Kategori: Sağlık

  • Antalya’da İngiliz hastanın karnından 6 kilogram kitle çıkarıldı

    Antalya’da İngiliz hastanın karnından 6 kilogram kitle çıkarıldı

    Üç yıldır Muğla’nın Fethiye ilçesinde yaşayan ve kasık ağrısı şikayetiyle hastaneye giden İngiliz hasta Louise Martine Albert’in(57), karnında yaklaşık 35 cm kist tespit edildi. 10 gün süren tedavi kapsamında yapılan cerrahi operasyon ve gerekli tetiklerin ardından taburcu edildi. Hastaneye başvurmadan yaklaşık 3 hafta önce ağrılarının başladığını ifade eden Martine Albert’in, tedavisini Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Onur Erol gerçekleştirdi.

    “Endişelerim yatıştı”
    Louise Martine Albert, “Karnımda ağrı vardı, ne olduğunu bilmiyordum. Ağrılar, üç hafta öncesinde başladı. Fethiye’de bir hastanede muayene olurken oradaki doktor, burada tedavi gördüğüm hocayı önerdi. Fethiye’de karnımda bir kitle olduğunu söylediler, tam olarak ne olduğunu tespit edemediler. Geldiğimde hoca muayene etti, kitle olduğu ortaya çıktı. Sonra ameliyat olmaya karar verdim. Başta teşhis koyduklarında çok korktum ama sonra çok yakından takip edildim. Ne olduğunu ve neyle karşılaşacağımı bilmediğim için çok korktum. Başka bir ülkede olduğum ve ne yapacağımı bilemediğim için çok tedirgindim. Ameliyatım çok güzel geçti, çok kısa sürede toparladım ve iyileştim. Endişelerim yatıştı” diye konuştu.

    “Özgüvenimi geri kazandım”
    İngiliz hasta Martine Albert, kitlenin boyutunu operasyon sırasında öğrendiğini ve çok şaşırdığını açıkladı. Albert, şu ifadelere yer verdi: “Hocama teşekkür ediyorum, sayesinde çok rahat atlattık. Ameliyatım da çok iyi geçti. Kitlenin bu kadar büyük olacağını hiç beklemiyordum, operasyon sırasında öğrendim. Çok şaşırdım. İngiltere’de bu süreç çok daha uzun sürerdi ve bunun tam olarak nasıl sonuçlanacağından da emin olamazdım”.

    “Kontrolde, herhangi bir sorunla karşılaşmadık”
    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Onur Erol, hastaya Fethiye’de yapılan tetkiklerde karnında büyük boyutlarda yumurta kisti tespit edilmesi üzerine kendilerine yönlendirildiğini açıkladı. Erol, yapılan tetkiklerde karın içinde 30-35 cm yumurta kisti tespit ettiklerini ve operasyon sırasında kötü huylu olduğunu öğrendiklerini kaydederek, şöyle devam etti: “Tetkiklerin ardından cerrahimizi planladık, cerrahi operasyon yaklaşık 5 saat sürdü. Çıkartılan kitlenin boyutu, 30-35 cm civarında, ağırlığı yaklaşık 6 kg. Ameliyat esnasında yaptığımız incelemede kistin kötü huylu gelmesi üzerine ameliyat şeklimizi değiştirmek durumunda kaldık. Herhangi bir sıkıntı yaşanmadı, ameliyat sonrasında servis takibimiz 10 gün sürdü. Sonrasında hastamızı şifahen taburcu ettik, bir ay geçtikten sonra yaptığımız kontrolde herhangi bir sorunla karşılaşmadık. İlgili departmana yönlendireceğiz”

    Tümörün alınması, sıçramasını önledi
    Hastanın menopoz sonrası dönemde bu tür bir rahatsızlıkla karşılaştığını kaydeden Prof. Dr. Onur Erol, hastanın şikayeti üzerine hemen hastaneye başvurmasının kendisi adına olumlu sonuçlar doğurduğunun altını çizdi. Erol, “Daha önceki doktora başvurma sebebi son 2-3 haftadan beri süren kasık ağrısı. Biz de yapılan testlerde aynı şeyleri tespit ettik. Alınmaması durumunda tümörün daha ileri bir evreye yayılma riskiyle karşı karşıya kalırdık. Onkolojik cerrahide ileri bir organ metastazı yayılması veya karaciğer içerisinde başka bir yere yayılmasını tespit etmedik, o yüzden tümörü patlatmadan tümüyle çıkarmamız hasta açısından iyi oldu. Tümörle yaşaması ona bağlı risklerle karşı karşıya kalmayı doğurur, ilerleyen zamanda tümör daha da büyüyebilir. O zaman yapacağımız her türlü prosedür işimizi bir hayli zorlaştırırdı.” dedi.

  • Poşet açarken gözüne bıçak saplanan Sudenaz’a ikinci kornea nakli

    Poşet açarken gözüne bıçak saplanan Sudenaz’a ikinci kornea nakli

    İzmir’in Torbalı ilçesi Ayrancılar semtinde 2017 yılının haziran ayında meydana gelen olayda Sudenaz Aldağ, henüz 10 yaşındayken babası Yılmaz ve annesi Zehra ile markete gidip alışveriş yaptı. Baba alışverişin ardından işe gitti, annesi ise market poşetlerini mutfağa bıraktı. Sudenaz, annesine yardım etmek için yumurtaların bulunduğu poşeti açmaya çalıştı ancak düğümü çözemeyince eline meyve bıçağını aldı. Talihsiz kız, sert bir hamle ile poşeti bıçakla açmaya çalışırken elindeki bıçak gözüne battı. O dönem tam 1,5 yıl tedavisi süren Sudenaz’a göz tansiyonunun düşmeye başlamasıyla birlikte ilk kornea nakli İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapıldı. İlerleyen süreçte takibine devam edilen genç kıza nakil yapılan kornea bir süre saydam kaldı. Fakat yeniden göz tansiyonu ortaya çıkınca kornea zaman içerisinde bulanıklaştı. Bunun üzerine Sudenaz için tekrar göz nakli yapılması gerektiği söylendi. Genç kıza son olarak İzmir Şehir Hastanesi’nde Doç. Dr. Bora Yüksel ve ekibi tarafından geçtiğimiz günlerde ikinci kornea nakli yapıldı.

    “Doku güzel, yerinde duruyor, aylar içinde giderek saydamlaşacak”
    İzmir Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Bora Yüksel, Sudenaz’ın sağlık durumu ile ilgili, “Hastamız bıçakla ağır yaralanmıştı. İlk nakil bir süre saydam kaldı ama zaman içinde bulanıklaştı. Bunun en önemli nedeni ise hastada kazadan dolayı göz tansiyonu çıkması oldu. Tansiyona yönelik ilaç tedavisiyle sonuç alamayınca tüp taktık. Tüpten sonra zaman içinde kornea dokusu hücrelerinin azalması nedeniyle bulanıklaştı ve yenisini taktık. Şu anda güzel gidiyor. Tansiyonu da iyi, saydam. Göz siniri biraz bütün bu olaylardan etkilendiği için beklediğimiz görme tam olarak çıkmamış oldu. Ama doku güzel, yerinde duruyor. Aylar içinde giderek saydamlaşacak” dedi.

    “6 ay içinde görmenin açılacağını düşünüyorum”
    Sudenaz’ın periferik görme denilen kısımlarla görebildiği kadarıyla göreceğine değinen Yüksel, şunları kaydetti:
    “Bizim burada daha çok beklentimiz gözün saydam gözükmesi, estetik de önemli. Dıştan doğal görüntü olması, şaşılık olmaması ve kaymaması önemli. Ne kadar görebilirse bizim için şans. Dokunun yerinde kalması için bağışıklığını da baskılayıcı tedaviye başladık. Çocuklarda yabancı dokuyu yerinde tutmak erişkine göre zor olur. Şu an damlalarını kullanıyor, kontrollere geliyor. Ben 6 ay içerisinde biraz daha görmenin açılacağını düşünüyorum.”

    “Korneayı değiştirdik”
    Dokular maalesef ömür boyu gitmiyor” diyen Doç. Dr. Yüksel, “Ona yönelik farklı ameliyat türleri var. Onları da yapıyoruz. Hastanın kendi hücrelerini koruyan bir nakil sistemi de var. Ama bu hastada öyle bir şey mümkün değildi. Total olarak korneayı değiştirdik” ifadelerine yer verdi.
    Doç. Dr. Yüksel, bu süreçte hastanın kontrole düzenli gelmesinin önemli olduğunun altını çizdi.
    Kızının yaşadığı süreci anlatan baba Yılmaz Aldağ ise, “Biz alışveriş yapıp marketten gelmiştik. Poşetlerle birlikte eve geldiğimizde kızım mutfaktaki poşeti aldı ve açmaya çalıştı. Poşeti açmaya çalışırken düğümler biraz sıkı olduğu için açamadı. Daha sonra meyve bıçağıyla açmaya çalışıyor. Düğümü sert bir şekilde açayım derken bıçağı kendine çekince direkt sağ gözüne geldi ve korneayı ortadan kesmiş oldu. Biz daha sonra hemen Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geldik. Ameliyata sevk ettiler ve dikiş attılar. Sonra göz nakli olması gerektiğini söylediler. O sırada yaklaşık 1 sene geçti. Göz tansiyonu da yüksek olduğu için göz tansiyonunu düşürmeye çalıştılar. 2019 yılında göz bulundu ve bizi çağırdılar. Orada başarılı bir şekilde kornea naklini yaptılar. 2-3 hafta hastanede kaldık ve daha sonra normale dönünce bizi taburcu ettiler. Kontrollerimiz sürdü” şeklinde konuştu.

    “Eski ilaçları kullandığımız için ilaçlar yetersiz kaldı”
    Pandemi dönemi başlayınca hastaneye çok sık gidemediklerini aktaran baba Akdağ, sözlerine şöyle devam etti:
    “O süreçte doktorlarımızın da yerleri değişti. O sırada hep eski ilaçları kullandığımız için gözde ilaçların yetersiz kaldığı belirlendi. En son İzmir Şehir Hastanesine geldiğimizde doktorlar tekrar nakil olmasını söyledi. Tekrar nakil oldu ve başarılı geçti. Kontrollerimiz sürecek. İnşallah daha iyi olur.”
    Kızının sağlıklı olmasını temenni eden Akdağ, “Tek isteğim kızımın gözünün görmesi. Normal bir döngüye dönmesi. Doktorlar, göz sinirleri zedelendiği için kaynama aşamasının zor olacağını söyledi. Doktorların muayenesinden memnunuz. Bizleri yönlendiriyorlar” dedi.

  • Teknede yaralanan vatandaşa Sahil Güvenlikten tıbbi tahliye

    Teknede yaralanan vatandaşa Sahil Güvenlikten tıbbi tahliye

    Marmaris açıklarında seyreden yelkenli teknede bulunan vatandaş rahatsızlanması üzerine yardım çağrısı yapıldı. Yapılan yardım çağrısı üzerine Sahil Güvenlik ekipleri tarafından vatandaşın denizden tahliyesi yapılarak 112 ambulans ekiplerine teslim edildi.

  • “Gebelik şekeri bebekte obezite ve tansiyon riskini artırıyor”

    “Gebelik şekeri bebekte obezite ve tansiyon riskini artırıyor”

    Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, gebelikte şeker hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Tutal, “Gebelik şekeri, gebelik sırasında tespit edilen kan şekeri yüksekliğidir. Gebelik şekeri annede yüksek tansiyon hastalığı gelişme riskini artırır. Ayrıca bebekte yeni doğan döneminde hipoglisemi (şeker düşüklüğü) ve yenidoğan sarılığını tetikleyebilir. Şeker hastalığı gelişme riskini artıran unsurlar ise ailede şeker hastalığı olması, gebelikten önce kilolu olmak, 4.5 kilogramdan daha ağır bebek doğurmuş olmak, öncesinde erken doğum yapmış olmak, gebelik öncesi gizli şeker hastalığı, 25 yaşın üzerinde gebe kalmak ve polikistik over sendromudur” diye konuştu.

    “Tanı konma süreci”
    Hiçbir risk faktörü olmadan da gebelik şekerinin gelişebileceğinin unutulmaması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Tutal, “Genellikle gebeliğin 24. ve 28. haftaları arasında gebelik şekeri teşhisi konulur. Önceden gebelik şekeri geçirdiyseniz veya doktorunuz riskli olduğunuzu düşünüyorsa, 13. haftadan önce de testler yapılabilir. Gebelik şekeri taraması, oral glukoz tolerans testi (şeker yükleme testi olarak bilinir) ile yapılır. 50 gram glukozlu içecek içildikten 30 dakika sonra alınan kan düzeyine bakılır. Test sonucu anormal ise 100 gram glukoz ile tekrar test yapılır” şeklinde konuştu.

    “Şeker yükleme testi değil, annede şeker olduğunu bilmemek riskli”
    Şeker yükleme testi yaptırmanın zararlı olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Tutal, “Test sırasında alınan şeker, 1 bardak şekerli içecek, birkaç dilim tatlı ya da bir tabak pirinç pilavındaki şeker kadardır. Asıl riskli olan durum annede gebelik şekeri olması ve bu durumun bilinmemesidir. Anne kanındaki yüksek şeker, bebeğe geçerek bebekte aşırı miktarda insülin üretilmesine, bu da bebeğin aşırı büyümesine neden olur. Aşırı büyük olan bebeklerin doğum travmalarına maruz kalma ihtimalleri artar. Annenin yüksek kan şekeri, erken doğumu tetikleyebileceği gibi bebeğin aşırı büyük olması da erken doğum kararının alınmasına neden olabilir. Gebelik şekeri olan annelerin bebeklerinde doğum erken olmasa bile akciğer gelişimi yetersiz olabilir ve bebek doğduğu zaman nefes almakta zorlanabilir. Kan şekeri kontrolsüz olan annelerden doğan bebeklerde doğum sonrası kan şekeri düşebilir. Çok ciddi düşüşler bebeğin havale geçirmesine neden olabilir. Derhal kan şekerinin yükseltilmesi gerekir. Gebelik şekeri olan annelerden doğan bebeklerde yaşamlarının ileri dönemlerinde obezite ve Tip 2 diyabet hastalığı gelişme riski artmıştır” ifadelerini kullandı.

    “Anneye verdiği zararlar”
    Uzm. Dr. Tutal, gebelik şekerinin anneye ve bebeğe yansıyabilecek olumsuz etkileriyle ilgili de şunları söyledi:
    “Gebelik şekeri, yüksek tansiyon riskini arttırır. Ayrıca hem anne hem de bebeğin hayatını tehlikeye sokan preeklampsi riskini arttırır. Gebelik şekeri geçirdiyseniz bir sonraki gebelikte de muhtemelen gebelik şekeri olacaksınızdır. Ayrıca yaşınız ilerledikçe Tip 2 diyabet hastası olma ihtimaliniz de artacaktır. Gebelik şekeri geçiren kadınların yaşam tarzlarında yapacakları sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi sağlıklı değişimler, gelecekte şeker hastası olma ihtimallerini azaltır. Diyetle kan şekeri kontrol altına alınamayan hastalarda insülin tedavisi gerekir. Doğum sonrası kan şekeri ölçümüne bir süre daha devam edilmelidir. Doğumdan yaklaşık 2 ay sonra şeker yüklemesi yapılarak şekerin tamamen normale döndüğünden emin olunmalıdır. Daha sonra her 2-3 yılda bir diyabet riskinin değerlendirilmesi gereklidir. Bu hastalığın tedavisi endokrinoloji ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimlerince yapılmaktadır.”

  • Yonca yiyerek şişen 163 hayvana veteriner hekimler müdahale etti

    Yonca yiyerek şişen 163 hayvana veteriner hekimler müdahale etti

    Çalıdere köyünde yonca tarlasına giren inek sürüsünde, bir süre sonra rahatsızlık belirtileri baş göstermeye başladı. İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne gelen ihbar üzerine köye giden veteriner hekimler, yonca yiyerek şişen 163 hayvana HAYBULANS aracında müdahale ettiler. Hayvanları kurtarmak için çaba gösteren veteriner hekimler, 162 hayvanı yaptıkları kontroller ve tedavilerle kurtardılar. Bir hayvanın kurtarılamayarak zorunlu kesim yapıldığı öğrenildi.

  • Epilepsi hastalarına 8 beslenme önerisi

    Epilepsi hastalarına 8 beslenme önerisi

    Epilepsi yani halk arasındaki adıyla sara hastalığı, genellikle ömür boyu süren bir sağlık sorunu olarak biliniyor. Hastalığın neden olduğu nöbetler kontrol altına alındığında epilepsili birçok insan yaşamını normal bir şekilde sürdürebiliyor. Epilepsi hastalarında uygulanacak dengeli ve düzenli beslenme planı, nöbetlerin sayısının ve hastalığın zararlı etkilerinin azaltılması sürecine önemli katkıda bulunuyor. Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Betül Merd, epilepsi hastalarının beslenmesi konusunda bilgi verdi.

    Epilepsi (sara) önemli bir sağlık sorunu

    Epilepsi, sinir sistemini etkileyerek beyindeki işleyişi geçici olarak sekteye uğratan ve nöbetler şeklinde ortaya çıkan önemli bir sağlık sorunudur. Her yaştan insanda uzun süreli görülebilen bu sorun, birçok semptomu da beraberinde getirmektedir. Nöbetler, beynin hangi bölümünün tutulduğuna bağlı olarak insanları farklı şekillerde etkilemektedir.

    Epilepsi hastalığının 5 önemli belirtisi

    Epilepsi hastalığının muhtemel belirtileri şu şekilde gelişmektedir;
    “Baş dönmesi sonucunda yere yığılma. Kontrol edilemeyen sarsıntı ve sallanma hissi ile birlikte, boş boş olarak ifade edilen şekilde bakmak. Kollarda ve bacaklarda karıncalanma hissi. Kol ve bacaklarda istemsiz kasılmalar, elleri kontrol edememe, çığlık atma. Ağızdan köpük gelmesi, istemsiz idrar kaçırma.”

    Epilepsi hastalığının tedavisi var mı?

    Anti-epileptik ilaçlar olarak adlandırılan ilaçların kullanılması ana tedavidir. Cerrahi müdahale, nöbetleri kontrol etmeye yardımcı olabilecek bir cihazın vücuda konumlandırılması, nöbetleri kontrol etmeye yardımcı olabilecek özel bir diyet olan ketojenik diyet.

    Dengeli ve sağlıklı beslenme önemli

    Dengeli ve sağlıklı beslenme tüm insanlar için önemli ve vazgeçilmez bir kuraldır. Özellikle hastalık söz konusu olduğunda bu kural akıllara gelse de, yaşamın her döneminde bu kuralı uygulayan insanlar daha sağlıklı olmaktadır. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda genel sağlık durumuna etkisi olduğu kanıtlanan dengeli ve düzenli beslenmenin birçok hastalıkla mücadele etmede olumlu etkisi olduğu belirlenmiştir.
    Epilepsi hastalığı ile mücadelede etkili olan temel beslenme önerileri ise şu şekildedir;
    “Vücuttaki kan şekeri düzeyinin dengeli olması her hastalıkta olduğu gibi epilepsi sonunda da önemlidir. Bunun için kan şekerindeki ani yükselmeler epilepsi nöbetlerini tetikleyebilmektedir. Şeker seviyesini yükseltecek şekerli besinlerden uzak durulmalı, şeker oranı düşük tahıllı gıdalar tüketilmelidir. Günlük beslenme programında sağlıklı yağlarla hazırlanmış besinler dahil edilmelidir. Özellikle sağlıklı olan zeytinyağı kullanılmalı, Omega 3 ve Omega 9 gibi besin kaynakları tercih edilmelidir. Epilepsi nöbetlerini tetikleyebilen alkollü içeceklerden uzak durulmalıdır. İçeriğinde kafein olan kahve, çay ve kakao tüketimi sınırlandırılmalıdır. Epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçlarla etkileşime girmesi muhtemel besinler, uzman hekimlerin kontrolünde tüketilmelidir. Kalsiyum, magnezyum ve sodyum açısından zengin kuru baklagiller ile tam tahıllı ürünlerin ve yeşil yapraklı sebzeler tüketilmelidir. Besinler yoluyla vücuda yeterli miktarda vitamin ve mineral alındığından emin olunmalıdır.

    Kan şekeri dengeli seyretmeli

    Epilepsi hastalarının beslenmesinde dikkat edilecek en önemli hususlardan biri, hastanın kan şekerinin dengeli bir şekilde seyretmesidir. Bu nedenle bu hastalığa sahip kişilerin, şeker barındıran yiyeceklerden uzak durması, un yerine tam tahıllı ürünler tüketmeleri sağlık açısından oldukça önem taşımaktadır. Hastaların öğünlerini atlamamaları gerekir, çünkü uzun süreli açlık kaç şekerinin aşırı derecede düşmesine neden olmaktadır. Bu tür hastalar için balık tüketimi oldukça önem taşımaktadır. Balığın içerisindeki Omega 3 ve Omega 9 gibi sağlıklı yağlar epilepsi hastaları için çokça faydalı sağlıklı yağlardır. Bu nedenle epilepsi hastalarının balık tüketmeye özen göstermesi gerekmektedir. Epilepsi hastaları alkol, çayı çok sık tüketmemeli, kahve ve kola gibi kafein içeren içeceklerin tüketimi sınırlandırmalıdır. Bu içecekler epilepsi nöbetlerini tetikleyebilecek özelliğe sahiptir. Epilepsi için kullanılan bazı ilaçlar, nar ve greyfurt gibi meyvelerle etkileşime girebilmekte bu da ilacın etkilerini düşürebilmektedir. Bu nedenle greyfurt ve nar gibi meyvelerin tüketimine dikkat edilmeli, uzmana danışılmalıdır.

  • Sıcak çarpması, beyin kanaması ve kalp krizine neden olabilir!

    Sıcak çarpması, beyin kanaması ve kalp krizine neden olabilir!

    Yaz havalarının getirdiği sıcak havalar nedeniyle sıcak çarpması konusunda uyarılarda bulunan uzmanlar, “Aşırı sıcaklarda vücutta sıvı kaybı arttığı ve elektrolit dengesi bozulduğu için su tüketimi artırılmalıdır. Sağlıklı kişileri bile etkileyen sıcak çarpması, beyin kanaması, kalp krizi gibi birçok hastalığa neden olabilen aşırı sıcaklar, hipertansiyon, diyabet ve kalp hastaları için daha büyük risk oluşturmaktadır. Bu nedenle mümkünse 11.00-16.00 saatleri arasında dışarı çıkmamak, çıkanların ise gölgede kalmaya özen göstermeleri gerekir. Şapka takmak, el, yüz, ense ve kolları su ile serinletmek gerekir. Eve gidince vücut ısısını dengelemek için ılık bir duşta faydalı olacaktır. Aşırı sıcaklarda vücutta sıvı kaybı arttığı ve elektrolit dengesi bozulduğu için su tüketimi artırılmalıdır. Sıvı kısıtlaması gerektiren bir hastalık yok ise günde 2 buçuk litre su tüketmek gerekir” diye konuştu.

    Suyun sıcak havalarda hayati önem taşıdığını kaydeden uzmanlar, her gün en az 2-2,5 litre sıvı tüketilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

  • Mobil Kanser Tarama Tırı’nda erken teşhis konuluyor

    Mobil Kanser Tarama Tırı’nda erken teşhis konuluyor

    2018 yılından bu yana Denizli İl Sağlık Müdürlüğü ve Denizli İş Kadınları Birliği (DİKAB) işbirliğiyle yürütülen Pembe Şehir Projesi kapsamında; Denizli’de il geneli kanser farkındalık eğitim ve çalışmaları, tarama faaliyetleri devam etmektedir. Bugüne kadar merkez ve ilçelerde tekstiller, kamu kurumları, okullar ve vatandaşların yoğun olduğu alanlarda kanser bilgilendirmesi ve tarama faaliyetleri gerçekleştirildi. Yine Denizli’ye kazandırılan Mobil Kanser Tarama Aracı ile merkez ve ilçelerde mobil olarak taramalar devam etmekte olup 2024 yılında 7 aylık dönemde; 5 bin 587 mamografi çekilerek 16 kişi de meme kanseri teşhisi ve bin 894 serviks kanseri taraması yapılarak 1 kişi de serviks kanseri teşhisi kondu. Bu sene Kale, Honaz, Baklan, Babadağ, Çal, Çivril, Bekilli ilçeleri ile merkezde Zümrütevler, Dokuzkavaklar da hizmet veren Mobil Tır, şu anda ADM Elektrik Dağıtımın kadın çalışanlara hizmet vererek taramalarına devam etmektedir.

    “Sağlıklı Kadınlar Sağlıklı Nesiller Yetiştirir”
    Aydem Enerji bahçesinde bulunan Mobil Tırı ziyaret eden Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, erken tanı ile kanserde hayatın kurtulabildiğine dikkati çekerek kanser taramalarının zamanında yapılmasının önemine vurgu yaptı. Uz. Dr. Berna Öztürk; “Türkiye’de yürütülen Ulusal Kanser Tarama programında; 40-69 yaş arasındaki kadınlara 2 yılda bir meme kanseri, 30-65 yaş arası tüm kadınlara 5 yılda bir rahim ağzı kanseri ve 50-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklere 2 yılda bir kalın bağırsak kanseri taramaları ücretsiz yapılmakta olup yürütülen bu tarama programları ile meme, rahim ağzı ve kalın bağırsak kanseri erken teşhis edilebilmektedir. Bu üç kanser, erken teşhis konulabildiğinde tedavi edilebilen en önemli kanserlerdir. Maalesef baktığımızda kanser hem dünya hem ülkemiz için ölüm nedenleri arasında hala ikinci sırada yer almakta olup meme kanseri ölümleri de yine çok fazla görülmektedir. Bizim bu taramaların yaptırılabildiği Denizli’de merkezde 3, toplamda 4 tane KETEM’imiz var. Fakat maalesef vatandaşlarımız, hasta olmadan doktora gitmek ya da buralara gidip tarama yaptırmak istemeyebiliyorlar. Denizli İl Sağlık Müdürlüğümüz ve DİKAB işbirliğiyle yürüttüğümüz Pembe Şehir Projesi kapsamında; kadınlar için ne yapabiliriz diye yola çıkmıştık ve kanserle mücadele faaliyetlerimizde bir mobil tırımız olsa her yeri dolaşırız diye düşünmüştük. Çok büyük çabalardan sonra 2021 yılında hayırsever bir ailemiz tarafından tır alınarak gerekli tıbbi donanımı Bakanlığımız tarafından tamamlandı ve Denizli’ye bir Mobil Kanser Tarama Aracı kazandırıldı. 3 yıldır aktif olarak ilçelerimizde ve pek çok fabrikada taramalar gerçekleştirdiğimiz Mobil Tırımız ile bugün de ADM Elektik Dağıtım ’da yaklaşık 400 kadın çalışanımıza kanser taraması yapacağız. ADM Elektrik Dağıtım Yönetim Kuruluna bizi buraya davet ettikleri için çok teşekkür ediyoruz. ‘Sağlıklı Kadınlar Sağlıklı Nesiller Yetiştirir’ sloganımızla kadınlarımızın sağlıklı olmaları, sağlıkla çalışmaları, evlatlar yetiştirmeleri, her şeyden önemlisi de hayatlarının kurtulması için bu taramaları yapıyoruz” diye konuştu.

  • 11 yıl sonra bağış organla hayata sıfırdan başladı

    11 yıl sonra bağış organla hayata sıfırdan başladı

    11 yıldır diyaliz makinesine bağlı bir yaşam sürdüğünü belirten Dinçer, “Sadece kan grubu O olan vericilerden nakil olabilirdim. Ailemden uygun verici çıkmadığı gibi yıllarca bu kan grubundan kadavra bağışı bekledim. Diyalize gitmek günlük mesaimin bir parçası haline gelmişti. O yüzden hala o makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Adeta hayata sıfırdan başladım. Artık özgürüm” dedi.

    Manisa’nın Demirci ilçesinde yaşayan, bir enerji dağıtım şirketinde çalışan üç çocuk babası Kamuran Dinçer’i böbrek nakline götüren süreç 2013 yılında başladı. Kalbinde sıkışma hissiyle Demirci Devlet Hastanesi acil servisine başvuran Dinçer, kan değerlerinin kötü çıkması üzerine Manisa Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yapılan ileri tetkiklerde Dinçer’e böbrek yetmezliği tanısı kondu. Nitekim Dinçer 4 gün sonra kendini diyaliz makinesine bağlanmış buldu. Dinçer aynı yıl bir üniversite hastanesinde adını kadavradan bağış bekleyenler listesine yazdırdı, 2017 yılına kadar Demirci Devlet Hastanesi’nde haftanın üç günü diyaliz tedavisi gördü. Kan grubu 0 olduğu için sadece 0 grubu vericilerden organ alabilen Dinçer’e, ailesinde çok sayıda gönüllü olmasına rağmen kan grupları uymadığı için tek bir donör bile çıkmadı. Makineden kurtulup yeni bir hayat sürme şansı 0 grubu kadavra organ bağışına kalan Dinçer iş ve sosyal yaşamını etkileyen diyaliz tedavisini eve taşıdı. Dinçer bir yandan çalışıp diğer yandan her gün evinde diyaliz yaptığı bir rutin içine girerken, doktor takibini ve üniversite hastanesindeki kaydını 2022 Ekim’de Acıbadem Kent Hastanesi’ne taşıdı. Kadavra listesine ilk başvurusunun üzerinden 11 yıl geçen Dinçer, geçtiğimiz Temmuz ayının 13’ünde hastaneden gelen telefonla büyük şaşkınlık yaşadı. Bağış organ çıktığı bildirilen telefondan nakil için hastaneye çağrılan Dinçer, eşi Gülay Dinçer (46) ile 250 kilometrelik yolu adeta uçarak geldi. Dinçer, Uzm. Dr. Işık Özgü, Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Prof. Dr. Hüseyin Töz, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, Uzm. Dr. Gökhan Ekin’den oluşan ekip tarafından nakil operasyonuna alındı. Böbreğin uyum sağladığı Dinçer, makinesiz bir yaşama geçerken şifayla taburcu edildi.

    Sadece 0 grubu vericiden nakil mümkündü
    Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Uzm. Dr. Işık Özgü, Dinçer’in geniş bir ailesi olmasına rağmen ailesinden 0 grubu verici çıkmadığını, kadavradan bağışta da aynı şartın geçerli olduğunu vurguladı. Özgü, “Hastamız 11 yılını diyalizle geçirmişti. Kan grubu 0’dı. Bu kan grubu genel verici ama ancak kendi kan grubundan alabiliyor. Kendi kan grubundan kadavra bağışı ile nakil şansına kavuştu. Artık çalışan bir böbreği var, makineli günleri geride bıraktı” dedi.

    “Dört nakil adayından biriydim”
    4 yılını haftanın üç günü diyaliz merkezinde makineye bağlanarak geçirdiğini belirten Kamuran Dinçer, yaşadıklarını şöyle anlattı:
    “Ailemde 4 kardeşim, annem, babam, amcam dayım bana böbreğini verecek çok sayıda insanım vardı ama kan gruplarımız uymamıştı. Bir buçuk yıl kadar önce üniversite hastanesindeki kaydımı Acıbadem Kent Hastanesi’ne aldım. Umudumu tazeledim. İnsanlarda umut hep olmalı. Umutsuz yaşam olmuyor. Şans yüzüme güldü. Bu bağış organ için hastaneye 4 aday çağrılmıştı, hatta ben yedek adaydım. Ama en uygun alıcı adayı ben oldum ve başarılı bir nakil ameliyatı geçirdim. Adeta hayata sıfırdan başladım. Böbrek bağışlayarak bana yeni bir hayat kapısı açan acılı aileye, hekimlerime sonsuz teşekkürler. 2017 yılında eğitim alıp evde kendi kendime diyaliz yapmaya başladım. Sabah işe gidiyor, döndüğümde diyalize bağlanıyordum. Diyaliz mesaimin bir parçası olmuştu. 11 yıl böyle geçti. O yüzden hala makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Artık özgürüm.”

  • Köylerde kadınlara kanserde erken teşhisin önemini anlatılıyor

    Köylerde kadınlara kanserde erken teşhisin önemini anlatılıyor

    Düzce Sağlık Müdürlüğü halkın özelikle kanserle ilgili bilgilendirmesi çalışmalarına devam ediyor. Bugünü kadar binlerce kadına bilgilendirme yapan ekip bu sefer merkeze bağlı Kadıoğlu Mahallesinde kadınlarla bir araya geldi. Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığına bağlı Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) Biriminde görevli personel kanserinin risk faktörleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri konularında bilgilendirme, kanserden korunacak sağlıklı yaşam koşullarına yönlendirmek ve kanser taraması yapmak amacıyla, mobil sağlık aracıyla sağlık taraması yaptılar.