Kategori: Siyaset

  • “Harcamada hesap verebilirlik şart”

    “Harcamada hesap verebilirlik şart”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği İkinci Olağanüstü Ortak Zirvesi’ndeki konuşmalarında Gazze ve Lübnan’daki soykırıma değindiğini, acil ateşkes ilanı öncelikli olmak üzere insani yardımların kesintisiz ve düzenli şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması gerekliliğine dikkat çektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Malumunuz İsrail üzerindeki baskıyı canlı tutmak ve uluslararası hukuk temelinde bu ülkeye karşı zorlayıcı tedbirler alınması için yoğun gayret gösteriyoruz” dedi.

    İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, bu konuda ticaretin durdurulması dahil en somut adımı atan ülkenin hiç tartışmasız Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’ye gönderilen insani yardım miktarında da en üstte yine biz varız. İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatının engellenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler’de başlattığımız girişime 52 ülke ve iki uluslararası kuruluş desteğini bildirdi. Bu girişimimize dair mektubumuzu geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ilettik. Riyad’daki zirvemizde de tüm teşkilat ve Arap Birliği üyelerini mektubumuzu imzalamaya davet eden bir karar alındı. Ülkemizin katliamın durdurulması için attığı adımlardan ve insani yardım çabalarından sitayişle bahsedildi. Zirve vesilesiyle ikili görüşmeler yapma imkanı da bulduk” diye konuştu.

    Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, ”Verimli bir görüşme oldu. Ayrıca Ürdün Kralı Abdullah ve Filistin Lideri Mahmud Abbas’ın yanı sıra Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Irak, Gana, Burkina Faso, Çad, Gine Bissau, Senegal ve Maldivler devlet, hükümet başkanı ve diğer yetkililerle temas ve görüşmeler yaptık. Ziyaretimin ikinci ayağında Bakü’de düzenlenen Dünya Liderleri İklim Zirvesi’ne katıldım. Şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden ötürü zirveye ev sahipliği yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşime bu vesileyle tekrar teşekkür ediyorum” açıklamasını yaptı.

    Birleşmiş Milletler çatısı altındaki en önemli iklim etkinliği olan zirveye 80 ülke devlet ve hükümet başkanı düzeyinde iştirak olduğunu söyleyen Erdoğan, ”Zirvede beklentinin en yüksek olduğu müzakere başlığı, iklim değişikliğinin finansmanıydı. Bilhassa gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu mali kaynağın ne şekilde oluşturulacağı ele alındı. 2009 yılında Danimarka İklim Zirvesi’nde açıklanan yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı hedefinin 2025 yılı sonrası için teyidi ve ilave mekanizmalarla desteklenmesini değerlendirdik. Zirveye hitabımda ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele yolundaki gayretlerini anlattım. Küresel iklim eğilimine katkı sunmaya devam edeceğimizi vurguladım. Eşim Emine Erdoğan’ın girişimleriyle başlatılan ve kısa sürede küresel ölçekte bir projeye dönüşen Sıfır Atık Hareketi’nin önemini ifade ettim. Ayrıca ağaçlandırma, su idaresi ve yenilenebilir enerji başlıklarında kaydettiğimiz ilerlemelere işaret ettim” dedi.

    Türkiye’nin yenilenebilir enerjide Avrupa’da beşinci, dünyada 11’inci sırada yer aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
    “Su verimliliği seferberliğimize ilave olarak her 11 Kasım gününü ‘Milli Ağaçlandırma Günü’ ilan ettik. Dünden itibaren milyonlarca fidanı halkımızın desteğiyle toprakla buluşturmaya başladık. Liderler Zirvesi’ne katılan muhataplarımla ikili görüşmeler de gerçekleştirdik. Bu kapsamda İngiltere Başbakanı Sayın Keir Starmer, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Moldova Cumhurbaşkanı Sayın Maia Sandu, Karadağ Cumhurbaşkanı Sayın Yakov Milatovic ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldik. Bu görüşmelerimizde ikili münasebetlerimizle birlikte bölgesel gelişmeler hakkında istişarelerde bulunduk. Her iki zirvede alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyor hem Suudi kardeşlerimize hem can Azerbaycan’a, bilhassa İlham kardeşime nazik ev sahiplikleri dolayısıyla teşekkür ediyorum.”

    İklim meselesinin dünyanın önünde bulunan en kritik tespitlerden bir tanesi olduğuna dikkat çeken Erdoğan, ”Savaşları, çatışmaları, göçleri ne kadar önemsiyorsak bu meseleye de aynı ciddiyetle yaklaşıyoruz. Türkiye’de hükümet olarak bu konuda ilgili bakanlıklarımızla ne gibi tedbirler alabileceğimizin üzerinde ısrarla duruyoruz. Dünyamızın sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak ve insanlık olarak yüzyıllar boyunca gelişim göstererek oluşturduğumuz medeniyetimizi çok farklı bir seviyeye getirebilmek için tedbirlerimizi aldık, alıyoruz ve almaya devam edeceğiz. Türkiye olarak bu konuyu önemsiyor ve üzerimize düşeni yapmak için azami gayret gösteriyoruz. Fakat sadece bizim ya da beraberimizdeki birkaç ülkenin gayretleriyle bu meseleye köklü ve kalıcı çözüm bulmak mümkün değil. Organize hareket etmeli, bu sorunun yükünü hep birlikte omuzlamalıyız. Bazı ülkeler iklim değişikliği ile eksiksiz mücadele ederken, bazıları kar hırsıyla alınması gereken tedbirleri görmezden gelir, hatta çevreyi daha fazla kirletmeye kalkışırsa bu problemin üstesinden gelemeyiz. Toplumların en küçük birimi ailelerden başlamak üzere kurumlar, kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum, ülkeler ve uluslararası kuruluşlara kadar hedefe odaklanmış ve farkındalığı yüksek bir seferberlik haliyle bu küresel sorunu aşabiliriz. Özellikle de iklim değişikliği ile mücadele konusunda yeterli kaynağa ve imkana sahip olmayan ülkelerin de mücadeleye katılımını sağlamak için finansman, teknoloji transferi ve kapasite gelişimi önemlidir. Sıfır Atık girişiminin öneminin her geçen gün daha çok anlaşıldığı günümüzde bu girişimin yaygınlaştırılması ve bir yaşam tarzına dönüşmesi için gayret gösteriyoruz. Çevre ve iklim hassasiyetimiz en üst düzeydedir ve öyle kalacaktır. Biz tedbirlerimizi şu ana kadar nasıl aldıysak, bundan sonra da almaya devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

    ABD ile yeni dönem: Türkiye-ABD ilişkilerinin geliştirilmesi
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile ilişkilerde yeni bir döneme girileceğini ve bunun yalnızca telefon diplomasisi ile sağlanamayacağını, daha çok yüz yüze görüşmelerle ilerleyeceklerini ifade etti. Erdoğan, ”Yeni dönemde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin gelişmesi yaptığımız bir telefon diplomasisiyle sağlanmaz. Biz Sayın Trump’la inşallah uluslararası toplantılar ya da ikili görüşmelerde bir araya gelmek suretiyle bundan sonraki süreci nasıl değerlendireceğimizi çok daha iyi bir şekilde tespit edeceğiz. Şu anda Sayın Trump’ın kabinesi nasıl oluşacak, nasıl bir kabine ortaya çıkacak bunları görmemiz gerekiyor. Bir de Sayın Trump’ın kabinesi, benim kabinemdeki arkadaşlarla yapacakları görüşmelerle birbirlerini çok daha yakından tanıyacak, bilecek ve ona göre de adımlarımızı inşallah atacağız. Bu noktada Başkan Yardımcıları ve Dışişleri Bakanları önem arz ediyor. Bu bakanlarımız bir araya gelmek suretiyle birbirlerini tanıyıp, istişare edecekler. Temennimiz odur ki Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç başlamış olsun. Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur. Bu fırsatları değerlendirme iradesi ve iki ülkeye de kazandıracak adımların atılması temel beklentimizdir. Biz konuya her liderin yaptığı gibi ülkemizin çıkarları perspektifinden yaklaşıyoruz. Trump yönetimi, ekonomiyi öncelikli hedeflerinden biri olarak görüyor. Türkiye de stratejik coğrafi konumu ve genç nüfusu ile yatırım fırsatları sunan bir ülke. İki ülke arasında ticaret hacminin artırılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yeni fırsatlar oluşturabiliriz. Özellikle enerji, altyapı ve teknoloji alanlarında yeni iş birliklerini geliştirmemiz mümkün” açıklamasını yaptı.

    Trump’ın seçilmesinin bölgesel durum üzerindeki etkisi
    Trump ile yaptığı görüşmede Elon Musk’ın da Trump’ın yanında bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kampanyada Musk, Sayın Trump’ın yanında yer aldı. Bizi burada ilgilendiren konu Musk’ın uzay ve teknoloji alanında çalışan bir iş insani olması. Kendisi teknolojiyi yakından takip eden ve bazı ciddi teknolojik adımları da atan bir isim. Türkiye’de kendisiyle bu konuyla ilgili bir görüşme yaptık. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Türkevi’nde kendisiyle görüştüğümüzde çocuğunu da yanına almış ve Türkevi’ne öyle gelmişti. Türkevi’ndeki görüşmemizde de samimi bir havada görüşmeyi yaptık. Türkiye’nin teknoloji alanında attığı atılımlar dünyanın dikkatini çekiyor. Teknoloji tek başına ilerleyeceğiniz bir alan değil, mutlaka bazı iş birliklerine ihtiyacınız oluyor. Bu alanda iş birliği fırsatlarının doğması halinde Musk ile de adımlar atılabilir. Elon Musk, Sayın Trump yönetiminde hangi alanda görev alacak, hangi alanda aldığı görevle Sayın Trump’a veyahut da Amerika yönetimine faydası olacak bunu zaman içerisinde göreceğiz” dedi.
    Donald Trump’ın seçilmesinin bölgesel savaş ve İsrail işgali tehdidini ne oranda azalttığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bana bu konu ile ilgili tespitler için biraz erken gibi geliyor. Trump görevi, Biden’den teslim alsın bakalım. Devir teslimden sonra yeni dönemde ne gibi adımlar atacak, bunu o zaman göreceğiz. Temennimiz odur ki Trump bu dönem bölgeye yönelik çok daha farklı adımlar atsın. Çünkü zaman zaman verilen mesajlar bizi kaygılandırabiliyor. Onun için de Ocak ayını bir görmemiz lazım. Ocak ayından itibaren ne gibi adımlar atılacağını bence o zaman göreceğiz. Kendisiyle seçilmesi sonrası nasıl birkaç gün içerisinde görüşüp konuştuysak, bundan sonraki süreçte de bu temaslarımızı aynı şekilde gerçekleştireceğimize inanıyorum. Çünkü geçmişte Trump’la görüşmelerimiz Biden’le mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı. İnşallah bu dönemde de bu adımları en güzel şekilde atarız ve hem Amerika Birleşik Devletleri hem Türkiye buradan kazançlı çıkar” ifadelerini kullandı.

    Çin ve Rusya’nın İsrail ve Gazze konusundaki tutumu
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğindeki Batı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki kurulu düzen için Çin ve Rusya’yı tehdit olarak görüyor. Rusya ve Çin’in İsrail ve Gazze konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
    “Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Rusya Devlet Başkanı Putin’in ne gibi tavırları olacak bunları zaman bizlere gösterecek. Bu işin en ideal şahidi zamandır. Bizler de bunu takip etmek durumundayız ve takip edeceğiz. Ona göre de ne gibi tavır takınıyorlar ne gibi adım atacaklar göreceğiz. Çünkü bunlar artık dünyada çok önemli konuma gelmiş olan ülkeler. Dolayısıyla biz de artık onları takip edeceğiz. Çin ve Rusya İsrail’in bu saldırılarının haksız ve hukuksuz olduğuna ilişkin açıklamalar yaptı. Saldırıların sonlandırılıp konunun diplomasi yoluyla çözülmesi noktasında beyanları da bulunuyor. Birleşmiş Milletler zemininde başlattığımız İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatının durdurulması için tedbir isteyen ortak mektup girişimimize Rusya ve Çin imza verdi bu önemli bir adımdır. Çünkü İsrail’e bu silah ve mühimmat sevki devam ettiği müddetçe İsrail daha saldırgan hale gelecek. İsrail’in durdurulmadığı her gün Filistin ve Lübnan’daki insani tablo biraz daha ağırlaşıyor. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımının sağlanamadığı her gün insanlar ilaçsızlık, açlık, susuzluk ve vahşice saldırılar nedeniyle ölüyor.“

    “Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir”
    İsrail’in Gazze’de soykırıma giriştiği günden bu yana herkesi katliamların ve ölümlerin karşısında olmaya davet ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Görüştüğümüz tüm ülkelerle gündem başlıklarımızdan biri mutlaka İsrail’in Filistinlilere yönelik uyguladığı zulümdür. Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir. Hangi dili konuştuğunuz, hangi inanca sahip olduğunuz, derinizin ya da saçınızın, gözünüzün rengi değil insani değerlere sahip olup olmadığınız önemlidir. Maalesef bazı Batılı ülkelerin yönetimlerinden bunu göremedik. Çırpınan Filistinli çocukların feryatları karşısında yürekleri titremeyenlerle ortak bir paydada buluşmamız çok zor. Hastanelerin, ambulansların vurulduğunu gördüklerinde buna isyan etmeyenler bunu normal görüp ‘İsrail’in kendini savunma hakkı var’ kılıfıyla bu suçu örtmeye çalışanlardan zulme karşı duruş beklemek hayalcilik olur. Arap ülkeleri ve Türk devletleri ile insanlık ittifakını genişletmek, tek ses ve tek yürek olduğumuzu göstermek için çalışıyoruz. Bir ve beraber aynı amaçla ve aynı tonda bu zulme karşı seslerimizi yükseltmemiz gerekiyor. Kaybedilen zamanı çoğaltmadan bunu yapmak ise daha da önemli. Çağrımız somut adımları içeriyor. Mesela Uluslararası Adalet Divanı’nda bir hukuk mücadelesi başladı, ona güçlü destek önemli. Filistin Devleti’nin tanınması için çabalamak bir başka somut adım. İki devletli çözüm olmadan bölgeye huzur ve barışın gelmesi mümkün değildir. İsrail’e yönelik ticari kısıtlamalar ve ambargolar da yine başka bir mücadele biçimi. Diplomatik baskının artırılması için İsrail’i her alanda köşeye sıkıştıracak aktif bir diplomasi ortaya konulması da mühim. Büyük bir insanlık sınavının ortasındayız. Bu sınavdan geçmek insanlık ittifakının parçası olmakla mümkün. Yoksa tarih İsrail’in yanında duranları da, zulme sessiz kalanları da yargılayacaktır” açıklamasını yaptı.

    “Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türkiye, İsrail ile ticareti tamamen durdurdu. Ancak ticaretin halen devam ettiğine dair bazı iddialar gündeme getiriliyor. Bunu kimler, ne amaçla sürekli gündeme getiriyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise, ”Siyasetin en kirli tarafı burası. Niye yaparlar bunları? Mevcut hükümeti nasıl yıpratırız anlayışı ile bu amaç için yaparlar. Biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti olarak İsrail ile ilişkileri kesmiş durumdayız. Bizim şu anda İsrail’le bu noktada herhangi bir ilişkimiz yok. Bundan sonraki süreçte de bu ilişkileri geliştirmek için attığımız adım da yok. Malum bu siyasi partiler, ki bunlar da ‘cürmü kadar yer yakar’. Ne yapıyorlar şimdi? Acaba biz Cumhur İttifakı’nı nasıl yıkarız veya Cumhur İttifakı’nı nasıl yerden yere vururuz bunun arayışı içindeler. Bununla yerden yere vurulmaz. Şu anda Cumhur İttifakı İsrail ile ilişkilerin kesilmesi konusunda kesin kararlıdır. Biz bu kararlılığımızı bundan sonraki süreçte de devam ettireceğiz. Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İsrail ile hukukunu devam ettirmez, geliştirmez. Böyle bir niyetimiz de söz konusu değil. Bu konuda bazıları kulaklarını, gözlerini ve zihinlerini hırs tıkaçları ile kapatmış durumda. Onlar hakkı görmeye kör, hakkı işitmeye sağır, hakkı söylemeye dilsizler. Onlar için yapacak bir şey kalmamıştır. Bulundukları çukurda çırpınmaya ne dersek diyelim devam edecekler. Bizim muhatabımız iftiracılar hiç olmadı. Biz bu konuyu milletimize anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü bizim bu konuda ne kadar samimiyetle gayret gösterdiğimize milletimiz şahittir. Sadece milletimiz değil, dünya şahittir. Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta. Biz Filistin’in sonuna kadar haklı davasında yanındayız. Biz Netanyahu denilen zalimden de onun çetesinden de bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde soracağız. Sonuna kadar zalimlerin ensesinde olacağız. Biz böylesi bir baskı yaptığımız için İsrail’in dümen suyundaki bu iftiracılar bizi hedef alacak, biliyoruz. Biz istikametimizi iftiracıların kirli cümlelerine göre değil, milletimizin işaret ettiği yöne göre tayin ediyoruz” sözleriyle cevap verdi.

    Suriye ile normalleşme süreci
    Suriye ile normalleşme sürecinde son durumun sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Beşar Esed’in konuşmasını dinleme imkanım olmadı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile görüşme için çıktım. Ben hala Esed’den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var. Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım. Suriye’de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak adımlar da bellidir. Biz Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık. Bu normalleşmenin Suriye topraklarında barışa ve huzura kapı aralayacağını düşünüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD/YPG başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü çoğu ülkelere dağılmış Suriyeliler de tehdit etmiyor. Esed bunun farkına varıp ülkesinde yeni bir iklimi başlatacak adım atmalı ve ülkesine sahip çıkmalıdır. Yanı başlarındaki İsrail tehdidi bir masal değil. Çevredeki ateşin istikrarsız topraklarda hızla yayılacağı unutulmamalıdır” değerlendirmesini yaptı.
    Sınır ötesinde bir yeni tampon bölge harekatı olup olmayacağı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu terörden arındırılmış bölge konusunda 30 kilometre derinlik durumu var. 30 kilometre derinlik meselesinde aslında Suriye’nin içinde bu terör örgütlerini yok etme adımlarımız söz konusuydu. Bir diğer taraftan da amaç Türkiye’ye gelen Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geriye dönüşleri için zemin hazırlamaktı. Bu konuda da belli bir mesafe alındı. Hala bizim Suriye’nin kuzeyinde konut yapımlarımız devam ediyor. Oradaki konut yapımlarıyla Suriyeli kardeşlerimize bir zemin hazırladık. Şu anda da gerek COP zirvesinde gerek Riyad’da yaptığımız toplantılarda Suriye’deki atacağımız adımlar büyük önem arz ediyor. Bunu hallettiğimiz andan itibaren zaten Suriye’nin kuzeyinde ciddi mesafe alacağız. Şu anda Suriye’de Kamışlı bölgesini düşünün. Niye biz Kamışlı’da güvenlik güçlerimizle gerekli adımları atıyoruz? Çünkü orada bu terör örgütünü kökünü de yok edelim diyoruz. Bu adımlarla da güvenlik güçlerimiz oralarda çok ciddi mesafeler aldılar. Çok ciddi neticeler elde ettiler. Gerek istihbarat teşkilatımız gerek güvenlik güçlerimiz buralarda aldıkları neticeyle Türkiye’yi rahatlattılar. Ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için sınır ötesi operasyonlarımız her zaman gündemimizde. Tehdit hissedersek her an sınır ötesi operasyonlarımıza başlayacak hazırlığımız mevcut. Bizim Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Fakat Suriye’nin kuzeyinde tam bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. Bu da terör örgütlerinin o bölgedeki karmaşadan beslenmesi ve orada tutunması için elverişli ortam hazırlıyor. Suriye’deki istikrarsızlık ve terör örgütlerinin orada tutunması bizim için bir güvenlik riskidir. Bizim gerek DEAŞ’a gerek PKK/PYD/YPG’ye yönelik tüm harekatlarımızın amacı kendi güvenliğimizi sağlamaktır. Bundan sonra atacağımız adımlar da bunun için olacak. Sınırlarımızda hala teröristlerin tutunduğu alanlar bulunuyor ve burası bizim güvenliğimiz için risk oluşturuyor. Oraları tamamen temizlemeden ve terör bataklığını kurutmadan tam anlamıyla güvenliği sağlamak mümkün değil” diye konuştu.

    İç cephenin güçlendirilmesi ve muhalefetin tutumu
    İç cephenin önemine dair verdiği mesajlar hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda muhalefetin tutumunu eleştirdi. Erdoğan, ”Şu anda muhalefetin böyle bir derdi yok. Muhalefetin böyle bir derdi olmadığı için biz artık kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Mecburuz, başka çare yok. Gelen bütün haberler de Suriye’de alınan netice bana göre Suriye’yi de rahatlatacak. Ama bizim burada Beşşar Esed ile aramızdaki hukuku yeniden ihya etmemiz, bölgeyi çok daha fazlasıyla inşallah rahatlatacaktır. Bizim iç cephemizi sağlam tutma anlayışımızı muhalefet anlayamamış gibi görünüyor. İç cephenin tahkimi elbette her zaman önemli ancak ne yazık ki iç cepheyi güçlendirmek istediğimizde ortak hassasiyetlerle hareket eden bir muhalefeti yanımızda bulamadık. Muhalefet gündelik siyasi meseleler, kazançlar, rantlarla uğraşıyor. Biz ise küresel ve bölgesel riskleri okuyarak, uzun yıllara sirayet edecek politikalar üzerinde çalışıyoruz. İç cephemizi sağlam tutarken aynı zamanda teröre de göz açtırmayacağız. İç cepheyi sağlamlaştırmak terör örgütlerine alan açmak, onların milletin kaynaklarını terör baronlarına peşkeş çekmesine göz yummak anlamına gelmiyor. Bizler birlik ve beraberliğimizi güçlendirme çağrısı yapıyoruz. Bizi bölmeye çalışanlara, bizi parçalamaya çalışanlara aynı kararlılıkla ve aynı tonda yanıt verelim ve ‘biz biriz, bütünüz, hep birlikte Türkiye’yiz’ diyelim istiyoruz. Aramıza nifak sokmaya çalışanların elleri boş kalsın diye uğraşıyoruz. Bu birlik ve beraberlik ruhu bizim mayamızda var zaten. Bize birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi hatırlatacak bir kıvılcımdır iç cepheyi sağlam tutma çağrımız. Bizi biz yapan değerlere sımsıkı tutunup, oluşturduğumuz o eşsiz tabloyu lekelemeye çalışanları elimizin tersiyle itelim çağrısıdır” ifadelerini kullandı.

    “Rio’da gerçekleşecek G20 Zirvesi’ni küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz”
    Rio’da gerçekleşecek G-20 Zirvesi’ne ilişkin soruyu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Brezilya toplantısı inanıyorum ki dünyaya çok farklı mesajların verileceği bir zirve olacak. Bu konuda biz kararlıyız. İnşallah dersimize de iyi çalışacağız. Brezilya’da Rio Zirvesi çok çok verimli, faydalı bir zirve olacak diye düşünüyorum. Sayın Lula ile oradaki buluşmamız inşallah dünyada ses getirecek bir buluşma olacaktır. Rio’da gerçekleşecek G20 Zirvesi’ni küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, küresel ekonomi için istikrarı artırıcı önlemler ve iş birliklerine yoğunlaşmış bir ülke. Özellikle pandemi sonrası ekonomik toparlanma süreçlerine yönelik ortak stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkeler arası dayanışmanın önemini her fırsatta dile getirdik. Enerji güvenliği de Türkiye için kritik bir konu. Küreselleşen dünyada gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zorluklarına yönelik somut öneriler içeren bir gündem oluşturmalıyız. Çünkü zincirleme reaksiyonla sadece bir ülkenin değil, ilişkili birçok ülkenin ekonomisini etkileyen krizlere karşı tedbir almalıyız. Bulunduğu uluslararası platformların aktif ve etkili üyelerinden olan Türkiye, hem kendi ekonomik çıkarlarını hem de gelişmekte olan ülkelerin durumunu iyileştirmeye yönelik çok sayıda öneri üzerinde çalışıyor” dedi.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’n ‘Aynı noktada buluştular, Erdoğan ile Bahçeli aynı şeyi yapıyor. Ama biz şehit aileleriyle görüşeceğiz” sözlerinin sorulması üzerine Erdoğan, “Özgür Özel’in bu çıkışını samimi bulmuyorum. Türkiye, 40 senedir bölücü terör belasıyla mücadelede ediyor. Binlerce güvenlik mensubumuzu, kamu görevlimizi, sivil vatandaşımızı terör örgütünün alçakça saldırılarında şehit verdik. Son olarak TUSAŞ’a yönelik terör eyleminde 5 vatan evladı şehit oldu; Rabbim tüm şehitlerimizin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin. Terör tehdidini kaynağında bertaraf etme stratejimiz sayesinde sahada çok önemli kazanımlar elde ettik. Bu mücadele aynı azim ve kararlılıkla devam edecek. Türkiye’nin geleceğinde teröre de, terör takviyeli siyasete de yer yok. Cumhur İttifakı olarak bu konuda tam bir mutabakat içindeyiz “açıklamasını yaptı.

    Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin konserlere astronomik rakamlar ödediği şeklindeki haberlerle ilgili soru üzerine Erdoğan, ”Ben belediye başkanlığı da yaptım ama konser belediyeciliği yapmadım. Yapmanız gereken nedir? İstanbul’un dört bir yanını bir defa elinizdeki imkanlar neyse bunlarla her tarafı donatmak. Altyapıyı donatmak, üst yapıyı donatmak. Dikkat edin, benim belediye başkanlığımda çöp, çukur, çamur İstanbul’da yok edildi. Şimdi durum felaket. İstanbul öyle, Ankara öyle, İzmir öyle, hepsi öyle. Biz çağrımızı vatandaşımıza yapıyoruz. Diyoruz ki aynı oyuna gelmeyelim ve emin adımlarla geleceğe yürüyelim. Millet bu belediye başkanlarına şehirlerine hizmet versin diye oy verdi ancak hizmetten anladıkları eğlence düzenlemekten öteye geçmiyor. O eğlenceleri de millet için düzenlemedikleri, birilerine maddi kazanç için yaptıkları da yeni yeni ortaya çıkıyor. Biz nereden seçilirse seçilsin yerel yönetimlerin milletin ihtiyaçlarını karşılamasını isteriz ve bunu amaç edinenleri destekleriz. Fakat şehirlerin hali ortada. Millet hizmetsizlikten ne yapacağını şaşırmış halde. Bir de üzerine konser adı altında birilerine ödenen milyonlar çıkınca olan vatandaşa oluyor. Kamu kaynaklarının teröre, terör örgütlerine aktarılmasına nasıl karşı çıktıysak, bu kaynakların yandaşlara aktarılmasına da elbette karşı çıkarız. Herkes harcamasını hesap verebilirlik üzerinden yapsın. Kamunun hakkını hoyratça kullananlardan, yandaşlarına sermaye edenlerden hesabını hukuk önünde sorarız” değerlendirmesinde bulundu.

  • Atatürk Meydanı, MHP’yi memnun etti

    Atatürk Meydanı, MHP’yi memnun etti

    Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kasım ayı toplantısında alınan kararla Salihli ilçesinde bulunan ‘Devlet Bahçeli Kent Meydanı’nın ismi ‘Atatürk Kent Meydanı’ olarak değiştirildi. Konuya ilişkin açıklama yapan MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, MHP’nin Atatürk’ün hatıralarına hürmet ve özlem, fikirlerine ve kutlu mirasına tartışmasız bir sadakatle bağlı olduğunu söyleyerek, kararın Devlet Bahçeli’yi ve MHP’yi memnun ettiğini açıkladı.

    “Atatürk, aziz milletimizin ve bizlerin gönlünde taht kurmuştur”
    Açıklamasında Atatürk’ün manevi hatıralarını yaşatmanın her Türk gencinin vazifesi olduğuna değinen Büyükataman, “Kurucu Cumhurbaşkanımız ve Milli Mücadelemizin yol başçısı Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin varlığını ve vatanını hedef alan işgalci zihniyetin karşısında muhteşem bir irade ile milli uyanışı tetiklemiş ve kurtuluşun meşalesini körüklemiştir. Atatürk, Türk milletinin ortak değeri, kurtuluşunun ve bağımsızlığının simgesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk büyük bir komutan olduğu kadar başarılı bir siyasetçi, yetenekli bir diplomasi ustası, müstesna bir devlet adamı olarak aziz milletimizin ve bizlerin gönlünde taht kurmuştur. Atatürk’ün manevi hatıralarını yaşatmak ve fikirlerine vazgeçmeyen bir irade ile sahip çıkmak her Türk evladının vazifesidir. Milliyetçi Hareket Partisi, Atatürk’ün hatıralarına hürmet ve özlem, fikirlerine ve kutlu mirasına tartışmasız bir sadakatle bağlıdır ve son nefese kadar bağlılığını sürdürecektir. Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısında alınan kararla Salihli’de bulunan ‘Devlet Bahçeli Kent Meydanı’ isminin ‘Atatürk Kent Meydanı’ olarak değiştirilmesini bu anlamda yerinde buluyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Manisa Salihli’de bulunan meydana Atatürk Kent Meydanı ismi verilmesi Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’yi ve bizleri memnun etmiştir”
    Verilen isim değişikliği kararından memnun olduklarını söyleyen Büyükataman, “Atatürk’ün adının geçtiği hiçbir tartışmaya mahal vermediğimizi ve ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün adının yaşatılması konusundaki hassasiyetimizi ifade ediyor, belediye meclisinin aldığı kararı destekliyoruz. Atatürk’ün tüm hatıralarına sırt çeviren, fikirlerinden kopan, partisinin kuruluş ayarlarını terk eden bir zihniyetin partimiz ve genel başkanımız üzerinden yaptığı kurnaz siyaseti görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, hiçbir zaman Atatürk’le ilgili maksatlı ve istismar kokan tartışmaların içerisinde olmayacak ve Mustafa Kemal Atatürk ismine sonuna kadar sahip çıkacaktır. Çünkü Atatürk demek Türkiye demektir. Onun fikirleri ve hatıraları bize emanettir. Bizler, onun aziz hatıralarını yaşatmaya ve fikirlerine sadakatten bir adım dahi sapmamaya yeminliyiz. Aziz Atatürk’ün ismi bizim için tartışmasız bir noktadadır. Eğer bir yerde Atatürk’ün adı var ise Milliyetçi Hareket Partisi daima Atatürk’ün tarafındadır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, Atatürk isminin yaşatılmasını her zaman desteklemektedir. Dolayısıyla Manisa Salihli’de bulunan meydana Atatürk Kent Meydanı ismi verilmesi Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’yi ve bizleri memnun etmiştir” dedi.

  • “İklim finansmanına erişimin kolaylaştırılması daha adil bir dünya için şarttır”

    “İklim finansmanına erişimin kolaylaştırılması daha adil bir dünya için şarttır”

    Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29), Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de devam ediyor. COP29’a katılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin ‘İklim Vizyonu Uzun Dönem Yol Haritası’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Konuşmasına Azerbaycan’a COP29 başkanlığı görevinde başarılar dileyerek başlayan Kurum, “Şu anda küresel çapta somut adımlar atılacağına inandığım ve beklentinin en yüksek düzeyde olduğu COP toplantılarından birini Azerbaycan’da gerçekleştiriyoruz. Türkiye olarak bu yılki gündemin doğrudan finans kaynaklarına erişim olmasının, finansa erişemeyen ülkeler için çok kritik bir önemde olduğunu ifade etmek istiyorum. Tüm kurumlarımızla birlikte biz de 1 yıldır çok yoğun şekilde COP toplantısına hazırlanıyoruz. Şimdi de çok geniş bir katılımla Azerbaycan’dayız. Ben bu vesileyle ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadelesine katkı veren tüm bakanlarımıza, kurumlarımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza ve yine en önemli paydaşımız olan belediyelerimize çok çok teşekkür ediyorum” dedi.

    “Finansmana erişimin kolaylaştırılması daha adil bir dünya için şarttır”
    İklim finansmanının kesintisiz bir şekilde sunulmasının sera gazı emisyonlarının azaltmasına ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanmasına yardımcı olacağını belirten Kurum, “Bu nedenle iklim finansmanına erişimin kolaylaştırılması ‘daha adil bir dünya’ için şarttır. Türkiye olarak her platformda COP29’u iklim finansmanında bir dönüm noktası olarak gördüğümüzü ifade ediyoruz. Önümüzdeki 10 gün boyunca da burada iklim finansmanının yeni hedeflerini belirlemeye çalışacağız. Tabii COP29, ülkelerin iklim krizine dair yaptıklarını görmemiz açısından da kritik öneme sahip bir zirvedir. Çünkü ülkelerin Paris Anlaşması ile birlikte yeni bir döneme giren şeffaflık raporlamalarının bu zirvenin en önemli konularından biri olduğunu da COP çerçevesinde değerlendiriyoruz” dedi.

    “Dünyanın birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı var”
    Türkiye’nin Uzun Dönem Yol Haritası’nı kısa başlıklar halinde sunacağını belirten Kurum, “Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle insanlığa daha adil bir dünyayı hep birlikte teklif ediyoruz. İnsani ve vicdani bir sorumluluk olarak gördüğümüz bu yolda küresel iş birliğini ve dayanışmayı en yüksek sesle dile getiriyoruz. Çünkü dünyanın bu birlik ve beraberliğe emin olun her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Bugün, Dünya Meteoroloji Örgütü’ne kulak verdiğimizde son 50 yılda iklim veya su ile bağlantılı 11 binden fazla afetin yaşandığını görüyoruz. 2 milyonun üzerinde can kaybının, 4.5 trilyon dolarlık ekonomik kaybın olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Türkiye olarak raporlarla ortaya konulan bu gerçeklere hiçbir zaman sessiz kalmamış, pasif bir tutum içinde olmamışızdır” diye konuştu.
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyaya ilan ettiği “2053 net sıfır emisyon” hedefinin bu kararlılığın en yüksek belgesi ve tezahürü olduğunu söyleyen Bakan Kurum, “İşte hazırladığımız uzun dönem stratejimizi, bir başka deyişle yol haritamızı da bu kararlılığa uygun olarak, en şeffaf ve katılımcı süreçleri işleterek ortaya koyduk. Uzun Dönemli İklim Stratejimizin hazırlık sürecini yaklaşık 2 yıl boyunca kamu ve özel sektör ile sivil toplum temsilcilerinin katkılarıyla yürüttük. Stratejimizi toplam 18 sektörde 89 strateji ile hazırladık ve üç temel sacayağı üzerine bina ettik. Bu üç temel sacayağı, ‘Azaltım, Uyum ve Yatay Kesen Konular’ adını verdiğimiz her iki başlığın ortak noktalarından müteşekkildir” dedi.

    “Enerjinin yaklaşık yüzde 80’inini karbonsuz hale getireceğiz”
    Türkiye’nin bu yılki emisyon miktarlarına bakıldığında emisyon oranının yüzde 72’sinin enerji sektöründen, yine yüzde 13’ünün tarım, kalan yüzde 3’ünün ise atık sektöründen kaynaklandığını belirten Kurum, “Bu nedenle de uzun dönemli iklim stratejisi azaltım hedeflerimiz kapsamında emisyonların çoğunun kaynaklandığı enerji sektöründe iddialı hedefler ortaya koyduk. Bugün, toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 53’ten 59’a yükseltmiş olan bir ülkeyiz. Bu alanda Avrupa’nın 5’incisi, dünyanın 11’incisi ülkesi konumundayız. Amacımız, hedefimiz, enerjide, yenilenebilir enerjinin payını yüzde 50’ye, nükleer enerjinin payını ise yüzde 30’a çıkarmayı planlıyoruz. Böylece ulusal çapta kullanacağımız enerjinin yaklaşık yüzde 80’inini karbonsuz hale getireceğiz” diye konuştu.

    “Atıkta geri kazanım oranımızı yüzde 70’e çıkaracağız”
    Sanayi sektöründe 2053’e kadar çimentoda yüzde 93, demir-çelikte yüzde 99, alüminyumda yüzde 75 emisyon azaltımı sağlamayı öngördüklerini belirten Kurum, “Bina sektöründe de burada da 2053’te emisyonlarımızı sıfıra yaklaştırmış olacağız. Bu alanda toplam 2 milyar ton karbondioksit eşdeğeri emisyon salımını engelleyeceğiz. Ulaştırma sektöründe yine 2053’e kadar 7 bin kilometre yüksek hızlı tren ve yine hızlı tren hattı inşa ederek, temiz ulaşım olan demiryollarının lojistikteki payını yüzde 5’ten yüzde 22’ye çıkaracağız. 2035 yılına kadar elektrikli araç sayısını 4,2 milyona ulaştıracak, bu sayede elektrikli araç yerlilik oranımızı da yüzde 75’e çıkarmış olacağız. Bu çalışmalarla karayolu ulaşımı inşallah bu ulaşımdan kaynaklı sera gazı emisyonlarımızı olabildiğince azaltacağız. Bir başka alan ise atık sektörü olacak. Atık sektöründe Sayın Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürüttüğümüz ‘Sıfır Atık’ projemizle, ‘Sıfır Atık’ prensibiyle hareket edeceğiz ve yıllar içerisinde aşamalı olarak atıkların düzenli depolama sahalarına gönderilmesine son vereceğiz. Atıkta geri kazanım oranımızı yüzde 70’e çıkaracağız. Depozito yönetim sistemimizin makine ve altyapı kurulumunu çevre ajansımız ve yine Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğümüz ile birlikte 2025 yılı sonuna kadar yapacak, ülke genelinde bu uygulamayı yaygınlaştıracağız” dedi.

    “Tarım arazilerinin yüzde 10’unda organik tarım yapacağız”
    Tarım arazilerinin en az yüzde 10’unda organik tarım yapacaklarını ifade eden Kurum, “Hayvancılıkta yem rasyonu ile yem çeşidini optimize edeceğiz. Biyogaz tesislerini yaygınlaştıracak, karbondioksit dışı emisyonlarını azaltacak ve en önemlisi gıda güvenliğimizi koruyacağız. Son olarak ormancılık sektöründe baktığımızda üretilen emisyonların yutulacağı, yutak alanlarımızdaki gerek korunan alanlarımızı, gerek orman alanlarımızı artıracak, kapasitemizi arttıracak adımları da atıyoruz. Bu kapsamda ormanlarda koruma çalışmaları yürütülmesi ve yine millet bahçelerinin, yeşil alanların ve yeşil koridorların artırılması yoluyla, yutak alan kapasitemizi arttırıyor olacağız” ifadelerini kullandı.
    Türkiye’nin 6 Şubat’ta depreme uyandığını hatırlatan Kurum, “6 Şubat’ta 11 ilimizi, 14 milyon vatandaşımızı etkileyen depremde binlerce canımızı, kardeşimizi yitirdik. Hemen hızlı bir şekilde tüm dünyaya örnek olacak, belki de dünyanın hiçbir ülkesinde göremeyeceğiniz bir anlayışla seferberlikle tek yürek olduk, tek bilek olduk. Ve 11 il için inşa ve ihya faaliyetlerimize başladık. Bu kapsamda bugüne kadar 200 bin konutumuzu bu yıl sonuna kadar teslim etme hedefiyle çalışıyoruz. Ve inşasına başladığımız yaklaşık 360 bin bağımsız bölümümüz, ki önümüzdeki yıl 2025 yılına geldiğimizde evine girmeyen tek bir afetzede kardeşimiz kalmayacak anlayışıyla, prensibiyle buradan da can Azerbaycan’dan da 11 ilimize, 11 ilimizdeki depremzede hemşehrilerime, kardeşlerime buradan sevgilerimizi, saygılarımızı göndermek istiyorum” şeklinde konuştu.
    Türkiye’nin uzun dönemli iklim stratejisini hem azaltım hem de uyum politikalarını ilgilendiren ortak konuları ‘Yatay Kesen Konular’ başlığı altında değerlendirdiklerini vurgulayan Kurum, “Burada da, yenilikçi teknolojileri destekleyerek kapsamlı adımlar atıyoruz. Bu çerçevede, hidrojen teknolojileri, karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri, akıllı şehir ve akıllı tarım teknolojilerine dair yaklaşımlarımızı strateji belgemize en kapsamlı şekilde yansıttık. Yine, adil geçiş politikalarıyla, yeni iş imkanları ve beceri geliştirme programları da hedeflerimizi gerçekleştiriyor olacağız” dedi.

    “Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliğimizi de 2025 yılında çıkaracağız”
    İklim kanununun bu yıl içerisinde TBMM’de kanunlaşarak yürürlüğe girmesini beklediklerini belirten Kurum, “Bu kanunla birlikte yeşil dönüşümü hızlandıracağız ve 2026 yılında Avrupa Birliği’nde yürürlüğe girecek olan ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na karşın dış ticarette rekabet gücümüzü artırmak için karbon fiyatlandırma ve ‘Emisyon Ticaret Sistemimizi’ süratle hayata geçireceğiz. Yeşil yatırımlar için finansman mekanizmalarını geliştirecek, ‘Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliğimizi de 2025 yılında çıkarmış olacağız” ifadesini kullandı.
    İklim değişikliğine karşı dünyanın en kırılgan kesimlerinin 6 milyardan fazla insana ev sahipliği yapan Akdeniz, Asya-Pasifik ve Afrika iklim bölgeleri olduğunu ifade eden Kurum, “Türkiye de sanayi devrimi öncesine göre 1,5 dereceden daha fazla yüzey sıcaklığı yaşayan, dünyanın en tehlikeli göç rotalarından birine ev sahipliği yapan Akdeniz iklim havzasında yer almaktadır. Biz, iklim değişikliğinden etkilenmekte ve bu krizi fırsata dönüştürme becerisine de sahip olan bir ülkeyiz. Bu tecrübelerimizi aktarmak, her ülkenin tecrübesini de doğrudan kendilerinden almak için yine iklim değişikliği ile küresel mücadeleye en yüksek katkıyı sunmak için COP31 başkanlığını çok önemsiyoruz” dedi.

    “Türkiye, COP başkanı olursa iklim eylemini güçlendiren bir köprü olacaktır”
    Türkiye’nin COP31 başkanlığına dair adaylığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tüm dünyaya ilan edildiğini hatırlatan Kurum, “Ben de sizlere COP31’e dair temel vizyonumuzu ortaya koyan dört ana taahhüdümüzü burada ifade etmek isterim. Türkiye, başkanlığı süresince gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında iklim eylemini güçlendiren bir köprü olacaktır. İstisnasız tüm ülkeler için iklim adaletine uygun bir teknoloji akışını ve finansman paylaşımını sonuna kadar destekleyecektir. İklim dirençli ve uyumlu kent modelini geliştirmek maksadında bu manada kararlı adımları atacaktır. Akdeniz-Afrika-Pasifik başta olmak üzere tüm dünyadaki kırılgan bölgelerin direncini artırma konusuna tüm gücüyle odaklanacaktır. Bu kapsamda Türkiye’nin COP31 başkanlığında adil, sürdürülebilir, kapsayıcı ve şeffaf bir yaklaşımla hareket edeceğini ifade ediyor, tüm dostlarımızdan da desteklerini bekliyoruz” diye konuştu.

    “Türkiye daima selden etkilenen dostlarının yanındadır”
    İklim krizini en derinden yaşayan İspanya’daki sel felaketlerinde hayatını kaybedenleri derin bir üzüntüyle yad ettiklerini belirten Kurum, “Türkiye’nin daima selden etkilenen dostlarımızın yanında olduğunu ifade ediyorum. Ben bu duygularla COP29’un Türkiye’nin ve tüm ülkelerin geleceğine, çocuklarımızın geleceğine katkı sunmasını umuyorum. Alınacak tüm kararların insanlık alemi ve ortak evimiz dünya için hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum. Bir kez daha COP29 başkanlığı sürecinde gösterdikleri başarı ve misafirperverlik için Azerbaycanlı kardeşlerimize çok teşekkür ediyor, sizleri saygıyla, hürmetle selamlıyorum” dedi.

  • Irak Başbakanı Sudani, IKBY Başbakanı Barzani ile bir araya geldi

    Irak Başbakanı Sudani, IKBY Başbakanı Barzani ile bir araya geldi

    Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani, temaslarda bulunmak üzere Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) geldi. Irak Başbakanlığı Basın Ofisi tarafından yapılan açıklamaya göre, Sudani bu sabah IKBY’nin başkenti Erbil’de IKBY Başbakanı Mesut Barzani ile bir araya geldi. Görüşmede bölgenin petrol ihracatının yeniden başlatılması çabaları ve bu sürecin ülke genelindeki vatandaşların beklentilerini karşılayacak şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulandı. IKBY’deki kamu çalışanlarının maaşlarına ilişkin Irak Federal Mahkemesi’nin kararının uygulanması gerektiğini belirten taraflar, bölgedeki siyasi istikrarın Irak genelindeki istikrarın temel unsurlarından biri olduğunu vurguladı.
    Bölgesel hükümetin kurulması konusunda federal hükümetin yardım etmeye hazır olduğunu ifade eden Sudani, mevcut iş birliği düzeyinin ulusal düzeyde sürdürülmesinin önemini dile getirdi. Nüfus sayımının yapılmasına yönelik hazırlıkların da ele alındığı görüşmede, bu ay içinde yapılması planlanan genel sayımın teknik detaylarının IKBY İstatistik Kurumu ile çözülmesinin ardından sürecin başarıyla tamamlanması için çaba gösterilmesi gerektiği belirtildi. Görüşmede ayrıca bölgedeki gelişmeler ele alınarak, İsrail işgal güçlerinin savaşı genişletme ısrarı karşısında Irak’ın güvenliği ve egemenliğini koruyacak şekilde ortak bir duruş sergilemenin gerekliliği vurgulandı.

  • Trump’ın A Takımı belli oluyor

    Trump’ın A Takımı belli oluyor

    ABD’de 5 Kasım’da yapılan başkanlık seçimlerini kazanan ve 20 Ocak 2025’te göreve başlaması beklenen Donald Trump’ın kabinesi belli oluyor. Trump yaptığı yazılı açıklamada, yeni kurulacak Hükümet Verimliliği Departmanı’na (DOGE) Tesla ve SpaceX CEO’su ABD’li milyarder Elon Musk ve girişimci Vivek Ramaswamy’i liderlik edeceğini duyurdu. Trump, ikilinin “hükümet bürokrasisinin ortadan kaldırılmasının, aşırı düzenlemelerin azaltılmasının, savurgan harcamaların kesilmesinin ve federal kurumların yeniden yapılandırılmasının önünü açacağını ifade etti. Trump, Musk ve Ramaswamy’nin hükümet dışından tavsiye ve rehberlik sağlayacaklarını, Beyaz Saray ile Bütçe ve Yönetim Ofisi ile ortaklık kurarak geniş çaplı yapısal reformları yönlendireceklerini, daha önce hiç görülmemiş bir hükümet girişimci yaklaşımı oluşturacaklarını vurguladı. Söz konusu kurumun çalışmalarının “en geç 4 Temmuz 2026’da tamamlanacağını” belirten Trump, “Daha fazla verimlilik ve daha az bürokrasiye sahip daha küçük bir hükümet, Bağımsızlık Bildirgesi’nin 250. yıl dönümünde Amerika için mükemmel bir hediye olacaktır. Başarılı olacaklarından eminim” ifadelerini kullandı. Kurumu ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombasını ürettiği “Manhattan Projesi”ne benzeten Trump, Cumhuriyetçi politikacıların uzun zamandır Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE)” hayalini kurduğunu belirtti.

    “Şok dalgalarını oluşturacak”
    Hükümet kurumlarının verimliliğinden sorumlu olacak Elon Musk ise yaptığı açıklamada, yeni kurumun “sistemde ve hükümetin israfında yer alan herkeste, yani çok sayıda insanda şok dalgaları oluşturacağını” ifade etti. Musk, “Paranız boşa gidiyor ve Hükümet Verimliliği Departmanı bunu düzeltecek” dedi.
    Musk, Ekim ayında Trump’ın bir mitinginde federal bütçenin “en az” 2 trilyon dolar azaltılabileceğini söylemişti. Yeni departmanın kısaltması olan DOGE, aynı zamanda Musk’ın desteklediği kripto para birimi dogecoin’in ismine de gönderme yapıyor.

    Savunma Bakanlığı’na eski asker Pete Hegseth
    Trump yazılı açıklamasında ayrıca Savunma Bakanlığına eski asker ve Fox News kanalında sunuculuk yapan Pete Hegseth’i aday göstereceğini duyurdu. Trump, “Pete sert, zeki ve “Önce Amerika”ya gerçekten inanan biri. Pete dümendeyken Amerika’nın düşmanları teyakkuzda. Ordumuz yeniden harika olacak ve Amerika asla geri adım atmayacak. Askerler için kimse ondan daha fazla mücadele etmiyor” ifadelerini kullandı.

    CIA’nin başına Ratcliffe
    Trump, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı’nı da belirledi. Trump, CIA’nın başına 2020-2021 yılları arasında Ulusal İstihbarat Direktörü (FBI) olarak görev yapan John Ratcliffe’i aday göstereceğini belirtti.

    Orta Doğu Özel Temsilciğine Witkoff
    Trump, Orta Doğu Özel Temsilciliği’ne ise emlak zengini 67 yaşındaki Steve Witkoff’u atayacağını ifade etti. Witkoff’un “dahil olduğu her projeyi ve topluluğu daha güçlü ve daha müreffeh hale getiren” bir lider olduğunu vurgulayan Trump, “Steve, barışın yılmaz sesi olacak ve hepimizi gururlandıracak” ifadelerine yer verdi. Başkanlık kampanyasına büyük bağış yapan Witkoff, Trump’ın yakın arkadaşı bilinirken, Eylül ayında Trump’a yönelik ikinci suikast girişimi sırasında Trump ile golf oynuyordu.

    ABD’nin İsrail Büyükelçiliğine Huckabee
    Donald Trump, İsrail Büyükelçiliği görevine ise Mike Huckabee’yi atayacağını açıkladı. Eski Arkansas Valisi 69 yaşındaki Huckabee, uzun zamandır Amerikan Evanjelist topluluğunda İsrail yanlısı bir ses olarak biliniyor. Huckabee, 2018 yılında Batı Şeria’daki Efrat’ta yasa dışı bir Yahudi yerleşimini ziyaret etmiş, baret takarak bir evin inşasına tuğla taşımıştı. Huckabee, 2008 yılında ise başkan adayı olmak için kampanya sürecinde, “Gerçekte Filistinli diye bir şey yok” demişti. Huckabee 2016’da tekrar aday olduğunda ise İsrail’in “ayrılmaz bir parçası” olarak adlandırdığı Batı Şeria’daki yerleşimlerin genişletilmesini destekleyeceğine söz vermişti.

    ABD İç Güvenlik Bakanlığı
    Trump, Güney Dakota Valisi Kristi Noem’i ise İç Güvenlik Bakanlığı’na aday göstereceğini duyurarak, “Kristi, sınır güvenliği konusunda oldukça güçlüydü. Sınırı güvence altına almak için ‘Sınır Çarı’ Tom Homan ile yakın bir şekilde çalışacak ve vatanımızın güvenliğini garanti altına alacak” ifadelerini kullandı.

    Öte yandan Trump daha önce yaptığı açıklamalarda, Beyaz Saray Saray Özel Kalem Müdürlüğüne Susie Wiles’ı, ABD Çevre Koruma Ajansının başına Lee Zeldin’i ve ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliğine Elise Stefanik’i getireceğini duyurmuştu.

  • Kadın hakim sayısında büyük artış

    Kadın hakim sayısında büyük artış

    Bakan Tunç: “2002 yılında kadın hakim ve savcı sayısı bin 847 iken, bugün bu sayı yüzde 406 oranını artırarak 9 bin 355’e yükselttik”

  • Orhan Sarıbal’ın önergesine bakanlıktan yanıt

    Orhan Sarıbal’ın önergesine bakanlıktan yanıt

    Bakanlık, verdiği cevapta son yirmi yılda Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı 386 okulun; okul binasının eğitime elverişli olmaması, öğrenci yetersizliği gibi nedenlerle kapatıldığını açıkladı. Kapatılan okulların öğrencilerinin, bölgede bulunan ve koşulları uygun olan okullarda eğitim ve öğretime devam ettiği belirtilirken, “Sivas ili Gemerek ilçesi Çepni Şehit Binbaşı Mehmet Aras Anadolu Lisesinin kapatılmasına ilişkin herhangi bir teklif bulunmamaktadır” denildi. Bakanlık, hali hazırda açık bulunan 2 bin 926 okulda 1 milyon 833 bin 69 öğrencinin eğitim gördüğünü de açıkladı.

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e cevaplaması için “Çepni Şehit Binbaşı Mehmet Aras Anadolu Lisesi’nin aksi yönde tamamlanmış müfettiş raporlarına ve okulda sene başında ücretli öğretmenlerin dahi görevlendirilmiş olmasına rağmen kapatılması planlandığı iddiası doğru mudur? Anılan okulun öğrenci ve personel sayısı nedir? İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından öğrencilerin pansiyonlara yerleşmesi telkininde bulunulduğu doğru mudur? Okulun kapatılması söz konusu olursa, öğrencilerin durumu ne olacaktır? Okul hayatına devam edemeyecek öğrenciler söz konusu mudur? Okul alanı ile ilgili herhangi bir başka tasarruf mu söz konusudur?” sorularını yöneltmişti.

  • Başkan Pütün’den Beyağaç’a toplu konut müjdesi

    Başkan Pütün’den Beyağaç’a toplu konut müjdesi

    Beyağaç’ın konut ihtiyacını karşılamak ve daha modern yaşam alanları sunmak amacıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından 93 adet konut inşaatı için ihale düzenlenecek. Proje kapsamında konutların yanı sıra altyapı ve çevre düzenlemesi çalışmaları da gerçekleştirilecek.

    Beyağaç Belediye Başkanı Sezayi Pütün, bu yatırımın Beyağaç’ın çehresini değiştireceğini ve daha kaliteli, yaşanabilir bir çevre oluşturacağını söyledi. Projenin hayata geçmesinde emeği geçen tüm yetkililere ve projeye destek veren siyasi isimlere teşekkür eden Başkan Pütün, “Beyağaç ilçemizde yaşayan vatandaşlarımız için önemli bir adım olan bu projenin, Beyağaç’ın modernleşme yolunda büyük bir kazanım olacağını düşünüyorum. Yeni konutlarla birlikte Beyağaçlılara daha konforlu ve güvenli bir yaşam sunmayı hedefliyoruz. TOKİ tarafından ilçemize yapılacak bu önemli yatırımın hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

  • “Demokrasilerde halk iradesinin üzerinde bir iradenin varlığına inanmıyoruz”

    “Demokrasilerde halk iradesinin üzerinde bir iradenin varlığına inanmıyoruz”

    Manisa Büyükşehir Belediyesinin Kasım ayı Olağan Meclis Toplantısı, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek başkanlığında yapıldı. Meclis öncesinde gündemi değerlendiren Başkan Zeyrek, İzmir Selçuk’ta yaşanan ev yangınında hayatlarını kaybeden 5 çocuk için Allah’tan rahmet dileyerek konuşmasına başladı. Başkan Zeyrek, “En küçüğü 1, en büyüğü 5 yaşında olan beş çocuk. Anneleri hurda toplamak için dışarıda olduğu sırada evde çıkan yangının dumanından zehirlenerek, öldüler. İsimleri Fadime Nefes, Funda Peri, Aslan Miraç, Masal Işık ve Aras Bulut. Öyle acı bir tablo ki bu, bizler çocuklarımızın geleceği için, bu ülkenin geleceği için daha çok çalışalım derken, daha çocuklarımızın bu gününü koruyamıyoruz. Yoksulluğu, yoksunluğu gelir adaletsizliğini görmezden gelemeyiz. Bu düzen böyle deyip, geçemeyiz. Yoksullukla, yoksunlukla savaşmak zorundayız. Bu zengin ülkenin daha büyümesini, daha çok kazanmasını, daha çok üretmesini, artanı ve mevcut olanı adil paylaşmasını sağlamalıyız. Allah çocukların ailesine sabır versin” dedi.

    Cumhuriyet Bayramı’nı büyük bir sevinçle kutladıklarını söyleyen Başkan Zeyrek, “29 Ekim’de, ikinci yüzyılın ilk Cumhuriyet bayramını büyük bir coşku ve sevinçle kutladık. O gün cumhuriyetine sahip çıkan tüm hemşerilerime şükranlarımı sunuyorum. Kimse unutmasın ki, bu topraklarda cumhuriyet meşalesi asla sönmeyecek. Her bir ferdimiz bu kutsal meşalenin bekçisiyiz. Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri ilelebet yaşamaya devam edecek. Kutlamalarda bizi yalnız bırakmayan Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e, muhteşem performanslarıyla dünyaca ünlü sanatçılarımız Fazıl Say ve Serenad Bağcan’a da teşekkür ediyorum. 29 Ekim günü, hep birlikte ‘Cumhuriyet’ adını verdiğimiz OSB kavşağının da açılışını yaptık. Bu önemli hizmette emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.
    “10 Kasım Pazar günü Cumhuriyetimizin kurucusu, bağımsızlığımızın mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, 86’ıncı yıldönümünde büyük bir özlem ve minnetle bir kez daha andık” diyen Başkan Zeyrek, “Bütün şehir, Atamıza olan özlemimizi gösterdik. Ebediyete intikalinin yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

    TUSAŞ saldırısı kınandı
    23 Ekim’de Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ)’a yapılan saldırıyı kınayan Başkan Zeyrek, saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara ise acil şifalar diledi. Başkan Zeyrek, “Terörü bir kez daha lanetliyorum” dedi.

    Kayyım uygulamalarını yorumladı
    Gündemi değerlendiren Başkan Zeyrek, yapılan kayyım uygulamalarını da yorumladı. Demokrasilerde halkın iradesinin üzerinde bir iradenin varlığına inanmadığını söyleyen Başkan Zeyrek, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise milletin seçtiği belediye başkanlarını, görevden alabilecek tek güç yine milletin oylarıdır. Bunun ötesinde her adım, her uygulama milleti yok saymaktır, millet iradesine bir darbedir” diye konuştu.

    Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı kadın cinayeti verilerine değinen Başkan Zeyrek, kadın cinayetleri verilerinin tutulduğu 2013’ten bu yana en yüksek sayıda kadın cinayetinin geçtiğimiz ay yaşandığını, 48 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü, 23 şüpheli kadın ölümünün yaşandığının bilgisini verdi. Başkan Zeyrek, “Ekim ayı verileriyle beraber 2024’ün ilk 10 ayında 343 kadın cinayeti yaşandı, 207 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Yani 2024’te her gün en az bir kadın katledildi. Kadın cinayetlerinin son bulması diliyoruz. Yetkililerin daha fazla önlem almasını istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?” dedi.
    Kadınların hayatlarını kolaylaştırmak adına seçim döneminde sözü verilen “Anne Kart” uygulamasını hayata geçirdiklerini hatırlatan Başkan Zeyrek, sosyal belediyecilik hizmetlerine bir yenisini daha eklediklerini kaydetti. Geçtiğimiz haftalarda Anne Kartları dağıtmaya başladıklarını söyleyen Başkan Zeyrek, “0-5 yaş arasında çocuğu olan ihtiyaç sahibi annelerimize ücretsiz ulaşım desteği sunduk. Güle güle kullansınlar” diye konuştu.

    Başkan Zeyrek, “Ulaşımda ise yeni bir dönem için imzaları attık. Toplu ulaşım kooperatifleri ile yaptığımız anlaşmayla birlikte artık otobüsler otogarda beklemeyecek, halkımız duraklarda mağdur olmayacak. Hem şoför esnafımızın para kazanma kaygısını ortadan kaldırdık, hem de halkımıza hak ettiği ulaşımı sağlamanın yolunu açtık.”
    Manisa Büyükşehir Belediyesi olarak çiftçilerin yanında olduklarını söyleyen Başkan Zeyrek, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda ölüme yol açan ‘Mavi Dil Hastalığı’ ile mücadeleye devam ettiklerini kaydetti. Hayvan yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Yunusemre ilçesinde 111 mahallede ilaçlama çalışmalarının gerçekleştirildiğinin bilgisini veren Başkan Zeyrek, “Ekiplerimiz, sahada hayvancılıkla uğraşan hemşerilerimizi bilgilendirirken, vektörlerin popülasyonunu azaltmak amacıyla sinek tuzakları dağıtımını da sürdürüyor. Çalışmalarımızın etkisini bu haftadan itibaren görmeye başladık. Bizleri mutlu eden haberi muhtarlarımızdan aldık ve hastalık popülasyonunda azalma olduğunu öğrendik” diye konuştu.
    Başkan Zeyrek, çiftçilerin üretim maliyetlerini düşürmek, gelirlerini arttırmak için yüzde 75 hibeli yem ve hububat tohumu desteklemelerini hafta sonu Köprübaşı, Gördes ve Demirci ilçelerinde yapılan törenler ile tamamladıklarını söyledi. Başkan Zeyrek, “Bunlar henüz başlangıç. Bitkisel ve hayvansal üretime yönelik kırsal yatırımlarımız, farklı alanlarda ara vermeden sürecek. Sağladığımız desteklerin, çiftçilerimize tekrar hayırlı olmasını, bereketli kazançlar getirmesi diliyorum” dedi.

    Altyapı yenileme çalışmaları tamamlanacak
    Altyapı çalışmalarının hızla devam ettiğinin bilgisini veren Başkan Zeyrek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Başkan Zeyrek, şöyle konuştu, “Altyapı seferberliğimiz tüm hızıyla devam ediyor. Dünya Bankası finansmanı ile yapılacak altyapı çalışmalarımızın önemli adımlarından biri olan Müşavir firma ile sözleşmemizi imzaladık. Altyapı ve atık su arıtma tesisi projesi için ilk somut adımı attık. 2025 yılının başlarında ihalemiz sonuçlanacak ve ilk kazmamızı Muradiye mahallemize vuracağız. 2026 yılının ikinci yarısında Yunusemre Muradiye, Karaali ve Kırkağaç Gelenbe Mahallelerimizde altyapıyı yenileme çalışmalarını tamamlayacağız.”

    Halk Ekmek noktaları artacak
    Sosyal belediyecilik çalışmaları kapsamındaki halk ekmek noktalarının sayısının artacağının bilgisini veren Başkan Zeyrek, “Yunusemre’de 12 noktada hizmete açtığımız Halk Ekmek’i Şehzadeler’de de açıyoruz. Bir kaç gün içinde 16 Halk Ekmek büfemizi, Şehzadeler ilçemizde halkımızın hizmetine sunacağız. Yakın zamanda 17 ilçemizin tümünü Halk Ekmek ile buluşturacağız” diye konuştu.
    2025 yılının bütçesi ile yoğun bir çalışma yapılacağını söyleyen Başkan Zeyrek, “Ben şimdiden katkı sunacak tüm meclis üyelerimize teşekkür ediyorum. Bilinmesini isterim ki bütçe çalışmalarımızı yaparken, katılımcı, uygulanabilir, ölçülebilir ve halkın önceliklerini baz alarak bir çalışma yürüttük. Önümüzdeki günlerde sizlere bu konuda çok daha detaylı bilgi sunacağım. Bütçe maratonu görüşmelerimizin sağlıkla yürümesini diliyor, kolaylıklar diliyorum” dedi.

    Başkan Zeyrek, konuşmasının sonunda, böyle bir acının bir daha yaşanmaması dileklerinde bulunarak 12 Kasım 1999 Düzce depreminde yaşamını yitiren vatandaşlara rahmet, yakınlarına ise sabır diledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 41’inci kuruluş yıldönümünü kutlayan Başkan Zeyrek, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Raup Denktaş’ı ve tüm şehitleri rahmetle andı. Başkan Zeyrek, “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları, 22 Kasım Diş Hekimleri, 24 Kasım Öğretmenler, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele, 26 Kasım Dünya Zeytin Ağacı ve son olarak 30 Kasım Dünya Şoförler günlerini kutluyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.

  • Başkan Kumral pazaryerinde esnaf ve vatandaşlarla Buluştu

    Başkan Kumral pazaryerinde esnaf ve vatandaşlarla Buluştu

    “Güzeller güzeli ilçemiz” olarak nitelendirdiği Babadağ’da pazar ziyaretleri yaparak esnafın talep ve ihtiyaçlarını dinleyen Başkan Kumral, hemşerileriyle de sıcak sohbetlerde bulundu. Ziyaret sırasında, hem esnafın hem de alışveriş yapan vatandaşların ilgi ve desteğiyle karşılanan Kumral, yerel ekonominin canlanması için pazarların önemine dikkat çekti.

    Esnafın Babadağ’ın ekonomik hayatında önemli bir rol oynadığını belirten Başkan Kumral, “Tatlı dilleri ve güler yüzlü yüzleri için esnafımıza teşekkür eder, hayırlı işler dileriz. Vatandaşlarımız pazar alışverişlerinde yerel esnafa destek vermesini önemsiyoruz. Babadağ halkının bu dayanışma ruhu, ilçemize katkı sağlayacaktır” dedi.

    Pazar ziyaretlerinde vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaşan Kumral, onlarla bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi. Vatandaşlarla sohbet eden Başkan, Babadağ Belediyesi olarak her zaman halkın yanında olduklarını ve onların taleplerine kulak verdiklerini ifade etti. İlçe halkının birlik ve beraberlik içinde hareket etmesinin, ilçenin sosyal ve ekonomik yapısını güçlendirdiğine vurgu yaptı. Başkan Murat Kumral, “Allah birliğimizi, kardeşliğimizi ve sevgimizi daim etsin inşallah” diyerek, hem esnaf hem de vatandaşlarla olan dayanışmanın artarak devam etmesini temenni etti.