Kategori: Sağlık

  • Dağınık Beyin Sendromu Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

    Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “İş yerinde mükemmel bir çalışan olma, verilen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirme arzusu hatta kendi işini yaparken bile başkalarının işine yardımcı olma, en ufak bir boşluğu başka bir iş ile doldurma, birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışma ve bunun oluşturduğu stres. Bir proje hazırlarken, sınava çalışırken ya da bir işi yetiştirmeye çalışırken gelen mesajlar, e-mailler ya da dikkatinizi o yöne çekecek herhangi bir uyaran geldiğinde kendinizi mesajları okurken ya da mailleri cevaplarken bulma. Bir yandan bitmeyen işlerin stresi, öteki yandan diğer uyaranlara cevap verme arzusu, bu cümleler size tanıdık geliyor mu? Kimi zaman yoğun iş temposunda çalışmak, patronlarınızdan gelen sorumlulukları yerine bir an önce getirme isteği, işleri hızlıca bitirme arzusu, cevaplanması gereken e-mailler, okunması gereken mesajlar; birden fazla işi aynı anda halletmeye teşvik eder kişiyi. Birçok yapılması gereken iş sizi masada beklerken, zamandan kazanmak için yapılacak işlerin hepsini aynı anda halletmeye çalışmak; “dağınık beyin sendromu” yaşamanıza neden olabilmektedir. Bir işi en ideal yapabilmenin yolu; o işe odaklanabilmektir. Beynimiz aynı anda birden fazla iş ile meşgul olduğunda sanılanın aksine zamandan tasarruf edip, birçok işi bitirmiş olmuyor; yapılacak işe odaklanmada güçlük yaşıyor ve dağılan dikkat sonucunda hatalar yapılabiliyor.

    Örneğin; Çok uykunuz varken izlediğiniz filme ya da okuduğunuz kitaba nasıl odaklanamaz iseniz, çoklu iş yaparken de beyin birçok işe odaklanmada zorluk çekmektedir” dedi.

    Psikolog Kırna, dağınık beyin sendromunun belirtilerini şöyle sıraladı:

    “Yorgunluk, işleri yerine getirirken dikkatin dağılması, motivasyon kaybı, stres, kaygı, iş performansında istenen verimi alamama, sık tekrarlanan hatalar, depresif belirtiler görülebilmektedir.”

    Aynı anda birçok işi yapmak yerine, programı tek bir işi bitirdikten sonra diğer işe geçecek şekilde oluşturulması gerektiğini ifade eden Kırna, “Eğer; “Ne kadar çok iş yaparsam o kadar iyi çalışanım”, “birden fazla işi aynı anda yapmak benim başarılı biri olduğumu gösterir”, “sorumluluğumdan fazla işi aynı anda yapmak patronlarım tarafından takdir edilmemi sağlar” gibi yanlış algılarınızın varsa bunların farkına varın. Önemli olan ne kadar kısa zamanda fazla iş yaptığınız değil, ne kadar odaklanarak verimli iş yaptığınız olduğunu unutmayın. Dikkat dağınıklığınız varsa bunu engellemek için; çalışma ortamınızdan dikkatinizi dağıtacak öğeleri uzaklaştırın. Verimli çalışmanızı engelleyen en büyük etkenlerden biri de; strestir. Stres verici öğelerden uzak durarak çalışma veriminizi arttırmanıza katkı sağlayabilirsiniz. Zihniniz, geçmişin bitirilmemiş işleri ya da geleceğin bitirilmeyi bekleyen iş kaygısı arasında kayboluyor ve “an”a odaklanamıyorsanız; “an”da kalmak için egzersizler, nefes çalışmaları yapın. Yoğun stres ile baş etmekte zorlanıyor ya da depresif belirtiler gösteriyorsanız profesyonel destek alarak bu duygu durum ile baş etmenize katkı sağlayabilirsiniz” açıklamalarında bulundu.

  • Çin’den Gelen Kargolardan Corona Virüsü Bulaşır Mı?

    Konuyla ilgili olarak açıklama yapan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Prof. Dr. Haluk Eraksoy, “Koronaviruslar, diğer virüsler gibi, aktivitelerini ancak insan ya da hayvanların canlı hücreleri içinde sürdürebilirler. Virüsler kuru ortamlarda çok kısa bir sürede aktivitelerini yitirirler. Bu nedenle virüslerin nemli olmayan cansız nesnelerin yüzeyinde varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir” yanıtını verdi.

    Nuray Karabağ’ın haberine göre yeni Corona virüs enfeksiyonu olduğundan kuşkulanılan bir kişinin solunum yolu salgıları veya vücut çıkartılarının bulaşabileceği tüm yüzeylerin, standart çamaşır suyuyla (1:100 sulandırılmış) silinmesi gerektiğini söyleyen Doktor Haluk Eraksoy, “Belirgin bir kirlenme olduğunda ise 1:10 sulandırılmış çamaşır suyu kullanılmalıdır” dedi.

    “Kargoyu hazırlayan kişinin enfekte olması paketin de mikrop taşıdığı anlamına gelir mi?” şeklindeki soruya Prof. Eraksoy’un yanıtı ise şöyle:

    “Bazı bakteriler kuruluğa uzun süre dayanabilir ve canlılıklarını sürdürebilir. Virüsler ise hücre dışı kuru ortamlarda aktivitelerini çok çabuk yitirir. Bir virüs, infekte bir insanın çıkartılarıyla cansız bir eşyaya bulaştığı takdirde, aradan geçecek birkaç saat bile aktivitesini yitirmesi için yeterlidir. Böylece o virüs artık başka bir insana geçemez.”

    SOLUNUM SALGILARIYLA BULAŞIYOR

    Yeni koronovirüsün, diğer koronavirüsler gibi solunum salgılarıyla bulaştığı düşünülüyor. Hasta kişilerden öksürük, hapşırık, gülme, konuşma sırasında çevreye saçılan virüs içeren damlacıklar, sağlam kişilerin mukozalarına temas ederek bu kişilerin hastalanmasına neden oluyor.

    ‘2 METREDEN YAKIN TEMAS GEREKLİ’

    Prof. Dr. Haluk Eraksoy, hastalığın bu şekilde insandan insana bulaşması için 2 metreden yakın temasın gerektiğini söyledi, “Bugüne kadarki bulgular yeni koronavirüsün insandan insana bulaşabildiğini göstermektedir. Ancak halen bulaştırıcılığın ne ölçüde olduğu bilinmemektedir. Salgının nasıl seyredeceğini belirleyen en önemli faktör virüsün insandan insana ne kadar kolay bulaşabildiği ve gerekli önlemlerin ne kadar başarıyla alınacağıdır. Bugünkü bilgiler ışığında yeni koronavirüsün et, süt, yumurta vb. ürünlerin yenmesiyle bulaşmadığı söylenebilir” değerlendirmesinde bulundu.

    ‘KULUÇKA SÜRESI 2-14 GÜN’

    Hastalığın, 2-14 gün süren bir kuluçka süresinden sonra birden başlayan yüksek ateş (39°C), öksürük ve nefes darlığıyla kendini gösterdiğini dile getiren Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı, “Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısı da olabilir. Ağır hastalanan ve ölenlerin hemen hepsi yaşlı ya da altta yatan hastalığı (akciğer hastalıkları, organ yetmezlikleri, kanser, diyabet, bağışıklığı baskılayan hastalıklar) olan kişilerdir. Genç sağlıklı erişkinlerde hastalık nispeten hafif seyretmektedir” şeklinde konuştu.

    YENİ KORONAVİRÜSTEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

    “Bugün için ülkemizde hastalığın yayılması söz konusu olmadığından toplumda özel bir önlem alınmasına gerek yoktur” diyen Prof. Eraksoy, yeni koronavirüse etki edecek ve hastalıktan korunmayı sağlayacak bir aşının bulunmadığını belirterek şöyle devam etti:

    “Korunmak için şimdilik en etkili yöntem virüsle (hasta kişilerle) temas etmekten kaçınmaktır. Ancak solunum yolu infeksiyonu yapan çok sayıda virüsün (grip, nezle virüsleri vb.) insanlar arasında dolaşmakta olduğu kış aylarında sadece yeni koronavirüsten değil, diğer tüm solunum virüslerindan korunmak için el temizliğine dikkat edilmesi, temiz olmayan ellerin göz, ağız ve burna götürülmemesi çok önemlidir.”

    ÖLÜ VE VAKA SAYILARI ARTIYOR

    Yeni tip koronavirüsü (2019-nVoC) nedeniyle Çin’de hayatını kaybedenlerin sayısı 106’ya çıktı, vaka sayısının ise 3 bini geçtiği belirtiliyor.

  • Mahkemeden kanser hastaları için ‘akıllı ilaç’ kararı

    Hürriyet’ten Mesut Hasan Benli’nin haberine göre dava dosyasına göre Mehmet Karataş‘a 19 Haziran 2019 tarihinde akciğer kanseri teşhisi konuldu. Karataş’a dört seans kemoterapi yapıldı. Ancak sonuç alınamadı. Tümörde küçülme olmaması ve yenik kemik metastazı oluşması sebebiyle halk arasında akıllı ilaç olarak bilinen ‘Tecentriq‘ (Atezolizumab) adlı ilaç reçete edildi. Karataş, ilacın SGK tarafından karşılanmasını istedi.

    Ancak SGKSağlıkta Uygulama Tebliği Sosyal (SUT) ve/veya ekli listelerde yer almadığı gerekçesi ile talebi kabul etmedi. Karataş’ın avukatları Ankara 5. İş Mahkemesi’ne dava açarak, tedbir talebinde bulundu. Ankara 5. İş Mahkemesi bu talebi reddetti. Karataş’ın avukatları, yerel mahkemenin kararı için İstinaf başvurusunda bulundu. İstinaf talebini görüşen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, 22 Ocak tarihli kararında, birçok yerel mahkemenin benzer davalarda tedbir kararına hükmettiği hatırlatmasında bulunarak, Ankara 5. İş Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına karar verdi.

  • 2018’de Türkiye’de 308 milyon kutu sinir sistemi ilacı satıldı

    Sağlık Bakanlığı’nca ‘Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre, sinir sistemi ilaçları son yıllardaki artış trendini 2018 yılında da sürdürdü ve en çok tüketilen 3. grup ilaç oldu. 2017’de 298.4 milyon kutu sinir sistemi ilacı satılırken, bu rakam bir yıl içinde 10 milyon kutu artarak, 308 milyona ulaştı.

    2013’te 258.5 milyon olan sinir sistemi ilaçlarının kullanımı, son 5 yılda ise 49 milyon 500 bin kutu artmış oldu. 5 yılda sinir sistemi ilaçları kullanımında görülen artış oranı yüzde 19 oldu.

    İlk sıra sindirimin

    Verilere göre, Türkiye’de en çok tüketilen ilaç grubu ise sindirim sistemi ve metabolizma ilaçları. 2018 yılı itibariyle 398 milyon 700 bin sindirim sistemi ve metabolizma ilacı satılırken, son 5 yılda sindirim sistemi ilaçları kullanımında 110 milyon kutuluk artış görüldü. 2013’te 280.6 milyon kutu sinir sistemi ve metabolizma ilacı satılırken, bu rakam 2016’da 346 milyon kutuya, 2017’de da 374 milyon kutuya ulaştı. 2018’de en çok satılan ikinci grup ilaçlar ise solunum sistemine ilişkin olanlar oldu.

    Yıl boyunca toplam 329.8 milyon kutu solunum sistemi ilacı satılırken, bu rakam 2017’de 317.2 milyon kutu olmuştu. Solunum sistemi ilaçlarında 2013 yılı tüketimi ise 263.8 milyon kutu düzeyindeydi.

    Açıklanan son rakamlarla, 2018 yılında Türkiye’deki toplam ilaç satışı 2 milyar 351 milyon 200 bin kutuya çıktı. Bu da 2018 nüfusunun 82 milyon olduğu dikkate alınırsa, kişi başına 28.6 kutu ilaç düştüğünü gösteriyor. 2017’de ise kişi başına ilaç tüketimi 28 kutu olmuştu.

  • Sağlık Bakanı Koca’dan Corona Virüsü Açıklaması

    Koronovirüse karşı Türkiye de alarmda. Havalimanlarında önlemler alındı. Ölümcül virüsün ortaya çıktığı Çin’den gelen tüm yolcular kontrol ediliyor. İstanbul Havalimanı da önlemlerin alındığı kritik noktalardan biri. Çin’den gelen yolcular için kabul noktası oluşturuldu. Yolcular tek tek termal kamera ile kontrol edildikten sonra geçişlerine izin veriliyor.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüse karşı alınan tedbirlerle ilgili açıklaması şöyle;

    “Havalimanlarında tüm önlemleri aldık”

    Tüm dünyanın gündeminde Çin’den yayılan bir virüsün sebep olduğu bir hastalık tablosu var. Daha önce insanlarda görülmemiş alt tip bir virüs. Havalimanları başta olmak üzere tüm hazırlıklarımızı bu süreçte tamamladık.

    Hastalıkla ilgili gelişmeleri ve yayılımını uluslararası kuruluşlarla iş birliği içerisinde yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede tanı, önlem, olası vakada uygulanacak prosedürler, korunma ve kontrol önlemleri ile ilgili bir rehber hazırlayarak bugün yayımladık.

    “Şu ana kadar şüpheli bir vakaya rastlamadık”

    Çarşamba gecesinden itibaren Çin’den gelen uçuşlarla ülkemize gelen yolcuların termal kameralarla taramasına başladık. Şu ana kadar şüpheli bir vakaya rastlamadık.

    Büyükçekmece’de hastaneye başvuran bir kişi Vuhan’dan geldiği öğrenilince diğer hastalardan izole edildi. Bununla alakalı birli kirliliği oluştu. Hastanın genel durumu iyi olmakla birlikte seyahat öyküsü nedeniyle biz bunu şüpheli vaka olarak kabul ettik. Gözlem altına alındı. Hastanın Çin’den birlikte seyahat ettiği diğer yolcuların hiç birinde herhangi bir bulguya belirtiye rastlanmadı.

    Neticesi kesinleşmemekle beraber şüpheli vaka olarak değerlendirdiğimiz hastayı, talebi üzerine bu sabah Çin’e gönderdik.

    Şüpheli vaka her ne kadar ülkesine dönmüş olsada bu kişinin korunmasız yakın temasta olduğu kişileri taramadan geçiriyoruz. Halkımızı korumak adına her ihtimale karşı gerekli tüm tedbirleri alıyoruz.

    Vatandaşlarımızın paniğe kapılmasını gerektiren bir durum yok.

    Salgın nedeniyle bugüne kadar 26 kişi hayatını kaybetti

    Ulusal Sağlık Komisyonu’nun açıklamasına göre, Tibet Özerk Bölgesi ve Çinghay eyaleti dışında ülkedeki bütün, özerk bölge, özel idari bölge ve eyalete yayılan koronavirüsten (2019-nCoV) etkilenenlerin sayısı, 177’sinin durumu ağır olmak üzere 853’e yükseldi. Salgın nedeniyle bugüne kadar 26 kişi hayatını kaybetti.

  • Su Orucu (Water Fasting) Sağlığı Tehdit Ediyor

    Belirli bir süre yemek yemeden sudan başka içecek içmeden sadece su tüketerek tutulan bir oruç türü olarak bilinen ‘su orucu’ son zamanlarda popüler diyetlerin başında geliyor. Kısa sürede fazla kilo kaybı yaşamak isteyen kişilerin sıklıkla başvurduğu yöntemlerden biri olan bu diyetin sağlıklı sonuçlar sağlamayacağını ifade eden Memorial Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Nihan Yakut, önemli uyarılarda bulundu.

    KALICI VE SAĞLIKLI SONUÇ ELDE EDİLEMEZ”

    Bu diyetin moda haline geldiğini ancak hekimler tarafından önerilemeyeceğini belirten Uzman Diyetisyen Nihan Yakut, “24 ila 72 saat veya bir haftalık uygulama söz konusu. Ancak bir hafta uzun bir süre. Mutlaka uzman gözetimi olması gerekiyor. Ancak her halükarda bu diyetin doğru olduğunu söyleyemem. Sadece su tüketimi var ve kişi herhangi gıda tüketmiyor. Sadece su tüketerek ve herhangi bir gıda olmadan kalıcı ve sağlıklı bir sonuç elde edilemez. Kısa dönemde hızlı ama sağlıksız bir sonuç almaya yarar” dedi.

    BİRÇOK HASTALIĞA DAVETİYE ÇIKARTIYOR

    Bu tür bir diyetin başta hipoglisemi olmak üzere pek çok rahatsızlığa davetiye çıkaracağını anlatan Uzman Diyetisyen Yakut, “Beraberinde baş ağrısı, mide bulantısı, bilişsel işlevde bozukluklar gibi bir kısa süre içerisinde görülebilecek yan etkilere neden olur. Diyabetik hastalığı olanlar en başta risk grubundadır. Aslında herkes bu tarz bir diyette riski altındadır. Çünkü tamamen sağlıksız bir uygulama diyebiliriz. Buna benzeyen ve moda olan sadece sonuç almaya yarayan ama sonucu ne şekilde alınacağını çok öngörmeyen diyetlerin uygulanmasını doğru bulmuyorum ve kesinlikle de onaylamıyorum” değerlendirmesinde bulundu.

    Türkiye’de diyete başlamak için nisan ve mayıs aylarının beklendiğini ancak bunun yanlış olduğunu belirten Nihan Yakut, bu aylarda diyete başlanmasını tavsiye ederek önerilerini şöyle sıraladı:

    “Kısa zamanda hızlı kilo kaybı sağlamaya çalışıyoruz. Önerim kişilerin erken sürede, yani şimdiden diyete başlamaları ve diyeti kısa süreli ve geçici bir şey olarak görmekten ziyade onlara yazdığımız diyet listelerini hayatlarına entegre etmeleri. Yani diyeti bir yaşam tarzı haline getirerek başarı elde edilebilir ve bu başarı sürdürülebilir bir başarı olabilir. Kış aylarında yaptığımız en büyük hata suyu az tüketmek. Daha az su içmek ve onun yerine fazla sıcak içecek tercih etmek metabolizmanın yavaşlamasına sebep olabiliyor. Öncelikle su tüketimi kış aylarında da çok önemli. Daha az hareket ettiğimiz için yemek yapmaya üşenerek hazır gıda tüketimini bu dönemde daha da artırıyoruz. Bunlar yapılmamalı ve evde normal yemeğinizi yapmalısınız. Burada önemli olan porsiyon kontrolü. Porsiyon kontrolüne dikkat etmelisiniz. Kış aylarında hastalıklardan korumak için meyve ve sebze tüketimine önem verilmeli. Ancak meyve sebzelerin tüketiminin miktarı diğer aylarda olduğu gibi sınırlı ve dengeli olmalı. Kışın hasta olmamak için kiloyla meyve yememelisiniz. Diyetin uygulanması, bunun gerçekten yaşam tarzı haline gelmesi, gelemediği takdirde mutlaka profesyonel destek alınması önemli. Tamamen kişiye özel bir diyet planıyla beraber yol almak o kişiye çok daha başarı getirir.”

    “AKŞAM 8’DEN SONRA YEMEYİN”

    Akşam yemek yemenin yanlış olduğu tartışmalarına da dikkat çeken Yakut, “İstirahata çekildiğiniz, hareketinizin, temponuzun azaldığı, fiziksel aktivitenin olmadığı andan itibaren gıda tüketimini azaltmalısınız. Akşam 20.00, maksimum 20.30 sonrasında gıda tüketimi mümkün olduğu kadar bitirilmelidir. Kış aylarında yeterince kalın giyinerek akşam yürüyüşleri yapılabilir. Çünkü oksijenli ortamda yapılan spor veya egzersiz çok daha sağlıklı olacaktır” uyarısında bulundu.

  • Bursalılar Uyuz Salgınına Dikkat! “Bulaşıcı Bir Cilt Hastalığı”

    Uyuz hastalığı, Sarcoptes Scabiei adı verilen bir tür mikroskobik eklem bacaklı canlı nedeniyle ortaya çıkan parazitik bir hastalıktır.

    Uyuz hakkında açıklamalarda bulunan Özel Esentepe Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Adnan Öbek, uyuz böceklerinin tünel benzeri oluşumlar açarak deri altına yerleştiğini ve buralarda yumurtlayarak hızla çoğaldığını söyledi. Öbek, bu durumun ciltte yoğun bir kaşıntıya neden olduğunu ifade ederek, “Bu kaşıntı geceleri artar ve tedavi edilmediğinde döküntü ile cilt yaralarına zemin hazırlar. Kaşıntı hissi genital bölgede, koltuk altlarında, bacak arkalarında ve dirsek içlerinde daha çok hissedilir. Bu durumda, kişinin bağışıklık sisteminin zayıf olması hastalığın ilerlemesine neden olur” dedi.

    Deride yaralanma oluşabilir

    Kaşıntılar sürdükçe kaşınan bölgelerin tahriş olabileceğini ifade eden Öbek, buna bağlı olarak deride enfeksiyon belirtilerinin ve yaraların da oluşabileceğini kaydetti. Öbek, toplu taşıma, alışveriş merkezleri gibi kalabalık alanlarda uyuz hastalığının çok kolay yayılabildiğini dile getirerek, “Uyuz hastalığı son dönemde yaygın bir şekilde görülüyor. Ortak kıyafet, havlu veya yatak kullanımı, uzun süreli fiziksel temas ve cinsel ilişki uyuz bulaşma riskini artırır. Bu konuda dikkat edilmesi gerekiyor. Eğer parmak aralarında, bilekte, dirsekte, göbek çevresinde ve koltuk altında özellikle gece meydana gelen yoğun bir kaşıntı varsa vakit kaybetmeden doktora danışılması lazım” diye konuştu.

    Tedavisi mümkün

    Uyuz tedavisinin mümkün olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Adnan Öbek, bulaşıcı bir hastalık olduğu için erken teşhis ve tedavinin önem taşıdığına dikkat çekti. Öbek, tedavide genellikle losyon ve kremlerin kullanıldığını belirterek, “Bazı vakalarda yüzeysel bir tedavi yeterli gelmeyebilir. Bu tip durumlarda oral alınan ilaçlar ve hastalığı hafifletmek için ek ilaçlar verilir. Uyuz hastalığından korunmanın en kolay yolu uyuz olan kişiyle cilt temasından kaçınmaktır. Uyuz olan kişinin havluları, nevresimleri ve giysileri en az 60 derece suyla yıkanmalı ve ütülenmelidir. Ayrıca uyuz olan kişinin ailesi de doktora başvurup sağlık kontrolünden geçmelidir” diye konuştu.

  • Corona Virüsü Belirtilerini Ne Zaman Gösterir?

    İlk kez 31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinden zatürre olguları ile Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilen ve 7 Ocak’ta yeni bir Corona Virüs olduğu saptanan 2019-nCoV nedeniyle yaşamını kaybedenlerin sayısı artıyor. Deve, keçi, kedi ve yarasalardan insanlara geçen Corona virüslerin daha önce SARS ve MERS’te olduğu gibi nadiren insanları hasta ettiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Wuhan’da ortaya çıkan 2019-n-Cov’un deniz ürünleri pazarı ve canlı hayvan pazarında yer alan hayvanlardan insanlara bulaştığı düşünülüyor. Ancak vakaların bir kısmının hayvan teması olmaması insandan insana da geçtiğini doğruluyor” dedi.

    Belirtiler 2 ila 14 günde kendini gösteriyor

    Dünya Sağlık Örgütü’nün henüz seyahat kısıtlaması önermediğini ancak ülkelerin önlemler konusunda hazırlıklı olmalarını önerdiğini hatırlatan Doç. Dr. Hakko, “Virüs ateş, öksürük ve solunum sıkıntılarına neden oluyor. Virüsle karşılaştıktan sonra genellikle 2 gün içinde belirtiler ortaya çıkıyor ancak bu süre 14 güne kadar uzayabiliyor” diye konuştu.

    Et ve yumurtayı iyi pişirmek önlemler arasında yer alıyor

    Virüsün özel bir tedavisi veya aşısı olmadığını ihtiyaç halinde destek tedavisi yapıldığını belirten Doç. Dr. Elif Hakko, “Enfeksiyondan korunmak için tüm diğer bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi sık el yıkanması, öksürürken, hapşırırken ağzın ve burnun kapatılması, hastayken evde kalınması, dışarı çıkılmaması önemli. Ayrıca et ve yumurtanın iyi pişirilmesi önlemler arasında yer alıyor” dedi.

  • Aşı Karşıtlığı Nedeniyle 2 Bin 666 Kişi Kızamığa Yakalandı

    Son yıllarda aşı karşıtlarının sayısı dünyada ve Türkiye’de artıyor. Türkiye’de 2013 yılında 980 olan aşı reddi, 2017’de 23 bine kadar çıktı. Aşısızlığın artması nedeniyle 2019 yılında 2 bin 666 kişi kızamığa yakalandı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bu sayı 2016’da 9, 2017’de 69, 2018’de ise 716’ydı.

    ‘AŞI, BİREY İÇİN DEĞİL, TOPLUM İÇİN YAPILIYOR’

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Songül Yalçın, aşılamanın belli hastalıkları kontrol altına almak için tıp tarihindeki en iyi silah olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yalçın, “Aşılar sayesinde çiçek hastalığı artık tamamen yok oldu. Çocuk felcinde ise tip 2 ve 3 yok olurken, yalnızca tip 1 ile mücadele ediliyor. Ancak aileler, ‘Artık nasıl olsa gözükmüyor’ diyerek aşı yaptırmaktan kaçınıyor. Aşı birey için değil, toplum için yapılıyor. Aşı olmadıkları için hasta olan çocuklar, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilere hastalıklarını bulaştırıyor” diye konuştu.

    ‘HASTALIKLARI VE ÖLÜMLERİ ARTIRACAK, ŞU AN KIZAMIK SALGINI VAR’

    Aşı karşıtlığının sansasyonel haberlerle artırıldığını söyleyen Prof. Dr. Yalçın, “Şu an eksik aşı nedeniyle kızamık salgını var. Çocuklarda kızamık tedavi edilse dahi 5-10 yıl sonra beyinde kalıcı hasara yol açabiliyor. Karaciğer kanserinin en büyük sebebi olan Hepatit B’nin, aşıyla önüne geçilmeye çalışılıyor. Bitkisel ürünler ile hiçbir hastalığı önleyemezsiniz. Son 4-5 yılda ülkemizde ve dünyada aşılanmayan çocuk sayısında artış var. Önemli olan aşılama yapılmayan kişilerin sayısı değil. Ancak bu kişiler nedeniyle toplumda hastalıklar ve ölümler artacaktır. Aşı karşıtlığını popüler hale getirenler, kendi çocuklarına aşı yaptırıyor. Aşılamanın azalması kimlere yarıyor bunu görebiliyoruz” diye konuştu.

    ‘AŞI KARŞITLARININ SAYISI ARTIYOR’

    Kişilerin kişisel çıkarları nedeniyle aşı karşıtlığı yaptığını söyleyen İstanbul Aile Hekimleri Derneği (İSTAHED) Aşı Çalışma Grubu Genel Sekreteri Dr. Hamza Özdemir ise, “Aşı karşıtlarının sayısı artmaya devam ediyor. Son zamanlarda aşı ile ilgili bir kitap daha çıktı. Bu konularda ortaya çıkan kişiler kesinlikle aşı konusunda uzman değil. Anne ve babalar çocukları sağlıklıyken aşı yaptırmaktan imtina etse de, hastalandığında her şeyi yapmaya hazır hale geliyorlar” dedi.

    ‘2019 YILINDA 2 BİN 666 KIZAMIK’

    Aşısızlık oranının toplumda yüzde 5’i geçmesi halinde salgının artacağını belirten Dr. Özdemir, “Türkiye’de aşı karşıtlığı nedeniyle 2019 yılında kızamık salgını sayısı 2 bin 666’ya ulaştı. Bu hastalık nedeniyle ölümler binde 1 oranındadır, şu ana kadar bir ölüm olmaması sevindirici. Kızamık geçiren çocukların 10-15 yıl içerisinde geri dönüşü olmayan, beyinde kalıcı hasara veya ölüme neden olan SSPE hastalığına yakalanma ihtimali bulunuyor. Şu an birkaç ülkede kızamık nedeniyle ölümler var. Ölümlerin başlamasıyla devletler bu konuyla ilgili önlemler alıyor. Elimizde imkan varken çocuklarınızı ölüme terk etmeyin” uyarısında bulundu.

  • Corona Virüsü Nedir? Tedavisi Mümkün Mü?

    Corona virüsleri, hayvanlar arasında yaygın olan bir grup virüstür. Nadiren bazı durumlarda, bilim insanları corona virüslerinin “zoonotik” olduğunu belirtiyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merekezi’ne göre; “zoonotik” ifadesi, virüslerin hayvandan insana geçebileceği anlamına geliyor.


    CORONA VİRÜSÜ BELİRTİLERİ?

    Corona virüsü semptomları şöyle: Burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, muhtemelen baş ağrısı, kesin olmamakla birlikte birkaç gün sürebilecek ateş. Bağışıklık sistemi zayıf olanlar, yaşlılar ve çok gençler için virüsün zatürre ve bronşit gibi ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açma ihtimali bulunuyor.

    MERS ve Sars gibi ölümcül olabilen ve insana geçen bazı corona virüsleri olduğu biliniyor.

    CORONA VİRÜSÜ NASIL YAYILIYOR?

    Corona virüsleri insanların hayvanlara temasıyla yayılabiliyor. Virüsün insandan insana geçmesi ise bir kişinin virüsle enfekte olmuş bir kişinin salgısıyla temasıyla gerçekleşiyor.

    CORONA VİRÜSÜ TEDAVİSİ

    Corona virüslerinin spesifik bir tedavisi bulunmuyor. Çoğu zaman semptomlar kendi kendine geçiyor. Hekimler, ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar yazarak semptomatik (belirtilerin giderilmesine yönelik) tedavi uyguluyor.

    Doktorlar, oda nemlendirici ve sıcak duşun boğaz ağrısına ve öksürüğe iyi geleceğini söylüyor. Hastalanan insanların bol sıvı tüketmesi, mümkün olduğunca dinlenmesi ve uyuması gerekiyor.