Kategori: Sağlık

  • ABD’nin ardından Japonya da o ilacına yeşil ışık yaktı

    ABD’nin ardından Japonya da o ilacına yeşil ışık yaktı

    Koronavirüsün tedavisi ile ilgili Japonya’da kritik bir gelişme yaşandı. Daha önce ABD’nin acil durumlarda koronavirüs tedavisinde kullanımına izin verdiği Remdesivir, Japonya Sağlık Bakanlığı tarafından da onaylandı.

    Üretici firma Gilead Sciences’ın yasal prosedürler için Japonya’ya pazartesi günü başvuru yapmasının ardından değerlendirmede bulunan Bilim Kurulu, ilacın Japonya’da kullanımına yeşil ışık yaktı. Remdesivir’in sınırlı dağıtım hacmi ile etkinlik ve güvenliği hakkında az sayıdaki klinik çalışma nedeniyle sadece durumu ciddi olan hastalarda kullanılacağı aktarıldı.

    İlk onay ABD’den gelmişti

    ABD merkezli Gilead Sciences tarafından ebola tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilen Remdesivir’in korona virüs semptomlarını iyileştirmede etkili olduğu açıklanmış, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ilacın acil durumlarda Covid-19 hastalarında kullanımına 1 Mayıs’ta izin vermişti. Japonya hükümeti de korona virüs hastalarının olası tedavi yöntemi olarak görülen Remdesivir’in kullanımı için gerekli yasal prosedürlerin hızlandırılacağını duyurmuştu. Son olarak Avrupa Birliği’nin (AB) ilacın kullanımına izin vermesi gündeme gelmişti.

  • Ekşi mayalı ekmek bağışıklığı güçlendiriyor

    Ekşi mayalı ekmek bağışıklığı güçlendiriyor

    Ekmeğin içerdiği glikozun beynin enerji kaynağı olarak kullanıldığını söyleyen Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Melisa Karataş, “Ekşi mayalı ekmek bağışıklık sistemini güçlendirir ve sindirimi kolaylaştırır” dedi.

    İnsanlık tarihi kadar eski olan ekmek, tarımsal faaliyetlere başlayan ilk insanlardan beri toplumların en çok tükettiği besinlerden biri olarak kabul ediliyor. Un ve su ile birleşerek ekmeğe asıl lezzetini veren ekşi maya ise doğal oluşumu ve sağlığa faydaları ile ön plana çıkıyor. Günümüzde ekmek tüketimi konusunda çok fazla spekülasyon olduğuna değinen ve ekmek tüketimine daha duyarlı yaklaşılması gerektiğini savunan Medical Park Ordu Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Melisa Karataş, “Günümüzde yapılan araştırmalara göre ekmek tüketimini bir anda kesmek, sağlıksız besinlere yönelmemize neden olmaktadır. Bu da bağışıklık sistemini etkilemektedir” şeklinde konuştu.

    Kansızlığa iyi geliyor

    Ekşi mayalı ekmeğin kansızlığa iyi geldiğini ve sindirimi de kolaylaştırdığını söyleyen Dyt. Melisa Karataş, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ekşi maya ekmeği diğer ekmeklerden daha yüksek düzeyde folat ve antioksidan içerir. Daha düşük fitat seviyeleri vücudunuzun besinleri daha iyi emmesini sağlar. Ayrıca kansızlığa iyi gelmekte olup en kolay sindirilebilen ekmekler arasındadır.”

    Beyaz ekmek ve ekli mayalı ekmek arasındaki farklara da değinen Dyt. Melisa Karataş, “Beyaz ekmekte glisemik indeksi yüksek bir oranda bulunduğu için insülin (kan şekerini etkiler) salınımını artırır. Fazla salgılanan insülin vücutta yağ olarak depolanır. Ekşi mayalı ekmeğin glisemik indeksi düşüktür, bu yüzden kan şekerinde ani yükselmelere neden olmaz” açıklamasında bulundu.

    Ekmek tüketimi yaşa, yapılan işe ve cinsiyete göre değişmeli

    Ekşi hamur mayasıyla ekmek üretimi 5000 yıldır bilinen bir yöntem olduğunu da sözlerine ekleyen Dyt. Melisa Karataş, “Ekşi maya doğal yollarla oluşan bir maya çeşididir. Ekşi mayaya ve ekşi mayadan üretilen ekmeğe ulaşmanın çok zor olduğu gerçeğini kabul ediyorum ama tahıllı ekmeğiniz bir de ekşi mayadan yapılmışsa Lokman Hekim kadar sağlıklı olabilirsiniz demektir. Burada asıl önemli konu ise sağlıklı yaşamak için ne kadar ekmek tüketmeniz gerektiğidir. Ekmek tüketimi kişinin cinsiyetine, yaşına, çalıştığı işe, yaptığı spora, akut-kronik hastalığa sahip olması gibi birçok değişken nedeniyle değişiklik göstermektedir. Sağlıklı bir hayat için beslenme alışkanlıklarını kontrol altında tutmak isteyenler muhakkak diyetisyenden bilgi almalı ve buna göre kendilerine bir beslenme alışkanlığı kazandırmalıdır.”

  • İmmün plazma hastalara hangi aşamada uygulanıyor?

    İmmün plazma hastalara hangi aşamada uygulanıyor?

    Türk Kızılay Orta Anadolu Bölge Kan Merkezi Müdürü Dr. Murat Güler, ‘immün plazma’ tedavisinin her koronavirüs hastasında uygulanmadığını söyledi. Güler, “Semptomlar başladıktan sonra hastalık ağırlaşmadan, hücre içine virüs girmeden 7-14 günlük bir dilimde plazma kullanılıyor. Hastalarda son safhaya gelmeden plazma kullanıyoruz” dedi.

    Murat Güler, salgında, sayılar arttıkça tüm dünyada uygulanan tedavi protokolleriyle birlikte farklı yöntemlerin de aranmaya başladığını bildirdi. Güler, immün plazma bağışının Çin’de yapılan bir çalışma ile Türkiye’de gündeme geldiğini söyledi. 7 Nisan’da ilk defa immün plazma bağışı alındığını hatırlatan Murat Güler, “Hastalığı atlatıp iyileştikten sonra iki tane negatifliği olan kişiden, 14 gün sonra bağış alabiliyoruz” dedi.

    ‘DESTEKLEYİCİ BİR TEDAVİ’

    İmmün plazmanın, koronavirüs tedavisine katkısı olduğunu; fakat mucize bir tedavi olarak görülmemesi gerektiği vurgusunu yapan Güler, “Hastalığa yakalanmış bağışçılar bunu yenerek iyileşiyorlar. İyileşince de plazmalarında bu virüse karşı antikor oluşmuş oluyor. Bu oluşmuş olan antikoru tedavi bekleyen, iyileşemeyen, ilaç tedavisinden fayda görmeyen hastalara immün plazma verilerek bu yola giriliyor. Destekleyici bir tedavi bu. Yüzde yüz tedavi edeceği gibi bir durum yok” ifadesini kullandı.

    ‘İMMÜN PLAZMA, HASTALIK AĞIRLAŞMADAN KULLANILABİLİR’

    İmmüN plazmaların her koronavirüs hastasında kullanılmadığını kaydeden Güler, “Hastalar için uygulanan kriterler var. Hastanelerde bir komisyon oluşturuluyor. Virüs hücre içine girdikten sonra hücrenin dışarı salmış olduğu sitokinlerin olmaması gerekiyor. Bu vermiş olduğumuz immün, virüsü aslında hücre içine girmeden yakalayıp onu nötralize etmeye çalışıyor ki tedavi sağlanabilsin. Hastalığın semptomları başladıktan sonra hastalık ağırlaşmadan, hücre içine virüs girmeden 7-14 günlük bir dilimde plazma kullanılıyor. Hastalarda son safhaya gelmeden plazma kullanıyoruz” dedi.

    ‘2 BİNİN ÜZERİNDE PLAZMA TEDAVİSİ UYGULANDI’

    Bir bağışçının 3 kez plazma bağışında bulunabileceğini belirten Murat Güler, “İki negatif olduktan 14 gün sonra ilk bağışını yapabilir. Toplamda 1 ay içerisinde ilk bağışıyla birlikte 7-10 gün arayla 3 defa bağış yapabilir. 400 mililitre kadar plazma topluyoruz. Bunu iki hastaya gidecek şekilde iki ürüne bölüyoruz. Bugüne kadar 2 binin üstünde plazma bağışı tedavisi uygulandı. Bunun bin 500’ü Türk Kızılay’ından sağlandı. He geçen gün bu sayı artarak devam ediyor” diye konuştu.

    ŞEHİR HASTANESİ BAŞHEKİMİNDEN DE AÇIKLAMA VAR

    Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhami Çelik ise Covid-19 tanısı konulan hastalarda uygulanan immün plazma tedavisinin son derece başarılı olduğunu belirtti. Prof. Dr. Çelik, “İyileşen hastalarımız var. İyileşen hastalarımızdan aldığımız plazmaları diğer hastaların iyileşmesi için kullanıyoruz. Bazı hastalarımıza her gün plazma tedavisi uyguluyoruz. Bu tedavi ile iyileşmeler hızlanıyor. Değerlerin daha çabuk düştüğünü görüyoruz. Antikor oluşumunun daha çabuk ortaya çıktığını görüyoruz. Bu sürenin tam analizini yapmış değiliz. Çünkü o kadar yeterli bir sayıya ulaşamadık” dedi.

    ‘HASTALAR DAHA ÇABUK KENDİNE GELİYOR’

    Prof. Dr. Çelik, immün plazma tedavisinde sorunun aynı kan grubunu bulmak olduğuna dikkat çekerek, “Hastaların takiplerini ciddi yaptığımız için hangi hastadan ne zaman alacağımızı, İl Sağlık Müdürlüğümüzün kurmuş olduğu ‘İmmün Plazma Kurulu’ var, orada ‘şu kişilerden alınabilir’ diye bir not geliyor. Ona göre bizde o hastalarla temasa geçip, onları hastanemize davet ediyoruz. Bunu tedarik ederek hastamıza uygulamaya çalışarak gayret ediyoruz. Herhangi bir yan etkiyi şu an görmüş değiliz. Kısa ve uzun süreli kıyaslamak lazım; ama immün plazmanın hastaları çabuk iyileştirdiğini görmekteyiz. Hastalar daha çabuk kendine geliyor. İyileşen hastalarımız sıkıntı çıkarmıyor” ifadelerini kullandı.

  • Türkiye’de can kaybı 3 bin 500’ü aştı

    Türkiye’de can kaybı 3 bin 500’ü aştı

    Sağlık Bakanı Koca son 24 saatte gerçekleşen verileri paylaştı.

    Buna göre bir günde toplam 33 bin 283 test yapıldı. Yapılan testlerden bin 832’i koronavirüs pozitif vaka çıktı.

    Son 24 saatte 59 kişi daha hayatını kaybetti Toplam can kaybı 3 bin 520’ye yükseldi. İyileşen hasta sayısı 5 bin 119 artarak 73 bin 285’e çıktı. Toplam test sayısı 1 milyon 204 bin 421 toplam vaka sayısı 129 bin 491’e yükseldi. Yoğun bakımda yatan hasta sayısı bin 338 entübe hasta sayısı 707 olarak kayıtlara geçti.

    Fahrettin Koca paylaşımında; “Yoğun bakım hasta sayısı, entübe hasta sayısı ve vefat sayısında düşüş devam ediyor. Yeni iyileşen hasta sayısı, başarının diğer göstergesi. Vaka sayısında, seyirde görülebilecek kısmi bir artış var. Yeni bir dönemdeyiz. Salgına fırsat tanımamalıyız” dedi.

  • Prof. Dr. Usta: Sıtma ilacı koronavirüse karşı etkili

    Prof. Dr. Usta: Sıtma ilacı koronavirüse karşı etkili

    Akdeniz Üniversitesi’nde (AÜ) Farmakoloji Uzmanı Prof. Dr. Coşkun Usta, sıtma ilacının koronavirüse karşı etkili olduğunu, virüsün mutasyona uğramasının ise ilaç ve aşı çalışmalarını geciktirdiğini söyledi.

    Tüm dünyayı etkisi altına alarak her geçen gün enfekte ve ölüm sayılarının artmasına sebep olan koronavirüse karşı uzmanlar çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Koronavirüsle yakın RNA grubuna sahip diğer virüslere karşı etkili olan ilaçları deneyen uzmanlar bir sonuç almayı ümit ederken, diğer taraftan virüse karşı sıcağın etkili olacağı tezi uzun zamandır tartışılıyor.

    Virüse karşı gerçekleştirilen çalışmaları yakından takip eden AÜ Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Coşkun Usta, insan vücudunun 37 derece olduğunu ve bu derecelerde virüsün çoğalarak yaşayabileceğini, 56 derecelik sıcaklıkta ise virüsün 15 dakika yaşadığını söyledi. Vücut ısısının yükselmesi halinde bağışıklık sisteminin daha etkili hale geldiğini kaydeden Prof. Dr. Usta, “Sıcaklık bir çağrıdır, ancak hiçbir zaman virüsü öldürecek sıcaklığa çıkılmaz. Bazı insanlar ağızlarını ve vücutlarını sıcak suyla temas ederek virüsü öldüreceklerini sanıyor. Bu yanlıştır. Böyle yaparak vücudunuzun fonksiyonlarına zarar verirsiniz” dedi. Sıcaklık artışının virüsün yayılma hızını yavaşlatacağını düşündüğünü belirten Prof. Dr. Usta, “Sıtma ilacı çok düşük dozlarda kullanıldığında etki ettiğini gördük. Klinik çalışmalarda da görülüyor ki hidroksiklorokinin (sıtma ilacı) de gerek bağışıklık sistemi üzerine olan etkileri ve virüse etkileri nedeniyle bu ilacın çok önemli ve elzem bir ilaç olduğuna inanıyorum, bu ilaçtan umutluyum” diye konuştu.

    ULUSAL AŞI GELİŞTİRMEK ÇOK ÖNEMLİ

    İlacın ucuz olmasının da önemli olduğunu anlatan Prof. Dr. Coşkun Usta, ilacın Türkiye’deki sonuçlarını da merakla beklediklerini ifade etti. Virüsün hızla mutasyona uğrayarak yayılmasıyla ilgili de bilgi veren Prof. Dr. Usta, “Bu mutasyon, aşı ve ilaç çalışmalarının yavaşlamasına ve gecikmesine neden oluyor. Bize gelen virüsün yapısının ortaya çıkarılması gerekiyor. ABD’de elde edilen bir aşı bizde çalışmayabilir. Ulusal aşı geliştirmek çok önemli. Türkiye aşı yapmış bir ülkedir. Sadece enerjiyi buraya vermek gerekiyor” dedi.

  • Türkiye’de son 24 saatte 64 kişi hayatını kaybetti

    Türkiye’de son 24 saatte 64 kişi hayatını kaybetti

    Sağlık Bakanı son 24 saatte gerçekleşen verileri paylaştı.

    Bugün 35 bin 771 testten bin 614 kişiye koronavirüs tanısı kondu. Son 24 saatte 64 kişi daha hayatını kaybetti. Toplam ölü sayısı 3 bin 461’e yükseldi.

    Bugün 5 bin 15 kişi iyileşerek sağlığına kavuştu toplam iyileşenlerin sayısı 68 bin 166’ya yükseldi.

    Entübe hasta sayısında düşüş devam ediyor. Bugün açıklanan verilerle birlikte 727 entübe hasta, 1384 yoğun bakım hastası tedavi ediliyor.

    Koca mesajında: ” Son 24 saatte iyileşen hasta sayısıyla yeni vaka sayısı arasındaki fark, artmaya devam etti. Test sayısında, düne göre yaklaşık 11.000 artışa rağmen, yeni tanı sayısı azaldı. Hastalığa yeni bir fırsat tanımazsak kontrol bizim elimizde”

  • Test çemberi genişliyor, hayalet taşıyıcı takibe alınıyor

    Test çemberi genişliyor, hayalet taşıyıcı takibe alınıyor

    Türkiye’deki koronavirüs vakalarındaki düşüş eğilimi devam ederken, hastanelere virüs şüphesiyle başvuranların sayısı da azalmaya başladı.

    Şu anda sadece hastanelere başvuran ve pozitif vakaların temaslılarna test yapılıyor.

    Türkiye gazetesinin haberine göre ise uzmanlar, günlük test sayısının 40 binin altına düşmemesi gerektiğini, bu nedenle, test kriterlerinin yenilenmesi ve belli gruplara, başvuru olmasa dahi, test yapılmasını gündeme getirdi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada TÜIK ile birlikte yaptıkları çalışmada, virüsün toplumdaki yaygınlığını ölçtüklerini söylemişti. Bu sonuçlardan yola çıkarak, yeni tedbirlerin gündeme getirilebileceğini belirten Koca, “iş yerleriyle ilgili OSB’ler dâhil olmak üzere bir takım toplu çalışılan yerlerde test yapılmasını planlıyoruz, hatta Gebze’de kurduk. Bunun da yaygınlaştınlmasını istiyoruz. Birçok sektöre test yapılabilirliğini sağlayarak normalleşmeye geçelim istiyoruz” demişti.

    Koca’nın gündeme getirdiği TÜIK araştırma sonuçlarının önümüzdeki hafta ortaya çıkacağı belirtiliyor.

    KRİTERLER DEĞİŞİYOR

    TÜİK ile birlikte yürütülen çalışmalarda, bir ilde hangi bölgede, toplumun hangi kesimlerinde, hangi yaş gruplarında virüs yükü riski bulunduğu araştırılıyor. Sağlık Bakanlığı, bu sonuçlardan yola çıkarak önümüzdeki günlerde yeni kriterler belirleyerek, test çemberini genişletmeyi planlıyor. Hastanelere virüs şüphesiyle başvuranların sayısının azaldığına dikkat çekilirken, Sağlık Bakanlığı, önümüzdeki süreçte test kapasitesini sadece hastane vuranlara değil, hiçbir belirti göstermeyen virüs taşıyıcılarını tespit edebilmek için de kullanacak. Gebze’de kurulan günlük 5 bin test kapasiteli laboratuvarla birlikte Türkiye’deki laboratuvar sayısının 120, günlük test kapasitesinin 60 bine ulaştığı belirtiliyor.

    Bilim Kurulu toplantılarında gündeme gelen yeni çalışma ile hiçbir belirtisi olmayan, yaklaşık yüzde 30 oranındaki virüs taşıyıcısının tespit edilmesi hedefleniyor. Ramazan Bayramına kadar geçecek süreçte, öncelikle OSB’ler, küçük sanayi siteleri, küçük işletmeler, lokanta ve kafelerde çalışanlara, kronik rahatsızlığı olanlara ve risk grubunda bulunanlara, başvuru olmaksızın test yapılabileceği belirtiliyor. Haziran başında başlatılması planlanan iç turizm sezonu nedeniyle turistlik işletmelerde çalışanlara test zorunluluğu getirilecek.

    ELİMİZDE YETERİNCE TEST VAR

    Bilim Kurulunda yapılan değerlendirmelerde “Şu anda yapılan testler hasta yakalamaya yönelik kriterler. Önümüzdeki süreçte kriterler genişletilerek virüs taşıyanları yakalamaya yönelik stratejiye geçilmesi daha doğru olur. Elimizde yeterince test kapasitesi var. Vatandaşların hastanelere gelmesini beklemeden, mobil olarak belli bölgelerde rastgele testler yapılabilir” görüşü dile getirildi.

  • O şehirde 17 gündür yeni vaka görülmüyor

    O şehirde 17 gündür yeni vaka görülmüyor

    Yeni tip koronavirüsün yayılmasına karşı alınan tedbirlere büyük ölçüde uyulan Artvin’de vaka sayısı sıfırlandı. Kentte korona nedeniyle tedavi gören hastalar taburcu olurken, 17 gündür ise pozitif vakaya rastlanmadı.

    Yeni tip Korona virüs (covid-19) salgının yayılmasını önlemek için alınan tedbir kararlarına Artvin’de büyük ölçüde uyuluyor. Kentteki hastanelerde tedavi gören korona tanısı konulmuş hastalar taburcu oldu. Vakanın sıfırlandığı kette, 17 gündür ise yani bir tanıya rastlanmadı. Kentte vatandaşların zorunlu olmadıkça evlerinden dışarı çıkmazken, sokaklar neredeyse tamamen boşaldı.

    Toplamda 857 testin yapıldığı Artvin’de, vaka sayısı 39, hayatını kaybeden hasta sayısı ise 5 olarak belirlendi. Kentin Arhavi, Murgul ve Ardanuç ilçelerinde ise şuana kadar Korona virüsü (covid-19) tanısı konulmuş hasta bulunmuyor.

    Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Artvin İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Mehmet Ali Dündar, ”Artvin’de Korona virüsle ilgili yaptığımız çalışmalar, şükürler olsun ki olumlu sonuçlarını vermeye başladı. Hastanelerimizde yatan pozitif korona virüs vakamız kalmadı. İki haftadır yeni tespit ettiğimiz vakaya da rastlamadık. Artvin Korona virüs yönünden kendini sterilize etti, diyebiliriz” dedi.

    İlk başından itibaren Artvin halkının yüksek oranda kurallara ve yaşam şekline adapte olduğunu ve başarıyla uyguladığını kaydeden Dündar “Tehlike tamamen gecene kadar bu duyarlılığın devam edeceğini umut ediyoruz. Rehavete kapılmadan, herkesin alına kararlara uygulamasına devam etmesini arzu ediyoruz“ ifadelerini kullandı.

    Kentte 35 senelik esnaflık yapan Necati Türker ise ilk kez böyle bir durumla karşılaştığını ifade ederek “Artvin halkı son derece kurallara uyuyor, son derece bilinçli sokakta çocuk, yaşlı görmüyoruz. Bu yüzdende Artvin’de vaka sayısını sıfır olması bizi mutlu ediyor” derken, evde kalarak kendisini bu şekilde izole eden Sami Özçelik ise “Artvin’de iki haftadır vaka bulunmuyor. Bunun nedeni Artvin halkının oldukça duyarlı ve kurallara uymasıdır. 20 yaş altı, 65 yaş üstü sokağa çıkmadı. Bu şekilde kent koronaya karşı birlik olmuş durumda. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.

    Görkem Türker de Artvin’de insanların bu salgını ilk günden itibaren ciddiye aldığını ifade ederek “Herkes sadece kendi sağlığını değil, başkalarının sağlığını da düşündü. Bu nedenle sayılar azalıyor, virüsü yendik gibi, ortalama bir ay içerisinde ilimizde bu işin biteceğini umut ediyorum” şeklinde konuştu.

  • ’’Dezenfektanların aşırı kullanımı astım şikayetlerini artırabilir’’

    ’’Dezenfektanların aşırı kullanımı astım şikayetlerini artırabilir’’

    5 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu ve Doç. Dr. Ömür Aydın, koronavirüs salgının astım hastalığı ile ilişkisi ve astım hastalığı ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktalara değindi.

    Bu yılki teması ’’Astım Ataklarına Son’’ olan 5 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle Kronik Havayolu Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı (GARD) Türkiye Koordinatorü Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu ve Türk Toraks Derneği Astım ve Allerji Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Ömür Aydın, koronavirüsün salgının astım hastalığı ilişkisini değerlendirirken, astım hastalığı belirtisi ve tedavisi hakkında açıklamalarda bulundu. Astım hastalığı hakkında farkındalık oluşturmak için yapılan açıklamada, hastalıkla ilgili ülkemizde her türlü tedavinin olduğuna vurgu yapıldı.

    Tüm dünyayı etkileyen COVID 19 pandemisinin astımla ilişkisini değerlendiren Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, ’’ Bilindiği gibi koronavirüs solunum yolunda tutulum ve onun oluşturduğu yakınmalarla seyretmektedir. Benzer şekilde astım da solunum yollarının bir hastalığıdır. Astımlı hastaların bu olağanüstü dönemi olabildiğince az etkilenerek geçirmeleri için ’Uluslararası Astım Rehberleri’nin bazı önerileri olmuştur’’ dedi.

    ’’Dezenfektanların aşırı kullanımı astım şikayetlerini artırabilir, bu noktada dikkatli olunmalıdır’’

    ’Uluslararası Astım Rehberleri’nin önerilerini açıklayan Prof. Dr. Gemicioğlu, ’’Astımlı hastalar; kortizon da içeren spreylerini kullanmaya devam etmeli, gerekirse kortizonun iğne veya hap formlarını almalıdırlar. Virüsü diğer hastalara ve sağlık çalışanlarına yayma riskini azaltmak için nebülizatör denilen ve astım ilaçlarını buhar formuna dönüştüren cihazların kullanımından ve solunum fonksiyon testi yapımından kaçınılmalıdır. Tüm toplumda olduğu gibi astımlı hastalar da hijyen stratejileri ve kişisel koruyucu ekipman kullanımı hakkında; Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığımızın enfeksiyon kontrolü önerilerine uymalıdırlar. Dezenfektanların aşırı kullanımının astım şikayetlerini artırabileceği akılda tutulmalı ve bu noktada dikkatli olunmalıdır’’ şeklinde konuştu.

    Astım nasıl bir hastalıktır ve belirtileri nelerdir?

    Astım hastalığının belirtileri ve tedavisine değinen Prof. Dr. Gemicioğlu, ’’Astım, akciğeriçi havayollarında mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının daralması sonucu ortaya çıkan müzmin (kronik) bir akciğer hastalığıdır. Astım tekrarlayan ve ataklar halinde gelen nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı/hışıltı/ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Dünyada yaklaşık 335 milyon, ülkemizde de yaklaşık olarak 4 milyon astım hastası bulunmaktadır. Astımın görülme sıklığı yıllar içinde giderek artmaktadır. Astım tedavisinin amacı hastalığın kontrol altına alınmasıdır. Uygun ilaç tedavisinin verilmesi ile astım belirtileri kontrol altına alınabilmektedir. Astım tedavisi ulusal ve uluslararası uzmanlarca hazırlanan bazı rehberlerin önerilerine göre yapılmaktadır. Rehberler 2019 yılında güncellenmiştir. Uluslararası ve ulusal astım rehberindeki en önemli yenilik nefes açıcı ilaçların artık astım tedavisinde tek başına kullanılmaması, mutlaka asıl tedavi edici ilaç olan inhaler kortizon ile birlikte alınmasıdır’’ diye konuştu.

    ’’Ülkemizde bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır’’

    Prof. Dr. Gemicioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: ’’Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır. Uygun ilaç tedavisiyle astımlılar iş ve okul dâhil günlük yaşamlarına, hastalık nedeni ile herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı soluk alma yolu (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır ve bu yolla daha az yan etki ile direk hava yollarında istenen tedavi edici etkiyi oluştururlar. Özel cihazlarla verilirler. Tedaviye başlanırken bu özel cihazların kullanım şekli mutlaka hastalara gösterilmelidir’’.

    Astımlı hastayı bekleyen riskler

    Astımlı hastayı bekleyen riskler konusunda bilgilendirmeler yapan Doç. Dr. Ömür Aydın, ’’Astım tedavisinin hedeflerinden biri gelecek risklerin önlenmesidir ki bu kapsamda kastedilen astım ataklarının ve solunum fonksiyon kayıplarının önlenmesidir. Bilindiği üzere astım hastalığı ataklar ile seyretmektedir. Sigara dumanı, çamaşır suyu, allerjenler, viral enfeksiyonlar, stres gibi tetikleyici faktörlerle karşılaşmak, ve/veya verilen tedaviye hastanın uyumsuzluğu bu atakların başlıca nedenleridir. Hızlı tanı ve uygun tedavi ile çoğu astım atağı başarı ile yönetilebilir. Ancak sık ve ağır atak geçiren, atak nedeni ile sık acil başvurusu ve hastane/yoğun bakım yatışı öyküsü olan astım hastalarında ataklar ölümcül seyredebilir. Bu nedenle atak oluşmadan önlenmesi önem taşımaktadır. Astımın doğru tedavisi, hastalık kontrolünü, atakların önlenmesini ve bu da astıma bağlı ölümlerin önlenmesini getirecektir. Astım ataklarının bir diğer sonucu hastanın her atak sonrasında solunum fonksiyonlarında küçük kayıpların olmasıdır ki uzun dönemde bu durum hastalara artmış nefes darlığı olarak yansıyacaktır. Tüm bu nedenlerle astımlı hastalar atak geçirmeden korunmalıdır ve bu amaçla hem tetikleyicilerden korunma hem de tedavi uyumsuzluğuna yönelik girişimlerde bulunulmalıdır’’ açıklamasında bulundu.

    ’’Astım tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır’’

    Astım hastalığının takibinin nasıl olacağına ilişkin konuşan Doç. Dr. Aydın, ’’Diğer bütün kronik hastalıklar gibi astım da düzenli hekim kontrolü gerektirir. Bu kontroller hastalığın kontrol altına alınmasını, atakların önlenmesini, tedavinin düzgün sürdürülmesini ve ilaçların yan etkilerinden hastaların korunmasını sağlar. Hastalara verilecek yazılı eylem planı bu konuda hekimlere ve hastalara faydalı olacaktır. Sonuç olarak, astım tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu kontrolün sağlanmasında astımı arttıran faktörlerin belirlenmesi, bu faktörlerden korunmanın sağlanması ve düzenli takip altında tedavinin sürdürülmesi önem taşımaktadır. Hastaların ilaçlarını doktorunun önerdiği şekilde kullanmasının, sigarayı bırakmanın ve obez hastaların kilo vermesinin, sağlıklı ve dengeli beslenmenin, düzenli egzersiz yapmanın, solunan ortam havasını temiz tutmanın astımın kontrolünü kolaylaştırdığı gösterilmiştir. Astımlı hastalar yaşamlarını uygun tedavi ile nefes darlığı, hışıltı, öksürük gibi yakınmaları hissetmeden ve aktiviteleri kısıtlanmadan astımsız biri gibi sürdürebilir’’ ifadelerini kullandı.

    Doç. Dr. Aydın sözlerini şöyle tamamladı: ’’Sağlık Bakanlığı, Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği işbirliği ile hazırlanan bu basın bildirisi ile daha önceki yıllarda Mayıs ayının ilk Salı günü olarak belirlenen ancak bundan sonra 5 Mayıs olarak kararlaştırılan Dünya Astım Günü etkinliklerinin bir parçası olarak, astım hastalığı hakkında bilgilendirme yapmak istedik. Sağlık Bakanlığı ve Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği olarak, GARD Türkiye çerçevesinde, tüm hekimleri, kamu yetkililerini, ulusal örgütleri ve ulusal ve yerel medyayı birlikte çalışmaya davet ediyoruz’’.

  • İzmir’de kan stokları kritik seviyenin altına düştü

    İzmir’de kan stokları kritik seviyenin altına düştü

    Türk Kızılay Ege Bölge Kan Merkezi Bölge Müdürü Dr. Gökay Gök, korona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle kan bağışlarında yaşanan ciddi azalmalar sonucu kan stoklarında kritik seviyenin altına düşüldüğünü belirterek, “Kan stoklarımız azalırken bizi yalnız bırakmayın ve kan merkezlerimizi ziyaret edin” dedi.

    Hastanelerde tedavi gören talasemi, lösemi, kanser ve diyaliz hastalarının düzenli olarak kan ihtiyaçlarının devam ettiğini ancak kan ihtiyaçlarının tümünün karşılanamadığını açıklayan Türk Kızılay Ege Bölge Kan Merkezi Bölge Müdürü Dr. Gökay Gök, “Bu hastalarımızı mağdur etmemek için yardımsever vatandaşlarımızı kan bağışına davet ediyoruz. Güvenli bir şekilde kan bağışı yapabileceğiniz ekip yerlerimizin ve sabit kan alma birimlerimizin tarih, yer ve saatlerini sosyal medya hesaplarımızdan ve www.kanver.org. sitemizden paylaşmaktayız. Biz ülke olarak kötü günleri hep birlik ve beraberlik içerisinde atlattık. Şimdi sana her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Kan stoklarımız azalırken bizi yalnız bırakmayın ve kan merkezlerimizi ziyaret edin. Unutmayın bir gün sizin de ihtiyacınız olabilir” diye konuştu.

    “Stokta kan yok”

    Kan stoklarının tükenme nedeninin Covid-19 endişesiyle insanların dışarı çıkmaması ve bağışıklığı düşer korkusuyla kan bağışından kendisini uzak tutması olduğunu belirten Gök, “Şu an İzmir’de kan stokumuz 250 ünite. Normalde İzmir’de günlük 600 ünite kan toplanırken, şu an 200 ünite kan toplanıyor. Ege Bölgesi’nde de günlük bin 200 ünite toplanırken, şu an 400 ünite toplanıyor. Stok açısından Türkiye genelinde Ege Bölgesi, İstanbul’dan sonra ikinci sırada. Ancak bölgesel nüfusa oranla kan bağış oranına baktığımızda ise 1. sırada Ege Bölgesi var. İzmir’de sırasıyla en çok Konak, Karşıyaka, Karabağlar, Buca ve Aliağa’da kan bağışı toplanıyor. Covid-19 öncesi Ege Bölgesi’nde bin 200 ünite kan toplanıp İzmir, Manisa, Aydın illerinde sorumlu olduğumuz 94 hastanenin günlük talebi olan bin 200 ünite kan taleplerini karşılıyorduk. Şimdi ise 600 ünite talebin 400 ünitesini ancak karşılayabiliyoruz. Her geçen gün normalleşmeye bağlı talepler artmaktadır ama stokta kan yoktur. 14 yıl sonra ilk defa hasta yakınlarından kan bağışı istemek zorunda kaldık” dedi.

    İmmun plaza bağışçısı olma kriterleri

    Sağlık Bakanlığının gönüllü aferez plazma bağış yetkisini Türk Kızılayı’na verdiğini ve iyileşen Covid-19 hastalarından alınan immun plazma sayısının 45 olduğunu söyleyen Gök, şöyle konuştu:

    “Her bağıştan elde ettiğimiz immun aferez plazmayı 200 ml olarak iki ünite olarak elde ederek 90 ünite plazma elde ettik ve hepsi yoğun bakımdaki Covid-19 hastalarında kullanıldı. İmmun aferez plazma bağışçısı olabilmek için öncelikle kan bağışçısı seçim kriterlerine uygun olmak, 18-60 yaş arası sağlık kuruluşundan Covid-19 tanısı konmuş olmak, son iki PCR testi negatif olmak, 14 gündür kendini iyi hissetmesi ve gebelik hikayesinin olmaması gibi kriterler var. Alsancak Kan Alma Birimimiz randevu ile gelen bağışçılarına form doldurup fizik muayene yapılıp, son iki PCR testinin belgesini kontrol edip bir saat süren tek iğne ile damara girip yaklaşık 400 ml gönüllü immun plazma bağışı alınmaktadır. Ayrıca bu kişilere, normal kan bağışçılarına yapılan tüm testler yapılmaktadır. Sağlık kuruluşları tarafından belirlenmiş olan yoğun bakımdaki hastalarda alınan bu immun plazmalar kullanılmaktadır. Bu plazmaların hastanelere nakli kurumumuzca yapılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı il sağlık müdürlükleri Covid-19 tanısı konmuş ve iyileşmiş kişilerin listelerini bölge müdürlüğümüze iletmektedir. Bu kişilerin 14 günlük iyilik halleri ya da son ikinci testleri negatifliği sorgulandığı için bir geçiş dönemindeyiz. Vatandaşlarımıza doğru bilgi verebilmek, ikna etmek ve bir an önce randevu oluşturabilmek için 05380573070, 05380573067, 05380573073 ve 05380573069 telefon numaralardan bize ulaşmalarını istiyoruz. İmmün plazma bağışı ile ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı web sitemiz www.kanver.org/plazma üzerinden ulaşabilirsiniz.”