Kategori: Sağlık

  • ‘Deniz suyu kalbe iyi geliyor’

    ‘Deniz suyu kalbe iyi geliyor’

    Deniz suyunun hayatımızı zenginleştiren, doğal şifa veren bir su olduğunu dile getiren Kardiyoloji Kliniğinden Uzm. Dr. Mustafa Yaşan, deniz ve kalp sağlığı arasındaki ilişki hakkında bilgilendirmede bulundu. Dünya yüzeyinin yüzde 68’inden fazlasını kaplayan tuzlu suyun insan sağlığına faydalarının bilimsel olarak inceleme konusu olduğuna dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, insan vücudunun da benzer oranda bu değerli sıvıdan oluşmasının tesadüf olmadığını ifade etti. Uzm. Dr. Yaşan, deniz suyunun sağlığa faydalarını anlattı.

    “Deniz suyu dolaşım sisteminizi düzenler ve kalp sağlığınıza iyi gelir”

    Denizdeki hidrostatik basınç ve suyun hareketli olmasının kan dolaşımını hızlandırarak kan basıncını düşürdüğünü ve kalp-damar sağlığı üzerine iyileştirici etkisinin olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Yaşan, şu bilgileri paylaştı:
    “Yüzme vücuttaki hemen hemen her kas grubunu çalıştırarak kalp sağlığını iyileştirir, dolaşımı ve dayanıklılığı artırır. Su direnci havadan yaklaşık 44 kat daha fazla olduğundan denizde yüzmek, kalbi ve akciğerleri güçlendirmenin etkili bir yoludur. Yüzmek eklemlere fazla yük bindirmeyeceğinden her yaş ve fitness seviyesine uygundur. Sahilin sakin ortamı kan basıncını düşürmeye ve rahatlamayı teşvik ederek kardiyovasküler sağlığı daha da destekleyebilir. İster hafif bir yüzme, ister güçlü bir deniz egzersizi olsun, tuzlu suda olmanın kalp sağlığına faydaları önemli ve kalıcıdır.”

    “Deniz suyunun gençleştirici etkisi vardır”

    Deniz suyunun kişiyi yenilenmiş hissettirdiğini belirten Uzm. Dr. Yaşan, “Tuzlu sudaki yüksek magnezyum seviyeleri sayesinde denizin içinde veya yakınında olmak kaslarınızı ve sinir işlevlerinizi düzenlemenize, kan şekeri seviyenizi düzenlemenize ve hatta uykunuzu iyileştirmenize yardımcı olabilir. Bu çoğu zaman kendinizi yenilenmiş hissetmenize neden olur. Dalgaların ritmik sesleri aynı zamanda sirkadiyen ritminizi dengelemenize de yardımcı olur” dedi.

    “Cildinizi iyileştirir”

    Alkali bir su olan deniz suyunun magnezyum, çinko, demir ve potasyum gibi mineraller bakımından zengin olduğunu sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Yaşan, “Bu mineraller iltihabı azaltmaya, cildimizi korumaya ve her türlü sıyrık, kesik veya yarayı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Tuzlu su ayrıca selülit görünümünü azaltabilen lenf sıvısının akışını artırmada da etkilidir. Vücudumuzun çalışması ve gelişmesi için eser minerallere de ihtiyacı vardır. Öyle ki deniz suyu ihtiyacımız olan temel eser miktardaki besin maddelerinin çoğunu içerir. Bunlara magnezyum, manganez, kobalt, sodyum, kalsiyum, potasyum ve bor dâhildir. Ancak endişelenmeyin, bu eser mineralleri elde etmek için tuzlu su içmenize gerek yok. Denizin içinde veya yakınında olduğunuzda cildiniz tarafından vücudunuz tarafından emilirler” şeklinde konuştu.

    “Nefesinize iyi gelir”

    Denizde yüzmenin nefes alıp verirken hissettiğimiz tıkanıklığın açılmasına yardımcı olabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Yaşan, “Deniz suyu saman nezlesi, sinüzit ve astım semptomlarını hafifletebilir. Bunun nedeni denizdeki tuzlu suyun iltihabı azaltması ve vücudunuzun kendi sıvılarını taklit etmesidir. Deniz havası yüksek tuz içeriğine sahip olduğundan aslında daha yoğundur ve bu da nefes aldıkça boğazınızı ve solunum sisteminizi temizleyeceği anlamına gelir. Sonuç olarak daha rahat nefes alınabilir ve daha kaliteli bir uyku uyumanıza neden olur. Deniz havasının nispeten daha serin olması nedeniyle gün içerisinde sizi daha uyanık ve enerjik tuttuğu da bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Deniz suyu sizi rahatlatır”

    Deniz suyunun rahatlatıcı etkilerine de dikkat çeken Uzm. Dr. Yaşan, şu bilgileri paylaştı:
    “Sahilde yalınayak yürürken hiç dünyayla barışık hissettiniz mi? ‘Topraklanma’ olarak bilinen bu olgunun bilimsel bir nedeni vardır. Serbest radikal formundaki pozitif elektronlar vücudumuzda birikebilir. Negatif yüklü kum ve tuzlu su ile doğrudan temas bunu dengeler. Bu nedenle sahilde olduğunuzda muhtemelen daha enerjik ve rahat hissedersiniz. Çoğumuzun doğal olarak denize çekildiğini hissetmemizin nedeni budur.”

    “Bağışıklık sistemini güçlendirir”

    Deniz suyunun bağışıklık sistemine olumlu etkileri olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Yaşan, “Deniz suyu bağışıklık sistemine, anemiye ve yüksek kan şekeri düzeylerine iyi gelir. Bu nedenle modern tıpta, özellikle bağışıklık sistemimize yardımcı olma özelliği nedeniyle artık her zamankinden daha fazla kullanılıyor. Ayrıca tuzlu su virüslere, bakterilere ve patojenlere karşı direncimizi arttırır” dedi.

    “Sindirim sistemine iyi gelir”

    Deniz suyunun sindirim sistemi için de bazı faydaları olduğuna değinen Uzm. Dr. Yaşan, “Az miktarda yutulan deniz suyu kalın bağırsağınızın temizlenmesine yardımcı olabilir. Tuzlu su içmenin neden olduğu bu uyarılmış bağırsak hareketi, detoks benzeri bir etki oluşturarak toksinleri, atık maddeleri ve mevcut parazitleri ortadan kaldırır” diye konuştu.

    “Deniz suyu sakinleştirir”

    Uzm. Dr. Yaşan, deniz suyunun psikolojik açıdan olumlu etkilerini ise şöyle açıkladı:
    “İster kumlu bir kıyıya hafifçe vuran su, ister deniz bariyerini döven büyük dalgalar olsun, suyun büyüleyici etkisi çoğu zaman kaygısız bir transa girmenize yardımcı olmak için yeterlidir. Suyun hem görsel hem de işitsel unsurlara sahip olması yumuşak bir odaklanmaya girmenize yardımcı olur; bu, farkındalık veya meditasyon uygulamaları sırasında meydana gelen türden bir şeydir.”

  • İnönü Tıp, 31. dönem mezunlarını verdi

    İnönü Tıp, 31. dönem mezunlarını verdi

    İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde zorlu bir eğitim dönemini tamamlayan 266 tıp öğrencisi mezuniyet töreni ile diplomalarını alarak sağlık ordusuna katıldı.
    Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen mezuniyet coşkusuna Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İl Sağlık Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Erhan Berk, 7. Ana Jet Üs Komutanı Hava Pilot Albay Zeki Koltukoğlu, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Beytur, Battalgazi Devlet Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Erol Karaaslan ile öğrenci ve veliler katıldı.

    Açılış konuşmalarının arından kürsüye gelen Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Beytur, konuşmasına Filistin’de yaşanan insanlık dramına değinerek, “Ahlaki ve insani değerlerin ayaklar altına alındığı, hastanelerin açık hedef haline getirildiği ve yerle bir edildiği, hastanelerde şifa arayan bebek, çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden katleden, hastanelerde sağlık hizmeti sunan doktor ve sağlık personelini hedef gözetmeksizin bombalayan, etkin güçlerin engel olmak bir yana destek çıktığı Gazze’de ki katliamların müsebbibi, katil İsrail’i de lanetliyor ve kınıyorum” dedi.

    Bu yıl fakültelerinde 266 genç meslektaşlarını mezun etmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Beytur, “Evlatlarımızın mesleğinde yetkin birer doktor olarak insanlığa faydalı olması en büyük temennimizdir. Bu yılki mezunlarımız tarihte görülmemiş badireler atlattılar. 2020 yılında Sivrice depremini, ardından yüzyılda bir görülebilecek pandemiyi ve asrın felaketi 6 Şubat depremlerini yaşadılar. Tüm afetlerde gece gündüz demeden hizmet edebilmek için gayret gösterdiler. Dahası, henüz ön hekim olmadıkları halde 6 Şubat depremlerinde hastanemizde gönüllü olarak hizmet vermek isteyen bu fedakâr öğrencilerimizi gönülden kutluyorum. Bu vicdani sorumluluğu kazandıran siz kıymetli velilerimize ve çalışma ahlakını öğreten Fakültemiz hocalarına minnetlerimi arz ederim” şeklinde konuştu.

    26 Haziran 1987 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 23. Tıp Fakültesi olarak kurulan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bugüne kadar üç binden fazla hekim, bin 351 uzman hekim ve 119 yan dal uzmanı yetiştiğini söyledi. Fakültedeki 42 anabilim dalı ve 29 bilim dalında halihazırda 240 öğretim üyesi, 450 araştırma görevlisi ve bin 700 lisans öğrencisinin bulunduğunu da belirten Beytur, “İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesinin kuruluşundan bugüne kadar görev yapan 8 rektörümüze, 11 dekanımıza, akademik ve idari personelimize, kurumumuzun bugün dünya çapında bir eğitim ve uygulama merkezi haline gelmesindeki katkıları için şükranlarımı arz ederim” diye konuştu.

    Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın da konuşmalarının ardından dönem birincilerini diploma ve başarı belgeleri takdim edildi. Tören mezun olan doktorlara tek tek diplomalarının takdim edilmesi ile son buldu.

  • Yaz sıcakları kalbinizden vurmasın

    Yaz sıcakları kalbinizden vurmasın

    Köksal, “Kalp yetmezliğiniz olsa da sıcak havalarda daha fazla sıvı tüketmeniz zorunludur aksi halde tansiyonunuz düşecektir. Eğer kalp yetmezliği veya kalp kapak problemi nedeniyle idrar söktürücü alıyor iseniz lütfen doktorunuza danışın. Aşırı sıcaklarda terleme yolu ile sıvı kaybınız fazla olacağı için doktorunuz idrar söktürücünüzü kesebilir. Eğer kalp yetmezliğinden dolayı günlük 1.5 litre ile sıvı alımınız kısıtlandı ise bu miktarı aşırı sıcaklarda 2 litreye çıkarmak doğru olacaktır. Belli aralarla (günlük veya haftalık) kilo takibi ile vücudunuzda fazla su toplanıp toplanmadığını kontrol etmek mümkündür. Takiplerde kilo alımı veya kaybı size doğrudan vücutta fazla su toplanıp toplanmadığı veya yeterli sıvı alıp almadığınız konusunda fikir verecektir. Tansiyon hastalarına, kalp yetmezliği olan veya kalp kapak hastalarına tuz kısıtlaması yapılmıştır. Hastalara özellikle aşırı tuz içeren gazlı içecekler, turşu vb. gıdalar yasaklanmıştır. Bunun nedeni ise tuz tüketiminin vücutta aşırı sıvı yüklenmesine neden olmasıdır. Ancak aşırı sıcaklarda terleme yolu ile su ile beraber tuz kaybı da olacağı için dikkatli olunmalıdır. Tansiyonunuz sürekli düşük, ağızda kuruluk var ve bacaklarda kramplar olmaya başladı ise bir miktar tuz tüketmekte fayda vardır. Ayrıca idrar söktürücü kullanan hastaların aşırı potasyum kaybını önlemek için günde 1 tane muz veya birkaç parça kayısı tüketmeleri önerilir” dedi.

    Kan sulandırıcı kullanan hastaların aşırı sıcaklarda dikkat etmesi gerektiğini belirten Köksal, “Kapak ameliyatı (mekanik kapak) geçirmiş olan ya da kalp damarlarına stent konulmuş hastaların sıvı kaybına uğramaması önemlidir. Vücudun aşırı sıvı kaybına uğraması kanın pıhtılaşmaya yatkın olmasına yol açar. Bu pıhtılaşmaya yatkınlık da mekanik kapağın çalışmasını bozabilir veya kalp damarlarındaki stentlerin tıkanmasına sebep olabilir. Bu yüzden kan sulandırıcı ilaçlar düzenli alınmaya devam edilmelidir ve kaybedilen sıvının kontrollü olarak yerine konması gereklidir. Warfadin kalp kapak ameliyatı olmuş, kalp ritim problemi olan veya damar tıkanıklığı olan hastaların yaygın kullandığı güçlü bir kan sulandırıcı ilaçtır. İdeal ilaç (warfadin) dozu, belli aralıklarla yapılan ve INR diye adlandırılan kan testi bakılarak ayarlanır. Yazın aşırı sıcaklarda vücuttaki sıvı kaybının da etkisi ile warfadin kullanan hastalarda INR değerleri daha yüksek çıkma eğilimindedir. Bu nedenle bu güçlü kan sulandırıcıyı kullanan hastaların yazın aşırı sıcaklarda daha sık INR kan tahlili yaptırarak, ilaç dozunu daha yakın takip etmeleri gerekmektedir” dedi.

  • “Gözlerinizi klimadan koruyun”

    “Gözlerinizi klimadan koruyun”

    Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilay Akagün, yaz aylarında gözlerimizin havuz sularından güneşin kavurucu ışınlarına kadar çeşitli dış etkenlere maruz kaldığına ve mevsimsel risklere açık hale geldiğine dikkat çekti. Yazın keyfini kesintisiz sürdürebilmek için bazı öneriler sunan Dr. Akagün, gözlerde hissedilen herhangi bir rahatsızlık halinde vakit kaybetmeden bir göz doktoruna başvurmanın, potansiyel sorunları başlamadan önlemenin en iyi yolu olduğunu söyledi.
    Yaz aylarında sıkça karşılaşılan göz hastalıkları hakkında önemli bilgiler veren Dr. Akagün havuz ve deniz suyu ile temas nedeniyle mikropların yayılmasının kolaylaştığını ve bu durumda da enfeksiyöz konjonktivitin yaygın görülen bir sorun olduğunu ifade etti. Korunmak için “Yüzme gözlüğü kullanarak gözlerinizi kirli su ve klorla direkt temastan koruyun; ellerinizi sık sık yıkamak ve gözlerinize dokunmaktan kaçının. Havlu ve gözlük gibi kişisel eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmayın” ifadelerini kullandı.
    Yazın güneş ışınlarının daha dik açıyla düştüğünden, UV ışınlarına maruz kalmanın göz sağlığı için risk oluşturduğuna, bu ışınlara uzun süre maruz kalındığında “katarakt ve makula dejenerasyonu” gibi durumların ortaya çıktığına değinen Dr. Akagün korunmak için UVA ve UVB korumalı güneş gözlükleri takılmasını tavsiye etti.

    “İç mekanlarda klima kullanırken gözlerinizi koruyacak şekilde oturun”

    Yazın sıcak ve kuru hava ile klima kullanımının artması ve tuz oranı yüksek deniz suyuna koruyucu gözlük kullanılmadan maruz kalınmasının gözlerde kuruluğa ve irritasyona neden olabileceğini vurgulayan Dr. Akagün “Yeterince su tüketin ve suni gözyaşı damlaları kullanarak gözlerinizi nemli tutun. İç mekanlarda klima kullanırken gözlerinizi koruyacak şekilde oturun; doğrudan hava akımının altında kalmayın. Deniz ve havuza girmeden önce yüzme gözlüğü kullanmayı unutmayın” diye konuştu.

    Polen ve klordan uzak durun

    Dr. Akagün polenlerin yoğun olduğu yaz aylarının, alerjiye meyilli kişiler için göz alerjilerini tetikleyebileceğini belirterek özellikle polen yoğunluğunun yüksek olduğu günlerde dışarıda uzun süre kalmaktan kaçınılmasını; antialerjik göz damlaları ve gerekirse doktor tavsiyesiyle alerji ilaçları kullanılmasını tavsiye etti. Klorun gözlerde kızarıklık ve yanmaya neden olabileceğinin altını çizen Dr. Akagün “Yüzme gözlüğü kullanarak gözlerinizi koruyun. Yüzdükten sonra mutlaka yüzünüzü temiz su ile yıkayın. Yaz aylarında göz sağlığını korumak için bu önlemleri almak, gözlerinizin sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir. Herhangi bir göz rahatsızlığı durumunda ise mutlaka bir göz doktoruna başvurmanız önemlidir” dedi.

  • Uzmanlardan havuz uyarısı

    Uzmanlardan havuz uyarısı

    Sıcak havaların bunaltıcı etkisinden kurtulmak için birçok vatandaş kendilerini yüzme havuzlarına atıyor. Uzmanlar ise bakımı yapılmayan havuzların enfeksiyon bulaşma riskine karşı dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Yaz aylarında bakteri, parazit veya mantarların üremelerinin arttığını söyleyen uzmanlar bunun sonucunda bulantı, ishal ve kusma şikayetleri konusunda uyarıyor. Kreş çağındaki çocukların ve yaşlı hastaların özellikle dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, “Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların ya da yaşlı hastaların özellikle 75-80 yaş üstü hastaların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bunların çoğu ishal, bulantı, kusma yaptığı için vücudun su kaybetmesi sonucu kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği gibi şikayetler olabiliyor, yemek yemeleri bozulabiliyor” şeklinde konuştu.

    “Yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremeleri artıyor”

    Yaz aylarının gelmesiyle havuza olan ilginin arttığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, “Yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremeleri artıyor. Özellikle havuz gibi durgun su kaynaklarında yüzmek, burada vakit geçirmek bakterilerin bizim vücudumuza geçmesine bize bulaşmasına neden olabiliyor. Kapalı havuzlar, küçük havuzlar, buralara gelen kalabalık insan toplulukları, özellikle küçük çocukların buraya rağbet etmesi nedeniyle bir enfeksiyon kaynağı olabiliyor. Bu bulaşma ağız yoluyla olabileceği gibi solunum yoluyla bulaşma şeklinde ya da gaita yolu dediğimiz idrar dışkı yoluyla enfeksiyonlar bulaşabiliyor” diye konuştu.

    “Adenovirüsü, rota virüsü gibi virüsler havuz yoluyla bulaşabiliyor”

    Birçok enfeksiyonun havuz yoluyla geçebildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, “Özellikle de ishal yapan, ateşle seyreden özellikle küçük çocuklarda çok gördüğümüz, anasınıfı çağında 4-5 yaş ya da ergenlik döneminde havuza giren çocuklarda bu şikayetler yaz aylarında artıyor. Bunlar neler olabilir dediğimizde bakteriler, tifo, dizanteri ya da paraziter amip dediğimiz kanlı ishal yapan etkenler olabileceği gibi biraz daha hafif geçen viral enfeksiyonlar örneğin adenovirüsü, rota virüsü gibi virüsler havuz yoluyla bulaşabiliyor. Genç kadınlarda idrar yollarını tutan mantar enfeksiyonları, candida dediğimiz enfeksiyonlar havuzlardan, havuz sonrası özellikle soyunma odaları, ortak tuvaletlerden de bulaşma söz konusu olabiliyor” dedi.

    “Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların dikkatli olması gerekiyor”

    Enfeksiyon kapıldığı zaman havuzdan sonraki 1-2 gün içerisinde kendini belli ettiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, “48 saat içinde başlayan, 38-39 derecelerde bir ateş yüksekliği, akabinde devam eden bulantı, kusma, ishal, özellikle kanlı ishal şikayeti olması havuzdan bir enfeksiyon, bir mikrobun vücudumuza girdiğinin belirtisi olabilir. Normalde sağlıklı bir yetişkin böyle bir enfeksiyonu kısa bir sürede atlatır. Enfeksiyon 3-4 gün içerisinde kendiliğinden geçebilir. Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların ve yaşlı hastaların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bunların çoğu ishal, bulantı, kusma yaptığı için vücudun su kaybetmesi sonucu kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği gibi şikayetler olabiliyor. Yemek yemeleri bozulabiliyor. Küçüklerin ve yaşlı hastaların böyle durumlarda mutlaka bir doktora başvurmasında fayda var. Ama sağlıklı bir yetişkinde eğer bir şikayet yoksa düzenli beslenerek, su içerek kendileri atlatabiliyor. Doktorlar antibiyotik tedavileri verebiliyor çeşidine göre. Çünkü çok fazla virüs ve bakteri var. Hangi tanı konduysa ona göre bir antibiyotik tedavisi verilebiliyor” ifadelerini kullandı.

    “El yıkama alışkanlığına ve kişisel hijyenimize de dikkat etmemiz lazım”

    Bunlardan korunmanın en önemli yollarından birisinin el yıkama alışkanlığı olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, “Tuvaletler, ortak kullanılan duşlar, soyunma odaları buralardan da geçiş söz konusu olabiliyor. El yıkamak, havuzun temizliği, klorlanması, havuzun içinde su akışının olması devridaim olması ve günlük bakımlarının yapılması gerekiyor. Denizde böyle bir enfeksiyon riski oldukça düşük. İmkanı olan insanlar için denize girmek biraz daha avantajlı ama havuza giriyorsak da bu günlük bakımlara, havuzun klorlanmasına oldukça dikkat edilmesi gerekiyor. El yıkama alışkanlığına ve kişisel hijyenimize de dikkat etmemiz lazım. Kalabalık havuzların dinlendirilmesi yani aynı anda yüzlerce kişi değil de grup grup havuzlara girilmesi koruyucu bir yöntem olabilir. Bu şekilde dikkat ederek özellikle yaz aylarında temmuz, ağustos, eylül aylarında havuzdan bulaşan enfeksiyon hastalıklarından korunmak mümkün olacaktır” şeklinde konuştu.

  • Uzmanlardan güneş gözlüğü uyarısı

    Uzmanlardan güneş gözlüğü uyarısı

    Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Talha Özdemir, güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Opr. Dr. Özdemir, güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:

    “UV Koruma: Yüzde 100 UV koruma sağlayan güneş gözlüklerini tercih edin. Bu gözlükler, hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı tam koruma sağlar.

    Lens Kalitesi: Polarize lensler, parlamayı azaltarak daha net ve rahat bir görüş sağlar. Bu lensler, özellikle su kenarında veya araba kullanırken oldukça faydalıdır.

    Çerçeve Tasarımı: Geniş ve yüzü saran çerçeveler, göz çevresini daha iyi korur. Böylece UV ışınlarının yanlardan girmesi engellenir.
    Gözlük Sertifikaları: CE ve UV 400 gibi sertifikalara sahip gözlükler, belirli standartları karşıladıklarını gösterir ve güvenle kullanılabilir.”

    “Katarakta neden olabilir”

    Gözlerin, zararlı UV ışınlarına maruz kaldığında ciddi zararlar görebileceğini dile getiren Dr. Talha Özdemir, “UV ışınları, kornea ve lens dâhil olmak üzere gözün tüm yüzeylerine nüfuz edebilir. Uzun süreli UV maruziyeti, katarakt, makula dejenerasyonu ve hatta göz kanseri gibi ciddi göz hastalıklarına yol açabilir. Bu nedenle, güneş gözlüğü kullanımı yalnızca moda değil, aynı zamanda sağlık açısından da hayati öneme sahiptir” diye konuştu.

    “Çocukların gözleri daha hassastır”

    Çocukların gözlerinin, UV ışınlarına karşı yetişkinlerin gözlerinden daha hassas olduğunu söyleyen Op. Dr. Özdemir, “Bu nedenle, çocukların da güneş gözlüğü kullanması büyük önem taşır. Çocuklar için özel olarak tasarlanmış, esnek ve dayanıklı çerçevelere sahip güneş gözlükleri tercih edilmelidir” şeklinde konuştu.

    “Göz çevresindeki kırışıklıkların oluşumunu engeller”

    Güneş gözlüğü kullanımının gözleri çevresel faktörlerden koruduğunu belirten Op. Dr. Özdemir, “UV ışınlarından korunmanın yanı sıra göz yorgunluğunu azaltır ve gözleri toz, rüzgâr ve diğer çevresel faktörlerden korur. Ayrıca, göz çevresindeki kırışıklıkların oluşmasını engelleyerek cilt sağlığını da destekler” dedi.

    “Güneş gözlüğü kullanımı farkındalığı artırılmalı”

    Göz sağlığımızı korumanın en etkili yollarından biri olan güneş gözlüğü kullanımı konusunda farkındalığın artırılması gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Özdemir, “Unutmayın, gözlerinizin sağlığı için kaliteli ve UV korumalı güneş gözlükleri kullanmak sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur” ifadelerini kullandı.

  • Sıcakta bekleyen sular tehlike saçıyor

    Sıcakta bekleyen sular tehlike saçıyor

    Yaz aylarında su tüketim gerekliliği artarken uygun şartları sağlamayan sular tehlike saçıyor. Güneşe maruz kalan noktalarda bekletilen pet şişeler ve damacanalardaki suların tüketimi konusunda uzmanlar da uyarıyor.

    Trafikte satılan, arabada bırakılarak özellikle sıcak yaz günlerinde uzun süre güneşe maruz kalan pet şişelerdeki suların sağlık açısından oldukça zararlı olduğuna dikkat çeken Gıda Teknolojisi Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ayla Ünver Alçay, vatandaşlara tavsiyelerde bulundu. Yeterli hijyen şartlarını sağlamayan suların tercih edilmemesi gerektiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Alçay, pet şişelerin sebillerden su alınırken aparatın ucuna değdirilmesinin de bakteri geçişine neden olabildiğini söyledi.

    “Ciddi hastalıklara yol açacak mikroorganizmalar çoğalabiliyor”

    Güneşe maruz kalan suların sağlık açısından riskli olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ayla Ünver Alçay, “Suyu aldığımız yerler çok önemli, suların güneş ışınlarına uzun süre maruz kalmaması gerekiyor. Birçok yerde, su satış yerlerde su damacanalarının ve pet su şişelerinin dışarıda, açıkta, toz içinde güneşe, sıcaklığa maruz kaldığını görüyoruz. Bu tür yerlerde su almamak lazım, satış yerlerinde suyun oda sıcaklığında ya da buzdolaplarında muhafaza edilmesi lazım. Etrafında tüp, kimyasal maddeler, deterjanlar vs. varsa onlardan da koku geçişleri olabileceği için kimyasalların olduğu yerlerde dikkatli olmak gerekiyor. Satın alırken suların temiz, hijyenik, kapalı ortamlarda muhafaza edilmiş olması lazım. Aldıktan sonra da evimize götürdüğümüzde yine oda ısısında bekletebiliriz. İnsanlar, suların çok fazla son kullanım tarihine dikkat etmeyebiliyorlar. Sudan bir sıkıntı çıkmayacağını düşünüyorlar, diğer gıdalarda belki daha dikkatli olabiliyoruz ama suların da bir son kullanma tarihi var. Uzun süre güneş ışığında beklediği takdirde içeriğinde mikroorganizma sayısı artabilir, var olan, az sayıda olan mikroorganizmalar sıcaklığın etkisiyle uygun ortam şartları oluştuğu için çoğalmaya başlayacaklardır. Mesela salmonella, şigella, aeromonas gibi bakteriler, Türkiye’de çok kolera olayı görülmüyor ama sudan bulaşan hastalıklardan birisi; kolera yine bu tür ciddi hastalıklara yol açacak mikroorganizmalar çoğalabiliyor. Migrasyon dediğimiz olay gerçekleşebilir. Migrasyon; plastiğin yapısında bulunan bazı kimyasalların suya geçmesine diyoruz” dedi.

    “İçerisinde kanserojen olanlar var”

    Plastiklerin üretiminde kullanılan bisfenol A’nın birçok etkisi olduğunu anlatarak sözlerine devam eden Dr. Öğr. Üyesi Alçay, “3 ve 7 kodlu olan plastik şişelerde bisfenol A diye bir kimyasal var. Uzun süre sıcaklığa ve ultraviyole ışınlarına mazur kaldığında suyun içerisine bisfenol A geçişi artacaktır. O suyu tüketen insanlar, yüksek dozda bisfenol A’ya maruz kalabilir. Özellikle çocuklar, bebeklerde gelişim, endokrin bozuklukları, kız çocuklarının erken ergenliğe girmesi, hiperaktivite, agresif davranışlar gibi problemler ortaya çıkabilir. Yüksek miktarda bisfenol A alınması kadınlarda erkeklerde üreme bozukluklarıyla ilişkilendirilmiş. Tek kullanımlık olan pet şişelerde ftalatlar, antimon gibi bileşikler daha yüksek miktarda suya geçebilir. Bunlar içerisinde kanserojen olanlar var, karaciğer, böbreğe, endokrin sisteme zarar verenler, alerjik etkili olanlar bulunabilir. Yine mikroplastik geçişi de artacaktır. Suyun içerisine mikroplastik geçişi daha fazla olabiliyor, bu da bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış. Mikroplastiklerin de bağışıklığı düşürücü, nörolojik bazı hastalıkları tetikleyici etkileri ve sağlık üzerine birçok olumsuz etkisi belirlenmiş durumda. Suyu hem satın alırken hem muhafaza ederken hem kullanırken damacanaların kullanımı esnasında sebillerin, su pompalarının kullanımı esnasında, arabalarda bekletilip içilmesiyle ilgili sorunlarda insanlar biraz rahat davranabiliyorlar. Yol açtığı sorunları bilseler daha dikkatli olacaklarını düşünüyorum. Dondurulup çözülmüş suda mikrop, bakteri olmaz gibi bir düşünce varsa bu yanlış bir düşünce. Özellikle güneş altında ultraviyole ışınların etkisi altında kesinlikle çözündürme işleminde bekletmemek lazım. Çözdürmenin de yine kimyasal geçişini artırdığına dair araştırmalar var. Yaz aylarında mutlaka su tüketimini artırmak lazım, terlemeyle birlikte su tüketimi de artacaktır. Temiz su kaynaklarından, güvendiğimiz markalardan, temiz yerlerden, güneşi altında beklemeyen yerlerden sularını alarak tüketsinler. Pet şişeleri tekrar tekrar kullanmamalarını öneririm” dedi.

  • Uzmanından güneş ışını uyarısı

    Uzmanından güneş ışını uyarısı

    “Korunmak en etkili tedbirdir”

    Günümüzde insanların zamanlarının genelini kapalı ortamlarda geçirdiği için güneşe maruz kaldıklarında güneş yanıklarının oluşabileceğini belirten Kaya, bu yanıklara karşı alınacak önlemleri sıraladı. Kaya, “İlk çağlardan beridir insanların sağlık için yaptığı en önemli şeylerden biri korunmaktır. Güneş yanıkları için de yapılması gereken ilk şeylerden biri güneşin en etkili olduğu 10.00 ile 14.00 saatleri arasında güneşten kaçınmak ve böylece zararlı etkilerinden korunmaktır. Bu saat aralıklarında güneşe çıkmak zorunda kalan insanlar ise güneşin direk tenlerine gelmesini engelleyecek kıyafetler, şapka, şemsiye ve ince kıyafetler tercih etmeliler. Denize girmek veya sahillerde vakit geçirmek isteyen vatandaşlar ise güçlü bir güneş kremi kullanmaya özen göstermeli” dedi.

    “Yoğurt güneş yanıklarına iyi gelmez”

    Güneş yanığına maruz kalan vatandaşlar için önerilerde bulunan Kaya, ayrıca halk arasında doğru bir yöntem olarak bilinen ve yaygın olarak uygulanan yanık oluşan bölgeye yoğurt veya diş macunu sürmenin ise doğru olmadığını belirtti. Güneş yanıklarıyla deride oluşan kızarıklıklar için ılık su altında duş almanın, nemli bezlerle bölgeyi ıslak ve nemli tutmanın ve yanık oluşan bölgeyi akan musluk suyunun altında uzun süre tutmanın faydalı yöntemler arasında bulunduğunu söyleyen Kaya, “Bol su içmek ve yanık oluştuktan sonra bölgeyi güneşten korumak daha da önemli hale geliyor. Evde uygulanacak tedaviler içinse aloe vera jeli veya kremleri, bölgeyi nemli tutmak açısından faydalıdır, zira aloe veranın hücre yenilenmesi açısından uyarıcı özelliği vardır. Zeytinyağı, sarı kantaron yağı, kudret narı ekstrası ve bal da yanık bölgeye evde uygulayabileceğimiz tedavi yöntemleri arasında gösterilebilir. Yanık bölgede oluşacak deri soyulmalarına elle müdahale edilmemeli, yanık bölge su toplamışsa kesinlikle patlatılmamalı, hatta bu durumlarda uzman bir hekime başvurulmalı, cilde yapışacak kıyafet veya ilgili bölgeye pamuk ya da buz uygulanmamalıdır” ifadelerine yer verdi.

  • Çocuklarda güneş çarpmasına dikkat

    Çocuklarda güneş çarpmasına dikkat

    Okulların kapanmasının ardından uzun yaz tatili başladı. Çocuklarıyla tatil planı yapan aileler için aşırı sıcak havanın getirdiği riskler ve yaz hastalıkları zorlayıcı olabiliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, yaz tatilinde en sık rastlanan sorunlardan birinin güneş çarpması olduğunu belirterek “Tatil sezonunda çocuklar açık alanlarda, havuzda ya da denizde daha fazla zaman geçiriyor. Ancak yüksek sıcaklıklar, en çok bebek ve çocukları etkiliyor. Özellikle 5 yaş altı çocuklar güneş çarpmasıyla karşı karşıya kalabiliyor. Yüksek sıcaklık, vücudun su, mineral ve tuz kaybetmesine neden olur. Güneş çarpması; bitkinlik, bilinç kaybı, artan uyuma isteği, ciltte kızarıklık, kalp atışında hızlanma, ağız ve dudak kuruluğu, terleme eksikliği, yüksek ateş ve denge sorunlarıyla kendini belli eder” açıklamasında bulundu.

    Bol sıvı alınmalı, fast food tarzı gıdalar tüketilmemeli

    Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, güneş çarpmasından korunmak için alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:

    “Uzun süre dışarıda kalmamak, güneş ışınlarının dik geldiği 10.00-16.00 saatlerinde açık havaya çıkmamak, güneş koruyucu kullanmak, çocuklara ince ve açık renkli giysiler giydirmek, bol sıvı takviyesi yapmak, serin yerlerde zaman geçirmek, dışarı çıkıldığında UV filtreli güneş gözlüklerinden yararlanmak, fast food tarzı besinler tüketmemek; güneş çarpmasından korunmak için gereklidir.”

    Güneş çarpması durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini vurgulayan Uzm. Dr. Yüksel, “Güneş çarpmasından korumak için yeterli sıvı alınması çok önemlidir. Çocuklar su, meyve suyu ve ayran gibi içecekleri, kavun-karpuz gibi yaz meyvelerini bolca tüketmelidir. Güneş çarpması meydana gelmesi halinde ise çocuğun sıvı alımı iyi değilse ya da kusma varsa mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” şeklinde konuştu.

    İsiliği önlemek için bebekler her gün yıkanmalı

    Yaz aylarında bebeklerde çok sık isilik görüldüğünü de ifade eden Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, “İsilik, ter kanallarının tıkanması nedeniyle meydana gelir. İsilikte, cilt yüzeyinde içi su dolu kabarcıklar oluşabilir ve kaşıntıya neden olur. Kaşıntı sonucunda kabarcıklar enfeksiyon kapabilir. İsilikten korunmak için bebekleri yaz aylarında her gün yıkamak, dar kıyafetler giydirmemek, aşırıya kaçmadan nemlendirici kullanmak, aşırı sıcağa maruziyeti önlemek gerekir. İsilik genelde birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Hekimin önerdiği kremler de kullanılabilir” dedi.

    Orta kulak iltihabını önlemek için kulak tıkacı kullanılmalı

    Havuz ya da denizde vakit geçirmenin üst solunum yolu enfeksiyonu, alerji, rinit ve sinüzit gibi etkenlerle orta kulak iltihabına zemin hazırlayabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Yüksel, “Kulak enfeksiyonlarının en sık görülen belirtisi ağrıdır. Çocuklarda kulak çekiştirme, iştahsızlık, ağlama, ateş de görülebilir. Orta kulak iltihabından korunmak için havuza, denize girerken kulağa su kaçmasını engelleyecek kulak tıkaçları kullanılabilir. Belirtiler görüldüğünde ise hekime başvurulması önemlidir” diye konuştu.

    Islak mayoyla oturmak idrar yolu enfeksiyonuna neden olabilir

    Islak mayoyu değiştirmemenin kız çocuklarında idrar yolu enfeksiyonlarına yol açabileceğinin altını çizen Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, “Ateş, kusma, karın ağrısı, idrar yaparken ağrı; bu hastalığın belirtilerindendir. İdrar yolu enfeksiyonunda erken teşhis önemlidir. Bu nedenle belirtiler başladığı an mutlaka hekime başvurulmalıdır. Denizden veya havuzdan çıkınca duş alınması, ıslak mayoyla oturulmaması idrar yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu tedbirlerdir” dedi.

    Uzm. Dr. Yüksel, çocuklarda güneş yanıklarıyla ilgili ise “Cilde soğuk ve ıslak kompresler uygulanabilir. Yanığa bağlı ağrı varsa parasetamol verilmelidir. Güneş yanığı olan bölgelerde kaşıntı varsa, kaşıntının azaltılması için antihistaminikler kullanılabilir” bilgisini verdi.

  • MSKÜ Tıp Fakültesi’nden sağlık sektörüne 194 yeni hekim

    MSKÜ Tıp Fakültesi’nden sağlık sektörüne 194 yeni hekim

    Tören, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi (AKM) 15 Temmuz Salonu’nda yapıldı. Törene, Muğla Valisi İdris Akbıyık, CHP Muğla Milletvekili Av. Cumhur Uzun, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, MSKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Deniz Ülgen, fakülte hocaları ve mezun öğrencilerin aileleri katıldı.

    Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Cüneyt Karakuş, törende yaptığı konuşmada, mezun olan öğrencilere meslek hayatlarında sabırlı ve anlayışlı olmaları gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Karakuş, “Hekimlik mesleğinizi icra ederken karşılaşacağınız uzun çalışma saatleri, yoğun tempo ve birçok zorluğa rağmen hastalarımızı sabır ile beklemeyi, muayene etmeyi ve moral vermeyi ihmal etmeyin. Hastalarımızın ihtiyaçları sadece tıbbi ihtiyaçlar ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda psikolojik ve sosyal yönler de içerebilir. Hastalarınızın endişelerini gidermeyi ve sevgi dolu bir yaklaşım sergilemeyi meslek hayatınız boyunca tecrübe edeceksiniz. Bu sevgiyi, hastalarınıza karşı nazik olarak, gülümseyerek, işinizi ciddiye alarak ve güven vererek göstereceksiniz” dedi.
    Törene katılan protokol üyelerinin mezun öğrencilere diplomaların verilmesinin ardından mezun olan öğrenciler, kep atma töreniyle büyük mutluluk yaşadı. Öğrenciler ve aileleri, bu özel günü coşkuyla kutladı.