Kategori: Sağlık

  • “Sıcak günlerde su şişesi taşıyın ve düzenli su için”

    “Sıcak günlerde su şişesi taşıyın ve düzenli su için”

    Havaların ısınması ile birlikte kalp damar hastalıklarında artış görüldüğünü belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Şenol “Yüksek sıcaklıklar vücut ısısını artırır ve bu da kalp hızını yükseltir. Vücut, ısısını dengelemek için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Bu süreç, zaten kalp hastalığı olan bireyler için özellikle tehlikeli olabilir. Sıcakların arttığı bu günlerde yüksek tansiyon, kalp damar hastalığı ve ritm bozukluğu tanısı olan hastalar, şikayetlerinin artması ve hastalıklarının gün yüzüne çıkması ile karşı karşıya kalabilir” diye konuştu. Özellikle yaz aylarında terlemenin artmasıyla vücudumuzdan çok fazla sıvı ve elektrolit kaybı olduğunu; bu dehidrasyonun kanın daha yoğunlaşmasına neden olarak kalbin iş yükünü artırdığını söyleyen Dr. Şenol bu durumun kalp krizi ve diğer kalp rahatsızlıklarına yol açabileceğini anlattı. Sıcak havalarda kan damarlarının genişleyip (vazodilatasyon) kan basıncının düşmesine neden olabileceğini; özellikle yeterli sıvı alınmadığında tansiyon düşmesi, bayılma ve baş dönmesi gibi sorunlara yol açabileceği gibi, elektrolit kaybı ritim sorunları olan hastalarda ani ritim bozulmalarına ve hayati tehlikelere yol açabileceğini ifade etti. Çok sıcak havalarda, özellikle yaşlı hastalarda yüksek tansiyon atakları görülebildiğine değinen Dr. Şenol bu ataklara bağlı olarak inme, kalp krizi gibi ciddi hayati problemler doğabileceğini dile getirdi.çKalp yetmezliği bulunan hastalarda da terleme ile sıvı ve elektrolit kaybının ciddi etkileri olduğundan bahseden Dr. Şenol “Bu sıvı ve elektrolit kaybı, kalbin iş yükündeki artışa bağlı olarak, nefes darlığı, halsizlik, çarpıntı gibi şikayetlere yol açabilir. Bu durum kalp yetersizliğinde ani artış ve hastane yatışlarına neden olabilir. Ayrıca bu kişilerde kalp yetersizliği için kullanılan ödem söktürücülere veya sıvı alımındaki kısıtlamalara bağlı olarak hayati riskler gelişebilir” dedi.

    “Alkollü ve kafeinli içeceklerden kaçının”
    Dehidrasyonu önlemek için bol su tüketilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Şenol özellikle sıcak günlerde su şişesi taşıma ve düzenli olarak su içmenin önemini anlattı. Vücuttan su kaybını artırabileceği için alkollü ve kafeinli içeceklerden kaçınmak gerektiğini çünkü bu içeceklerin özellikle kalp yetersizliği tanısı olan hastalarda olumsuz sonuçlar doğurabileceğini; idrar söktürücülerin dozunun yeniden düzenlenmesi ve sıvı alımının hastanın sağlık durumuna göre belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Tansiyon tedavisi altındaki hastaların takiplerinin düzenli yapılması ve sıvı alımının düzenli olması gerektiğini vurgulayan Dr. Şenol “Sıcak havalarda ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılmalıdır. Egzersiz yapmak isteyenlerin, sabah erken saatlerde veya akşam serinliğinde hafif egzersizler yapmaları daha uygun olacaktır. Mümkün olduğunca serin ve klimalı ortamlarda bulunmak, güneşin en güçlü olduğu 10:00 ile 16:00 saatleri arasında dışarıda olmaktan kaçınmak gerekir. Açık havada bulunmak zorunda olanların gölge alanlarda kalmaları önerilir” diye konuştu.


    “Ağır ve yağlı değil hafif yiyecekler tercih edin”
    Sıcak havalarda hafif, gevşek ve açık renkli kıyafetlerin tercih edilmesini; güneşin zararlı etkilerinden korunmak için şapka ve güneş gözlüğü kullanılmasını tavsiye eden Dr. Şenol ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçınarak daha hafif ve sindirimi kolay yiyeceklerin tercih edilmesinin; meyve ve sebze tüketiminin artırılmasının önemini anlattı. Özellikle kalp hastalarının yaz aylarında düzenli olarak doktor kontrolünden geçmeleri gerektiğini belirten Dr. Şenol şunları söyledi:
    “İlaç dozlarının ve tedavi planlarının sıcak hava şartlarına göre düzenlenmesi gerekebilir. Sonuç olarak, yaz aylarında artan sıcaklıklar kalp sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sebep olabilir. Bu nedenle, yeterli sıvı alımı, serin ortamlarda bulunma, uygun giyim ve beslenme alışkanlıkları gibi önlemler alarak kalp sağlığınızı koruyabilirsiniz. Unutmayın, herhangi bir rahatsızlık durumunda en kısa sürede doktorunuza başvurmalısınız.”

  • Niğdeli vatandaşın organları 4 kişiye umut oldu

    Niğdeli vatandaşın organları 4 kişiye umut oldu

    Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde beyin ölümü sonrası hayatını kaybeden 59 yaşındaki vatandaşın organları, ailesi tarafından bağışlandı. Organ nakli bekleyen 4 hastaya umut olan bağışın ardından hastanenin organ bağışı birimi tarafından yapılan operasyonla hayatını kaybeden kişiden karaciğer, 2 kornea ve 2 böbrek alındı.

    Donör organizasyonu neticesinde kornealar Ankara Şehir Hastanesine, karaciğer Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine, böbrekler ise Adana Şehir Hastanesine organ nakil araçları ile gönderildi.

    Hayatını kaybeden hastanın ailesine teşekkür eden Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Organ Nakil Sorumlusu Anestezi Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Kaçmaz, “Yoğun bakımımızda yatmakta olan 59 yaşındaki erkek hastamızın beyin kanamasını nedeniyle takibine devam ediyorduk. Beyin ölümü gerçekleşti sonrasında donör bakımının başlandı, ailenin de onayı ile ameliyata aldık. Hastamızın ailesine çok teşekkür ediyoruz. Bu sayede hastamızın karaciğeri, ve böbrekleri ve korneası başka hastalara umut oldu, uzun yıllardır organları bekleyen hastalara nakledilecek ve bu hastalar da şifalarına kavuşacaklar” dedi.

    Türkiye’de organ bağışının çok az sayıda olduğuna değinen Gaziantep Sanko Üniversitesi Hastanesi’nden Doç. Dr. Yücel Yüksel ise, “Bir kişi hayatını kaybetti ama 3 kişi de bu sayede yaşamaya devam edecek” diyerek aileye ve ekibe teşekkür etti.

  • Duygusal ihmal ilişkiye zarar veriyor

    Duygusal ihmal ilişkiye zarar veriyor

    Duygusal ihmal, genellikle belirgin olmayan ancak derin etkiler bırakan bir durumdur. İlişkinin temelini sarsar ve sonlanmasına neden olabilir. İlişkiler, karşılıklı olarak duygusal doyum ile şekillenir. Bir birliktelik içerisinde çiftler birbirlerini ne kadar önemsiyor, çaba gösteriyorsa o kadar sağlıklı bir birliktelik yaşama ihtimallerini de arttırmış oluyorlar.

    İlişkiler, başlangıç sürecinde kişilere yoğun duygular deneyimlemelerine ve belki de uzun süredir böylesine hissedilmeyen duyguların yeniden hissedilmesine fırsatlar tanımaktadır. Ancak zaman geçtikçe bu yoğun duyguların seyri azalabiliyor ve çiftler duygusal ihmale maruz kalabiliyor. Çiftlerden birinin, partnerini duygusal olarak ihmal etmesi o birlikteliğin eksiklik ve yetersizlik geliştirmesine sebebiyet veriyor. İlişkinin başındayken hissedilen duygular ve gerçeğe dökülen davranışlar zaman içerisinde yitirilebiliyor fakat bu durum elbette sağlıklı bir birliktelik için geçerli değildir. Sağlıklı bir birliktelik içerisinde duygular zaman içerisinde yoğunlaşır ve güçlenir, oysa sağlıksız bir birliktelikte duygular çok yoğun başlar ve kısa zaman içerisinde hızla tükenir.

    İlişkinizde duygusal ihmale maruz kaldığınızı nasıl anlayabilirsiniz?

    • Partnerinizle aranızda bir mesafe olduğunu hissediyorsanız.
    • Sürekli olarak değersiz hissediyor ve kendinizi yetersiz görüyorsanız.
    • Duygularınızı ifade etmekte zorlanıyor ve partnerinizin sizi anlamadığı, hissedemediğini düşünüyorsanız.
    • İletişim kurmak için gösterdiğiniz çabalarınız karşılıksız kalıyorsa.
    • Mutlu olduğunuz anlarda dahi aniden üzüntü ve öfkeye maruz kalıyorsanız.
    • Partneriniz ile birlikte olsanız dahi yalnız hissediyor, sizi anlayan ve destekleyen birinin eksikliğini yaşıyorsanız.
    • Partnerinize güvenmekte zorlanıyor ve sürekli terk edilme korkusu yaşıyorsanız. İlişkinizde duygusal ihmale maruz kalıyor olabilirsiniz.

    Uzman Klinik Psikolog Kaan Üçyıldız, ”Her ilişki çeşitli sorumlulukları beraberinde getirir ancak en temel sorumluluk partnerinize karşı olan sorumluluklarınızdır. Yaşantınızın her alanında sorumluluklar ihmal edilmemelidir, özellikle de birlikteliğinizde. İhmal edilmiş bir ilişki, kişi de değersizlik, ilgisizlik ve mutsuzluğa yol açacaktır. Unutulmamalıdır ki kimse mutsuz olduğu yerde kalmak istemeyecektir. O yüzden ilişkinin başındayken gösterilen ilgi, ilişkinin devamında da hissettirilmeye devam edilmelidir. Hayatınıza dahil ettiğiniz kişi ile karşılıklı olarak duygusal tatmin elde etmeli, ilişkinize yenilikler getirerek dinamik bir şekilde sürdürülmesine gayret etmelisiniz.” dedi.

  • Güneş çarpmasına dikkat; Hayati tehlike oluşturabilir

    Güneş çarpmasına dikkat; Hayati tehlike oluşturabilir

    Güneş çarpması genelde 40 derecenin üstündeki havalarda gözlemlendiğini belirten BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İhsan Başpınar, “Bazı özel durumlarda; çocuklar, yaşlılar ve hastalar da 40 c altında bile ortaya çıkabilir. Güneş çarpmasının ilk bulgusu vücuttan sıvı ve tuz kaybı ile ortaya çıkan sıcak bitkinliğidir. Bu bulguların ilerlemesiyle güneş çarpması bulguları ortaya çıkar” ifadelerini kullandı.

    “Sıcak havalarda yaşlı bireyler ve çocuklar risk altındadır”
    “Uzun süre güneş altında kalan herkes güneş çarpmasına maruz kalabilir” diyen Dr. Başpınar, “Fakat özellikle; çocuklar, yaşlılar, kalp hastalıkları, diyabet hastalıkları, alkol bağımlıları, doğuştan terleme bozukluğu olan bireyler, bazı ilaçlar, sıcağa karşı hassas insanlar, maraton koşucuları ve ağır spor yapanlar, Alzheimer, parkinson ve akıl hastalıkları olan bireylerde risk daha çoktur” uyarısında bulundu.
    Dr. Başpınar, güneş çarpmasının belirtileri arasında sıcak ve kuru cilt, terleyememe, hızlı nabız, baş ağrısı, kas krampları, ciltte renk değişikliği, hızlı nefes alma, göz bebeklerinde büyüme, uyuklama, sersemlik, tutarsız konuşma, şaşkınlık, sinirlilik, hayal görme, çevreyi tanımama, havale geçirme ve bilinç kaybı bulunduğunu söyledi.
    Güneş çarpmasının acil tedavi gerektiren bir durum olduğunu vurgulayan Dr. Başpınar, hastane ortamında tedavi edilmesi gerektiğini ilk olarak da vücut ısısının hızla düşürülmesi gerektiğini belirterek “Hastanın elbiseleri çıkarılarak soğuk su banyosuna sokulması en etkili yöntemdir. Bu mümkün değilse hasta ıslak bezlerle sarılarak kollara ve bacaklara soğuk uygulaması yapılabilir. Özellikle soğuk sıvılar koltuk altlarına ve kasıklara uygulanmalıdır” dedi.

    “Tedavi edilmezse kalp ve böbrek yetmezliği neden olabilir”
    Hastanın serin bir ortama alınması, vantilatörle soğutma yapılması ve ayakların yukarı kaldırılması da faydalı olacağını belirten Dr. Başpınar şunları söyledi:
    “Bilinci yerinde olan hastalara azar azar su veya tuzlu ayran verilmelidir. Ateşin makattan 38.5C’ye kadar düşürülmesi hedeflenmelidir. Hastane ortamında ise damardan sıvı tedavisi uygulanır. Ateş düşürücü ilaçların etkisi sınırlı olabilir. Güneş çarpması tedavi edilmezse ölümcül sonuçlar doğurabilir ve bazı hastalarda kalp ve böbrek yetmezliği gibi komplikasyonlar günler sonra bile ölüm riskini artırır.”
    Son olarak Dr. Başpınar, günlük en az 2-2.5 litre sıvı tüketilmesi gerektiğini ve yaz aylarında açık renkli pamuk veya keten giysilerin tercih edilmesini de önerdi.

  • “Maymun çiçeği virüsünden ölüm oranı yüzde 3-6”

    “Maymun çiçeği virüsünden ölüm oranı yüzde 3-6”

    Maymun çiçeği hastalığına yol açan maymun çiçeği virüsünün (Monkeypox) bir DNA virüsü olduğunu dile getiren Medical Park Karadeniz Hastanesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gürbüz Yuluğ, hastalığın öncelikle Orta ve Batı Afrika’da ortaya çıkan, daha sonra Avrupa’da da vakaların görüldüğü bir zoonotik hastalık olduğunu ifade etti.

    “İlk kez 9 aylık bir çocukta tespit edildi”
    Virüsün ilk olarak 1959 yılında bir maymunda izole edildiğini, ilk insan vakasının ise 1970’de Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 9 aylık bir çocukta tespit edildiğini işaret eden Uzm. Dr. Gürbüz Yuluğ, “Enfeksiyon maymunlar dışında sincaplarda, sıçanlarda, farelerde, çayır köpeklerinde de görülür. Ortalama ölüm oranı yüzde 3 ila 6 arasındadır. Sekonder hastalıkları olanlar, küçük çocuklarda ve hamilelerde daha ağır seyreder” ifadelerini kullandı.

    “Hayvandan da bulaşabilir, insandan da”
    Maymun çiçeği virüsünün hayvandan insana ya da insandan insana olmak üzere iki şekilde bulaşabileceğinin altını çizen Uzm. Dr. Yuluğ, “Enfekte hayvanın ısırması, tırmalaması veya hayvanın lezyonun çıkarılmasıyla direkt veya dolaylı bulaşabilir. Hasta kişinin solunum damlacıkları, deri lezyonlarıyla temas veya kontamine nesneler aracılığıyla bulaşabilir. Hasta insandan bulaşma döküntülerin aktif olduğu dönemde daha çoktur. Virüs sağlıklı kişilere ciltteki çatlaklar, ağız, burun, göz gibi açık dokular veya solunum sistemi aracılığıyla girer” şeklinde konuştu.

    Ateş, baş ve kas ağrıları, lenf bezi şişlikleri, çiçek benzeri döküntülere dikkat
    Hastalığın belirtileri hakkında bilgiler paylaşan Uzm. Dr. Yuluğ, şunları söyledi:
    “Virüsün kuluçka süresi 5 ila 21 gündür. En yaygın belirtileri yüksek ateş, baş, sırt ve kas ağrıları, lenf bezi şişlikleri, yorgunluk, üşüme, titreme, yüzde, eller ve ayak tanında çiçek benzeri döküntüler başlar ve tüm vücuda yayılır. Tüm kabuklar düşene kadar virüs bulaşıcıdır. Hastalığın şiddetine göre tüm döküntüler 2 ila 4 hafta içinde kaybolur.”

    Laboratuvar tanısının genellikle lezyondan alınan materyalin türene özgü PCR’ı ile konulduğunu dile getiren Uzm. Dr. Yuluğ, virüsün ayrıca solunum salgılarında, kan ve idrar sıvılarında da saptanabileceğini söyledi.

    Maymun çiçeği virüsü hastalığından korunma yolları
    Uzm. Dr. Yuluğ, maymun çiçeği virüsü hastalığından korunma yollarını ise şöyle sıraladı:
    “Enfekte hayvanlar ve insanlardan temastan kaçınmak gerekir. Ellerin sık ve bol suyla yıkanması. Özellikle enfekte kişiye temas ettikten sonra ellerin temizlenmesi önemlidir. Sosyal mesafeyi korumak önemli. Maske kullanmak en iyi tedbirlerden biridir. Kişisel eşyaları paylaşmamak gerekir. Aşısı olan bir hastalıktır. Risk grupların aşılanması gerekir. Seyahat ederken dikkat etmek gerekir.”

    “Antiviral ilaçlar kullanılabilir”
    Hastalık için spesifik tedavi olmadığını Uzm. Dr. Yuluğ, “Genellikle kendiliğinden iyileşir. İstirahat, sıvı tüketimi, ağrı kesiciler, kaşıntıyı azaltmak için kremler, antiviral ilaçlar kullanılabilir. Tedavideki amacımız hastalığın süresini azaltmak, komplikasyonları önlemek, hastanın genel durumunu iyileştirmektir” diye konuştu.

    “El hijyenine önem verilmeli, bol sıvı tüketilmeli”
    Tüm viral enfeksiyonlarda olduğu gibi maymun çiçeği virüsünde de korunmak için teması önlemek ve el hijyenine önem verilmesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Yuluğ, “Özellikle çocuklar kaynağı belli olmayan pet hayvanlarından uzak tutulmalı. Bağışık sistemini güçlendirmek için sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek, bol sıvı tüketmek gerekir” uyarısında bulundu.

  • İşitme kaybı oranı 2060’a kadar iki katına çıkabilir

    İşitme kaybı oranı 2060’a kadar iki katına çıkabilir

    İşitme kayıpları günden güne artıyor. Bununla ilgili çeşitli açıklamalarda bulunan Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Güneş, “Doğumsal işitme kayıpları aşağı yukarı sabit. Ancak beklenen ömrün uzaması ve yaşlı nüfusun artmasıyla işitme kaybı olan insan sayısı da artmaktadır. Bunun dışında dış etkenlerden kaynaklı işitme kayıpları da görülmektedir” şeklinde konuştu.

    “Sürekli yüksek sese maruz kalmak sinsidir”
    Sanayi devriminden sonra insanların çalışma hayatında gürültüye maruz kalmanın çok fazla arttığını belirten Doç. Dr. Selçuk Güneş, “Burada iş sağlığı ve güvenliği ekipleri devreye girmelidir. Sağlıklı ses seviyelerinde çalışılması sağlanmalıdır. Koruyucu ekipmanın tam olması önemli. Bu tür önlemler alınarak işitme kaybına neden olabilecek ses seviyesine maruziyeti azaltmak gerekir. Bu şekilde sürekli yüksek sese maruz kalmak biraz da sinsidir. O esnada anlamazsınız ancak etkisini yıllar içinde yavaş yavaş yaşarsınız” dedi.

    Devletin doğumsal işitme kayıpları için aldığı önlemlerden bahseden Doç. Dr. Güneş, “Yenidoğan tarama programları yapılıyor. Geçmişte bu yoktu. Daha genel geçer testlerle yapılıyordu. Şu anda çok iyi tespit eden testlerle zorunlu olarak her yeni doğana yapılıyor. Bu muhteşem bir şey çünkü işitme kaybıyla doğan bir çocuğu daha bir iki yaşlarındayken rehabilite ettiğinizde normal insanlar gibi hayatına devam edebiliyor” açıklaması yaptı.

    “Genç nüfusta ani işitme kayıplarına dikkat edin”
    Özellikle genç nüfusta ani işitme kayıpları görülebildiğine dikkat çeken İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güneş, “Neden olarak viral enfeksiyonlar, stres suçlanıyor. İnsanlar bir uyanıyor sabah veya gün içerisinde bir anda telefonu kulağına götürdüğünde fark ediyor ki duymuyor. Belki beş dakika ya da bir gün öncesi duyuyordu. Bu insanlara özellikle vermek istediğim bir mesaj var. Bizim bu grup hastalarda işitme kaybını fark ettiği andan itibaren aradan geçen süreyle tedavideki başarımız azalıyor. İlk üç gün de en başarılı olduğumuz dönem. Üç günden sonra, birinci haftaya kadar biraz daha düşük başarı, birinci haftadan sonra üçüncü haftaya kadar daha düşük bir başarı sonucu ortaya çıkıyor. Birinci ay sonrasıysa istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç ortaya çıkmıyor. Bu yüzden bu durumlarda hemen bir KBB uzmanına gidin” uyarısında bulundu.

    “Gürültüye fazla maruz kalan kişilerin işitme kaybı yaşı düşüyor”
    Doç. Dr. Güneş, “Gürültüye fazla maruz kalan kişilerin işitme kaybı yaşı düşmektedir. Normalde 50-60’larda olacağına 40’lı yaşlarda olabiliyor. Eğer maruziyet devam ediyorsa hızla ilerleyip işitme cihazı kullanılacak seviyeye gelebiliyor. Kronik maruziyetle akut maruziyet arasındaki durumlar birbirinden farklı. Akut maruziyette çok daha yüksek ses tonları gerekiyor. Fakat kronik maruziyette, ortalama konuşma sesinden daha yüksek ses uzun vadede benzer şeyi yapıyor. Dolayısıyla maruz kaldığımız sesten ziyade maruz kaldığımız süre önemli. Bir patlama sesine akut bir şekilde maruz kaldığınızda da kulağımız zarar görebilir. Ortalamanın üzerinde bir motor sesine kronik bir şekilde maruz kaldığımızda da yine kulağımız zarar görebilir” şeklinde konuştu.

    “Zarar gördüğünde yeniden canlanıp kendini rejenere olup düzelme ihtimali yok”
    “Kulağımızda duymayı sağlayan, o sesleri alan şey tüylü hücredir” diyen Doç. Dr. Güneş, “Bu tüylü hücreler dış tüylü hücreler ve iç tüylü hücreler olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yüksek ses, dış tüylü hücrelere zarar veriyor. Bunlar bir kere zarar gördüğünde yeniden canlanıp kendini rejenere edip düzelme ihtimali yok. Dolayısıyla gerek yüksek sesli konserler gerek yüksek seslere maruziyet, patlamalar, gerek darbeler bunlara zarar verdiği zaman geri dönüşü yok. O yüzden bunların zarar görmesini engellemek gerekiyor” uyarısı yaptı.

    “Kulak içine takılan kulaklıklardan uzak durun”
    Doç. Dr. Güneş son olarak şu önerilerde bulundu:
    “Kulak içine takılan değil üstüne takılan kulaklıklar tercih edilmelidir. Yüksek ses her zaman dış tüylü hücreleri rahatsız eden bir şeydir. Kesinlikle buna zarar verebilir. Kulak içine yabancı cisim sokarak temizlemeyin. Dışındaki kaba suyu büyük bir pamukla aldıktan sonra saç kurutma makinesiyle kulağı kurutmak yeterlidir. Dolayısıyla içine bir şeyler soktuğumuzda içeride var olanı da içeri doğru itekliyoruz, orada reaksiyon oluşturuyoruz, salgının artmasına neden oluyoruz. O da tıkanıklık yapıyor. Yaz aylarında dış kulak yolu enfeksiyonlarıyla karşılaşıyoruz. Tatilden önce mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanı ziyareti yapılmalı. Sonra tatile gidilmeli.”

  • 39 ilaç geri ödeme listesinde

    39 ilaç geri ödeme listesinde

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ‘Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesi’nde yeni düzenleme yapıldığını belirtti.

    Buna göre bir adet grip ilacı, 3 adet immünglobulin, 2 adet kronik böbrek yetmezliği (KBY) ilacı, iki adet konik immün trombositopenik purpura (ITP) ilacı ve 3 adet antibiyotik başta olmak üzere toplamda 39 ilaç geri ödeme listesine alındı.

    Bakan Işıkhan ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadelere yer verdi:

    “Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından yapılan düzenlemeyle 30’u yerli üretim olmak üzere 39 ilacı daha geri ödeme listesine aldık. İlaçların hastalarımıza şifa olmasını temenni eder, vatandaşlarımıza sağlıklı bir ömür dilerim.”

  • “Deniz ve havuzdan sonra temiz suyla duş almak önemli”

    “Deniz ve havuzdan sonra temiz suyla duş almak önemli”

    Yaz ayının gelmesiyle toplumda sıklıkla görülmeye başlanan ishal vakaları vatandaşların sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. İskenderun ilçesinde özel bir hastanede görevli İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, ishal vakalarına karşı vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. El hijyenine ve gıda tüketiminde hijyene önem verilmesi gerektiğini belirten uzman doktor, denizde ve havuzda yüzdükten sonra temiz su ile duş almanın önemine dikkat çekti.

    İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, yaz aylarında sıklıkla yaşanan ishal vakalarına karşı alınması gereken önlemlerden bahsederek, “Yaz döneminde bizim çok karşılaştığımız sorunlardan biri ishaller. Tabii önemli nedeni de yaz döneminde, yaz sıcakları buna yol açan mikropların çoğalması için uygun bir ortam oluşturuyor. Bu yüzden yaz döneminde ishal vakalarıyla çok sık karşılaşıyoruz. İshal vakalarına önlem olarak şunlar yapılabilir; önemli sorun su ve gıda hijyeninden kaynaklanan problemlerden oluşuyor. Özellikle seyahatlerde yeme, içme konusunda hijyenden temizliğinden emin olmadığımız ürünleri tüketmememizde fayda var. Evde ya da dışarıda bir şey yediğimiz zaman yine aynı şekilde taze sebze ve meyvelerin hijyeninden temizliğinden emin olmamız gerekiyor. Bekletilmiş gıdalardan, bekletilmiş yemeklerden tüketmemiz özellikle tekrar ısıtılmış yemekler önemli bir sorun buna da dikkat etmemiz gerekiyor. Temizliğinden ve hijyeninden emin olmadığımız suları tüketmememiz daha çok kapalı su kullanmamızda fayda var. Ayrıca yaz döneminde girdiğimiz havuzlar ve denizlerde de temizliğinden emin değilsek mümkünse girmememiz de fayda var. Yani şöyle denizde ve havuzda yüzdükten sonra temiz güzel bir duş almak gerekir ama şikayetler semptomlar başladığı zaman, erken dönemde hastaneye başvurup bir medikal yardım almakta fayda var diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

  • Sağlık Bakanlığı ‘maymun çiçeği rehberi’ yayımladı

    Sağlık Bakanlığı ‘maymun çiçeği rehberi’ yayımladı

    Sağlık Bakanlığı tarafından Afrika kıtasından çıkan ve hızla dünyanın birçok yerine yayılım gösteren ‘Maymun Çiçeği’ virüsüne ilişkin rehber yayımlandı.

    Hastalığın temasla bulaştığı vurgulandığı rehberde, “İnsandan insana bulaşmada uzun süreli yakın ten tene temas önemlidir. Enfekte kişinin sekresyonları ile direkt temas cilt lezyonları ile bütünlüğü bozulmuş deri veya mukozalarla doğrudan temas veya yakın zamanda cilt lezyonlarından kontamine olmuş nesnelerle yakın temas diğer bulaş yollarıdır. Bu tür temas genel olarak aynı evi paylaşan kişilerde, kapalı ortamlarda çok uzun süre yakın mesafede bulunanlarda ve enfekte kişiyle kişisel koruyucu ekipman kullanmadan temas eden sağlık çalışanlarında risk oluşturur” ifadeleri yer verildi.

    Maymun Çiçeği belirtileri
    Virüsün PCR testi ile kesin olarak tespit edildiği belirtilirken rehberde, hastalığın belirtileri de yer aldı. Maymun çiçeği belirtileri ise, “M-Çiçeğinin kuluçka süresi, riskli temastan semptomların başlangıcına kadar olan süre, genellikle 6-14 gün olmakla birlikte 1-21 gün arasında değişebilir. Bir hayvan ısırığı veya tırmalaması öyküsü olan kişiler, dokunsal-temasla maruziyete sahip olanlardan daha kısa bir kuluçka süresine sahip olabilir” bilgileri yer aldı.

  • Sigara kullananlarda ‘erken menopoz’ riski

    Sigara kullananlarda ‘erken menopoz’ riski

    Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısında bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Müzeyyen Uyanık, 40 yaş öncesi ortaya çıkan menopozun ‘erken menopoz’ olduğunu açıkladı. Menopoz döneminin ortalama 40 yaş sonrası kadınlık hormonunun azalması ile başladığını ifade eden Uyanık, sigara ve benzeri unsurların bunu hızlandırdığına dikkat çekti. Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısında bulunan Medicana Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Müzeyyen Uyanık, “Menopoz bir kadın için en önemli yaş dönemlerinden biridir. Yaşlanmanın başlangıcı olarak bilinmesinin aksine kadın hayatının doğal safhalarından biri olarak düşünülmesi gereken bir dönemdir. Menopoz, 12 ay boyunca adet görememe durumudur. Ortalama 40 yaş sonrası kadınlık hormonunun azalması ile başlıyor. Ortalama menopozun görülme yaşı Türkiye de 47-49 iken, dünyada 51-55 yaşlar arasıdır. Bu süreç, neredeyse kadının yaşantısının üçte birini kapsayan dönem olduğundan, bu dönemi sağlıklı geçirmek çok önemlidir” diye konuştu.

    Menopoza giriş yaşının genetik durum ve sigara gibi faktörlerden etkilendiğinin altını çizen Uyanık, “Sigara kullanıldığında ortalama 2 yıl olarak menopoz yaşı geriye gitmektedir. Menopoz döneminde kadınlık hormonu östrojen azalmasına bağlı olarak erken ve geç dönemde çeşitli sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Bunlara bakacak olursak, sıcak basması özellikle geceleri görülen terleme, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik, ruh hali değişiklikleri, unutkanlık, halsizlik, cinsel istekte azalma, idrar tutamama, idrar kaçırmaya kadar giden sağlık problemleri yaşanabilmektedir. Uzun dönemde ise kemik erimesi, kalp-damar hastalıkları görülebilen sıkıntılardandır” dedi.
    Kadınlara bu dönemde her gün 30 dakikalık yürüme ve basit ağırlık kaldırma, kas güçlendirici hareketler yapmalarını tavsiye eden Uyanık, “Yaz aylarında güneş ışığından faydalanmak faydalı. Beslenme önemli. Yüksek proteinli, yağ oranı az lif ve kalsiyumdan zengin beslenmek gerekiyor. Süt, yoğurt, peynir tüketimi artırılarak diyet ile kemik kaybı önlenmeye çalışılır. Hormon tedavisi önemlidir. Hastalara en düşük en etkili dozda hormon tedavileri uygulanarak, menopoz şikayetlerinin ve kemik erimesi problemlerinin önüne geçilebilir. Alt ürogenital bölgedeki sıkıntılarda kullandığımız lokal hormon tedaviler, cinsel ilişkide ağrı hissini azaltmaktadır. Menopoz sonucu gelişen sık idrara çıkma, zor idrara çıkma, idrar kaçırma gibi şikâyetlerde düzelme sağlar” şeklinde konuştu.

     

    Bu dönemlerde meme ve jinekolojik kanserlerin de sık görüldüğünü belirten Uyanık, “Menopoza geçiş ve menopoz sonrası dönemin sağlıkla geçirilebilmesi için kadınların yılda bir kez sağlık kontrollerinin yapılması lazım. Meme kanseri açısından mamografi, rahim ve rahim ağzı kanserleri açısından jinekolojik ultrasonografinin yapılması ve smear taraması yapılması gerekmektedir” dedi.