Kategori: Sağlık

  • Sağlık Bakanlığı’nda bürokrat depremi

    Sağlık Bakanlığı’nda bürokrat depremi

    Yeni tip koronavirüsün tespiti için kullanılan test kitlerine ilişkin tartışmalar sürerken, Sağlık Bakanlığında bürokrat depremi sürüyor.

    Koronavirüs test kitlerinin onayı ile ilgili yetkili kurum olan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkan Vekili Prof. Dr. Selçuk Kılıç’ın görevden alınmasının ardından şimdi de Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Adil Mardinoğlu ile TÜSEB Genel Sekreteri Prof. Dr. Hasan Türkez istifa ettiğini duyurdu.

    Türkez ile Mardinoğlu istifayı, Twitter üzerinden yaptıkları şu paylaşımla duyurdular:

    “14 aydır göreve olduğumuz TÜSEB yönetiminden istifa etmiş bulunmaktayız. Görevimiz süresince bizlere destek veren herkese şükranlarımızı sunarız. Ülkemize ve milletimize farklı kulvarlarda hizmet etmeye devam edeceğiz.”

    İstifaları değerlendiren CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, test kitlerinin bakanlığa satışını yapan Uluslararası Sağlık Hizmetleri AŞ’nin (USHAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Şengül’ün de bir ay önce istifa ettiğini anımsatarak, “Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı (TİTCK) Hakkı Gürsöz de geçtiğimiz hafta görevden alındı. Bakanlıkta deprem oluyor. Ortada yolsuzluk kokuları var. Bakan neden susuyor” diye sordu.

    BAKANLIKTAN YANIT YOK

    CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığı bürokratlarının peş peşe istifa etmeleri ve görevden alınmalarının yanı sıra Covid-19 virüsünün tespiti için üretilen yerli PCR testlerine ilişkin tartışmalarla ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye yazılı soru önergesi sundu.

    Türkiye’de pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte Sağlık Bakanlığının test kitlerini USHAŞ üzerinden temin ettiğini ve USHAŞ’ın da test kitlerini tek bir firmadan satın aldığını hatırlatan Emir, şunları söyledi:

    “10 Haziran’da Sağlık Bakanının yanıtlaması istemiyle sunduğum soru önergesinde USHAŞ’ın yerli PCR testlerini neden sadece Bioeksen firmasından satın aldığını, bu testlerden kaç adet satın alındığını sormuştum. Ancak, Bakan bunların hiçbirini yanıtlamadı. Bugüne kadar kamuoyuna da bu konuyla ilgili şeffaf bir şekilde bilgi verilmedi.

    Şimdi bu kitlerin yalnızca yüzde 40 doğruluk oranına sahip olduğu ortaya çıktı. Bakanlık bu iddiaları yalanlıyor ancak, kitlere onay veren Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkan Vekili Prof Dr. Selçuk Kılıç’ı görevden alıyor. Test kitlerini bakanlığa satan USHAŞ’ın Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Şengül de bir ay önce istifa ettirilmişti. Geçtiğimiz hafta da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı (TİTCK) Hakkı Gürsöz’ü görevden aldılar. Şimdi de, bu test kitlerini Bioeksen firması ile birlikte geliştiren Sağlık Bakanlığına bağlı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanı (TÜSEB) Adil Mardinoğlu da istifa etti.

    BİR AYDA DÖRDÜNCÜ BÜROKRAT

    Bakanlıkta, koronavirüs sürecinde halk sağlığını ilgilendiren dört önemli kurumda, en tepe isimler ya istifa ediyor, ya görevden alınıyor. Bakanlıkta bir deprem oluyor, ortada yolsuzluk kokuları var ama bakan neden susuyor. Bu süreçler neden ısrarla gizli tutulmak isteniyor. Bir korkunuz, çekinceniz yoksa çıkın kamuoyuna şeffaf bir şekilde, bu test kitleri neden tek firmadan alındı, kaç paraya alındı, kaç adet alındı bunların hepsini açıklayın.”

    (Cumhuriyet)

  • “Bayramı yeni normal çerçevesinde geçirelim”

    “Bayramı yeni normal çerçevesinde geçirelim”

    Sağlık Bakanlığı koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selma Metintaş, Kurban Bayramı’nda Covid-19 önlemlerine titizlikle uyulması çağrısında bulundu. Prof. Dr. Metintaş, ”Kurban Bayramı’nı, Covid-19 pandemisine karşı oluşturulan yeni normaller çerçevesinde geçirmemiz, insanlığa karşı önemli bir dini görev ve sorumluluktur” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Selma Metintaş, koronavirüs tedbirlerine uymada yetersizlikler nedeniyle henüz istenilen hedefe ulaşılamadığını söyledi. Kurban Bayramı’nda koronavirüs tedbirlerine uyulması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Metintaş, ”Test pozitifliği genel toplum için yüzde 2 civarında olup, hastalık çoğalma hızı 1.03 olarak devam etmektedir. Yani bir hasta birden fazla kişiye bulaştırıcı olma durumundadır. Hastalık çoğalma hızının 1’in altına düşmemesi enfeksiyonun toplum içinde halen yayılmaya devam etmesi anlamına gelmektedir. Nisan ayı içinde alınan sokağa çıkma yasakları gibi sıkı tedbirlere rağmen, Haziran ayında geçilen normalleşme sürecinde tedbirlere uymadaki yetersizlikler nedeniyle hastalık kontrolünde istenilen hedefe henüz ulaşılamamış olup, özenle katedilecek bir miktar yol daha vardır” dedi.

    ‘AĞIR VEBAL YÜKLEYEBİLİR’

    Kurban Bayramı sırasında tedbirlere uyulmamasının ağır veballer yükleyebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Selma Metintaş, sonbahar ve kış aylarında tekrar pandeminin ağır sonuçları olabileceğini ifade ederek, ”Eğer hastalığa karşı vurdumduymazlık yaparsak, insanlara karşı oluşturabileceğimiz bulaştırma riski, bulaştırma hali ya da alabileceğimiz bulaşma riski bizlere ağır bir vebal yükleyebilir. Bir dini bayramda, üstelik dini gereklilikleri yerine getirirken aynı toprakları ve aynı kaderi paylaştığı insanlara tam da bayram günü zarar vermeyi kim ister? O halde Kurban Bayramı’nı, Covid-19 pandemisine karşı oluşturulan ‘yeni normaller’ çerçevesinde geçirmemiz, insanlığa karşı önemli bir dini görev ve sorumluluktur. Bayram sırasında ve hazırlığında, toplum içinde kurban kesiminde, camide, alışverişte Sağlık Bakanlığı Covid-19 Rehberi’ndeki kurallara uyulmalıdır. Pandemiyi durdurmak, bugüne kadar başarılı olan çabaları boşa çıkarmamak, sonbahar ve kış aylarında tekrar pandeminin ağır sonuçlarına katlanmamak, 65 yaş üzeri yaşlı ve kronik hastalığı olan yakınlarımızla daha uzun süreler birlikte olabilmek, ama hepimizi korumak adına, aman dikkat! Her şey daha güzel günler için, biraz daha sabır Türkiyem” diye konuştu.

  • Türkiye’de koronavirüs aşı çalışmaları ne durumda?

    Türkiye’de koronavirüs aşı çalışmaları ne durumda?

    Sağlık Bakanı Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, koronavirüs salgınına ilişkin, “Bizim kendi üniversitelerimizde 12 aşı çalışması var. Bunlar klinik safhada. 5’i fare deneyi aşamasında. Sonuçları çok iyi olanlar var ama bunlar daha da ilerleyecek” dedi.

    Sağlık Bakanı Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda, Türkiye’de koronavirüs pandemisi sürecinde gelinen noktaya ilişkin bilgi verip, milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Bakan Yardımcısı Meşe, her yıl pandemik influenza eylem planının güncellendiğini belirterek, bu konuda il yöneticilerine de eğitimler verildiğini söyledi. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden bugüne kadar alınan kararları ve hayata geçirilen uygulamaları anlatan Meşe, ilaç, serum ve antiserum çalışmalarının devam ettiğini, sonbahar ve kış aylarının yaklaştığını bu dönemde de koronavirüs dışında solumun yolu enfeksiyonlarının görülmeye başladığını belirterek, bu süreç için de hazırlık yaptıklarını söyledi.

    Bakan Yardımcısı Meşe, antikorun ne kadar süre pozitif kaldığının sorulması üzerine, “Bu konuda araştırma yapıyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor. Yurt dışında 3 ay gibi kaldığını gösteren çalışmalar var. Çok yüksek bağışıklık olmadığını, geçirenlerde de antikor olsa bile koruyucu olmayacağını gösteren çalışmalar da var” dedi.

    Bakan Yardımcısı Meşe, aşı çalışmalarıyla ilgili de, “Bizim kendi üniversitelerimizde 12 aşı çalışması var. Bunlar klinik safhada. 5’i fare deneyi aşamasında. Sonuçları çok iyi olanlar var ama bunlar daha da ilerleyecek. Mart, nisan, mayıs ve haziran aylarındaki virüslerin mutasyonu ile ilgili çalışmaya başladık. Virüs Türkiye’de mutasyona uğradı mı? Bu konuda da halk sağlığı laboratuvarlarında çalışma başlattık” diye konuştu.

    ‘SAĞLIK ÇALIŞANLARINA RİSKE GÖRE TEST YAPIYORUZ’

    Bakan Yardımcısı Meşe, sağlık çalışanlarına koronavirüs testi yapılmasına neden zorunluluk haline getirilmediğinin sorulması üzerine de şunları söyledi:

    “Sağlık çalışanlarına test konusu, üzerinde konuştuğumuz ve tartıştığımız bir konuydu. Çalışma gruplarında aldığımız ortak karar sonucunda en akılcısı, riske göre sağlık çalışanlarına bu testleri yapmak oldu. Bunun için bir algoritma yayınladık. Buna göre sağlık çalışanının temas riskine göre test yapıyoruz. Test kısıtlaması yok sağlık çalışanlarında, riske göre yapıyoruz. PCR testi sadece o anlık virüsü gösteriyor. Yani o anda virüsün olması ya da olmaması bir daha olmayacağını göstermiyor. Bu yüzden Bilim Kurulu önerisi, riske göre test yapmaktı.”

    ‘YERLİ TANI KİTİMİZLE İLGİLİ SORUN YOK’

    Prof. Dr. Meşe, yerli tanı kitinin ne kadar doğru sonuç verdiği konusundaki soruya da şöyle cevap verdi:

    “Tanı kitimiz halk sağlığı laboratuvarlarında geliştirildi. Dünya Sağlık Örgütü tarafından akreditasyonları yapıldı. Testin yüzde 90’ın üzerinde duyarlılığı var. PCR testinin pozitifliğini testin alınış şekli ve virüsün atılımı etkiliyor. Bir gün pozitif, ikinci günü negatif çıkabiliyor test sonucu. Bu sonuç tanı kitiyle alakalı değil virüsün atılımıyla ilgili. O yüzden yaşanan sorun testin duyarlılığının düşük olduğundan değil. Yerli tanı kitimizle ilgili bir sorun yok.”

    ‘DÜNYANIN ORTAK KARARI, BİRİNCİ DALGA HENÜZ BİTMEDİ’

    Prof. Dr. Meşe, virüste ikinci dalganın ne zaman başlayacağının sorulması üzerine de “Henüz dünyada birinci dalga bitmiş değil. İkinci dalganın başlaması için vakaların çok aza inmesi sonra artışa geçmesi gerekiyor. Tüm dünyanın ortak kararı, birinci dalganın henüz bitmediği” dedi.

    Bakan Yardımcısı Meşe ayrıca Türkiye’ye ilk vakanın İtalya’dan geldiğini söyledi.

  • Çocukların yuttuğu cisimler hastanede sergilendi

    Çocukların yuttuğu cisimler hastanede sergilendi

    Elazığ’da, Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde, çocukların yuttuğu ve ameliyatla midelerinden çıkarılan madeni para, iğne, altın, bilye, pil ve batarya gibi yaklaşık 200 cisim sergilendi.

    Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde 1,5 yılda 500 çocuk, yuttuğu cisim nedeniyle ameliyat edildi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki birçok ilden Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne getirilen çocukların, yuttukları cisimler ameliyatla midelerinden çıkarıldı. Bu cisimler hastanede sergilendi.

    YARIM ALTIN YUTAN ÇOCUKLAR BİLE VAR

    Fırat Üniversitesi Çocuk Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yaşar Doğan, haftada 3 ila 5 arasında çocuğun, yuttuğu cisim nedeniyle hastanede ameliyat edildiğini söyledi. Çocukların yakınında herhangi bir cismin bulundurulmaması uyarısında bulunan Doğan, cisim yutulmasının her yaş grubunda olduğu gibi çocuklarda daha fazla görüldüğünü ifade etti. Doğan, “Hastaneye haftada 3 ile 5 arasında yabancı cisim yutma vakası ile gelen çocuklar var. Genellikle 6 aydan büyük çocuklar geliyor ama her yaş grubundan olabilmekte. Özellikle büyük kız çocuklarımız, başörtüsü takarken çengelli veya toplu iğneleri yutmakta. Bu cisimler son 1,5 yılda topladıklarımızın bir kısmı. Çünkü diğer kısımlarını ailelere veya yakınlarına geri verdik. Çocuklar hemen hemen her şeyi yutabiliyor. Mesela bir çocuk yarım altın yutmuştu. Altını çıkardıktan sonra ailesine geri verdik, birlikte yuttuğu çengelli iğne ise bizde kaldı” dedi. Hastanede sergilenen cisimler arasında, madeni para, iğne, altın, bilye, pil ve batarya gibi yaklaşık 200 cisim yer aldı.

    Doğan, nefes borusuna kaçan cismin tehlikeli olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

    “Nefes borusuna kaçan cisimler hayati önem arz eden, acil müdahale edilmesi gereken bir durum. Bazen cisim yemek borusunda diye gönderilen hastalarda yaptığımız incelemelerde cismin nefes borusunda olduğunu görmekteyiz. Ameliyathane şartlarında genel anestezi altında çıkarma işlemini genel çocuk cerrahisi ile birlikte çıkarmaktayız. Yemek borusundaki yabancı cisimler endoskopi cihazıyla birlikte sterilizasyon altında çıkarmaktayız. Yabancı cisimlerin çok tehlikeli olduğunu biliyoruz, aileleri de bu konuda uyarıyoruz. Mümkün olduğu kadar bilinç seviyesi düşük olan çocuklarda çocuğun yutabileceği herhangi bir yabancı cismin etrafında bulundurulmaması gerekir.”

    3 yaşındaki kızının madeni para yutması nedeniyle hastaneye getiren baba Ramazan Bulut, “Hastaneye getirdiğimizde çekilen film sonucu madeni para yuttuğunu tespit ettik. Aileler, ‘benim çocuğum yapmaz demesinler’ özellikle çocukların ulaşabileceği yerlerde kesici, delici veya yutabileceği hiçbir şey bırakmasınlar” diye konuştu.

  • 10 yaşından büyük çocuklar için uyarı

    10 yaşından büyük çocuklar için uyarı

    Güney Kore’de yapılan yeni bir çalışma 10 yaşındaki büyük çocukların tıpkı yetişkinler gibi corona virüs salgınını yayma potansiyeli taşıdığını ortaya koydu.

    Çin’de başlayan corona virüs salgınına dair yeni bilgiler gelmeye devam ediyor.

    Güney Kore’de 65 bin katılımcıyla yapılan yeni bir araştırma yeni bir gerçeği ortaya koydu.

    Araştırmaya göre salgının yayılmasında 10 yaşından büyük çocukların etkisi yetişlerden farklı değil.

    Tüm dünya okulların yeniden açılmasını gündemine almışken araştırmanın sonuçları güvenlikle ilgili endişeler doğurdu.

    10 yaşından küçük çocukların corona virüs bulaştırma riski yetişkinlere göre daha düşük ancak bu riskin olmadığı anlamına gelmiyor.

    Öte yandan yaş aralığı 10-19 arasında olan çocuklarda ise salgın bulaştırma riski yetişkin insanlardan farklı değil.

    Harvard Global Health Institute’ta görev yapan Dr. Ashish Jha, Avrupa ve Asya’da daha önce birçok çalışmanın küçük çocukların Covid-19’u daha bulaştırdığına dair sonuçlara ulaştığını belirtti.

    Dr. Jha, yeni çalışmanın oldukça dikkatlica yapıldığını ve örnekleminin çok geniş olduğunu bu nedenle alanda gördüğü en iyi çalışmalardan biri olduğunu söyledi.

  • Vaka artışlarının sebebi ev ziyaretleri

    Vaka artışlarının sebebi ev ziyaretleri

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı koronavirüs vakası sayısında artış yaşanan iller arasında bulunan Gaziantep’te, artan vakalara rağmen, bazı kişilerin sosyal mesafe ve maske kurallarına uymadığı gözlendi. Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Suat Zengin, kentte artan vaka sayısını, insanların birbirine yaptığı ev ziyaretlerine bağladıklarını söyledi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısının yaptığı açıklamada, koronavirüs vakalarının en çok arttığı iller arasında Gaziantep, İstanbul ve Ankara’nın ardından 3’üncü sırada yer aldı. Kent genelinde hem yerel yönetimler hem de güvenlik güçleri tedbirler alarak denetimlerle vatandaşları maske takma ve sosyal mesafeye uymaları konusunda uyarıyor. Maskesiz dolaşmanın yasak olduğu kentte, bazı kişilerin maskelerini çenelerine ve kollarına taktığı gözlendi.

    CEZAYA RAĞMEN KURALLARA UYULMUYOR

    Kentin birçok noktasında polisler, sosyal mesafe kuralına uyulması yönünde anonslar yapıyor. Güvenlik güçlerinin, sosyal mesafeye uymayan ya da maske kullanmayan kişilere para cezası uygulamasına rağmen, caddelerde sosyal mesafeye uymadan dolaşanlar olduğu görülüyor.

    ‘SAYILARIN YÜKSEK OLMASINI ZİYARETLERE BAĞLIYORUZ’

    Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Suat Zengin, kentteki vaka artışının kültürle alakalı olduğuna değindi. Gazianteplilerin üst düzey bir sosyal yaşantısı olduğunu ve yapılan ev ziyaretlerin vaka sayısını bu denli yükseğe çıkardığını belirten Prof. Dr. Zengin şunları söyledi:

    “Gaziantep sosyal yaşantısı üst düzeyde olan bir topluma sahip. Gaziantep toplumu davet etmeyi ve edilen davete icabet etmeyi sever. Bununla birlikte bir cenaze olunca mutlaka katılır. Ya da bir açılış olunca mutlaka hayırlı olsun ziyaretine giderler. Ayrıca bölgede akrabalık ilişkileri de güçlüdür. Sıklıkla akraba ziyaretleri yapılır. Sayıların yüksek olmasını buna bağlamaktayız. Aldığımız vakalarda yapılan filyasyon çalışmalarında bu tarz hikayelerle karşılaşıyoruz. Ramazan ayının 2’nci haftalarına doğru vakalarda yükselme başladı. Ramazan ayı münasebetiyle ev davetlerinin başlamasının buna yansıması olduğunu söylemiştik. Aynı şekilde şu anda bu tür davetlerin devam ettiğini düşünmekteyiz. Aile yemeklerinde bile çok dikkatli olmak gerekir. Ortam gereği gülünüyor ya da sesli sohbet edilebiliyor. Bu da karşı tarafın ya üzerine ya yiyeceğine partikül atmış olunuyor. Dediğimiz gibi bu ev ya da bağ evi davetlerini biraz ertelersek çok faydası olacağını düşünüyorum. Bunu yapıyorsak dahi mesafeyi koruyarak dışarda da maske ile korunarak tedbir almamız gerekir. Valiliğin ve İl Pandemi Kurulu’nun almış olduğu ciddi kararlar var. Taziye düğün ve diğer toplanmalar ile ilgili. Düğünler taziyeler kuralına uygun yapılmalı. Bunun ciddiye alınmadığı bazı durumlar oluyor bu da bizleri üzüyor. Vakaların filyasyon çalışmalarında bu sonuca ulaşıyoruz.”

  • Yeni bir koronavirüs semptopu keşfedildi

    Yeni bir koronavirüs semptopu keşfedildi

    İspanyol doktorlar yeni tip koronavirüsün (SARS-CoV-2) neden olduğu Covid-19’a yakalanan hastalarda kolayca tespit edilmeyen yeni bir belirtisini bulduklarını düşünüyor. Oral döküntü ya da enantem denilen belirti, aynı zamanda deride döküntü belirtilerine sahip yüzde 30’luk Covid-19 hastası topluluğunda görüldü.

    NADİR GÖRÜLEN BELİRTİLER ARASINDA

    ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri deri döküntülerine Covid-19 belirtileri arasında yer vermezken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise deri döküntüleri ya da el ve ayak parmakalrındaki renk kaybını nadir görülen belirtiler arasında olduğunu söylüyor.

    Amerikan Tabipler Birliği tarafından yayınlanan aylık hakemli tıp dergisi JAMA Dermatoloji’de yayımlanan çalışmada, İspanyol araştırmacılar bazı Covid-19 hastalarında görülen enantem belirtilerini ayrıntılı şekilde açıkladı.

    Tüm vücutta veya vücudun yüzeysel kısımlarının bir kısmında tekdüze yayılan, aniden kendiliğinden oluşan ve geriye belirgin deri değişiklikleri bırakmadan tekrar kaybolan deri kızarmaları ve semptomatik deri dökmelerine ekzantem deniliyor.

    Enantem ise ağız mukozası ve ağız boşluğunu yutağa bağlayan kanalda çeşitli tipte (leke, papül, kabarcık) lezyonlarla beliren patolojik bir durum. İspanyol araştırmacılar belirtinin gözden kaçmış olabileceğini çünkü birçok hastanın ağız boşluğunun muayene edilmediğini vurguladı.

    Güvenlik endişeleri ve protokolleri nedeniyle ağız boşluğunun muayanesi yapılmayabiliyor. Zira ağız, koronavirüsün bulaşmasını sağlayan damlacık ve aerosollelleri yaydığı için hastaların muayenede maske takması tavsiye ediliyor. Hastadan şikayet gelmezse ağız boşlukları bu nedenle muayene edilmeden bırakılabiliyor.

    4 AYRI GRUPTA GÖRÜLÜYOR

    Ağız bölgesinde döküntü tıpkı diğer Covid-19 belirtileri gibi virüsün bulaştığı herkeste ortaya çıkmıyor.

    Madird’deki Ramon y Cajal Üniversite Hastanesi’nden araltırmacılar, 21 hastanın sadece 6’sında enantem belirtisine rastladı. Bu hastaların tamamı Covid-19 testinde pozitif sonuç vermişti, aynı zamanda deri döküntüleri belirtileri de göstermişti.

    Doktorlar ağızdaki döküntülerin peteşiyal, maküler, maküler peteşi ve eritematöz veziküler şeklinde 4 ayrı grupta görüldüğünü belirtti.

    Doktorlar lezyonların Kovid-19 belirtilerinin görülmesinden 2 ile 24 gün arasında ortaya çıktığını belirtti ve ilaç tedavisinin ağız döküntüleriyle ilişkisini tespit etmediklerini belirtti.

    Diğer Covid-19 belirtileri gibi bunun da da farklı nedenleri olabileceği ifade edildi.

    Bulgularının henüz başlangıç niteleğinde olduğunu ve daha fazla araştırma yapılaması gerektiğini söyleyen araştırmacılar “Enantem varlığı bu durumun ilaca verilen bir tepki yerine viral nedenlerden kaynaklandığının güçlü bir kanıtı özellikle de peteşiyal biçimde görüldüğü için” ifadelerine yer verdi.

  • Türkiye’de virüse 17 can kaybı daha…

    Türkiye’de virüse 17 can kaybı daha…

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin günlük koronavirüs verilerini açıkladı.

    Türkiye’de son 24 saatte 918 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 17 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 218 bin 717, can kaybı 5 bin 475 oldu.

    “1.000’in üstünde gerçekleştiği en son güne kıyasla, yeni vaka sayımız, bugün 90 azaldı. SON 3 GÜNDE en çok vaka görülen beş ilimiz: İstanbul, Ankara, Gaziantep, Konya, Diyarbakır. En az vaka görülen beş ilimiz: Artvin, Tunceli, Bayburt, Kırklareli, Bartın.

  • Covid-19 ölümlerinin altında yatan neden bulundu

    Covid-19 ölümlerinin altında yatan neden bulundu

    İngilliz bilim insanları yeni tip corona virüs (Covid-19) nedeniyle hayatını kaybeden hastalarının otopsilerinde geniş çaplı bir çalışma yürüttü. Araştırmada, Covid-19 nedeniyle ölen herkesin kan pıhtılaşması nedeniyle durumunun kötüleştiğini ve bu nedenle yaşamını yitirdiği belirtildi.

    İngiltere’nin önde gelen bilim insanlarından biri yeni tip corona virüs (Covid-19) nedeniyle hayatını kaybeden her hastada kan pıhtılaşması meydana geldiğini öne sürdü. Imperial College London’da bulaşıcı bir hastalık uzmanı olan Profesör Graham Cooke, Covid-19 yenik düşmüş hastaların otopsilerini inceledi. Sonuçlar, tüm Covid-19 hastalarda bir tür tromboz(kan pıhtılaşması) bulunduğunu çok net bir şekilde gösterdi.

    Profesör Cooke, trombozun her ölümün doğrudan nedeni olmadığını, ancak bulguların yeni tip corona virüsün vasküler komplikasyonlara (damar hastalıkları) neden olduğu teorisini desteklediğini söyledi.

    Corona virüs, akciğerlere saldıran bir solunum hastalığı olarak kabul edilmesine rağmen, ciddi vakalarda kalp, beyin, böbrek gibi diğer organlara zarar verebiliyor.

    Cooke, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, “Baktığımız her hastanın vücudunun herhangi bir yerinde tromboz bulgusu olduğunu açıkça gösteren çok büyük bir otopsi serisi gerçekleştirdik. Açıkçası, hastada trombozun nerede görüldüğü biraz şansa bağlı. Koroner trombozu (kalp damarında kan pıhtısı) ve vasküler trombozu (genellikle damarda kan pıhtısı) olan hastalar gördük” ifadelerini kullandı.

    COVİD-19 HASTALARINDA KAN PIHTILAŞMASI NEDEN OLUYOR?

    Daha önceki çalışmalarda, bilim insanları her üç ağır Covid-19 hastasından birinde onların ölümüne neden tehlikeli kan pıhtıları geliştirdiklerini açıklamıştı. Pıhtılar, akciğer, kalp, beyin gibi büyük organlara ulaşır ve kan akışını keserse kalp krizi, felç, organ yetmezliği ve emboliyi tetikliyor.

    Bununla birlikte, araştırmacılar, virüsün neden kan pıhtılarına neden olduğunu çözememiş olsa da bununla ilgli 3 ana teori bulunuyor.

    Sitokin fırtınası’ ile tetiklenen yıkıcı akciğer iltihabı, corona virüs hastalarının ölümündeki en önemli etken olarak kabul ediliyor.

    SİTOKİN FIRTINASI

    Bağışıklık sisteminin yaralanma veya enfeksiyona tepkisinde yer alan bir grup hücreye sitokin adı veriliyor. Stokinler problemin ortaya çıktığı yere gitmek için yarışıyor ve vücudu yabancı bir istilacıya karşı savunmak için daha fazla bağışıklık hücresi göndermesi için sinyal gönderiyor.

    Vücudun kendini iyileştirmesinde önemli bir rol oynayan sitokinler bir süre sonra yıkıcı hasara yol açabiliyor. Bağışıklık hücrelerinin akışı kalıcı olduğunda, bağışıklık sisteminin korumaya çalıştığı dokulardaki hücreleri öldürmeye başlayan iltihaplanma meydana geliyor. Sitokin hücrelerinin aşırı miktarda sinyal vermesi nedeniyle çok uzun süre iltihaplanma kontrol dışı kalabiliyor. Bu iltihap, ise corona virüs hastalarının akciğerlerini dolarak solunum yetmezliğine neden oluyor. Eğer iltihaplanma kontrol edilemezse hastaların birçoğu hayatını kaybediyor.

  • Ceviz kabuğu mucizesi: 6 günde etkisini gösteriyor

    Ceviz kabuğu mucizesi: 6 günde etkisini gösteriyor

    Koronavirüs sonrasında diş hekimlerine gitmekten çekinen vatandaşlar, diş sağlığını korumak için evde yapabilecekleri alternatif yöntemleri denemeye başladı. Ağız sağlığını tehdit eden diş tartarları için Prof. Dr. Oğuz Özyaral, ceviz kabuğu ve bir bardak su ile 5 gün içerisinde etki gösterecek tarifi paylaştı.

    Gıda kalıntılarının birikmesi, bakteriler, diş ipi ve diş fırçalama alışkanlığının olmaması ağız içinde zamanla tartar oluşumuna neden olabiliyor. Özellikle bu süreçte diş hekimlerine gitmekten çekinen vatandaşlar, ağız sağlığı için problem oluşturabilecek tartarlardan kurtulmak için pratik yöntemlere başvuruyor. İstanbul Rumeli Üniversitesi’nden Koruyucu Sağlık Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Özyaral, evde basit malzemeler kullanarak ağız ve diş sağlığının korunabileceğini söyleyerek, “8 adet kırılmış ceviz kabuğunu 1 bardak su içerisinde koyu renk alana kadar yaklaşık 10 dakika kaynatıyoruz. 10 dakikadan fazla kaynaması suyun acılaşmasına neden olabilir. Çay demler gibi kabukları kaynattıktan sonra 5 dakika kadar dinlendiriyoruz. Sıfır atığa da destek veren ceviz kabuklarının kaynatılmasıyla oluşan bu sıvı tartar oluşumunu önlüyor.” dedi.

    ANTİSEPTİK ÖZELLİĞİ VAR

    Cevizin özellikle yaprak kısmında juglon denilen bir maddenin bulunduğunu ve bu maddenin antiseptik özellik taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Özyaral, “Ceviz kabuğunu kaynatarak elde ettiğimiz sıvıda antiseptik bir özellikle oluşacak ve biz diş etlerimizi de koruyacağız. Diş macunuyla ağzımızı fırçaladıktan sonra elde ettiğimiz sıvıyla tekrar ağzımızı fırçalayacağız. Sonra tekrar dişlerimizi fırçalayabilir ya da hafif bir gargara yapabiliriz. Bütün bunlar ağız ve diş sağlığı için çok önemli” diye konuştu.

    GARGARA DA YAPILABİLİR

    Kaynatılmış ceviz suyunu diş sağlığı için gargara olarak da kullanabileceğini belirten Prof. Dr. Özyaral, “Hazırladığımız bu sıvıyı karbonatla karıştırıp gargaranın gücünü artırabiliriz. Önemli olan anti bakteriyel bir özellik sağlanması. Antiviral bir özelliği yok ama ağız florasındaki dengeyi ve sağlığı koruyabilmek için gerekli. Elde ettiğimiz ve içinde juglon oluşan koyu renkli sıvı özellikle diş etleriyle diş arasında kalan bölgedeki tartarların da çözülmesi için destek verecektir.Bu sayede ceviz kabukları çöpe gitmeyerek sağlımız için geri gelir.Hem ağız ve diş sağlımızı koruruz hem de çevre kirliliğini de durdururuz” dedi.

    BUZDOLABINDA 6 GÜN KORUNABİLİR

    Hazırlanan sıvının buzdolabında 6 ila 7 gün süreyle muhafaza edilebileceğini söyleyen Prof. Dr.Özyaral, “Bu sıvıyı günde 2 sefer kullanabiliriz. Yaklaşık 1 dakika dişlerinizi fırçalayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

    5 GÜN İÇERİSİNDE ETKİSİNİ GÖSTERECEK

    Dişlerdeki tartarın çözülmesini sağlayacak sıvının 5 gün içerisinde etkisini gösterebileceğini belirten Prof. Dr. Özyaral sözlerini şöyle tamamladı:

    “Önce diş macunu ya da diş antiseptiği bir gargara ile ağzınızı çalkalayıp temiz hale getiriyorsunuz. Orada bir yemek yükü olmamalı. Temiz dişleri koyu renkli sıvı ile fırçalamaya devam etmemiz gerekiyor. Bu sıvı, dişlerde oluşan tartarın çözülmesini sağlayacak. Ağzımızdan da o koyu rengin gitmesi için diş macununuzla tekrardan ağzınızı fırçalayıp bir rahatlık elde edebilirsiniz. Başladığınız günden itibaren 5-6 gün içerisinde etkisini görebilirsiniz. 1 haftalık kürlerle ayda 1 kez yapsanız, 2’nci ayda tekrar tartar oluşumunu önlemiş olursunuz.”