Kategori: Sivas

  • Bir kez pişince kansere şifa ikincisinde kansere neden oluyor

    Bir kez pişince kansere şifa ikincisinde kansere neden oluyor

    Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar, pekmezin 180 derece ısıyla temas etmesi halinde kanserojen madde üreterek şifadan çok zehir olabileceğini vurguladı.
    Soğuk havaların kendini hissettirmesiyle birlikte bağışıklık sistemini güçlendiren doğal gıdalara ilgi arttı. Geleneksel lezzetler arasında yer alan pekmez de bu dönemde sofraların vazgeçilmezi haline geldi. Özellikle bağışıklık sistemini destekleyici etkisiyle bilinen pekmez, kış aylarında sıkça tüketiliyor. Enerji verici özelliği sayesinde vücuda güç kazandıran pekmezin, soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı koruyucu etkisi bilinirken 180 derece ve üzeri ısıya maruz kaldığında ise sağlığa zararlı hale geliyor. Pekmezin, 180 derece ve üzerine ısıya maruz kalması halinde kanserojen bileşikler üretebileceği konusunda vatandaşları uyaran Uzman Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar, “Isıl işlem sırasında oluşan Akrilamid ve hidroksimetilfurfural (HMF) gibi zararlı maddeler, pekmezin faydalarını olumsuz etkileyerek sağlığa zararlı hale getirebilir. Bu nedenle yüksek derecede ısıda kullanımını doğru bulmuyoruz” ifadelerini kullandı.

    Isı yüksekliği son derece önemli
    Yapılan tatlıları 180 derecenin üzerinde pişirilmemesine özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Uçar, “Kış aylarının gelmesiyle birlikte hastalıklar kapıya dayandı. Özellikle yeterli ve dengeli beslenme bu anlamda önem arz ediyor. Ancak beslenmenin yanında demir içeriğinden zengin pekmez gibi besinlerin de diyete eklenmesi gayet mantıklı. Eğer bir kişinin şeker hastalığı gibi kronik bir rahatsızlığı yoksa günlük beslenmesine bir yemek kaşığı kadar pekmez ekleyebilir. C vitamini emilimi arttığı içinde pekmezin içerisine ½ kaşık kadar portakal veya limon suyu ekleyerek demir emilimini artırarak bağışıklık sistemi desteklenebilir.

    Ancak bir konuda yanlış anlaşılma var. Bal ve pekmez gibi besinleri kurabiye veya kek yaparken sağlıklı hale getirebilmek adına şeker yerine ek olarak kullanılıyor. Bu besinler kullanıldığında kanserojen içerik olarak bilinen maddelerin oluşumu arttığı için biz yüksek derecede ısıda kullanımını istemiyoruz. Bunun yerine keklerde ya şeker kullanacağız ya da kuru meyvelerden yararlanabiliriz. Ancak burada da yine meyve şekeri olması sebebiyle kuru meyvelerden yaptığımız tatlıları 180 derecenin üzerinde pişirilmemesine özen göstermeliyiz. Bu şekilde de sağlıklı hale getirip porsiyonlara dikkat ederek tüketebiliriz” şeklinde konuştu.

    “Doğal besinler katkı sağlarken bir taraftan obeziteye neden olabilir”
    Günümüzde hareketsiz bir yaşam geçirdiğimizi belirten Uçar, “Yaşla birlikte metabolizma hızımız da yavaşlıyor. Eskinin hareket potansiyeli günümüzde yok. Maalesef günümüzde hareketsiz bir yaşam geçiriyoruz. Bu sebeple de ekstra kalori artışını dengelememek, bir taraftan demir içeriğinden dolayı katkı sağlarken bir taraftan obeziteye neden olabilir. Kaşık kaşık tüketim doğru değil. Kişinin hastalıklarına ve yaşına göre bir tatlı kaşığı veya bir yemek kaşığı arasında tüketim söz konusu olabilir ama bunu her gün tüketmek doğru olmayabilir. Bu noktada kişisel farklılıklar var. Bu anlamda uzman diyetisyenler kişinin hayatına özgü planlamalar yapmakta rol gösterir” dedi.

  • Kar yağınca yaylada mahsur kalan vatandaşlar kurtarıldı

    Kar yağınca yaylada mahsur kalan vatandaşlar kurtarıldı

    Sivas’ın Koyulhisar ilçesinde yoğun kar yağışı nedeniyle yaylada mahsur kalan vatandaşlar, karla mücadele ekiplerinin çalışmalarıyla kurtarıldı.
    Koyulhisar ilçesi Kurşunlu köyüne bağlı Saptaş Yaylası’nda hayvancılık yapan vatandaşlar, erken gelen kar yağışı nedeniyle yolların kapanması sonucu yaylada mahsur kaldı. Durumun bildirilmesi üzerine bölgeye sevk edilen karla mücadele ekipleri, yolu ulaşıma açmak için çalışma başlattı. Ekiplerin yoğun çabası sonucunda mahsur kalan vatandaşların kapalı yolları açıldı

  • Anısına bin kilometre pedal çevirdi

    Anısına bin kilometre pedal çevirdi

    Bisiklet sporcusu Orhan Kotluk, şehit polis Şeyda Yılmaz anısına düzenlediği bin kilometrelik bisiklet yolculuğunu 9 günün ardından Sivas’ta tamamladı.
    Bisikletçi Orhan Kotluk, şehit polis Şeyda Yılmaz anısına İzmir’den başlattığı bisiklet yolculuğunu Sivas’ta noktaladı. “Şehitlere Vefa Pedalı” sloganıyla 9 gün süren bin kilometrelik bu anlamlı yolculuk, Sivas Polis Şehitliği’nde son buldu. Polis ekiplerinin eşliğinde şehitliğe giden Kotluk, şehit Şeyda Yılmaz’ın mezarını ziyaret etti. Okunan duaların ardından yanında getirdiği Türk bayrağını Sivas İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli kadın komisere takdim eden Kotluk, daha sonra şehit polisin ailesini ziyaret etti. Yılmaz’ın anne ve babasıyla bir araya gelen Kotluk, aileye başsağlığı dileyerek, baba Mehmet Yağlı’ya Türk bayrağı hediye etti.

    “Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun”
    Kotluk, 2005 yılından beri şehitlerin anısına pedal çevirdiğini ifade ederek, “Şehit düştükleri noktalardan mezarlarına pedal çeviriyorum. İstanbul’da görev yaparken bir saldırgan tarafından şehit düşen Şeyda Yılmaz’ın anısına ‘Şehitlere Vefa Pedalı Bisiklet Turu’nda 9 günlük yolculuk sonrası bugün Sivas Polis Şehitliği’ndeyim. Yolculuk boyunca Sivas Emniyet Müdürlüğü’ne ve tüm emniyet teşkilatına yolculuk güvenliğimi sağladıkları ve yanımda oldukları için teşekkürlerimi sunuyorum. Şehitliğimizi ziyaret ettik. Emniyet Müdürlüğümüze tüm şehitlerin hatırasına şanlı Türk bayrağımızı teslim ettim. Ailesine de bayrağımızı teslim ettim. Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun” dedi.

  • Yurt dışında 70 bin TL’ye satılan engelli klozetini Türkiye’de 20 bin TL’ye maletti

    Sivaslı girişimci, engelli vatandaşlar için yurt dışında 70 bin TL’ye satılan ayarlanabilir klozeti 20 bin TL’ye mal etti.
    Sivas’ta bir engelli vatandaş, ihtiyaç duyduğu ayarlanabilir klozet almak istedi. Klozetin fiyatının 70 bin TL olduğunu öğrenen vatandaş, yüksek maliyeti nedeniyle almaktan vazgeçti. Ürünün farklı ülkelerde fiyatının 70 bin TL’yi aştığını gören girişimci Orhan Aktaş, bahse konu klozeti kendisi yapmaya karar verdi. Satılan ürünleri inceleyerek kendi tasarımını yapan Aktaş, klozeti 20 bin TL’ye mal etti. 3 gün içerisinde yükseklik ve eğim ayarlı klozet sandalyesi yapan Aktaş, daha az maliyetle engelli vatandaşın ihtiyacını karşıladı.

    “70 bin liralık ürünü 20 bin liraya mal ettik”
    Ürünün çeşitli ülkelerde 70 bin TL’ye satıldığını ifade eden Orhan Aktaş, “Bu ürünümüzü engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak adına kişiye özel olarak tasarladık. Bunu yaparken kar amacı gütmedik. Gündelik yaşamda bizim için basit ve sıradan olan işleri engelli vatandaşlar için de basitleştirmek amacıyla yaptık. Biz bu ürünü geliştirmeyi de düşünüyoruz. Akıllı bir sistem projemiz de var. Aile üyelerinde engelli bir birey olan arkadaşımız bize geldi. Bu ürünün yurt dışında üretildiğini fakat Türkiye’de bu ürünü bulamadıklarını söyledi. Biz de yapabilir miyiz diye düşündük, araştırmalarda bulunduk. Afaki fiyatlar olduğunu gördük. Başka bir ülkede 70 bin liralık olan bir ürünü biz şu anda 20 bin liraya mal ettik. Biz bu ürünü 3 günde ortaya çıkardık” şeklinde konuştu.

    “Yeni projeler gerçekleştirmek istiyoruz”
    İmkânlar dâhilinde birçok projeyi hayata geçirmek istediğini ifade eden Aktaş, “Yeni çalışmalar, projeler gerçekleştirmek istiyoruz ama yatırımcıya ihtiyacımız var. Tamamen felçli olan bir hastanın mutfak işleri, lavabo, banyo ve gündelik ihtiyaçlarını karşılayabileceği projeler geliştireceğiz. Bu ürünümüz kısmi felçli bir hasta için yapıldı. Kendisinin bu ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için aile bireylerinin desteğinin olması gerektiğini ve bu desteğin de zorladığını söylediler. Hasta, ellerinin desteği ile ayağa kalkıyor, koltuk değnekleriyle belli bir yere kadar gidiyor, fakat oturmakta çok zorlanıyormuş. Biz bu ürünü tekerlekli yaptık. Hastayı kendi yatağından kaldırıp, oturtup klozete götürüyoruz. Kendi kalkması ve yürümesi gereken mesafeyi de kolaylaştırdık. Kişiye özel olması sebebiyle belli kiloyu kaldıracak ürünler kullandık. En düşük 90, en yüksek 140 kiloya kadar taşıyabiliyor” dedi.

  • Tırla çarpışan milyonluk cip hurdaya döndü: 2 yaralı

    Tırla çarpışan milyonluk cip hurdaya döndü: 2 yaralı

    Edinilen bilgilere göre, kaza Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı’nda meydana geldi. C.K. idaresindeki 58 AFC 144 plakalı Nissan marka cip, kavşaktan dönmeye çalıştığı esnada H.A. idaresindeki 58 ADH 957 plakalı Mercedes marka tıra çarptı. Kazada cip hurdaya dönerken, tırın yakıt deposu delinerek tehlike oluşturdu. Kazada yaralanan cip sürücüsü C.K. ve M.K. adlı yolcu, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilirken, polis ekipleri kaza ile ilgili inceleme başlattı.

  • Yurt dışında 70 bin TL’ye satılan engelli klozetini Türkiye’de 20 bin TL’ye maletti

    Yurt dışında 70 bin TL’ye satılan engelli klozetini Türkiye’de 20 bin TL’ye maletti

    Sivas’ta bir engelli vatandaş, ihtiyaç duyduğu ayarlanabilir klozet almak istedi. Klozetin fiyatının 70 bin TL olduğunu öğrenen vatandaş, yüksek maliyeti nedeniyle almaktan vazgeçti. Ürünün farklı ülkelerde fiyatının 70 bin TL’yi aştığını gören girişimci Orhan Aktaş, bahse konu klozeti kendisi yapmaya karar verdi. Satılan ürünleri inceleyerek kendi tasarımını yapan Aktaş, klozeti 20 bin TL’ye mal etti. 3 gün içerisinde yükseklik ve eğim ayarlı klozet sandalyesi yapan Aktaş, daha az maliyetle engelli vatandaşın ihtiyacını karşıladı.

    “70 bin liralık ürünü 20 bin liraya mal ettik”
    Ürünün çeşitli ülkelerde 70 bin TL’ye satıldığını ifade eden Orhan Aktaş, “Bu ürünümüzü engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak adına kişiye özel olarak tasarladık. Bunu yaparken kar amacı gütmedik. Gündelik yaşamda bizim için basit ve sıradan olan işleri engelli vatandaşlar için de basitleştirmek amacıyla yaptık. Biz bu ürünü geliştirmeyi de düşünüyoruz. Akıllı bir sistem projemiz de var. Aile üyelerinde engelli bir birey olan arkadaşımız bize geldi. Bu ürünün yurt dışında üretildiğini fakat Türkiye’de bu ürünü bulamadıklarını söyledi. Biz de yapabilir miyiz diye düşündük, araştırmalarda bulunduk. Afaki fiyatlar olduğunu gördük. Başka bir ülkede 70 bin liralık olan bir ürünü biz şu anda 20 bin liraya mal ettik. Biz bu ürünü 3 günde ortaya çıkardık” şeklinde konuştu.

    “Yeni projeler gerçekleştirmek istiyoruz”
    İmkânlar dâhilinde birçok projeyi hayata geçirmek istediğini ifade eden Aktaş, “Yeni çalışmalar, projeler gerçekleştirmek istiyoruz ama yatırımcıya ihtiyacımız var. Tamamen felçli olan bir hastanın mutfak işleri, lavabo, banyo ve gündelik ihtiyaçlarını karşılayabileceği projeler geliştireceğiz. Bu ürünümüz kısmi felçli bir hasta için yapıldı. Kendisinin bu ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için aile bireylerinin desteğinin olması gerektiğini ve bu desteğin de zorladığını söylediler. Hasta, ellerinin desteği ile ayağa kalkıyor, koltuk değnekleriyle belli bir yere kadar gidiyor, fakat oturmakta çok zorlanıyormuş. Biz bu ürünü tekerlekli yaptık. Hastayı kendi yatağından kaldırıp, oturtup klozete götürüyoruz. Kendi kalkması ve yürümesi gereken mesafeyi de kolaylaştırdık. Kişiye özel olması sebebiyle belli kiloyu kaldıracak ürünler kullandık. En düşük 90, en yüksek 140 kiloya kadar taşıyabiliyor” dedi.

  • 60 yıllık geleneğin son temsilcisi

    60 yıllık geleneğin son temsilcisi

    Sivas’ın Zara ilçesinde geçmişte önemli bir yer tutan yerel ifadesiyle “ızgaracılık”, yani ocak başı geleneği, hizmet sektöründeki değişiklik ve gelişmelerle günümüzde yok olmaya yüz tuttu. Geçmişte hayvancılık ve tarımın önemli merkezlerinden biri olan Zara’da her kasap dükkânının önünde yer alan ızgaralar ile hayvan ve buğday ticareti için ilçeye gelenlere hizmet veriliyordu. Bölgede hayvancılığın azalması ve sektördeki değişimle ızgaraların da sayısı zamanla azalarak, günümüzde ilçede tek bir ızgaracı kaldı. İlçede 6 metrekarelik işletmede ızgaracılık yapan Bekir Kurt, bu kültürün son temsilcisi olarak kaldı. Kurt, sağlığı elverdiği müddetçe mesleğini sürdürmeyi düşünüyor.
    Lise son sınıfta başladığı mesleğini yıllardır sürdürdüğünü ifade eden Bekir Kurt, “Zara’da önceden eski buğday pazarı vardı. Orada her kasabın önünde bir mangal olurdu. O zaman lokanta kültürü bu kadar gelişmemişti. Vatandaşlar kasapta etlerini yaptırır, mangala verir büyük bir tepside, yerlerdi. O kültür bu zamana kadar geldi. 15 yılı aşkın bir süredir bu işi tek başıma sürdürüyorum. Geçmişten gelen kültürü devam ettiriyorum. Biz bunu Zara köftesi olarak tanıttık ve insanlar beğendi. Protokolden, bürokratlardan ve çevre kazalardan buraya köfte yemeye geliyorlar. Yaptığım köfte katkısız ve doğal. Gelip yiyenler çok memnunlar. Bazı iş adamları İstanbul’dan gelip köftemi yiyorlar. Bazen erken kapattığımda ertesi gün gelip kavga ediyorlar. Ben yaptığım işten ödün vermiyorum. Etimden, temizliğimden, müşteriye davranışımdan ödün vermiyorum. Elimden geldiği kadar kendi ellerimle yapıyorum. İşlerimi işçiye bırakmıyorum. Sabah dükkânımı açar etimi hazırlarım. Ocağımı 10.30’da yakarım ve 11.00’de köfte servisine başlarım. Sağlığım el verdikçe bu işle beraber Hakk’ın rahmetine kavuşuruz. Burası da son durak olur” dedi.

    “Izgaranın lezzetini hiçbir şey vermez”
    Bekir Kurt’un köftelerinin ayrı bir lezzeti olduğunu söyleyen Mukadder Yıldırım, “Ben burada yaşıyorum ve yemeklerimi de burada yiyorum. Maddi olarak istediğim yerde yiyecek kapasitem var. Ama buranın köftesinin lezzetini verecek bir yer yok” diye konuştu.

  • Eczacılardan yerli ilaç çağrısı

    Eczacılardan yerli ilaç çağrısı

    Sivas Eczacı Odası Başkanı Bahadır Eren, ilaçta dışa olan bağımlılığın ortadan kaldırılması için yerli ilaç sanayisinin desteklenmesi gerektiğini söyledi.

    Son günlerde yaşanan ilaç sıkıntısıyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Sivas Eczacı Odası Başkanı Bahadır Eren, 2004 yılında uygulanmaya başlayan ve senede bir sefer yapılan Euro kuru ortalamasının günümüzde artık geçerliliğini yitirdiğini ifade etti. Eren, “Bir an önce yeni bir ilaç fiyat kararnamesi düzenlenmeli ve artık güncel şartlar çerçevesinde ilaç fiyatları belirlenmelidir ”dedi

    “İlaçlara erişim her geçen gün zorlaşıyor”

    Eren, ilaçlara erişimin güçleştiğini söyleyerek, “Türkiye genelinde olduğu gibi şehrimizde de ilaçlara erişim her geçen gün zorlaşıyor. İlaç fiyat kararnamesinden kaynaklanan sorun nedeniyle, özellikle kanser hastalarının kullanmış olduğu ilaçlar, kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, şeker hastalarının kullanmış olduğu insülin ilaçları gibi hastalar için hayati öneme haiz ve mudall benzeri bulunmayan ilçeler başta olmak üzere ilaç temininde ciddi sorun yaşamaktayız.

    Geçen yıl aralık ayında ilaçta yapılan yüzde 25’lik kur güncellenmesiyle, ilaç euro kuru 17,50 lira olarak belirlendi. Buda maalesef giderlerin ciddi arttığı enflasyonist ortamda ilaç sanayisini ciddi olarak zorlamakta. İlaç sanayisinin ilaç üretiminde ve özellikle yurtdışından getirilen ilaçların temininde ciddi sorunlar yaşaması direk olarak eczaneleri ve hastalarımızı etkilemektedir” diye konuştu.

    “Bir an önce yeni bir ilaç fiyat kararnamesi düzenlenmeli”

    Yeni bir ilaç fiyat kararnamesinin düzenlenmesi gerektiğine değinen Eren, “ Yaklaşık temmuz ayından bu zamana, özellikle kronik hastalıklarda kullanılan ve hayati öneme hazi ilaçların temininde sorun yaşamaktayız. Hastalarımızın sorun yaşamaması adına, elimizde olmayan ilaçları, eczacılar arasında oluşturduğumuz gruplarından yada telefon yoluyla temin etmeye, hastalarımızı mağdur etmemeye çalışıyoruz ama artık buda çözüm olmamaya başladı.

    İlaç yokluğu konusunda, ilaç sanayi, ilaç depoları ve Türk Eczacılar Birliği Ankara’da gerekli çalışmaları görüşmeleri yürütmekte. Bizlerde yerelde siyasilerimize ,ilgili bürokratlarımızla gerekli görüşmeleri yapmaktayız. 2004 yılında uygulanmaya başlayan ve senede bir sefer yapılan Euro kuru ortalaması günümüzde artık geçerliliğini yitirmiştir. Bir an önce yeni bir ilaç fiyat kararnamesi düzenlenmeli ve artık güncel şartlar çerçevesinde ilaç fiyatları belirlenmelidir.

    İlaç stratejik bir üründür. Bunu en son pandemi döneminde gördük. Bununla beraber yerli ilaç sanayi desteklenmeli, ilaçta dışa bağımlılık kısmen de olsa azaltılmalıdır. Biz eczacılar, hastalarımızın kesintisiz ilaca ulaşması ı adına her türlü fedakarlığı göstermekteyiz ve ilimizde ilaç sorununu minimuma indirmek amacıyla meslektaşlarımızla sürekli iletişim halinde olup ,kesintisiz ilaç eczacılık hizmeti sunmaya çalışmaktayız” şeklinde konuştu.

  • Türkiye’nin nazar boncuğunda hazan güzelliği

    Türkiye’nin nazar boncuğunda hazan güzelliği

    Sivas’ın Gürün ilçesinde bulunan ve doğal turkuaz renkli berrak suyuyla kendine hayran bırakan Gökpınar gölü sonbaharla birlikte ziyaretçilerini mest ediyor.

    Sivas’ın Gürün ilçesine 10 kilometre uzaklıkta bulunan Dünyanın en berrak sularından birine sahip Gökpınar gölü yaz-kış birçok doğaseverin ziyaretçi akınına uğruyor. Sonbaharın gelmesiyle de birlikte renklenen göl görenleri kendine hayran bırakıyor.

    Berrak ve turkuaz rengin hakim olduğu göl ağaçların yapraklarının da sararmasıyla bu günlerde kartpostallık görüntüler sunuyor. Doğanın sessizliğiyle baş başa kalmak isteyenler göl etrafında yürüyüş yaparak fotoğraf çekilmeyi de ihmal etmiyor.

  • 40 yılda 10 bin antika eşya biriktirdi

    40 yılda 10 bin antika eşya biriktirdi

    Sivas’ın Zara ilçesinde emlakçılık yapan Cemalettin Temur, 40 yılda topladığı 10 bin antika eşyayı adeta müzeye dönüştürdüğü ofisinde sergiliyor.
    Sivas’ın Zara ilçesinde emlakçılıkla uğraşan Cemalettin Temur, gençlik yıllarından itibaren dedesinin yönlendirmesiyle başladığı ticaret yolculuğunda, ilçesinin kültürel mirasını koruma ve yaşatma misyonunu üstlendi.

    Temur, ilçesinin kültürüne ve yaşam biçimine olan ilgisini hiçbir zaman kaybetmeyerek, bu ilgisini yıllar içinde anlamlı bir koleksiyona dönüştürdü. 15 yıldır emlak sektöründe hizmet veren Cemalettin Temur, hayatı boyunca biriktirdiği antika eşyaları, ofisinin bir odasını adeta müzeye dönüştürerek sergilemeye başladı. Yıllık bine yakın vatandaşın ücretsiz ziyaret ettiği müzede, vatandaşlar taş plaklardan müzik dinleme imkanı da buluyor.

    “10 binden fazla ürünüm var”
    Müzedeki ürünleri 40 senede topladığını belirten Temur, “Bu müzedeki ürünleri 40 senede topladım. Çocukluğumdan bugün kadar toplamaya, biriktirmeye bir isteğim vardı. Daha sonra eskiye dair ürünleri topladım. 1990’lı yıllarda köylere gidip eskicilik yapıyordum. Köy meydanına sergi açıyordum.

    Ben insanlardan eskiye dair ürünleri toplayıp yeni ürün veriyordum. Bu ürünler atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. Evimin altında bir dükkan ayarlayıp 2000 yılında kendime dair bir müze açtım. Her gittiğim yerden, araştırdığım, gördüğüm yeni ürünleri de almaya başladım. Müzemi bu şekilde canlandırdım. Zara’mızın medarı, iftiharı taş plaklarından Zaralı Halil Söyler’in plaklarını dinliyorduk. Onun taş plaklarını topladım. Sonra Diyarbakırlı Celal’i topladım.

    Binden fazla taş plak sergim açıldı. Koleksiyon yapan insanlar Türkiye’de çok ama ben hepsinden topladım. Diğer bazıları sahada taş plak topluyor, çakmak topluyor, saat topluyor. Müzemde aşağı yukarı 10 binden fazla ürünüm var. Elliden fazla gramofonum var. Çakmak, saat, radyo, teneke kutu, kibrit, biblolar, süs eşyaları, anahtar, para koleksiyonum var.

    Bir tondan fazla bakır topladım Zara’dan. Evraklara da bir zaafım oluştu. Bunun yanında da evrak toplamaya başladım. Cumhuriyet dönemine ait 1800’lü yılların sonları, eskiye dair tapular, eski sözleşmeler, muhtar yazışmaları var. Mektup toplamaya başladım. 10 binden fazla evrak da var elimde” dedi.

    “Açık hava müzesi yapmak istiyorum”
    Temur, hedefinin büyük bir konak alıp açık hava müzesi yapmak olduğunu belirterek, “İnsanlara da göstermeye başladığım zaman baktım insanlar da bu eskiye dair ürünlere karşı bir ilgisi alakası var. Ben de bundan mutlu oldum. Bu şekilde de gelen misafirlerimizi müzemizde gezdiriyoruz. Ürünler hakkında bilgiler veriyoruz.

    Taş plak çalıyoruz, bir sosyallik oluyor. Buradaki ürünlerin de hepsini yaşanmışlıkları var, hatıraları var, hatıraları var. Eski dönemde kullanılmış ürünler. İnsanlara bunları anlatıyoruz. Bu değerlere gençler sahip çıkacak. Ben de müzeyi yeni gençlere bir hatıra olarak biriktirdim. Ama hedefim bu biriktirdiğim ürünlerin tamamı burada yok.

    Allah nasip ederse de ileriki zamanlarda büyük bir Zara’mızın eski konaklarından bir tanesini alıp onarıp bu ürünleri oraya dağıtıp göstermek istiyorum. Böyle bir projem de var. Elimde at arabası, öküz arabası var eskiye dair. Ayrıyeten taş da topladım. Elimde 2-3 kamyon da taş var. Değirmen taşları, eskiye dair güzel taşlar var.

    Onlarla da bir amfi tiyatro kurup bir açık hava müzesi yapmak istiyorum. Zara’mıza da gelen insanlarımızı, misafirlerimizi her zaman ağırlayacakları bir kapıları burada var. Ne zaman ben hepsini misafir eder, müzemi de gezdiririm. Ailemiz burada, hatıralarımız var, hatıralarımız var. Zara’dan hiçbir dışarıya çıkamıyoruz. Zara dışında da benim hiçbir evim, yatırımım yok” diye konuştu.