennisinde bulundu.

  • Mesane tümörünün görülme yaşı 16’ya kadar düştü

    Mesane tümörünün görülme yaşı 16’ya kadar düştü

    Günümüzde erkeklerde kadınlara oranla 3-4 kat daha sık görülen mesane tümörü; sigara kullanımı, genetik faktörler, günlük düşük sıvı tüketimi, aşırı yağlı ve katkı maddeli yiyecek tüketimi gibi nedenlerle oluşuyor. Sigara ve tütün ürünleri kullanımı bu hastalığın oluşmasına neredeyse yüzde 50 etki ediyor.
    Belirtileri arasında; sık sık idrara çıkma, kasık bölgesinde ağrı, acil idrar yapma ihtiyacı, idrarda kan pıhtısı, sırt ağrısı, kilo kaybı, halsizlik yer alıyor. Son dönemde artan sigara kullanımı nedeniyle mesane tümörünün 16 yaşına kadar düştüğünü belirten Özdemir, en büyük etkenin sigara kullanımı ve sigara kullanılan ortamlarda bulunmak olduğunu belirtiyor.

    Çocuk yaştaki hastalarda görülüyor
    İdrarda enfeksiyonlar, kanlı idrar, sık sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma ve acıma hissi şikayetleriyle gelen 16 yaşında çocuk hastalarda mesane tümörü vakası görüldüğüne dikkat çeken Özdemir, bu hastalığın yaş ortalamasının bu denli düşmesinin en temel faktörünün sigara kullanımı ve sigara kullanılan ortamdan etkilenme olduğunu söylüyor. Özdemir, “Son dönemde ne yazık ki sigara kullanımı yaş ortalaması çok düştü. Geçmiş dönemde 50’li yaşlarda daha sık gördüğümüz bu hastalık, şimdi 16 yaşında çocuklarda bile görülmeye başladı. Sadece sigara kullanımı değil, çevresel faktörleri de göz önüne alırsak, sigara içilen ortamda bulunan çocukların pasif içici olarak yer alması da bu hastalığı tetikliyor” dedi.

    “Zeytinyağı, sağlığımıza zarar vermesin”
    Tükettiğimiz hemen hemen her yiyecekte bulunan yağlar, paketli ürünler ve işlenmiş gıdalar ile hayatımıza giriyor. Pamuk yağı, palmiye yağı gibi yağlarla karıştırılarak elde edilen zeytinyağları, birçok hastalığa davetiye çıkardığı gibi mesane tümörünü de tetikliyor. Pankreas iltihabı, pankreas kanseri, diyabet gibi hastalıkları da tetikleyen karıştırılmış zeytinyağları, mesane kanserine de davetiye çıkartıyor. Özdemir, sağlığımız için faydası saymakla bitmeyen zeytinyağlarını tüketirken dikkat edilmesi gerekenleri şöyle anlattı: “Vücuttaki iltihaplanmayı azaltan, sindirim sistemini düzenleyen, kanser riskini azaltan ve faydası saymakla bitmeyen zeytinyağının organik olmasına dikkat etmemiz gerekiyor. Zeytinyağının hiçbir şekilde palmiye yağı, pamuk yağı gibi yağlarla karıştırılmaması lazım. Aksi taktirde sağlıklı olalım diye tükettiğimiz yağlar, çeşitli hastalıklara neden olur. Özellikle marketlerden satın aldığımız, uygun fiyatlı olan zeytinyağları, işlem gördüğü sırada kimyasalların etkisiyle kanserojene dönüşüyor. Daha sonra işlem gören bu yağlar plastik şişelere dolduruluyor ve bu da faydadan çok zarar veriyor. Bu yağlar, diyabet, mesane tümörü, mesane kanseri, pankreas iltihabı, pankreatitlere ve hatta pankreas kanserlerine neden oluyor. Aldığımız yağların içeriğine dikkat etmeli, cam şişede satılan ürünleri tercih etmeliyiz.”

    “İdrarda kanama varsa tehlike vardır”
    Mesane tümörünün en yaygın belirtisinin idrardan gelen kan olduğunu belirten Özdemir, “İdrarından kan gelen herkeste mesane tümörü görülebilir. En yaygın semptom kanlı idrardır. Diğer belirtiler ise; iştahsızlık, kilo kaybı, sık sık idrar yapma isteği, idrar yaparken zorlanma ve acı hissidir. Bu belirtileri taşıyan kişilerin en kısa zamanda bir uzman tarafından tanı konulması ve tedavi edilmesi gerekir.” diye konuştu.

  • Kışlık konserve hazırlayanlar dikkat

    Kışlık konserve hazırlayanlar dikkat

    Ağustos ayının bitmesiyle birlikte vatandaşlar kışlık konserveler hazırlamaya başladı. Taze sebze ve meyveleri kış boyunca tüketmek için konserve ve turşular yapmaya başlayan vatandaşlara uyarılarda bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, gıdaların, uygun sürede ve sıcaklıkta pişirilmeden konservelenmesinin ölümle sonuçlanabileceğini belirtti. Dr. Sarıkaya, besinlerin türlerine göre, belirli sürede uygun ısıl işleme tabii tutulması gerektiğini söyledi. Paslı ya da paslanabilecek malzemelerden yapılmış kapaklarda mikrop üreme özelliğinin yüksek olduğunu kaydeden Dr. Sarıkaya, cam kavanozların 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmesi gerektiğini ve kapakların her konserve yapımında yenilenmesi gerektiğini söyledi.

    “Ölümle sonuçlanabilecek rahatsızlıklara yol açabilir”
    Zehirlenmelerin önlenmesi için yapılması gereken hususlarla ilgili konuşan Dr. Sarıkaya, “Daha çok konserve besinlerle bulaşan ve ‘clostridium botulinum’ adlı bakterinin toksini ile oluşan, şiddetli gıda zehirlenmelerinin genellikle uygun sürede ve sıcaklıkta pişirilmeden kapatılan, evde hazırlanmış konservelerden kaynaklandığı bilinmektedir. Bu zehirlenme dünyada bilinen en güçlü zehirlenmelerden biridir ve ölümle sonuçlanabilecek rahatsızlıklara yol açabilir. Ev şartlarında yapılan konservelerde riskin yok edilebilmesi için besinler türlerine göre, belirli sürede uygun ısıl işleme tabii tutulmalıdır. Botulizm toksini 80 derecede 10-30 dakika, 100 derecede ise 10 dakika kaynatılarak tahrip edilebilmesine rağmen, uygun olmayan şartlarda saklanan besinlerde yeniden üreyebilir. Ev yapımı konserve yaparken yiyeceklerin iyice yıkanması, dengeli tuz oranı ve hijyenik şartların sağlanması, sağlığımızı korumamız açısından önem arz etmektedir” dedi.

    “Cam kavanozlar 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmelidir”
    Cam kavanozların sterilize edilerek kullanılması gerektiğini kaydeden Sarıkaya, “Paslı ya da paslanabilecek malzemelerden yapılmış kapaklarda mikrop üreme özelliği yüksektir. Bu nedenle konserve yapımında ısıya dayanıklı cam kaplar ve paslanmaz kapaklar kullanılmalıdır. Kullanılmadan önce mutlaka cam kavanozlar 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmelidir. Kapaklar her konserve yapımında yenilenmelidir. Konservenin kapağına dikkat edilmesi gerekir. Kabarma, bombeleşme varsa bu clostridium botulinum adlı bakterinin ürediğini gösterir ve asla tüketilmemelidir. Kapak eğer sızdırmışsa, küflenme varsa kesinlikle bu konservenin de tadına bile bakılmamalıdır” diye konuştu.

    “Sağlıklı beslenelim derken sağlığımızdan olmamaya hijyen kurallarına uymaya azami özen gösterelim”
    Zehirlenme belirtilerinin yaşanması üzerine sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini söyleyen Sarıkaya, “Konserve ürünlerin tüketiminden 12 saat sonra zehirlenme belirtileri görülmeye başlanır. Bulantı, kusma, çift görme, ishal, kabızlık, tansiyon düşüklüğü, vücutta şişme ve solunum problemi gibi belirtiler konserve zehirlenmelerinin başlıca semptomları içinde kendini gösterir. Bu belirtilerin ortaya çıkması sonrasında en yakın sağlık kuruluşuna başvurmamız gerekiyor, bulantı ve kusma nedeni ile vücudun kaybettiği sıvı kaybının yerine konmasına hassasiyet göstermemiz önemli. Sağlıklı beslenelim derken sağlığımızdan olmamaya hijyen kurallarına uymaya azami özen gösterelim. Sağlıklı günler dilerim” şeklinde konuştu.

  • Omega-3, insana sayısız fayda sağlıyor

    Omega-3, insana sayısız fayda sağlıyor

    Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, balık sezonunun 1 Eylül’de başlayacak olması dolayısıyla yaptığı açıklamada balığın beslenmedeki yerine ilişkin değerlendirmede bulundu.

    Balık, kaliteli bir protein kaynağı

    Dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan kalp-damar hastalığı riskinin azaltılabilmesinin balık tüketiminin artırılması ile mümkün olacağını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Balık eti doymamış yağ asidi içerir. Balık aynı zamanda kaliteli bir protein (yüzde 18-20) kaynağıdır. Balık yağsız ise enerjisi düşük yağlı ise enerjisi yüksektir. Yağsız balık etinde yüzde 2,5 yağ bulunmasına rağmen sığır etindeki yağ miktarı yüzde 18,5’a kadar yükselebilir ve bu yağ doymuş yağdır. Bu yüzden kalp-damar hastalığı olanlara yağsız balık eti önerilmektedir” diye konuştu.

    Omega-3 doymamış yağ asidinin pek çok faydası var

    Yağlı balıklarda bulunan Omega-3 doymamış yağ asitlerinin sağlık üzerinde önemli olumlu etkileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, bu katkıları şöyle sıraladı:
    – Büyüme ve gelişme üzerinde etkilidir. Bebeklikte bebeğin beyin hücrelerini ve retina gelişimini destekler.
    – Omega-3 yağ asitleri, retina (gözün ağ tabakası) ve beynin normal çalışması için gereklidir. Özellikle yaşlılıkla birlikte gelişen sarı nokta hasarlarının önlenmesinde olumlu etkisi vardır.
    – Omega-3 yağ asidi beyin ve sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına katkı sağlarken bunama ve Alzheimer riskinin eliminasyonu, konsantrasyon, bellek, dikkat ve davranış bozukluklarının önlenmesinde olumlu etkileri vardır.

    Levrek ve çipura Omega-3 kaynağı

    Prof. Dr. M. Emel Alphan, Omega-3 açısından zengin balıkları şöyle sıraladı:
    “Omega-3 yağ asidi açısından en zengin balık okyanuslarda yaşayan Morina balığıdır. Ülkemizde Omega-3 kaynağı balıklar arasında levrek ve çipura başta gelir. Sardalya ve hamside de bir miktar Omega-3 bulunur. Somon balığında ve ton balığında ise Omega-3 oldukça azdır. Omega-3 yağ asidi gerektiği takdirde balık yağı kapsülleri ile alınabilir.”

    Kalsiyum depolanmasına yardım ediyor

    Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Kemiklerin kalsiyum depolamasına katkı sağlar. Ayrıca romatoid artrit, ülseratif kolit gibi bazı iltihabi hastalıklarda Omega-3 yağ asitlerinin olumlu etkileri vardır. Eklem iltihabı oluşumuna neden olan ve kıkırdak dokuda hasar oluşturan enzim aktivitesinin azaltılmasında rolü olduğu belirlenmiştir. Eklem hassasiyetlerinin giderilmesi, sabah sertliğinin azaltılması, romatoid artritte ilaç ihtiyacının azaltılmasında da etkilidir” dedi.

    Bazı kanser türlerinin oluşumunu önlüyor

    Omega-3 yağ asitlerinin kalp damar hastalığı ve hipertansiyon riskini azalttığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Ayrıca damar sertliği riskinin ve kanda trigliserit düzeyinin azaltılması, LDL’nin (Kötü kolesterol) düşürülüp HDL’nin (iyi kolesterol) yükseltilmesi, kalp krizi, felç ya da ölüm riskinin azaltılmasında destek sağlar. Bazı kanser türlerinde tümör oluşumunu ve tümörün büyümesini geciktirir. Diyabet (şeker) hastalarında kan şekeri ve kan yağları üzerinde olumlu etkileri vardır” bilgisini verdi.

    Çocuklar ve gebeler yağlı balık tüketmelidir

    Balığın ayrıca A ve D vitaminleri ile iyot, fosfor, selenyum gibi mineraller yönünden de zengin olduğunu belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Özellikle yağlı balıkları çocuklar ve gebeler sıkça yemelidir. Balık yemekle günlük niasin ve riboflavin (B vitaminleri) ihtiyacının yüzde 5-15’i karşılanmış olur. B6 ve B12 vitaminleri için de iyi bir kaynak olan balığın sağlıklı beslenme çerçevesinde haftada 2-3 kez tüketilmesi gerekir” tavsiyesinde bulundu.

  • Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi kadrosu büyüyor

    Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi kadrosu büyüyor

    Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi kadrosunu genişletmeye devam ederken Ağustos ayında geçtiğimiz günlerde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı bölümüne Uzman Doktor Muharrem Utkahan Özcan, Nöroloji bölümüne Uzman Doktor Mahmut Sami Biçimveren, Tıbbi Genetik bölümüne Uzman Doktor Ali Gülen’i kadrosuna almıştı.

    Bugün Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi sosyal medyası üzerinden yapılan paylaşımda ise 1 doktorun daha kadroya dahil olarak göreve başladığını duyurdu. Yapılan açıklamada ise Çocuk Gastroenteroloji bölümüne Uzman Doktor Doğan Barut kadrosuna aldığını duyurdu.

  • Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nden astım hastalarına uyarı

    Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nden astım hastalarına uyarı

    Açıklamada, astımın akciğer içi hava yollarında mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle ortaya çıktığı, bu iltihabın hava yollarında daralmaya yol açarak nefes darlığı, hırıltı, göğüste baskı ve öksürük gibi belirtilere neden olduğu ifade edildi. Dünya genelinde her yıl 400 binden fazla kişinin astıma bağlı olarak hayatını kaybettiği belirtilirken, Türkiye’de ise 2017 verilerine göre 15 yaş üstü bireylerin yüzde 6,9’unun astım tanısı aldığı vurgulandı.
    Astım tedavisinde en önemli hedefin, hastalığın belirtilerinin kontrol altına alınması ve hastaların yaşam kalitesinin korunması olduğu belirtildi. Tedavi sürecinde ilaçların doğru teknikle ve düzenli kullanımı, astım tetikleyicilerinden kaçınılması, sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi gerektiği ifade edildi. Özellikle inhaler cihazların doğru kullanımıyla tedavi etkinliğinin artırılabileceği vurgulandı.
    Astım kontrolünü güçleştiren faktörler arasında, ilaçların düzensiz kullanımı, sigara dumanına maruz kalma, solunum yolu enfeksiyonları ve alerjenler sayıldı. Hastaların sigara bırakma, kilo verme, düzenli egzersiz yapma ve solunan ortam havasını temiz tutma gibi önlemlerle astımın kontrolünü kolaylaştırabilecekleri aktarıldı. Ayrıca, astım hastalarının hastalık hakkında bilinçlenmesinin ve düzenli doktor takibinin önemine dikkat çekildi.
    Bu çerçevede, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği iş birliğiyle her yıl Dünya Astım Günü’nde toplum ve sağlık çalışanları için eğitim ve farkındalık toplantıları düzenlendiği belirtildi. Bu yılın Dünya Astım Günü teması ise “Astımda Eğitim Güç Verir: Bilgi Anahtardır” olarak belirlendi ve güncel astım eğitimi ile bilgiler güçlendirileceği ifade edildi.