Kategori: Sağlık

  • Yasak Olmasına Rağmen Tazi̇ye Düzenlenen Mahallede İlk Ölüm

    Yasak Olmasına Rağmen Tazi̇ye Düzenlenen Mahallede İlk Ölüm

    Van’ın İpekyolu ilçesinde yasak olmasına rağmen taziye düzenlenen mahallede korona virüsten hayatını kaybeden kadın toprağa verilirken, aynı taziye ile bağlantılı vaka sayısı ise 128’e çıktı.

    Van Valiliğinden yapılan açıklamada, kentte korona virüs pandemisiyle mücadele kapsamında yasak olmasına ve yapılan uyarılara rağmen İpekyolu ilçesi Ortanca Mahallesi’nde Eraygen ailesi tarafından düzenlenen gizli taziye ile bağlantılı vaka sayısının 128 olduğu belirtildi. Açıklamada, “Ortanca Mahallesi’nde sorumsuzca kurulan taziyede korona virüs kapan ve hastanede tedavi gören bir kadın vatandaşımız yapılan tüm müdahalelere rağmen vefat etmiştir. Vefat eden vatandaşımız Sağlık Bakanlığının belirlediği kurallar çerçevesinde toprağa verilmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz. Tüm uyarılara rağmen Edremit ilçesi Eminpaşa Mahallesi’nde Gülçek ailesi tarafından yine evde gizli taziye kurulmuştur. Bundan dolayı Eminpaşa Mahallesi’ndeki taziye ile bağlantılı vaka sayısı da her geçen gün artarak 35’e yükselmiştir. Yasak olmasına ve tüm uyarılara rağmen taziye kuran M. Gülçek hakkında adli işlem başlatılmış, ayrıca idari para cezası da uygulanmıştır” denildi.

    Açıklamada, Van’daki toplam vaka sayısının yaklaşık 478, taburcu olan hasta sayısının da 378 olduğu, tedbir amaçlı karantina altında tutulan toplam sayısının yaklaşık 61 bin, şu anda karantinası devam eden kişi sayısının da yaklaşık 18 bin olduğu bildirildi.

  • İnsan  ve fare hücreleri aynı embriyoda

    İnsan ve fare hücreleri aynı embriyoda

    CNN International’da yer alan habere göre, bilim insanları iki farklı hücre kullanarak melez bir embriyo elde ettiler.

    Elde edilen bu embriyoda hem insan hem de fare hücreleri bulunuyor.

    Araştırmacılara göre, elde edilen bu embriyo bir hayvanda bugüne kadar kaydedilen en yüksek sayıda insan hücresine olma özelliğini barındırıyor.

    Bu durumun birçok hastalığın tedavisinde işe yarayabileceği belirtilirken Covid-19 tedavisinde de kullanılabileceği tahmin ediliyor.

    Araştırmacılar bulguları Science Advances dergisinde yayınladılar.

    ARAŞTIRMA NE ANLAMA GELİYOR?

    Buffalo Üniversitesi’nde Fizyoloji ve Biyofizik Profesörü Jian Feng, yapılan çalışmanın önemine dikkat çekerek bunun önümüzdeki dönemde hastalıkları tedavi etmek, yeni doku ve organlar üretmek için kullanılabileceğini söyledi.

    Bu çalışmada, araştırmacılar ekibi gelişmekte olan fare embriyolarına 10 ila 12 insan kök hücresi enjekte etti. 17 gün içinde, bu kök hücreler insan kırmızı kan hücreleri ve göz hücreleri de dahil milyonlarca olgun hücreye dönüştü.

    Bir önceki araştırmacılar embriyodaki insan hücre oranını yüzde 0.1 olarak gerçekleştirmişti.

  • Bilim kurulu üyesi açıkladı… İkinci dalga kapıda!

    Bilim kurulu üyesi açıkladı… İkinci dalga kapıda!

    Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, son haftalarda sıkça tartışılmaya başlanan ‘İkinci dalga gelecek mi?’ sorusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Haber Global kanalına konuşan Azap, yaz aylarında ikinci dalganın beklenmediğini ancak sonbahar ve kışta bunun gerçekleşebileceğini söyledi. Azap şöyle konuştu:

    “Yaz aylarında beklemiyoruz ama sonbahar, kışta 2020 yılının sonlarına doğru bir ikinci dalga olma olasılığı var gerçekten. Bunun sebebi de havaların soğumasıyla birlikte bu solunum virüsleri tıpkı grip, nezle yapan virüsler gibi, kapalı ortamları severler, iyi havalandırılamayan ortamları severler. Soğuk havayı severler ve ultraviyole ışınlarından da hiç hoşlanmazlar. Dolayısıyla havaların soğumasıyla tam da onların seveceği daha kolay bulaşabileceği insanlar arasında daha kolay dolaşabilecekleri bir ortam oluşmuş oluyor.”

    ‘VİRÜS DE GRİP GİBİ’

    Koronavirüsün grip ile benzer özellikler taşıdığını ifade eden Azap, Koronavirüsün de gribin etkili olduğu aylarda etkili olabileceğinin altını çizerek, “Grip nasıl ki kasım, aralık aylarında artış gösterir, ocak şubat gibi çok grip vakası görürüz, sonra havaların ısınmasıyla birlikte grip vakaları azalır, yazın tek tük grip vakasıyla karşılaşırız, bu virüs de aynen onun gibi. Zaten çok benziyor pek çok özelliği grip virüsünü andırıyor. Bu nedenle bu virüste de biz, sonbahar kış aylarında bir ikinci artış bekliyoruz. Ama yaz aylarında ciddi bir artış olması, ikinci dalga olmasını beklemiyoruz.”

  • Virüse iyi geldiği sanılan sıtma ilacı ölüm riskini artırıyor

    Virüse iyi geldiği sanılan sıtma ilacı ölüm riskini artırıyor

    Koronavirüs hastalarının tedavisinde kullanılan ancak tartışmaların odağında olan sıtma ilaçlarının, sanılanın aksine virüse iyi gelmediği hatta ölüm riskini %45 artırdığı ortaya çıktı.

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedavisinde hidroksiklorokin ve klorokin içeren sıtma ilacı kullanılmasının etkili olup olmadığı tartışma yaratıyordu. Yapılan bir araştırma bu ilaçların ölüm riskini %45 artırdığı sonucuna vardı.

    Uluslararası düzeyde yapılan bir araştırma, Kovid-19 hastalarını tedavi için kullanılan hidroksiklorokin ve klorokin içeren sıtma ilaçlarının ölüm riskini artırdığını ortaya koydu. Araştırmaya katılan Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Mandeep Mehra, hidroksiklorokin ve klorokin Kovid-19 hastalarına yarar sağlamadığını, eldeki bulgulara göre bu ilaçların ölüm riskini artırdığını açıkladı. Mehra, bu ilaçların kalp ritmi bozukluğu riskini de artırdığını sözlerine ekledi.

    96 BİN HASTANIN VERİLERİ İNCELENDİ

    Boston’daki Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Zürich Üniversite Hastanesi Kalp Merkezi tarafından ortaklaşa yapılan araştırmanın sonuçları tıp dergisi The Lancet’ta yayımlandı. Araştırmada, dünya genelinde yüzlerce hastanede tedavi gören 96 bin hastaya ilişkin veriler değerlendirildi.Araştırmada, hastalar dört grubu ayrıldı. Bir gruba hidroksiklorokin, diğer gruba ise klorokin verildi. Üçüncü grupta hastalar her iki ilacın yanı sıra antibiyotik ile tedavi edildi. Kontrol grubu olan dördüncü grupta ise hiçbir ilaç kullanılmadı.

    SITMA İLACI İÇENLERİN ÖLÜM ORANI %18; HİÇ İLAÇ İÇMEYENLERİN ÖLÜM ORANI %9 OLDU

    Araştırmaya göre, dördüncü gruptaki hastalarda ölüm oranı yüzde 9 olarak tespit edildi. Hidroksiklorokin ile tedavi edilenlerde ölüm oranı yüzde 18, klorokin verilen grupta ise bu oran yüzde 16,4 olarak kaydedildi.Bu iki ilaç ile birlikte antibiyotik verilenler hastalar arasında ise ölüm oranının daha yüksek olduğu belirlendi. Hidroksiklorokin ve antibiyotik alan grupta ölüm oranı yüzde 23,8; klorokin ve antibiyotik alanlarda ise yüzde 22,8 oldu.

    ÖLÜM RİSKİNİ %45 ARTIRIYOR

    “Bilimsel kanıt yok” Araştırmaya katılan bilim insanları, sıtmaya karşı kullanılan hidroksiklorokin ve klorokinin Kovid-19 hastaları arasında ölüm riskini yüzde 45 artırdığı sonucuna vardı. Zürih Üniversite Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Başhekimi Frank Ruschitzka, “Hidroksiklorokin ve klorokinin Kovid-19 tedavisinde etkili olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmuyor. Tam aksine, kalp rahatsızlıkları bulunan Kovid-19 hastalarında bu ilaçların hayati tehlike yaratan kalp ritim bozukluğu gibi ağır yan etkileri olduğunu gözlemledik” açıklamasında bulundu.

    UZUN SÜREDİR TARTIŞMA KONUSUYDU

    Hidroksiklorokin ve klorokin içeren ilaçlar uzun zamandan beri sıtma tedavisinde kullanılıyor. Kovid-19 hastalarının tedavisinde bu ilaçların kullanılması uzun süredir tartışma yaratıyordu.ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) sıtma ilaçlarının riskleri konusundaki uyarısına rağmen, ABD Başkanı Donald Trumpyeni tip koronavirüsten korunabilmek için hidroksiklorokin aldığını açıklamıştı.Brezilya hükümeti de şiddetli olmayan Kovid-19 vakalarında her iki maddeyi de içeren ilaçların kullanılması tavsiyesinde bulunmuştu.

  • Amasra, bayramı sessiz geçiriyor

    Amasra, bayramı sessiz geçiriyor

    Ayhan ACAR/AMASRA (Bartın), (DHA)- BARTIN’ın tarihi ve turistik ilçesi Amasra, koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında sokağa çıkma yasağıyla birlikte ilk kez turistsiz bir bayram geçiriyor.
    Amasra, tarihi yapıları, bakir koyları, az dalgalı suları, doğayla bütünleşen güzelliklerinin yanı sıra balık ağırlıklı mutfak kültürüyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. 6 bin 600 nüfuslu Amasra, Ramazan Bayramı’nda tatilcilerin akınına uğrarken, her gün nüfusunun 10 katı yerli ve yabancı turist ağırlıyordu. Geçen yıl 1 milyona yakın yerli ve yabancı turist ağırlayan ilçede bu bayram koronavirüs salgını kapsamında alınan sokağa çıkma yasağı sonrasında tarihi ilçe sessizliğe büründü. Amasra Çekiciler Çarşısı’nda esnaf ile balık restoranları yerli ve yabancı turist gelmeyince 1,5 aydır dükkanlarını açmadı. 
    Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır, “Amasra’mız çeşm-i cihanımız fazlaca turist ağırlayan bir kentimiz, belki bayramın birinci günü sokaklarda insan kalabalığı yüzünden zor yürüyecektir. Kentimizde bu bayram 50-60 bin turistimizle coşku içinde geçirecektik. Ancak Covid salgını nedeniyle sokaklarımızda bomboş, bugün sadece 65 yaş üzeri vatandaşlarımızla bayramlaşabileceğiz, Amasra’mız açısından Covid süreci iyi gitti. Şu anda sadece maddi hasarla atlatıp cana gelmeyen bir hasarla sezona hazırlanıyoruz. Aynı zamanda ilk defa sessiz Amasra’mız tüm İslam aleminin bayramını kutluyoruz. Bayram tatillerinin uzunluğuna göre bazen 500-600 bin turist ağırlıyoruz. Ancak şimdi bomboş, önceliğimiz sağlıktır” dedi.
    GÜVERCİNLERİ BESLEDİLER 
    Amasra ilçesinde 65 yaş üzeri vatandaşların sokağa çıkmasıyla caddelerde yaşlı vatandaşlar maske ve sosyal mesafe kurallarına göre gezdi. Amasra kültür parkında güvercinleri ekmekle besleyen Ali Hüsnü Tosun (71) ve eşi Müşerref Tosun (69), Antalya’da yaşayan çocuklarıyla da görüntülü telefonla konuşma yaptılar.
    Ali Hüsnü Tosun, “İznimizde eşimle birlikte gezmeye çıktık. Parktaki aç kalan güvercinleri besliyoruz. Daha sonra mezarlığa giderek oğlumuza dua okuyacağız. Az önce de Antalya’da bulunan torunlarımızla görüntülü konuştuk. Bizim için buruk bir bayram geçiyor. Çok değişik bir bayram yaşıyoruz. Çok enteresan bir durum, şaşırıyoruz. Biz böyle bir şey görmedik” diye konuştu. 

    FOTOĞRAFLI

  • ‘Covid- 19 anne karnındaki bebeğe bulaşmıyor, ama doğduktan sonra bulaşabilir’

    ‘Covid- 19 anne karnındaki bebeğe bulaşmıyor, ama doğduktan sonra bulaşabilir’

    Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK, (DHA)- ZONGULDAK Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ülkü Özmen, Covid-19 görülen hamile kadınlarında, hastalığın bebeğe geçmiş bir vakaya rastlanmadığını söyledi. Prof. Dr. Özmen, “Çin’den gelen veriler ve bizim deneyimlerimizde bebeğe bulaşmadığını gördük. Ama doğduktan sonra bebeğe bulaşabilir” dedi.
    BEÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ülkü Özmen, Covid-19’un gebe kadınlarda görülme sıklığı, alınacak önlemler ve tedbirler konusunda bilgiler verdi. Hamile hastaların, bağışıklık sisteminin düştüğünü ve kendilerine daha çok dikkat etmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Özmen, şu ana kadar görülen vakalarda, anne karnındaki bebeğe hastalığın bulaşmadığını söyledi. Ancak anne adaylarının bu dönemde kendilerine daha çok dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özmen, “Yaygın pandemi gebeleri nasıl etkiliyor? Hastalar arasında gebe sayısı fazla mı? Bunu sevinerek söylüyorum ki gebelerde bu enfeksiyon az. Gribal enfeksiyonlar gebeyi çok ağır etkiler. Gebeler de bağışıklık durumunda biraz düşüş gözlemlenebilir. Covid enfeksiyonun hipertansiyon ve kronik hastalık gibi durumları etkileyen bir virüs olduğunu gördük. Henüz çok yeni bir enfeksiyon. Araştırmalar yapılmaya devam ediliyor. Bizim elde ettiğimiz verilere göre bizim şu anki gördüğümüz kadarıyla gebelik halindeki insanların özellikle genç nüfus olmaları nedeniyle ve kronik hastalıkları yoksa biraz daha az riskli gruba düşüyorlar. Kadınlar olarak gebeyken kendimize daha çok özeniyoruz. Sağlığımıza daha çok dikkat ediyoruz” dedi. 
    DOĞUMDAN SONRAYA DİKKAT 
    Hastanede 3 vaka tespit ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Özmen, “Gerekli önlemleri aldığımızda çok çabuk yaşama şansını kaybeden bir virüs. Gebeler çok daha fazla dikkat etmeli. Bizim koronavirüs işini gerçekten başarılıyla yürüttüğümüzü düşünüyorum. Covid şüphesi varsa nasıl anlayacağız? Gebelerde de aynı semptomlar oluşur. Maske çok önemli. Hem hasta hem de karşıdaki kişinin takması çok önemli. Eğer siz mesafeyi de korursanız yakalanma riski düşüyor. Çin’den gelen veriler ve bizim deneyimlerimizde bebeğe bulaşmadığını gördük. Ama doğduktan sonra bebeğe bulaşabilir. Şimdiye kadar 3 bebek kaydı gözlendi. Erken doğan bebeklerdi bu bebekler. Böyle bir risk faktörü vardı. Covid-19’un anneden bebeğe geçmediğini görüyoruz. Bu bizim için çok önemli bir şey. Viral enfeksiyonların birçoğu anneden bebeğe geçer ve bizim endişelendiğimiz bir hastalıktır bunlar. Grip enfeksiyonu bizi çok korkutur. Şimdilik bebeğe bulaşmadığını gördük ama şu an için diyebiliriz. İleri ki dönemlerde daha iyi bilgi verebileceğiz” diye konuştu.
    ‘TEDBİRLERİ ELDEN BIRAKMAYALIM’ 
    Prof. Dr. Özmen, Covid-19 salgınında azalma görülse de tedbirleri elden bırakmamak gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Özmen, şöyle konuştu: 
    “Grip şu an mutasyona uğradı. Yoğun bakım hastamız biraz azaldı şu an ama Covid-19 halen var. Bunun bilincinde bütün tedbirleri alacağız. Hijyenimize dikkat edeceğiz. Maskemizi takacağız. Şimdiki enfeksiyon şu an ki haliyle biraz azaldı ama bu onun yok olduğu anlamına gelmez. Kronik bir rahatsızlığınızda varsa aynı şiddetle enfeksiyonu sizde görülebilir. O yüzden size bulaştıysa sizde bulaştırabilirsiniz. En önemlisi bu. Bütün viral enfeksiyonlardan da korunmak için maskemize, sosyal mesafemize, hijyenimize dikkat etmemiz gerekiyor.” 

    FOTOĞRAFLI 

     

  • Ağız kokusunu nasıl engellersiniz?

    Ağız kokusunu nasıl engellersiniz?

    İSTANBUL, (DHA)-Sağlıklı dişler için diş macunun tek başına yeterli olmadığına dikkat çeken Dt. Kevser Yarımbaş, “Diş macunlarının içindeki anti bakteriyel maddeler, plaktaki bakteri oluşumunu kontrol ederek periodontal hastalıkları ve diş çürüklerini engellemeyi hedefler. Ancak, bu amaç için anti bakteriyel etki tek başına yeterli değildir. Günlük ağız gargaraları diş fırçasının ulaşamadığı bölgelerde dezenfeksiyon sağlar ve kötü koku oluşmasını da engeller” dedi.

    Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümünden Dt. Kevser Yarımbaş, ağız ve diş sağlığı hakkında tavsiyelerde bulundu. Yarımbaş, “Mekanik plak temizliğini desteklemek ve farklı etkilerinden faydalanmak için diş macunları da uygulamaya yardımcı olarak önerilir. Diş macunlarının içine ilave edilen anti bakteriyel maddeler, bakteri plağındaki patojen oluşumunu kontrol ederek periodontal hastalıkları ve diş çürüklerini engellemeyi hedefler. Ancak, bu amaç için anti bakteriyel etkinin tek başına yeterli olmadığı, plağın mekanik olarak ağız ortamından uzaklaştırılmasının gerekli olduğu unutulmamalı. Günde en az iki kez düzenli olarak diş fırçalamak ağız sağlığının vazgeçilmez aşamasıdır. Diş ipi, arayüz fırçaları, superfloss, ağız gargaraları, ağız duşu ve dil fırçaları dental hijyenin temel basamaklarında yer alır” dedi.

    GARGARAYLA KÖTÜ KOKUYU ENGELLEYİN

    Diş ipinin fırçalamadan sonra yapılması gerektiğine dikkat çeken Yarımbaş, şöyle devam etti: “Arayüz fırçaları dişlerin aralarında geniş boşluklar ya da braketler, köprüler ve implantlar varlığında dişler arası bölgenin temizliğinde kullanılır. Superfloss, köprü protezleri varlığında diş ipinin aralarından geçemediği için proteze dâhil olan dişlerin ara yüzeylerinin ve köprü gövdesinin altının temizlenmesinde kullanılır. Günde bir kez mutlaka uygulanmalıdır. Gargaralar mekanik temizlik işlemlerine kimyasal olarak destek olurken, ağız duşları diş aralarında kalan besin artıklarının çabucak çıkarılmasına yardım eder. Değişik içerik ve şekilde piyasaya sunulan ağız gargaraları hekimler ve hastalar tarafından kolay uygulanabilmesinden dolayı koruyucu tedavinin önemli bir safhasını oluşturuyor. Ancak uygulama süreleri ve etkileri farklılık gösteriyor. Anti bakteriyel etkisi olan gargaralar ağız florasında periodontal hastalık, diş çürüğü sebebi olan bakterilerin sayıca azaltılmasında, ağız kokusunu azaltmada, cerrahi operasyonların ağız mukozasında yol açtığı zararlı etkilerin azaltılmasında, yara iyileşmesinde yardımcı olurlar. Günlük ağız gargaraları diş fırçasının ulaşamadığı bölgelerde bakteri aktivasyonunu bitirir, dezenfeksiyon sağlar ve kötü koku oluşmasını da engeller”

  • İl Sağlık Müdürü’nden Bursalılara uyarı!

    İl Sağlık Müdürü’nden Bursalılara uyarı!

    Bursa İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Halim Ömer Kaşıkcı, Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Ayten Bozkaya Spastik Çocuklar Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi ve Çekirge Devlet Hastanesi’ne Ramazan Bayramı ziyaretinde bulundu. Hastanelerin genel servis, covid servisleri, yoğun bakım, acil servis ve ameliyathanelerinde görev yapan tüm sağlık personelini tek tek ziyaret eden Uzm. Dr. Kaşıkcı, çalışanların bayramını kutlayarak hasta yakınları ile bir süre sohbet etti.

    Birlik ve beraberliği pekiştiren Ramazan ayının ardından mübarek Ramazan Bayramı’na ulaşmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirten Uzm. Dr. Kaşıkcı, bayramların ortak sevinçlerin ve duyguların paylaşıldığı müstesna günler olduğunu söyledi.

    Özellikle böyle bir dönemde hastane ortamında çalışan personeller için bayramların gündelik stres ve yorgunluktan bir nebze olsun uzaklaştıran manevi bir hava barındırdığının altını çizen Uzm. Dr. Kaşıkcı, “Beden sağlığımız kadar ruh sağlımızın da korunması için bu sevgi atmosferinden faydalanmamız önem arz ediyor. Vaka sayılarımızda ciddi oranda düşüşler yaşandığı bu günlerde bayramın hem sağlık çalışanlarımıza hem de vatandaşlarımıza olumlu bir hava katacağını umut ediyorum” diye konuştu.

    “Kazanımlarımızı kaybetmeyelim”

    Sağlık çalışanlarının büyük fedakarlık gösterdiği bu süreçte vatandaşların da kurallara uyması gerektiğini sıralayan Uzm. Dr. Kaşıkcı, “Normalleşmeye doğru gidiyoruz ancak bu dönemde çok dikkat etmemiz gereken hususlar var. Bayramda toplum içindeki bulaşlardan ziyade aile içindeki bulaşlara dikkat etmemiz lazım. İlimizde son bir hafta içinde daha çok aile içi bulaşlara rastlıyoruz. Lütfen uzaktan bayramlaşalım. Bayram ziyaretleri yapmayalım. Telefonda ya da görüntülü görüşelim ancak bir araya gelmemeye dikkat edelim. Çünkü sosyal mesafe, maske kullanımı ve el hijyenini ciddi anlamda sürdürmezsek önümüzdeki günlerde riskimiz artacaktır. Kazanımlarımızı kaybetmeyelim. Bugünler için sağlık çalışanlarımız çok büyük çaba sarf ettiler. Onların emeklerini zayi etmeyelim” ifadelerine yer verdi.

  • Koronavirüs: Tedavinin ipucu T hücrelerinde mi?

    Koronavirüs: Tedavinin ipucu T hücrelerinde mi?

    İngiliz bilim insanları, Covid-19’u ağır geçiren hastalarda yeni bir tedavi yönteminin klinik deneylerine başlıyor.

    Durumu ağır olan 60 Covid-19 hastasından alından kan örneklerinde, bağışıklık hücresi olarak bilinen T hücresi sayısının dramatik seviyelere indiği tespit edildi. Bilim insanları, virüsün etkisiyle azaldığı düşünülen T hücre sayısını artırmak için interleukin 7 adlı ilacı klinik deneylerde kullanmayı değerlendiriyor.

    Bu deneyler, Londra’daki King’s College, Francis Enstitüsü, St. Thomas Hastanesi ve Crick Enstitüsü’nden bilim insanlarının ortak çalışmasıyla gerçekleştirilecek.

    Crick Enstitüsü’nden Prof. Adrian Hayday, bağışıklık hücrelerinde ortaya çıkan bu durumun ‘büyük bir sürpriz’ olduğunu vurgularken ,”Bu hücreler bizi korumaya çalışıyorlar ama virüs bir şekilde bu hücrelerin altındaki halıyı çekiyor ve sayıları önemli ölçüde azalıyor” dedi.

    Yetişkin bir insanın kanında bir mikrolitrede 2 bin ile 4 bin arası T lenfosit hücresi bulunuyor.

    Test yapılan Covid-19 hastalarında ise bu sayının, 200 ile 1200 seviyelerine düştüğü görüldü.

    Araştırmacılar bulguların, parmak ucundan alınan kan örneğiyle yapılacak testlerle T hücre sayısının ölçülebileceğini ve bu sayede hastalığın seyrinin öngörülebileceğini düşünüyor.

    Bu testlerle, bağışıklık hücresindeki azalmayı durduracak hatta tersine çevirebilecek tedavilerin de devreye sokulabileceği belirtiliyor.

    St Thomas Hastanesi’nden yoğun bakım danışmanı Manu Shankar-Hari’nin verdiği bilgiye göre, yoğun bakıma alınan hastaların yüzde 70’inin kanında mikrolitreye düşen T hücresi sayısı 400-800 arasında değişiyor. Hastalar iyileşmeye başladığında T hücresi sayısı da artma eğilimine geçiyor.

    İlk olarak küçük bir sepsis hasta grubunda denenen Interleukin 7’nin, kandaki belirli hücreleri artırdığı gözlendi.

    Covid-19 hastalarına uygulanacak ilk klinik denemede, ilaç üç günden uzun bir süre yoğun bakımda yatan ve lenfosit değerleri düşük olan hastalara verilecek.

    ‘BU VİRÜS GÖRÜLMEMİŞ BİR ŞEY YAPIYOR’

    Shankar-Hari, lenfositleri artırarak viral enfeksiyonu temizlemeyi umduklarını söylerken, “Yoğun bakım uzmanı olarak, destek tedavisi alanlardan tutun da durumu aşırı derecede kötü olanlara kadar birçok hastayla ilgilendim. Bu hastalığın doğrudan bir tedavisi yok. Bu yüzden, klinik deney bağlamında ilerleme kaydedilecek bu tür tedaviler İngiltere’deki yoğun bakım doktorları için oldukça ümit verici” dedi.

    Prof. Hayday ise araştırmanın, virüsün bağışıklık sistemiyle etkileşimi hakkında bilim insanlarının işine yarayacak daha fazla bilgi sağlayabileceğini söyledi:

    “Virüs dünyayı tümüyle değiştirdi, farklı bir virüs. Emsalsiz. T hücre sistemini neden allak bullak ettiğini tam olarak bilmiyoruz. Bu virüs görülmemiş bir şey yapıyor”

    T HÜCRESİ NEDİR?

    Vücudun enfeksiyonlara karşı silahı bağışıklık sistemi. Bağışıklık hücreleri olarak bilinen T hücreleri ise, kimyasal dengeleri ölçümleyebilen reseptörlere sahip. Yani T hücresi, dolaşım sistemiyle adeta vücutta ‘devriye gezerek’ antikorların devreye girmesini gerektirecek bir rahatsızlık olup olmadığını kontrol ediyor. Cardiff Üniversitesi’nden araştırmacılar, T hücresinin kanserli hücrelere saldırabildiğini keşfetti.

  • Sebze ve meyve yıkamada yapılan büyük yanlış

    Sebze ve meyve yıkamada yapılan büyük yanlış

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, koronavirüs salgınına karşı sebze ve meyvelerin ‘gümüş suyu’ ile yıkanarak dezenfekte edilmesi gerektiği iddialarıyla ilgili açıklama yaptı.

    Sebze ve meyveleri gümüş suyuyla temizlemenin önerilmediğini belirten Prof. Dr. Özkan, DHA’ya yaptığı açıklamada “Kesinlikle kullanmasınlar. Gümüşün antibakteriyel özelliği var, hatta bir ara çamaşır yıkamada kullanılmasıyla ilgili haberler de çıkmıştı; ama ikisini de önermiyoruz. Biz pandemide virüsle karşı karşıyayız. Antibakteriyel bile olsa sebze ve meyvelerin bu tür katkı maddeleriyle yıkama uygulamasının bize ne zarar vereceğini bilemeyiz. Kendi sağlığımıza zarar da verebiliriz. Asla ve asla önermiyoruz. Gıdayla bunu aldığımız zaman sindirim sistemimize nasıl etkileri olduğuna dair şu anda bilimsel bir çalışma, bir kanıt yok. Bilmediğimiz bu tür uygulamaları yapmak sağlığımızı olumsuz etkileyecektir” diye konuştu.

    ‘SİNDİRİM SİSTEMİMİZ ZARAR GÖREBİLİR’

    Pandemi sürecinde el hijyeninin, çevre hijyeninin, tüketilen gıdaların temizliğinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkan, “Kendi sağlığımıza zarar vermeyecek şekilde bunları uygulamamız gerekiyor. ‘Sebze meyvelerinizi gümüş suyuyla yıkayın’ gibi söylemler kesinlikle yanlıştır. Çünkü gümüşün antibakteriyel olduğuna dair bazı yazılar var; ama sebze ve meyvelerimizi gümüş suyu içeren sularla yıkamak toksitesinin ne olduğunu bilmediğimiz için onu ağızdan tükettiğimiz zaman sindirim sistemimize nasıl bir etkisi olduğunu bilmediğimiz için zarar görebiliriz” ifadelerini kullandı.

    ‘BOL SUDA YIKAMAMIZ YETERLİ’

    Prof. Dr. Özkan, el hijyenini de çok önemsediklerini kaydederek, el yıkarken sadece su ve sabun önerdiklerini, antibakteriyel sabun bile önermediklerini ifade etti.

    Prof. Dr. Özkan, “Ne tür etkileri olduğunu bilmediğimiz kanıtsal bilimsel yayınları olmayan maddeleri asla kullanmamamız gerekiyor. Meyve ve sebzeleri sadece bol akarsuda yıkamamız yeterli. Çok girintili çıkıntılı sebze ve meyveleri suda bekletiyorsak eğer belki biraz sirke koyabiliriz ya da klor tableti kullananlar da var. Bunları önerebiliriz” dedi.