Kategori: Sağlık

  • Prof.Dr. Ceyhan’dan “Tatil Dönüşü” uyarısı!

    Prof.Dr. Ceyhan’dan “Tatil Dönüşü” uyarısı!

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, okulların açılacağı, tatil dönüşü döneme dikkat çekerek, “Türkiye şu andaki virüs yükü ile o döneme girerse mutlaka okula giden öğrenciler, öğretmenler ve diğer görevlilerde virüs taşıyan insanlar olacak. Burada başka önleyici yöntem yok; mutlaka maske ve sosyal mesafe olması lazım” dedi.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, 31 Ağustos’ta açılacak okullarda koronavirüse karşı alınacak önlemleri değerlendirdi. Prof. Dr. Ceyhan, okulların açılacağı dönemde bir başka olumsuz faktörün de insanların tatilden dönmesi olacağını belirterek, “Türkiye şu andaki virüs yükü ile o döneme girerse mutlaka okula giden öğrenciler, öğretmenler ve diğer görevlilerde virüs taşıyan insanlar olacak. Burada başka önleyici yöntem yok, mutlaka maske ve sosyal mesafe olması lazım. Kabul etmek gerekir ki okullarda yaş aşağı doğru inince çocukların maske takması çok zor. Bir de 8 saat boyunca maske takılamaz. Mutlaka teneffüslerde çocukların yanlarında kimse olmadan havalanmaları sağlanmalı” dedi.

    ‘GARANTİ VEREMİYORSUNUZ’

    Prof. Dr. Ceyhan, Sağlık Bakanlığı’nın okullarda uyulması gereken kurallara ilişkin yayımladığı genelgeye de değinerek, “Genelgenin 2 farklı yerinde 2 mesafe belirtilmiş. ‘En az 1 metre mesafe olacaktır’ deniyor. 1 metre riskli bir mesafe, en az 1,5 metre olmalı. Bir başka yerinde de ‘4 metrekareye 1 kişi şeklinde ayarlama yapılmalı’ deniyor. O zaman da 2 metre oluyor mesafe. Bu genel anlamda bütün okulun bahçesi dahil bir hesap mıdır, tam anlaşılmıyor. Okulları belli bir tarihe erteleseniz o tarihte durumun daha iyi olacağına dair garanti veremiyorsunuz. Okulları açmazsanız anne ve babaların işe gitme durumu başta olmak üzere birçok problem ortaya çıkıyor. Tam gün yerine yarım gün eğitim önerseniz özellikle küçük çocukların o yarım günde nereye gidecekleri problem olabiliyor” diye konuştu.

    ‘YOĞUNLUK MUTLAKA AZALTILMALI’

    Bazı derslerin internet üzerinden online yapılabileceği önerisinde bulunan Prof. Dr. Ceyhan, “Bir kısım derslerin internet üzerinden bir kısım derslerin okulda yapılması sağlanabilir. Yoğunluk mutlaka azaltılmalı. Bir kısım dersler online, dolayısıyla okulun yarı süresi boşaltılırsa geri kalan yarı süresi de ikiye bölünerek 40 kişilik sınıflarda 20’şer 20’şer gibi o mesafenin mümkün olduğu kadar sağlanmasına çalışmak lazım. Hatta yarım yarım değil de 3’te 1’i okulda yapılacak şekilde yaparsanız; çünkü tamamen online ders için eğitimcilerin fikirlerini takip ediyorum, çok olumlu bakmıyorlar. En azından okula gitme alışkanlığı devam etsin, diye 3’te 1’i yaparsanız kalanı 3’e bölersiniz 45 kişilik sınıfı 15 kişi olarak bir araya getirebilirsiniz. Eğer bu şekilde bir tedbir almadan açarsanız ‘sosyal mesafe sağlanamayacak’ demektir, maskeyi çocuklar da düzgün takamazsa ‘oradan bulaş olacak’ demektir” dedi.

    Henüz kuzey yarımküre ülkeleri yaz tatili döneminde olduğu için bunları açıp deneyim kazanmış ülke de olmadığını anlatan Prof. Dr. Ceyhan, “Herkes bunları yaşayarak görüyor. Salgının seyri dünyada istenilen gibi olmadığı için herkes okulların açılacağı döneme daha az vaka yükü ile girileceğini hesapladı; ama gördük ki öyle olmadı, beklenenden daha fazla vaka yükü ile giriliyor. Maske takılmıyorsa en az 2 metre olmalı. Genelgede var ama bu sanıyorum daha da detaylandırılacaktır. Yüksek sesle konuşulmayacak, teneffüslerde temaslı oyunlar engellenecek, yemek verilmesi çok uygun değil gibi bazı tedbirler alınacaktır. Ama ne yaparsanız yapın risk artacaktır” diye konuştu.

  • “Salgın yokmuş gibi yaparsak bunlar iyi günlerimiz olur”

    “Salgın yokmuş gibi yaparsak bunlar iyi günlerimiz olur”

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yeni tip corona virüs (Covid-19) salgınının tedbirsiz aşılamayacağı uyarısında bulundu.

    Bakan Koca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, ”Bugünü salgın hiç yokmuş gibi yaşarsak yarın, önlenebilir nedenlere rağmen 19 can kaybımızın, 1127 yoğun bakım hastamızın olduğu dünü bile iyi günlerimizden biri kabul ederiz” ifadesini kullandı.

    Salgınların tedbirsiz aşılamayacağını vurgulayan Koca, tedbirli bir gün dilediğini belirtti.

  • Çin, koronavirüsü 7 yıl boyunca gizledi mi?

    Çin, koronavirüsü 7 yıl boyunca gizledi mi?

    Sunday Times, Çin’in koronavirüsü 7 yıl önce keşfettiğini ve bunu gizlediğini iddia etti. İddiaya göre 2013’te 6 bilim insanı hastalandı ve 2’si yaşamını yitirdi.

    Koronavirüs salgınının ortaya çıktığı Çin ile ilgili tartışma yaratan bir iddia da, İngiltere’den geldi. İngiltere’nin çok okunan saygın gazetelerinden Sunday Times, koronavirüsün 7 yıl önce Çin’de kullanılmayan bir madende keşfedildiğini öne sürdü.

    Gazete, elde edilen bulguların da Wuhan’daki bir laboratuvara gönderildiğini yazdı. Çinli yetkililerin bu konuda bir açıklama yapmadığını vurgulayan gazete, “Yapılan incelemeler koronavirüsün 7 yıl önce yarasa ve sıçanların olduğu bir madende keşfedildiğini gösteriyor. Bilim insanları bunu bulduktan sonra uzun süre sessiz kaldı” yorumunu yaptı.

    6 KİŞİ HASTALANMIŞ

    Koronavirüsü numunelerinin Çin’in güneybatısındaki bir bakır madeninde bulunduğu belirtilirken, “2012’de madende çalışan 6 adam yüksek ateş, öksürük ve zatürre semptomlarıyla çıktı. Bunlardan ne yazık ki ikisi yaşamını yitirdi. Bunlardan dördünde koronavirüs antikoru tespit edilirken yaşamını yitirenlere test yapılamadı” ifadesi kullanıldı. Wuhan’daki enstitünün dünyadaki en büyük laboratuvarlardan biri olduğu belirtilirken Sunday Times, Çin’in farklı bölgelerinden yüzlerce koronavirüs numunesinin toplanıp buraya getirildiğini yazdı.

    TARTIŞMAYI TRUMP BAŞLATMIŞTI

    ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen aylarda koronavirüste bilgi sakladıkları ve virüsün yayılmasına sebep oldukları için Çin’i suçlamasının ardından Dünya Sağlık Örgütü, Çin’e bir bilim ekibi göndermeye karar vermişti. Trump’ın ABD’si ile Çin karşı karşıya gelmiş ve Dünya Sağlık Örgütü üzerinden çok sert atışma yaşanmıştı.

  • “Son günlerdeki gelişmeler tedirginliğimizi artırıyor”

    “Son günlerdeki gelişmeler tedirginliğimizi artırıyor”

    Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi açılış töreninde konuşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan çarpıcı açıklamalar geldi.

    Bakan Koca, “Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile mücadelede ülkemiz tüm dünyaya örnek bir başarı sağladı. Ancak tehlike henüz geçmiş değil, son vakaya kadar ülkemiz de, vatandaşlarımız da bu riskin altında. Son günlerde göstergelerimiz tedirginliğimizi artırmaktadır. Vatandaşlarımızdan beklentimiz, normalleşme döneminde tedbirlere daha bir hassasiyetle uymalarıdır. Tehdidin karşısına tedbiri koyalım. Kısaca Temizlik-Maske-Mesafe diye özetlediğimiz tedbirlere ısrarla ve sebatla uyalım” dedi.

  • Bölge bölge Türkiye’nin koronavirüs haritası

    Bölge bölge Türkiye’nin koronavirüs haritası

    Sağlık Bakanlığı Türkiye’nin COVID-19 durum raporunu hazırladı. Rapora göre haziran sonu itibarıyla Türkiye’de toplam 198.284 COVID-19 vakası tespit edildi. İstanbul, 108 bin 749 vakayla birinci sırada. Son bir haftada doğu illerindeki artış ise endişe verici.

    Sağlık Bakanlığı’nın hem Türkçe hem İngilizce hazırladığı, 28 Haziran’ı da kapsayan Türkiye için COVID-19 durum raporuna göre haziran sonu itibarıyla laboratuvarlarda 198 bin 284 doğrulanmış COVID-19 vakası tespit edilirken, bunun 5 bin 97’si ölümle sonuçlandı. İstanbul’da toplam 108.749, Doğu Marmara’da 21.626, Batı Marmara’da 2.834, Güneydoğu Anadolu’da 16.813, Batı Anadolu’da 15.181, Ege’de 12.926, Akdeniz’de 5.184, İç Anadolu’da 3.010, Batı Karadeniz’de 4.746, Doğu Karadeniz’de 1.949, Kuzeydoğu Anadolu’da 2.176, Doğu Anadolu’da 3.090 vaka tespit edildi.

    GÜNEYDOĞU’DA DURUM CİDDİ

    Vakaların iyileşme oranı yüzde 86.4, ölüm oranı yüzde 2.57 olarak belirlendi. Vefat sayısı ise İstanbul’da 2.687, Batı Marmara’da 152, Ege’de 490, Doğu Marmara’da 534, Batı Anadolu’da 336, Akdeniz’de 124, İç Anadolu’da 84, Batı Karadeniz’de 182, Doğu Karadeniz’de 89, Kuzeydoğu Anadolu’da 63, Ortadoğu Anadolu’da 53, Güneydoğu Anadolu’da 303 olarak kayda geçti. Son 7 günde Güneydoğu’daki vaka sayılarında artış dikkat çekti.

    TURİZM İÇİN TERCİH EDİLEBİLECEK 3 İL AÇIKLANDI

    Antalya, Nevşehir ve Muğla için 100 bin kişi başına son 7 günlük insidans (yeni vaka oranı) 1.4, 1.3 ve 0.7 oldu. Düşük insidansa sahip bu iller turizm için de en çok tercih edilen şehirler.

    3 MİLYONDAN FAZLA TEST

    Test sayısı: 3.297.509

    Vaka sayısı: 198.284

    Hastaneye yatan sayısı: 105.416

    Entübe hasta sayısı: 7. 775

    Hastaneden taburcu sayısı: 98.216

    İyileşen sayısı: 170.595

    PROF. DR. CEYHAN: YAŞ DEĞİL DÜŞKÜNLÜK ETKİLİ

    Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yurtdışında 11 merkezde yapılmış bir araştırmaya göre, COVID-19’dan ölüm riskini arttıran asıl faktörün ileri yaş değil, ‘düşkünlük’ olduğunu belirtti. Ceyhan, Hürriyet’e şunları söyledi: “Kişi alkol, sigara kullanıyor mu, egzersiz yapıyor mu, çabuk yoruluyor mu, oturduğu yerden kalkabiliyor mu gibi sorulara verilen yanıtlar kişinin aslında düşkünlük durumunu gösteriyor. Yani kişi 70 yaşında ama dinç bir vücudu var, sigara, alkol kullanmıyorsa, egzersiz yapıyorsa o zaman skoru yüksektir ve COVID-19’un onu daha az etkileme durumu var. Ama 55 yaşında oturduğu yerden bile kalkamayan, kötü alışkanlıkları olanları hastalık daha fazla etkileyebiliyor, öldürebiliyor. Yapılan araştırma yaştan bağımsız olarak aslında düşkünlüğün fazla olması durumunda ölüm oranının arttığını gösteriyor.”

    VAKA SAYISI 1.186’YA DÜŞTÜ

    Türkiye’de son 24 saatte koronavirüs nedeniyle 17 kişi hayatını kaybetti, toplam can kaybı 5 bin 167 oldu.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın paylaştığı, günlük koronavirüs tablosuna göre, son 24 saatte 49 bin 714 test yapıldı. 1.186 yeni vaka tespit edildi. Toplam vaka sayısı 202 bin 284 oldu. Yoğun bakımda tedavi gören hasta sayısı 1.067’ye, entübe hasta sayısı 372’ye yükseldi. Dün 1.543 kişi iyileşti, toplam iyileşen hasta sayısı 176 bin 965’e ulaştı.

    EN ÇOK VAKA OLAN 5 İL İÇİNDE BURSA YİNE VAR

    Bakan Koca Twitter’dan, “Burdur ve Gümüşhane’de 2 gündür yeni vaka yok. En çok vaka olan 5 il: İstanbul, Ankara, Gaziantep, Konya, Bursa. Toplum sağlığı için risk yansıtan görüntüler artıyor: Bugün, medyada, yolcular arasında sosyal mesafenin sıfırlandığı taşıt haberleri yer aldı” paylaşımı yaptı.

    (Hürriyet – Meltem Özgenç)

  • Koronavirüs erkekler için neden daha ölümcül?

    Koronavirüs erkekler için neden daha ölümcül?

    Dünyayı etkisine alan ve 519 bini aşkın kişiyi öldüren pandeminin başlangıcından bu yana, erkeklerin yeni tip corona virüs ile enfekte olduklarında neden daha fazla acı çekmeye meyilli oldukları konusunda birçok olası neden ortaya konuldu. Bunlardan ilki erkeklerin sahip olduğu davranışsal farklılar; buna göre erkekler sağlıklarına daha az dikkat ediyor, daha fazla sigara içiyor veya daha az dengeli basleniyor. Bu teorilere göre, özellikle 50’in yaşın üzerindekiler sağlıksız bir yaşam tarzına sahip, ayrıca, erkekler genellikle bir doktora görünmeden önce kadınlara göre daha uzun süre bekliyor.

    Global Health 50/50 tarafından yapılan araştırmada 20’den fazla ülkeden toplanan veriler, kadınların erkekler kadar enfekte olduğunu doğruluyor. Ancak, erkeklerin Covid-19’un ciddi formlarına yakalanma ve hastalıktan ölme ihtimalinin daha yüksek olduğu görülüyor. Covid-19’dan ölüm oranı ülkelerde cinsiyete göre üçte bir ile üçte iki arasında değişiyor.

    ERKEKLERDE KALP HASTALIKLARI DAHA YAYGIN

    Erkeklerin corona virüsten daha çok ölmesine ilişkin diğer bir görüş ise, erkeklerde önceden varolan belli hastalıkların daha yaygın olması. Örneğin, erkekler kadınlara göre kardiyovasküler hastalıklardan daha sık muzdaripler. Bir diğer belirleyici faktör ise yaş yapısı. Almanya’daki Robert Koch Enstitüsü’ne (RKI) göre, 70 ile 79 yaş grubuna kadar tüm yaş gruplarında kadınlardan en az iki kat daha fazla erkek öldü.

    ÖSTROJEN VE DAHA GÜÇLÜ BİR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

    Araştırmacılar, kadın bağışıklık sisteminin erkeklerden daha esnek olduğunu belirtiyor. Bunun ana nedeni ise kadın cinsiyet hormonu östrojen. Östrojen bağışıklık sistemini uyarır, böylece patojenlere karşı daha hızlı ve daha agresif davranır. Erkek hormonu testosteron ise vücudun kendi savunmasını engeller.

    Bulaşıcı hastalık uzmanlarına göre, kadınların bağışıklık sistemlerinin viral enfeksiyonlara genel olarak daha hızlı ve daha güçlü reaksiyonu, grip veya hatta basit soğuk algınlığı gibi diğer viral hastalıklarda da öne çıkıyor. Yani kadınlar, soğuk algınlığına ya da gribe yakalanınca erkeklerden daha hızlı iyileşiyor.

    Diğer taraftan araştırmacılar, kadınların bağışıklık sisteminin vücut hücrelerine aşırı tepki verdiği ve saldırdığı otoimmün hastalıklardan daha sık muzdarip olduğunu söyledi. İleri aşama Covid-19 hastalığında bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesiyle sitokin fıtınası meydana geliyor ve bu birçok hastanın ölüm nedenin oluşturuyor. Kadınlar Covid-19’u genellikle erkeklerden daha hafif geçiriyor, ancak hastalığın ilerlemesi halinde ölüm ihtimalleri artıyor.

     

  • “Keneden ölüm oranı koronavirüse göre daha yüksek”

    “Keneden ölüm oranı koronavirüse göre daha yüksek”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi ve Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İlhami Çelik, son dönemde artış gösteren Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığıyla ilgili, “KKKA’dan ölüm oranı koronavirüse göre çok daha yüksek” dedi.

    Bilim Kurulu üyesi ve Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Çelik, kene ısırmasıyla bulaşan KKKA hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Şehir Hastanesi’ne özellikle çevre illerden KKKA hastası geldiğini belirten Çelik, “KKKA hastalığı yıllardır bildiğimiz bir hastalık olup, ciddi bir hastalıktır. KKKA’nın ölüm oranı, koronavirüse göre çok daha yüksek. Son dönemlerde KKKA hastalığıyla ilgili biz de hastanemize başvuru almaya yeniden başladık. Özellikle Kayseri’ye yakın kentlerden çok hasta geliyor. Bu kentlerin en başında da Yozgat geliyor” diye konuştu.

    Keneye karşı vatandaşı uyaran Prof. Dr. Çelik, “Özellikle tarım alanında çalışanlar kesinlikle vücutlarında kene kontrolü yapmalılar. Bugün maalesef KKKA hastalığı nedeniyle kaybettiğimiz hastalar var. Hastalıklarla ilgili yapılan önerilere vatandaşlarımızın uyması gerekiyor. Kayseri Şehir Hastanesi’nde şu anda KKKA hastalığından tedavi görenlerin durumu iyi. Çok uğraşılmasına rağmen hayatını kaybeden genç bir vatandaşımız var. Bunun dışındaki hastaların durumu iyiye gidiyor” dedi.

  • Bilim Kurulu Üyesi uyardı: Yeni yasaklar gelebilir

    Bilim Kurulu Üyesi uyardı: Yeni yasaklar gelebilir

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, 1 Haziran’da başlayan normalleşme süreciyle birlikte artan vaka sayılarına dikkati çekerek, “Rakamları düşürmezsek yeni yasaklar gelebilir. Bir sürede daha sabretmemiz lazım” uyarısında bulundu.

    Habertürk TV’de yayınlanan Serap Belet ve Selçuk Tepeli ile ‘Gün Başlıyor’ programına katılan Prof. Dr. Özkan, pandemi süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

    Türkiye’nin vaka sayısında binli rakamların altına inmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Özkan, vatandaşlara maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyması uyarısında bulundu.

    Özkan’ın açıklamalarından satır başları:

    * Okulların açılmasıyla ilgili her türlü plana hazırlıklıyız. Ancak, şu anda 15 Ağustos’ta ya da Eylül’de okulların açılır ya da açılmaz diye bir karar çıkması mümkün değil.

    * Her şey toplumun elinde. Eğer kurallara uyup, vaka sayısını düşürürsek toplu alanlarda daha rahat bir yaşam sürecine gireceğiz.

    * Bizim toplumumuz hastalanıp daha sonra tedavi olmaya odaklıyız. Vatandaş alması gereken tedbirleri biliyor ama hayatına uyarlanmıyor.

    * Toplumdaki sağlık okur-yazarlığıyla ilgili Sağlık Bakanlığı’yla 2017’de yapılan çalışmaya göre yüzde 70 düşük. Yani 10 kişiden 7’si sağlıkla ilgili bilgiyi anlama bulma, anlama konusunda yetersiz.

    KURBAN BAYRAMI UYARISI

    * Kişisel kanaatim rakamları düşüremezsek Kurban Bayramı’nda bir engel geleceğini düşünüyorum.

    * Rakamlar böyle devam ederse yasaklar yeniden gelebilir. Çünkü biz sarılmadan, öpüşmeden duramıyoruz.

    “SALGIN DİNAMİK BİR SÜREÇ”

    * Artışın pandemi sürecinin ilk ayları olan mart ve nisana göre artış hızı çok yüksek değil, ancak binli rakamların altına inmemiz gerekiyor.

    * Avrupa Birliği’nin kabul ettiği yüz binde 16 vaka sayısı Türkiye’de yüz binde 20. Bu nedenle bize sınırlarını açmadı.

    * Bilim Kurulu olarak bizi her türlü plana hazırlıklıyız. Salgın dinamik bir süreç

    * Ekim ayında influenza ile birlikte bu tip hastalıkların artmasını bekliyoruz. Bu dönemde okulların açılması da bir dezavantaj. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu da bunun farkında.

    * Evlerimizde de kontrollü sosyal mesafemizi korumalıyız. Sadece sokakta maske takmak yeterli değil.

    * 65 yaş üstü daha fazla hastalanıyor ve entübe oluyor. Ölümlerde 70 yaş ve üzeri. Yaş ortalamamız arttıkça yoğun bakıma ihtiyacımız artıyor. Bu yüzden biraz daha sabretmemiz gerekiyor.

  • Türk doktor, meme kanserine çare olacak ilacı buldu

    Türk doktor, meme kanserine çare olacak ilacı buldu

    Dünyanın en iyi kanser araştırma ve tedavi merkezleri arasında ilk sırada yer alan ve son 15 yıldır her yıl en iyi merkez seçilen, ABD’de kanser konusunda en çok klinik denemelerin yapıldığı Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi Deneysel İlaçlar ve Kanser Tıbbı bölümünde 26 yıldır görev yapan Türk doktor Prof. Dr. Bülent Özpolat ve ekibi, ileri evre dirençli meme kanserlerine çare olacak ilaç geliştirme projesinin klinik öncesi son aşaması için yaptıkları başvuruda, onlarca araştırma arasından sıyrılarak 2.1 milyon dolarlık fon almayı başardı. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü NIH (National Institute of Health) ve Ulusal Kanser Enstitüsü NCI (National Cancer Institute) tarafından sağlanan bu fon sayesinde Prof. Dr. Özpolat ve ekibinin geliştirdiği ilaç, hayvan deneylerinin ardından birkaç yıl içinde hastalarda test edilmeye başlanacak. Sonuçlar beklendiği gibi olursa, klinik denemelere geçilecek ve Türk bilim insanlarının imzası ile milyonlarca meme kanseri hastasının hayatı kurtulacak. Prof. Dr. Özpolat, ekibiyle birlikte yürüttükleri araştırmanın detaylarını DHA’ya anlattı.

    “NOBEL ÖDÜLLÜ DR. ALLISON DA ARAŞTIRMALARINI BU LABORATUVARDA SÜRDÜRÜYOR

    MD Anderson Kanser Merkezi, kanser tedavisinde çığır açan ve bağışıklık sistemini harekete geçirerek vücudun kanser hücreleriyle savaşmasını hedefleyen “immunoterapi”yi geliştiren laboratuvara ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. 1200 bağımsız laboratuvarın gece gündüz kansere çare aradığı merkezde kendi laboratuvarında çoğunlukla Türk meslektaşlarını ağırlayan Prof. Dr. Özpolat, “Amerika’nın bu alandaki belki de en büyük Türk laboratuvarı da bizimki. Son yıllarda kanser terapilerinde çokça öne çıkan ve bizim de üzerinde çalıştığımız immünoterapi sayesinde hastalarda iyi sonuçlar almayı başaran Nobel ödüllü Dr. Jim Allison da araştırmalarını halen burada yürütüyor. ” dedi.

    “KÖTÜ GENLERİ VURACAK NANOTEKNOLOJİK YÖNTEMLER GELİŞTİRDİK”

    Özellikle 2000’li yıllarda insan gen haritasının ortaya çıkması ile birlikte gen terapisi üzerine yoğunlaştıklarını anlatan Prof. Dr. Özpolat, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Biz, kanserde gen susturma terapisi üzerine çalışıyoruz. Bunun için binlerce hastanın tümörlerini inceledik, bunların gen profillerine bakıp kötü genleri belirlemeye çalıştık. Hastalarda özellikle ömrü kısaltan genlerden bahsediyoruz. Bazı genlerin aktivasyonu nedeniyle hastalar aynı ilaçları alsalar dahi, kimi hasta 5 ya da 10 yıl daha fazla yaşarken, kimisi tam tersine, daha az yaşıyor. Bu genler aynı zamanda kanser hücrelerinin daha hızlı büyümesine, yayılmasına ve kemoterapiye ya da radyoterapiye direnç göstermesine de neden oluyor. Özellikle meme kanserinde binlerce hastanın genetik profillerini inceledik ve birkaçını belirleyerek 10 yıl önce bunlara odaklanıp ilaç çalışmalarına başladık. 1.6 milyon dolar fon kazanarak yürüttüğümüz bu araştırmalarda ilk başta bu genlerin kanser hücrelerinde ne işe yaradığını anlamaya yoğunlaştık.”

    “UMUT VAAT ETTİĞİ İÇİN BU FON VERİLİYOR”

    Daha sonra hayvan deneylerinde bu genleri susturarak tedavinin etkinliğini artırıp artıramayacaklarına baktıklarını anlatan Prof. Dr. Özpolat, “Bunun için de nanoteknolojik moleküller kullandık. Çünkü bu gen susturucu ilaçların, kandaki ömürleri çok uzun değildi. Çok çabuk degradasyona (bozunmaya) uğruyorlardı. Bu nedenle ayrıca bazı nanoteknolojik yöntemler geliştirdik. Bu şekilde ilaçlara nanoteknolojik etkili moleküller ekleyerek tümör hücrelerine girebilecek şekilde düzenledik. Üstelik bazı hayvan deneylerimizde bu yöntemin hiçbir yan etkisinin de olmadığını gözlemledik. Bu nedenle de çalışmamıza pre-klinik denemeler için FDA izni çıktı. Sonra fon için NIH ve NCI’ya başvurduk. Geçtiğimiz haftalarda da başvurumuzun fon kazandığını öğrendik. Umut vaat eden bir araştırma olduğu için de devamını yapabilmek için tekrar fon kazanmayı başardık” dedi.

    HEDEF 5 YIL İÇİNDE KLİNİK ÖNCESİ AŞAMAYI TAMAMLAMAK

    Prof. Dr. Özpolat, şimdi bu ilaçların laboratuvar ortamında bazı hayvan türleri ile deneysel tedavi olarak son dönem hastalarda da test edilmesi gerektiğini anlatarak “Daha sonraki aşamalar için gerekli fonu da alabilirsek 5 yıl içerisinde, ilacı klinik olarak kullanıma hazır hale getirebilmek için çalışacağız. Bunun için de ilacın laboratuvarda değişik hayvanlarda toksisite etkisine bakmamız gerekiyor. Bu şekilde hem uygun ilaç dozunu belirleyeceğiz hem de toksisiteye yol açıp açmadığını bulacağız. Ardından da hasta denemeleri başlayacak. Bu çerçevede de özellikle geç dönem meme kanseri vakaları içerisinde, başka tedavi yöntemleri denenmiş fakat bunlara direnç geliştirmiş, artık yapılacak hiçbir şey kalmamış vakalar seçilecek. Yani ilk olarak terminal dönem dediğimiz dirençli vakalar üzerinde deneyeceğiz. Daha sonra da Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA’e başvuru yapacağız. Bize verilen bu fonun amacı bu çalışmalarımızı ilaca dönüştürmek” diye konuştu.

    AKCİĞER KANSERİNDE DE KÖTÜ GENİ SUSTURACAKLAR

    Prof. Dr. Bülent Özpolat, gen hedefli tedavi yöntemlerini akciğer kanseri için de araştırdıklarını anlatarak geçen yıl da bu alandaki çalışması için 1,5 milyon dolarlık fon aldıklarını vurguladı. Bu araştırmanın detaylarını ise şöyle özetledi: “İnsan genomunda yaklaşık 20 bin tane protein kodlayan gen var. Aslında son 15 yıldır bunlar üzerine yoğunlaşmıştı bilim dünyası. Protein kodlayan genlerin sayısının aslında düşündüğümüzün çok daha altında olduğu ortaya çıktı. İnsan genomunun yüzde1,5-2’sini oluşturuyor, bunu keşfettik. Biz, son zamanlarda protein kodlamayan genler yani mRNA ya da non-coding RNA dediğimiz genler üzerine de yoğunlaştık. Çünkü bu protein kodlamayan genlerin hem tümör baskılayıcı olabileceğini, hem de kanserojen etkisi olabileceğini gösterdik. Akciğer kanseri için ise kanserojen etki yaratabilecek olan bir mRNA’yı belirledik ve hedef olarak seçtik. Geçen yıl yine NIH ve NCI’dan 1,5 milyon dolarlık bir fon kazandık bu araştırmamızı yapabilmek için. Böylece belirlediğimiz o mRNA’yı susturarak tümörü geriletmeyi ve hastanın yaşam süresini uzatmayı hedefliyoruz.”

    “BİZİM İLACIMIZ ÇOK DAHA UCUZ OLACAK”

    Bir ilacın kliniğe taşınmasının çok uzun yıllar aldığına işaret eden Prof. Dr. Özpolat, şöyle devam etti:

    “FDA tarafından onaylanıp piyasaya sürülebilmesi için 8-10 yıl hatta bazen 15 yıl gerekebiliyor. Bu süre içerisinde harcanan para da 600-700 milyon doları buluyor. Kanser tedavisinin yeni gözdesi bu hedefe yönelik akıllı ilaçlar çok pahalı olabiliyor bu nedenle. Ama bizim geliştirdiğimiz bu yöntem, şu ana kadar sık kullanılan sentetik (monoklonal) antikor tedavilerine göre biraz daha ucuz olacak. Çünkü kanser hücresini hedefleyen bu sentetik antikorlar canlı hücrelerden elde edilerek toplanıyor. Daha sonra insanlarda kullanılıyor. Bizim gen susturucu ilaçlarımız ise makinalarda kolayca sentezlenebiliyor. Bu nedenle de 5-10 kat daha ucuza mal olmasını bekliyoruz. Sonraki aşama klinik denemeler olacak, yani hastalarda denenecek. Bunun için de 4 milyon dolarlık bir fon daha talep edeceğiz. Laboratuvarımızın bir özelliği de en çok Türk’ün bulunduğu laboratuvar olması. Ayrıca Türkiye’deki değişik üniversitelerle de mesleki işbirliği içerisindeyiz sürekli. Klinik deneme aşamasına geldiğinde Türkiye’den hastaları da bu çalışmaya dahil etmek istiyorum. İnşallah başarılı oluruz ve çaresiz kalan hastalarımıza deva ya da tedavi yöntemi olarak bizim ilacımız da kullanıma girer.”

  • Türk doktordan koronavirüs ilacı müjdesi

    Türk doktordan koronavirüs ilacı müjdesi

    ABD’de yaşayan ünlü kalp cerrahı Doktor Mehmet Öz, koronavirüs (Covid-19) ile mücadelede etkili ilacın bulunduğunu açıkladı.

    ABD’de yaşayan dünyaca ünlü Türk Doktor Mehmet Öz, koronavirüs (Covid-19) salgınıyla mücadele kapsamında kullanılacak etkili ilacın bulunduğunu duyurdu.Öz yaptığı açıklamada, “Koronavirüsün ilacı olarak söylenen deksametazon ile ilgili size mükemmel bir haberim var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Oxford Üniversitesi uzmanlarının koronavirüs tedavisinde etkili olduğunu söylediği ilaç ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) açıklama geldi. Bu tedavi özellikle oksijen desteği ya da solunum cihazına ihtiyaç duyan hastalar arasındaki ölüm oranını azaltan ilk uygulama, büyük bir ilerleme” diye konuştu.

    “BU ŞİMDİYE KADAR ÖLÜM ORANINI AZALTAN TEK İLAÇ”

    “Yapılan araştırmada 2 bin koronavirüs vakası üzerinde denendi ve sonuçta bunu kullanmayan diğer 4 bin hastayla karşılaştırıldı” diyen Öz şu ifadelere yer verdi: “İlacın hastalığa karşı çok önemli etki gösterildiğini ortaya çıkardı. Oxford Üniversitesi verilerine göre ilacın solunum cihazına bağlı hastaların ölüm riski oranı yüzde 40’tan yüzde 28’e düştü. Oksijene ihtiyaç duyulan hastalardaysa bu oran yüzde 25’ten yüzde 20’ye indirdi. Araştırma başındaki Profesör Pete Horby konuyla ilgili, bu şimdiye kadar ölüm oranını azaltan tek ilaç, ölüm oranını önemli ölçüde azaltıyor, büyük bir sonuç”

    ‘VATANDAŞ OLARAK ÜZERİNİZE DÜŞENİ YAPIN’

    Dr. Mehmet Öz koronavirüs salgınına ilişkin her bireyin kendisini koruması gerektiğinin altını çizerek, “İlaç ucuz o yüzden tüm dünyada rahatlıkla kullanılabilinir. Ben de bu önemli gelişmeyi sizle paylaşmaktan dolayı çok mutluyum. COVID-19 tedavisi için tüm ülkeler yoğun bir şekilde çalışıyor. Lütfen bu süreçte siz de vatandaş olarak üzerinize düşeni yapın maske takın ve sosyal mesafeye dikket edin’ dedi.