Kategori: Sağlık

  • “Gök gürültüsü duyarsanız sudan çıkın”

    “Gök gürültüsü duyarsanız sudan çıkın”

    Su güvenliği için özellikle çocukların eğitiminin olması gerektiğini vurgulayarak sözlerine başlayan Demir, ebeveynlerin mutlaka çocuklarına yüzmeyi öğretmeleri tavsiyesinde bulunarak yapılması gerekenleri şöyle sıraladı;

    Çocuklarınıza yüzmeyi öğretin
    Yüzme eğlencelidir ama daha da önemlisi hayat kurtarıcı bir beceridir. Çocukların rahatça yüzebilmeleri veya en azından suda yürüyebilmeleri çok önemlidir. Ancak küçük çocuklar sudayken onları denetlemek her zaman önemlidir. Yüzebilseler bile tek başlarına güvende olduklarını varsaymayın.

    Mayo alırken bu renkleri tercih edin
    En az bir yetişkinin gözleri suda olmalıdır. Bir telefon görüşmesi yapmanız veya tuvalete gitmeniz gerekiyorsa, yüzücülerden sorumlu başka bir yetişkini görevlendirin veya siz tekrar dikkatinizi verene kadar çocuğun dışarı çıkıp suya erişimi olmayan güvenli bir yerde kalmasını sağlayın. Özellikle havuzda periyodik olarak dolaşın, böylece görüşünüzü değiştirebilirsiniz, çünkü su ışığı kırar ve havuz köşelerini ve kenarlarını görmenizi engelleyebilir. Ayrıca mayo alışverişi yaparken çocuğunuzun suda fark edilmesini kolaylaştırmak için neon turuncu, yeşil ve kırmızı gibi parlak renkleri tercih edin.

    Açık su risklerini bilin
    Açık suda akıntı tehlikeli olabilir. Ne zaman bir seçenek varsa, cankurtaran görev başında olan bir plaj seçin. Çocuğunuzu cankurtaransız bir plaja getirirseniz, acil bir durumda yardımcı olması için yanınızda ikinci bir yetişkin bulundurun. Plajdaki renkli bayraklara dikkat edin ve renklerin ifade ettiği tehlike seviyelerini öğrenin. Sarı: Orta şiddette akıntılarla orta tehlike. Kırmızı: Zorlu şartlar nedeniyle yüksek tehlike. İki Kırmızı Bayrak: Su halka kapalı. Mor: Tehlikeli deniz yaşamı mevcut.

    Mola verin
    Çocuklar saatlerce havuzda ya da denizde kalmamalı. İyi bir kural, küçük çocuklar için suda 30 dakikadan fazla olmamak ve daha büyük çocuklar için yaklaşık bir saattir, böylece dinlenebilirler, biraz gölge alabilirler ve elektrolitli biraz su içebilirler. Bazen çocuklar, özellikle de küçük olanlar, çok fazla havuz suyu yutarlar ve bu da sağlık açısından risk oluşturabilir. Havuz suyu tuz, potasyum ve kalsiyum gibi elektrolitler içermediğinden, sıcak yaz günlerinde havuzda saatlerce vakit geçiren çocukların elektrolit seviyeleri anormal olabilir.

    Havuz kanalizasyonlarına dikkat edin
    Havuz drenajı doğru şekilde takılmazsa, emme gücü o kadar güçlü olabilir ki, bir çocuğu dipte tutabilir. Çocukların saçları veya takıları da sıkışabilir, bu nedenle yüzmeden önce saçlarını arkadan bağlamak ve takılarını çıkarmak en iyisidir.

    Gök gürültüsü duyarsanız sudan çıkın
    Açık görünebilir ancak ilk gök gürültüsü sesini şimşek takip edecektir. Su elektriği iletir, bu nedenle yıldırımın suya çarpma ihtimali karadan daha fazladır. Fırtına varsa içeriye girin ve fırtına geçtikten en az yarım saat sonrasına kadar yüzmeye ara verin.

    Boğulma kazalarını önlemede eğitimin önemini tekrarlayan Demir, “Ebeveynin veya bakıcının temel yaşam desteğinin nasıl uygulanacağını bilmesi hayati önem taşımaktadır. Ebeveynler asla çocuklarını denetimsiz olarak herhangi bir suyun yakınında bırakmamalıdır. Çocuklara sudayken daima can yeleği giymeleri söylenmelidir. Çoğu durumda hayatta kalanlarda nörolojik sekel kalır. Bu nedenle erken müdahale ve oksijenlenme hayati önem taşır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • “Bilmediğiniz kaynaklardan su içmeyin”

    “Bilmediğiniz kaynaklardan su içmeyin”

    Yaz aylarının gelmesiyle vatandaşların evden çıktığını ve dışarıda daha çok vakit geçirdiğini dile getiren Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ufuk Ertural, bu dönemde su ve yemek gibi ihtiyaçlarını dışardan karşılayan vatandaşlara uyarılarda bulundu. Lokanta ayırt etmeden, hijyenik olmayan yerlerden tüketim yapılmaması gerektiğini söyleyen Dr. Ufuk Ertural, “Yaz aylarının gelmesiyle beraber tabiri caiz ise herkes kendini dışarılara attı. Dışarıda yemek yiyoruz, dışarıda geziyoruz, dışarıda oturuyoruz bazen de dışarıda uyumaya başladık. Malum tüketimimizde ister keyfi olsun, isterse de yemek gibi zaruri ihtiyaçlarımız olsun sürekli dışardan temin ediyoruz. Fakat yaz aylarında bunların dikkatsiz olarak yapılmasından dolayı birçok enfeksiyona zemin hazırlanıyor. Suları bilmediğimiz kaynaklardan veya güvenilir olmayan yerlerden tüketmemiz, yemekleri de canımızın çektiği herhangi bir yerden değil de daha güvenilir ve temiz yerlerden, kapalı yerlerden tüketmemiz gerekiyor. Yaz aylarıyla beraber sıcaklıklar, mikropların, bakterilerin çoğalması için çok iyi bir zemin hazırlıyor. Bununla beraber hijyene dikkat edilmediği zaman bir olan mikroplar bine, yüz bine çıkıyor ve ciddi hastalığa neden olabiliyor. Bunun için güvenilir kaynaklardan, güvenilir yerlerden ve daha sağlıklı besinler tüketmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

    “Kaynağı belli olmayan suları tüketmeyin”

    Yaz mevsiminin gelmesiyle bağ, bahçe ve köylerine giden vatandaşlara da tavsiyelerde bulunan Ertural, kaynağı bilinmeyen kuyu ve kaynak sularının tüketilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Yazla birlikte daha serin yerlerde konaklama ihtiyacı duyduğumuz için şehir merkezlerindeki konaklamamızı daha çok köy, bağ, bahçe veya tarla gibi yerlere kaydırdık. Buralarda da birçok su kaynaklarının nereden geldiği belli olmuyor. Çoğu yerin kanalizasyon ya da su şebekesi yok. Herhangi bir yerden kaynak suyu ve kuyu suyu tüketiyoruz. Fakat buralar çoğu zaman maalesef mikrop yuvası olabiliyor. Hijyeni olmuyor ve daha çok bağışıklığı düşük, hassas kişilerde ciddi sonuçlara neden olabiliyor. Bunun için suları güvenilir yerlerden ve bildiğimiz, güvendiğimiz kaynaklardan temin edilmesini öneriyoruz. Mümkünse kuyu sularının kaynaklarının tahlillerinin, gerekli incelemelerinin yapılıp, tüketilmesini öneriyoruz. İçerisinde herhangi bir zehirli maddenin veya kimyasal maddenin karışıp, karışmadığını bilemeyiz” ifadelerini kullandı.

  • Yaz mevsiminde ishalden korunmak için öneriler

    Yaz mevsiminde ishalden korunmak için öneriler

    Yaz mevsimindeki sıcak hava ve artan nem, ishal gibi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Yaz mevsiminde ishalden korunmak için uyarılarda bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, sıcak hava sebebiyle besinlerin hızlı bozulabildiğine dikkat çekerek, yemeklerin günlük olarak pişirilmesi gerektiğini söyledi. İshalden korunmak için temiz su tüketilmesi ve hijyene dikkat edilmesi gerektiğini belirten Sarıkaya, suyu temiz olmayan deniz ve havuzlarda yüzülmemesi gerektiğini kaydetti.

    “Yemekler günlük olarak yapılmalı ve soğumadan tüketilmelidir, tekrar ısıtılmamalıdır”
    Açıkta bekletilen yemeklerin ishale sebep olabildiğini kaydeden Dr. Sarıkaya, “Sıcak havalarda besinlerin daha hızlı bozulması ve bakteri üremesinin daha kolay olması ishal ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Bunun yanında yazın toplu ortamlarda veya dışarıda yemek yeme alışkanlığının artması, deniz, havuz, kaplıca kullanımı veya seyahat sırasındaki etkenler, ishal vakalarının artış sebepleri arasında gösterilebilir. Ayrıca temiz olmayan suların içilmesi ve bu sularla yıkanan yiyeceklerin tüketilmesi de ishal oluşumunun önemli nedenleri arasındadır. Yaz aylarında eller gün içerisinde sık sık bol su ve sabunla, en az 20 saniye süreyle iyice yıkanmalıdır. Kullanılacak suyun temiz kaynaktan temin edildiğine emin olmak gereklidir. Gıdalar kapalı ortamda muhafaza edilmeli, hayvanların temas ettiği besinler tüketilmemelidir. İshali olan kişilerin kullandığı ya da ortak kullanılan lavabolar temizlenerek dezenfekte edildikten sonra kullanılmalıdır. Deniz ve havuz suyunun temizliğinden emin olunmalı ve yutmamaya özen gösterilmelidir, yemekler günlük olarak yapılmalı ve soğumadan tüketilmelidir, tekrar ısıtılmamalıdır. Pişirilen yemekler açıkta uzun süre bekletilmemeli, hemen tüketilmeyecek buzdolabına kaldırılmalıdır, temiz su kaynakları ile sebze ve meyveler iyice yıkanarak tüketilmelidir ve besinler buzdolaplarında 4 dereceden düşük sıcaklıkta saklanmalıdır” dedi.

    “Kuruyemiş, çikolata ve kızartma gibi gıdalardan uzak durulmalıdır”
    İshale sebep olan yiyeceklerden uzak durulması gerektiğini kaydeden Dr. Sarıkaya, “Posasız ve yağsız gıdalar tüketmeye ve bol sıvı alımına dikkat edilmelidir. Yağsız makarna, pirinç pilavı, haşlanmış patates ya da patates püresi, haşlanmış yağsız et tüketilmelidir. Kuruyemiş, çikolata ve kızartma gibi gıdalardan uzak durulmalıdır” diye konuştu.

    Sağlık kuruluşuna başvurulmalı
    Yaz ishalinin büyük sağlık problemlerinin habercisi olabileceğini kaydeden Dr. Sarıkaya, “Özellikle risk grubundaki, bağışıklık sistemi düşük hastalarda, iki yaşından küçük çocuklarda ve 65 yaş üstü vatandaşlarda, ishal ve kusma sonucunda kaybedilen sıvının, su ve gıdalarla yerine konulamadığı durumlarda, kanlı ishale dönüşebilir. 24 saatten sonra şikayetler de gerileme olmaması veya artması, hızlı kilo kaybı ya da idrar miktarında azalma durumlarında da sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmektedir” şeklinde konuştu.

  • Yaz gebelerine sağlık önerileri

    Yaz gebelerine sağlık önerileri

    Gebeliğin her dönemi, özel bir dikkat gerektiriyor ama yaz gebeleri için durum daha da hassas olduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Fatma Sezgin, “Yaz mevsiminde sıcaklık artışı ile birlikte gebeliğe bağlı bazı sorunlar da artabiliyor. Sıcaklık artışıyla birlikte gebelerde sıcak basmaları, tansiyon düşüklüğü, bulantı ve kusmalardaki artış, halsizlik, uykusuzluk ve nefes darlığı gibi birtakım şikâyetler artar. Yükselen sıcaklıkların sizi keyfinizi bozmasına izin vermeyin”dedi.

    Gebelikte hafif nefes darlığı, yorgunluk, şiddetli olmayan ödem, kalp çarpıntısı, göz kararması, tansiyon düşüklüğü gibi sıkıntılar olabileceğini belirten Op. Dr. Fatma Sezgin, “Yaz aylarında bu gibi şikayetler biraz daha yoğun yaşanabilir. Bebeğin ve annenin susuz kalmaması gerekir. Bu durumda baş etmenin yolu güneş ışınlarınınım dik geldiği saatlerde uzun süre güneşte kalmamak ve yeterince su içmek gereklidir. Bol sıvı tüketmek, günde ortalama 3 litre su içmek, idrar yolu enfeksiyonları, kabızlık, karın ağrıları, bebeğin suyunun azalması gibi durumları engeller. Gıdalar açısından yaz aylarında yağlı baharatlar tuzlu gıdalardan kaçınılmalıdır” diye konuştu.

  • Hemşirelik mesleğinin köklerini tanıtan tarihi koleksiyon

    Hemşirelik mesleğinin köklerini tanıtan tarihi koleksiyon

    Koleksiyon ile ilgili bilgi veren EÜ Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, “Ülkemizde ilk defa hemşirelik tarihi koleksiyonu ‘Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Hemşirelik Tarihi Koleksiyonu’ adı ile Ege Üniversitesi Senatosu onaylı ile fakültemizde açılmıştır. Hemşirelik Tarihi Koleksiyonunda, ‘Ders Araç-Gereçleri, 1955-2000’li Yıllar’, ‘Bakım Araç- Gereçleri, 1955-2000’li Yıllar’ , ‘Hemşire Üniformaları,1854-2000’li Yıllar’ olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Fakülte olarak Prof. Dr. İsmet Eşer başkanlığında hemşirelik tarihi çalışma grubuyla beraber 1955 yılından günümüze; kullandığımız ders araç gereçlerini, tıbbı malzemelerimizi ve dünyada kullanılan bazı hemşirelik üniformalarını içeren ‘Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Tarihi’ koleksiyonunu oluşturduk. Koleksiyonumuzda 21 hemşire üniforması, 24 adet ders araç-gereci,72 adet tedavi ve bakım araç-gereci sergilenmektedir. Ayrıca Üniversitemizin ilk mezunu Hemşirelik Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. İnci Erefe tarafından yapılmış olan ‘Florence Nightingale Büstü’ de koleksiyon alanında yer bulmuştur” dedi.

    Modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale’den sonra Avrupa’da ilk lisans eğitiminin Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesinde verildiğini ve bu nedenle Avrupalı hemşirelerin de koleksiyonlarını ziyaret ettiğini dile getiren Dekan Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, sağlık turizmi kapsamında uluslararası meslektaşlarının da fakülteyle iletişime geçtiğini ifade etti.

  • Kars VHO’dan sokak hayvanları için kısırlaştırma çağrısı

    Kars VHO’dan sokak hayvanları için kısırlaştırma çağrısı

    Başkan Ercan Ödül, kısırlaştırma seferberliği konusunda Türk Veteriner Hekimler Birliğine bağlı 40 bin veteriner hekimin üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyledi.
    VHO Başkanı Ercan Ödül, “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunda değişiklik yapılmasına dair tasarının görüşüldüğü Meclis Komisyonu çalışmalarına devam etmektedir. Söz konusu kanunda yapılması planlanan değişikliklerle ötanazi ifadesi kanun taslağında tanımlanmakta ve popülasyonun kontrolü için yeni bir yöntem olarak sunulmaktadır” dedi.

    Ödül, “Bilimsel araştırmalar sahipsiz hayvan popülasyonlarında itlaf yöntemi ile yapılacak olan uygulamalarla 20 yıl içinde ancak yüzde 13 oranında popülasyon azalmasına neden olabileceğini belirtmektedir. Doğurganlık kontrolü yani kısırlaştırma ile 20 yılda popülasyon büyüklüğü yüzde 78 oranında azalacağı da raporlanmıştır. Sadece barındırmanın popülasyon büyüklüğü üzerine hiç etkisinin olmadığı bildirilmiştir. Bu veriler ışığında söz konusu kanunda yapılacak değişikliklerle itlaf ya da ötanazi her ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın sahipsiz hayvanlar sorunun çözüme kavuşturamayacağı bilimsel olarak kanıtlanmıştır” diye konuştu.

    Başkan Ödül, “İhtiyacımız olan tek şey mevcut kanunda ye ralan tüm sorumluların görevlerini yerine getirmesi ve ülke genelinde ‘Kısırlaştırma Seferberliği’nin ilan edilmesidir. Bu kısırlaştırma seferberliği konusunda Türk Veteriner Hekimler Birliğine bağlı 40 bin veteriner hekim üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Yerel yönetimlerin 2023 yılında toplamda 338 bin 363 kısırlaştırma yaptığı bildirilmiştir. Ülkemizde 4 milyon sahipsiz köpeğin var olduğu kabul edilmektedir. Bilimsel veriler ışığında kısırlaştırma artı barındırma artı aşılama yöntemi ile bu sayının en az yüzde 70’nin kısırlaştırılması gerekmektedir. 2.8 milyon köpeğin kısırlaştırılması için uygun koşullar sağlandığı takdirde Türk Veteriner Hekimler Birliğine bağlı 40 bin veteriner hekim göreve hazırdır. Sahipli kedi ve köpeklerin tamamının çiplenerek kayıt altına alınması, sahipli bu hayvanları sokağa bırakan sahiplerine ciddi para cezalarının uygulanması ve sahipsiz hayvanların kırsaldan kentlere doğru hareketlerinin engellenmesi sorunun çözümüne dair diğer önerilerimizdendir. Sadece yerel yönetimler ya da İl Hayvanları Koruma Kurullarının tek başlarına bu ciddi halk sağlığı sorununu çözmeye yeterli olamadıkları geçen yıllar sonrasında sahipsiz hayvanlar sorunun katlanarak büyümesi ile anlaşılmıştır. Bilimsel gerçekler ışığında biz Kars, Ardahan, Iğdır Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası olarak bölgemizde sahipsiz hayvanlar sorunu ile alakalı stratejiler ve projeler üreterek sadece bilimsel veriler ışığında veteriner hekimlerin çözebileceği bu çok ciddi halk sağlığı sorununun çözüm paydaşlarından olma yükümlülüğümüzü ve kararlılığımızı tekrar eder, yetkililere ve tüm kamuoyuna saygıyla arz ederiz” şeklinde konuştu.

  • İdil’de “şap” hastalığı nedeniyle her yer dezenfekte edildi

    İdil’de “şap” hastalığı nedeniyle her yer dezenfekte edildi

    İdil ilçesinde geçtiğimiz günlerde hayvanlarda şap hastalığı tespit edilmişti. Hastalığın tespit edilmesi üzerine Yüksekköy köyünde karantina uygulaması başlatılmıştı. Bu süreçte köyde bulunan her alan detaylı bir şekilde dezenfekte edildi. Ayrıca, köy sakinlerinin sağlığı için gerekli taramalar yapıldı ve sağlık durumları titizlikle takip edildi.
    Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri ise köy muhtarlarıyla bir araya gelerek şap hastalığı hakkında bilgilendirme toplantıları düzenledi. Bu toplantılarda hastalığın belirtileri, yayılma şekilleri ve alınması gereken önlemler detaylı bir şekilde aktaran yetkililer, köy muhtarlarından aldıkları bilgiler doğrultusunda köy halkını bilinçlendirmek ve gerekli önlemleri almaları konusunda teşvik edildi.

    Cizre ve İdil ilçelerinde de benzer şekilde İl Müdür Yardımcısı Erdoğan Yıldız’ın katılımıyla sağlık personeli, köy muhtarlarına yönelik Şap Hastalığı ile ilgili bilgilendirme toplantıları gerçekleştirdi.

  • “Sıcak çarpmaları bireyi komaya sokabilir”

    “Sıcak çarpmaları bireyi komaya sokabilir”

    Bu yaz yaşanan yüksek sıcaklık değerleri sebebiyle bir sağlık kuruluşuna başvuran sıcak çarpması vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Sıcak çarpmasını ise oluşturduğu sonuçlar nedeni ile hafife almamak gerekiyor.
    Sıcak çarpmasının genellikle bireyin yeterli sıvı alamamasından kaynaklı beyindeki kontrol merkezinin vücut ısısının yönetimini kaybetmesiyle ortaya çıktığını söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Aktaş, bu durumun başta yaşlı bireyler, kronik hastalığı olanlar ve çocuklar olmak üzere bütün yaş grubunu etkileyebileceğini söyleyerek uyarılarda bulundu.

    Bilinç kaybına yol açabilir

    Sıcak çarpmasının en önemli belirtilerinin huzursuzluk, bayılma hissi, halsizlik, yüksek ateş ve gözlerde kararma olduğunu anlatan Doç. Dr. Aktaş, güneş çarpmasının bireyi komaya (bilinç kaybı) sokabilecek kadar ciddi durumlara yol açabileceğini bu nedenle de hava sıcaklığı özellikle 40 santigrat dereceden fazla olan bölgelerde tedbirli olunması gerektiğini söyledi.

    Yüksek nem de etkili oluyor

    Yüksek sıcaklık değerlerinin yanı sıra artan nem oranlarının da hava aşırı sıcak olmasa bile sıcak çarpmasına yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Aktaş, “Örneğin; sıcaklığın 30 santigrat derecede olduğu bir yerde nem oranı yüzde 100 ise sıcak çarpması yaşanabilir. Ayrıca eğer çalışma ortamı aşırı sıcak ise yine sıcak çarpması gelişebilir. Fırınlar ve hamamlar buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi yerlerde çalışan bireylerin sık sık serin bir yere çıkarak hava almaları ve bol miktarda su tüketmeleri önemlidir” dedi.

    Tıbbi yardım gerekebilir

    Güneş çarpmasının dikkatli olunmaz ise herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu hattırlatan Doç. Dr. Aktaş, “Güneş çarpmasının fark edilmesi halinde vücut sıcaklığını dengelemek için birey hemen serin bir yere alınarak soğutma yapılması gerekir. Vücut sıcaklığı en hızlı şekilde düşürülmelidir. Aksi takdirde bu durum bireyde bilinç kaybına yol açabilir. Soğutma için; soğuk su, buz ve imkân var ise soğutucu battaniye kullanılmalıdır. 37,5 – 38 santigrat dereceler ilk adım için çok önemlidir. Ancak vücut ısısı daha da düşer ise bu sefer hastanın şok geçirme ihtimali ortaya çıkar. Bundan dolayı soğutma yapılırken zaman kaybetmeden mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir” diye konuştu.

    Basit önlemler ile korunmak mümkün

    Güneş çarpmasına karşı özellikle yüksek tansiyon, diyabet (şeker) vb. kronik hastalıkları olanların çok dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Aktaş, alınabilecek önmeleri ise söyle sıraladı:
    “Bol su ve sıvı tüketin. Su tüketmek için susamayı beklemeyin. Sıcak ve nemli havalarda özellikle de öğle saatlerinde dışarıda olmamaya çalışın. Dışarı çıkmanız gerekiyor ise saat 16’dan sonra çıkın. Dışarıdayken mutlaka şapka veya şemsiye kullanın. Açık renkli, pamuklu kıyafetler giyinin. Güneş koruyucu kremler kullanın.”

  • Sıcak hava kalbi vuruyor

    Sıcak hava kalbi vuruyor

    Prof. Dr. Deniz Gökalp, son zamanlarda mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklara maruz kalan diyabet ve hipertansiyon hastalarını uyardı. Bu rahatsızlıklara sahip vatandaşların, başta sıvı kaybı olmak üzere birçok konuda dikkatli olmalarını tavsiye eden Endokrinoloji Uzmanı Gökalp, bahse konu hastalığı taşıyanların güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde dışarda olmaması gerektiği konusunda tavsiyede bulundu. Prof. Dr. Deniz Gökalp, yaşa bağlı olarak, kalp krizlerine ve sıvı kaybına bağlı olarak böbrek yetersizliğine de neden olabileceği konuda konuştu.

    “Diyabet ve hipertansiyon hastalarında yaz aylarında ciddi problemler yaşamaktayız”

    Küresel ısınmayla bağlı olarak her yıl artan sıcaklıklara dikkat çeken Endokrinoloji Uzmanı Gökalp, “Küresel ısınmayla beraber her yıl yaz aylarında sıcaklık artışları oluyor. Artışlarla birlikte beklenmeyen birçok hastalıklar değişim göstermeye başladı. Bunların da tabii en önemlisi kronik hastalıklardan sık görülenleri. Biri diyabet, biri de hipertansiyon. Genelde diyabet, hipertansiyonla iç içe olan hastalıklar olduğu için hastalarda ciddi problemler yaşamaktayız. Bunun da nedeni aşırı sıcaklarla beraber sıvı kayıpları ve bu hasta gruplarının yaşlı ve orta yaş grubunda olması nedeniyle sessiz kalp hastalıkları dediğimiz kalp krizlerine neden oluyor. Sıvı kaybına bağlı olarak böbrek yetersizliği de bu hastalarda en önemli problemlerden. Onun için yaz aylarında daha da dikkat etmek gerekiyor” dedi.

    “En önemli problemlerinden biri de beslenme alışkanlıklarının bozulması”

    Kavurucu sıcaklarda beslenme alışkanlıkları hakkında da konuşan Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökalp, “Yaz döneminin en önemli problemlerinden biri de beslenme alışkanlıklarının bozulması. Günün içerisindeki saatlerin uzaması nedeniyle hastalar beslenme programlarını değiştirmek zorunda kalıyorlar. Şeker hastalığı için söylüyorum özellikle yaz meyvelerinden; incir, üzüm, şeftali, karpuz, kavun gibi glisemik indeksi yüksek yani şekerli gıdaların tüketimiyle beraber şekerlerinde daha ciddi yükselmeler meydana gelebiliyor. Terleme artışı ve sıcaklıklarla beraber yeterince sıvı almadıkları durumda bu sefer hem tansiyon dengesizlikleri hem de şekerlerde ani yükseklikler meydana gelebiliyor. Eğer ki beslenmelerin sağlıklı yapmazlarsa bu sefer de ani şeker düşüklüğü ve ani tansiyon düşüklüğü de gündeme gelebiliyor. Dolayısıyla yaz ayları ve sıvı kayıpları beraberinde hem ani şeker yüksekliği hem şeker düşüklüğü, hem ani tansiyon yüksekliği hem ani tansiyon düşüklüğüne neden olduğundan dolayı denge problemimiz meydana gelebiliyor” ifadelerini kullandı.

    “10.00 ile 16.00 arasındaki saatlerde hastaların serin bir yerlerde kalmaları gerekiyor”

    Dışarı çıkılacak zaman konusunda da konuşan Prof. Dr. Deniz Gökalp, özelikle güneş ışınlarının dik geldiği saatlere karşın diyabet ve hipertansiyon hastalarını uyarırken şöyle devam etti;
    “Tansiyon ilacını kullanan hastalarda yaz döneminde terleme artışı ve sıcaklıkla beraber ani tansiyon düşüklükleri de meydana gelebiliyor. Bu dönemde içilen sıvılardan özellikle hazır meyve suları, şekerli ve gazlı içecekler, çay ve kahve tüketimiyle beraber kan şekeri yüksekliği ve beraberinde idrara sık çıkmaya neden olur bu da ciddi sıvı kaybına yol açar. Dolayısıyla günlük 2-2 buçuk litrelik sıvı almazlarsa vücudun dengesi bozulur bununla beraber bayılmalar meydana gelir. Sıcak havalarda işte, toplu taşımada ya da güneşin altında çok fazla vakit geçirildiğinde diyabet hastaları ve hipertansiyon hastaları problem yaşayabilir. O yüzden de biz günün belirli saatlerinde bu tür hasta gruplarını dışarıda olmalarını istemiyoruz. Özellikle güneş ışınlarının dik olarak indiği, saat 10 ile 15.00 ya da 16.00 arasındaki saatlerde hastaların serin bir yerlerde kalmalarını, çok fiziksel aktivite göstermemelerini aşırı terlemeye neden olabilecek hareketlerden de uzak durmalarını istiyoruz. Kısaca diyabet hastalarının ve hipertansiyon hastalarının gün içerisinde dışarı çıkmalarını istemiyoruz. Dışarı çıkacak olurlarsa da yanlarında bir şapka ve su bulundurulmalarını kesinlikle öneriyoruz. Hastaların ilaçlarını düzenli kullanmaları gerektiğini belirtiyoruz. Özellikle diyabet hastaları eğer ki insülin kullanıyorlarsa yanlarında taşımamaları gerekiyor. İnsülin sıcakta bozulacağı için buzdolabında bulunan yumurta raflarında saklamaları daha iyi olacaktır. Tuz tüketimine yine dikkat etmelerini öneriyoruz. Bir diğer önemli nokta da duş alırken çok sıcak veya çok soğuk suyla duş almalarını istemiyoruz. Çünkü çok soğuk suyla duş almaları tansiyon yükselmesine, çok aşırı sıcak suyla da duş almaları ani tansiyon düşüklüğüne neden oluyor. Ilık bir suyla duş almaları bizim için daha önemli olacaktır.”

  • Göz hastalıklarına kapı aralıyor

    Göz hastalıklarına kapı aralıyor

    Güneş ışınlarının yoğun olduğu yaz aylarında gözlerin çeşitli risklerle karşı karşıya kalabileceğini ve güneş ışınlarına uzun süre maruziyet sonrası gözde çeşitli hastalıklar meydana gelebileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Mahmut Doğan uyarılarda bulundu. Yaz güneşinin göz üzerinde olan etkilerine dikkat çeken Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mahmut Doğan, “Gözün beyaz kısmında kanserli olmayan bir büyüme olan pterjiyum, uzun süreli güneş maruziyetiyle ilişkilendirilir. UV ışınları, retinanın merkezindeki makulanın hasar görmesine yol açabilir. Bu da merkezi görme kaybına neden olabilir” diye konuştu.

    Kar körlüğüne dikkat

    Dr. Öğr. Üyesi Mahmut Doğan, göz yüzeyinin UV ışınlarına aşırı maruziyetinin korneada ağrılı bir iltihaplanmaya neden olabileceği ve bu durumdan dolayı “kar körlüğü” yaşanabileceğini belirtti.

    “Güneş ışınlarının katarakt oluşumuna direkt etkisi olabilir”

    Parlak güneş ışığına sürekli maruz kalmanın gözlerin aşırı yorulmasına ve baş ağrısına neden olabileceğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Doğan, “Güneş ışığına uzun süre maruz kalmanın en önemli sonuçlarından biri de katarakt oluşumudur” dedi.

    Kataraktın göz merceğinin bulanıklaşması sonucu ortaya çıkan ve görme kaybına yol açabilen bir durum olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Doğan, “UV (ultraviyole) ışınları, gözün merceğinde proteinlerin yapısını bozabilir ve bu bozulma zamanla merceğin bulanıklaşmasına yol açabilir” diye konuştu.

    “Çiftçiler, balıkçılar ve dağcılar risk altında”

    Özellikle UV-B ışınlarının göz merceğinde katarakt gelişimi riskini artıran bir faktör olduğunu ve gözler uzun yıllar boyunca güneşin zararlı UV ışınlarına maruz kaldığında bunun kümülatif etki göz merceğinin hasar görme riskini artıracağını ve bu nedenle yaşlı bireylerde katarakt görülme ihtimalinin daha yüksek olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Doğan, şu bilgileri paylaştı:
    “Yüksek rakımlı bölgelerde veya Ekvator bölgesine yakın yerlerde yaşayan insanlar, daha yüksek UV ışınlarına maruz kaldıkları için katarakt riski altında olabilir. Ayrıca çiftçiler, balıkçılar ve dağcılar gibi açık hava aktiviteleri ile uğraşan kişiler de daha fazla risk altındadır.”

    “UV ışınlarının göz üzerindeki etkisini azaltmak mümkün”

    Güneşin zararlarından korunma yöntemleri hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Mahmut Doğan, şu önerilerde bulundu:
    “UV400 etiketine sahip güneş gözlükleri kullanarak UV-A ve UV-B ışınlarına karşı koruma sağlayabiliriz. Bu, katarakt riskini azaltmanın en etkili yollarından biridir. Geniş kenarlı şapkalarla gözlerimizi doğrudan güneş ışınlarından koruyarak UV maruziyetini azaltabiliriz. Bununla birlikte güneşin en yoğun olduğu saatler olan 10.00 ve 16.00’da gölgede kalmaya özen göstermek gerekir.”

    Düzenli göz kontrolü ve sağlıklı beslenme önemli

    Dr. Öğr. Üyesi Doğan, düzenli göz kontrollerinin kataraktın erken teşhis edilmesine ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanmasına yardımcı olabileceği ve sağlıklı beslenme, sigara içmeme gibi yaşam tarzı seçimlerinin genel göz sağlığını koruyarak UV ışınlarının göz üzerindeki yan etkilerini azaltabileceğini belirtti.