Kategori: Sağlık

  • Kalp Hastalarının Covi̇d-19A Karşı Alması Gereken Önlemler

    Kalp Hastalarının Covi̇d-19A Karşı Alması Gereken Önlemler

    Kardiyolog Dr. Bilal Çuğlan, kalp hastalarının Covid-19’a karşı alması gereken önlemlerden bahsetti. Dr. Çuğlan özellikle kalp yetmezliği ve hipertansiyon nedeniyle ilaç kullanan hastalara, ilaçlarda değişiklik yapmadan düzenli kullanıma devam etmeleri önerisinde bulundu.

    Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Bilal Çuğlan, koronavirüsün (Covid-19) komorbid hastalığı olan ve herhangi bir nedenle bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda daha ağır seyrettiğini belirterek, “Özellikle kronik kalp rahatsızlığı bulunan hastaların, risk grubunda olmasından dolayı korunma önlemleri konusunda daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Kalp hastalıklarının sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Özellikle kalp krizi geçirmiş ve kalp hasarı gelişmiş hastalarda korona virüse bağlı komplikasyonlar daha fazla görülmektedir. Korona virüsün son dönemlerde saptanan etki mekanizmalarından olan pıhtılaşmaya eğilimin artması, özellikle daha önce damar hastalığı olan hastalar için daha büyük risk oluşturmaktadır. Ayrıca, kalp yetmezliği olan hastaların klinik seyri ağır ve ciddi boyutta olabilmektedir. Bu hastaların çoğunun ileri yaşta olması nedeniyle, risk daha yüksek olmaktadır. Bu yüzden kalp hastalarının korona virüsten korunmak için daha dikkatli olması ve daha hassas önlemler almaları gerekmektedir” dedi.

    Alınması gereken önlemleri izolasyon, ilaç kullanımı ve fiziksel aktivite olmak üzere üç önemli başlık altında payan Dr. Çuğlan, “Korona virüs salgınından korunmanın en etkili yolunun kişisel hijyen olduğunu ifade ederek, “Kronik kalp rahatsızlığı bulunan hastaların alınan tedbirler arasında yer alan karantina uygulamasına uygun şekilde davranarak izolasyona çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu salgın sürecinde kalp hastalarının mümkün olduğu kadar izole olmaları gerekmektedir. İzolasyon ile birlikte maske kullanımı ve el yıkama, bulaşma riskini oldukça azaltacaktır. Ayrıca sosyal mesafeye uyulması da kalp hastaları için büyük öneme sahiptir. Tüm bu önlemler kronik kalp rahatsızlığı olan hastalarda daha fazla dikkate alınmalıdır” diye konuştu.

    Sigarayı bırakmak şart

    “Kalp hastalarının günlük aktivitelerine dikkat etmelerinin önerildiğine dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Dr. Bilal Çuğlan, uyku düzenine dikkat etmenin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyledi. Çuğlan sözlerine şöyle devam etti: “Kalp hastalarında önemli bir risk faktörü de sigara içilmesidir. Yapılan çalışmalarda sigara kullanım öyküsü olan ve korona virüs geçiren hastaların klinik seyrinin daha ağır olduğu saptanmıştır. Ayrıca, sigara kullanımı ile normal bireylerde bile kalp tutulum riski daha çok artmaktadır. Bu süreçte sigara kullanımını bırakmak, korona virüs enfeksiyonundan korunmada yüksek önem arz etmektedir.”

    İlaç kullanımında düzeni korumak gerek

    Kronik kalp hastalığında ilaçların düzenli kullanımının, yeni kardiyak olay gelişimini de azalttığına vurgu yapan Dr. Çuğlan, “Özellikle salgın döneminde gelişen anksiyete, ilaç kullanımlarında aksaklıklara neden olabilmektedir. Bu süreçte kalp yetmezliği ve hipertansiyon nedeniyle ilaç kullanan hastaların ilaçlarında değişiklik yapmadan düzenli kullanımları gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle bazı ilaçlar ile ilgili çıkan söylemlere bakılmadan, doktorunuza danışmadan ilaç değişikliği yapılmamalıdır. Hastaların tansiyon ölçümlerini daha sık aralıklarla yapması ve farklılık saptandığında doktorlarına ulaşmaları gerekmektedir” önerisinde bulundu.

    Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Bilal Çuğlan, egzersiz ile ilgili tavsiyelerini ve korona virüs aşısı ile ilgili tahminlerini de aktardı: “Bütün bu önlemler dikkate alındığında, özellikle karantina ve sosyal izolasyon ile evde kalmak zorunda kalan hastalar için fiziksel egzersiz ihmal edilmektedir. Kalp hastalarının gün boyunca oturmayıp ev içinde hareket etmeleri gerekmektedir. Evde yürüyerek veya yürüme bandı gibi farklı spor aletleri ile egzersizlerine düzenli olarak devam etmeleri gerekmektedir. Ayrıca, sürekli evde kalındığında daha fazla yiyecek ve içecek tüketilebilmektedir. Özellikle kalp hastalarının bu konuda çok dikkatli olmaları ve beslenme düzenlerine dikkat etmeleri gerekmektedir.”

    Kalp yetmezliği olan hastalarda grip aşısı önerildiğini vurgulayan Dr. Çuğlan, “Ancak şu anda korona virüse karşı etkili aşı mevcut değildir. Ne yazık ki yakın süreçte yeni aşı bulunma ihtimali düşüktür. Bu nedenle, özellikle kalp hastaları için en etkin korunma yöntemi, korona virüs bulaşmasından kaçınmak ve korunmaktır” dedi.

  • Arpacık Hakkında Yanlış Bi̇li̇nenler

    Arpacık Hakkında Yanlış Bi̇li̇nenler

    Gözdeki arpacıklı bölgeye sarımsak sürmenin, çaylı pamukla kompres uygulamanın ve buna benzer evsel yöntemlerin doğru olmadığını belirten uzmanlar, iltihabın doku içlerine yayılıp daha farklı ve ciddi enfeksiyonlara sebep olabileceğini söyledi.

    Özel Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şermin Ünal İpçioğlu, “Arpacık, çoğunlukla gözün yüzeyinde olduğu bilinse de aslında göz kapağının derinlerinde oluşabilir. Bu rahatsızlığı herkes yaşayabilir. Basit tedavi yöntemleri ile arpacık sorunu giderilebilir. Ancak arpacıkta kişinin kendi kendine tedavi uygulaması önerilmez. Arpacıklı bölgeye sarımsak sürmek, çaylı pamukla kompres uygulamak ve buna benzer evsel yöntemler, asla bir uzman hekimin uygulayacağı tıbbi müdahalenin yerini tutmaz” diye konuştu.

    Arpacık genellikle stafilokok adlı bakterinin sebep olduğu göz enfeksiyonundan kaynaklandığını dile getiren İpçioğlu, “Kirpik dipleri ya da burada bulunan bezler fazla yağ ve bakteri gibi sebeplerle tıkanıp apse yapabilir. Arpacık çoğu kez zararsızdır, ufak tefek çözümlerle kendiliğinden iyileşebilir. Sıcak pansumanlarla olgunlaştırılıp, içindeki iltihabın akıtılması sağlanabilir. Tedavi edilmediği için iyileşmeyen ve ilerleyen arpacık kiste dönüşürse ileri derecede bir müdahale hatta cerrahi yaklaşım gerekebilir. İnsan bedeninde uyur konumda bulunan bakteriler, direnç düştüğünde harekete geçer ve çeşitli organ ve dokularda enfeksiyon olarak kendilerini gösterir. Vücut direnci düştüğünde, kişi eğer uykusuz da kalmışsa, bu bakteriler gözü etkileyerek, arpacık çıkmasına sebep olurlar. Ayrıca bu bakteriler dışarıdan da gelebilir” dedi.

    Op. Dr. Şermin Ünal İpçioğlu, “Arpacık tedavisi için ilk akla gelen çözüm hekime gitmek olmalıdır. Bir göz doktorunun uygulayacağı tedavi, vereceği ilaçlar, merhem, damla yahut antibiyotikler en güvenilir çözümdür. Arpacıkta evreler vardır. Eğer başlangıç evresi iyi yönetilir ve doğru tedavi edilirse, arpacığın tekrar etme riski ortadan kalkmış olur. Arpacık çıkan göze çok gerekli olmadıkça dokunmamak gerekir. Göz iltihap kapabilir, hatta doku içlerine yayılıp daha farklı ve ciddi enfeksiyonlara sebep olabilir. Bu sebeple, arpacık başlar başlamaz göz doktoruna itmek en doğru seçenek olacaktır. Ellerin ve dokunulan eşyaların temiz olması, nesnelere dokunduktan sonra ellerin gözlerle temas ettirilmemesi ve sık sık yıkanması gerekir” diye belirtti.

  • Yaşlı Kadın Koronayı Plazma Tedavi̇si̇yle Yendi̇

    Yaşlı Kadın Koronayı Plazma Tedavi̇si̇yle Yendi̇

    19 teşhisi ile yatırıldığı Atatürk Devlet Hastanesi’nde ilk immün plazma tedavisi uygulanarak sağlığına kavuşan yaşlı kadın, hastaneden alkışlar eşliğinde uğurlandı.

    Pozitif korona sonucundan sonra yapılan ilaç uygulamalarına rağmen durumu ağırlaşan 64 yaşındaki F.K’nın tedavisinde, Aydın İl Sağlık Müdürlüğü organizasyonu sonucu ilde tedavi görerek iyileşen bir hastadan elde edilen immün plazma kullanıldı. Yoğun bakım servisinde immün plazma tedavisini uygulandıktan sonra hızlı bir şekilde iyileşme seyrine giren hasta F.K. ilk önce solunum cihazından ayrıldı. Yapılan son testlerle Covid-19’u yendiği belirlenen hastamız, 11 Mayıs ta yoğun bakımdan çıkarılıp, normal servise alındı sonrasında tamamen iyileştiği belirlenen hastamız 26 gün sonra şifa ile taburcu edildi.

    26 gün süren tedavinin ardından taburcu olan Hasta F.K., “Plazma bağışı sayesinde sağlığıma kavuştum, Tüm çalışanlara teşekkür ediyorum, ellerine sağlık. Onların sayesinde tekrar hayattayım. Buradan tüm hastalarımıza seslenmek istiyorum. Devletimizin talimatlarına harfiyen uysunlar, evlerde kalmalarını istiyorum’’ ifadelerini kullandı.

    İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri, Aydın’da şimdiye kadar 5 hastaya immun plazma tedavisi uygulandığını kaydetti. Bu süreç hastalığı atlatarak sağlığına kavuşan vatandaşlara, immün plazma bağışı yapılmalarının önemini bir kez daha hatırlatıldı.

  • Salgın Dönemi̇nde Çocukların Ruh Sağlığına Di̇kkat

    Salgın Dönemi̇nde Çocukların Ruh Sağlığına Di̇kkat

    Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Yüce, salgın döneminde çocukların ruh sağlığını korumak için alınacak tedbirler konusunda ailelere uyarılarda bulundu.

    Obezite, Metabolik ve Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Volkan Kınaş moderatörlüğünde Büyük Anadolu Hastaneleri doktorlarının katılımıyla İnstagram’dan gerçekleştirilen canlı yayının yeni konuğu Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Yüce oldu. Doç. Dr. Murat Yüce, “Salgın döneminde çocukların ruh sağlığını korumak için neler yapmalıyız?” sorusunun yanıtını canlı yayında vererek katılımcılarından gelen farklı sorulara da cevap verdi.

    Ruh sağlığını olumsuz etkiliyor

    Evde kalma zorunluluğunun yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da olumsuz etkilere sebep olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Murat Yüce, “Tüm dünyayı etkileyen ve bazı durumlarda ölümcül olabilen bir salgında kaygı, korku, huzursuzluk gibi olumsuz duygular hissetmek normal bir durumdur. Bu duygular günlük hayatımızı olumsuz etkileyecek düzeyde aşırı ve sürekli olursa o zaman bir sorun var demektir. Sadece anne ve baba olarak bizler değil çocuklarımız da bu etkilerin sağlık açısından olumsuz etkileri olabilir, mutlaka dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu etkinlikler ruhsal zorlukların oluşumuna zemin hazırlayabileceği gibi, altta yatan psikiyatrik bozuklukların (kaygı bozukluğu, depresyon, takıntı, saplantı, ayrılık kaygısı vb.) alevlenmesine de neden olabilir” dedi.

    Bunlara dikkat edin

    Doç. Dr. Murat Yüce, “Bu anlamda çocuklarımız için anne ve babalara tavsiyelerimiz olacaktır. İlk olarak çocuğun anne ve babaya soracağı soruların cevapları net, doğru ve anlayabileceği şekilde olmalı. Bu sürecin bir tatil olmadığını, sağlık açısından sürecin anlatılması ve alınan önlemler çocuğa da anlatılmalıdır. Yani korona virüsün yeni bir virüs olduğu, doktorların bununla ilgili bilgileri edinmeye devam ettiği, insanların hastalandığı ama çoğunun durumunun iyi olduğu, çocukların da hasta olabileceklerini, hasta olurlarsa da çok hafif geçireceklerini fakat yine de temizliğine dikkat etmesini gerektiğini öğretmeliyiz” şeklinde konuştu.

    “Abartılı haberlerden uzak tutun”

    Abartılı haberlerden uzak durulması uyarısında bulunan Yüce, “Yazılı, görsel veya sosyal medyadaki abartılı veya korkutucu haber ve yorumlara çocuklar maruz bırakılmamalı, korunmalı. Bu mecralardan duydukları her şeyin doğru olmadığı anlatılmalı. Okulların veya bu süreçten dolayı kapalı olan yerlerin korkutucu olmadığı belirtilmeli. Evde olmanın diğer insanlara faydalı olacağını bilmeli, ev işlerinde anne ve babaya yardımı istenmeli. Çocukların arkadaşlarıyla, mümkünse öğretmenleriyle görüntülü konuşmalar yapmaları sağlanmalı ve desteklenmeli. Sürekli uyku sorunu yaşayan, korkularını kontrol edemeyen, anne babasından ayrılamayan çocukların profesyonel /psikososyal yardıma ihtiyacı olabilir” diyerek sözlerine son verdi.

  • İki̇ Aşamalı Ameli̇yat İle Hayata Tutundu

    İki̇ Aşamalı Ameli̇yat İle Hayata Tutundu

    Şiddetli göğüs ağrısı şikayetiyle İskenderun Gelişim Hastanesi Acil Servisi’ne başvuran 44 yaşındaki Remziye Bereket, ‘Debranching Yöntemi’ ile gerçekleştirilen iki aşamalı operasyon sonucu sağlığına kavuştu.

    İskenderun Gelişim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Çetin Murat Songur ve Op. Dr. İsmail Körk’ün uyguladığı iki aşamalı ameliyat sonrası sağlığına kavuşan Remziye Bereket, ameliyattan dört gün sonra sağlıkla taburcu edildi.

    Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Çetin Murat Songur ve Op. Dr. İsmail Körk’ün uyguladığı operasyon sonrası sağlığına kavuşan Remziye Bereket, ameliyattan dört gün sonra taburcu edildi.

    Bereket’in riskli bir ameliyat sonrası sağlığına kavuştuğunu dile getiren Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Çetin Murat Songur, “Beş yıl önce aort yırtılması nedeniyle ameliyat olan hastanın, bu kez arkus aortu (beyne giden damarların çıktığı yer) yırtılmıştı. Hastaya iki aşamalı ameliyat uyguladık. Ameliyatın ilk aşamasında hastanın kalbi tekrar açıldı ve beyne giden damarların yerleri, bölgemizde ilk defa uygulanan Debranching Yöntemi ile değiştirildi. İkinci aşamada hasta anjiyo ünitesine alındı ve hastanın yırtık olan aort bölümüne stent takıldı. Bu tür riskli ameliyatlar, her merkezde gerçekleştirilmiyor. Gerek tecrübeli ekibimizle, gerekse teknolojik donanımımızla ameliyatlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.

    Ameliyat sonrası sağlığına tekrar kavuşan Remziye Bereket ise, “İkinci kez zor bir ameliyat geçirdim ve sağlığıma kavuştum. Gelişim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ekibi, bölgemiz için bir şans” dedi.

  • (Özel) Kuran-I Keri̇mde İsmi̇ Geçen Zeyti̇n Ve İnci̇r, Korona Vi̇rüsle Mücadelede Bi̇li̇msel Yayınlarda Önem Kazanıyor

    (Özel) Kuran-I Keri̇mde İsmi̇ Geçen Zeyti̇n Ve İnci̇r, Korona Vi̇rüsle Mücadelede Bi̇li̇msel Yayınlarda Önem Kazanıyor

    Kur’an-ı Kerim dahil 4 büyük kitapta ismi geçen zeytin ve incirden elde edilen etken maddeler, korona virüs ile mücadelede bilim dünyasında önemli rol oynuyor.

    Zeytin meyvesi yaprağında bulunan oleuropein, kanser çalışmalarında 200’e yakın bilimsel tıp dergisinde anti kanser ajanı olarak yer aldı. Türkiye’de de birçok üniversitenin bilimsel çalışmalarında literatüre kazandırıldı. İncir ve zeytin ile yapılan çalışmalarda Faruk Durukan tarafından ücretsiz etken madde desteği verildi. Yine ayrıca incir sütünden elde edilen ficin maddesi de yüzlerce bilimsel çalışmada dünya tıp literatüründe yerini aldı.

    Dünya çapında yapılan korona virüs ile mücadelede bilimsel çalışmalarda özellikle oleuropein maddesi ön plana çıkmaya devam ediyor. Oysa Kur’an ve 3 büyük kitabın bundan binlerce yıl önce zeytin ağacı ve incirdeki sırları insanlığın dikkatine sunduğunu ifade eden AR-GE Firması Sahibi Faruk Durukan “Kur’an-ı Kerim ve üç büyük kitapta şifa kaynağı olarak gösterilen incir ve zeytin ’Andolsun o incire, o zeytine’ diye geçmekte. Zeytin ağacının bugün yüz yılın hastalığı diye görülen korona virüste de etkili olduğunu gösteren pek çok bilimsel yayınlar yayınlanmakta. Zeytin ağacında bulunan oleuropein adlı etken madde şu an dünyada sentetik olarak yapılamadı. Sadece doğal yolla elde edilebilmekte. Bizim firmamız da bu etken maddeyi 20 yıldır üretmekte. Bizim daha önceki çalışmalarımız kanser üzerineydi. Oleuropeinin, yine zeytin ağacı ve incirin kanser üzerine 400’ün üzerine uluslararası literatüre girmiş yayını vardı. Bunların 20 tanesinde 30 tanesinde bizim ismimiz geçti. Çünkü etken maddeyi biz yapmaktayız. Ama şu an baktığımızda korona virüste de en etkili etken maddeler içerisinde oleuropein bulunmakta. Türkiye’mizin büyük bir avantajı var. Dünya incirinin yüzde 75’i Türkiye’de yetişmekte. Bu çok büyük bir avantajdır. Zeytin ağacı da dünyadaki zeytin ağacı sayısında üçüncü sıradayız. İtalya, İspanya ve Türkiye. Adet olarak da çok yüklüyüz. Bizim ecdatlarımız, atalarımız Kur’an-ı Kerim’deki bu uyarıyı dikkate alarak vaktiyle bizlere bunları miras bıraktılar. Birçok gelişmiş diye gördüğümüz ülkede buna şifa olacak incir yok, zeytin çok az miktarda. Biz bu avantajımızı çok iyi kullanmamız gerekir. Çünkü ham madde kaynağı ülkemiz. Bizim de işimiz bunları en doğru şekilde etken maddelerini çekip alıp bunları tıpta kullanmaktır” dedi.

    Dünyada yapılan bilimsel yayınlara bakıldığında oleuropeinin şu anda korona virüse en etkili ajanlar, etken maddeler içerisinde gözüktüğünü belirten Durukan, “Fakat oleuropein sentetik olarak yapılamadığı için hala ilaç firmaları bu konuda bir şey yapamıyorlar. Ama bizim ülkemizde çok olması bizim için çok önemli diye düşünüyorum. Şu anda da yurt dışı taleplerimiz gelmekte etkin madde açısından. Oleuropein üreten az sayıda firmadan biriyiz. Kur’an-ı Kerim’in sırları günümüzde de insanlığa ışık tutmaya devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

  • (Özel) Kuran-I Keri̇mde İsmi̇ Geçen Zeyti̇n Ve İnci̇r, Korona Vi̇rüsle Mücadelede Bi̇li̇msel Yayınlarda Önem Kazanıyor

    (Özel) Kuran-I Keri̇mde İsmi̇ Geçen Zeyti̇n Ve İnci̇r, Korona Vi̇rüsle Mücadelede Bi̇li̇msel Yayınlarda Önem Kazanıyor

    Kur’an-ı Kerim dahil 4 büyük kitapta ismi geçen zeytin ve incirden elde edilen etken maddeler, korona virüs ile mücadelede bilim dünyasında önemli rol oynuyor.

    Zeytin meyvesi yaprağında bulunan oleuropein, kanser çalışmalarında 200’e yakın bilimsel tıp dergisinde anti kanser ajanı olarak yer aldı. Türkiye’de de birçok üniversitenin bilimsel çalışmalarında literatüre kazandırıldı. İncir ve zeytin ile yapılan çalışmalarda Faruk Durukan tarafından ücretsiz etken madde desteği verildi. Yine ayrıca incir sütünden elde edilen ficin maddesi de yüzlerce bilimsel çalışmada dünya tıp literatüründe yerini aldı.

    Dünya çapında yapılan korona virüs ile mücadelede bilimsel çalışmalarda özellikle oleuropein maddesi ön plana çıkmaya devam ediyor. Oysa Kur’an ve 3 büyük kitabın bundan binlerce yıl önce zeytin ağacı ve incirdeki sırları insanlığın dikkatine sunduğunu ifade eden AR-GE Firması Sahibi Faruk Durukan “Kur’an-ı Kerim ve üç büyük kitapta şifa kaynağı olarak gösterilen incir ve zeytin ’Andolsun o incire, o zeytine’ diye geçmekte. Zeytin ağacının bugün yüz yılın hastalığı diye görülen korona virüste de etkili olduğunu gösteren pek çok bilimsel yayınlar yayınlanmakta. Zeytin ağacında bulunan oleuropein adlı etken madde şu an dünyada sentetik olarak yapılamadı. Sadece doğal yolla elde edilebilmekte. Bizim firmamız da bu etken maddeyi 20 yıldır üretmekte. Bizim daha önceki çalışmalarımız kanser üzerineydi. Oleuropeinin, yine zeytin ağacı ve incirin kanser üzerine 400’ün üzerine uluslararası literatüre girmiş yayını vardı. Bunların 20 tanesinde 30 tanesinde bizim ismimiz geçti. Çünkü etken maddeyi biz yapmaktayız. Ama şu an baktığımızda korona virüste de en etkili etken maddeler içerisinde oleuropein bulunmakta. Türkiye’mizin büyük bir avantajı var. Dünya incirinin yüzde 75’i Türkiye’de yetişmekte. Bu çok büyük bir avantajdır. Zeytin ağacı da dünyadaki zeytin ağacı sayısında üçüncü sıradayız. İtalya, İspanya ve Türkiye. Adet olarak da çok yüklüyüz. Bizim ecdatlarımız, atalarımız Kur’an-ı Kerim’deki bu uyarıyı dikkate alarak vaktiyle bizlere bunları miras bıraktılar. Birçok gelişmiş diye gördüğümüz ülkede buna şifa olacak incir yok, zeytin çok az miktarda. Biz bu avantajımızı çok iyi kullanmamız gerekir. Çünkü ham madde kaynağı ülkemiz. Bizim de işimiz bunları en doğru şekilde etken maddelerini çekip alıp bunları tıpta kullanmaktır” dedi.

    Dünyada yapılan bilimsel yayınlara bakıldığında oleuropeinin şu anda korona virüse en etkili ajanlar, etken maddeler içerisinde gözüktüğünü belirten Durukan, “Fakat oleuropein sentetik olarak yapılamadığı için hala ilaç firmaları bu konuda bir şey yapamıyorlar. Ama bizim ülkemizde çok olması bizim için çok önemli diye düşünüyorum. Şu anda da yurt dışı taleplerimiz gelmekte etkin madde açısından. Oleuropein üreten az sayıda firmadan biriyiz. Kur’an-ı Kerim’in sırları günümüzde de insanlığa ışık tutmaya devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

  • Deniz ve havuzdan virüs bulaşır mı?

    Deniz ve havuzdan virüs bulaşır mı?

    HAVUZ SUYU RİSK TAŞIMIYOR

    Alman Havuzlar Birliği Genel Müdürü Christian Ochsenbauer, kapalı ve açık yüzme havuzlarında suyun klorlanması nedeniyle endişe etmeye gerek olmadığını dile getiriyor. Ochsenbauer, bu şekilde virüsün etkisini yitirdiğini vurguluyor.

    Alman Federal Çevre Dairesi de aynı tespitte bulunarak, açık ve kapalı yüzme havuzlarında suyun sürekli olarak filtreleme ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçtiğini, bunun da bakteri ve virüsleri etkisiz hale getirdiğini belirtiyor.

    Federal Çevre Dairesi’nin açıklamasında, kimyasal maddeler kullanılmayan biyolojik havuzlar konusunda ise uyarıda bulunularak buralarda dezenfeksiyon yapılmadığı için, enfeksiyon riski bulunduğuna dikkat çekiliyor.

    DENİZLERDE VİRÜSÜN BULAŞMA RİSKİ DÜŞÜK

    Uzmanlara göre, havuzda, gölde veya denizde yüzmek tehlike oluşturmuyor. Ancak havuzun kenarında veya plajda sosyal mesafe kuralına kesinlikle uyulması gerekiyor.

    Uzmanlar, havuz, göl veya denizde yüzmek isteyenlerin, sudan çıkınca çok dikkatli olması gerektiğini söylüyor. Havlularını yanyana sererek güneşlenmenin virüsün bulaşma riskini artırdığı belirtiliyor. İnsandan insana virüsün bulaşma riski artarken soğuk suda enfeksiyon tehlikesi azalıyor.

  • Türkiye’de salgın kontrol altında mı?

    Türkiye’de salgın kontrol altında mı?

    Sağlık Bakanı Koca’nın Covid-19 bulaştırıcılık katsayısının 1.56 olduğunu açıklamasının ardından TTB, salgının kontrol altında olmadığı ve normalleşme yerine daha güçlü önlemler gerektiği uyarısı yaptı.

    Sağlık Bakanlığı dün Türkiye’de Covid-19 için bulaştırıcılık yani reprodüksiyon (R0) katsayısının 1.56 olduğunu açıkladı.

    Bir virüs taşıyıcısının o virüsü bulaştırdığı kişi sayısını gösteren R0 katsayısının 1’in üzerinde olması enfeksiyon zincirinin kırılmadığı anlamına geliyor. Bu nedenle R0 katsayısı, salgının kontrol altına alınmasında önemli göstergelerden biri olarak kabul ediliyor.

    Peki Türkiye’de bu katsayı 1’in üzerinde olmasına rağmen normalleşme sürecine girmek doğru mu?

    “Daha güçlü tedbirler gerek”

    Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Eğer R0 değeri sayın Bakan’ın açıkladığı gibi 1.56 ise salgın kontrol altına alınamamıştır demektir” diyor.

    DW Türkçe’ye konuşan Pala, bu koşullarda “yeniden açılma”yı tartışmak bir yana, alınan önlemlerin gözden geçirilerek daha güçlü tedbirlerin alınması gerektiği görüşünde.

    Kayıhan Pala “Özellikle her gün milyonlarca insanın ziyaret ettiği bilinen AVM’lerin tekrar açılması bu bulaştırıcılık katsayısını daha da fazla artırma potansiyeline sahiptir. Türkiye’nin bu koşullarda yeniden açılmayı değil, bir an önce R0 değerini 1’in altına indirmek için çok ciddi önlemler almayı ivedilikle gündemine alması gerekir” diye konuşuyor.

    Türk Tabipleri Birliği Covid–19 İzleme Grubu Türkiye’de salgının ilk görüldüğü 11 Mart’tan bu yana geçen iki aylık süreçte pandemi yönetimi, hastalığın seyri, ülke kıyaslamaları ve önerilerini içeren bir rapor yayınladı.

    Pandemi sürecini kim yönetiyor?

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, salgının başlangıcından bu yana izlediği strateji, tedavideki yenilikçiliği ve tedbirleriyle Türkiye’nin dünyaya örnek olduğunu belirtiyor.

    TTB’nin ise pandemi sürecinin yönetimi konusunda eleştiri ve uyarıları sürüyor. Birliğin en önemli eleştirisi, süreci Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun yürütüp yürütmediğine dair belirsizlikler.

    Bugün kamuoyuna açıklanan raporla ilgili konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, “Sağlık Bakanlığı’nın kendi bilimsel danışma kurulunun mu, bakanlık bürokrasisinin mi ya da bir başka yetkili kurulun mu verdiğini tam olarak bilemediğimiz, ülkemizdeki 81 milyon yurttaşımızla birlikte sahada olan hekim ve sağlık çalışanlarını doğrudan etkileyen ve bazılarının sonuçlarından kaygı duyduğumuz kararlarla salgın yönetimine devam ediliyor” diyor.

    (DW Türkçe)

  • Koronavirüs hakkında çıkan haber sayısı 20 milyona yaklaştı

    Koronavirüs hakkında çıkan haber sayısı 20 milyona yaklaştı

    İSTANBUL, (DHA)-Dünyada küresel bir salgın haline dönüşen COVID-19, konuşulma oranıyla da rekora koşuyor. Koronavirüs hakkında çıkan haber sayısı 20 milyona yaklaştı. 

    Medya takip kurumu Ajans Press, koronavirüsün medya karnesini çıkardı. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü tarih olan 10 Mart’tan günümüze kadar tüm medya verileri üzerinden elde edilen bilgilere göre, Covid-19 tüm zamanların en çok konuşulan başlığı olmayı hala sürdürüyor. Ajans Press ve PRNet’in dijital arşivinden yapılan araştırmaya göre gazete ve dergilerde salgın hakkında 472 bin 398 haber çıkışı tespit edildi. Online mecralarda 17 milyon 684 bin 409, televizyon kanallarında ise 1 milyona yakın haber çıkışının olduğu görüldü. Yabancı basına yansıyan haberlerde ise Türkiye’nin salgınla mücadelesindeki başarısının geniş yer ayrıldığı görüldü.

    SON ZAMANLARDA EN ÇOK AVM VE FUTBOL KARARLARI KONUŞULDU

    Türkiye’de salgının azalış eğilimine geçmesiyle beraber normalleşme çabaları da sürüyor. Alışveriş Merkezleri ve futbol liglerindeki devam kararı ise son iki haftada en çok konuşulan başlıklar arasında ön sıralarda yer aldı. Salgının başladığı ilk günlerde en çok konuşulan kelimeler stok, tuvalet kâğıdı, maske, umre, yarasa, kolonya, eldiven, AVM, dezenfektan ve makarna olmuştu. Şimdi ise AVM, futbol, sosyal mesafe ve sokağa çıkma yasağı en çok konuşulan başlıklar arasında yer aldı.