Kategori: Siyaset

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brezilya’ya gitti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brezilya’ya gitti

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18-19 Kasım tarihlerinde Rio de Janerio’da düzenlenecek 19. G20 Liderler Zirvesi’ne katılmak üzere Brezilya’ya hareket etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderleri zirve sırasında “Adil Bir Dünya ve Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Etmek” ana teması altında icra edilecek üç oturumda görüş alışverişinde bulunacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve vesilesiyle G20 Liderleri ile diğer katılımcı Devlet ve Hükümet Başkanlarıyla görüşmeler gerçekleştirmesi öngörülüyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan’ı Esenboğa Havalimanından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara Valisi Vasip Şahin, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve diğer ilgililer uğurladı.

  • Bursa Büyükşehir Meclisi’nde camilere asılan tabela tartışması

    Bursa Büyükşehir Meclisi’nde camilere asılan tabela tartışması

    Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, CHP’lilerin, “Camiler ellerinden alınıyor” sözlerine sert tepki gösterirken, “Lütfen bunu polemik konusu yapmayın” dedi. Ak Partili Orhaneli Belediye Başkanı Ali Osman Tayır ise, “Bizim temizlediğimiz camiye büyükşehir bir hafta sonra gelip yeniden temizlik yaptı ve tabela astı” dedi. Ak Partili meclis üyeleri Bozbey’e “Tabelaları kaldırsak, siz hizmette bayağı sıkıntı yaşarsınız” dedi. Bozbey ise, “Sizin hayaliniz yetişmez bizim hizmetlerimize” karşılığını verdi. Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç da camilere tabela asılmasının uygun olmadığını, tentelerdeki belediye isimlerinin de kaldırılması gerektiğini dile getirdi. Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran Cumhur İttifakının talebiyle teklif komisyonda yeniden görüşülmek üzere geri çekildi.

    Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nde camilere yapılan temizliğin reklam malzemesi yapılmaması konusu damga vurdu. Başkan Bozbey, dernek başkanları ve muhtarlardan yoğun talep geldiğini, Nilüfer’de yaptıkları gibi Büyükşehir’de de tüm ibadethanelerin hijyen olması için gayret sarf ettiklerini dile getirdi.

    Büyükşehir Belediyesi’nin herkesin belediyesi olduğunu, siyasi bir yönü olmadığını anlatan Başkan Bozbey, “Cami hepimizin ibadet yeri. Büyükşehir Belediyesi camiye gidenlerin temiz hijyenik ortamda ibadet yapmasını sağlaması gerekiyor. Biz 3,5 milyondan sorumluyuz. Yaptık bundan sonra da yapacağız. İlçe belediyeleri de temizlik yapıyor. Biz yapılmayan yerlere gideceğiz. Tüm ibadethaneleri temizleyeceğiz” dedi.

    Ak Parti Grup Başkanı, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz da CHP’li üyelerin, “Camiler ellerinden alınıyor” sözlerine tepki gösterip, “Bizim camilerimizi elimizden kimse alamaz. Tüm milletin değeri . lütfen bunları polemik konusu yapmayalım. Arkadaşımızın bu meclisten özür dilememesini diliyorum. Bir problem yok. Her ilçe kendi programını yapıyor. Bunları hakikaten siyasetin meselesi yapmak doğru değil. Basit konular. Büyükşehir Belediyesi Bursa’ya dönük daha büyük projeler gerçekleştirsin. Biz komisyona geri gönderilmesini istiyoruz. İlçe belediyeleri kendi sorumluğundaki talep edilen camileri temizliyor” ifadelerini kullandı

    Ak Partili belediye başkanları da kendi sorumluluk alanlarındaki camilerin temizlik işlemlerini yaptıklarını kaydederken, Orhaneli Belediye Başkanı Ali Osman Tayır, “Biz caminin halılarını temizledik. Bir hafta sonra büyükşehir aynı yeri bir daha temizleyip tabela astı” dedi.

    Cumhur İttifakı meclis üyelerinin talebiyle mecliste görüşülen konunun düzeltilerek yeniden gönderilmesine karar verildi.

  • Büyükşehir ve Orhangazi’den iş birliği

    Büyükşehir ve Orhangazi’den iş birliği

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, geniş bir ekiple birlikte Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın’ı makamında ziyaret etti. Orhangazi etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen ziyarette, ilçenin sorunları ve geleceği ele alındı. Bozbey, CHP Orhangazi İlçe Başkanı Berna İl, ilçe teşkilatı ve CHP’li Belediye Meclis üyeleriyle yaptığı ziyarette, ilçedeki gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulundu.

    Bekir Aydın: “Fikir Alışverişinde Bulunduk”

    Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve ekibini belediye başkan yardımcıları ve meclis üyeleriyle birlikte ağırladı. Başkan Aydın, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Bozbey ekibiyle birlikte bizleri ziyaret ettiler. Orhangazi’mizi konuştuk, yapılacaklar hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Kendilerine nazik ziyaretlerinden ötürü çok teşekkür ediyorum.”

    Orhangazi’de Yoğun Program

    Mustafa Bozbey, Orhangazi ziyaretine Kaymakam Zafer Karamehmetoğlu’nu ziyaret ederek başladı. Kaymakamlık ziyaretinin ardından Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın’la bir araya gelen Bozbey, ilçedeki muhtarlar derneği, Ziraat Odası, Ticaret ve Sanayi Odası gibi önemli kuruluşları da ziyaret etti.

    Ziyaretlerin ardından BURFAŞ B Kafe’nin açılışını gerçekleştiren Başkan Bozbey, burada kısa bir konuşma yaparak Orhangazi’nin Bursa için önemine vurgu yaptı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Başkan Bozbey Burada“ etkinliğinin ardından ilçeden ayrıldı.

  • Sarıbal: Çiftçi kuraklık ve ihmal arasında sıkıştı

    Sarıbal: Çiftçi kuraklık ve ihmal arasında sıkıştı

    CHP BURSA MİLLETVEKİLİ SARIBAL; “İKTİDARIN İHMALİ ÇİFTÇİYİ KURAKLIĞA MAHKUM EDİYOR”

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal’ın 2025 yılı bütçe görüşmeleri sırasında yönelttiği sulama alanlarıyla ilgili yatırımlar ve tarımsal desteklerle ilgili sorulara Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’dan yanıt geldi. Bursa Ovası’nın tarımsal sulama kaynağı olan Kestel ilçesindeki Gölbaşı Göleti’nde kuraklık alarm verirken, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal 20 bin dekarlık bir alana hizmet veren göletin güçlendirilmesi ya da tabanının boşaltılması gerektiğini vurgulamış, göletin yatırım kapsamına alınıp alınmadığını sormuştu. Bakan Yumaklı, “1938 yılında inşa edilen Gölbaşı Göleti’nin yapılış amacı taşkın koruma olup 1962 yılında rehabilite edilerek 15 bin dekar sulama sahası işletmeye açılmıştır. 15 bin dekar sulamada 2002 öncesi sulama randımanı yüzde 45 iken şimdi yüzde 62’dir. Buna mukabil Bursa Kestel Gölbaşı Barajı Yükseltilmesi Proje Yapımı işi kapsamında proje çalışmaları devam etmektedir” ifadelerini kullandı. Aynı açıklamada Türkiye’de ekonomik olarak sulanabilir alanın 85 milyon dekar olduğunu belirten Bakan Yumaklı, “Ülkemiz genelinde 2002 yılı sonuna kadar 48 milyon dekar alan sulanırken 2024 yılı sonu itibarıyla sulanan alan büyüklüğü 72 milyon dekara çıkarılmış olacaktır” dedi.

    ÇİFTÇİLERİN BEKLENTİLERİ SOMUT VE ACİL ÇÖZÜMLERLE KARŞILANABİLİR

    CHP Bursa Milletvekili Sarıbal, Bakan Yumaklı’nın verdiği yanıtta, Gölbaşı ile ilgili somut bir adım atılacağına dair bir açıklama bulunmadığını söyledi. Gölet Bursa Ovası’nın tarımsal sulama kaynağı açısından kritik bir öneme sahipken, kuraklık tehdidinin giderek daha belirgin hale geldiğini belirten Sarıbal, “Bakan Yumaklı, sadece proje çalışmalarının devam ettiğini belirtmekle yetinmiş ve bu çalışmaların sonuçlarıyla ilgili net bir zaman çizelgesi ya da kesin bir çözüm önerisi sunmamıştır. Oysaki bölgedeki tarımın sürdürülebilirliği ve çiftçilerin geçim kaynaklarının güvence altına alınabilmesi için daha hızlı ve somut adımlar atılması gerektiği ortada. Bakanlık durumu ciddiyetle ele alıp, bu konuda hızla bir çözüm üretmeli ve sulama altyapısının güçlendirilmesi için net bir yol haritası belirlemelidir. Bu noktada, sadece genel sulama stratejilerinin açıklanması yeterli değildir; yerel sorunların çözülmesi için çiftçilerin beklentilerine uygun somut ve acil planlama gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    İKTİDARIN ÇİFTÇİYE FAYDASI YOK!

    İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en fazla tarım sektöründe hissedildiğini kaydeden Sarıbal, ülke genelindeki kuraklığın kalite ve verim düşüklüğüne, üretim maliyetlerinin artmasına neden olduğunu vurgularken, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetilmesi gerektiğini söyledi. Geride bıraktığımız yaz mevsiminde yağışların normaline göre yüzde 9, geçen yıl yağışlarına göre ise yüzde 30 azaldığına dikkati çeken Sarıbal, “2023 yılının ekim ayında yağışlar normaline göre yüzde 26 oranında azaldı. Buğday ve arpada ekim dönemi ileri tarihlere kaydı. Bu sezon da bölgelere göre değişmekle birlikte yağışların ekim ayında istenilen seviyede olmaması ve bazı bölgelerde çok geç gelmesi nedeniyle ekimler 20 gün ile 1 ay kadar ileri kaydı. Kuraklık nedeniyle çiftçimiz hububat ekimi yapamadı. Ekonomik olarak sulanabilir arazi varlığımız 8,5 milyon hektarken, sulamaya açılan arazi miktarımız hala 7,1 milyon hektar. İktidarın ihmali sorunları giderek daha da derinleştirecek. Çiftçinin umudu yağışa kalmıştır” diye konuştu.

    2025 yılı bütçesindeki tarımsal destek planlamasına ilişkin ise üretim desteklerinin sadeleştirildiği belirtti. İlk kez 3 yıllık bir dönem için destek planlaması yapıldığı ifade edilen yanıtta, “Bitkisel üretim destekleri temel, planlı üretim ve üretimi geliştirme desteği olarak 3 ana kaleme indirilmiştir. Bitkisel üretimde yeni destek modeli temel destek, planlama desteği ve üretimi geliştirme desteği olarak planlanmıştır. Bakanlık kayıt sistemindeki üreticilere mazot maliyetinin ortalama yüzde 50’si, gübre maliyetinin ise yüzde 25’i kadar temel destek verilecektir. Planlama kapsamına alınan ürünler, belirlenen ilçelerde üretilirse ilave planlama desteği de verilecektir. Böylece mazot maliyetinin tamamı, gübre maliyetinin ise yarısı karşılanmış olacaktır. Temel ve planlı üretim desteğine ilave olarak, yeraltı su kısıtı bulunan 52 ilçede, az su tüketen arpa, buğday, yağlık ayçiçeği, mercimek, nohut, aspir, fiğ ve yem bezelyesi yetiştiren üreticilerimize su kısıtı desteği verilecektir. Bu ilçelerde belirlenen ürünleri üreten çiftçilerimizin hem gübre hem de mazot maliyetinin tamamı karşılanmış olacaktır. Destek katsayısı olarak ifade edilen sayı temel, planlı üretim ve üretimi geliştirme destekleri için tarımsal üretimde kullanılan mazot ve gübre maliyeti baz alınarak ürün kategorilerine göre belirlenmiştir. Bu katsayı 2025 üretim yılı için 244 TL/dekar olup girdi fiyatlarındaki değişim dikkate alınarak her yıl güncelleme yapılacaktır” denildi.

     

  • Kayyum politikaları kadınların özgürleşmesini engelliyor

    Kayyum politikaları kadınların özgürleşmesini engelliyor

    “Kayyum atamalarının kadınlar ve toplumsal etkileri üzerine” verilen önerge üzerine CHP Grubu adına kürsüye gelen Altaca Kayışoğlu, “Pazartesi günü Esenyurt’taydım, demokrasi nöbetindeydim ve orada, demokrasi nöbetinde gördüğüm şey şuydu: Belediyeye girmemiz konusunda en sonunda bir anlaşma sağlandı ve içeri girerken hayretler içerisinde kaldım, dedim ki: “Ya, burası Gazze gibi.” Resmen ablukaya alınmış, her yer inanılmaz barikatlarla dolu. Belediyenin içerisine girdik, çalışanlar mutsuz, vatandaş giremiyor, kayyum bir karabasan gibi çökmüş. Diğer yandan, Belediye Meclis üyeleri, haklarında hiçbir iddia, soruşturma, evrak vesaire yokken belediyeye alınmıyor.

    Şimdi, biz Türkiye’yi, milleti temsil eden vekilleriz. O arkadaşlarımız da seçildikleri ilçeyi, ili temsil ediyorlar. Kendinizi onların yerine koyun, birileri hukuksuz bir şekilde bizleri
    bu Meclis’e sokmazsa biz bunu nasıl tanımlarız? Bunun adı darbe değil mi? İşte sizin Esenyurt’ta ve diğer illerde, kayyum atanan bütün yerlerde gerçekleştirilen şey darbedir. Bunun başka bir adı, tanımlaması yok” diye konuştu.

    Bir milyon nüfuslu Esenyurt’un bin mahallesinde yaptıkları ziyarette mahalle muhtarı 30 bin nüfusları almasına sadece iki okulları olduğunu, kreşin hiç olmadığını dile getiren CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Ataca Kayışoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Okul yok, koca ilçede sadece bir hastane var. 31 Mart’ta göreve gelen belediye başkanımız ne yapmış? Kadınları, çocukları güçlendirmek için birçok proje hayata geçirmiş. 1 kreş açmış, 3’ünün temelini atmış ama sizler, bizim kadınları güçlendirmememiz için, kadınlardan destek almamamız için durmadan belediyelere saldırıyorsunuz, kadın projelerini iptal ediyorsunuz, kadınlarla ilgili çalışmalara köstek vuruyorsunuz. Çünkü kadınların özgürleşmesini, kadınların ekonomik olarak bağımsızlaşmasını, kadınlar için açılacak kreşleri vesaireyi engelleyerek kadınların yükünün hafifletilmesini istemiyorsunuz. Kadınların sırtında hep bir yük olsun istiyorsunuz çünkü sizin zihniyetiniz bu. ‘Balık baştan kokar.’ İçişleri Bakanı Meclise gelip Dilekçe Komisyonu’nda ne dedi biliyor musunuz? Tutanaklarda vardır. Kadın cinayetlerini yok sayar bir anlayışla ‘Erkekler de öldürülüyor’ dedi. Yani kadınların şiddete uğrama sorununu kabul etmeyen bir anlayışın atadığı kayyumları da aynı zihniyette, gittiğimiz yerlerde konuştuğumuz mülki amirler de aynı zihniyette. Sürekli kadınları suçlayan, kadınların öldürülmesinin altında kadınların sorumluluğunu arayan bir zihniyete sahipler. Aynı zihniyette olan atadığınız kayyumlar belediyelerde ilk önce kadınlara yönelik projeleri ortadan kaldırıyorlar. Oysa biz ne diyoruz? Kadınları güçlendirmemiz, kadınları desteklememiz gerekiyor. Siz de diyorsunuz: “Kadınlar özgür olmasın, kadınlar bağımsız olmasın.” Kadınları okutmuyorsunuz, kadınları çalıştırmıyorsunuz, meslek edindirmiyorsunuz sonra da diyorsunuz ki: “Ya, bu erkekler kadınlara nafaka ödüyor.” Kadınlar da istemiyor zaten. Kadınlar da özgür olmak istiyor.”

    Altaca Kayışoğlu, AKP iktidarının kadınların erkeklere muhtaç olması için ekonomik yönden güçlendirilmesini istemediğini belirterek, “Bunu her türlü kayyum politikaları dâhil olmak üzere, her türlü politikanızla hayata geçiriyorsunuz. Kadınlara yaşam hakkı tanımıyorsunuz. Bu yüzden bu önergeyi destekliyoruz” dedi.

  • Bakan Tunç: “Yassıada yargısını özlüyorlar”

    Bakan Tunç: “Yassıada yargısını özlüyorlar”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bir dizi programa katılım sağlamak üzere Eskişehir’e geldi. İlk olarak Eskişehir Valiliğine ziyarette bulunan Bakan Tunç, Vali Hüseyin Aksoy ile makamında görüştü. Ardından açıklamalarda bulunan Bakan Tunç, gündeme dair önemli konulara değindi.

    “Bir kusurunuz yoksa telaşlanmaya gerek yok”
    Bakan Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik başlatılan soruşturma ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adalet sistemin yönelik söylemlerine cevap verdi. Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik incelemelerin başlatıldığını hatırlatarak, konuşmasına şöyle devam etti:
    “Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerinde bir takım organizasyonlarıyla ilgili bir inceleme başlatıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından müfettişler gönderildi. Onlar incelemelerini yapıyorlar. Belediyelerin, kamu iradelerin denetimi söz konusu burada. Hem Sayıştay denetimine tabidirler, hem de İçişleri Bakanlığının denetimine tabidirler. Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Bir eksiğiniz, kusurunuz var ise telaşlanırsınız. Bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili cevaplarınızı verirseniz zaten bir telaşınıza gerek yok. Burada bir suçluluk telaşında bulunmamak gerekir. Özellikle yargı ile cümle kurarken, haddi aşmamak gerekir. Yargı tacizi ne demek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Anayasamızın 138’inci maddesi ‘Yargı tarafsız ve bağımsızdır. Yargı hiç kimseden talimat almaz ve hiçbir talimatı da dikkate almaz’ dolayısıyla bağımsız ve tarafsız yargının başlatmış olduğu soruşturmaları yargı tacizi şeklinde değerlendirmek şuursuz bir harekettir. Özellikle belli sorumluluk makamında olan kişilerin komu yöneticilerin, belediye başkanlarının yargı ile ilgili cümleleri sarf ederken, dikkatli olmaları lazım. 25 bin hakim ve savcımız var. Yargının yapmış olduğu işlemler noktasında siz eğer yargı tacizi burada haksızca üzerimize geliyorlar şeklindeki cümleler, sarf ederseniz, demek ki gizlediğiniz bir şey mi var? der kamuoyu. Burada hukukun üstünlüğü endeksiyle değerlendirme yapmak Türkiye ile ilgili böyle bir değerlendirme yapmak bir belediye başkanının haddi de değil, hakkı da değil.”

    “Yassıada yargısını özlüyorlar”
    İmamoğlu’nun “Yargı sistemi hiç bu kadar dibe düşmemişti” söylemlerine cevap veren Bakan Tunç, şunları söyledi:
    “Masa başında hazırlanmış bir değeri olmayan, sırf Türkiye’yi karalamaya yönelik bu tür endeksleri öne alarak, adeta onların Türkiye’de sözcülüğünü yaparak Türk yargısını bağımsız olmamakla, Türkiye’de hukuka güven olmamakla suçlamak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine büyük bir haksızlıktır. İhtilal dönemlerinde bile böyle bir yargı yoktu. Yargı o zaman ki kadar ki dibe düşmemişti gibi söylemlerde bulunmak haddi tamamen aşmaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 27 Mayıs yargısı 28 Şubat yargısı 12 Eylül yargısı ile kıyaslıyor ve o kadar dibe düşmemişti diyor. Bu Yassıada yargısını özlemektir. Yargı kimsenin arka bahçesi değildir.”

  • Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 9’uncu yargı paketi hakkında konuştu:

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 9’uncu yargı paketi hakkında konuştu:

    Bir dizi programa katılım sağlamak üzere Eskişehir’e gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Eskişehir Valiliği’nde açıklamalarda bulundu. Özellikle 9’uncu yargı paketi hakkında konuşan Bakan Tunç, yargı reformu strateji belgesinin ilk paketi olarak ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik önemli düzenlemelerin birkaç güne kadar gerçekleşeceğini söyledi. Ayrıca basın mensuplarının sorularını alan Bakan Tunç, kamuoyunun “Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler nerede” tepkisiyle ilgili de cevap verdi.

    “Çocuklarımızın özellikle üzerinde hassasiyetle durmak gerekiyor”
    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Ailenin korunması ve çocuk hakları şeklinde düzenlenen maddede de çocuklarla ilgili alınması gereken tedbirler, çocukların her türlü istismardan; gerek ihmal, gerek fiziksel, duygusal istismardan korunmasıyla ilgili olarak her türlü tedbiri alma konusundaki gerek anayasal, gerek mevzuat düzenlemelerini gerçekleştirdik. Tabii, burada özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın önemli çalışmaları var. Tabii, adli süreçlerle ilgili olarak da zarar veren, onların özellikle hem suça sürüklenmesini önleyici tedbirler ve suça sürüklendikten sonra da onların üstün yararını gözeterek bir yargılama sürecinin yapılması hususunda çok önemli mesafeler alındı. Daha çok yapılacaklar var. Çocuklarımızın özellikle üzerinde hassasiyetle durmak gerekiyor. Onların sadece ailelerinin inisiyatifine bırakmadan, devletin asli görevi olarak geleceğimizin teminatı çocuklarımıza gözümüz gibi bakmamız gerekiyor” dedi.

    “Sosyal medya, yazılı ya da görsel mecralarda hakaret suçları çok yaygınlaştı”
    Ardından Bakan Tunç, basın mensuplarının, “Efendim, dün Meclis Genel Kurulu’nda noterlik ve bazı yargı işlemleri ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı teklif kabul edildi. Geçen hafta da 9’uncu yargı paketi kabul edilmişti. Bu düzenlemelerle ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Bir de toplumda cezasızlık algısı olarak ifade edilen durumun çözümüne dair tedbir ve düzenlemeler ne zaman yapılacak” sorusunu yanıtladı. Bakan Tunç, cevabında, “Meclisimiz, son 1 aydır hem 9’uncu yargı paketi hem de dün yasalaşan noterlik ve bazı kanunlarda değişiklikle ilgili düzenlemeleri hayata geçirmek için gece gündüz bir çalışma sergiledi. Ben buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu üyelerimize ve tüm milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum emekleri için. Tabii, önemli düzenlemeler. Her bir maddede ayrıntı var aslında. Özellikle çok gündem olan sosyal medya, yazılı ya da görsel mecralarda hakaret suçları çok yaygınlaştı ve bu suçlar adliyeye intikal etmesi, uzlaştırma çerçevesine olması nedeniyle de suç işlenmesi çok arttı. Hakaret suçları bakımından bunu önleyecek çok önemli bir düzenlemeyi de meclisimiz hayata geçirmiş oldu. Özellikle hakaret suçlarının uzlaştırma çerçevesinden alınıp, ön ödemeye tabii tutulmasıyla beraber hususlarda önemli ölçüde azalma olacağını düşünüyoruz. Burada bir caydırıcılığın olacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede bilim adamlarıyla, hukukçu akademisyenlerle yaptığımız görüşmeler ve uygulayıcılardan aldığımız bilgiler doğrultusunda böyle bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Bu da önemli bir düzenleme” ifadelerini kullandı.

    “Çocukların bir meta gibi anneden ya da babadan alınmasıyla ilgili görüntüleri sona erdirdik”
    Bakan Yılmaz Tunç, sözlerine şöyle devam etti:
    “Yine çocuk koruma kanunuyla ilgili de 9’uncu yargı paketinde önemli bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Özellikle çocuklarla ilgili tedbirlerin uygulanmasında görev alacak personellerle ilgili düzenlemeler var. Burada sadece Adalet Bakanlığı’nın adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerindeki personel değil, aynı zamanda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndaki sosyolog, psikolog ve pedagog gibi uzman personellerin, yine Milli Eğitim Bakanlığımızda görev yapan rehberlik öğretmenleri gibi, bunların da çocuklara yönelik uygulanacak olan tedbirlerde ve çocuk teslimi gibi çocukların kişisel ilişki kurulması, velayetleriyle ilgili çocukların bir meta gibi anneden ya da babadan alınmasıyla ilgili görüntüleri sona erdirdik.”

    “Vatandaşlarımızdan 50 binden fazla görüş aldık”
    Hem 9’uncu yargı paketi hem de son noterlik ve bazı kanunlardaki değişikliklerle kamuoyunda ceza adaleti sistemiyle ve suçla mücadeleyle ilgili konuşulan, “Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler nerede?” diye haklı olarak basından sorular geldiğini de belirten Bakan Tunç, “Bununla ilgili kapsamlı bir çalışmamız var. Şu anda yargı reformu strateji belgemiz hemen hemen tamamlandı. Vatandaşlarımızdan 50 binden fazla görüş aldık. Barolarımızdan, bilim adamlarımızdan, üniversitelerimizden, uygulayıcılarımızdan, mahkemelerin ilk derece, istinaf, Yargıtay olmak üzere tüm yüksek yargı kurumlarımızdan aldığımız görüşler neticesinde 1 yıllık hazırlık yaptık. Bu hazırlık çerçevesi içerisinde özellikle hukukun üstünlüğünü esas alan, öngörülebilir ve gecikmeyen bir adalet sisteminin tesisi konusunda çok önemli hususlara değinen bir yargı reformu strateji belgesi olacak. Önümüzdeki 4 yılı kapsayacak. 2024 ve 2028 yılları arasında ve orada kısa vade, orta vade ve uzun vade şeklinde bir takvim belirlenecek. Bu takvim içerisinde gerek mevzuat değişiklikleri, gerekse de uygulamaya yönelik çok önemli düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz” şeklinde konuştu.

    “Ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik önemli düzenlemeleri birkaç güne kadar görmüş olacağız”
    Caydırıcılık açısından ve toplumun huzur ve sükûnunu bozmaya yönelik suçlarla ilgili olarak da gerek Türk Ceza Kanunu’muzda Kabahatler Kanunu’nda yeniden bir değerlendirme ihtiyacı söz konusu olduğunu da dile getiren Bakan Tunç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
    “Bu konudaki çalışmalarımızı biz, hem uygulayıcılardan, istinaf ve Yargıtayımızın ilgili dairelerinden görüşler alarak hayata geçireceğiz inşallah ve özellikle hem akademisyenlerimizin hem de bilim komisyonlarımızın katkıları da söz konusu oldu. Milletvekillerimizin takdirlerini hazırladığımız taslak çalışmasını inşallah ibraz ederek, bu konudaki çalışmalarımıza özellikle asıl 10’uncu paket diyebiliriz artık ona. Yargı reformu strateji belgemizin ilk paketi olarak ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik önemli düzenlemeleri inşallah önümüzdeki süreçte birkaç güne kadar görmüş olacağız.”

  • Mazlumların barışı için mücadele sürecek

    Mazlumların barışı için mücadele sürecek

    Emine Erdoğan, sosyal medya hesabından 15 Kasım Filistin Bağımsızlık Günü dolayısıyla Filistin’te adil ve kalıcı bir barışın ve ateşkesin tesis edilebilmesi için dayanışma amacıyla geçen yıl ev sahipliği yaptığı Filistin İçin Tek Yürek Lider Eşleri Zirvesi’nin yıl dönümüne ilişkin paylaşımda bulundu. “Filistin için tek yürek” etiketiyle yaptığı paylaşımda Erdoğan, “15 Kasım, adalet arayışının köklendiği, vicdanlarımızda yankılanan bir dayanışma günüdür. Geçtiğimiz yıl ‘Filistin için Tek Yürek Lider Eşleri Zirvesi’nde Gazze için ateşkes çağrısı yaparken yalnızca bir barış talebi değil, işgale ve insanlık onuruna aykırı tüm eylemlere karşı seslerimizi birleştirdik” ifadelerini kullandı.

    İsrail zulmünün Filistin’in sınırlarını aşarak Lübnan’a da ulaştığını vurgulayan Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
    “Masumların yaşam haklarının ellerinden alındığı, çocukların karanlığa mahkum edildiği bir düzeni reddediyoruz. Filistin halkı başta olmak üzere İsrail ateşiyle sınanan tüm mazlumların güvene ve hak ettikleri barışa ulaşmaları için kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz. Zira adalet, yalnızca bir ideal değil tüm masumların hakkıdır. Bu hakkı savunmak, insanlık sınavımızdır. Filistin Bağımsızlık Günü’nde hayattan koparılan Filistinli kardeşlerimizi rahmetle anıyorum. Vatanları için direnen kahramanlara selam olsun.”

    Filistin İçin Tek Yürek Zirvesi’ndeki lider eşlerinin çağrılarının yer aldığı videoyu paylaştı
    Emine Erdoğan, paylaşımında geçen yıl İstanbul’da 15 ülkeden devlet ve hükümet başkanlarının eşleri ile özel temsilcilerin katılımıyla düzenlenen “Filistin İçin Tek Yürek” adlı zirvedeki katılımcıların İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına karşı birlik, beraberlik mesajları ve barış çağrılarının bulunduğu videoya da yer verdi.
    Zirveye Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani’nin annesi Şeyha Moza binti Nasır, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in eşi Ziroat Mirziyoyeva, Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Denis Sassou N’Guesso’nun eşi Antoinette Sassou N’Guesso, Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin Çuppu’un eşi Rebeka Sultana, Malezya eski Kraliçesi Tunku Azizah Aminah Maimunah Iskandariah, Senegal eski Cumhurbaşkanı Macky Sall’ın eşi Marieme Faye Sall, Lübnan Başbakanı Necip Mikati’nin eşi May Mikati, İskoçya Bölgesel eski Başbakanı Hamza Yusuf’un eşi Nadia El-Nakla, Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nın eşi Amina Ali Muhammed El-Shavush El-Dilawi, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Hırvat üyesi Zeljko Komsic’in eşi Sabina Komsic, Filistin Özel Temsilcisi Ferial Kamel Abdalrahman Salem, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid en-Nehyan’ın eşi Sheikha Alyazia bint Saif Al Nahyan, Mısır Planlama ve Ekonomik Kalkınma Bakanı Hala Elsaid ve Türkmenistanlı diplomat Chinar Rustamova katılmıştı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in eşi Mihriban Aliyeva, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nın eşi Rosangela da Silva ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun eşi Cilia Flores de toplantıya video mesaj göndermişti.

  • “Bugün Kıbrıs Adası’ndaki tek meşru devlet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir”

    “Bugün Kıbrıs Adası’ndaki tek meşru devlet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir”

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 41’inci kuruluş yıl dönümü ülke genelinde gerçekleştirilen tören ve etkinliklerle kutlanıyor. Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’ndaki resmi geçit töreni ise İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Törende Türkiye’yi temsil eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 41’inci yıl dönümü vesilesiyle Lefkoşa’da bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek başlayan Yılmaz, “Ada’da ve dünyanın dört bir yanında yaşayan Kıbrıs Türklerinin 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı’nı yürekten kutluyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını ileten Yılmaz, “41 yaşına basan, Doğu Akdeniz’in parlayan yıldızı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne 41 kere maşallah diyorum. 15 Kasım 1983 tarihi, Kıbrıs Türkü için bir dönüm noktasıdır. Uğradığı zulümlere, karşı karşıya kaldığı tüm zorluklara rağmen asla yılmayan, sahip olduğu mücadele ruhundan ödün vermeyen Kıbrıs Türkü’nün egemenliğini dünyaya ilan ettiği gündür bugün. Vatanından asla vazgeçmeyeceğini, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini ve asla esaret altında yaşamayacağını haykırdığı gündür. Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz, asırlar boyunca karşılaştığı tüm zorluklara rağmen varlığını sürdürmüş, kültürünü ve kimliğini koruyarak adadaki asli unsur olmaya devam etmiştir” ifadelerini kullandı.

    Kıbrıs Türklerinin yaşadığı zulme son veren ve Ada’ya barış ve huzur getiren Kıbrıs Barış Harekatı’nın da 50’nci yıl dönümünü bir kez daha hatırlatan Yılmaz, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
    “Bu vesileyle, Mutlu Barış Harekatı’na siyasi liderlik yapan merhum Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’ı rahmetle ve minnetle yad ediyorum. Barış Harekatı’nın sağladığı güvenlik ve özgürlük ortamı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanına imkân sağlamıştır. Rum kesimi dahil tüm adada barış, huzur ve istikrar sağlanmıştır. Enosis hayali uğruna her türlü mezalimi gerçekleştirenlerin önleri mukavemet ruhuyla kesilmiştir. Kıbrıs Türkleri kendi devletini kurarak bağımsızlık yolunda önemli bir adım atmış; milli iradesini kararlılıkla ortaya koymuştur. Bugün Kıbrıs Adası’ndaki tek meşru devlet; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Göklerde ay yıldızlı bayraklarımızı yan yana görmek hepimiz için iftihar vesilesidir. Bayraklarımız, huzur ve refahın teminatıdır. ‘Duysun, bizim bu gök, deniz’ diyerek Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş başta olmak üzere, bu kutlu yolda destansı bir mücadele ortaya koyan tüm kahramanlarımızı rahmetle ve şükranla anıyorum. Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesi uğruna canlarını ortaya koyan kahraman Mehmetçik ve Mücahitlerimizi bir kere daha bu vesileyle rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Bugün burada gür bir sesle bir kez daha ifade etmek isterim ki, Kıbrıs meselesi hepimizin davasıdır. Milli davamızdır.”

    “Rumların ortaklık devletini gasp etmesinin üstünden 61 yıl geçti”
    “Rumların ortaklık devletini gasp etmesinin üstünden 61 yıl geçti” diyen Yılmaz, “İki taraf arasında 1968 yılından bu yana aralıklarla yapılan tüm müzakere süreçlerinde, Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm için ortaya samimi-yapıcı bir irade koyan, iyi niyetle yaklaşan taraf daima Kıbrıs Türk tarafı olmuştur. Peki ya Rumlar? Yapılan tüm müzakerelerde uzlaşmaz bir tavır sergiledikleri tarihin kanıtlarına geçmiş bir gerçektir. Buna rağmen halen federasyon istediklerini, çözüm istediklerini dillendiriyorlar. 1963 yılında ortaklık devletini silah zoruyla yıkan, 2004 yılında Annan Planı’nı reddeden, 2017 yılında Crans-Montana’da masadan kaçan onlar değil miydi? Rumların samimi olmadığı açıktır. Kıbrıs Türkü, anavatan ve garantör Türkiye’nin gerçekleri çok iyi kavradığını her halükarda bilmelidir. Çok şükür ki hakikati gören gözlere kurulan tuzakları fark eden devlet aklına ve geleceğimize ışık tutan tarih şuuruna sahibiz. Rum Kesimi, Ada’nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türkleri ile siyasi gücü ve refahı, siyasi eşitlik temelinde asla paylaşmak istemediler, istemiyorlar. Kıbrıs Türklerini ‘azınlık’ olarak görüp, sözde devletlerine yama yapmaya çalışıyorlar” açıklamasını yaptı.

    “İki tarafın da iradesini yansıtmayan hiçbir önerinin bizi çözüme götürmeyeceği apaçık ortadadır”
    Yılmaz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
    “Kıbrıs Türkü’nün denenmiş ve başarısızlığı kanıtlanmış, tükenmiş federasyon modelini hedefleyen eski sürüm BM parametreleri ile kaybedecek vakti yoktur. Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu iki devletli çözüm vizyonuna tüm kuvvetimizle biz de inanıyoruz ve gücümüzle destekliyoruz. Federal bir çözüm modeli artık söz konusu değildir. Ada’nın gerçeklerini ve iki tarafın da iradesini yansıtmayan hiçbir önerinin bizi çözüme götürmeyeceği apaçık ortadadır. Gerçeği duymak istemeyenler olsa da, Ada’da iki ayrı halk ve 41 yıllık KKTC devlet gerçeği vardır. 41 yıl önce bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmuş olması, bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Uluslararası toplum da bunu artık kabul etmelidir. Rumlar, Annan Planı’nı reddetmelerine rağmen, Topluluğun ilkelerini çiğneme pahasına Avrupa Birliği’ne üye olarak kabul edildiler ve bu durum onların rahat bir konfor alanında yaşamalarını sağladı. Buna karşılık, Kıbrıs Türkleri haksız, hukuksuz ve insanlık dışı izolasyonlara maruz bırakıldılar. Bu şartlar altında Kıbrıs Türklerinin, kendi hakları olan egemen eşitliklerinin ve uluslararası alanda eşit statüye sahip olduklarının tanınmasını istemeleri son derece doğaldır, en tabii haklarıdır.”

    “Kıbrıs Türkü elde ettiği kazanımlardan asla geriye gitmeyecektir”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM 79. Genel Kuruluna hitaplarında uluslararası toplumun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıması, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmasına ilişkin ifadelerini bir kez daha hatırlatan Cevdet Başkanı Yılmaz, “Ada’daki gerçekler temelinde, herkesin istikrarına ve refahına hizmet edecek bir çözüm ancak böyle mümkün olabilecektir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Azerbaycan’da gerçekleşen Şuşa Zirvesi’nin ardından Bişkek’te Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne onur konuğu olarak davet edilmesi, bu desteğin somut bir yansımasıdır ve Kıbrıs Türkü’nün haklı davasına verilen güçlü bir mesajdır. Kıbrıs Türkü’nün her türlü zorluğa rağmen, büyük fedakârlıklarla kurduğu ve çatısı altında güvenle yaşadığı devletinden vazgeçmesini hiç kimse beklemesin. Kıbrıs Türkü elde ettiği kazanımlardan asla geriye gitmeyecektir. Anavatan ve garantör Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her zaman yanındadır, yanında olacaktır. Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarının korunması için var gücüyle çalışmaya devam edecektir. Ayrıca, Doğu Akdeniz’in tüm bölge halkları için barış denizi olması yönünde çalışıyoruz. İnanıyoruz ki bölgesel barış tüm halkların huzurunu ve refahını artıracaktır. Bölgeye yönelik dış güçlerin emperyalist tasarımları ve müdahale çabaları hiç kimseye fayda getirmeyecektir” dedi.

    “Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamlara karşı duruşumuzu sürdürüyoruz”
    Konuşmasında Filistin meselesine de değinen Cevdet Yılmaz, “Filistin davasına olan desteğimiz de kesintisiz devam ediyor. Adaletin ve uluslararası hukukun gereği olarak, Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine omuz vermeyi, Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamlara karşı duruşumuzu sürdürüyoruz. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrar arayışımız, Filistin’de de hak ve adaletin tesis edilmesiyle güçlenecektir. Uluslararası hukukun, kanun ve kuralların içinin boşatılması hiç kimseye huzur getirmeyecektir. Mazlumun yanında durmak, insanlık onurunun bir gereğidir. Birliğimizi ve gücümüzü artırarak, başkalarından yardım beklemeden, iç cephemizi tahkim ederek özgüven içinde geleceğimizi inşa edeceğiz. Kıbrıs’ta gösterdiğimiz dayanışmanın bir benzerini, mazlum Filistin halkıyla olan kardeşlik bağımızda da kararlılıkla sürdüreceğiz. Ateşkesi, insanı yardımlar, iki devletli siyasi çözümü tüm imkânlarımız ile savunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Yılmaz konuşmasını şu şekilde tamamladı:
    “Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin kendi vatanlarında hak ettiği refah içinde yaşaması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşturulması öncelikli hedefimiz olmaya devam ediyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz bir şekilde ifade ettiği üzere, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkları sürece eksik kalmaya mahkûmdurlar. Kıbrıs Türkünü haksız izolasyonlar ile yıldırmaya çalışsalar da, bizler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin inşası ve ihyası için elbirliğiyle çalışıyoruz. 2024 yılı İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması, ekonomik kalkınma ve sosyal refah yönünde bu çabalarımızın en somut göstergesidir. Tarımsal sulamadan enerji arzı güvenliğine, ulaşımdan eğitime, sosyal konutlardan e-Devlet çalışmalarına kadar Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin yaşam standartlarını yükseltecek birçok projeyi hayata geçirdik. Bunları geliştirmeye ve üstüne yenilerini eklemeyi sürdürüyoruz. Dün, Türkiye tarafından inşa edilen ve donatılan 24 Aralık 1963 Girne Asker Hastanesi’nin resmi açılışını gerçekleştirerek askerlerimizin, vatandaşlarımızın ve KKTC vatandaşlarının kullanımına sunduk. Cumhuriyete ulaşma yolunda çekilen acıların önemli bir sembolü olan 24 Aralık 1963 tarihini bu hastane ile ölümsüzleştirmiş olduk. Kıbrıs Türkü birlik ve beraberliğini sürdürdüğü müddetçe, Anavatanın da desteğiyle, her geçen yıl daha da ileri gidecektir. Tüm çabamız Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin yaşam standartlarını yükseltmek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin istikbalini ve refahını ilelebet güvence altına almak içindir. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yüzyılında olduğu gibi, Türkiye Yüzyılı Vizyonu ile cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da Türkiye Cumhuriyeti yanınızdadır, her zaman yanınızda olacaktır. Türkiye Yüzyılı aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin yüzyılı olacaktır.”

  • Bakan Uraloğlu: “Dış güçlerin maşası olanlar kardeşi kardeşe düşürüyor”

    Bakan Uraloğlu: “Dış güçlerin maşası olanlar kardeşi kardeşe düşürüyor”

    Sabah saatlerinde Van’a gelen Bakan Uraloğlu partisinin Başkale İlçe Başkanlığının 8. Olağan Kongresine katıldı. Burada partililere hitap eden Bakan Uraloğlu, “Köklü tarihiyle, zengin kültür ve gelenekleriyle, bağrında taşıdığı evliya ve enbiyalarıyla, eşsiz güzelliği Van Gölüyle ülkemizin cennet köşelerinden biri olan Van’ın kadim ilçesi Başkale’de; AK Parti 8. Olağan İlçe Kongremiz vesilesiyle sizlerle bir arada olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Kongremizin partimiz, ilçemiz, şehrimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, sizleri muhabbetle selamlıyorum. Kuruluşundan bugüne Van il ve ilçe teşkilatlarımızda görev alan tüm arkadaşlarımıza gayretleri, emekleri için teşekkür ediyor, ebediyete irtihal eden tüm kardeşlerimize de Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Kongrelerimiz partimizin kuruluş ilkeleriyle birlikte tazelenme ve yenilenme hedeflerini daha fazla artıran, kardeşliğini, birliğini ve beraberliğini geliştiren güzide cemiyetlerdir. Hepimiz kalbimizdeki iman ve vatan sevgisi ile bu yola çıktık. Şimdi, Başkale İlçe Başkanımız Sayın Sercan Bayer kardeşimizle yeniden devam diyoruz. Bugüne kadar çalışmalarında gösterdikleri azim ve özveri için teşekkür ediyorum. Kendisiyle birlikte göreve gelecek yönetime görevlerinde şimdiden başarılar diliyorum” dedi
    “Van tarih boyunca çok önemli bir şehir olmuş. Urartular gibi nice uygarlığa başkentlik yapmıştır” diyen Bakan Uraloğlu, söyle devam etti:
    “İlim ve irfan, ticaret ve kültür merkezi olmuştur. Yüzyıllar boyunca Van’da farklılıklarımızı huzur içinde birlikte yaşattık. Çünkü bizim kültürümüzde, geleneklerimizde diğer inançlara saygı ve hoşgörü vardır.
    Ancak maalesef görüyoruz ki dış güçlerin maşası olanlar kardeşi kardeşe düşürüyor. Eli kanlı terör örgütleri ile yaşadığımız coğrafyanın adeta son kalesi konumunda olan özgür ve güçlü Türkiye’yi yıkmaya çalışıyor. Neden? Çünkü, Türkiye kendi haklarını savunmaktan çekinmediği gibi bir de mazlumlar için çabalıyor. Filistinlilerin, Suriyelilerin, Arakanlıların… zulüm gören tüm mazlumların sesi oluyor. Van’ın en büyük manevi hamilerinden Abdulhakim Arvasi hazretlerinin de dediği gibi “Cemiyetteki ruh hastalıklarının sebebi, iman eksikliğidir.” Biz, Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki AK Parti hükümetleri olarak Van’ı yeni projelerle, yatırımlarla, hizmetlerle kalkındırmak için çalıştık, çabaladık. Van’ın her zaman yanında olduk. Bu kadim şehrin asırlık ihmallerinin telafisinde, ihtiyaçlarının giderilmesinde, insanımızın layık olduğu demokrasi ve kalkınma adımlarının atılmasında hep Van’la omuz omuzaydık.”
    Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak ulaşımın ve haberleşmenin her modunda çalıştıklarını ifade eden Bakan Uraloğlu, “Yol yapıyoruz, tünel açıyoruz, köprüler, havalimanları inşa ediyoruz… Maalesef Tendürek Geçidi, Çatak-Şırnak ve Van-Hakkâri yol şantiyelerimizde 2017’de yapılan baskınlarda iş makinelerimizi yaktılar, 4 kardeşimizi şehit edildi. Ama hamdolsun bugüne kadar yılmadık, bundan sonra da yılmayacağız. Yeni projeler üretmeye, ülkemizin dört bir köşesine hizmet götürmeye devam edeceğiz. İnşallah birazdan buradan ayrıldıktan sonra da Van-Hakkari güzergahında Güzelsu ile Başkale arasında hizmet verecek 3 bin 150 metre uzunluğundaki çift tüplü Güzeldere Tüneli’mizin batı tarafındaki tüpünü çift yönlü olarak trafiğe açacağız. Başkale Güzeldere Geçidi’nde bulunan 9 kilometrelik 32 virajları 4 kilometrelik varyant ve Güzeldere Tüneli ile geçip güzergahı daha konforlu hale getirdik. Kar mücadelesinin yoğun olarak yapıldığı, ulaşımın güçlükle sağlandığı mevcut yol kotunu 2.730 metreden 230 metre aşağı çekerek trafiğin çok daha güvenli ve konforlu akmasını tesis ettik. Artık kışın çetin şartları; bölge insanımızın, yolu kullanan sürücülerimizin günlük hayatlarını olumsuz etkilemeyecek. Bu vesileyle sizleri de açılış törenimize davet ediyorum” diye konuştu.
    Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak son 22 yılda Van’a 69 milyar 25 milyon lira yatırım gerçekleştirdiklerini belirten Uraloğlu, “36 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunu 602 kilometreye çıkardık. Yollarında bir kilometre dahi Bitümlü Sıcak Kaplama yoktu, 358 kilometre BSK kaplama yaptık. Van Edremit-Gevaş-Bitlis, Eciş- Patnos, Van-Güzelsu, Erciş- Muradiye- Çaldıran, Van-Özalp-Saray-Kapıköy gibi önemli güzargahları bölünmüş yol olarak inşa ettik. Kale, İki Nisan, Erciş Sanayi, Van Bölge Araştırma Hastanesi, Edremit Bölge Yerleşkesi ve Karahan Köprülü Kavşaklarını tamamladık. Kuskunkıran Tüneli, Karabet Kar ve Çatak Çığ Tünellerini açtık. Hoşap, Şeytan, Kırmızı, Bend-i Mahi ve Kelekom Tarihi Köprülerinin restorasyon çalışmalarını da tamamladık. Ayrıca bugün itibarıyla da 16 milyar 192 milyon lira proje bedeliyle Van Çevre Yolu başta olmak üzere, Adilcevaz-Erciş Yolu gibi 8 karayolu projesine devam ediyoruz. Van’daki yatırımlarımız elbette sadece karayoluyla sınırlı değil. Van Gölü’nün şehrimize daha fazla ekonomik katkısı olması için çalışmalar yaptık. Van Gölü üzerindeki ulaşım ve Tatvan-Van arasındaki demiryolu bağlantısı da TCDD tarafından işletilen ve 1971-1976 yılları arasında imal edilen 4 adet feribot ile yapılmaktaydı. Sultan Alparslan ve İdris-i Bitlisi feribotlarını kullanıma alarak her biri 50 vagon kapasiteli yeni 2 adet feribotla günde 10.500 ton yük taşıyarak, yük taşıma kapasitesini 7 kat arttırdık. Eski feribotlarla 5 saat süren Tatvan-Van arasındaki seyir süresini de 3.5 saate düşürdük. Van Ferit Melen Havalimanını yeniledik ve çağın ihtiyaçlarına hizmet verecek bir havalimanına dönüştürdük. Yıllık yolcu kapasitesini 2.5 milyon yolcuya çıkardık. Bugün, havalimanımızdan iç hatlarda haftalık 4 havayolu şirketiyle İstanbul, Sabiha Gökçen, Esenboğa, İzmir, Çukurova ve Antalya Havalimanları olmak üzere 6 farklı lokasyona 96 sefer gerçekleşiyor. 2023 yılında havalimanımızdan yaklaşık 1 milyon 550 bin yolcu uçuş gerçekleştirdi.2024 yılı Ekim sonuna kadar ise 1 milyon 361 bin üstünde yolcu ile geçen yılın aynı dönemine göre yolcu sayısında yaklaşık %5 artış gerçekleşti. Biz ne hizmet yapıyorsak, ne adım atıyorsak, ne çaba gösteriyorsak, insanımız için… Van’ın yolsuz olan köylerine yol götürüyorsak, içme suyu olmayan köylerini içme suyuna kavuşturuyorsak, okullarını yapıyorsak halkımızın gönlünü abat etmek içindir. Okullarını da açacağız, yollarını da yapacağız, ne eksiğiniz varsa yine biz gidereceğiz. 22 yıl boyunca bu böyleydi, bundan sonra da böyle olacak. Bu düşüncelerle kongremizin siyasi hayatımıza, ülkemize, partimize ve siz değerli dava arkadaşlarımıza hayırlar getirmesini temenni ediyor, Sercan Bayer kardeşimize ve onunla birlikte yol alacak tüm arkadaşlarımıza şimdiden başarılar diliyorum” şeklinde konuştu.