Kategori: Sağlık

  • 12 ilaç daha geri ödeme listesine eklendi

    12 ilaç daha geri ödeme listesine eklendi

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, 3’ü kalp, 2’si pulmoner hipertansiyon olmak üzere 12 ilacın daha geri ödeme listesine alındığını açıkladı.

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sağlık Uygulama Tebliği’ne (SUT) ilişkin yeni düzenlemelerin yayımlandığını duyurdu.

    3’ü kalp, 2’si pulmoner hipertansiyon, 2’si kan ürünü, 1’i doğuştan metabolik hastalık ilacı olmak üzere 12 ilacı daha geri ödeme listesine aldıklarını belirten Selçuk, “Geri ödeme kapsamına alınan 14 muadil ilaç ve yayımlanan SUT ile eklenen 12 ilaç ile birlikte geri ödemesindeki ilaç sayımız 8.636’ya ulaştı” dedi.

    SUT’ta yapılan düzenlemeyle geri ödeme listesine eklenen ilaçlardan bazıları şöyle:

    “3 kalp ilacı, 2 kan ürünü, 2 pulmoner hipertansiyon ilacı, 1 antibiyotik, 1 antiviral, 1 doğuştan metabolik hastalık ilacı, 1 kanserde bulantı ilacı, 1 yenidoğan hemanjiyom ilacı.”
    ‘Miyastenia Gravis’ hastalarının tedavilerinde kullanılmak üzere ödemede olan bir ilaçta da düzenleme yapıldı.

    Vatandaşların ilaçları Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşmeli eczanelerden temin edebileceklerini belirten Selçuk, “Geri ödeme listemize aldığımız ilaçların hastalarımıza şifa olmasını temenni ederim” ifadesini kullandı.

  • Kene ölümleri için en pratik çözüm aşı

    Kene ölümleri için en pratik çözüm aşı

    SCÜ Tıp Tıp Fakültesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bakır, gün geçtikçe vakada artış gösteren ve kene yapışması sonucu meydana gelen KKKA hastalığı ile ilgili uyarılarda bulundu.

    Bakır, KKKA’nın diğer yıllara göre bu yıl yüksek rakamlara ulaştığını, ancak kıyaslama yapabilmek için yıl sonunun beklenmesi gerektiğini söyledi. Doğada 850 kene türü olduğunu söyleyen Bakır, “Bunlardan 30’a yakını virüs taşıyor ama esas hastalığı bulaştıran ‘Hyalomma marginatum’ dediğimiz türü bu virüsü taşıyor ve bulaştırıyor. Bizim bölgemizde de maalesef bu kene türleri var” dedi. 

    ‘TÜRKİYE’DE ÖLÜM HIZI YÜZDE 5’

    Kene vakalarının diğer ülkelere göre Türkiye’de kaba ölüm hızının düşük belirten Prof. Dr. Bakır, “Koronavirüs bir pandemi oluşturan kendine özgü bir hastalıktır. Farklı yerlerde farklı mortalite oranları verilmektedir. Bu iki hastalık biraz farklıdır. KKKA’nın da bizim ülkemizdeki mortalitesi yüzde 4-5 civarındadır. Bunu diğer ülkelerle belki kıyaslayabiliriz. Diğer ülkelerle kıyasladığımız zaman bizdeki mortalite diğer ülkelerdeki mortalitelerden çok düşüktür. Çünkü dünya genelinde 40’a yakın ülkede KKKA bildirilmiş durumda ve buradaki mortaliteler de yüzde 30 hatta yüzde 80’e kadar ölüm hızı bildirilen ülkeler var. Dolayısıyla biz bunlarla kıyasladığımız zaman bizim ülkemizdeki KKKA ile ilgili ölüm hızı yüzde 4-5 diğer ülkelere göre çok düşük. Biz de iyi tıbbi bakım ve vakanın erken gelmesi önemli bir rol alıyor. Bizdeki mortalite diğer ülkelere göre düşük” dedi. 

    ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

    Keneye karşı vatandaşları uyaran Prof. Dr. Bakır, “KKKA kenenin tutunması ya da çıplak elle keneye dokunulmasıyla bulaşıyor. Kene hayvanlarda ya da doğada otlak, çalılık alanda ya da ormanlık alanda bulunuyor ve doğaya çıkan vatandaşlarımız keneyle tesadüfen karşılaşıyor. Kene de tırmanarak vücudun herhangi bir yerine tutunuyor. Genellikle kasık gibi, koltuk altı gibi, ense gibi yerler olmak üzere vücudun değişik yerlerine tutunabiliyor. Riskli alanlar da genellikle çalılık ve otluk alanlardır. Bu alanlara giden vatandaşlar korunmak için giysilerine dikkat etmesi gerekiyor. Bir diğer önlem olarak açık renk giysi giymeliler. Çünkü açık renk kıyafetlerde çabuk fark ediliyor. Bu alanlarda piknik yaptıkları zaman keneyi daha çabuk fark edebilmek için açık renkli örtü kullanmalarında yarar var. Kırsal alandan döndükten sonra ya da tarla bahçe gibi alanlardan döndükten sonra da vücudu kene açısından taramak gerekiyor. Eğer vücut ta kene bulunursa çıplak elle değil varsa bir eldivenle eğer yoksa poşet veya bezle tutarak bir kerede çekerek çıkarmak gerekiyor. Keneyi parçalamamak ve bütünlüğünü bozmamak gerekiyor. Çünkü içerisinde bulunan kan ve sıvılar yayılırsa o da hastalığın bulaşmasının sebebi olabiliyor. Eğer bunu yapamayacaksa en yakın sağlık kuruluşuna başvurması gerekiyor” dedi. 

    ‘HASTALIĞIN HAYATIMIZDAN UZAKLAŞMASI İÇİN EN PRATİK ÇÖZÜM AŞI’

    Aşı çalışmaları hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Bakır, “Bundan birkaç gün önce Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe’nin bir toplantısı oldu. Şuan da Faz 1 çalışmaları bitmiş Faz 2 çalışmalarına devam eden bir aşı çalışması var. Bunlar biraz süreç isteyen zaman gerektiren bir süreç. Geniş hasta guruplarında deneyerek Faz 2, Faz 3 çalışmalarını bitirmek gerekiyor ki ondan sonra uygulanabilir olsun. Bu konuda çalışmalar devam ediyor. Ama henüz uygulanabilir bir aşının olmadığını söyleyebilirim. Ama ülkemizde bu aşının geliştirilebilmesi için Faz 2 ye doğru giden bir çalışma var. Keneyi doğadan uzaklaştırmak mümkün değil dolayısıyla ilaçla keneyi yok etme gibi bir çalışma zaten yok. Bu hastalığın hayatımızdan uzaklaşması için en pratik çözüm aşıdır. Dolayısıyla virüsün kendisine karşı aşı ya da kenenin tutunmasıyla alakalı aşıların geliştirilmesi gerekiyor. Bunların hepsiyle ilgili çalışmalar var ama şu anda elimizde kullanabileceğimiz bir aşı yok. Önümüzdeki süreçte aşı bunların en iyi çözümü olacak ya da herhangi bir koruyucu ilaç geliştirmek olacak. Bu alanda da çalışmalar var ama henüz elimizde uygulayabileceğimiz bir aşı bulunmamakta” diye konuştu. 

    ‘DESTEK TEDAVİSİ GEREKİYOR’

    Hastalıkta mücadelede destek tedavisi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Bakır, “Bunun için de en önemli şeyi kan ürünleri oluşturuyor. Bu kan ürünlerini verebilen her yer bu tedaviyi yapabilir. Bu tedavide iki tane önemli şey var. Birincisi destek tedavisini yapabilmek, ikincisi ise yoğun bakım ünitesine sahip olmaktır. Ülkemizde bir çok hastane bu tedaviyi yapabilecek imkanlar var. Şu an eskisi kadar çok sık hastalar gelmiyor ama bazen yer bulamama nedeniyle talepler oluyor. Bizim de yerimiz olduğu zaman kabul edip tedaviye başlıyoruz. Bizim bu hastalıkta 2003 yılından bu zaman kadar tecrübemiz var. Ama bütün ülkemizdeki hastaneler bunu başarıyla tedavi edebiliyor. Genelde nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos aylarında her sene bir artış görünüyor. Bu sene de aynı bekliyoruz, ağustos ayının sonu gibi eylül aylarının başı gibi vaka sayıları azalacak” ifadelerini kullandı.

  • Bakandan aşı açıklaması: “Hayvan deneyleri başladı”

    Bakandan aşı açıklaması: “Hayvan deneyleri başladı”

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TÜBİTAK Covid-19 Türkiye Platformu bünyesinde Ankara Üniversitesi’nde yürütülen GRFT (griffithsin) adlı molekülün koronavirüsün enfeksiyon etkisini durdurucu veya azaltıcı yönünün araştırılma çalışmalarını inceledi. Bakan Varank, “Bu molekülle ilgili hayvan deneyleri bugün itibarıyla buradaki biyogüvenlikli laboratuvarda başlatılmış olacak” dedi.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre; Bakan Varank, Türkiye’nin ilk disiplinler arası biyoteknoloji lisansüstü eğitim enstitüsü olan ve sağlık ile tarımsal biyoteknoloji alanlarında çalışmalar yapan Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü’nü ziyaret etti. Varank’a ziyaretinde, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ve TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü (GMBE) Müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin eşlik etti. Ziyarette Prof. Dr. Aykut Özkul’un yürütücülüğünü üstlendiği koronavirüse karşı ilaç geliştirme projesi hakkında bilgi alan Varank, daha sonra buradaki laboratuvarlarda incelemelerde bulundu.

    ‘HAYVAN DENEYLERİ BAŞLADI’

    Hayvan deneyleri aşamasına bugün itibarıyla başlanan projede, plan dahilinde gelecek bir ay içinde hayvanlarda çalışıp çalışmadığı konusunda da ön bilgiye sahip olunacak. Ziyareti değerlendiren Varank, koronavirüse karşı Türkiye’deki temel bilimsel çalışmaları koordine etmek üzere Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde TÜBİTAK çatısı altında bir platform oluşturduklarını anımsatarak, burada yürütülen 17 aşı-ilaç geliştirme projesinin desteklendiğini belirtti. Varank, Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü’nün öncülüğünde koronavirüse karşı GRFT molekülüyle geliştirilecek hastalığı önleyici ilaca yönelik çalışmalar hakkında bilgi aldıklarını kaydederek, “Bilim insanlarımız bu molekülün Kovid-19’a karşı etkili olabileceğini bilimsel olarak da değerlendiriyorlar. Klinik çalışma aşamalarına geçmeden önce yapılması gereken temel araştırmalar yapılıyor. Bu molekülle ilgili hayvan deneyleri bugün itibarıyla buradaki biyogüvenlikli laboratuvarda başlatılmış olacak” diye konuştu.

    ‘BİLİM İNSANLARIMIZA GÜVENİYORUZ’

    Türkiye’nin son 18 senede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde özellikle Ar-Ge ekosistemine büyük yatırımlar yaptığına işaret eden Varank, “Yaptığımız yatırımların böyle zor ve kritik zamanlarda bilim insanlarımızın ortaya koyduğu başarılı çalışmalarla ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz. Bilim insanlarımıza güveniyoruz, buradaki çalışmalardan da başarılı bir ürün geliştirileceğine inanıyoruz” dedi.

    Varank, bilim insanlarının koronavirüse karşı büyük bir fedakarlıkla gece gündüz çalıştığına dikkati çekerek, “Burada devam eden bilimsel çalışmalar sonucunda da güzel veriler elde edip klinik safhaya geçecek çalışmalarımızı tamamlayacağız. Sonraki aşamada bunları Sağlık Bakanlığımıza klinik çalışmalar yapılması için teslim edeceğiz. İnşallah güzel müjdeleri buralardan verebiliriz” ifadesini kullandı.

    ‘ÖNCÜL VERİLER BİR AY İÇİNDE’

    Prof. Dr. Aykut Özkul projede, GRFT molekülüyle Kovid-19 etkisini durdurmayı amaçladıklarını belirterek, çalışmalarında gelinen aşamayı anlattı. An itibarıyla molekülün hayvanlardaki etkinliğinin test edilmesi sürecini başlattıklarını dile getiren Prof. Özkul, “Bizim hayvanlarla ilgili yaptığımız ön çalışmalarda yaklaşık 2 haftalık bir zaman zarfında bu virüsün organ tutulumu, yayılımı ve virüsle ilgili tespitler gerçekleşebiliyor. Dolayısıyla eğer işler öngördüğümüz şekilde devam ederse önümüzdeki bir ay içinde ön verileri almış olacağız” dedi.

    ‘DOĞAL BİR MOLEKÜL’

    GRFT’nin yapı olarak doğal bir molekül olduğunu kaydeden Özkul, “GRFT’nin şimdiye kadar birçok farklı virüse karşı enfeksiyonu durdurucu etkisinin var olduğu tespit edilmiş. Dolayısıyla ilk planda bizim bu süreçteki en büyük kazanımımız, günlük hayatta kullanılabilecek durdurucu, koruyucu, önleyici ürün geliştirmek olacaktır. Ekibimizdeki moleküler biyologlar da molekülün yapısında birtakım değişiklikler yapmak suretiyle GRFT’nin hücre içine girmesini sağlamaya çalışıyor. Bu kapsamda eğer becerebilirsek molekülün tedavi edici potansiyelini de zaman içinde sorgulayacağız” diye konuştu.

    DURDURUCU VEYA AZALTICI YÖNÜ ARAŞTIRILIYOR

    TÜBİTAK çatısı altındaki ‘COVID-19 Türkiye Platformu’ koordinasyonunda yürütülen 17 aşı-ilaç geliştirme projesinden biri olan çalışma kapsamında, GRFT adı verilen molekülün, koronavirüse neden olan virüsün enfeksiyon etkisini durdurucu veya azaltıcı yönü araştırılıyor. Ankara Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (UNAM) ve Hacettepe Üniversitesi’nden bilim insanlarından oluşan konsorsiyumun yürüttüğü çalışmalar sonucunda şimdiye kadar virüsün izolasyonu, genom analizi ve karakterizasyonu gerçekleştirildi, GRFT molekülü üretildi ve saflaştırıldı. GRFT’nin hücre kültürü ortamında virüsün hücreye girmesini ve bu suretle üremesini durdurduğu görüldü.

  • “Sokağa çıkma yasağı kaldırılınca kene ısırmaları arttı”

    “Sokağa çıkma yasağı kaldırılınca kene ısırmaları arttı”

    Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye’de son günlerde artış gösteren KKKA vakalarına ilişkin açıklama yaptı. Prof. Dr. Ceyhan, KKKA’nın Türkiye’de her yıl bu dönemlerde, belli bölgelerde görüldüğünü belirtti.

    KKKA’nın kene ısırması sonucu bulaşan virüs olduğunu anımsatan Ceyhan, “İlk dönemlerde özelikle sokağa çıkma yasağı varken insanların Kırım Kongo’ya yakalanma şansı daha düşüktü. Çünkü bu kene genellikle çayırdan, çimenden bulaşıyor. Özellikle sokağa çıkma yasağı kaldırıldıktan sonra insanlar daha çok piknik aktiviteleri ya da farklı nedenlerle bu tip bölgelere gidip dikkatsiz davranınca kene ısırmaları arttı. Dolayısıyla Kırım Kongo vakaları da arttı. Koronavirüs nedeniyle sokağa çıkma yasağı varken de görüyorduk ama şu anda Türkiye’de vakaların arttığını izliyoruz” dedi.

    ‘GİYSİ ÜZERİNDEN DERİYE YAPIŞMASI MÜMKÜN DEĞİL’

    Kenenin insan olmadan yaşayabilen canlı olmadığını belirten Ceyhan, “Canlı olması için mutlaka bir insan bulup bazıları hayvanlar ile bazıları insanlar ile hayatlarını sürdürüyor. Kene yapıştığı zaman virüsü salgılarında bulundurduğu için eğer siz hiç dokunmazsanız çok fazla salgı bulaştırmıyor dolayısıyla bulaştırdığı virüs miktarı az oluyor. Kenenin, giysi üzerinden deriye yapışması mümkün değil. Mümkün olduğu kadar kapalı olması lazım insanın derisinin. Kene, sıçrayarak yapışıyor. Bunları engellemek için mümkün olduğu kadar kapalı giyinmek, pantolonu çorabın içine sokmak gerekiyor” diye konuştu.

    ‘KENEYİ DERİDEN ÇEKERSENİZ BOL MİKTARDA VİRÜS BIRAKIR’

    Prof. Dr. Ceyhan, keneye karşı alınması gereken önlemlere ilişkin ise şunları söyledi:
    “Diyelim ki kenenin bulaştığını gördünüz, pikniğe falan gidildiğinde her kalkındığında mutlaka kontrol edilmesi lazım. Kene varsa dokunulmaması lazım. Eğer ki o işi bilmiyorsa siz, keneyi koparmaya, deriden çekmeye ya da öldürmeye kalkarsanız kene tükürüğünü boşaltıyor ve bol miktarda virüs var içerisinde. O şekilde bol virüs bulaşıyor ve daha ağır hastalığa yol açıyor. Eğer biliyorsanız banka kartı ya da kredi kartı olabilir. İki yanından deriye bastırılarak keneyi öldürmeden çıkarmak gerekir. Bilmiyorsanız hiç dokunmamamız gerekir, hemen bir sağlık kuruluşuna gidip orada çıkarmak en doğrusu. Eğer böyle yapılırsa hastalık bulaşsa bile ağır seyretmeden geçirilebiliyor. Ama hastalık bulaşmış ve klinik belirtileri çıkacaksa en belirgin belirtileri, aslında kanamalı ateş o nedenden diyoruz ateş yükseliyor, vücudun değişik bölgelerinde kanamalar oluyor. İdrardan kanamalar oluyor ve iç organlarda bazı bozulmalar başlıyor. Karaciğerde, böbrekte bozulmalar ortaya çıkabiliyor. Daha da ilerlediği zaman kanda hem pıhtılaşma hem de kanma şeklinde giden ve kontrolü giderek zorlaşan bir tablo ortaya çıkabiliyor.”

    ‘SOLUNUM YOLUYLA BULAŞMASI SÖZ KONUSU DEĞİL’

    KKKA vakalarının yüzde 4 civarında ölümle sonuçlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Ceyhan, “Hastanede tedavi edilebilen, tedavinin oldukça etkili olduğu bir hastalık. Bir sağlık kuruluşuna gidildiği zaman vakaların büyük çoğunluğu kurtarılabiliyor. Öncelikle korunmak daha önemli tabi. Solunun yoluyla bulaşması söz konusu değil ancak o kişilerin kanıyla bulaşabiliyor. Bu bulaş da en çok sağlık çalışanlarında görünüyor. Yoksa hava yoluyla bulaşma söz konusu eğil” diye konuştu.

  • Pandemi döneminde sağlıklı bir cinsel yaşam için öneriler

    Pandemi döneminde sağlıklı bir cinsel yaşam için öneriler

    Dünyayı sarsmayı devam eden koronavirüs pandemisi sürecinde sağlıklı bir cinsel yaşam için önerilerini sıralayan Üro-Androloji Uzmanı Prof. Dr. Halim Hattat, “Cinsel isteksizliğiniz varsa kanda sabah 09.00 ile 11.00 saatleri arası testosteron eksikliğinizi kontrol ettirin. Eğer yaz tatiline çıkacaksanız tatilden 2-3 hafta önce bu kontrolü yaptırmak gerekir. Özellikle aşırı stresli, yağlı yiyecekler tüketen, sigara ve yoğun alkol kullanan, spor yapmayan erkeklerin bu kontrolü yaptırmalarında fayda var” dedi.

    Uzmanlar, koronavirüs pandemisinde daha da artan hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme, evden devam eden çalışma düzeni ve iş stresi ile hastalık kaygısı gibi nedenlerin cinsel performansın düşmesine neden olduğuna dikkat çekiyor. Erkeklerde testosteron hormonu düşüklüğünün cinsel isteği azaltığına dikkat çeken Hattat Klinik Üro-Androloji Uzmanı Prof. Dr. Halim Hattat öncelikle tahliller ile hormon seviyelerinin ölçtürülmesi gerektiğini söyledi.

    Prof. Dr. Hattat cinsel performansın genel sağlık ile yakından ilişkili olduğunu belirterek sağlıklı bir cinsel yaşam için şu önerilerde bulundu:

    “Yaz aylarına girerken cinsel fonksiyonlarınızın tam güç çalıştığından emin olun. Sertleşme sorunu, erken boşalma, isteksizlik gibi şikayetler için hormonlarınızı, organınızın damar ve sinir yapısını inceleyen mini bir cinsel check-up yaptırın.

    Cinsel isteksizliğiniz varsa kanda sabah 09.00 ile 11.00 saatleri arası testosteron eksikliğinizi kontrol ettirin. Testosteron düşüklüğü durumunda hormon takviyelerinden yararlanabilirsiniz. Eğer yaz tatiline çıkacaksanız tatilden 2-3 hafta önce bu kontrolü yaptırmak gerekir çünkü birçok hormon ilacının vücutta etki göstermesi için belli bir süre gerekir. Özellikle aşırı stresli, yağlı yiyecekler tüketen, sigara ve yoğun alkol kullanan, spor yapmayan erkeklerin bu kontrolü yaptırmalarında fayda var.

    Sertleşme kalitesini arttırmak için şok dalga tedavisi gibi organınızın damarlarını yenileyen, hasarları onaran, sinir ve cilt dokusunu geliştiren tedavileri kür olarak deneyebilirsiniz.

    Sertleşme ilaçlarını hekime danışmadan kullanmak tehlikeli olabilir. Hekimler kişiye özel doz ve kullanım şeklini belirleyerek ilacın güvenli şekilde kullanılmasını sağlar.

    Organınızın kaslarını kuvvetlendiren çalışmalarla 2-3 haftada eski haline dönmesi sağlanabiliyor. Bu çalışmalar erken boşalma yaşayan erkekler için de öneriliyor.

    Vücut yağ fazlalığı, sigara ve yoğun alkol tüketiminde cinsel bölgedeki lenf sistemi metabolizma artıklarını ve patojenleri filtre edemez.  Bu nedenle ödem, toksinler ve atık maddeleri cinsel organdan temizleyen uygulamalar için doktora danışılabilir.

    Diyabet, damar sorunları, enfeksiyonlar, aşırı stres gibi nedenlerle sorun yaşayan hastalarda ozon ve oksijen tedavileri ile cinsel bölgenin kanlanması sağlanabilir. Bu da performansı yine olumlu etkiler.

    Organınızın hacim ve şekil bozuklukları için medikal tedaviler ve ameliyat seçenekleri var. Başarılı sonuçlar için önceden planlama yapın.

    Erken boşalmada hem lokal ve sistemik ilaç seçenekleri hem de kendi kendine boşalma kontrolünü sağlayan uygulamalar var. Bunlar da erken boşalma sorununun ortadan kalkmasına yardımcı olabilir.

    Cinsel aktivite performansı genel sağlıkla da yakından ilişkili. Yüksek kan şekeri, kolesterol, tansiyon, kalp sorunları, hormon dengesizlikleri, ağrılı hastalıklar, depresyon, kullanılan ilaçlar ve daha pek çok faktör performansı düşürebilir.  Stresinizi yönetmeye, kaliteli uykuya, Akdeniz tipi beslenmeye ve düzenli egzersize özen gösterin.”

  • Türk Doktor dünyaca ünlü yarışmada fi̇nale kaldı

    Türk Doktor dünyaca ünlü yarışmada fi̇nale kaldı

    Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Uz. Dr. Ahmet Elibol, yapay kalp cihazını hastanın kalp bölümüne dikişsiz yerleştirebilecek yeni bir metot geliştirdi. Bulduğu metot ile ABD’de düzenlenen ve önemli buluşların yer aldığı İsmiks Subramanian yarışmasına katılan doktor, finale kaldı. İnternet ortamında akademik olarak verilen oylarla belirlenecek finalin sonuçları Temmuz ayında açıklanacak.

    Yapay kalp cihazının insan vücuduna yerleştirilmesi konusunda farkındalık oluşturmak ve uluslararası arenadaki yenilikleri takip ederek yerli buluşların uluslararası arenada tanıtımını yapmak amacıyla çalışmalarını yürüten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Uz. Dr. Ahmet Elibol, yapay kalp cihazını hastanın kalp bölümüne dikişsiz yerleştirebilecek yeni bir yöntem geliştirdi. Türk Patent Enstitüsüne başvurarak patentini alan doktor yapay kalp cihazının yerleştirilmesinde çığır açarak Amerika Birleşik Devletlerinde İsmiks Subramanian yarışmasında Türkiye’yi temsil ederek finale kaldı. İnternet ortamında akademik olarak verilen oylarla belirlenecek final yarışmasının sonuçları Temmuz ayında açıklanacak.

    “Amerika ve Çin’in yanı sıra finalist olduk”

    10 yılı aşkındır Sağlık Bilimleri Üniversitesi Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı olarak görev yapan Uz. Dr. Ahmet Elibol, “Özellikle cerrahi tekniklerin daha kolay daha uygulanabilir bir yöntemle yapılabilmesi için çaba sarf etmeyi düşünen bir hekim olarak bu yönde özellikle cerrahi cihazlar ve metotlar üzerinde çalışıyorum. Bu projede yapay kalp cihazlarının insan kalbine yerleştirilmesinde daha kolay bir metodla ve hızlı bir şekilde standarze edilebilecek bir yöntemle yapılması adına bir çalışmadır. Merkezi ABD’de bulunan Uluslararası Girişimsel Kalp Cerrahisi Cemiyetinin düzenlemiş olduğu kongreye bildiri olarak bu projeyi gönderdim. Proje aynı cemiyetin her yıl düzenlemiş olduğu ismiks subramanian buluş ödülüne 2 aşamalı elemelerden geçerek finalist olarak kaldı. Yarışmada finale kalan 3 finalist arasında yer aldım. Amerika ve Çin’den katılan diğer finalistler ile beraber 6 Haziranda sunumlarımızı gerçekleştirdik. Bir ay boyunca ismiks web sitesinde akademik ortamda yapılacak puanlamanın ve değerlendirmenin neticesinde Temmuz ayı içinde ödül sahibi açıklanacak” diye konuştu.

    “Yapay kalp cihazının yerleştirilmesinde bir çığır açacak”

    Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Uz. Dr. Ahmet Elibol konuşmasının devamında, “Kalp yetmezliği büyüyen bir halk sağlığı problemidir. Yapay kalp cihazları ise ilk defa 1966’da insanlığa denenmiş ve ilk insana yerleştirilen kalp ise 1986 yılında uygulanmıştır. Aradan geçen 25 yıllık süre içinde kalp cihazları ile ilgili teknolojik olarak oldukça ilerlemeler kaydedilmemiş. Fakat insan kalbine yerleştirilme prosedürleri halen cerrahi dikişlerle, kalp aslında dikilerek belirli komplikasyonlar; kanama gibi, enfeksiyon gibi ve ameliyat prosedürleri süresini uzatan olumsuzluklarla beraber hemen hemen 25 yıllık süreçte kayda değer ilerlemeler sağlanamamıştır. Bu anlamda yapmış olduğum proje yapay kalp cihazlarının, kalp üzerine dikişsiz bir yöntemle yerleştirilmesidir. Aynı zamanda hızlı ve güvenlidir. Proje özellikle her kalp cerrahi için aynı yöntemle tekniği standardize edebilecek metot olarak da düşünülebilir. Bu şekilde yapmış olduğumuz çalışmayı bilimsel ortama sunmuş olduk” diye konuştu.

  • Bursa İl Sağlık Müdürü’nden, kurallara uyma çağrısı

    Bursa İl Sağlık Müdürü’nden, kurallara uyma çağrısı

    Bursa İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Halim Ömer Kaşıkcı, normalleşme sürecinde hastanelerde uyulması gereken kurallar hakkında açıklamalarda bulundu.

    Sağlık Bakanlığı tarafından, Bilim Kurulu’nun önerileri doğrultusunda bulaşın toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme, sosyal izolasyonu temin, sosyal mesafeyi koruma ve yayılım hızını kontrol altında tutma amacıyla birçok tedbir kararı alındığına dikkat çeken Uzm. Dr. Kaşıkcı, bu kapsamda Bursa’daki kamu hastanelerinde de birçok tedbir aldıklarını belirtti.

    Hasta ziyareti için mesai saatleri dışında belirlenmiş bir zaman içerisinde sadece hastanede yatan kişinin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tek kişinin ziyaretine izin verildiğini dile getiren Uzm. Dr. Kaşıkcı, “Hastanın yardıma ihtiyacı olduğu durumlar hariç refakatçi kabul edilmemektedir. Hasta refakat hizmetleri, sınırlı sayıda tutularak, mümkünse aynı kişi tarafından sağlanmalıdır. Hastanelerimizin içerisinde bulunan herkesin maske takması zorunludur” dedi.

    Yoğun bakım ve palyatif bakım servislerinde hasta ziyaretlerinin yapılmadığının altını çizen Uzm. Dr. Kaşıkcı, “Bakanlığımızın yayınladığı kurallara dikkat etmek şartıyla çocuk ve yenidoğan yoğun bakım servislerinde, Covid-19 tanısı dışındaki hastaların günde bir defa ziyaretine izin verilmektedir. Ayrıca çocuk ve yenidoğan yoğun bakımlarında Covid-19 tanısıyla yatan hastaların yakınları öncelikle hekiminin izin vermesi şartıyla ve gerekli önlemleri alarak ziyaret gerçekleştirilebilir” şeklinde konuştu.

  • Son Dakika: “Koronavirüse karşı yerli ilaç üretildi”

    Son Dakika: “Koronavirüse karşı yerli ilaç üretildi”

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank; “(Kovid-19’a karşı) Yerli ve milli olarak kendi sentezimizle geliştirilmiş çok önemli bir ilacı ürettik.” dedi.

    Varank: (Yerli sentez ilaç) Ruhsatlandırma aşamasına gelmesi mutluluk ve gurur verici.Bu aşamadan sonra tedavide kullanılması ve ihracatı planlanıyor”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ve TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu çatısı altındaki bilim insanları tarafından geliştirilen Favipiravir isimli ilacın yerli sentezi görücüye çıktı.

    İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Güzel ve ekibi ile Atabay Kimya Firması tarafından sentezlenip ruhsatlandırma aşamasına gelen yerli sentez ilacın ilk numunesi Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’a sunuldu.

    Bakan Varank, “Yerli ve milli olarak kendi sentezimizle geliştirilmiş çok önemli bir ilacı üretmiş olduk. Ruhsatlandırma aşamasına gelmiş olması bizim açımızdan hem mutluluk hem de gurur verici.” dedi.

    Yerli sentez Favipiravir ilacının ruhsatlandırma aşamasının tamamlanması sonrasında, tedavide kullanılması ve ihraç edilmesi planlanıyor.

    Türk mühendisleri tarafından rekor hızda üretilerek dünyaya ihraç edilen yerli yoğun bakım solunum cihazının ardından yeni bir başarı hikayesi daha yazıldı.

    40 gün gibi kısa bir sürede üretildi

    Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, TÜBİTAK, İstanbul Medipol Üniversitesi ve Atabay İlaç işbirliğiyle; COVID-19 tedavisinde kullanılan ve etkin sonuçlar veren Favipiravir isimli ilacın yerli sentezi, Doç. Dr. Mustafa Güzel ve Zeynep Atabay Taşkent’in koordinasyonunda 32 kişilik ekip tarafından 40 gün gibi kısa bir sürede üretildi.

    Yerli sentez ilacı geliştiren İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Güzel ve ilacı endüstri seviyesine getiren Atabay Kimya’dan Zeynep Atabay Taşkent, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ile birlikte Bakan Varank’ı ziyaret etti. Heyet, ruhsatlandırma aşamasındaki yerli sentez ilacın ilk numunesini Bakan Varank’a takdim etti. Böylelikle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ve COVID-19’a karşı tedavilerde kullanılması planlanan yerli sentez ilaç görücüye çıktı.

    Ziyaretin ardından bir açıklama yapan Bakan Varank, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Kendi ilacımızı hem Türkiye’de kullanabileceğiz hem de ihraç edebileceğiz”

    Türk hekimlerinin COVID-19 hastalığının tedavisinde çok başarılı şekilde kullandığı Favipiravir ilacının yerli sentezini bilim insanlarımız, İstanbul Medipol Üniversitesinden Mustafa Güzel hocamızın liderliğinde geliştirdi. Atabay İlaç firması da bu ürünün ticarileşmesi için altyapısını kullandırdı. Yerli ve milli olarak kendi sentezimizle geliştirilmiş çok önemli bir ilacı üretmiş olduk. Bunun ruhsatlandırma aşaması var. Sağlık Bakanımız, kabine toplantısında bu ilaçların hemen ruhsatlandırılması ile ilgili talimat verdiğini de söyledi. Süreçler hızlı şekilde tamamlandığında, kendi sentezimizle geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz kendi ilacımızı hem Türkiye’de kullanabileceğiz hem de ihraç edebileceğiz.

    “17 proje yürütülüyor, bu çalışma onlardan sadece biri”

    Bu salgın, daha Türkiye sınırları içine girmeden TÜBİTAK başkanlığında COVID-19 Türkiye Platformunu oluşturduk. Bu platform ile Türkiye’deki temel araştırmalar seviyesinde koordinasyonu sağlamayı planladık. Platformun çatısı altında bir kısmı aşı, bir kısmı da ilaç geliştirme projesi olarak 17 proje yürütülüyor. Favipiravir ilacının yerli sentezinin yapılması projesi de bu başlıkta çalıştığımız projelerden biriydi. Burada bir neticeye ulaşmış olmamız, bunun endüstri seviyesine, ruhsatlandırma aşamasına gelmiş olması bizim açımızdan hem mutluluk hem gurur verici.

    COVID-19 Türkiye Platformu çatısı altındaki bütün projelerden netice almayı umuyoruz. Dünyada öncü olacak işlere imza atacağımıza inanıyoruz. Temel araştırmalar tamamlandığında bu projelerin klinik çalışmalara ihtiyaç duyanlarını Sağlık Bakanlığımıza teslim edeceğiz. TÜSEB (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) ile bunların klinik çalışmaları tamamlanarak dünyaya çare olacak işlere bilim insanlarımızla birlikte imza atmış olacağız.

    “Milli seferberlik ruhu”

    Yerli yoğun bakım solunum cihazı da bir ihtiyaçtan doğmuştu. 18 yılda inşa ettiğimiz çok güçlü bir sağlık altyapımız var. Hem yoğun bakım yatak sayısı açısından hem de cihaz ekipman açısından güçlü bir altyapımız olmasına rağmen ‘Türkiye kendi cihazını üretsin.’ diye yerli solunum cihazını aynı bu şekilde ‘milli seferberlik’ ruhuyla bir araya gelerek ürettik. Hem ülkemize hem dünyaya tanıttık. İhracat yapabiliyoruz. Aşı, ilaç projeleri de milli seferberlik ruhuyla bilim insanlarımızın fedakarlığı ve devletimizin desteklediği işler olarak kamuoyuna yansımış oldu.

    Doç. Dr. Güzel: Takım ruhuyla bunu başardık

    İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Güzel, sanayi üniversite iş birliği ile yerli ilaç geliştirme projesini hayata geçirdiklerini belirterek, “Yerli imkanlarımızla bir ürünü geliştirdik. İlaçta yerli ve milli kaynaklarımızı artıracak bizi şampiyonlar ligine taşıyacak daha teknolojik projeleri yapabilmeyi ümit ediyorum.” dedi.

    Yaklaşık 5-6 hafta önce çalışmalara başladıklarını kaydeden Doç. Güzel, “İnanın ben de bu kadar çabuk olabileceğini düşünmüyordum ama milli bir seferberlikle herkes bir birine kenetlendi. Takım ruhuyla bunu başardık.” diye konuştu.

    Güzel, sentezi yapılan Favipiravir ilacının ateşi daha yeni çıkmış hastalarda bile etkin tedavisinin görüldüğünü kaydederek, “Dünyada tedavide öne çıkmış 3-4 ilaç var. Etkili olduğunu bildiğimiz bir ilaç.” dedi.

    Atabay Kimya: TÜBİTAK desteği bize güç verdi, bizi hızlandırdı.

    Atabay Kimya Sanayi Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Atabay Taşkent de 80 yıllık bir firma olduklarının altını çizerek, şunları söyledi:

    40 yıldır ilaç hammaddesi üretiyoruz. 100’e yakın hammadde ürettik. Bunların ihracatını da yapıyoruz. Inluenza tedavisinde etkisi bilinen Oseltamivir Antiviral ilacının yerli sentezinde öne çıkmış bir firma olarak COVID-19 virüsüne karşı etkili olabilecek ilaçların sentezine ivedilikle Medipol Üniversitesinden Mustafa Güzel Hocamız ile işbirliği başladık. Endüstriyel hammadde sentezi altyapımız, bitmiş ürün üretim altyapımız sayesinde hocamızla çalışmaya çok hızlı başladık. TÜBİTAK desteği bize güç verdi, bizi hızlandırdı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamıştı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Hekimlerimizin COVID-19 hastalığı tedavisinde etkin şekilde kullandığı Favipiravir isimli ilacı TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu çatısı altında çalışan bilim insanlarımız kendi sentezimizle üretmeyi başardı.” ifadelerini kullanmıştı. (TRT HABER)

  • Pandemi hastanesinde 150 sağlık çalışanı virüse yakalandı

    Pandemi hastanesinde 150 sağlık çalışanı virüse yakalandı

    Pandemi hastanesi olarak kullanılan Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşanan salgın süreciyle ilgili konuşan Başhekim Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, 150 sağlık çalışanında koronavirüs tespit edildiğini açıkladı.

    Bir zamanlar Covid-19 testi yaptırmak isteyenlerin metrelerce kuyruk oluşturduğu pandemi hastanesi Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde normalleşme adımları başladı.

    Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesinin İstanbul’da virüsten en çok etkilenen hastanelerden birisi olduğunu ifade eden Başhekim Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, 3 bin kişilik bir personel kadrosu ile çalışan hastanede, yaklaşık 150 kişinin koronavirüs testinin pozitif çıktığını söyledi.

    ‘İSTANBUL’UN EN ÇOK ETKİLENEN HASTANELERİNDEN BİRİSİYİZ’

    Salgının başında test sırasında yaşanan kuyrukları hatırlatan Adaş, “İstanbul’un en çok etkilenen hastanelerinden birisiyiz. İstatistiklere göre en çok hasta kabul eden hastaneyiz. Pandemi başında çok yoğun bir hasta girişi oldu. İlk başta test sırasında bir kuyruk yığılma oldu. Bu durum kontrol altına alındı. Sağlık Bakanlığı’nın verilerinde de bu kontrollerin ne kadar amacına ulaştığını iyileşen vak’a sayısının artığını görüyoruz. 20’li rakamların altına düştüğünü görüyoruz. Yaklaşık 150 personelimizin test sonucu pozitif gözüktü” diye konuştu.

    ‘AMELİYATHANELER ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE AÇILACAK’

    Bazı kliniklerde hizmet vermeye başladıklarını da aktaran Adaş, kliniklerden gelen talep ile ameliyathanelerin de önümüzdeki günlerde kullanıma açacaklarını ifade etti. Adaş, salgının henüz bitmediğine dikkat çekerek yurttaşları rehavete kapılmamaları konusunda uyardı.

  • Başlarından yapışık siyam ikizleri şehir hastanesine yerleştirildi

    Başlarından yapışık siyam ikizleri şehir hastanesine yerleştirildi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde İngiltere’de gerçekleştiren ameliyatın ardından birbirinden ayrılan yapışık ikizler, Ankara’ya getirildi. İkizlerin tedavileri Ankara Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hastanesinde devam edecek.

    Antalya’nın Alanya ilçesinde yaşayan Fatma ve Ömer Evrensel çiftinin 22 Haziran 2018 tarihinde başlarından yapışık siyam ikizleri sezaryenle dünyaya geldi. Derman ve Yiğit isimleri verilen siyam ikizlerinin beyinlerinin ana toplar damarı ortak olduğu için birbirlerinden ayrılmalarının cerrahi açıdan yüksek risk taşıdığı belirlendi. Araştırmaların ardından minik ikizler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde geçen aralık ayında İngiltere’nin başkenti Londra’ya gönderildi. Burada aralarında Türk doktorların da bulunduğu 42 kişilik ekiple yapılan ameliyatlar sonrası birbirinden ayrılan ikizler, Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans uçakla Ankara’ya getirildi. Ambulansla Ankara Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesine sevk edilen ikizlerin burada tedavileri devam edecek.

    Çocuklarının sağlıklı olduğu ve başarıyla birbirinden ayrıldıkları için mutlu olduğunu ifade eden Baba Ömer Evrensel, “Bebeklerimizin hiçbir problemi yok yemelerinde içmelerinde sıkıntı yok her şey normal. Devletimizden Allah razı olsun, devletimize Allah zeval vermesin. Bebeklerimiz hayata yeniden başlayacak, adeta yeniden doğdular. Her şeye sıfırdan başlayacağız. Şükürler olsun sağlıklarına kavuştular. Bundan sonrasındaki süreçte her şey daha güzel olacak Çocuklarımızla birlikte ülkemizde olmaktan mutluyuz” dedi. Anne Fatma Evrensel ise bu duygunun tarifi olmadığını ve değişik duygular içinde olduğunu söyledi.

    Ankara Şehir Hastanesine yerleştirildiler

    Türkiye’ye özel uçakla getirilen yapışık ikizler Yiğit ve Derman kardeşler Ankara Şehir Hastanesi Fizik ve Rehabilitasyon bölümüne yerleştirildi.

    Yapışık ikizler Londra’dan getirildikleri özel uçaktan alınarak Ankara Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümüne yerleştirildi. Tedavilerinin ise burada süreceği kaydedildi.