Kategori: Sağlık

  • Sağlık Bakanı Son Rakamları Paylaştı: “11 Marttan bu yana ilk kez bugün…”

    Sağlık Bakanı Son Rakamları Paylaştı: “11 Marttan bu yana ilk kez bugün…”

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bugünün koronavirüs tablosunu paylaştı. Koca mesajında; “11 MART’TAN BU YANA, İLK KEZ BUGÜN, iyileşen hasta sayımız, mevcut Koronavirüs hasta sayımızı geçti. Tedbirlere uyuldukça, sonuç, çok daha iyi olacak.”

    Son 24 saatte 24 bin 1 test yapıldı. Yapılan testten bin 670 kişiye koronavirüs tanısı kondu.

    Bugün son 24 saatte 61 kişi hayatını kaybetti. Toplam hayatını kaybedenlerin sayısı 3 bin 397’ye yükseldi.

    İyileşen hasta sayısı 4 bin 892 artarak 63 bin 151’e yükseldi. Bugüne kadar 1 milyon 135 bin 367 test yapıldı. Toplam vaka sayısı 126 bin 45.Yoğun bakım hasta sayısı bin 424, entübe hasta sayısı 766.

  • Dr. Onur Akın: “İftar yemeğimizi bir saate yayarsak sindirime büyük faydası olur”

    Dr. Onur Akın: “İftar yemeğimizi bir saate yayarsak sindirime büyük faydası olur”

    Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Onur Akın, Ramazan ayında yapılan en büyük hatanın iftar saatinde hızlı yemek yemek olduğunu belirterek, iftar yemeğinin bir saate yayılmasının sindirime büyük faydası olacağını söyledi.

    Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Onur Akın, Ramazan ayının gelmesiyle birlikte bazı vatandaşların iftar saatinde daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini belirtti. Normalde üç olan öğün sayısının Ramazan ayında ikiye düştüğünü ifade eden Dr. Akın, “İftara çok hızlı başlamak, 10 veya 15 dakika içerisinde yemeyi tamamlamak en büyük hatalardan birisi. Tabii bundan sonraki süreçlerde ise midede olan rahatsızlıklarla beraber ağza acı ve ekşi su gelmesi, tabii reflü hastalarımızın hastalıklarının aktif olmasıyla bu sorunları bekleyebiliriz. Tabii bu arada kronik olan hastalarımız var; tansiyon, şeker ve kalp hastaları gibi rahatsızlıkları olan vatandaşlarımızın da bu tür uyarılarımıza dikkat etmelerini öneriyoruz. Biz kendi alanımızda incelersek uzun süre açlıktan sonra bir anda mideye yüklenmek midede şişkinlik, hazım bozukluğu ve reflü şikayetleri artışı beklenebilir. Bizim önerilerimiz bir bardak suyu içtikten sonra birkaç dakika beklemek. Daha sonra hafif bir çorba, ağır yağlı olmayan, çorbadan sonra biraz daha beklemek ve daha sonra bir ana öğün yemek. Yalnız yemeği yerken çok yavaş ve iyi çiğneyerek yemeliyiz. Yani iftar yemeğimizi birkaç saate yayarsak sindirime büyük fayda sağlamış olur. Sahura kalktığımızda ise yine su ile başlayıp, kahvaltı şeklinde sahur yapmamızda fayda var. Süt ve süt ürünleri, haşlanmış yumurta, tuzsuz zeytin yenilebilir. Sahur yaptıktan hemen sonra yatmamakta da fayda var” dedi.

  • Kocatepe Üniversitesinden Koronavirüs Anketi

    Kocatepe Üniversitesinden Koronavirüs Anketi

    Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fikret Yaman ile araştırma görevlisi Semih Açıkgözoğlu, koronavirüs salgınının Türk toplumundaki etkilerini araştırmak amacıyla 1035 kişiyle online görüştü. Araştırma sonucuna göre, ankete katılanların yüzde 52’si koronavirüsten psikolojik anlamda olumsuz olarak etkilendi.
    AKÜ’de görev yapan 2 uzman tarafından Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesini kapsayan araştırma online olarak 1035 kişiyle görüşülerek yapıldı. Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının insan hayatına etkisi anket yolu ile ölçüldü.

    Ankete katılanların yüzde 93’ü, virüsle ilgili bilgiye sahip durumda. Sağlık Bakanlığı’nın da bu süreçte başarılı olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 67 olarak ölçüldü. Araştırmada, katılımcıların yüzde 52’si, psikolojik açından yıprandığını söyledi.

    Virüsle mücadelede Almanya, İngiltere, İtalya ile Amerika Birleşik Devletleri’ne göre Türkiye’nin daha başarılı olduğu kanaati dikkati çekerken, devletin aldığı tedbirlere halkın büyük bir oranla uyduğu da ön plana çıktı. Katılımcıların, ‘Aile bağları güçlendi, tasarruf oranı arttı, internet kullanımı yükseldi’ görüşlerine sahip olduğu araştırmaya katılanlar salgın sonrası dünyada birçok şeyin değişeceğini düşünüyor.
    ‘SOSYO-EKONOMİK VE PSİKOLOJİK ETKİLERİNİ ARAŞTIRDIK’
    AKÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fikret Yaman, Semih Açıkgözoğlu’yla koronavirüs davranış ölçeğini geliştirdiklerini ifade etti. Yaman, “Nedir bu koronavirüs davranış ölçeği? Koronavirüs döneminde halkımızın sosyo-ekonomik ve psikolojik olarak nasıl davranışlar sergilediğini anlamaya yarayan bir ölçek. 11 Nisan- 30 Nisan arasında 1035 kişsiyiye online olarak ulaştık. Türkiye’nin 7 farklı coğrafi bölgesinde farklı cinet, eğitim ve yaş gruplarıyla bu çalışmamızı gerçekleştirdik. Çalışmamızda farklı ilginç gerçek sonuçlar ortaya çıktı” dedi.
    ‘EN FAZLA HARCAMA GIDAYA’
    Koronavirüs döneminde Türk halkının en fazla harcama yaptığı kalemlerin başında gıdanın geldiğini ifade eden Yaman, “Gıdayı temizlik, temizliği ise kitap ve kırtasiye ürünleri takip ediyor. ‘Virüsten bana bir şey olmaz’ diyenlerin oranı ise yüzde 7 iken yüzde 93 oranında da halkımız virüsten korkmuş ve virüsün bilincine ulaşmış durumda. Sağlık Bakanlığı’nın bu süreci iyi yönettiği düşünülüyor. Yaptığımız çalışmada Sağlık Bakanlığı’na güven tam olarak çıktı” diye konuştu.
    DİĞER ÜLKELERE GÖRE DAHA İYİYİZ
    Doç. Dr. Fikret Yaman, ankete katılanların yüzde 64’ünün, Türkiye’de sağlık hizmetlerinden koronavirüs salgını döneminde memnun olduğunu ve katılımcıların Türkiye’yi Almanya, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerden daha başarılı gördüğünü söyledi.
    ‘YENECEĞİMİZE İNANIYORUM’
    AKÜ’nün yaptığı araştırmanın sonuçlarını değerlendiren vatandaşlardan Özkan Avşar, diğer ülkelere göre Türkiye’nin daha iyi durumda olduğunu söyledi. Avşar, “Hasta saylarını, vefat sayılarını sürekli takip ediyoruz. Ülkeler arasında fark ortada. Ben bu konuda kendi ülkemizi gayet iyi yönde, ön sırada görüyorum. Gerek sağlık ekipmanları olsun gerek hastalara yaklaşım ve tedavi süreci olsun bu konularda kendimizi gayet önde görüyorum. İnşallah bu şekilde de devam eder. Kısa sürede bunu yeneceğimize inanıyorum” dedi.
    Emekli hemşire Sultan Yıldız, evde kaldıkları süre içerisinde yeme içme ihtiyaçlarının arttığını kaydederek, “Bizim ülkemiz diğer ülkelere göre daha iyi. Sağlık çalışanı arkadaşlarımıza, doktorlarımıza binlerce teşekkürler.

    Evde kaldığımız sürece alışveriş ihtiyacı artıyor. Sürekli yeme içme ihtiyacı oluyor. O yüzden ihtiyaçlar biraz daha arttı” diye konuştu.
    Ev hanımı Dilek Avşar da Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına güvendiklerini belirterek, “Evde kalmak tasarruf etmemizi sağladı. Maske kullanımına oldukça dikkat ediyorum ve kısa zamanda bu salgından kurtulacağımıza inanıyorum” dedi.

  • Yüksek sesle konuşma salgın riskini arttırıyor

    Yüksek sesle konuşma salgın riskini arttırıyor

    Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Reşit Mıstık, toplu taşıma araçlarında yüksek sesle konuşmanın ağızdan çıkacak damlacık sayılarını arttırdığı için virüs bulaşma riskini arttıracağını söyledi.

    Hayatı her açıdan oldukça kolaylaştıran toplu taşıma araçları, her gün yüzlerce kişi tarafından kullanılmaktadır. Araçlarda uyulması gereken nezaket kuralları yanında özellikle solunum yolu ile bulaşan bulaşıcı hastalıkların önlenmesi açısından da yazılı olmayan kurallar olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Reşit Mıstık, “Nezaket kurallarının bir kısmı aynı zamanda bulaşıcı hastalıkların önlenmesi açısından da faydalıdır. Örneğin; yüksek sesle konuşmak, telefonla konuşmak, yemek yemek ve temiz giysiler giymemek bulaşıcı hastalık riskini arttırır. Yüksek sesle veya telefonla konuşma, ağızdan çıkan damlacık sayısını arttırarak hasta bir kişinin salgılarının çevreye yayılmasını ve çevredekilerin belki de bu hastalığı almasına sebep olabilir. İkinci bir durumda atıştırmak ve yemek yemek çevreden bazı mikropların gıda ile alınmasına sebep olabilir. Üçüncü bir şık ise kirli giysilerdir. Bu kirli elbiselerin barındırabildiği bazı hastalık yapıcı mikroorganizmaların toplu taşıma aracındaki kişilere aktarılması söz konusu olabilir. Bu sebeple toplu ulaşım araçlarında gereğinden fazla yolcu taşımanın önlenmesi ve yukarıdaki nezaket kurallarına uyum çok önemlidir” dedi.

    Sadece salgınlar sırasında değil, her zaman solunum yolu ile bulaşan hastalıkları olanların toplu taşımayı kullanmamaları, kullanmak zorunda kalırlarsa tıbbi maske kullanmaları ve diğer yolculara sırtını dönerek ve mümkünse hiç konuşmayarak seyahatlerini tamamlamaları gerektiğini belirten Mıstık, “Çok ciddi ve karantina ihtiyacı olan salgın hastalıklar sırasında toplu taşımanın kısıtlanması, kullanılmaması veya kullanılacaksa yolcular arasındaki mesafenin uzun tutulması gerekir. Bunlar yapılamaz ise solunum yolu ile bulaşan sadece virüsler değil birçok bakteriyel etkenlerin de bulaş ihtimali artar” diye konuştu.

  • Manisa’da bir mahallede karantina süresi uzatıldı

    Manisa’da bir mahallede karantina süresi uzatıldı

    Manisa’nın Alaşehir ilçesine bağlı kırsal Gümüşçay Mahallesinde 19 Nisan günü korona virüs tedbirleri kapsamında başlayan karantina sürecinin 15 Mayıs’a kadar uzatıldığı bildirildi.

    Alaşehir’e bağlı Gümüşçay Mahallesinde 19 Nisan günü başlatılan 14 günlük karantina süresi, bugün yapılan Alaşehir Hıfzıssıha kararıyla 15 Mayıs 2020 tarihine kadar uzatıldı. 19 Nisan 2020 tarihinde korona virüs hastalarının tespit edilmesi sonucu başlatılan karantina süresi, Alaşehir Hıfzıssıhha kurulunun bugün yaptığı toplantı sonunda, “Alaşehir Gümüşçay Mahallesinde korona virüs salgınından vatandaşlarımızı korumak ve salgının yayılmasını önlemek amacıyla, 03 Mayıs 2020 günü saat 24.00’ten sonra 15 Mayıs 2020 günü saat 24.00’e kadar uzatılmıştır.” denildi.

    Karantina süresince jandarma tarafından mahalleye giriş ve çıkışlar kontrol altında tutuluyor.

  • Erkeklerde en çok prostat kanseri görülüyor

    Erkeklerde en çok prostat kanseri görülüyor

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, erkekler arasında en sık görülen kanser türü olan prostat kanserinin (PCa-ProstateCancer) tek bir nedene bağlı olmadığına ve kanser gelişiminde çeşitli risk faktörlerinin bulunduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Önder, birinci derece akrabalardan iki kişide prostat kanseri bulunan kişilerin kanser riskinin 5,1 kat arttığını ifade etti.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, epidemiyolojik çalışmaların, prostat kanserinin hem ailevi hem de genetik özelliğe sahip olduğunu gösterdiğini, kabaca babasında PCa olan bir kişide prostat kanserine yakalanma riskinin 2,2 kat, kardeşinde olanlarda 3,4 kat ve birinci derece akrabalarından 2 kişide bulunanlarda ise bu riskin 5,1 kat arttığını söyledi.

    Doymamış yağların fazla tüketimi prostat kanserine yakalanma riskini artırıyor

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, “Prostat kanseri erkekler arasında en sık görülen kanserdir. Önemli risk faktörlerinden biri de yağ tüketimidir. Doymamış yağların fazla tüketimi ve obezite hem prostat kanserine yakalanma hem de kötü huylu kanser gelişimi riskini artırmaktadır. Ayrıca sigara, kırmızı et ve hayvansal yağ tüketimi PCa riskini artırırken lycopene (domates, diğer kırmızı sebze ve meyveler), selenyum (tahıl, balık, et-kümes hayvan eti, yumurta, süt ürünleri), omega-3 yağ asitleri (balık), D ve E vitamininin prostat kanseri riskini azaltıcı etkisi vardır” dedi.

    İdrar yapma zorluğu, sık idrara gitme, idrar yaparken yanma varsa hekiminize danışın

    PCa’nın idrar yolunda meydana getirdiği tıkanıklığın derecesine göre hastada idrar yapma zorluğu, idrar yaparken yanma, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, idrar kaçırma, çatallanma, idrar tutma zorluğu gibi yakınmalara neden olduğunu anlatan Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, “İleri evre ya da metastatikPCa varlığında, hastalığın tutulduğu bölgeye göre özellikle bel kemiklerinde ağrı hastanın ilk yakınması olabilir” dedi.

    “Prostat kanserinin kesin tanısı prostat biyopsisi ile konabilir”

    Prostat kanserinin kesin tanısının, prostat biyopsisinden elde edilen dokunun patolojik incelemesi ile konduğunu anlatan Prof. Dr. Önder, “Biyopsi kararı için en önemli belirleyiciler prostatın parmakla makattan yapılan muayenesi (DRE-DigitalRectalExamination) ve kanda bakılan PSA (ProstateSpecificAntigen) testidir” şeklinde konuştu.

    “Ailesinde PCa öyküsü olan kişiler 40, olmayanlar ise 50 yaşından itibaren PSA testi yaptırmalıdır”

    PCa’nın erkekler arasında en sık görülen kanser türü olması ve yaş arttıkça görülme sıklığının artması nedeniyle belirli yaştan sonra erkeklerin PCa konusunda periyodik kontrollerinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Önder, “Ailesinde PCa öyküsü olan kişilerin 40, olmayanların ise 50 yaşından itibaren PSA testi ve DRE ile kontrolleri önerilmektedir. Bu basit ve ucuz kanser tarama şeklidir. Hasta, hiçbir yakınması olmasa bile prostatında kanser barındırabilir” diye konuştu.

    “Biyopsi işlemi özel iğne ve tabanca yardımı ile sistematik olarak gerçekleştirilir”

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, günümüzde prostat biyopsisinde standart uygulamanın makattan ultrason (TRUS – transrectalultrasound) yardımı ile yapılan biyopsi olduğunu belirterek, “Bu uygulamada ultrason ile prostat görüntülenir ve biyopsi işlemi özel iğne ve tabanca yardımı ile sistematik olarak gerçekleştirilir. Genel olarak toplam 8-12 adet biyopsi alınır ve patolojik inceleme için laboratuvara gönderilir. Biyopsi işlemi anestezisiz ya da tercihen lokal anestezi altında yapılır. Biyopsi sonucu PCa tanısı konursa tedavi kararı verebilmek için hastalığın evresi belirlenir. Evreleme için bilgisayarlı tomografi veya MRI, tüm vücut kemik sintigrafisi ya da PET gibi çeşitli görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır” dedi.

    “Prostat kanserinde üç ana evre vardır”

    Tüm kanser hastalıklarında olduğu gibi prostat kanserinin tedavisinin de hastalığın evresine göre yapıldığını ifade eden Önder, “Prostat kanseri evresini kabaca üç ana gruba ayırabiliriz. Organa sınırlı hastalık, lokal ileri evre ve ileri evre. PCa tedavi kararı hastalığın evresi, biyopsi verileri, hastanın sağlık durumu, hasta yaşı gibi faktörlere bağlıdır” diye konuştu.

    Evrelere göre standart tedavi seçenekleri; izlem, aktif izlem, ışın tedavisi, ameliyat

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, şöyle devam etti: “Evrelere göre standart tedavi seçeneklerini şu şekilde sıralayabiliriz. Organa sınırlı hastalıkta; İzlem: Herhangi bir tedavi uygulanmaksızın hastanın izlenmesi. Genel olarak düşük ilerleme potansiyeline sahip, daha ileri yaştaki hastalara uygulanır. Aktif İzlem: Düşük ilerleme potansiyeli, düşük PSA değeri olan ve biyopsisinde bir ya da en fazla iki parçada kanser saptanan hastalarda belirli bir süre sonra tekrar biyopsi yapmak koşulu ile uygulanabilir. Işın Tedavisi: Prostatın dışarıdan ya da içine radyoaktif çekirdekler yerleştirerek tümörün etkisiz hale getirilmesidir. Ameliyat: Prostat kanseri ameliyatı prostatın tümünün meni kesesi ve meni kanalı son kısmı ile birlikte çıkarılmasıdır. BPH nedeniyle yapılan ameliyattan çok farklı bir uygulamadır. Açık ya da kapalı yapılabilir. Kapalı ameliyat laparoskopik yöntemdir ve standart veya robot yardımlı laparoskopik prostatektomi olmak üzere iki seçeneği vardır. Radyoterapi, açık ameliyat, standart laparoskopik ve robot yardımlı laparoskopik prostatektomi tedavilerinin onkolojik sonuçları birbirleri ile benzerdir, ancak her bir yöntemin kendine özgü avantaj ve dezavantajları vardır.”

    Lokal ileri hastalıkta tedavi seçenekleri cerrahi ve radyoterapidir

    Lokal ileri hastalıkta tedavi seçeneklerinin cerrahi ve radyoterapi olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, “Radyoterapi ve cerrahi uygulamaları organa sınırlı hastalıktaki gibidir ancak hastalığın yineleme riski yüksek olduğu için genellik bu evrede kombine tedaviler uygulamak gerekebilir. Radyoterapi ile birlikte ya da öncesi hormonal tedavi, cerrahi öncesi veya sonrası hormonal tedavi ya da cerrahi sonrası radyoterapi tedavi seçenekleri olabilir” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Önder, “İleri evre hastalıkta standart tedavi seçeneği hormonal tedavidir. Hormonal tedavi erkeklik hormonu testosteronun etkisini engelleyen, bu nedenle prostatın normal ve kanser hücrelerinin gelişimini engelleyerek etki eden, iğne ya da hap şeklinde uygulanan ilaçlardır. Sistemik kemoterapi gibi ciddi yan etkileri yoktur” ifadelerini kullandı.

    “Tedaviler Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde başarı ile gerçekleştiriliyor”

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder son olarak, prostat kanseri ile ilgili tüm tanı ve evreleme yöntemlerinin yanı sıra, tüm tedavi seçeneklerinin Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde başarı ile uygulandığını söyledi.

  • Diyetisyen Elanur Akay: “Ramazan’da mutlaka omega-3 tüketin”

    Diyetisyen Elanur Akay: “Ramazan’da mutlaka omega-3 tüketin”

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Elanur Yılmaz Akay, Ramazan ayında omega-3 tüketilmesi gerektiğini söyledi.

    Ramazan ayında beslenme alışkanlıklarına dikkat çeken Büyük Anadolu Hastaneleri Beslenme ve Diyet Uzmanı Elanur Yılmaz Akay, “Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az iki öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerekmektedir. Sahura kalkılmaması ya da sahurda sadece su içilmesinin zararlı olduğu unutulmamalıdır” dedi.

    Beslenmenin nasıl olması gerektiğini anlatan Akay, “Sahurda ya da iftardan 2 saat sonra ara öğünlerde omega-3 kaynaklı badem, fındık ve ceviz tüketilmelidir. Oruç tutarken bağışıklığı güçlü tutmak için mutlaka iftarla sahur arası 1,5-2 litre su içilmelidir. Çünkü su vücudun savunma kalkanıdır. Bağışıklığı destekleyecek diğer bir besin baharatlardır; özellikle sumak, zencefil, kırmızı-karabiber miktarı abartılmadan tüketilmelidir. Sahurda mutlaka peynir, yumurta, süt gibi tok tutacak besinlerden destek alıp, diğer gün bize enerji sağlamasına destek vermeliyiz. Ve bunların yanına yeşil sebzeler (marul, maydanoz, dereotu), mutlaka bir taze meyve (portakal, elma, çilek, muz) eklenmeli ve tam buğday, çavdar ya da yulaf ekmeği gibi uzun süre tok tutan lif içeriği yüksek ekmekler unutulmamalıdır. Ramazan’da sahurda ya da iftardan 2 saat sonra ara öğünlerde omega-3 kaynaklı badem, fındık ve ceviz tüketilmelidir” dedi.

  • DSÖ: “Türkiye önlemlerle dünyaya örnek oluyor”

    DSÖ: “Türkiye önlemlerle dünyaya örnek oluyor”

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkilileri ile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkilileri arasında huzurevleri ve bakım evlerinde alınan Covid-19 önlemlerine ilişkin bir video konferans gerçekleştirildi.

    Toplantıya Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Uzman Dr. Orhan Koç ve genel müdürlük çalışanları ile Dünya Sağlık Örgütü “Türkiye Sağlık Güvenliği Projesi Koordinatörü” Dr. Irshad Ali Shaikh’ın da aralarında bulunduğu DSÖ yetkilileri katıldı.

    Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç, toplantıda yaptığı sunumda huzurevleri ve bakımevlerinde alınan önlemleri paylaştı.

    Bakanlığın engelli ve yaşlı hizmet merkezleriyle ilgili bilgi veren Koç, Bakanlığa bağlı 426 huzurevi ve yaşlı rehabilitasyon merkezinde toplam 27 bin 500 yaşlının bakım ve sağlık hizmeti aldığını söyledi.

    Covid-19 salgın sürecinde diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’de yaşlı hastalara tahsis edilen yatak ve ventilatör (suni solunum cihazı) sayısının ortalamanın üstünde bulunduğunu belirten Koç, ülke olarak başarılarının entegre olmuş sağlık ve bakım hizmeti uygulamasından kaynaklandığını ifade etti.

    Covid-19 salgını sırasında huzurevi sakinlerinin ve personelin sağlığını korumak için kuruluşların alması gereken önlemler ve prosedürler hakkında bilgilendirmeyi “Kuruluşlarımıza Yönelik Koronavirüs Bilgilendirme Rehberi 1 ve 2” olarak iki ayrı rehberde topladıklarını da belirten Koç, Türkiye’de daha ilk vaka açıklanmadan önce; 7 Ocak 2020 tarihinde korona virüs ile ilgili ilk resmi yazıyı tüm İl Müdürlüklerine gönderdiklerini söyledi.

    Türkiye’de ilk vakanın resmi olarak açıklanmasından sonra da tüm il müdürlüklerinde, süreçle hızlı ve etkin bir şekilde mücadele etmek için Takip İzleme Birimi oluşturduklarını da belirten Koç, “İzleme ve Takip Birimlerimiz periyodik toplantılarla süreci çok yakından izledi. Ayrıca, tüm kuruluşlarımızda kişisel koruyucu donanımların ve dezenfekte ürünlerinin anlık takiplerini yaptık. Aile Bilgi Sistemi üzerinden, kuruluşların tüm ihtiyaçlarını ve stoklarını takip eden bir modül oluşturduk” diye konuştu.

    Kuruluşlarda gıda ve malzeme tedarik zinciri ile ilgili tedbirlerden, 14 gün vardiya sistemine, sosyal izolasyon kuruluşlarından, vardiya değişiminde personele uygulanan testlere kadar geniş bir çerçevede tedbir aldıklarını anımsatan Koç sözlerine şöyle devam etti:

    “Bulaş yolunu, kuruluşa yeni kabulleri ve kuruluş dışına çıkışları yasaklayarak önlemiş olduk. Olası riskleri göz önüne alarak tüm kuruluşlarımızda ‘izolasyon odaları ve katları’ ve huzurevlerinden bağımsız alanlarda ‘izolasyon kuruluşları’ oluşturduk. Hastalanan kimseyi yeniden huzurevlerimize almadık, kendilerine izolasyon kuruluşlarında hizmet verdik. Bütün kuruluşlarımızda yaşlı ve engellilerimizden şüpheli ve semptomları olanları tedavisi için hastaneye sevk ediyoruz ve 14 gün hastanede kalıyorlar ve taburcu olduklarında sosyal izolasyon kuruluşlarında hizmet alıyorlar. Sakinlerimizin tedavi süreçlerinin erken başlamış olması ve tedavilerinin hastanelerde yapılıyor olması önemli. Diğer ülkelerde yaşlıların hasta olsalar da huzurevlerinde kalma anlayışı var, bizde ise tam tersi; hastanede tedavi olmaları gerektiği anlayışı var.”

    26 Mart itibariyle sabit vardiya sistemine geçtiklerini, bunu da yeterli görmeyerek, vardiyaya giren tüm personele PSR yöntemi ile tarama testi uyguladıklarını da belirten Koç, “Tüm kuruluşlarımıza girecek personeli de tarama testlerine tabi tutuyoruz. Vardiya öncesi mutlaka testlerin yayılmasını zorunlu hale getirdik ve riskleri minimuma indirdik” açıklamasında bulundu.

    “Türkiye tarafından kuruluşlarda alınan tedbirler bir yayın haline getirilerek DSÖ içinde yayımlanacak”

    Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç’un sunumunun ardından söz alan Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Dr. Irshad Ali Shaikh, alınan tedbirlerin ve izlenen politikanın çok etkileyici olduğunu söyledi.

    Türkiye’nin dünyaya örnek olduğunu vurgulayan Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Shaıkh, Türkiye tarafından kuruluşlarda alınan tedbirlerin bir yayın haline getirilerek DSÖ içinde yayımlanması kararı aldıklarını da vurguladı. Konuyla ilgili, gelecek hafta Avrupa Delegasyonunun da katılımıyla bir toplantı daha gerçekleştirilecek.

    Shaikh, alınan önlemler ve testlerin sık kullanımı ve yaygınlığı konusundaki duyarlılık nedeniyle Türk yetkililere teşekkür etti

  • Isparta’da bir köy daha karantinaya alındı

    Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Belence köyü, koronavirüs vakası görülmesi üzerine 14 gün süreyle karantinaya alındı.
    Sütçüler ilçesine bağlı Belence köyünde, 2 kişiye yapılan koronavirüs testi pozitif çıktı. Bunun üzerine köyün 15 Mayıs gününe kadar, 14 gün süreyle karantinaya alınmasına karar verildi. Köye giriş- çıkışlar yasaklandı. Jandarma ekiplerinin bugün itibarıyla giriş- çıkışı kontrol altına aldığı köyde, İl Sağlık Müdürlüğü filyasyon ekipleri, çalışma başlattı.
    Öte yandan, geçen hafta Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesine bağlı Çarıksaraylar beldesi ve Beyköy ile Gelendost ilçesine bağlı Keçili köyü karantinaya alınmıştı.

  • Karantinada kalan vatandaşlara AFAD’dan ‘doğum günü’ sürprizi

    Karantinada kalan vatandaşlara AFAD’dan ‘doğum günü’ sürprizi

    DÜZCE’de, yurt dışından gelmeleri nedeniyle yurtlarda karantinada tutulan 4 kişinin doğum günü, AFAD görevlilerince kutlandı.
    Koronavirüs salgını nedeniyle yurt dışından gelen 458 kişi, Düzce’de bulunan Kredi Yurtlar Kurumu’na ait yurtlara yerleştirilerek karantina altına alındı. Yurtta kalan vatandaşların ihtiyaçlarını sağlamakla görevlendirilen Düzce AFAD Müdürlüğü, 1 Mayıs günü doğan 4 kişiye sürpriz doğum günü düzenlendi. AFAD Müdürü Ali Kartal’ın da katılımıyla karantina altındaki kişilerin odalarına gidilerek, doğum günleri kutlandı. Pastanın üzerindeki mumları üfleyerek söndüren kişiler oldukça duygulanırken, AFAD görevlilerine teşekkür etti.