Kategori: Siyaset

  • “Türkiye’nin ilk görme engelliler müzesini hayata geçireceğiz”

    “Türkiye’nin ilk görme engelliler müzesini hayata geçireceğiz”

    Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Çankaya’nın Öveçler semtindeki “Engelsiz Spor ve Oyun Merkezi” ile “Engelliler Hizmet Birimleri”nin açılışını gerçekleştirdi.

    “Hep birlikte bir dayanışma örneği veriyoruz”

    ABB Başkanı Yavaş, programda yaptığı konuşmada, açılışı yapılan merkezin toplumsal dayanışma açısından çok önemli olduğunu belirterek, “Bugün burada sadece bir merkezin açılışını yapmakla kalmıyoruz. Aynı zamanda toplum olarak hep birlikte bir dayanışma örneği veriyoruz. Engelli bireylerin daha mutlu daha özgür, daha güçlü bir yaşam sürdürebilmesi için bir umut kapısını hep birlikte tekrar aralıyoruz” ifadesini kullandı.

    “Onların karşılaştığı zorlukları kaldırmak hepimizin sorumluluğudur”

    Şehirler için yollar ve binaların önemli olmadığını söyleyen Yavaş, önemli olanın şehirde yaşayan insanların mutluluğu olduğunu dile getirdi. Açılışı yapılan “Engelsiz Spor ve Oyun Merkezi”nin Ankara’yı daha yaşanılabilir bir şehir haline getireceğini bildiren Yavaş, “Bugün Ankara’mızın eşit, kapsayıcı ve daha yaşanabilir bir şehir haline getirmek yolundan anlamlı bir adım atıyoruz. Engelli bireylerin toplumsal yaşama tam ve eşit katılımını sağlamak yalnızca onların değil, hepimizin hayatını zenginleştiriyor. Onların karşılaştığı zorlukları kaldırmak için elimizden geleni yapmak hepimizin sorumluluğudur” ifadelerini kullandı.

    “Engelli bireylerimiz ve aileler için yeni fırsatlar oluşturmaya devam ediyoruz”

    Engelli bireyler ve aileleri için yeni fırsatlar oluşturduklarını anlatan ABB Başkanı Yavaş, “Engelli bireylerimiz ve aileler için yeni fırsatlar oluşturmaya ve yaşamlarını kolaylaştırmaya yönelik projelerimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz engelsiz spor ve oyun merkezi ve mola evi bu çabalarımızın önemli bir parçasıdır” şeklinde konuştu.

    “Engelli bireylerimizin rahat bir nefes alabilecekleri bir yaşam alanıdır”

    Engelli yaşam merkezinin sadece bir bina olmadığını, aynı zamanda bir yaşam alanı olduğuna dikkati çeken Yavaş, “Zihinsel engelliler merkezi ve engelsiz spor ve oyun merkezi sadece birer bina değil. Engelli bireylerimizin yeteneklerini geliştirebileceklerini, ailelerin rahat bir nefes alabilecekleri bir yaşam alanıdır. Burada sunulacak hizmetlerle çocuklarımızın Fiziksel zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlayacak ailelerimize ise rehberlik desteği sunacağız” ifadesini kullandı.

    “Ailelerimize nefes alacakları bir zaman dilimi sunacağız”

    Merkezde engelli çocuklara sunulacak hizmetleri anlatan ABB Başkanı Yavaş, bu hizmetlerin sadece engelli bireylere olmadığını, ailelerinde sunulacak hizmetlerden yararlanabileceğini belirterek, şunları kaydetti:

    “Burada sunulacak hizmetlerle çocuklarımızın fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlayacak. Ailelerimize ise rehberlik desteği sunacağız. Merkezimizde sunulan bazı hizmetleri sizlere aktarmak istiyorum. Burada bir mola evimiz var. 3-6 yaş arası engelli çocuğu olan aileler için saatlik bakım hizmeti sunarak ailelerin ihtiyaç duyduğu zaman da destek sağlayacak psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetlerimiz var. Ailelerimiz ve çocuklarımızın ihtiyaçlarına yönelik bireysel ve grup destekleri sunulacak. Bunlar da çocuklarımızın fiziksel gelişimlerine destek olacak sosyokültürel alanlar var. Burada oyun odaları resim ve el sanatları atölyeleri, kütüphane sinema ve konferans salonu gibi alanlar çocuklarımızın becerilerini geliştirecek, onların sosyal hayatta bağlarını güçlendirecektir. Bunun yanı sıra engelsiz spor ve oyun merkezi sayesinde çocuklarımız özel olarak tasarlanmış spor ve oyun alanlarında hem eğlenecek hem de fiziksel sağlıklarını ve öz güvenlerini arttıracak. Ailelerine yönelik hizmetlerimiz de var. Saatlik bakım hizmetiyle ailelerimize nefes alacakları bir zaman dilimi sunacağız. Kişisel gelişim seminerleri ve eğitimler düzenleyeceğiz. Sosyal ve kültürel etkinliklerle ailelerimize yalnız olmadıklarını hissettirecek güçlü bir dayanışma ağıyla buluşturacağız.”

    “Türkiye’nin ilk görme engelliler müzesini hayata geçireceğiz”

    Türkiye’nin ilk görme engelliler müzesini yakın zamanda hayata geçireceklerini aktaran Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Biz başka tür yani buranın dışında yaptığımız çalışmalardan da bazı bilgiler vermek istiyorum. Türkiye’nin ilk görme engelliler müzesini hayata geçireceğiz. Yaklaşık bin metrekarelik bir salon üzerinde inşaatımız devam ediyor” ifadelerini kullandı.

    Hayata geçirecekleri diğer projelerden bahseden Yavaş, “Otizm yaşam merkezi kuruyoruz. Ergazi Otizm Yaşam Merkezi, 10 bin metrekarelik bir alanda 14 bin 200 metrekarelik inşaat alanıyla Başkentte otizimli çocuklarımız için eğitim ve sosyal yaşamı bir araya getirmek üzere tasarlanmıştır, projesi hazır ihale çıkmak üzereyiz” diye konuştu.

    Törenin ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Engelsiz Spor ve Oyun Merkezi” ile “Engelliler Hizmet Birimi”ni gezdi.

  • “81 ilde özel soruşturma büroları faaliyet göstermektedir”

    “81 ilde özel soruşturma büroları faaliyet göstermektedir”

    TBMM Kadına Karşı Şiddeti ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u misafir etti. Tunç, insan haklarının, tüm insanların; hiçbir ayrım gözetmeksizin sırf insan olmasından dolayı sahip olduğu haklar olduğunu belirterek, kendileri için insan onurundan daha üstün bir kimlik olmadığını ifade etti. Tunç, “Kadına yönelik şiddet, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti, insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Tunç yapılan çalışmalardan bahsederek, “2003 yılına kadar aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere ihtisaslaşmış bir mahkeme yoktu. Aile mahkemelerinin kurulmasını sağlayarak bu konudaki önemli bir eksikliği giderdik. Hâlihazırda 497 aile mahkemesi yargılama faaliyetlerine devam etmektedir. Kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu daha net şekilde vurgulamak gerekiyordu. Anayasanın 10. maddesinde 2004 yılında yaptığımız değişiklikle kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme yapılmıştı. 2010 yılında da bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağını hüküm altına alarak kadınlara pozitif ayrımcılık düzenlemesini Anayasal güvenceye kavuşturduk. 2011 yılında Aile Bakanlığını kurarak ülkemiz için önemli bir eksikliği gidermiş olduk. 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçladık. 2020 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığını kurduk. Böylece çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere; adli süreçte suç mağdurlarının korunmasını amaçlayan kurumsal yapıyı oluşturduk. 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere her adliyede tedbir mahkemeleri (ihtisas mahkemeleri) belirledik. Hâlihazırda, sadece 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere iş yoğunluğunun fazla olduğu Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyük illerimizde tedbir mahkemeleri görev yapmaktadır. Kadına yönelik şiddetle ilgili soruşturmaların daha etkin yapılabilmesi için sadece belirli Cumhuriyet savcılarının görev aldığı özel soruşturma büroları ile tedbir mahkemelerinin kurulmasını sağladık. Halihazırda, 81 ilde toplam 242 adliyede bu soruşturma büroları faaliyet göstermektedir” dedi.

    Kadınlara yönelik suçlarda caydırıcılığın sağlanması amacıyla düzenlemeler yaptıklarını hatırlatan Tunç, “2005 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanununda kadınları koruyan önemli düzenlemeler yaptık. Birçok suç bakımından suçun kadına (özellikle gebe kadına) ve eşe karşı işlenmiş olması suçun nitelikli hali olarak düzenledik. Cinsel taciz suçunun aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmiş olmasını cezada artırım sebebi saydık. (TCK md. 105) ‘Töre saikiyle’ kasten öldürme suçunun işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak kabul edilerek suçun cezasını Türk Ceza Kanunundaki en ağır yaptırım olan ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ olarak düzenledik. Cinsiyet farklılığı nedeniyle ayrımcılık yapmayı suç olarak düzenledik. (TCK md. 122) 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunuyla cinsel saldırı suçlarından dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda mağdura baro tarafından avukat görevlendirilmesini isteme hakkı verdik. Yine, 2014 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların cezaları ve infaz oranlarını kademeli olarak artırdık. Dördüncü Yargı Paketiyle; kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının ‘boşanılan eşe’ karşı işlenmesi halini cezada artırım sebepleri arasında düzenledik. Böylece; kasten öldürme suçunun cezası müebbet hapis cezası iken bu suçun boşanılan eşe karşı işlenmesi halinde cezayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak düzenledik. Kasten yaralama suçunun cezası 4 aydan bir yıla kadar hapis cezası iken cezayı yarı oranında artırarak 6 aydan, bir yıl 6 aya kadar hapis cezasına çıkardık. Eziyet suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası iken cezayı 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına çıkardık. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezası bir yıldan 5 yıla kadar hapis cezası iken cezayı bir kat artırarak 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çıkardık. 12 Mayıs 2022 tarihinde yaptığımız düzenlemeyle; kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence ve eziyet suçlarının kadına karşı işlenmesi halini cezada ağırlatıcı neden olarak düzenledik. Bu kapsamda; kasten öldürme suçunun cezası müebbet iken, cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapse çıkardık. Kasten yaralama suçunun cezasının alt sınırını 4 aydan, 6 ay hapse çıkardık. Tehdit suçunun cezasının alt sınırını 6 aydan, 9 ay hapse çıkardık. İşkence suçunun cezasının alt sınırını 3 yıldan, 5 yıl hapse çıkardık. Eziyet suçunun cezasının alt sınırı 2 yıldan, 2 yıl 6 ay hapse çıkardık. Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına aldık” ifadelerine yer verdi.
    Bakan Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Mağdur odaklı adalet anlayışını hayata geçirmenin gayreti içinde olduk. Bu kapsamda; suç mağduru kadın ve çocukların, faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteği ile özel ortamlarda ifadelerini verebilmelerine imkân sağlayan adli görüşme odaları oluşturduk. Bugün itibarıyla 81 ilde; 164 adliyede, 172 adli görüşme odasında, 128 bin adli görüşme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 81 ilimizde kurduğumuz ve sayısı 171 olan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerimiz; başta çocuklar, kadınlar, engelli ve yaşlı bireyler olmak üzere tüm mağdurların adli süreçte yalnız olmadıklarını hissettirmektedirler. Suç mağdurları, müdürlüklere başvurarak adli süreç boyunca bilgilendirilmekte, ihtiyaç duydukları hizmetlere yönlendirilmekte ve psiko-sosyal destek hizmetlerinden yararlandırılmaktadır. Bu müdürlüklerde, kurulduğu 2019 yılından bu yana 183 bin 399 kişiye bilgilendirme yapılmış, 346 bin 489 hukuk dosyasında, 164 bin 267 ceza dosyasında olmak üzere 510 bin 756 Sosyal İnceleme Raporu hazırlanmış, 19 bin 72 hukuk dosyasında, 112 bin 980 ceza dosyası olmak üzere 132 bin 52 dosyada ifadeye katılınmış ve toplamda 1 milyon 465 bin 199 kişiye adli süreçte psiko-sosyal destek sağlanmıştır.”

    Tunç, Adalet Bakanlığı olarak hakim ve savcı ile yardımcılarına eğitimler verdiklerini kaydederek, “2024 yılında uzaktan eğitim de dâhil olmak üzere; 2525 hâkim ve savcı ile yardımcısına; ‘Aile Hukukundan Kaynaklanan Davalar’ ve ‘6284 sayılı Kanun Uygulamaları’ konularında eğitimler verdik. Bakanlık olarak, kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını da çok önemsiyoruz. Bu kapsamda; 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken; bugün bu sayıyı yüzde 406 oranında artırarak 9 bin 353’e çıkardık. Şu anda toplam 24 bin 695 hâkim ve cumhuriyet savcısının yüzde 38’i kadındır. Halihazırda toplam 3 bin 642 olan hâkim ve savcı adayı ve yardımcısının bin 690’ı kadındır. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 45 bin 416’sı yani yaklaşık yarısı kadın personelden oluşmaktadır” diye konuştu.

  • Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamıştır

    Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamıştır

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Piyasaya sürüldüğü iddia edilen sahte dolarlara ilişkin konuşan Bahçeli, “Son günlerde 600 milyon dolara yakın sahte paranın piyasa sürüldüğüne dair iddialar bir maksada matuf olup külliyen yalan ve saptırmadır. Bir anda tetiklenen panik ortamının ticaretin bel kemiği Kapalı Çarşı’ya kadar sirayet etmesi, döviz bürolarının alım-satım işlemlerini bıçak gibi kesmesi, bize göre Türkiye’ye yönelik bir operasyondur. Sahte dolardaki ilk akışın Güneydoğu sınırımızdan kaynaklandığının ileri sürülmesi de son günlerdeki pozitif ülke gündemini gölgeleme sinsiliğinde ekonomik ayağın faal olduğunu düşündürmektedir. Sahteliğin ve sahtekârlığın geçer akçe olduğu bugünkü dünyada, insanın bile sahtesi varken, dövizin sahtesine dudak bükmek elbette ikna edici bir durum değildir. Her ayrıntıyı, kuytuda gizlenen her ihtimali araştırmak esas olmalıdır” ifadelerini kullandı.

    “Ülkemizin sahte parayla anılmasını planlayanların pirelenmiş hevesleri pis kursaklarında bırakılmalıdır”

    “Sahteliğe ve sahtekârlığa karşı mücadele amasız ve amansız şekilde sürmelidir” diyen Bahçeli, “Ülkemizin sahte parayla anılmasını planlayanların pirelenmiş hevesleri pis kursaklarında bırakılmalıdır. FETÖ’cü alçakların, bölücü ve yıkıcı terör örgütü yandaşlarının sosyal ve ekonomik ahlakı zehirleme teşebbüslerini engellemekle birlikte, dolandırıcılığın ve kalpazanlığın azılı fail ve figüranlarını kıskıvrak yakalayarak hesap sormak herkese de ders ve ibret olacaktır. Vatandaşlarımızı, ekonomik aktörleri soğukkanlılığa, sükûnete ve sakin olmaya davet ediyorum. Telaşa lüzum olmadığını, bilakis Türkiye düşmanlarının bunu arzuladığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

    “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır”

    Suriye’de 14 yılı bulan istikrarsızlık ve işgal sarmalında cephe üstüne cephe açıldığını söyleyen Bahçeli, “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır, başka türlüsünü bırakınız düşünmeyi, kafamızdan geçirmek dahi abestir. Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasına sıkışan, topraklarının üçte ikisi kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır. Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını Suriye özelinde görmek trajik bir gerçek olarak karşımızdadır” dedi.

    “Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamış, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapatmıştır”

    Suriye Devlet Başkanı Esad’ın, Türkiye’yle ön şartsız temas ve diyalog kurması, normalleşme iradesi göstermesinin önce kendi hayrına, sonra da ülkesinin çıkarına olduğunu belirten Bahçeli, “Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamış, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapatmıştır. Toprakları gasp edilen, askerleri çatışma alanlarından kaçan, ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır. Ülkesi baştan ayağa infaz ve istila edilmişken, Türk askerinin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyip devamlı geri çekilmemizi şart koşan Baas zihniyetinin bugünkü özeti, kabul edelim ki, tam bir rezalettir. Bize göre hala vakit geçmiş değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur ancak vatan topraklarımızda gözü olanlara, yerinden çıkarılacak gözleri olan bu sırtlanların sırtını sıvazlayanlara tahammülümüz de söz konusu olamayacaktır. Suriye’den kaynaklanan bölücü terör musibeti tamamıyla gündemden çıkarılasıya kadar huzur ve barış ortamını tesis ettiğimiz sahaları boşaltmamız Anadolu coğrafyasını ateşe atmakla eşdeğerdir. Esad rejiminin her şeyden önce bunu idrak etmesi lazımdır” diye konuştu.

    “Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçleri, canlandırılmalıdır”

    Suriye’nin istikrar ve güvenliğe kavuşması, iç otoriteyi tekrar kurmasının samimi dilek ve temennileri olduğunun altını çizen Bahçeli, “Bu gerçekleşmeden, üstelik her taşın altında, pek çok ülkenin, emperyalizmin ve terör unsurlarının farklı hesap ve hedeflerinin kaynadığı coğrafi mıntıkaları terk etmek felaketlere buyur gel demektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne işgalci diyenlerin, ABD-Rusya ve terör örgütlerine üst perdeden itirazdan inatla kaçınması en hafif tabirle korkaklık ve kifayetsizliktir. Türk beklenendir, Türk bilinendir, Türk özlenendir, Türk çağrılandır, Türk adalet ve müşfik muamelenin mihver başı, zirve bağrıdır. Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçleri, üçüncü tarafların herhangi bir bozucu etkisi olmadan canlandırılmalıdır. Başka çare ve çıkış yolu kalmamıştır” şeklinde konuştu.

    “Biz, Suriye’nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız”

    Konuşmasını devamında “Geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin evlerine dönüşü, sınır ticaretinin diriltilmesi kararlılığının derhal hayat ve zemin bulmalıdır” diyen Bahçeli, “Biz, Suriye’nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız. Biz, Suriye’nin emperyalizmin ve terör maşalarının doymaz kursaklarında lokma lokma öğütülmesinden memnuniyet duymayız. Biz, Suriye’nin rehin alınmış, parçalanması hususunda ittifak sağlanamadığından dolayı icazetli ömrünün uzamasına tamam denilmiş mevcut statükosuna yatırım yapacak fırsatçılığa tenezzül edemeyiz. Esad yönetimi aklını başına almalıdır. Mezhep taassubunu terk etmelidir. Düşmanı dost sayan, dostu da düşman gören ilkel ve ilkesiz siyasi dürtülerle arasına çizgi çekmelidir. Esad yönetimi kabuğuna çekilip uzun süre ayakta kalacağını düşünüyorsa biliniz ki, yanıldığını er veya geç anlayacaktır” dedi.

    “Halep’ten İdlib’e kadar tekrar açılan çatışma güzergahının Türkiye’ye yansımalarını enine boyuna düşünmekle mükellefiz”

    Halep’in Suriye’deki muhalif grupların eline geçmesi ile ilgili değerlendirmede bulunan Bahçeli, “İsrail ile Lübnan arasında yapılan ateşkes anlaşmasından hemen sonra Halep krizinin doğması üzerine başlayan tartışmaların, bir tesadüf mü yoksa bir tertip mi olduğuyla ilgili münakaşaların, o güne kadar biriken çatışma enerjisini, artan coğrafi basıncı hesaba katmadığı anlaşılmaktadır. Bir yanda zafer çığlıkları atılırken, diğer yanda felaket tamtamlarının çalınması ifrat ve tefrit dozajı yüksek düşüncelerin eseridir. Mücavir coğrafyalarımızda Türkiye’ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyiz. Halep’ten İdlib’e kadar tekrar açılan çatışma güzergahının Türkiye’ye yansımalarını enine boyuna düşünmekle mükellefiz” açıklamasında bulundu.

    “Tel Rıfat temizlenmiş, ümit ederim ki sırayı Menbiç almıştır”

    ABD ve Rusya’nın verdiği hiçbir sözü tutmadığını dile getiren Bahçeli, “5 Mart 2020 Moskova Mutabakatı kısmen bir çatışmasızlık iklimi sağlamış olsa da, bu mutabakatı ihlal eden, İdlib’i kurcalayan, M-4 ve M-5 karayollarının çevresinde somutlaşan güvenlik koridorlarının işlevini sakatlayan, İdlib Gerginliği Azaltma Anlaşmasıyla Astana süreçlerini yıpratan, 22 Ekim 2019’da Soçi Mutabakatı kapsamında, PKK/YPG/PYD’yi Menbiç ve Tel Rıfat’tan çekecek olan fakat buna bir türlü yanaşmayan da ülkeler az çok bellidir. Şimdi Tel Rıfat haşeratlardan, çıyanlardan, insan suretinde dolaşan alçaklardan köşe bucak temizlenmiş, ümit ederim ki sırayı Menbiç almıştır. Ayrıca sınırlarımızın hemen yanı başında yuvalanan terör örgütünün sökülüp atılmasından rahatsız olan DEM Parti’nin nerede duracağını henüz kestirememesi, terörle arasına mesafe koymaktan sürekli imtina etmesi yanlıştır, demokrasi ve hukuk dışı bir çarpıklıktır. Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur. Tel Rifat’tan sürülüp çıkarılan canilerin kiralık katil sürüsü olduğunu sadece biz değil, şerefli Kürt kardeşlerim de itiraf edeceklerdir. Bölücü terör örgütüne hayat haramdır. Tüm terör örgütleri bizim karşımızdadır. Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır” şeklinde konuştu.

    “DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır”

    Suriye topraklarının Suriyelilere ait olduğunu kaydeden Bahçeli, “DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Terör ya bitecek ve Türkiye bahara uyanacaktır ya da bölücü katiller son silahlı teröriste kadar tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaklardır. Bu ülkenin demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmesi şarttır. Halep’in huzur ve sükûnet bulması da yegane dileğimizdir. Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz; tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdat söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor. İstanbul’un Kapalı Çarşısı neyse Halep’in Kapalı Çarşısı odur” dedi.

    “Özgür Bey, yolun yol değildir”

    CHP’nin halktan umudunu kestiğini savunan Bahçeli, “Hemen seçim çağrıları yapsalar da CHP yönetiminin gözü başka kaşı başka oynamaktadır. Her gün farklı kisveye bürünen çıkar gruplarının artan rekabetine, azgın hiziplerin çadır tiyatrosuna dönen CHP’nin demokrasi dışı arayışların düşünü kurduğunu ifade etmek hatalı değildir. Disiplinsiz teğmenleri savunan, laik-anti laik kutuplaşmasını sahneye çıkaran, rejim değiştirmekten bahseden, ekonomik sorunları sistem ve devlet sorununa tahvil eden, ülkede istikrarsızlık ortamı varmış gibi iddiada bulunan, her dört gençten üçünün ülkemizden gitmek istediğini gafilce ileri süren, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız başta olmak üzere hukuk insanlarımıza edepsizce saldıran ve avukatlık mesleğini aşağılayan, CHP’li belediyelerin vergi borçlarını ve SGK primlerini ödememesini dayatan, milletimizin hassasiyetlerini kaşıyan, sinir uçlarına basan ve sürekli hukuk ihlali yapan Özgür Özel ve ekibinin vesayet nöbeti tutmuş, ara rejim merakı sarmıştır. CHP, genetik mirasına sarılarak eski hastalığının pençesine düşmüştür. Özgür Bey, yolun yol değildir” ifadelerini kullandı.

  • CHP lideri Özel, engellilerle birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti

    CHP lideri Özel, engellilerle birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti

    CHP Genel Başkanı Özel ile engellilerden oluşan beraberindeki heyet, Atatürk’ün mozolesine geldi. Mozoleye çelengin bırakılmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu.
    Özel ve beraberindeki heyet daha sonra Misak-ı Millî Kulesi’ne geçti. Özel, burada Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. Defterde ise şu ifadelere yer verildi:

    “Aziz Atatürk, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle, bizlere emanetiniz olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü temsilcileri ve engelli yurttaşlarımız ile birlikte huzurunuzdayız. Cumhuriyetimizin sunduğu imkanlarla her alanında başarı göstermeye gayret eden engelli yurttaşlarımız, ‘Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak’ sözünüzün örnek temsilcileridir. Onların azmi ve kararlılığı, hiçbir engelin aşılmaz olmadığını tüm dünyaya göstermektedir. Sayın Genel Başkanım, huzurunuzda, engelli yurttaşlarımızın sorunlarının çağdaş ve eşit olduğunu bir bir toplum olma hedefimizin ayrılmaz bir parçası olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Engelli yurttaşlarımız eğitim, istihdam, erişilebilirlik sosyal hayata katılım konularında tam bir fırsat eşitliğine ve hak ettikleri onurlu yaşam koşullarına kavuşana dek, hep birlikte çalışmaya kararlıyız. Bu vesileyle, aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyor, silah arkadaşlarınızı ve partimizin kurucu kadrolarını oluşturan yol arkadaşlarınızı, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.”

    Konuşmasının ardından Özel, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kabri başına geçerek çiçek bıraktı.

  • “Türkiye’nin Yunanistan’ı daha fazla dinlemeye ihtiyacı var”

    “Türkiye’nin Yunanistan’ı daha fazla dinlemeye ihtiyacı var”

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, IV. Medya ve Akademi Forumunun iki dost ülke arasındaki diyaloğu derinleştirmesini, karşılıklı anlayış ve iş birliğini artırmasını temenni ederek, Atina’daki bu özel buluşmanın, “Birlikte daha fazla neler yapabiliriz?” sorusuna cevap olacağına inandığını belirtti.

    Ege’nin iki kadim ülkesi Türkiye ve Yunanistan’ın bugüne dek ne zaman ihtiyaç duysa birbirlerine el uzattığını, dost ve komşu olmanın gereğini eksiksiz yerine getirdiğini vurgulayan Altun, bu karşılıklı dayanışma ruhunun iki devletin bugün akla gelebilecek her alanda pozitif bir diyalog içerisinde olduğunu gösterdiğine işaret etti.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 yıl aradan sonra geçen yıl Atina’ya yaptığı tarihi ziyareti hatırlatan Altun, bu ziyaretin pozitif diyaloğun en somut göstergelerinden biri olduğunu söyledi.

    Altun, bu tarihi ziyarette, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte imzaladığı “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Atina Bildirgesi”ni iki ülke arasında her alanda iş birliği zeminini ve diyalog ortamını kapsadığını ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretini 13 Mayıs 2024’te bu kez Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in iade-i ziyaretinin takip ettiğini hatırlatan Altun, Atina Bildirgesi’nde sözü edilen dostane ilişkiler ve iyi komşuluğun temellerinin bu ziyaretle daha sağlam bir zemine oturtulduğunu vurguladı.

    “İki kadim komşuyu birleştiren noktalar, onları ayıranlardan çok daha fazla”

    İki ülkeyi birleştiren, yakınlaştıran birçok başlık bulunduğuna işaret eden Altun, şunları kaydetti:

    “Ticaret, turizm, enerji, ulaştırma, telekomünikasyon, denizcilik, bilgi ve iletişim teknolojileri, eğitim, sosyal güvenlik, sağlık, çevre Liste uzayıp gidiyor. Ancak bu listeye, bugün buluşmamızın da konusu olan spor ve kültür kavramlarını özellikle eklemek istiyorum Bizler, spor ve kültürün birleştirici rollerini birer yumuşak güç unsuru olarak görüyoruz. Sadece Türkiye ve Yunanistan’ın değil, tüm dünyanın birbirini daha çok dinleyip anlaması gereken bu çağda kadim kültürlerimizin de birer parçası olan spor ve kültürün birleştiriciliğine inanıyoruz.”
    Bugün Türkiye’nin Yunanistan’ı, Yunanistan’ın da Türkiye’yi daha fazla dinlemeye ve anlamaya ihtiyacı olduğunun altını çizen Altun, “Çünkü hepimiz biliyoruz ki; iki kadim komşuyu birleştiren noktalar onları ayıranlardan çok, çok daha fazla. Özellikle savaşların, gerginliklerin, düzensiz göç gibi risklerin eksik olmadığı bölgemizde, aynı coğrafyayı paylaşan iki komşu ülkenin daha yakın diyalog kurması sadece bir temenni değildir, bir zorunluluktur” değerlendirmesinde bulundu.

    Yumuşak güç unsuru olarak kültür ve sporun birleştiriciliğinin bu noktada devreye girdiğini ifade eden Altun, Türkiye’de görev yapan Yunan ve Yunanistan’da görev yapan Türk sporcuların, yine benzer şekilde Ege’nin iki yakasında varlık gösteren kültür elçileri ve sanatçıların ülkeler arasındaki diyalog köprüsünün çelik halatları olduğunu dile getirdi.

    Bu çelik halatların tuttuğu köprüde pek çok ortak eserin ortaya çıktığını belirten Altun, “William Shakespeare’in unutulmaz eseri Romeo ve Juliet’in geçtiğimiz Nisan’da İstanbul’da, Atatürk Kültür Merkezi’nde Türkçe, ve İngilizcenin yanı sıra Yunanca sahnelenmiş olması bunun somut tezahürlerinden biridir” dedi.

    “Dostluğumuzu pekiştirecek, güçlendirecek her girişime destek vermeye sonuna kadar hazırız”

    Altun, forumun iki ülke ilişkilerinde yakalanan olumlu ivmenin sürdürülmesine katkı sağladığını belirterek şunları kaydetti:

    “Bizlere düşen Türkiye ve Yunanistan arasındaki tarihi komşuluk ilişkisine sadık kalmak, eğer varsa sorunlarımızı başkalarıyla değil birbirimizle konuşmaktır. Tarihi tecrübelerimiz göstermektedir ki, konuştuğumuzda ve yapıcı bir diyalog çerçevesinde bir araya geldiğimizde bundan en çok Türk ve Yunan halkları fayda görmektedir, ülkelerimiz fayda sağlamaktadır. Bize düşen, hassasiyetlerimize karşılıklı olarak saygı duymaktır. Biz Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da defaatle vurguladığı gibi, ‘dostlukları artırmanın’ tarafıyız. Yunanistan’la da dostluğumuzu pekiştirecek, güçlendirecek her girişime destek vermeye sonuna kadar hazırız.”

    Bundan sonra da iyi komşuluk ilişkilerini kökleştirip diyalog kanallarını genişletmek ve çeşitlendirmek suretiyle bunun sürdürüleceğinden şüphe duymadığını aktaran Altun, “Yeter ki samimi olalım. Yeter ki hakikatten yana olalım. Ve yeter ki adalet ve hakkaniyeti ilişkilerimizin temel dayanak noktası olarak görelim” ifadelerini kullandı.

  • “Birinci sıradan engelli milletvekilimiz olacak”

    “Birinci sıradan engelli milletvekilimiz olacak”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla engelli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya geldi. Özel, burada yaptığı konuşmada, “Tüzüğümüzde engelli kotası tarif ettik. En az bir bölgede birinci sıradan bir milletvekilinin bir engelli birey olmasını tarif ettik. Sorunların birinci elden TBMM’de takip edilmesini sağlamak üzere birden çok engelli bireyin CHP’nin iktidar sırasında oturmasını önemsiyoruz. Engelli haklarından yararlanmak için en az yüzde 40’lık fonksiyon kaybı şartını kaldıracağız. Engelli maaşını, engelli ve yaşlısına bakan vatandaşlarımıza ödenen evde bakım parasını net asgari ücret düzeyine çıkaracağız. Engelliler Haftası’nda her yıl bir asgari ücret ödeme yapacağız. Sizlerin ve 86 milyon vatandaşımızın önüne konulan tüm engelleri ayrımsız, eşit vatandaşlar olarak birlikte aşacağız” dedi.

  • Fidan büyükelçilere görevlerini tebliğ etti

    Fidan büyükelçilere görevlerini tebliğ etti

    Diplomatik kaynaklardan edinen bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiyenin dış temsilciliklerinde görev alan büyükelçilik yapacak isimlere görevlerini tebliğ etti. Buna göre; İkili İlişkiler (Asya-Pasifik) Genel Müdürü Büyükelçi Esra Cankorur’un Dublin Büyükelçisi, İkili İlişkiler (Doğu Afrika) Genel Müdürü Büyükelçi Elif Çomoğlu Ülgen’in Roma Büyükelçisi, İkili İlişkiler (Orta Asya ve Türk Devletleri Teşkilatı) Genel Müdürü Büyükelçi Gökhan Turan’ın Berlin Büyükelçisi, Büyükelçi Ali Murat Ersoy’un Yeni Delhi Büyükelçisi, Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Birol Akgün’ün Bakü Büyükelçisi, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yakup Caymazoğlu’nun Amman Büyükelçisi, Büyükelçi Hakan Çakıl’ın Dünya Ticaret Örgütü Daimi Temsilcisi, Vatikan Büyükelçisi Ufuk Ulutaş’ın Taşkent Büyükelçisi, Kamu Diplomasisi ve Stratejik İletişim Genel Müdürü Büyükelçi Sadık Arslan’ın Singapur Büyükelçisi, Büyükelçi Mehmet Poroy’un Abuja Büyükelçisi, Büyükelçi Lütfullah Göktaş’ın Abu Dabi Büyükelçisi, Büyükelçi Armağan İnci Ersoy’un Panama Büyükelçisi, Büyükelçi Nuri Kaya Bakkalbaşı’nın Managua Büyükelçisi, Büyükelçi Mekin Mustafa Kemal Ökem’in Bişkek Büyükelçisi, Personel Genel Müdür Yardımcısı Elçi Melih Karalar’ın Wellington Büyükelçisi, Strateji Geliştirme Başkanlığı Genel Müdür Yardımcısı Elçi Başak Genç Yüksel’in Ulanbator Büyükelçisi, Çevre, İklim Değişikliği ve Sınıraşan Sular Genel Müdür Yardımcısı Elçi Feriba Duygu Hokkacı Esirgen’in Vagadugu Büyükelçisi, Protokol Genel Müdür Yardımcısı Elçi Emin Akseki’nin Saraybosna Büyükelçisi, Ekonomik ve Ticari İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Elçi Julide Kayıhan’ın Bangkok Büyükelçisi ve Destek Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Elçi Aytaç Yılmaz’ın Havana Büyükelçisi olarak görevlendirilmesine karar verildi.

  • “Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz”

    “Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Karadağ Cumhurbaşkanı Jakov Milatoviç ile ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Milatoviç ve heyetini Ankara’da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sene Türkiye-Karadağ arasındaki diplomatik ilişkilerin 145’inci yıl dönümü olduğunu hatırlattı. Karadağ ile bu ortak geçmişte siyasi ekonomik ve kültürel temelleri sağlam kapsamlı işbirlikleri olduğunu aktaran Erdoğan, Milatoviç ile görüşmelerinde ikili münasebetleri kapsamlı şekilde ele aldıklarını bildirdi. Görüşmede önümüzdeki dönemde atılacak adımları da değerlendirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Münasebetlerimize kurumsal çerçeve kazandırmak amacıyla Yüksek Düzeyli Strateji

    Konseyi kurulmasını kararlaştırdık. Ayrıca bölgesel ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunduk. Balkanlarda istikrara atfettiğimiz önemi teyit ettik. Türkiye olarak dini ve etnik bir mozaik olan Balkanlarda huzuru, refahı ve istikrarı desteklemeye büyük önem verdiğimizi bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.

    Karadağ’ın zengin kültürel ve etnik dokusuyla Balkanlarda hoşgörü ve bir arada yaşama kültürüne örnek teşkil eden bir ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”2021 yılında Karadağ’a gerçekleştirdiğim ziyarette ikili ticaret hacmimizi 250 milyon dolara çıkarma hedefi koymuştuk. Covid salgını, Ukrayna’daki savaş ve küresel ekonomik sıkıntılara rağmen hamdolsun bu hedefe ulaşmaya çok yakınız” değerlendirmesinde bulundu.

    Karadağ Cumhurbaşkanı Milatoviç ile bu hedefi daha da yukarıya taşımak konusunda mutabık kaldıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Karadağ’a en fazla yatırım yapan ülkelerin başında geliyoruz. Müteahhitlik alanında firmalarımız Karadağ’da yaklaşık 500 milyon dolar değerinde 62 projeyi başarıyla tamamlamıştır. Firmalarımız özellikle altyapı, inşaat ve hizmet sektörlerine ilgilerini sürdürüyorlar. Bu ilginin bir neticesi olarak Karadağ’a doğrudan yatırımlarımızda 2023 ve 2024 yıllarında rekor artış yaşanmıştır. Bu vesileyle iş insanlarımıza verdikleri destekten ötürü kıymetli dostum Cumhurbaşkanı Milatoviç’e milletim adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    Karadağ ile ekonomik ilişkiler gibi beşeri ve kültürel münasebetlerin de hızla geliştiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Karadağ ile ekonomik ilişkilerimiz gibi beşeri ve kültürel münasebetlerimiz de hızla gelişiyor. Karadağ’da ikamet eden 25 bin vatandaşımıza ilave olarak ülkemizde 150 binden fazla Karadağ kökenli vatandaşımız var. THY öncülüğünde havayolu sektörümüz çok sayıdaki uçuşuyla Karadağ’ı adeta tüm dünyaya bağlıyor. Şüphesiz bu seferler aramızdaki turizm ilişkilerine de önemli katkı sağlıyor. TİKA’nın restorasyon, eğitim ve sağlık alanındaki projeleri, Yunus Emre Enstitüsü’nün kültür sanat faaliyetleri de ilişkilerimizin önemli boyutundadır. TİKA bugüne kadar Karadağ’da toplam değeri 30 milyon doları aşan 500’den fazla proje ve faaliyet gerçekleştirdi” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nin kuruluşundan bu yana 2 bin 500’ü aşkın öğrenciye Türkçe eğitim verdiğini, Türkiye bursları kapsamında da 500’den fazla Karadağlının ülkemizde eğitimlerine devam ettiklerini belirtti. Kuzeyden güneye kadar Türkiye’nin geniş çevresinde barışın, huzurun ve istikrarın korunmasına büyük önem atfettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Hem bizi hem de Karadağ’ı olumsuz etkileyen Rusya-Ukrayna savaşında başından beri adil bir barışın tesis edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Gazze ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırılarında da aynı ilkeli tutumumuzu muhafaza ettik. Lübnan’da sağlanan ateşkese olan desteğimizi de açıkça beyan ettik. Gazze’de bir an önce ateşkesin sağlanmasını ümit ve arzu ediyoruz. Bölgemizdeki yangının söndürülmesi noktasında Türkiye olarak üzerimize düşen ne varsa dün olduğu gibi bugün de yapmaya hazırız” dedi.
    Suriye’de aniden patlak veren gelişmeleri de çok yakından takip ettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Gerek Dışişleri Bakanımız gerekse Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımız muhataplarıyla sürekli temas halindeler, istişarelerini gerçekleştiriyorlar. Aslında uzun bir süredir Orta Doğu’daki şiddet sarmalının Suriye’yi de etkisi altına alma ihtimaline dikkat çekiyordum. Son hadiseler Türkiye’nin haklılığını teyit ve tescil etmiştir” diye konuştu.

    Suriye ihtilafında Türkiye’nin duruşu, hassasiyetleri, temel öncelikleri ve savunageldiği politikanın parametrelerinin belli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması, 13 yıldır devam eden istikrarsızlığın Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda mutabakatla son bulması en büyük temennimizdir. Ülkemizin milli güvenlik öncelikleri çerçevesinde sahadaki süreci anbean takip ve tahlil ediyor, bunlara halel getirecek herhangi bir özellikle farklı eylemin yaşanmaması adına gereken bütün tedbirleri alıyoruz” açıklamasını yaptı.

    Türkiye’den şu anda Karadağ’da yatırımları olan firmalar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bunları sayın cumhurbaşkanıyla da görüştük ve bu firmalarımızın bundan sonraki süreçte de atacakları adımları önemsediğimizi yine konuştuk. Ve bu firmalar gerçekten Türkiye’de de çok çok güçlü olan firmalar ve bundan sonraki süreçte özellikle sanayide ve savunma sanayiinde buralarda birçok adımlar atabileceklerini kendileriyle paylaştım. Bundan sonraki süreçte de yine bu firmalarımızın atacağı adımları, bu akşam yemekte de zaten kendileriyle görüşme imkanları olacak. Geleceğe yönelik Türkiye-Karadağ arasında bir başka güç paylaşımını sağlayacaktır” diye konuştu.

    Gazze’de bugüne kadar İsrail’in verdiği sözleri tutmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bundan sonraki süreçte acaba verdiği sözleri tutar mı tutmaz mı noktasına gelince bu konuda pek samimi bir yaklaşım bugüne kadar görmedik. Bundan sonra da göreceğimizi zannetmiyorum. Çünkü 50 bini aşkın insanın öldürüldüğü bu süreçte neyine inanacağız? En son Lübnan’da ardı ardına öldürülen insanlar var. Neyine inanacağız? Dolayısıyla ateşkes sözü veriyorlarsa, bunu inşallah görelim ve uygulamada bu adımlar atılsın. Biz de buna inanmış olalım” dedi.

  • Erdoğan: Herkesi kucaklayan bir anlayıştayız

    Erdoğan: Herkesi kucaklayan bir anlayıştayız

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Konferans Salonu’nda, Sosyal Politikalar Başkanlığınca düzenlenen Dünya Engelliler Günü Buluşması’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutladı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler öncülüğünde tüm dünyada kabul görmüş 3 Aralık Dünya Engelliler Günü engellilerin sorunlarıyla ilgili farkındalığın artmasına engelli insanların hayatlarını kolaylaştıracak yeni adımlar atılmasına vesile teşkil ettiğini belirtti. Şurası bir gerçek ki engellilerle ilgili ne kadar farkındalık oluşturabilir, mesuliyet duygusunu ne kadar yaygınlaştırabilirsek bu süreçte o kadar fazla yol alabilir, o derece başarılı olabileceklerini ifade eden Erdoğan, “Bu bakımdan siyaset, sivil toplum ve hükümet olarak sosyal aktivitelerle, kültürel projelerle, toplumsal bilinci artıran kampanyalarla hep beraber engelli kardeşlerimizin gündemine sahip çıkmamız, bu yönde atılan adımlara iştirak etmemiz samimi destek vermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

    22 yıldır Türkiye’de değişimin ve dönüşümün öncülüğünü yapan AK Parti toplumun her kesimini bu mücadeleye dahil etmek için öncü örnek ve sürdürülebilir politikalar oluşturmaya devam ettiğini kaydeden Erdoğan, “Partimizin düzenlediği bu programın da engelli kardeşlerimizin hayatlarını daha da kolaylaştırma ve toplumla bütünleşmelerini sağlama çabalarımıza katkı sunacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Gölgesinde yaşamaktan bahtiyarlık duydukları medeniyet çınarı köklerinin yüzlerce yıl ötesine uzandığını bildiren Erdoğan, “Merkezine insanı ve insanlık değerlerini alan bu medeniyet çınarıyla biz farklı coğrafyalara iyiliği, adaleti, şefkat ve merhameti taşıdık. ‘İnsan insanın kurdudur’ yerine ‘insan insanın yurdudur’ dedik ve ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla hareket ettik. Bugün gönül coğrafyamızda hangi evi ziyaret etseniz orada mutlaka Türkiye’ye dua eden bu millete selam gönderen bizleri ve ecdadı hayırla yad eden insanlarla karşılaşırsınız. ‘Türk beklenendir, Türk yolu gözlenendir’ tespitinin kuru bir hamaset değil, tam aksine güçlü bir hakikat olduğuna pek çok yerde şahitlik edersiniz. Biz de buna yurtdışı ziyaretlerimizde defalarca şahitlik ettik. Bu elbette ki parayla, güçle, zorla elde edilebilecek bir paye değildir. Kalplerin kilidini açmak, iyiliğe giden yolu bulmak ve tertemiz bir mazinin taşıyıcısı olmak inanın ki her millete nasip olacak bir onur değildir. Türkiye adına, Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi adına, Türkiye Yüzyılının inşası adına çok büyük bir kazanımdır, önemli bir referanstır” dedi.

    “’Ecdat, engellilerin topluma kazandırılmasına müthiş hassasiyet göstermiştir’”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu şekilde devam ettirdi:

    “Selçuklu döneminde sultanlar Darüşşifa Kurumları’yla Ahi Teşkilatı Orta Sandıkları’yla vakıflarımız Hankah ve Şifahaneler ile engellilerin ve hastaların daima yanında olmuştur. Engelliler askeri ve idari görevlere getirilmiş, titizlikle himaye edilmiş, sosyal hayata katılımları teşvik edilmiştir. Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı’da engellilere dönük hizmet ve faaliyetler devletin siyasetinde önemli bir yer tutmuştur. Müsahiplik yani Padişah Müşavirliği dahil engellilerin Osmanlı Devleti’nin farklı kademelerinde mühim vazifeler üstlendiği, çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçektir. Hırka-i Saadet Dairesi’nde görev alan, Dar’ül Huffaz gibi kurumlarla yetişip hafızlık yapan, farklı din hizmetlerinde bulunan nice engellinin hayatın her alanında güçlü bir şekilde var olduğunu biliyoruz. Ecdat, vakıflar eğitim ve sağlık kurumları Bimarhaneleri ile engellilerin topluma kazandırılmasına müthiş bir hassasiyet göstermiştir. Ülkemizde kimi marjinal çevrelerin bitmeyen bir kinle özellikle hedef aldığı Sultan 2’nci Abdülhamit Han 1889’da açtırdığı bir mekteple işitme ve konuşma engelli kişilerin çağın üzerinde bir eğitim almalarını sağlamıştır. Bu okulun öğrencileri ata arabalarının ve diğer araçların kendilerini fark etmeleri için kırmızı renkli bir kıyafet giyerlerdi. Sultan Abdülhamit Han bu öğrencilere özel bir ihtimam gösterirdi. Bir gün dönemin Maarif Vekaleti bu talebeler için bir talimatname hazırlamış ve mahalli idarelere göndermiştir. Bu talimatnamede kırmızı renkli elbise giyen öğrencilere dikkat etmeyen tüm arabacıların amirleri tarafından uyarılmaları, gerekirse cezai işleme tabi tutulmaları emredilmiştir. Yine o günlerde işitme ve görme engelliler okulu talebeleri Abdülhamit Han’a bir mektup yazarak kendilerine yönelik hizmetlerinden ötürü sultana şükranlarını ifade etmişlerdir. İşte biz böyle bir geçmişten, böyle bir devlet geleneğinden, hamdolsun böyle erdemli ve kapsamlı bir sosyal politika tecrübesinden geliyoruz. Açık söylüyorum; bundan da iftihar etmemiz gururlanmamız gerekiyor. Başkaları gibi devletimizin ve milletimizin tarihini bir asır öncesinden başlatıp geçmişi reddetmek yerine tarihimizi bir bütün olarak kucaklıyor, maziden bugüne ve geleceğe güçlü köprüler kurmaya gayret ediyoruz.”

    “Türkiye cumhuriyeti devleti’nin sahibi millettir””

    Ecdattan miras kalan ne kadar değer, ne kadar uygulama varsa hepsini muhafaza etmenin, daha ileri seviyelere taşımanın çabasında olduklarını vurgulayan Erdoğan “Sosyal adaleti güçlendirmeyi, eşitsizliği gidermeyi hedefleyen kuşatıcı insan odaklı yaklaşımlarımızın gerisinde işte bu tasavvur bulunuyor. Biz her zaman şunu savunduk; bugün de aynı hassasiyeti taşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi millettir, 85 milyonun tamamıdır. Köken, inanç, mezhep, meşrep ayırmaksızın milletimizin tüm fertleri devletimizin nazarından aynı derecede hizmete ve hürmete layıktır” diye konuştu.

    “Engelli vatandaşlarımıza yönelik adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını da devletimizin asli vazifesi olarak görüyoruz”

    Tek parti faşizmini ve darbe dönemlerindeki gibi makbul olan ve olmayan vatandaş ayrımını asla tasvip etmediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sırf inancından, başörtüsünden, sakalından dolayı insanların kamusal hayatın dışına atıldığı o kara günler artık geride kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde hangi sebeple olursa olsun kimse dışlanamaz, ikinci sınıf vatandaş olarak görülemez, sosyal, siyasal ve iktisadi noktada kesinlikle geri görülemez. Bunların en başında da engelli vatandaşlarımız yer almaktadır. Biz engelli vatandaşlarımızla güçlüyüz ve 21’inci yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapma hedefine giden yolda engellilerimizle kol kolayız, omuz omuzayız. Milletimizin farklı kesimlerine yönelik ayrımcı uygulamalara son vermeyi nasıl görev biliyorsak engelli vatandaşlarımıza yönelik adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını da devletimizin asli vazifesi olarak görüyoruz” dedi.

    2002 yılından beri aile ve sosyal hizmetler sahasının bu konular titizlikle eğildikleri alanların başında geldiğini kaydeden Erdoğan, “Bir yandan toplumun temeli olan aile kurumunu güçlendirmeye çalıştık. Diğer yandan yaşlılarımızın bakıma muhtaç ve engelli kardeşlerimizin geniş bir sosyal hizmet havuzundan yararlanmalarını sağladık. Engelli kardeşlerimize dönük hizmetlerimizi lütfeden, bahşeden, küçümseyici bir tarzda değil geç kalmış hakların teslimi yaklaşımıyla hayata geçirdi. 2005 yılında çıkardığımız ve temel politikamızı ortaya koyduğumuz engelliler hakkında kanun bunun en açık göstergelerinden biridir. 2008’de Birleşmiş Milletler engellilerin haklarına ilişki sözleşmeyi imzalayan ilk ülkelerden biri olduk. Engellilerin hak ve hizmetlere doğrudan ulaşabilmeleri adına erişilebilirlik ilkesini kendimize rehber edindik. Bu kapsamda kamu kullanımına açık binaların kaldırım, yaya geçidi ve park gibi açık alanların toplu ulaşım araçlarıyla bilgi ve iletişim sistemlerin erişilebilir olmasını zorunlu hale getirdik. Engellilerimizin yoğun şekilde kullandıkları 3 bin 500’ün üzerinde bina, açık alan ve toplu taşıma aracına erişilebilirlik belgesi verdik” ifadelerini kullandı.

    2020 yılını erişilebilirlik yılı ilan ederek bu alandaki çalışmalara daha da hız kazandırdıklarını ifade eden Erdoğan, “Birazdan çalışmalarıyla erişilebilirlik ödüllerine layık görülen isimlere ödüllerini takdim edeceğiz. Tabii biliyorsunuz erişilebilirlik yalnızca fiziki yapılarla sınırlı değil. Teknolojinin tüm unsurlarıyla hayatımızı hem de doğrudan etkilediği bugünlerde çoğu ürün ve hizmete erişim dijital yollarla sağlanıyor” diye konuştu.

    Engellilere ilişkin müjdeyi paylaşan Erdoğan, “Engelli kardeşlerimizin dijital temelli hizmetlere daha kolay ulaşabilmeleri amacıyla web siteleri ve mobil uygulamaların erişilebilirliği genelgesini İnşallah yakın zamanda yayınlayacağız. Genelgemiz tüm engelli kardeşlerimiz için şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

    İşitme engelliler için tüm işaret dili tercümesinden yararlanabilecekleri engelsiz iletişim merkezi 2022 yılında kurduklarını bildiren Erdoğan, “2013 yılında hayata geçirdiğimiz ücretsiz seyahat uygulamasına devam ediyoruz. Bu çerçevede engelli bireyler ve refakatçileri için belediyeciler aracılığıyla yaptığımız gelir desteği ödemelerimizi sürdürüyoruz. Bugüne kadar yaklaşık bir buçuk milyar liralık ücretsiz seyahat gelir desteği ödemesi gerçekleştirdik. Engelli öğrencilerimiz ev, okul arası ulaşımlarını hiçbir ücret ödemeden yapabiliyorlar. Erişilebilirlik bilincinin toplumun tüm kesimlerinde yaygınlaşması adına 2011 yılından beri bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne kadar 28 bine aşkın kamu personelimiz erişilebilirlik eğitimlerine katıldı. Burada şunu da memnuniyetle ifade etmek isterim. Engelli vatandaşlarımızın çalışmak ve üretmek için ne kadar istekli, azimli, özverili olduğuna yıllardır bizzat şahitlik ediyorum. İş yerlerine engelli personel çalıştırma zorunluluğu getiren kota sistemini devreye aldık. Engelli kamu personeli seçme sınavıyla kamuda engelli memur atamalarının önünü yine biz açtık. Böylece son yıllarda kamudaki engelli memur sayısında önemli artış sağladık” şeklinde konuştu.

    2002 yılında 5 bin 777 olan engelli memur sayısının şu an 81 bine yaklaşmış durumda olduğunu söyleyen Erdoğan, “Kamuda çalışan engelli memurlarımızın verimliliğini arttırmasına büyük önem veriyoruz. Engellilerimizin özel sektörde istihdam edilmelerini de güçlü bir şekilde destekliyoruz. Bu kardeşlerimizin becerileri dikkate alınarak istihdam edilmeleri için iş koçluğu uygulamamızı 2014 yılında başlatmıştık. Bu uygulamayı iş ve meslek danışmanlığı sistemi olarak yaygınlaştırmaya ve güçlendirmeye devam ediyoruz. İş bulmakta zorlanan zihinsel engelli vatandaşlarımızı ücret desteği, vergi indirimleri ve çeşitli muafiyetler sağladığımız korumalı iş yerlerinde istihdam ediyoruz. Halihazırda bu yardımdan 17 korumalı iş yerinde 133 engelli kardeşimiz çalışmaya üretmeye devam ediyor” dedi.

    Erken teşhis ve müdahale birçok alanda olduğu gibi engellilikle mücadelede de önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Erdoğan, “ 0-8 sekiz yaş aralığındaki özel gereksinimli evlatlarımızın ihtiyaç duydukları hizmetleri etkili bir şekilde alabilmeleri için aile temelli ulusal erken müdahale sistemimizi yıl bitmeden pilot olarak hayata geçireceğiz. Şu anda 2 şehrimizde uyguladığımız otizmli bireylerin ailelerine yönelik bireysel sosyal hizmet danışmanlığını da yakın zamanda 16 ilimize daha taşıyoruz. Üzerinde önemli durduğumuz bir diğer konu ise engelli vatandaşlarımızın ailelerinin yanında sosyal çevrelerinden kopmadan bağımsız bir biçimde yaşamlarını sürdürebilmeleridir. Bunun için evde bakım yardımı, gündüzlü bakım hizmetleri, umut evleri gibi toplum temelli bakım hizmetlerini önceliyor ve yaygınlaştırıyoruz” şeklinde konuştu.

    2007 yılında yaklaşık 29 bin vatandaşın evde bakım yardımı aldığını belirten Erdoğan, “Halihazırda bu yardımdan yaklaşık 547 bin vatandaşımız yararlanıyor. Engellilerimizin kültürel ve sportif faaliyetlere katılabilme gündüz bakım evlerimizin sayısını yüz otuz yediye yükselttik. Ülkemizin dört bir yanındaki 145 umut evinde engelli vatandaşlarımıza ev ortamında hizmet sunmaya devam ediyoruz. 2002 yılında yirmi bir olan engelli bakım merkezlerimizin sayısını 106’ya çıkardık. Bu merkezlerdeki 6 bin 832 vatandaşımızın her türlü ihtiyacı ücretsiz bir şekilde karşılanıyor. 2024 yılı Ekim ayı itibariyle farklı şehirlerdeki 317 özel bakım merkezinde hizmet alan 30 bin 165 engelli vatandaşımızın yüzde 94’nün bakım maliyetlerini devlet olarak biz karşılıyoruz. Diğer taraftan otizm alanında ihtisaslaşmış taşmış gündüzlü ve yatılı bakım merkezlerinin de yaygınlaştırılması önceliklerimiz arasında yer alıyor. Otizm spektrum bozukluğu olan bireylere ikinci ulusal eylem planımızı da uygulamaya başladık” açıklamalarında bulundu.

    Erdoğan, “Engelli kardeşlerimizin hiçbir zorlukla karşılaşmadan hayatın her alanında güçlü şekilde var olabildiği bir ülke Türkiye Yüzyılı’nda ulaşmak istediğimiz hedeflerden biridir. Türkiye Yüzyılı sadece barışın, huzurun, kardeşliğini engellilerin de yüz yılı olacaktır” ifadelerini kullandı.

    2030 ‘Engelsiz Vizyon’ belgesini bundan 3 yıl önce yine Dünya Engelliler günü vesilesiyle ilan ettiklerini ve milletle paylaştıklarını hatırlatan Erdoğan, “Vizyon belgesinin 3 yıllık uygulama aracı olan engelli hakları ulusal eylem planının ilk iki yılını neredeyse geride bıraktık. Eylem planımızın hedeflerine tam anlamıyla ulaşabilmesi için hepimizin daha gayretli, daha hevesli, daha özverili çalışması gerekiyor. Engelsiz bir Türkiye istiyorsak tüm kurumlarımızın uyum ve iş birliği içinde buna katkı sağlaması şarttır. Bu noktada sorumluluk üstlenen tüm birimlerimizin gereken özeni, titizliği, hassasiyeti göstereceğine yürekten inanıyorum. Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak durumundayım. Gerçek manada engellilik hali, azmini ve idealini kaybetmişler içindir. Azmini ve idealini kaybetmemiş olanlar için engel yoktur. Azim varsa hedef varsa inanç varsa ülkü varsa başarı vardır. Zafer vardır, galibiyet vardır, hedeflere ulaşmak vardır. Bir başka engellilik hali de zihinlerde ve yüreklerde olandır. Yani asıl engellilik kendine engel olmaktır. Kendini sınırlamak, hayatın içerisinden geri çekmektir. Davası, hedefi, gayesi ve azmi olan parmağıyla mermeri deler tırnağıyla kale surlarında geri kaçar” diye konuştu.

    Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Spordan siyasete iş dünyasından hayatın diğer alanlarına kadar engelli kardeşlerimizin hepimizi gururlandıran, hepimize umut ve ilham veren başarılarının gerisinde zihinlerdeki engelleri yıkmaları vardır. Engelli kardeşlerimizle el ele gönül gönüle verdik. Hamdolsun bugün 22 sene önce hayal dahi edilemeyen seviyelere geldik. Ama önümüzde daha gitmemiz gereken çok ciddi mesafe olduğunun da farkındayız. Engelli kardeşlerimizin hayatın her safhasında daha fazla görünür olmaları, daha fazla yer almaları için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Başta mahalleli idareler olmak üzere kamu yahut özel her kurum ve kuruluşun engellilerin hayatına olumlu manada dokunmak noktasında elini taşın altına koymasını özellikle beklediğimizi burada vurgulamak istiyorum.”

    Programda, Bağcılar Belediyesi Feyzullah Kıyıklık Engelliler Sarayı Müzik Korosu şarkılar seslendirdi, engellilerden oluşan folklor ekibi gösteri sundu. AK Parti iktidarında, engelli vatandaşlara yönelik hayata geçirilen projeler ve kolaylıkların anlatıldığı video izletildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Erişilebilirlik Ödüllerine hak kazanan Türkiye Teknoloji Takımı, Halkbank, İGA, Bağcılar Belediyesi ve Orka Otellerine ödüllerini takdim etti. Görme engelli ressam Eşref Armağan, resmettiği milli muharip uçak KAAN’ın tablosunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye etti. İşitme engelli çocuklar, Gazze’de yaşanan insanlık dramını vurgulamak amacıyla ‘Ses Ver’ şarkısını işaret diliyle seslendirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sahnede çocuklara eşlik etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, programa katılan engelli çocuklarla fotoğraf çektirdi, ailelerin taleplerini dinledi. Programa, AK Parti genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ile çok sayıda davetli katıldı.

  • Bakan Göktaş, Geleceğe İşbaşı 6. Mezuniyet Töreni’ne katıldı

    Bakan Göktaş, İstanbul’da KADEM tarafından düzenlenen Geleceğe İşbaşı 6. Mezuniyet Töreni’ne katıldı.

    Göktaş burada yaptığı konuşmada KADEM tarafından düzenlenen projenin, genç kızların güçlenmesi için atılmış önemli bir adım olduğunun altını çizerek, “İnanıyorum ki bu proje, gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacak kızlarımızın yetişmesine vesile olmaya devam edecektir” dedi.

    Projede yer alanların, yalnızca kendi geleceğini değil, aynı zamanda genç kızların toplumdaki yerini güçlendiren bir yolculuğun parçası olduğunu vurgulayan Bakan Göktaş, “Bu projeyle kazanılan bilgi ve beceriler, sadece bireysel başarılar için değil, ülkemizin dönüşümü için de büyük bir önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

    “Yeni bakış açıları kazandınız”

    Projenin, 2016 yılından bu yana devletin şefkat şemsiyesi altında bulunan genç kızlar için mesleki ve kişisel gelişim alanında pek çok imkan sunduğunun altını çizen Bakan Göktaş, şunları söyledi:

    “Aldığınız eğitimler, birer meslek edinmenin ötesinde, kendi potansiyelinizi keşfetmeniz için katkı sundu. İş hayatında başarı, medya okur-yazarlığı, güvenli sosyal medya kullanımı, manevi ve kültürel değerler, yasal haklar ve sağlıklı yaşam gibi konularda grup çalışmaları, seminerler ve atölyelerle yeni bakış açıları kazandınız. Bu süreçte alanında uzman kişilerle buluşarak, sizlere ilham olacak deneyimler elde ettiniz. 6 ay süren bu eğitimlerin sonunda, edindiğiniz mesleklerle hayatınızda daha güçlü bir başlangıç yapabilme imkanına sahipsiniz. Şimdi her birinizin geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyeceksiniz. Sizden önce mezun olanlar gibi bu çok yönlü eğitimle staj ve istihdam süreçlerinde avantajlı bir konuma sahip olacaksınız.”

    Bakan Göktaş, eğitimleri başarıyla tamamlayan yeni mezunların mutluluğuna şahit olduklarını belirterek, ” Proje kapsamında bugüne kadar, sizler gibi, 165 genç kızımız desteklendi. Bugüne kadar projeye katılan genç kızların 118’i eğitimlerini başarıyla tamamladı. İstihdam hakkı elde eden 84 genç kızımız, kendilerine uygun kurumlarda iş imkanı elde etti. Bugün de eğitimleri başarıyla tamamlayan, siz kıymetli genç kızlarımızın, yeni mezunlarımızın mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu.

    “Kadınlara Yönelik Yapay Zekâ ve Veri Bilimi Geliştirme Programıyla yeteneklerini geliştirmelerine destek oluyoruz”

    Devletin sunduğu imkânlarla, güven ve şefkatle yetiştirilen genç kızların, bugün yeni hayatlarının ilk günü olacağını belirten Bakan Göktaş, her zaman yanlarında olacaklarını ifade etti.

    Bakan Göktaş, Geleceğe İşbaşı Projesinin yanı sıra Türkiye’nin Mühendis Kızları Projesiyle 1.200’ün üzerinde kız öğrenciye yeteneklerini keşfetmeleri ve kendilerine parlak bir gelecek inşa etmeleri için önemli fırsatlar sunduklarının bilgisini verdi.

    Ne eğitimde ne istihdamda kadınlar için eğitim ve danışmanlık faaliyetleri de yürüttüklerini ifade eden Bakan Göktaş, “Kadınlara Yönelik Yapay Zekâ ve Veri Bilimi Geliştirme Programıyla yeteneklerini geliştirmelerine destek oluyoruz. Fakat bu projenin en önemli yanı, sizlere mesleki beceriler kazandırmakla kalmayıp, aynı zamanda özgüven ve başarma azmi kazandırmasıdır. Kız çocuklarının eğitim, sağlık ve liderlik başta olmak üzere hayatın pek çok alanında eşit fırsatlara sahip olmalarına destek olmasıdır. Yetenekli, girişimci ve nitelikli her bir genç kızımız, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimine doğrudan katkı sağlar. Bu anlamda bugün burada kazandığınız bilgi ve beceriler sadece sizin değil, içinde yaşadığınız topluma da büyük katkılar sağlayacak” dedi.

    “Kız çocuklarımız ve genç kadınlarımız hayatın her alanında fark yaratan bireyler olacaklardır”

    Bakan Göktaş, genç kızların hayallerine ulaşmaları için çıktıkları bu yolda, kendilerine ve potansiyellerine olan inançlarını kaybetmemeleri tavsiyelerinde bulunarak şunları söyledi:

    “Bu program, sadece bireysel başarı hikayeleri yazmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumumuzda köklü bir değişim başlatacaktır. Kız çocuklarımız ve genç kadınlarımız, burada edindikleri bilgi ve deneyimlerle hayatın her alanında fark yaratan bireyler olacaklardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi “Türkiye’de gençler hayatın her alanında varlıklarıyla ülkemizin yolunu aydınlatıyor.” Bu ülkenin geleceği sizlersiniz. Bizler, her daim sizin en büyük destekçiniz olacağız.”

    Konuşmasında gençlere tavsiyelerde de bulunarak yolun uzun olduğunu ve projeyi başarıyla tamamlayan genç kızların önünde pek çok dönemeç olacağını bildiren Bakan Göktaş, şunları söyledi:

    “Bu dönemeçlerin bazılarını başarılı bir şekilde geride bırakacaksınız. Bazı dönemeçler ise sizleri hayatın başka tarafına savuracak. Fakat şunu özellikle belirtmek isterim ki, hayat sizi hangi noktaya ulaşmak istiyorsanız oraya taşıyacak. Engellerle karşılaşacaksınız. Başarısızlıklarla yüzleşeceksiniz. Yoruldunuz mu, yeniden yola koyulacaksınız. Düştünüz mü, düştüğünüz yerden kalkacaksınız. Sadece başlamanız ve kendinize inanmanız gerekiyor. Şunu hiçbir zaman unutmayın, istediğiniz her ne ise, hayat sizi yürümek istediğiniz yola bir şekilde sokar. Bunun için karşınıza fırsatlar çıkarır. Bu fırsatları değerlendirmek de tamamen sizin tercihiniz olacak.”

     

    Programa, KADEM Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar ve KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu da katıldı.