Kategori: Sağlık

  • Maymun çiçeği virüsüne dikkat!

    Maymun çiçeği virüsüne dikkat!

    Maymun çiçeği virüsü, Afrika’nın bazı bölgelerinde endemik olarak görülse de son yıllarda diğer ülkelere yayılmaya başladı.

    İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. İlhan Yıldırım, bu virüsün özellikle temas yoluyla bulaştığını ve ciltte döküntüler, ateş, baş ağrısı gibi semptomlara neden olduğunu belirtti. “Virüs, vücutta çeşitli semptomlara yol açarak bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Tedavi edilmediğinde ise ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir” diyen Yıldırım, maymun çiçeği virüsüne karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.

    Türkiye’de daha önce vakalar görülmüştü

    Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, bu yıl en çok etkilenen ülke Demokratik Kongo Cumhuriyeti olup, vaka sayısının artması nedeniyle “küresel acil durum” ilan edildi. Türkiye’de geçmiş yıllarda tanımlanmış vakalar olmuş ve bu vakalar izole edilerek tedavi edilmişti. Ancak Sağlık Bakanlığı verilerine göre, bu yıl herhangi bir maymun çiçeği vakası tespit edilmemişti. Bununla beraber, Uzm. Dr. İlhan Yıldırım, “Bu varyantın bu zamana kadar ki en tehlikeli tip olduğunu ve yayılma hızı ile yüksek ölüm oranı nedeniyle endişe verici olduğunu” belirtti.
    Sadece insandan değil, kemirgenlerden de bulaşıyor

    Virüsün yayılmasını önlemek için hijyenin önemine değinen Uzm. Dr. İlhan Yıldırım, “Elleri sık sık yıkamak, kişisel eşyaları başkalarıyla paylaşmamak ve virüs taşıma riski olan kişilerle teması minimize etmek oldukça önemli. Ayrıca, virüsle enfekte olduğundan şüphelenilen kişilerin hızla sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekiyor” dedi. Bununla beraber bulaşın sadece enfekte bireylerle değil; fare, sincap gibi kemirgen hayvanlar aracılığıyla da gerçekleşebileceğinin altını çizdi.

    Aşısı ve tedavisi mevcut

    Maymun çiçeği virüsü semptomları hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. İlhan Yıldırım, “Virüs genellikle yüksek ateş, lenf bezlerinde şişlik ve döküntülerle kendini gösterir. Döküntüler, genellikle yüzde ve vücutta yaygın olarak görülür. Hastaların, bu belirtileri fark ettiklerinde hemen bir uzmana danışmaları gerekmektedir” diye konuştu.
    Maymun çiçeği virüsüne karşı aşı ve antiviral tedavi seçeneklerinin mevcut olduğunu belirten ve bu tedavi yöntemlerinin hastalığın seyrini hafifletebileceğini, yayılmasını önleyebileceğini vurgulayan Uzm. Dr. İlhan Yıldırım, “Aşılar, özellikle virüsün yaygın olduğu bölgelerde ve risk gruplarındaki kişiler için önerilmektedir. Tedaviye erken başlanması, hastalığın daha hafif atlatılmasına yardımcı olabilir” dedi.

    Son olarak, toplum sağlığının korunması için bireysel önlemlerin yanı sıra sağlık otoritelerinin uyarılarına da dikkat edilmesi gerektiğini belirten Uzm. Dr. İlhan Yıldırım, “Maymun çiçeği virüsü gibi salgın hastalıklarda bilinçli ve duyarlı olmak, hastalığın kontrol altına alınması için hayati önem taşımaktadır” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Aşırı terleyen vatandaşlara uyarılar

    Aşırı terleyen vatandaşlara uyarılar

    Uzman Diyetisyen Burcu Akbeyaz; sıcak havalarda aşırı terleyen vatandaşlara uyarılarda bulundu. Terlemeyi önlemek için yenilen besinlere dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Akbeyaz; bu şekilde terlemenin önüne geçilebileceğini söyledi. Terlemeyi artıran yiyecek ve içecekleri sıralayan Uzman Diyetisyen Akbeyaz, şunları kaydetti:

    “Ağustos ayının gelmesiyle birlikte hava sıcaklıkları çok yüksek derecelere çıktı. Bununla beraber gün içerisinde konforumuz çok fazla etkilendi ve terlemeyle çok fazla karşılaşıyoruz. Terlemenin önüne geçebilmemiz için yediğimiz besinlerin çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu dönem içerisinde bazı besinlerden uzak durabilirsek terlemenin önüne geçmiş ya da terlemek miktarını azaltmış oluruz” dedi.

    Fazla çay ve kahve içmek terletebilir

    Terlemenin gün boyunca alınacak sıvılarla ilgisi olduğunu söyleyen Diyetisyen Akbeyaz, günlük alışkanlıklarımız arasında sayılan çay ve kahve tüketimi hakkında şunları söyledi: “kahve ve çay, gün boyunca sık tükettiğimiz içeceklerden. Pek çok çay ve kahve tiryakisi olduğunu biliyoruz. Bunları içmek bize keyif verirken, terletme oranını artırdığını da bilmemiz gerekiyor. Kafein içeren besinler veya içecekler kalp atış hızını artırıyorlar ve böylelikle kan basıncı yükseliyor. Bu da aslında bir uyarıcı özelliğe sahip dolayısıyla terlemeye sebep oluyorlar. Alkol yine uzak durulması gereken içeceklerden. Alkol kan basıncını artıyor ve sıcaklık yükseliyor. Vücudumuz sıcaklığını ter yoluyla düzenlemeye çalışıyor”

    Bu besinleri fazla tüketmeyin

    Terlemeyi artıran bazı yiyecekler olduğunu söyleyen Diyetisyen Akbeyaz, bu besinler hakkında şu bilgileri verdi:
    “Terlemeye etken olan diğer bir şey ise baharatlardır. Özellikle biberin içerisinde bulunan sentezlerin vücuttaki sıcaklığı arttığını ve vücudun ısıya karşı tepki olarak da terlemeye yol açtığını biliyoruz. Bu yüzden baharatlı yiyeceklerden uzak durmak gerekli. Maalesef ülkemizde fazla tuzlu yeme alışkanlığı da var. Oysa tuzun fazlası, pek çok sağlık sorununa yol açtığı gibi, terlemeyi de artıyor. Ayrıca yemeklerin yanında yeşillik olarak tüketilen tere de fazla yenildiğinde aynı sonuca yol açıyor.

    “Çok miktarda et tüketmek terlemeye neden olabilir”

    Et, protein açısından zengin bir besin kaynağı olsa da fazlasının terlemeyi tetiklemeye neden olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Akbeyaz, etseverleri şöyle uyardı:
    “Ette terlemede önemli faktörlerden birisi. Et, konsantre bir protein yapısına sahip olduğu için çok miktarda et tüketmenin terlemeye neden olabileceğini biliyoruz. Ayrıca etin yanısıra yine hayvansal kaynaklı yumurta, süt ürünleri gibi protein yönünden zengin diyetler terlemeye yol açabilir. Özellikle günlük kalori ihtiyacı yüksek olduğu için daha fazla protein almaya çalışan sporcuların bu konuda dikkat olmasında yarar var. Et tüketimi gece terlemesini de artıran faktörlerden biri”.

    “B12 ve D12 vitamin eksikliğinde gece terlemesi olabilir”

    Gece terlemenin alınan yiyecekler kadar B12 veya D vitamini eksikliğinde de ortaya çıkabileceğini belirten Diyetisyen Akbeyaz, ancak bu vitaminlerin rastgele alınmasına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu vitaminleri doktorunuza danışmadan rastgele almayın. Çünkü bu vitaminlerin fazlası da sağlık sorunlarına yol açabilir”

    Hazır gıdaların tuz oranlarının yüksekliğine de dikkat çeken Diyetisyen Akbeyaz; “İşlenmiş et, cips, ve paketli gıdalar oldukça yüksek tuz oranına sahiptir ve yağ içeriğinden oldukça zengin. O yüzden bu gıdalar terlememize yol açar. Eğer yazın en sıcak günlerini yaşadığımız bu dönemde, terlemekten şikayetçiysek bu gıdaları biraz daha azaltmamız gerekir” dedi.

    “Serinleten yiyecekler tüketin”

    Sıcak havalarda tüketilmesi gereken meyve ve sebzeleri açıklayan Burcu Akbeyaz; “Bazı besinler serinlememize ve böylece terleme oranın düşmesine neden olabilir. O nedenle serinleten yiyecekler tüketin. Elma, üzüm, karpuz, portakal, çilek, ananas, şeftali gibi su içeriği oldukça yüksek meyveleri tercih etmeliyiz. Sebzelerden ise kereviz, patlıcan, ıspanak, marul, kabak gibi su oranı yüksek ürünlerdir. Bunları da gün içerisinde diyetimize dahil ederek terleme oranımızı düşürebiliriz” dedi.

  • Maymun çiçeği belirtileri nelerdir?

    Maymun çiçeği belirtileri nelerdir?

    Maymun çiçeği vakalarının Afrika’da artmasıyla Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) acil durum ilan etti. Henüz ülkemizde bir vaka görülmese de virüsle ilgili gelişmeler merakla takip edilirken, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Müberra Hraloğlu virüsün tanısı, tedavisi ve bulaşma yolları hakkında merak edilen soruları cevapladı.

    “Yakın temasla buluşabilir”

    Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Müberra Hraloğlu, “Afrika koşullarında maymun çiçeği virüsünün hayvanlardan insana bulaşması, enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları ile doğrudan temasla veya ısırıkla meydana gelebilir. Afrika’da sincaplar, sıçanlar, fareler ve maymun dahil olmak üzere birçok hayvanda maymun çiçeği virüsü enfeksiyonunun kanıtı bulunmuştur. İnsandan insana bulaşma, enfekte kişinin vücut sıvılarıyla uzun süreli yakın temas, cilt lezyonlarıyla doğrudan temas veya yakın zamanda cilt lezyonlarıyla ya da vücut sıvılarıyla kontamine olmuş nesnelerle (yatak çarşafı, havlu vb.) yakın temastan kaynaklanabilir” dedi.

    “Ateş, baş ağrısı, halsizlik gibi semptomlarla başlar ”

    Maymun çiçeği virusüyle temas eden kişide belirtileriin 6 ile14 gün ve nadiren de 21 gün içinde görülmeye başlandığını aktaran Dr. Hraloğlu, “Ateş, baş ağrısı, lenf düğümlerinin şişmesi, sırt ağrısı, kas ağrıları ve halsizlik ile başlar. Deri döküntüsü genellikle ateşin ortaya çıkmasından sonraki 1-3 gün içinde başlar. Döküntü, gövdeden ziyade yüz ve ekstremitelerde yoğunlaşma eğilimindedir. Döküntü ilk olarak düz kırmızı lezyonlar şeklinde başlar, hafifçe kabarık sert lezyonlara, ardından da berrak sıvı ile dolu lezyonlara dönüşür. Son olarak içindeki sıvı sarımsı renk alır ve kuruyup dökülen kabuklara doğru gelişir. Lezyonların sayısı birkaç ile birkaç bin arasında değişir. Semptomlar genellikle 2-4 hafta sürer ve kendi kendini sınırlar. Şiddetli vakalar çocukluk çağında daha sıktır. Kişinin altta yatan hastalıkları klinik tablonun daha ağır seyrine neden olabilir” diye konuştu.

    “Amacımız semptomları hafifletmek ve komplikasyonları önlemek”

    Tedavi süreci hakkında bilgi veren Dr. Hraloğlu, “Geliştirilen bazı antivirallerin (tekovirimat, brinsidofovir, sidofovir) kesin olmamakla birlikte maymun çiçeği hastalığında etkili olabileceği belirtilmektedir fakat rutin kullanımları mevcut değildir. Maymun çiçeği hastalığının mevcut tedavisinde amacımız semptomları hafifletmek ve komplikasyonları önlemek için destek tedavisi vermektir” dedi.

    “21 gün kendimizi belirtiler açısından takip etmeliyiz”

    Vatandaşlara uyarılarda bulunan Dr. Hraloğlu, “Ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ağrısı, eklem ağrısı ve döküntü şikayetleri varlığında en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Bu süreçte etrafımızdaki kişilerle temastan ve ortak malzeme kullanımından kaçınmalıyız. Eğer şüpheli bir vakayla temas ettiğimizi düşünüyorsak 21 gün kendimizi belirtiler açısından takip etmeliyiz” dedi.
    Dr. Hraloğlu, kesin tanının lezyonlardan alınan sıvı örneğinde virüse özel PCR testinin çalışılmasıyla konulabileceğini sözlerine ekledi.

  • ’50 yaş altı için büyük tehdit’

    ’50 yaş altı için büyük tehdit’

    Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sünbül, maymun çiçeği hastalığı hakkında uyarılarda bulundu. Virüsün nasıl bulaştığı hakkında açıklamada bulunan Prof. Dr. Sünbül, “Bilindiği üzere Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tekrar dünya çapında acil durum ilan etti. Maymun çiçeği virüsü insandan insana vücut sıvıları, cilt lezyonları ile yakın temas, solunum damlacıkları ve virüsün bulaştığı yatak ve örtüler ile taşınmaktadır. Kuluçka süresi genellikle 6-13 gün arasındadır, fakat bu süre 5-21 gün arasında değişmektedir. Hasta hayvanların yeterince pişmemiş eti ve diğer hayvansal ürünlerle de bulaş olabilir. Bir diğer bulaş yolu ise cinsel temastır. Uygun koruyucu ekipman kullanmayan sağlık personeli ve hastanın yakın çevresi risk altındadır” diye konuştu.

    “Klasik çiçek aşısı, maymun çiçeği hastalığına da koruma sağlayabilir”

    Ani başlayan ateş, baş ağrısı, lenf bezelerinde şişme, kas ağrıları, sırt ağrısı, halsizlik ve ciltte döküntünün başlıca belirtileri oluşturduğunun altını çizen Prof. Dr. Sünbül, “Döküntü genellikle ateşten 1-3 gün sonra başlar. Gövdede daha az, yüz, avuç içi ve ayaklarda daha yoğundur. Deriden şişkin veya düz olabilir, içi berrak veya sarımsı sıvı dolu kesecikler şeklinde kendini gösterir. Belirtiler 2-4 hafta kadar devam ettikten sonra kendiliğinden geçer. Hastalık için kullanılabilecek etkin bir tedavi yoktur. Daha çok semptomlara yönelik tedavi yapılır. Klasik çiçek aşısı, maymun çiçek hastalığına karşı da kısmen koruma sağlamaktadır. Bu nedenle 50 yaş altı nüfusun hastalığa daha yatkın olabileceği tahmin edilmektedir” şeklinde konuştu.

    “El hijyenine özen gösterilmeli”

    Prof. Dr. Sünbül, maymun çiçeği hastalığından korunma yollarıyla ilgili şunları söyledi:
    “Korunmada hasta olduğundan şüphelenilen kişilerden uzak durmak önemlidir. Sağlık çalışanları eldiven ve maske gibi koruyucu ekipmanlarını kullanmalıdır. El hijyenine özen gösterilmelidir. Vahşi hayvanlarla temastan kaçınmak veya ölü hayvanlardan uzak durmak tavsiye edilmektedir. Avrupa ülkelerinde hasta kişiler 21 gün karantinaya alınarak izole edilmektedir.”

  • Hava değişikliklerine karşı çocukları koruyun

    Hava değişikliklerine karşı çocukları koruyun

    Uzmanlar, ilköğretim ve ana sınıflarına devam eden öğrenciler arasında soğuk algınlığının çok sık görüldüğünü ve bunun ihmal edilmesi halinde daha ağır hastalıklara sebebiyet verdiğini söylüyor. Çocukların kolay hastalanmasının, beslenmede eksiklikler olduğunu gösterebileceğine dikkat çeken uzmanlar, çocukların özellikle bu mevsimlerde bol sıvı ve C vitamini ihtiva eden gıdalarla beslenmesi gerektiğini vurguluyor. Hava sıcaklıklarının sürekli farklılaştığı bu dönemde havaları günlük güneşlik görüp çocuklara ince giydirmemek gerektiğini söyleyen uzmanlar, mevsim değişiklikleri yüzünden çocukların en çok hastalandığı dönemde olduğumuza işaret ediyor.

    Çocuklarda vücut ısısı 38 derecenin üzerine çıktığında ateşlenmenin başladığına dikkat çeken uzmanlar, ateşin dereceyle yapılan koltuk altı ölçümlerinden anlaşılabileceğini belirtiyor. Uzmanlar, vücut ısısının 38 dereceyle 38.9 derece arasında olduğunda, eğer çocuk iyi görünüyorsa ve herhangi bir rahatsızlık belirtisi yoksa endişelenecek bir durum olmadığını söylüyor. Ateşin yükselmesi durumunda ailelerin doktora başvurmadan önce, kendi imkânlarıyla ateşi düşürmek için uğraşmasını tavsiye eden uzmanlar, “Çocuğunuz ateşlendiğinde önce soyulması gerekir. Ortam ısısı 22-24 derecenin üzerinde olmamalı, bol sıvı verilmelidir. Ilık duş aldırılabilirse bu da faydalı olur. Eğer çocuğun yaşı 12’den büyükse, bazı ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir” dedi.

  • “Sıcak havalarda bol, hafif ve açık renkli giyinin”

    “Sıcak havalarda bol, hafif ve açık renkli giyinin”

    Özellikle dört yaşından küçük çocukların, gebelerin, 65 yaş ve üzeri kişilerin, kronik hastalığı olanların, sürekli ilaç kullananların, alkol ve madde bağımlıları ile açık alanda çalışanların sıcaklık artışından daha fazla etkilendiğini belirteren Uzman Doktor Edanur Köyceğiz, “ Aşırı sıcakların sağlığınızı kötü yönde etkilememesi için, güneş ışınlarının dik geldiği ve dolayısı ile günün en sıcak saatleri olan 10.00-16.00 arasında mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın. Yine o saatlerde denize girmeyin ve güneşlenmeyin. Güneş kremi kullanmaya ve birkaç saat arayla kreminizi yenilemeye özen gösterin.” dedi.

    “Bol, açık renkli, hafif elbiseler giyin”
    Dışarıda çalışmak zorunda kalanların, mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık tuz içeren sulu gıdalar almaya dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Köyceğiz, “Dışarıdayken bol, açık renkli, hafif ve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edin. Geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapka ile güneşin zararlı ışınlarından koruyan bir güneş gözlüğü kullanın. Park edilmiş araçların içinde uzun süreli kalmayın ve araçta kimseyi uzun süre bekletmeyin. Gün içerisinde duş almak veya ayaklar, eller, yüz ve enseyi soğuk suyla ıslatmak gibi serinletici yöntemleri uygulayın. Susuzluk hissiniz olmasa bile her gün en az 2-2,5 litre (10-12 su bardağı) su tüketin. Mide kramplarına neden olabileceği için çok soğuk ve buzlu içecekler tercih etmeyin.” diye konuştu.

    “Sıcak döküntüsü ya da isilik nedir?”
    Bazen içinde bulunulan durum ve şartların etkisi ile sıcaktan etkilenmenin kaçınılmaz olabileceğini vurgulayan Doktor Edanur Köyceğiz, sözlerine şöyle devam etti, “Bu yüzden, aşırı sıcakların sağlık üzerindeki sık görülen etkileri ve yapılması gerekenleri de hatırlatmak isteriz. Sıcak döküntüsü yani isilik; sıcak ve nemli havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak derinin tahrişi sonucu küçük kızarıklıklar şeklinde döküntü olmasıdır. Sıklıkla boyun, göğüs, dirseğin iç yüzü gibi kıvrım yerlerinde gözlenir. Daha çok bebeklerde olmakla birlikte her yaşta görülebilir. İsilik olduğunda, ılık bir duş almak ve daha fazla tahrişi önlemek için vücudu havluyla kurutmamak etkili olur. Bol ve pamuklu kıyafetler giymek bölgenin daha fazla tahriş olmasını engeller. Bebeklerde kullanılan bebek bezinin sık değiştirilmesi de isiliği önlemek açısından önemlidir. Güneş/sıcak çarpması ise aşırı sıcak yüzünden vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir durumdur. Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41 santigrat derecenin üzerine çıkabilir. Vücut ısısını düzenleyen terleme mekanizması bozulduğundan terleme yoktur; deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı-kusma, göz altı çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen bilinç bulanıklığı/kaybı vardır. Tedavi edilmezse kalıcı hasara ve hatta ölüme neden olabilir. Kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınır (varsa klima, vantilatör vb. ile ortam soğutulur), sıkı giysileri gevşetilir, mümkünse lenf dolaşımının yoğun olduğu koltuk altı ve kasık bölgeleri ile alın bölgesine ıslak bez uygulanır. Bilinci kapalıysa kesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.”

    “Sıcak bitkinliğine dikkat”
    Sıcak bitkinliğinin güneş çarpmasının daha hafif şekli olduğunu ve hayati tehlike taşımadığını vurgulayan Köyceğiz, “Sıcak bitkinliği daha sıklıkla yaşlılarda, yüksek tansiyon hastalığı olanlarda ve güneş altında çalışanlarda görülür. Yorgunluk, halsizlik, bayılma hissi, aşırı terleme, nabız hızlanması, ateş yükselmesi belirtileriyle kendini gösterir. Deri soğuk ve nemlidir, nabız hızlı ve zayıftır, solunum hızlı ve yüzeyseldir, şuur açıktır. Uygun müdahale zamanında yapılırsa genel durum hızla düzelir. Kişi serin bir yerde istirahate alınır, giysileri gevşetilir, sırt üstü yatırılarak bacakları yükseltilir. Islak havlu/bezle serinletilmeye çalışılır. Bol miktarda sıvı verilir, aşırı terleme ile mineral kaybı da olduğundan özellikle de tuzlu ayran içirilir. Yaklaşık 1 saat içerisinde kişinin genel durumu düzelmezse mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Sıcak krampları aynı zamanda sıcak bitkinliğinin belirtilerinden birisidir. Sıcak havalarda aşırı aktivite/ağır egzersiz sonucunda terlemeye bağlı olarak vücutta hızlı bir su ve mineral kaybı meydana gelir. Düşük mineral seviyeleri genellikle karın, bacak ve kol kaslarında ağrılı kramplara neden olabilir. Sıcak krampları için tıbbi tedaviye gerek yoktur. Fiziksel aktivite sonlandırılır, kişi sakin ve serin bir yerde oturtulur, meyve suyu veya mineralli içecekler içirilir. Kramp meydana geldikten sonra en az birkaç saat fiziksel aktivitede bulunulmamalı, bir saat içerisinde geçmezse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.” diye konuştu.

    “Güneş ışınlarına uzun süre maruz kalmayın”
    Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Bülteni’nde “Aşırı Sıcaklarda Ne Yapacağını Bilmek” başlıklı bir yazı kaleme alan Doktor Edanur Köyceğiz, güneş yanıklarının güneş ışığına uzun süre maruz kalmakla meydana geldiğini ve deri kızarık, ağrılı ve aşırı sıcak olduğunu anlatarak, “ Güneş maruziyeti sonlandırılır, vücut bütünlüğü bozulmamış ise güneş yanığı olan yerler soğuk su ile temas ettirilir, etkilenmiş bölgelere nemlendirici tıbbi losyon sürülür. Yağ, salça, yoğurt ve diş macunu vb. maddeler kesinlikle sürülmemeli, büller (su toplaması) patlatılmamalıdır. Eğer etkilenen kişide ateş, bül ve şiddetli ağrı varsa veya bir yaşından küçükse mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Güneş ışınlarının sağlık üzerine oldukça önemli olumlu etkileri mevcuttur. Uzun süre maruz kalındığında olumsuz etkiler de ortaya çıkabilir. Ciltte erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması bu olumsuz etkilerindendir.” dedi.

  • Kavurucu sıcakta aşırı su içmek tehlikeli

    Kavurucu sıcakta aşırı su içmek tehlikeli

    İçme suyu başta olmak üzere, bütün içecek ve gıdalarda bulunan görünür ve görünmez suyun sıvı olarak tarif edildiğini belirten Diyetisyeni Nur Köse, sıvı tüketiminin yaz aylarında hayat/ önem taşıdığını kaydederek, “İnsanın günlük sıvı ihtiyacı, yediği gıdaların içindeki su ve vücutta oksidatif süreçlerde metabolizma sırasında oluşan su ile karşılanır. Vücutta bulunan su miktarı yaş, cinsiyet ve vücut kompozisyonuna (yağ ve kas dokusu miktarı) göre farklılıklar gösterir. Sıcak havalarda fazla hareket edildiğinde, fazla proteinli ve tuzlu gıdalar tüketildiğinde, terleme ve idrarla birlikte sıvı kaybı artar. Enerji alımına göre yetişkinler için günlük su ihtiyacı, kişinin kilosu ile 30 mililitrenin çarpılmasıyla hesaplanabilir. Mesela 60 kilo olan biri günde 60×30 =1.800 mililitre yani yaklaşık 2 litre su tüketebilir. Yazın sıcak havalarda sıvı tüketimini artırmak için önceliğimiz mutlaka su olmalıdır. İhtiyacımız kadar suyu içtikten sonra da terle kaybettiğimiz mineraller için aşırıya kaçmadan sade maden suyu, ayran, süt, kahve ve çay içilebilir” dedi.

    Diyetisyen Köse, sıvı tüketiminde yapılması gerekenler ve sıvının vücuttaki görevleri ile ilgili de şu bilgileri paylaştı:
    “Su ve diğer içecekler, vücut su dengesinin korunmasında önemlidir. Hayat için elzem öğe olan suyu temiz, sağlığı bozmayan kaynaklardan karşılamalıyız. İnsan gıda almadan günlerce yaşayabilir, ancak günlerce susuz yaşamak imkansızdır. Emzirme döneminde sıvı tüketimi artırılmalı, günde 700 mililitre/1 litre sıvı eklenmelidir. Özellikle ishal durumunda su, tuz ve şeker karışımı sıvı, hayat kurtarıcıdır. Aşırı su tüketimi de vücutta mineral ve vitamin kaybına sebep olduğundan bundan sakınılmalıdır. Su, hücrelerin, dokuların, organ ve sistemlerin çalışması; vücut ısısının düzenlenmesi, yediğimiz gıdaların sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınmasını sağlar” dedi.

  • Doğadan toplanan mantarlara dikkat

    Doğadan toplanan mantarlara dikkat

    Yetkiler, doğal ortamlarda yetişen ve yapısında zehir bulunan mantarların taze, kurutulmuş veya konserve şeklinde çiğ veya pişirilmiş olarak yenilmesi neticesinde ölümle sonuçlanabilen ciddi zehirlenmelerin ülkemizde sık sık görüldüğü bildirildi.
    Mantar zehirlenmesi belirtileri mantarda bulunan zehrin niteliğine göre mantarın yenmesini takiben 2 ile 6 saat içinde ortaya çıktığına dikkat çekilerek, “2 saat içinde sersemlik, uyku hali, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüzde ve boyunda kızarma, ağızda metal tat duyusu, bulantı, kusma, terleme; bazı türlerin yenmesinden 6 saat sonra ise bulantı, kusma, ishal, ateş, çarpıntı, karın ağrısı, karaciğer-böbrek fonksiyon bozuklukları ve hatta ölümle sonuçlanan zehirlenme belirtileri de görülebilmektedir” denildi.

    Vatandaşların, doğada yetişen mantarları kesinlikle tüketmemesi gerektiğine dikkat çekilerek “Tüketme durumunda zehirlenme belirtileri görülmesi halinde vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir. Panzehirler, Ulusal Zehir Danışma Merkezi tarafından hastanelerde kullanılmak üzere hazır bulundurulmaktadır. Mantar zehirlenmelerinden korunmak için; doğal alanlarda yetişen mantarlar yerine bandrollü kültür mantarları tercih edilmelidir. Ancak, bu mantarların yetiştiği ortam itibarıyla bazı mikroorganizmalar mantarların üzerinde bulunabilir. Mikroorganizma bulaşmış mantarların çiğ olarak yenmesi sonucunda çok hafif mide ve bağırsak şikayetlerinin gelişebileceği de unutulmamalıdır. Ayrıca mantar alırken ambalajlı olan mantarlar tercih edilmeli ve ambalajında tüketiciyi bilgilendirmeye yönelik bilgilerin yer aldığı etiketlerin olup olmadığına da dikkat edilmelidir” denildi.

  • Şırnak İl Sağlık Müdürü göreve başladı

    Şırnak İl Sağlık Müdürü göreve başladı

    Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Sait Değer, Şırnak İl Sağlık Müdürü olarak atanmış olmaktan büyük bir onur duyduğunu söyledi. Sağlık alanında halka hizmet etmek amacıyla çeşitli görevlerde bulunduğunu belirten Değer, “Eğitim hayatım boyunca edindiğim bilgi birikimi ve meslek hayatımda kazandığım tecrübelerle, Şırnak ilinde sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek için kararlılıkla çalışacağım. Görev sürem boyunca odaklanacağımız temel alanlardan biri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin kalitesini ve kapsayıcılığını artırmak olacaktır. Koruyucu sağlık hizmetleri, her zaman önceliğimiz olacak ve toplum sağlığını geliştirmek adına çeşitli programları hayata geçireceğiz. Ayrıca sağlık personelimizin sayısını ve niteliğini artırarak, her bir vatandaşımızın sağlık hizmetlerine hızlı ve etkin bir şekilde erişimini sağlamak en önemli hedeflerimizden biri olacaktır” dedi.

    Değer, şöyle konuştu:
    “Şırnak’ta mevcut sağlık tesislerimizin altyapısını güçlendirmek, modern tıbbi cihaz ve ekipmanlarla donatarak daha verimli ve etkin sağlık hizmeti sunmak adına çalışacağız. Mevcut yatırımların zamanında tamamlanması ve yeni sağlık yatırımlarının ilimize kazandırılması için yoğun bir çaba sarf edeceğiz. Sağlık tesislerimizi daha etkin hale getirerek, bölge halkımızın sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmayı hedefliyoruz. Sağlık çalışanlarımızın motivasyonunu artırmak ve mesleki gelişimlerine katkı sunmak amacıyla çeşitli eğitim ve gelişim fırsatları sunacağız. Sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği için hem vatandaşlarımızın hem de sağlık çalışanlarımızın memnuniyetini en üst seviyeye çıkarmayı amaçlıyoruz. Bu yeni dönemde, siz değerli Şırnaklı hemşehrilerime en kaliteli sağlık hizmetlerini sunmak ve bu hizmetlerin sürekliliğini sağlamak için Sağlık Bakanlığımız, kamu kurumlarımız ve sizlerin desteği ile var gücümüzle çalışacağız.”

  • “Sıcaklıklar stresi arttırıyor”

    “Sıcaklıklar stresi arttırıyor”

    Dr. Oksay, sıcak havaların insanların ruh hali üzerinde oluşturulduğu etki hakkında konuştu. Sıcak havalarda kişinin adaptasyon güçlüğü çektiğine değinen Dr. Sıdıka Oksay, sıcaklığın aynı zamanda stresi de arttırdığına değindi. Stresle birlikte kişide, çarpıntı, huzursuzluk, zihinde bulanıklık gibi durumların yaşanabileceğine dikkat çeken Dr. Oksay, sıcak havalara karşı korunmayı önerdi. Önlem olarak gün ortasında dışarı çıkmamak, sıcağa maruz kalındığında ise soğuk duş alınması gerektiğini öneren Dr. Oksay, vücut ısısını düşürmenin önemli olduğunu belirtti.

    “Sıcaklıklar stresi arttıran etkendir”

    Sıcaklığın kişinin stresini arttırdığına değinen Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıdıka Oksay, “İnsan vücudunun adapte olmakta zorlandığı her şey stres faktörüdür. Kişinin adaptasyonda güçlük çektiği sıcaklıklar da yine stresi arttıran etkendir. Bedensel ve ruhsal stres arttıran durumda da vücutta stres hormonları daha fazla salgılanır. Bunun sonucu olarak da çarpıntı, huzursuzluk, daha kolay sinirlenme, zihinde bulanıklık, moral bozukluğu, kendini kötü hissetme gibi şeyler yaşanabilir. Stres hormonlarını arttırarak hava sıcaklığı çarpıntıyı arttırdığı, panik atağa benzer belirtiler oluşturduğu gibi fiziksel anlamda sıcak çarpması durumları da panik atağa benzeyen soğuk terleme gibi belirtilere yol açabilir” dedi.

    “Toplum olarak sıcaklarla başa çıkmakta zorlanıyoruz”

    Sıcağa karşı alınabilecek önlemler hakkında da konuşan Psikiyatri Uzmanı Dr. Oksay şöyle devam etti:

    “Özellikle bu durumlarda sıcakla başa çıkabilmek için daha etkin önlemler almak, gün ortasında dışarı çıkmamak, yoğun sıcağa maruz kalmamak, sıcağa maruz kaldığımızda soğuk bir duş alarak ya da serin bir yere sığınarak vücut ısımızı düşürebilmek için vücudumuza zaman tanımalıyız. Yudum yudum soğuk su içmek anlamlı olabilir. Özellikle psikiyatrik hastalığı olan ve ilaç kullanan, bazı tansiyon ilaçlarını kullananlar, daha ileri yaşlardaki insanlar gibi özel gruplar vücutlarındaki ısıyı ayarlamakta güçlük çekecekleri için ısının olumsuz etkilerine daha fazla maruz kalabilirler. Toplum olarak sıcaklarla başa çıkmakta zorlanıyoruz. Bu uyumakta ve fiziksel sıkıntıya da yol açıyor. Bunlar da daha modumuzun, moralimizin düşük olması ve daha çok sinirlenme gibi şeylere yol açabiliyor. O yüzden sıcak havalarda serin ve sakin kalmaya daha çok dikkat etmemiz gerek. Güneş ışınlarının daha dik geldiği zamanlar daha sıcak olan zamanlar. Sabah onu daha da genişletmeliyiz, genelde saat 12.00 ila 16.00 arası derler ama bu sıcakları düşündüğümüzde dışarı çıkılacak, yapılacak işiniz varsa akşam saat 19.00’dan sonra ya da sabah saat 10.00’dan önce halletmeye çalışın derim. Çünkü bizim alışkanlıklarımıza göre ekstra yoğun sıcaklık yaşıyoruz.”