Kategori: Sağlık

  • Eskişehir Şehir Hastanesi’nde polikliniklere vardiya uygulaması geliyor

    Eskişehir Şehir Hastanesi’nde polikliniklere vardiya uygulaması geliyor

    Hakan TÜRKTAN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR, (DHA)- ESKİŞEHİR Şehir Hastanesi, normalleşme süreciyle birlikte poliklinik hizmetlerini sosyal mesafeye uyulması ve yoğunluğun azaltılması amacıyla iki vardiyaya çıkaracak. Hastane Başhekimi Uzm. Dr. Yaşar Bildirici, “1 Haziran’dan itibaren tüm poliklinikler aktif olacak, ancak iki vardiya şeklinde çalışacak. Bunlardan bir grup sabah 08.30 ile 15.30 arası poliklinik yapacak. İkinci grup da 16.00’da başlayacak ve 22.00’ye kadar poliklinik hizmetine devam edecek” dedi.
    Koronavirüsle mücadelede 1 Haziran’dan itibaren Türkiye yeni normalleşme sürecine başlayacak. Kafe, restoran ve spor salonlarının yanı sıra hastaneler de pandemi öncesindeki çalışma sistemine dönerek poliklinik hizmetlerini vermeye yeniden başlayacak. Eskişehir Şehir Hastanesi de 1 Haziran’dan itibaren tüm poliklinik hizmetlerinin verilecek olması nedeniyle normalleşme çalışmalarına başladı. Hastanede oluşacak yoğunluğu göz önüne alan hastane yönetimi, sosyal mesafe kuralına uyulması ve yoğunluğun azaltılması için özellikle poliklinik ve ona destek veren görüntüleme merkezleri gibi hizmetleri iki vardiya halinde çalıştıracak. Yeni uygulamaya göre branşta tek doktoru olan poliklinikler dışındakiler, 08.30- 15.30 ile 16.00- 22.00 saatleri arasında iki vardiya sistemiyle hizmet verecek. Bu sayede hastaneye gelecek olanların yoğunluk oluşturması engellenecek, koronavirüs bulaş riski de en aza indirilmiş olacak.
    ‘4 GÜNDÜR POZİTİF VAKA YOK’
    Eskişehir Şehir Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Yaşar Bildirici, Covid-19 hasta sayısında azalma olduğunu ve 4 gündür yeni vaka çıkmadığını söyledi. Yoğun bakımda olan hasta sayısının da düştüğünü ifade eden Uzm. Dr. Bildirici, “Pandemi sürecinde Eskişehir Şehir Hastanesi de yoğun bir şekilde hizmet verdi. Bugünkü noktada Covid-19 hasta sayısı 100’ün altına düştü. Yoğun bakımda da hasta sayımız azaldı. 3-4 gündür pozitif vaka olmadı. Kötü günleri bırakıyoruz ama her şey normal olmayacak. Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği tedbirleri ve kuralları uygulaması gerekiyor” dedi.
    ‘YOĞUNLUĞU VARDİYA SİSTEMİYLE AZALTACAĞIZ’
    Başhekim Uzm. Dr. Bildirici, pandemi öncesinde şehir hastanesinde polikliniklere gelen günlük hasta sayısının pandemi sürecinde 8 binden 2 binin altına düştüğünü, ancak normalleşme ile birlikte yeniden yükselmeye başladığını söyledi. Hastanede yoğunluğu azaltmak ve sosyal mesafe kuralını tam olarak uygulamak için vardiya sistemine geçeceklerini anlatan Bildirici, “Poliklinik sayılarımızı son 1-2 haftadır arttırıyoruz. Pandemiden önce polikliniklere gelen hasta sayımız 8 bin civarındaydı. Pandemide 2 binin altına düşmüştü. Şu anda 3 binin üzerine çıktı. Normalleşme süreciyle bu sayılar daha da artacak. Biz de 1 Haziran itibariyle daha önceden ne hizmet veriyorsa aktif olarak faaliyete geçebilecek. Koronavirüsle mücadele de hijyen, maske ve sosyal mesafe en kritik nokta. Hastanemiz 350 bin metrekarelik kapalı alanı var. Her şeye rağmen sosyal mesafe vazgeçilmez koşulumuz. Poliklinik hizmetlerinde yoğunluğu dar bir zamana sıkıştırmak yerine daha geniş bir zamanda daha az yoğunlukta bir hastane poliklinik hizmeti vermeyi planlıyoruz. Tüm poliklinikler aktif olacak, ancak iki vardiya şeklinde çalışacak. Bunlardan bir grup sabah 08.30’da polikliniklerine başlayacaklar, 15.30 itibariyle bu vardiyanın poliklinik hizmetleri bitecek. İkinci grup da 16.00’da başlayacak 22.00’ye kadar poliklinik hizmetine devam edecek. Biz poliklinik hizmetini iki vardiya halinde yapacağız. Bundaki temel amaç, vatandaşlara koronavirüs nedeniyle sosyal mesafeyi de düşünerek daha kolay bir hizmet almasını hedefliyoruz. Diyelim bir branşta 6 polikliniği çalıştırıyorsak 3’ünü bir vardiya, diğer 3’ü ise ikinci vardiya çalışacak. Bu uygulama branşında tek hekim olanlar olmayacaklar” şeklinde konuştu.
    ‘DESTEK HİZMETLERİ DE İKİ VARDİYA ÇALIŞACAK’
    Polikliniklerin yanı sıra onlara destek veren hizmetlerin de bu uygulamada iki vardiya çalışacağını aktaran Uzm. Dr. Yaşar Bildirici şunları söyledi:
    “Görüntüleme birimleri, teşhis birimleri, tomografi, MR, EKG, laboratuvarlarımız, efor testlerimiz gibi aynı şekilde 2 vardiya şeklinde çalışacak. Eskişehir Şehir Hastanesi 6 bloktan oluşuyor. Bir bloğunu pandemi için ayırdık. Bu süreci aynen devam etmeye devam edeceğiz. İlk başlarda 300 kadar covid-19 olan hasta gördüğümüz zamanlar oldu. Pandemiyle ilgili hizmet vermeye devam edeceğiz. Hastalarımızdan gelmeden önce MHRS ile randevularını oluşturmaları gerekiyor. Ayrıca randevu saatinden 15 dakika önce hastanede olmaları gerekiyor. Mutlaka maske takarak hastaneye gelmeleri istiyoruz. Hastaneye gelirken en az sayıda refakatçi ile gelsinler, eğer mümkünse tek başlarına gelsinler. Hastanemizdeki 30 ameliyathane var, 2’si covid-19 için ayrıldı ve birbirinden bağımsız, kimsenin endişe etmemesini istiyoruz.”

    FOTOĞRAFLI

  • “Virüs salgını sigarayı bırakmak için iyi bir fırsat”

    “Virüs salgını sigarayı bırakmak için iyi bir fırsat”

    İSTANBUL, (DHA) KORONAVİRÜS salgınında sigara içenler hem virüse yakalanmada hem de tedavide, içmeyenlere göre daha fazla risk altında. 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü nedeniyle bir açıklama yapan Türkiye Sigarayla Savaş Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Mustafa Aydın, “Covid-19 pandemisi sigarayı bırakmak için iyi bir fırsat. Zira sigara kullananların Covid-19’a yakalanma riski kullanmayanlara göre 14 kat daha fazla” dedi.

    Türkiye’nin sigara ve diğer tütün mamullerine karşı yürüttüğü savaşta en aktif görev alan sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Sigarayla Savaş Derneğinin (TSSD) Genel Başkanı Doç. Dr. Mustafa Aydın, ‘31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü’ münasebetiyle bir açıklama yaptı. Sigara kullananların dünyayı kasıp kavuran yeni tip koronavirüs hastalığına yakalanma riskinin kullanmayanlara göre 14 kat fazla olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Aydın, “Sigarayı bırakmak için COVID-19 pandemisi iyi bir fırsat” dedi.

    “EL VE DUDAK TEMASI VİRÜSE DAVETİYE ÇIKARIYOR”

    Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı açıklamalara dikkat çeken Doç. Dr. Aydın, “Sigara içen insanların elleri sürekli dudaklarıyla temas halinde. Eğer elleri virüsle enfekte ise bu durum virüsü doğrudan ağız yoluyla vücuda davet etmek anlamına geliyor” dedi. Sigara içen kişilerde Covid-19 hastalığının ağır seyretme riskinin içmeyenlere göre 2,4 kat daha yüksek olduğunu belirten Doç. Dr. Aydın, sigaranın, virüsün vücuda girmesini kolaylaştırdığını, bu dönemde sigara içen kişilerin mutlaka bu alışkanlıklarına son vermesi gerektiğini vurgulayarak “Virüsün vücuda girmesinden sonra ilgili hücreye bağlanmasını kolaylaştıran, furin adlı, enzim özellikli bir madde var. Sigara içen kişilerde bu madde diğer insanlara göre çok daha fazla. Bu, virüsün hücreye yapışmasını ve vücuda girmesini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda kırmızı kan hücrelerine yapışmasını sağlıyor. Dolayısıyla sigara içmek birkaç yönden etkili. Virüsün hücrenin içerisine girmesini kolaylaştırıyor ve kırmızı kan hücrelerinin koyulaşması ve pıhtılaşmasına neden oluyor. Bu da kanın akışkanlığını bozuyor” diye konuştu.

    “NARGİLEYE DE DİKKAT”

    Doç. Dr. Mustafa Aydın nargile ile ilgili de uyarılarda bulunarak sözlerine şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre nargile gibi birçok kişi tarafından paylaşılan içme alışkanlıkları Covid-19 hastalığının yayılmasını kolaylaştırır. Özellikle akciğer rahatsızlığı olanlar için sigara alışkanlığı ciddi hastalığa neden olabilir. Oksijen ihtiyacını artıran ya da vücudun oksijeni uygun bir şekilde kullanım kapasitesini düşüren durumlar kişinin sağlığını ciddi riske atmakta ve zatürre gibi hastalıklara sebep olmaktadır. Tütün ve tütün mamulleri dünyada her yıl 8 milyondan fazla, ülkemizde ise her yıl 100 binden fazla insanın canına mal oluyor. Dahası, tütün kullanmadığı halde kullanılan ortamlarda bulunan, bir başka deyişle ‘sosyal içici’ olan 20 bin insanımızı da her yıl tütün yüzünden kaybediyoruz. Dolayısıyla sigara ve tütün mamullerini bırakmak için Covid-19 iyi bir fırsat.”

    “SİGARA İÇEN SAYISI 27 MİLYONDAN 20 MİLYONA İNDİ”

    Türkiye Sigarayla Savaş Derneği çalışmaları sayesinde Türkiye genelinde sigara kullanan insan sayısının 27 milyondan 20 milyonlara indirildiğini kaydeden Doç. Dr. Aydın, “1999 yılında derneği kurduğumuzda Türkiye’de uçaklarda sigara kullanmak serbestti. O günden bugüne ciddi yol kat ettik. Ancak hala türlü oyunlarla gençlerimiz zehirlenmek isteniyor. Bu oyunlar neticesinde sigaraya başlama yaşı 12’ye kadar indi. Hala yanı başımızdaki büfelerde tek sigara satılıyor. Kendimizi düşünmüyorsak arkadan gelen gençleri düşünmek zorundayız. Sigara içen bir babanın çocuğu sigara içmediği halde 25-30 yaşında kanser oluyor. Sigara, babadan gelen ve kanserle mücadele eden P50 genini öldürüyor. Günümüzün istilacı güçleri, tankla topla değil, sigara gibi maddelerle ülkeleri kendilerine bağlamaya çalışıyorlar. Bu ülkeyi bize bırakan atalarımız tam bağımsız bir Türkiye olarak bıraktı. Tam bağımsız Türkiye için gençlerimizi sigara kartellerinin emellerinden uzak tutmamız lazım. Bunun için de sigaranın son molekülü yok oluncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    31 MAYIS DÜNYA TÜTÜNSÜZ GÜNÜ

    31 Mayıs günü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Dünya Tütünsüz Günü” olarak belirlenmiştir ve her yıl 31 Mayıs tütün ve zararları ile ilgili eğitici etkinlikler ile toplumun bilgilendirilmesi ve farkındalığın artması amacı ile kutlanmaktadır.

     

  • Her üç gençten ikisi sigara içenlerle seks yapmak istemiyor

    Her üç gençten ikisi sigara içenlerle seks yapmak istemiyor

    Hollanda Kanserle Mücadele Vakfı ile Kalp ve Akciğer vakıflarının ortaklaşa yaptırdığı araştırmaya göre, gençler arasında sigara karşıtlığı giderek artıyor.

    Her beş gençten dördü, birlikte olduğu kişinin sigara içmesine sıcak bakmıyor.

    Gençlerin üçte ikisi de sigara içen biriyle seks yapmak istemediğini söylüyor. Gençlere göre sigara içmek, cinsellik açısından itici bir durum.

    Araştırma Hollandalı çocuklar arasında da sigara kullanımına karşı olumsuz bakışın yaygın olduğunu ortaya koydu.

    12-15 yaş arasındaki çocukların yüzde 85’i, sigara içen biriyle arkadaşlık etmek istemediklerini belirtiyor.

    Gençlerin yüzde 55’i sigaranın tamamen yasaklanması görüşüne destek veriyor.

    Sigara tiryakisi gençler ise paket fiyatının 10 euronun üzerine çıkması durumunda sigarayı bırakacaklarını söylüyor.

    Hollanda’da şu anda sigaranın paketi ortalama 8 euro.

    Halk Sağlığı Bakan Yardımcısı Paul Blokhuis, AD gazetesine yaptığı değerlendirmede, “Bu araştırma, sigara içmeyen bir kuşağın hızla yaklaştığını gösteriyor” dedi.

    Sigarasız Sağlık Fonu Başkanı Michael Rutgers de sigara ve tütün ürünlerinin daha pahalı hale gelmesiyle, toplumda sigara içenlerin sayısının daha da azalacağını savundu.

    Hollanda hükümeti tütün ve tütün ürünleriyle mücadele kapsamında 1 Nisan’dan itibaren tüketim vergisini 1 euro artırdı.

    Yiyecek içecek sektöründeki sigara içilebilen alanlar uygulamasına son verildi.

    20 Mayıs’tan itibaren mentollü sigara satışları yasaklandı.

    1 Temmuz’dan itibaren süpermarketlerde sigara satışına son verilecek.

    1 Ağustos’tan itibaren üniversiteler de dahil tüm okul kampüslerinde sigara içilmesi yasaklanacak.

    1 Ekim’den itibaren de sigara ve tütün ürünleri tek tip ambalajlarda satılacak.

  • DSÖ, Türkiye’yi riskli 5 ülke içinde gösterdi

    DSÖ, Türkiye’yi riskli 5 ülke içinde gösterdi

    Corona virüsü salgınında dünya çapında vaka sayısı 5.7 milyonu geçerken Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bölgesi Direktörü Dr. Hans Kluge açıklamalarda bulundu.

    Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da düzenlenen online basın toplantısında Kluge, güncel veriler ile ilgili detayları paylaştı.

    DSÖ’nün Avrupa ofisine corona virüsü vakalarının gelmesinin üzerinden tam dört ay geçtiğini söyleyen Kluge, “Avrupa’da bugüne kadar 2 milyondan fazla doğrulanmış Covid-19 vakası tespit edildi. Trajik olan ise 175 binden fazla insanın ölmesi oldu. DSÖ’nün elindeki verilere göre Covid-19’dan ölenlerin yüzde 94’ü 60 yaşın üzerinde ve yüzde 59’u erkek. Yaşamını yitirenlerden yüzde 97’sinin en az bir rahatsızlığı vardı. Bu hastalıklar arasında başı çeken ise kardiovasküler rahatsızlıklardı” dedi.

    TÜRKİYE DE LİSTEDE

    Son 14 gün içerisinde Avrupa bölgesindeki vaka sayısının yüzde 15 arttığını açıklayan Dr. Kluge, “Avrupa’daki vaka sayısı küresel vakaların yüzde 38’ine denk geliyor ve Avrupa’daki ölümler dünya çapındaki ölümlerin yüzde 50’sine denk geliyor” ifadesini kullandı.

    Kluge, son 14 gün içerisinde kümülatif olarak vaka sayısında artış yaşayan 5 ülke olduğuna dikkat çekerken, “Vaka sayısı en çok artan ülkeler Rusya, Birleşik Krallık, Türkiye, Belarus ve İtalya. İspanya, İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa’daki ölümler, Avrupa’daki ölümlerin yüzde 72’sine denk geliyor” ifadesini kullandı.

  • Aile hekimlerinde ‘yeni normal’ nasıl olacak?

    Aile hekimlerinde ‘yeni normal’ nasıl olacak?

    Aile Sağlığı Merkezlerine de Kovid sonrası ‘yeni normal’ kuralları geliyor. Hastalar tek tek ateşi ölçülerek içeri alınacak; enfeksiyon belirtisi olanlar için ayrı bir odada muayene yapılacak, bebeklerse her aşı sonrası sterilize edilen odalarda aşılanacak. Öte yandan seyahat kısıtlamasının kaldırılmasıyla birlikte 65 yaş üstü vatandaşların büyükşehirlerden memleket ya da yazlıklarına gitmeye başlamasıyla; özellikle tatil beldelerindeki aile hekimlikleri için ek önlemlerin alınması gündemde.

    Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Genel Başkanı ve Aile Hekimi Dr. Gürsel Özer, koronavirüs salgını açısından bugünlerde normalleşmenin konuşulduğunu ancak yoğun bakımda yatan hastalar bitmeden Aile Hekimliklerinin eski normale asla dönemeyeceğini söyleyerek “Bir müddet daha bu şekilde devam etmek zorundayız. Aile Sağlığı Merkezlerimizde salgın döneminde başlattığımız katı önlemleri uygulamaya devam edeceğiz. Artık hasta kabullerine başlandı ama kayıtlı tüm hastalarımızın iyiliği için yığılma olmaması açısından artık randevusuz hastalar kabul edilmeyecek; bekleme salonlarındaki o kalabalık ortamlara izin verilmeyecek. Bizler aile sağlığı merkezlerimize bir triyaj sistemi başlattık. Kapıda bir hemşire arkadaşımız her gelen hastanın ateşini ölçüyor. Şikayetini soruyor ve ona göre hekimine yönlendiriyor. Ateşi olan ya da enfeksiyon şüphesi taşıyan hastalarımız kesinlikle diğerleriyle temas ettirilmeden ayrı bir odada muayene edilecekler ve oralar da sürekli dezenfekte edilecek” dedi.

    ‘ZEMİN İŞARETLEMELERİYLE SOSYAL MESAFE KORUNACAK’

    Sosyal mesafe kuralının artık sürekli hale gelmesi gerektiğini anlatan Dr. Özer, bunun için de her aile sağlığı merkezinde işaretlemeler yapıldığını, hastaların hem başvuru masası hem de muayene gerekmiyorsa sadece ilaç yazdırmaya geldiyse, hekimle görüşmesi sırasında en az bir metre mesafeden görüşme yapabileceği şekilde düzenlendiğini söyledi. Dr. Özer, “Hekimin bir hastası ile işi bitmeden kesinlikle içeri başka biri alınmayacak. Bu şekilde zaten sosyal mesafe de kendiliğinden oluşacak” dedi.

    ‘HER İKİ SAATTE BİR TEMAS YÜZEYLERİ DEZENFEKTANLARLA SİLİNİYOR’

    Aile Sağlığı Merkezlerinde artık temizlik ve sterilizasyon işlemlerinin de sık ve titizlikle yapıldığını anlatan Dr. Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burası her iki saatte bir, bizim kendi elemanlarımız tarafından temizleniyor. Kapı kolları, çok temas edilen tüm yüzeyler, çamaşır suyu ya da alkol içeren dezenfektanlarla siliniyor. Zemin temizliği de hem belediye ekiplerince, hem bizim elemanlarımız tarafından düzenli olarak yapılıyor. Belediye, üç günde bir geliyor. Ama her gün sabah ve akşam, bizim kendi elemanlarımız da yerleri çamaşır suyu ile siliyor. Hastalar bu dönemde pekçok yeni şey öğrendi aslında. Onların da bu kurallara uyma isteği bizim işimizi çok kolaylaştırdı. Bizim onlara ‘hayır’ dediğimiz şeylerin aslında onların iyiliği için olduğunu anladılar.”

    ‘AŞI ODALARI HER BEBEK SONRASI STERİLİZE EDİLİYOR’

    Bebeklik çağı aşılarının aksatılmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Gürsel Özer, rutin aşıların Kovid’den korunmak kadar önemli olduğunu vurgulayarak ailelerin endişe etmemesi gerektiğini, aşılama sırasında da bebekler için tüm önlemlerin düşünüldüğünü söyledi. Dr. Özer, şu bilgileri verdi: “Aşı konusunda herhangi bir aksama yaşamamak için kesinlikle randevulu çalışıyoruz. İçeriye tek bebek alınıyor. İlgili hemşire tarafından aşısı yapılıyor ve her bebek çıkışında oda, hemşirenin bizzat kendisi tarafından sterilize ediliyor. İlk dönemde aileler çok çekindiği için aşı randevularını erteleme eğilimi gösteriyorlardı. Ancak bu önlemler anlatıldı ve gelip görenler de birbirlerine anlattı. Bu açıdan aşılamada çok büyük aksaklık yaşamadan bu dönemi atlattık.”

    TATİL BELDELERİNDE MİSAFİR POLİKLİNİKLERİ AÇILMALI

    Geçtiğimiz hafta 65 yaş üzeri vatandaşlarımız için başlayan tek yönlü seyahat izni uygulamasıyla beraber özellikle taşra ve yazlık beldelerdeki aile hekimlikleri açısından ek önlemler alınması gerektiğini anlatan Dr. Gürsel Özer, şu uyarılarda bulunarak sözlerini noktaladı:

    “Bu hastalarımıza tek taraflı en az 1 ay olmak üzere seyahat serbestisi geldi. Kovid süreci ile birlikte memleketlere ve yazlıklara göçler de başladı bu şekilde. Özellikle bu yolcu hareketliliğinin olduğu dönemde daha etkili önlemler geliştirmek zorundayız. Bu insanlar  yaz başı gidiyor, kışa kadar oralarda kalıyor. Ama bu sene eskisinden farklı olarak böyle bir ciddi salgın dönemi geçirdik. Büyükşehirler aslında belki biraz rahatlayacak bu anlamda ama Anadolu ve özellikle yazlık bölgelerdeki birikim, sıkıntı yaratabilir. Oradaki hekim arkadaşlar zorlanabilir. İkinci dalga diyoruz, diyelim ki yazın oldu. o zaman daha büyük problemler çıkabilir. Şöyle bir örnek vereyim, Kaş ve Kalkan’da 3’er tane aile hekimi var. Ortalama 3 bin 500 hasta kayıtlı her birinde. Yani 10 bin civarı kişiye bakıyorlar. İkisinde toplam 22 bin kişi. Bölgeden aldığımız teyit edilmiş rakamlara göre yaz döneminde nüfus en az iki katına çıkıyor. Yani 40-50 bin kişi oradaki toplam 6 aile hekimine gidecek demektir bu. Neticede sağlık hizmeti alacaklar ve 5-6 ay oralarda kalıyorlar. O bölgelerdeki planlamaların bu yıl çok çok iyi yapılması lazım. Bununla ilgili çözüm önerimiz de aslında İl Sağlık Müdürlüklerinin Toplum Sağlığı Merkezleri bünyesinde, ek olarak misafir polikliniklerinin açılması. Bu, mevzuata da uygun, kolaylıkla yapılabilir.”

  • Hi̇pertansi̇yon hastalarına ilaç uyarısı

    Hi̇pertansi̇yon hastalarına ilaç uyarısı

    Kardiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Canan Uğur, “Kişi kendine göre ’benim tansiyonum düzeldi, kendimi iyi hissediyorum’ gibi düşüncelerle hipertansiyon tedavisinde ilacını bırakamaz. Mutlaka bir uzman doktora danışması gerekmektedir” dedi.

    Hipertansiyon yaş, kilo, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır diyen Kardiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Canan Uğur, “Kanın içindeki basınçla bağlantılı olduğu için damarların olduğu her yerde hastalığa sebep olur. Kalbimiz, beynimiz, böbreklerimiz, bol, bacak her türlü damar tıkanıklığının sebebidir Hipertansiyon” diye konuştu.

    Kişi kendine göre ilaç bırakamaz

    Dr. Uğur, “Bu sağlık sorunundan kurtulmak mümkün. Kişinin bilinçli olması çok önemli. Diyet ile bu sağlık sorunu kontrol altına alınabilir. Tuz, yağ, sigara, karbonhidrat tüketimi bu hastalıktan kurtulmak için önemli faktörlerdir. Hipertansiyon hastaları kendilerini iyi hissettikleri zaman ilacı bıraktıklarını görüyoruz. Tansiyonlarının normale döndüğünü sanıyorlar. Aslında bize tekrar muayeneye geldiğinde bizler bunu anlıyoruz. Ama yukarıda dediğimiz gibi kişi kendine dikkat eder diyetine sporuna bağlı kalırsa o zaman doktorunun verdiği ilaçları yine doktorunun kontrolünde bırakabilir. Yoksa hipertansiyon sebep olduğu bir çok hastalıklara maruz kalabilir, inme dediğimiz problemleri yaşayabilir hatta ilerleyen süreçlerde bu ölüme bile sebebiyet verebiliyor. Bunun için hipertansiyon hastalarının takibi çok önemlidir” şeklinde konuştu.

    Mutlaka uzman desteği alın

    Uzm. Dr. Canan Uğur açıklamasını şöyle tamamladı:

    “Son olarak bu pandemi döneminde uzun süre evde kalanlara da bu uyarıyı yapmayı uygun görüyorum. Hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme hipertansiyona davetiye çıkarıyor. Özelikle kişi kendisinde bulanık ya da çift görme, nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk, kulak çınlaması, düzensiz kalp atışı ve kalp ağrısı gibi belirtiler gösteriyorsa hiç beklemeden sağlığını ertelemeden bir sağlık kurumundan destek alması hayati önem taşımaktadır.”

  • DSÖ, sıtma ilacının klinik çalışmalarını askıya aldı

    DSÖ, sıtma ilacının klinik çalışmalarını askıya aldı

    Türkiye’de koronavirüs tedavisinde kullanılan sıtma ilacına ilişkin çalışmalar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından durduruldu. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, sıtma ilacının etken maddesi hidroksiklorokinle Covid-19 hastaları üzerinde yapılan klinik deneylerin şimdilik durdurulduğunu duyurdu.

    Ghebreyesus, öncelikle sıtma ilacının etken maddeleri hidroksiklorokin ve klorokinle ilgili daha fazla verinin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ghebreyesus, bu kararın hidroksiklorokinin ölüm riskini artırdığını gösteren araştırmanın ardından alındığını da sözlerine ekledi.

    BİLİM KURULU AÇIKLAMA YAPMALI

    Konuya ilişkin BirGün’e konuşan İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu Bilim Kurulu’nun bu konuda açıklama yapması gerektiğini ifade etti. Küçükosmanoğlu şunları söyledi: “Bu ilacın kullanımı tedavide en başta şüpheliydi. Buna rağmen ilk andan itibaren test sonucu pozitif çıkanlara verildi ve verilmeye de devam ediliyor. Buna rağmen ilacın tedavide etkili olduğuna dair bir çalışma yok. Kalple ilgili yan etkileri olduğunu biliyoruz. Ancak bu ilacı kullanan hastaların iyi olduğuna dair veri elimizde yok. Yoğun bakımda etkili olduğunu söyleyemeyiz. Hastaları iyileştirdiğine dair elimizde tıbbi bir kanıt da yok.”

    Buna rağmen ilacın kullanımına yanlış demenin doğru olmadığını ifade eden Küçükosmanoğlu “DSÖ’nün açıklaması da yeterince açıklayıcı değil. İlaca ilişkin yapılan çalışmada da eksikler var. Tabii bu konuda karar verici heyet Türkiye’de Bilim Kurulu. Bilim Kurulu bu konuda açıklama yapmalı.”

  • Sağlık Bakanlığı ilk kez açıkladı

    Sağlık Bakanlığı ilk kez açıkladı

    Sağlık Bakanlığı, normalleşme sürecinde koronavirüse karşı sektörlere yönelik hazırlanan rehberlerin tek başlıkta toplandığını ve rehberde 11 sektöre yönelik alınması gereken tedbirlerin ilk kez yayımlandığını açıkladı.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, normalleşme sürecinde sektörlere yönelik hazırlanan rehberlerin ‘COVİD-19 Sağlık Yönetimi ve Çalışma Rehberi’ başlığı altında toplandığı belirtildi. Daha önce yayımlanan rehberlerde güncellemeler yapılırken, rehberde 11 sektöre yönelik alınması gereken tedbirlerin ise ilk kez yayımlandığı belirtildi.

    Rehberde; ‘Beyaz eşya ve mobilya mağazalarında’, ‘kozmetik ve parfümeri mağazalarında’, ‘akaryakıt istasyonlarında’, ‘market ve süpermarketlerde’, ‘oto yıkamalarda’, ‘oto servis, tamirhaneler ve lastikçilerde’, ‘oto galeri ve oto kiralama işletmelerinde’, ‘ofis ve büro sisteminde faaliyet gösteren tüm işletmelerde’, ’emlakçılar ve gayrimenkul danışmanlık ofislerinde’, ‘elektronik ve telekomünikasyon mağazalarında’ ve ‘tesisatçılarda’ alınması gereken önlemler yayımlandı.

    ‘İÇERİYE MİSAFİR ALMAYIN’

    Buna göre; beyaz eşya ve mobilya mağazalarında çalışan ve müşteri dahil 4 metrekareye 1 kişi olacak şekilde içeriye müşteri alınması gerektiği istendi. Kozmetik ve parfümeri mağazalarında, iş yeri girişinde müşteriler tarafından kullanılmak üzere el antiseptiği veya en az yüzde 70’lik alkol içeren kolonya bulundurulması gerektiği bildirildi. Akaryakıt istasyonlarında ise maskesiz ve maskeyi uygun şekilde kullanmayan müşterilerin içeri alınmaması, yine market ve süpermarketlerde aralıklı olarak sosyal mesafenin korunması ile ilgili anonsların yapılması gerektiği vurgulandı.

    Oto yıkamalarda ile oto servis, tamirhaneler ve lastikçilerde, müşteriler ve çalışanlar için el antiseptiği bulundurulması gerektiği kaydedildi. Oto galeri ve oto kiralama işletmeleri, ofis ve büro sisteminde faaliyet gösteren tüm işletmeler, emlakçılar ve gayrimenkul danışmanlık ofisleri ve tesisatçılarda iş yerine misafir alınmaması istendi. Elektronik ve telekomünikasyon mağazalarında müşterilerin sadece teşhir ürünlerini incelemelerine izin verilmesi gerektiği kaydedildi.

  • ‘Yüzerken mesafeyi korumak lazım’

    ‘Yüzerken mesafeyi korumak lazım’

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yaz tatiline gideceklere uyarılarda bulundu. Ceylan, “Havuzla kıyaslarsanız deniz daha temizdir. Onu tercih etmekte yarar var. Yüzerken de yine mesafeyi korumak lazım” dedi.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, DHA’ya yaptığı açıklamada, normalleşme süreci ile birlikte turizm sezonunun açılmasının ardından yaz tatiline gidecekler için uyarılarda bulundu. Ceyhan, tatile gidecek olanların rahatlıkla suya girebileceğini, ‘havuz suyundan yada deniz suyundan virüs bulaşır’ diye bir korkularının pek bulunmadığını bildirdi. Ceyhan, “Yüzerken de yine mesafeyi korumak lazım. Orada en çok korkulan şey yine, solunum yolunda bir virüs taşıyan kişinin ağzından, burnundan çıkan damlacıklarla bulaşmış herhangi bir yere değdirip ağza buruna götürme şeklindeki bulaşma. Sosyal mesafeye dikkat edecekler. İnsanlar, suya girmedikleri zaman maske takacaklar. Temizliğe çok dikkat edecekler. Otelde herhangi bir yere ellediklerinde ellerini temizlemeden ağızlarına, burunlarına götürmeyecekler. Yoksa gıdadan, sudan bulaş gibi bir olay pek söz konusu değil. Tuzlu suda virüsün daha az yaşadığı gibi bir şey gösterilmedi. Zaten mantıken de pek söz konusu değil. Dolayısıyla deniz suyunun virüsü öldürücü bir etkisi yok. Ancak her zaman, havuza kıyaslarsanız deniz daha temizdir. Onu tercih etmekte yarar var” diye konuştu.

    Ceyhan yine yazlıklara gidecek insanların, özellikle gidecekleri yerdeki bazı durumlara bakmaları gerektiğini kaydederek, “Normalde yüz bin nüfuslu yerlerde sağlık alt yapısı yetersiz. İyice düşünmelerinde yarar var. Herkesin mutlaka tatile gitmesi gerekmiyor. Evde kalmak tatile gitmekten daha sağlıklı” dedi.

    ‘KALDIRILAN HER TEDBİR BİR RİSK OLUŞTURUYOR’

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, özel kreşlerin 15 Haziran’da açılacak olması nedeniyle de çocuklarını buraya gönderecek ailelerin dikkat etmesi gereken kurallar olduğunu belirtti. Her kaldırılan tedbirin mutlaka bir risk oluşturduğunu, kreşlerin de yüksek risk taşıyan yerlerden bir tanesi olduğunu vurgulayan Ceyhan, şunları kaydetti:

    “Çünkü neticede oraya giden çocukların mesafeye uyması ve maske takması son derece zor. Kreşlerin açılma nedeni tamamen çalışan anne ve babaların işe gidebilmesini sağlamak. Zorunluysa gidilecek tabi ki. Giderken de kreşlere, mutlaka kendilerine gönderilen rehberlere göre tedbirlerini alacaklar. Ama özellikle çocukların götürülürken mutlaka mesafeyi olabildiğince dikkat etmesi, sınıflarda eskisi kadar çok çocuk bulundurulmaması, havalandırmaların daha fazla olması ve çocukların ellerinin değdiği yerlerin sık sık dezenfektanlarla temizlenmesi ve çocuklara da mümkün olduğu kadar el temizliğinin öğretilmesi yararlı olur. İmkanı varsa ailelerin, kreşe göndermeden bakılabilecekse tercih etmekte yarar var.”

  • Fazla teknoloji̇ kullanımı bağımlılık yapıyor

    Fazla teknoloji̇ kullanımı bağımlılık yapıyor

    Yeni hayat tarzına adaptasyon için bireylerin teknolojiye, internete yönelmelerinin anlayışla karşılanabileceğini belirten Psikolog Nilay Gürtaş, teknolojinin fazla kullanıldığı takdir de bağımlılık tehdidi oluşturduğuna dikkat çekti.

    Gürtaş, teknoloji bağımlılığını, kişinin akıllı telefon, sosyal medya, internet veya bilgisayar oyunları üzerindeki kontrolünü tam olarak sağlayamaması olarak ifade etti. Salgın döneminde sokağa çıkma yasağı olan 20 yaş altı gençlerin, teknoloji bağımlılığı konusunda en riskli grup olduğunu vurgulayan Psk. Gürtaş, “Gençlerin oynadığı, uzun süreli çevrim içi oyunların bağımlılık yapma kapasitesi çok yüksek. Kişi bağımlı olduğunda ise onu artık bir hastalık grubunda inceliyoruz. Bağımlılık çok dirençlidir, kişinin diğer fonksiyonlarını götürür ve geri dönüşü zor bir durumdur” dedi.

    Yirmi yaş altı genç grubunun yanı sıra, evlerinde kısmi sosyal izolasyonu sağlayan herkesin bu risk grubunda yer aldığını belirten Psk. Gürtaş, “Pandemi sürecinde, dünya genelinde internet kullanımının neredeyse iki kat arttığını görüyoruz. Yapılan araştırmalar sosyal medyanın fazla kullanımının, kişilerin kaygı ve depresyon düzeylerinde yükselmeye sebep olduğunu gösteriyor. Ayrıca teknolojinin ihtiyaçtan fazla kullanılması sonucu bireyde ortaya çıkan bağımlılıkla beraber dikkat bozukluğuna, sosyal fobiye, özgüven eksikliğine, saldırgan davranışlar sergilemesine sebep oluyor” diye konuştu.

    Kişilerin eğlence saatlerine daha işlevsel davranışlar ekleyebileceğine değinen Psk. Gürtaş, bireylerin kişisel gelişimlerine teknolojiden bağımsız katkıda bulunacak aktiviteler yapabileceği tavsiyesinde bulundu. Psk. Gürtaş, “Aile vakti, grup oyunları, ilgi alanına hitap eden hobiler gibi uğraşları hayatınıza dahil edebilirsiniz. Evde yapacağınız fiziksel aktiviteler hem fiziksel hem de psikolojik sağlığınız açısından olumlu sonuçlar ortaya koyacaktır. Kendinizi çıkmazda hissettiğiniz zamanda profesyonel yardıma başvurabilirsiniz” dedi.