Kategori: Siyaset

  • Türkiye’nin kültür hayatındaki yaralar kapanmadı”

    Türkiye’nin kültür hayatındaki yaralar kapanmadı”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni”ne katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin ve gönül coğrafyamızın dört bir yanında kültür ve sanatlarını icra eden tüm sanatçılara ve ustalara teşekkür etti. Ayrıca, kültür mirasının korunması ve yaşatılmasının önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleriyle Yaşayan İnsan Hazineleri Ödüllerinin Takdim Törenleri münasebetiyle bugün bir aradayız. Sizlerin şahsında ülkemizin ve gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde sanatlarını icra eden, kültür ve medeniyet mirasımızı yarınlara taşıyan tüm sanatçılarımıza, tüm ustalarımıza teşekkürlerimi iletiyorum. Modern kültür endüstrisinin tüm araçlarıyla milletimizin ve farklı toplumların kültürel birikimine saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Bugünlerde sanatçılarımızın kültür mirasımızı ve medeniyet değerlerimizi yaşatmak adına verdiği bu mücadeleyi son derece kıymetli buluyorum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin her vilayetinde, her ilçesinde “yaşayan insan hazineleri” olarak tanımlanabilecek çok sayıda değerli insanın bulunduğunu ve bu kişilerin ortaya koydukları eserlerle hem ülkemize hem de dünyaya katkı sağladığını belirterek, “Türkiye’nin her vilayetinde, her ilçesinde yaşayan insan hazinesi vasfına haiz nice insanımız, değerimiz mevcut. Bu insanlarımız becerileriyle ortaya koydukları ürünlerle ülkemize ve dünyaya eşsiz eserler kazandırıyorlar. Her fırsatta hatırlatıyorum. Aslında gönülle yapılan, alın teriyle üretilen, emekle, sabırla ve göz nuruyla işlenen her şey sanattır, sanat eseridir. Asli değerlerimize, mirasımıza sahip çıkan, onu yaşatmak, yeni kuşaklara aktarmak için ömür harcayan insanlarımızın her biri de esasen yaşayan birer hazinedir” dedi.

    Başlattıkları çalışma neticesinde 2008-2022 yılları arasında toplam 67 miras taşıyıcısını, yaşayan insan hazinesi ilan ettiklerini, bu kıymetli isimlerin 15’nin şaheser niteliğindeki eserlerini miras bırakarak ebediyete irtihal ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültürümüzü yaşatan, yeniden yorumlayan ve geniş kitlelere ulaştıran bu ustalarımızı bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum. 2024 yılında da çeşitli alanlarda başarılı eserler vücuda getiren 25 yeni usta ve sanatçımızı yaşayan insan hazinelerimize dahil ettik” dedi.

    Şeyh Sadi Şirazi’nin, Bostan ve Gülistan isimli eserinde hikmet ehli bir zatın çocuklarına olan nasihatini paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Canım yavrularım. Hüner öğrenin. Dünya malına, altına, gümüşe, makam ve mansıba itimat etmeyin. Zira hüner suyu kesilmez bir çeşmedir. Ebedi bir devlettir. Hünerli kimse nereye gitse şerefiyle izzetiyle gider ve meclisin baş köşesine oturur.Evet, dilimizde ustalık, maharet, marifet, beceriklilik anlamında kullandığımız hüner kelimesinin bir anlamı da sanattır. Milletimiz manevi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına sanatkar, maddi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkar demeyi tercih etmiştir” diye konuştu.

    Sanatın da zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahip olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını inşa ettik. Bizim sanat tarzımız tıpkı hayat tarzımız gibi inanç ve düşünce tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar tam bin yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu, değerlerini nakşediyor. Bir sanat hakkında fikir sahibi olmak için o sanatı var eden ve maharetle işleyen milleti tanımanız icap eder derler” değerlendirmesinde bulundu.

    Hat, tezhip, ebru, talika, minyatür sedefkarlık, çömlekçilik, çinicilik, dokumacılık, kispet, kaval, tulum, bağlama ustalığı gibi onlarca sanatın iletişim teknolojilerinin yön verdiği bir çağda hala yaşadığına, hala nesilden nesile aktarılmaya devam edildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

    “Bundan ne kadar memnuniyet duysak azdır. Bunun sırrının da şu olduğuna inanıyorum. Allah vergisi maharetlere sahip nice sanatçı üstadımız görüyor ki unutulmaya yüz tutmuş olan değerlerimizi aşk ile ayakta tutuyor. Aşk, kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Öyle bugünkü gibi aşk değil. Kişinin sevdiğinde yok olması. Gerçek aşk bu. Yüreklerindeki aşkı ellerindeki maharetle birleştiren bu sanatkarlarımızın Rabb’im sayılarını arttırsın. Bize yokluklarını göstermesin diyorum. Bakınız burada şu noktaya özellikle dikkatlerinizi çekmek isterim. Sizin de bildiğiniz gibi her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji devrimiyle birlikte insanın hayata Çevreye, dünyaya ve sanata yönelik yaklaşımlarında da köklü değişimler gerçekleşiyor. Dijitalleşme, ekonomiden finansa, kültürden haberleşmeye, her alanı adeta kuşatmış durumda yapay zekanın hangi işleri yapabildiğini, neleri başarabildiğini, kimi zaman heyecanla, kimi zaman da endişeyle takip ediyoruz. İletişim ve ulaşım imkanlarının ilerlemesinin sonuçlarından biri dijital tekno kültürdür. Bu yaygınlaşıyor. Bu kültürün ayırıcı özelliği ise trend denilen tek tipleşmedir. Tüketime dayalı neoliberal sistem yerel zenginliği bu çeşit müktesebatı ya yok saymakta ya da ticari meta haline getirerek içini boşaltmaktadır.”

    Küreselleşmeyle birlikte kültürel bir yozlaşmanın da tüm dünyayı etkisi altına almakta olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirdiğimiz nice geleneksel kültür unsurunun ziyan edildiğini tarihin tozlu raflarına kaldırıldığını görmek bizleri ziyadesiyle yaralıyor. Zenginliğe, çok sesliliğe sahip çıkmak Farklı geleneklere sahip çıkmak, aynı zamanda maziden atiye köprü kurmak demektir. İster para, ister çıkar, ister ideoloji adına yapılsın. Tek tipleşmenin varacağı yer Kültürel çoraklaşmadır, çölleşmedir. Biz bir dönem bunun acısını çekmiş, faturasını ödemiş bir ülkeyiz. Milletine tepeden bakan, kendi değerlerinden, kültüründen adeta tiksinen, batıdan çok Batıcı zihniyetin Türkiye’nin kültür hayatında açtığı yaralar halen kapanmadı” açıklamasını yaptı.

    Kültürel inkar politikalarının en büyük zararının maalesef zihinlerde olduğunu belirten Erdoğan, “Bugün Avrupa’nın Amerika’nın uzak Doğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, sanatçılarını tanıyan ama kendi tarihinden birkaç bestekarın, aşığın söz ve saz üstadının ismini bilmeyen insanlarımızı gördükçe belli bir döneme damgasını vuran inkar politikalarının yol açtığı tahribatı evet çok daha net görebiliyoruz. K-Pop’u çok iyi bilen ama Cem Karaca’ya, Barış Manço’ya, Neşet Ertaş’a, Kayahan’a ve daha nice Bu toprakların sesi soluğu olan sanat yıldızımıza aşina olmayan gençlerimizi gördükçe elbette endişeleniyoruz, üzülüyoruz. Kendimizi sorguluyoruz. Çünkü bizler hemen her alanda insanlık tarihiyle mührünü vurmuş, zengin kültür varlığına sahip bir milletiz. Vatanımızın her köşesinde çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan eserler şaheserler, sanat ürünleri bugün de görenleri kendine hayran bırakıyor. Mimari eserlerimizle musiki geleneğimizle, el işi sanatlarımızla sanatlarımızla edebi ve kültürel ürünlerimizle yalnızca mücavir coğrafyamızda değil dünyada da parmakla gösterilen bir konumdayız. Haklı bir şöhrete sahibiz. Son 100-150 yılda maruz kaldıkları talana, yıkıma ve kültürel soykırıma rağmen ecdat yadigarı eserler Balkanlar’dan Afrika’ya Kafkaslar’dan Orta Doğu’ya kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesini aydınlatıyor. Daha burada saymaya kalksak saatler alacak nice özgün değerle kültür varlığı ve eserle mücehhez bir ülkeyiz. Tek eksimiz, uzun yıllar boyunca elimizin altındaki bu Siz hazinenin kadr-ı kıymetini yeterince bilemedik” dedi.

    Hükümetleri döneminde attıkları adımlarla bu ihmalkarlığa son verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eserlerimizin korunmasını, muhafaza altına alın restore edilerek tüm insanlığın istifadesine sunulmasını kültür ve medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluklardan biri olarak gördük. Ecdadın mamur ettiği şehirlerdeki mimari eserlerimizi ve kültür mirasımızı yaşatmak adına önemli faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğü TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı gibi kurumlarımızın çalışmalarıyla kültür mirasımızı koruyoruz Sadece yurt dışında değil, Anadolu’da da saklı bulunan bu kültürel mirasın gün yüzüne çıkarılması için canla, başla çalışıyoruz” açıklamasını yaptı.
    Bilhassa arkeoloji alanında tarihin en yoğun çalışmalarına imza atıldığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kazı faaliyetlerimizle 60 yılda tamamlanabilecek arkeoloji çalışmalarını sadece dört yıla sığdırdık. Yurt dışına kaçırılan binlerce tarihi eserin yerlerini tespit edip bu eserleri tekrar ülkemize getirmek için Gerekli çalışmaları hızla başlattık. Böylece toplam 12 bin tarihi eserimizi ait olduğu bu topraklarla milletimizle buluşturduk. Bundan sonra da bize ait olanı korumaya, çalınanı bulup getirmeye, yurt dışındaki kültür varlığımızı ihya etmeye devam edeceğiz. Nasıl bir ağaç kökleriyle yaşarsa işte biz de millet olarak köklerimize sıkı sıkıya tutunmaya çalışıyor değerlerimizle bağımızı sağlam tutuyoruz” dedi.
    Sanata ve zanaata emek verenlere hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizler kültürel bakımdan geçmişin hatalarıyla birlikte küresel olarak da çok yönlü bir kuşatma altında olduğumuz bu günlerde kültür mirasımızın devam etmesi, yaşatılması noktasında çok hayati roller üstlenmektesiniz. Aşkla, tutkuyla, yüksek bir sorumluluk bilinciyle icra ettiğinize inandığım sanat faaliyetlerinizle sizler tüm kalbimle ifade etmek isterim ki bizim milli kültürümüzü yeşerten hayat pınarlarımızsınız, Rabbim ortaya koyduğunuz tüm eserleri kalıcı, müessir ve bereketli kılsın. Gelecek nesillere daha güçlü ve daha zengin bir kültür hazinesi bırakmayı bizlere nasip eylesin diyorum Bu düşüncelerle sözlerime son verirken ödüllerini tevdi edeceğimiz kurumlarımızı ustalarımızı, icracılarımızı hattat, nakkaş ve sanatkarlarımızı bir kez daha canı gönülden tebrik ediyorum” diye konuştu.

    25 yaşayan insan hazinesi ve 3 sanat kurumu ödül aldı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından “Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödüllerini” sahiplerine takdim etti.

    Hadim bezi dokuma ustası Müjgan Akdemir, ödülünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden alırken, “Ey Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbesinde ben çok ağladım vatan gidiyor diye. O anda seni verdi, Allah bize hediye” ifadelerini kullanarak, şiir okudu.

    Tulum icracısı Remzi Bekar da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tulum hediye etti. Bekar daha sonra tulum dinletisi sundu.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri de Anadolu El Sanatlarını Yaşatma ve Geliştirme Derneği (ANELSANDER) adına Uğur Türker, Sadberk Hanım Müzesi adına Hülya Bilgi ve İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi adına müzenin kurucusu İbrahim Alimoğlu’na takdim edildi. Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve davetliler katıldı.

    Törende, hat sanatçısı Mehmet Özçay, minyatür, tezhip ve kat’ı sanatçısı Dürdane Ünver, nakkaş Nilgün Gencer, sedefkar, altın-gümüş kakma sanatçısı Mehmet Zeki Kuşoğlu, tulum icracısı Remzi Bekar, ipek hereke halı dokuma ustası Nuray Kıvanç, çömlek ustası Ahmet Taşhomcu, metal işçiliği ile geleneksel kapı süsleme ustası Hüseyin Şahin Özdemir, baston ustası Cumali Birol, talika ustası Özcan Abacı, buldan bezi dokuma ustası Selahattin Kaçanoğlu, geleneksel tığ ve şiş örme ustası Asime Koşal, sim sırma işleme ustası Nur Dikilitaş, kutnu dokuma ustası Abdülkadir Mekki, tespih yapım ustası Bünyamin Korucu, hadim bezi dokuma ustası Müjgan Akdemir, ahşap oyma ustası Osman Nergiz, geleneksel kapı ve kapı süsleme ustası Şerif Mehmet Akgün, geleneksel taş işlemeciliği ve taş model eşya yapım ustası Dursun Köroğlu, Karagöz sanatçısı Recep Şinasi Çelikkol, keçe sanatçısı Celalettin Berberoğlu, çini ve seramik sanatçısı Adil Can Güven, geleneksel müzik ve delbek icracısı Gülay Diri, mahya ustası Kahraman Yıldız, sıcak demir ustası Yusuf Bayyiğit Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden “Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri”ni aldı.

  • “İnsansız hava aracı pazarının yüzde 70’i Türkiye’de”

    “İnsansız hava aracı pazarının yüzde 70’i Türkiye’de”

    Bakan Kacır, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) 183 şube başkanı ile bir araya geldi. Konuşmasında sosyal medya platformu X’in sahibi Elon Musk’ın “Hala bu büyük insanlı projelerin gelecekte var olacağına inananlar var, halbuki gelecek dronların” şeklinde paylaşım yaptığını hatırlatan Bakan Kacır, “İşte Türkiye, onun bahsettiği o geleceğin bir numaralı ülkesidir. Bugün dünyada insansız hava aracı pazarının yüzde 70’i Türkiye’de. Halbuki insansız hava aracının ne olduğunu bu kelimelerle tarif etmiyorduk. Yakın geçmişe kadar biz İHA’lara Heron diyorduk. İHA deyince de aklımıza bir tek İhlas Haber Ajansı geliyordu. Bugün neredeyiz; bu milletin öz evlatları Bayraktar ile, Akıncı ile, ANKA ile, Aksungur ile, Hürkuş ile, Hürjet ile, ATAK ile, Gökbey ile, KAAN ile, Kızılelma ile Türk milletinin imzasını gökyüzüne atıyor bugün. Bu, paradigma değişimini yakalamamız sayesinde mümkün oldu” ifadelerini kullandı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terör duvarını yıkıp atacağız

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terör duvarını yıkıp atacağız

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Dünyanın yeni ve köklü bir değişimin eşiğinde olmanın sancılarını yaşadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Aynı şekilde bölgemiz, kuzeyiyle ve güneyiyle savaşların, çatışmaların, katliamların, zulümlerin girdabında adeta cayır cayır yanıyor. İşte böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Türkiye’nin hem siyasi ve ekonomik istikrarını korumanın, hem sosyal barışını tahkim etmenin, hem de hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü sürdürmenin mücadelesini veriyoruz. Esasen karşımızdaki bu tablo, sadece AK Parti’yle, Cumhur İttifakı’yla sınırlandırılamayacak kadar önemlidir” dedi.

    Siyaset yelpazesinin neresinde olursa olsun kendini bu ülkeye, bu millete karşı mesul hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi, katkı sunması, en azından yıkıcı muhalefetten kaçınması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Söz konusu vatan, millet ve devletse gerisi sadece birer teferruattır. Dünyanın pek çok yerinde milli meselelerde iktidar-muhalefet ayrımı olmadan ortak bir duruş sergilendiği hepimizin malumudur. Şahsen biz de yarım asra yaklaşan siyasi hayatımızın tamamında bunu savunduk. Ayrıştıran değil birleştiren, kutuplaştıran değil kucaklaştıran, ortak değerler etrafında toplumun tüm kesimlerini buluşturmaya çalışan tarz siyasetle ülkemize hizmet etmenin gayretinde olduk. Muhataplarımızdan çoğu zaman arzu ettiğimiz yaklaşımı görmesek de kardeşlik siyasetimizden, eser ve hizmet politikamızdan ödün vermedik” şeklinde konuştu.

    Sadece vatan toprakları üzerinde değil, bölgede başlayarak tüm dünyada barışın, huzurun, adaletin ve işbirliği ruhunun hâkim olması için gece gündüz koşturduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirdiğine dikkat çekti. Erdoğan, ”Bininci gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşı ve 14’üncü ayına ulaşan Gazze soykırımı dahil coğrafyamızdaki tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Sahada sükûnetin muhafazası noktasında tüm tarafların, bilhassa da İsrail’in sorumluluklarını harfiyen yerine getirmesini bekliyoruz. Gazze’de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyorum” dedi.

    “Biz, bütün bu diplomatik hamleleri siyasi kimliğimizle değil, her şeyden önce bu ülkenin ve milletin bir ferdi olarak gerçekleştiriyoruz” diyen Erdoğan, ”Mensubu olmaktan daima şeref duyduğumuz aziz milletimize en iyi şekilde hizmet etmenin derdindeyiz. Mazlum ve mağdurların umudu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni her alanda bayındır kılmanın; güçlü, müreffeh, muteber, muvaffak bir ülke haline getirmenin peşindeyiz. Gayemiz millet, hedefimiz büyük ve güçlü Türkiye’dir. Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin haklı heyecanı, gururu, gayreti içindeyiz. Söz verdik, ahdettik; sarsılmaz bir inançla hedefimize kilitlendik. Allah’ın inayeti, milletimizin desteğiyle Türkiye Yüzyılı hedefimize mutlaka kavuşacağız. Tüm bunları söylerken, elbette şu gerçeği de ıskalamıyoruz. Ülkemizde maalesef, kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcut. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri, ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı, açık söylüyorum bu zihniyete rağmen başardık” diye konuştu.
    Ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle millete mahcup olmamak için umutla, sevdayla, düşle çalıştıklarını çabaladıklarını, ter döktüklerini belirten Erdoğan, ”Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerideki ve dışardaki bedhahlara rağmen Türkiye’ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık” dedi.

    “Gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargılandığı davadaki sözlerine değinerek, ”Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Açıkçası bunlar için sarf ettiğimiz her nefesin, ayırdığımız her vaktin ziyan olduğunu, beyhude olduğunu biliyoruz. Ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde, densizlik çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyor, kendilerini layüsel görmeye başlıyorlar. CHP’nin siyasetten tart edilen eski genel başkanının geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler, bühtanlar, bunun en son örneğidir. Karşımıza çıktığı istisnasız bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içinde de her türlü hakarete uğrayan, şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken, gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor. Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ’nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken, bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ’cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz. Daha sonra montaj olduğunu bizzat kendi ağzıyla ikrar ettiği FETÖ’nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasından sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak, FETÖ’cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul’daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek, FETÖ’cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika’da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür bir türlü açıklayamadı. Hatırlarsanız tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı Amerikalı bir arkadaşı vardı; genel başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna ‘bay bay’ dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve 6’lı masanın üyelerine sert eleştirilerde bulunduğu açıklamasında, ”Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları hakkında dile getirdiği yakışıksız ithamlar, en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu, aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı, bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasette kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir ‘varta’ atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim; milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz, ‘Anadolu irfanı’ denilen o engin ferasetiyle başına gelebilecekleri görerek, bu zata ve 6’lı masa denilen derme-çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için Allah’a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Hatasını bir türlü kabullenmeyen bu zat, şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki, sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız” açıklamasını yaptı.

    “Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki, anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kreş açıklamalarına ilişkin de Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bunların yeni genel başkanlarının da eskisinden geri kalır tarafı yok. Milli Eğitim Bakanlığı, belediyelere münhasıran kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderiyor. Bu hatırlatma, kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP’nin Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdiği bir düzenleme bulunuyor. Tıpkı ‘öğrenci bursları’ meselesi gibi burada da CHP, bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP genel başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk-sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor. Cehalet tek başına katlanılabilir bir eksikliktir. Ama cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde inanın çekilmez hal alıyor. Son hadisede CHP’nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki, anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar, ama üzerine ahkam kesmede, ‘engelleniyoruz’ naraları atmada maşallah pek hevesli ve mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim; bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk ve nizam devletidir. Kreş açmanın, anaokulu açmanın, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse ‘ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum’ diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama, biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz” dedi.

    “CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıçlı yeminine ilişkin de, ”Benzer bir tavra, mezuniyet töreninde sergiledikleri disiplinsizlik sebebiyle soruşturmaya uğrayan teğmenlerle ilgili şahit oluyoruz. Birinci olanlara diploma vermemi eleştiriyorlar. Bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine Harp Okulları Yüksek Disiplin Kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz bunlar, daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince, apar topar ‘Bilmiyorduk, haberimiz yoktu’ yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa, en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu CHP’dir. Disiplinsizlik suçlamasıyla Disiplin Kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de, önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki, disiplin elbette her yerde lazımdır, ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya’dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir? Türkiye; 1960 darbesini ve süreçteki pek çok cunta girişimini yaşadı. 1971 muhtırasını tecrübe etti. 1980 darbesinin zulmünü iliklerine kadar hissetti. 1997 post-modern muhtırasının ayıbına maruz kaldı. 15 Temmuz’da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen mi var? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken, kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim: Milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da, siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, peygamber ocağıdır, milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu, yüzyıllardır ‘Allah Allah’ nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, ‘ölürsem şehit, kalırsam gazi’ şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü ördüren kahramanların ordusudur. Tıpkı Yahya Kemal merhumun ifadesiyle bu ordu; 3 kıta 7 iklimde İslam’ın bayraktarlığını yapan şanlı bir ordudur. CHP zihniyeti, onca çabasına rağmen ordumuzun ruh kökünü koparmaya muvaffak olamamıştır. Allah’ın izniyle bundan sonra da muvaffak olamayacaktır” diye konuştu.

    “Kahraman ordumuz, vesayet heveslilerinden ve FETÖ’cü hainlerden temizlendikçe vatan savunması görevini çok daha etkin, çok daha başarılı bir şekilde yerine getirmeye başlamıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Artık ülkenin içiyle uğraşmak yerine sınırlarımız ötesinde terör örgütlerine nefes aldırmayan bir orduya sahibiz. Kimse kusura bakmasın karası, denizi ve havasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gıptayla takip edilen başarılarına, bölücü terör örgütünün uzantılarıyla yan yana yürümekten gocunmayan istismarcıların gölge düşürmesine müsaade etmeyiz. Hem üç-beş oy için affınıza sığınarak söylüyorum, ‘Mustafa Kemal’in itleri’ hakaretini sineye çekeceksiniz, hem Meclis kürsüsünden bölücü örgüt yandaşlarından ayar üstüne ayar yerken gıkınızı çıkarmayacaksınız, hem 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kandil’den, Pensilvanya’dan gelen destek beyanlarına bir çift laf etmeyeceksiniz, hem de bugün karşımıza çıkıp utanmadan bize Gazi Mustafa Kemal’den, cumhuriyetten, vatan, millet ve Mehmetçik sevgisinden bahsedeceksiniz. Siz gidin önce kendi kara sicilinizle bir yüzleşin. Siz gidin, bu zamana kadar karşısında dut yemiş bülbüle döndüğünüz hakaretlere niçin ses etmediğinizin hesabını verin. Siz gidin, Türkiye’ye ‘işgalci’ diyenlere, Türk Silahlı Kuvvetlerine ‘kimyasal silah kullandı’ iftirası atanlara niçin destek olduğunuzu açıklayın” ifadelerini kullandı.

    “Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin DEM belediyelerini ziyaretlerine de tepki gösterdi. Erdoğan, ”DEM’li belediyeler arasında mekik dokurken siz ne hakla bizi cumhuriyet üzerinden eleştiriyorsunuz? Böyle bir konuda bize laf söylemek sizin haddinize mi? Bizim de milletimizin de sizin ikiyüzlü, omurgasız siyasetine karnı tok. Ordumuza, başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. İttihatçılar ile itilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle tarihimizin en büyük toprak kayıplarını yaşadık. Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerttiğini, nasıl zayıflattığını Balkan Savaşları’nda hem de çok acı bir şekilde tecrübe ettik” dedi.

    Cumhuriyet tarihi boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordunun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”CHP’nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsızlık, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan, CHP’nin, ülkedeki her sınama ve kriz sırasında çarpık ve kirli yüzünü bir kez daha gösterdiğini söyleyerek, ”Bu süreçte şu değişmez gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz. Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor. Düşünün, Meclis’in ikinci büyük partisi, bir anlamda iktidarın alternatifi olan parti ve kadrolarının hali bu. Ne liyakat var, ne ehliyet var ne de millete ve memlekete hizmet gibi bir dert var. Allah aşkına size de, bizi dinleyen herkese de soruyorum. Şu haliyle CHP’ye bakıp da, kendisi ve ülkesi adına umut görebilen tek bir vatandaşımız var mıdır acaba? Eskisi ve yenisiyle CHP genel başkanlarına, hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp da ülkeyi bunlardan herhangi birine emanet edebileceğine inanan aklı başında tek bir kişi var mıdır acaba? CHP’ye bakıp da, Türkiye’nin milli menfaatlerini dünyanın dört bir yanında, hem diplomasinin inceliklerini, hem siyasi ve askeri gücünü, hem kişisel ilişkilerini kullanarak savunabilecek bir kadro görebilen var mı acaba? Peki buna rağmen CHP nasıl bu kadar oy alabiliyor, nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor, nasıl bu kadar cüret sahibi olabiliyor? Açık konuşmak gerekirse bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz. ‘İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır’ demiş atalarımız. Biz de başkalarını eleştirmeden önce sorunu kendimizde arayacağız” diye konuştu.

    “‘Konserler’ üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar, buzdağının sadece görünen kısmıdır”

    Erdoğan, CHP’nin yıllarca iktidara karşı yolsuzluk ve usulsüzlük suçlamalarında bulunduğunu ancak iktidara geldiklerinde bu suçlamaların hepsini kendilerinin yaptığını vurgulayarak, ”Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksiklerimizle ve hatta yanlışlarımızla birleşince milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP’ye oy vermek zorunda bıraktı. Halbuki CHP, tek parti faşizminden beri hiçbir zaman bu ülkenin milli partisi olmamış, olamamış bir yapıdır. Daha vahimi böyle bir derdi ve gayreti de olmamıştır. Bakınız, bu parti bizi yıllarca hiçbirinin belgesi, ispatı temeli olmayan nice konuda yolsuzlukla, usulsüzlükle suçladı değil mi? Peki sonra ne oldu? Bizi haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçlayanlar, ellerine imkân geçtiğinde bunların hepsinin de feriştahını yaptılar. Hiç şüphesiz bunların hepsinin de hesabını, vakti geldiğinde hem millete, hem yargıya verecekler. Nasıl belediye imkanlarını terör örgütünün emrine verenler birer ikişer yargının önüne çıkıyorsa, hırsızlar da belgeleri, bilgileri tekemmül ettirildiğinde kendilerini yargının huzurunda bulacaklar. Hiç kimsenin millete hizmet için tahsis edilen kaynakları kendi hırsı, kendi sinsi emeli, kendi şahsi reklamı için yağmalama, har vurup harman savurma, karanlık mahfillerde dağıtma hakkı yoktur. Şunu milletimizin çok iyi bilmesini isterim: Geçtiğimiz günlerde ‘konserler’ üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Suyun altında çok daha büyük hırsızlıklar, usulsüzlükler vardır. ‘Halkçı belediyecilik’ sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. SSK’ya olan birikmiş borçlarını ödemekten ‘para yok’ diyerek kaçanların, yandaşları zengin etmeye gelince milyarları nasıl bulduğunu milletimiz gayet farkındadır. Bunun hesabını sandıkta mutlaka soracaktır. Yolsuzluk yapanlar, hukuk önünde de sonuçlarına katlanacaktır” diye konuştu.

    “Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geleceği için 22 yıldır büyük çaba sarf ettiklerini belirterek, ”Bizim şanla şerefle geçen 22 yıllık kesintisiz iktidarımızda hizmette eksiğimiz olabilir, eserde yanlış tercihlerimiz olabilir ama bunlar gibi ‘beytülmali yağmalatma’ gibi bir sabıkamız hamdolsun yoktur. Allah’ın izniyle seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını birer birer çözerek, ülkemizi güven ve istikrar rayında tutarak, Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek, yeniden umutları tazeleyecek, gönülleri kazanacak ve iktidarımızı sürdüreceğiz. 12 Ekim’de başlayan kongre maratonumuz, milletimizin sandıkta verdiği mesajların ışığında umutları yeniden yeşertecek bir şekilde hamdolsun sorunsuz, sıkıntısız devam ediyor” dedi.

    Şimdiye kadar 815 ilçe kongresini tamamladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yani ilçelerin yüzde 85’i bitti. Böylece 52 ilimizde ilçe kongrelerimiz neticelenmiş oldu. Şimdi il kongrelerimize başlıyoruz. Cumartesi günü inşallah Kahramanmaraş’tayız. Kongre sürecimizi partimize, hareketimize ve dava geleneğimize uygun şekilde yürüteceğiz. Buradan bir kez daha görevi devreden arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, yeni görev alan kardeşlerimize de Allah’tan üstün başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye’yi 22 yıldır büyük gayret ve fedakarlıkla tuttuğumuz demokrasi ve kalkınma menzilinden çıkarma, yeniden uçurumdan aşağı atma rüyası görenlerin ilk hedefi Cumhur İttifakı’nı bozmaktır“ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Milletimizin, 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü hainlere karşı verdiği destansı direnişle sokaklarda, meydanlarda kurduğu bu ittifak, nice badirelerden geçerek bugünlere gelmiştir. Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının, Cumhur İttifakı’na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyoruz. Tabii bu içten pazarlıklı tipler, hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 14 Kasım’da yaptığımız görüşme dahil Sayın Bahçeli’yle her istişaremizde sadece iç siyasete değil, dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teatisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz, uyum ve eşgüdüm içinde hareket ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Cumhur İttifakımız yoluna Necip Fazıl Üstadın o veciz ifadesinde anlamını bulan ruhla ‘pekleşerek’ devam ediyor. Şurası herkesin kabul ettiği bir gerçektir: Esasen, Sayın Bahçeli, temsilcisi olduğu misyon adına gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Biz de milletimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetme sorumluluğunu verdiği cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan ‘efradını cami, ağyarını mani’ bir anlayışla devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Bunu da kumarbazlara özgü ‘el artırıyorum’ sorumsuzluğuyla değil, omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükûnet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz” diye konuştu.

    “Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır”

    Terörle mücadeledeki kararlılığı tekrar yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “40 yıldır milletimizin başına musallat edilen terör belasını uhdemizde bulunan tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türklerle Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız. Hep söylediğimiz gibi terör örgütü küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu, paralı askeri, aparatı rolünden vazgeçmediği sürece, nerede olursa olsun başını ezmeyi sürdüreceğiz. Hakeza, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup ‘Türkiye Partisi’ olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken, yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz. Nitekim, Sayın Bahçeli’nin, Cumhur İttifakı’nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra hem Kandil’den hem DEM Partisi’nden gelen ilk açıklamalar, her iki yapının da hala aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka ama mutlaka değişmesi gerekiyor. Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Ama buna rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil, geleceğe odaklanan ‘uzun menzilli’ bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Geçmişte ne dedim? Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır. Siz silahları gömmez, her yerde bombaları patlatmaya devam ederseniz bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır. Bölgemiz kan deryasına dönmüşken, devletimizin her türlü riske karşı gerekli tedbirleri alması, 85 milyona ve gelecek nesillere karşı vazifesidir. Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır. Ülkemizin güney sınırlarını, Akdeniz’den İran hududuna kadar uzanan bir güvenlik kuşağıyla terör örgütlerinin tehditlerinden arındırma projemizi adım adım sonuçlandıracağız. İnşallah önümüzdeki yıl, hem diplomatik, hem askeri yöntemlerle, bu konuda yeni kazanımları ülkemizin kar hanesine ekleyeceğiz. Terör örgütünün son dönemde Suriye sahasında yoğunlaşan saldırıları, kendisini bekleyen acı akıbeti görüyor olmasından kaynaklanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar, sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken, ülkemizi terör kamburundan kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız. Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek ‘terörsüz Türkiye’ idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz” açıklamasını yaptı.

  • DEM Parti’nin Abdullah Öcalan başvurusuna ilişkin açıklama

    DEM Parti’nin Abdullah Öcalan başvurusuna ilişkin açıklama

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen AK Parti Grup toplantısı öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. DEM Parti’nin teröristbaşı Abdullah Öcalan’la görüşme talebi ile ilgili Bakan Tunç, cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların nasıl görüştürüleceğine dair bir yönetmelik olduğunu hatırlatarak, “Geçtiğimiz ay teröristbaşıyla DEM Parti milletvekili görüşmüştü. Tabii dün de DEM Parti Genel Başkanı ve Eş Başkanı dilekçe verdiler. Dilekçe değerlendiriliyor. Tabii bu terör suçlusu olduğu için Adalet Bakanı’nın iznine tabi. Bu konuyu değerlendiriyoruz” açıklamasında bulundu.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendisi hakkında yaptığı açıklamalara da değinen Bakan Tunç, şunları kaydetti:

    “Hükümlü ve tutukluların cezaevlerin görüşme usulü, ilgili yönetmeliğin 40. maddesinde açıkça belli. Milletvekilleri cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklularla cezaevi idaresine bilgi vererek görüşebilirler. Eğer terör suçu söz konusuysa Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi. Burada özellikle Esenyurt’la ilgili olarak soruşturma başladığı günden itibaren sürekli yargıya yönelik, soruşturmayı yürüten savcılara yönelik, dün de bakanlığımıza yönelik, şahsıma yönelik hakaret içeren cümleler kullanıldı. Her şeyin yolu yordamı vardır. Bu ülke bir hukuk devleti. Dolayısıyla her şey kanun ve yönetmelik çerçevesinde gerçekleşir. Öyle bağırarak, hakaret edilerek izin istenmez. Burada ‘Adalet Bakanlığı’nın imamı, FETÖ imamı’ gibi benzeri lafları reddediyoruz. 17-25 Aralık sürecinde FETÖ imamları emniyetteyken onları ziyarete giden bir genel başkanın bunu bize söylemeye hakkı yok. Her şeyin yolu yordamı var. İzin istiyorsanız adamakıllı istersiniz.”
    Antalya’da görev yapan bir savcının Kara Harp Okulu’nda kılıç çatarak edilen yemini desteklediği iddialarına ilişkin de Bakan Tunç, “Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesi bir inceleme başlattı. Bu inceleme neticesinde Teftiş Kurulu bir rapor hazırladı. Bu rapor 2. Daire tarafından değerlendirilecek. Şu anda süreci devam ediyor. Sadece teğmenlerin disiplin soruşturmasıyla ilgili bir paylaşım değil, sosyal medyada yapılan paylaşımlarıyla ilgili” ifadelerini kullandı.

  • MHP’li Büyükatamandan CHP’ye sert tepki

    MHP’li Büyükatamandan CHP’ye sert tepki

    MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, CHP Genel Başkanı Özel’in MHP Genel Başkanı Bahçeli ve parti hakkındaki açıklamalarıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Özel’in katıldığı Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı 13. Olağan Genel Kurulu’nda dile getirdiği “eşit vatandaşlık” söyleminin kutuplaşmaya hizmet ettiğini belirten Büyükataman, Alevi-Sünni vatandaşların arasında bölünmeyi kışkırtan bir üslup kullanıldığını savundu. Özel’in Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit bir rejim olmadığını iddia ederek rejimi değiştireceklerini ifade ettiğini belirten Büyükataman, “Özgür Özel, dünkü TBMM grup toplantısında Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ‘Özgür Bey, rejimi, yani cumhuriyeti değiştirmeyi nasıl başaracaksın? Darbeyle mi yol alacaksın? İsyan mı çıkaracaksın? Dış güçlerden yardım mı dileneceksin? Söyle bize, Türkiye Cumhuriyeti’nin 101 yıllık rejimini nasıl ve hangi yürekle tasfiye edeceksin’ sözleri karşısında çark etmiş, ‘Cumhuriyetin kurucu partisiyiz’ söyleminin arkasına saklanmıştır. Oysa bugün altı okunu Kandil’in kapısında unutan CHP’nin cumhuriyeti kuran CHP ile bir alakası kalmamıştır. Terörle iltisaklı kişileri siyasi kurnazlıkla belediye başkanı yapan CHP’nin cumhuriyeti kuran irade ile ufacık bir bağı bile olmadığı açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin mazisi ve Mustafa Kemal Atatürk ismi bugünkü CHP yönetimi için ne yazık ki maskeleri her düştüğünde arkasına saklandıkları bir istismar malzemesi halini almıştır. Bugün karşımızdaki CHP kendi kuruluş ayarları ile taban tabana zıt bir çizgidedir” ifadelerine yer verdi.

    Özel’in Bahçeli’nin Halk TV’yi tehdit ettiği yönündeki ifadeleriyle de ilgili Büyükataman, şu açıklamayı yaptı:

    “Şunu herkes iyi bilsin, Milliyetçi Hareket Partisi kimseyi tehdit etmemiştir ve meslek onuruna sahip çıkan, işini hakkıyla yapan tüm basın mensuplarının yanındadır. Fakat partimiz ve siyasi duruşumuzla ilgili yalan haber yapmayı alışkanlık haline getirenlere, mesnetsiz iddialarla sayın genel başkanımızın siyasetini çarpıtarak iftira kampanyası düzenleyenlere de her zaman söylenecek sözümüz vardır. Genel başkanımızın sözleri bir tehdit değil, CHP ve Halk TV’nin maskelerini bir kez daha düşüren gerçeklerdir. Halk TV sistemli iftira ve yalan kampanyalarıyla Milliyetçi Hareket Partisi’ne saldıran, Türk milliyetçilerini hedefe koyan, Türkiye karşıtlarının algı operasyonlarına çanak tutan bir operasyon merkezi halini almıştır. Fonu CHP’den, aklı DEM’den alan Halk TV tarafsız bir basın kuruluşu olma özelliğini kaybetmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, Halk TV’nin yalanlarına ve CHP’nin cumhuriyetimizi hedef alan bölücü söylemlerine asla geçit vermeyecektir.”

  • “Lübnan’da ateşkesin kalıcı olmasını temenni ediyoruz”

    “Lübnan’da ateşkesin kalıcı olmasını temenni ediyoruz”

    Dışişleri Bakanlığı tarafından Lübnan’da ateşkes sağlanmasına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, “Lübnan’da ateşkes sağlanmasına yönelik müzakerelerin olumlu sonuçlanmasını memnuniyetle karşılıyor ve ateşkesin kalıcı olmasını temenni ediyoruz. İsrail’in ateşkese harfiyen uyması ve Lübnan’da yol açtığı zararı tazmin etmesi için uluslararası toplum tarafından baskı kurulmalıdır. Türkiye, Lübnan’da iç barışın tesisi amacıyla gerekli desteği sunmaya hazırdır. Bu vesileyle bölgede barış ve istikrarın sağlanması için Gazze’de bir an önce kalıcı ve kapsamlı ateşkes ilan edilmesi ve İsrail’in saldırgan politikalarına son vermesi gerektiğini hatırlatmak isteriz” denildi.

  • “Helal sektörünün küresel arenada büyümesi için çalışıyoruz”

    “Helal sektörünün küresel arenada büyümesi için çalışıyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Dünya Helal Zirvesi ve Helal EXPO 2024 organizasyonuna gönderdiği video mesajla katıldı. İstanbul’da düzenlenen zirveye katılan misafirlere hitap eden Erdoğan, “Gönül coğrafyamızdan güzel İstanbul’umuza teşrif eden siz kıymetli kardeşlerime ülkemize hoş geldiniz diyorum” dedi. Zirvenin ülkeler ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yıl 110’dan fazla ülkeden bin 100’den fazla firma ve 50 bin civarında ziyaretçiyi ağırlayan Dünya Helal Zirvesi, küresel arenadaki en büyük helal organizasyonu olarak kabul edilmektedir” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan, helal belgeli ürün ve hizmetlerin temiz, sağlıklı ve dini hassasiyetlere uygun olmasının bu devasa pazarın büyümesini sağladığını belirterek, “Helal başarının 10 yılı, vizyonu birleştirme ve geleceği şekillendirme temalı zirve boyunca yapılacak münazaraların sektördeki firmalar, kurumlar ve tüketiciler için yeni ufuklar açacağına inanıyorum” dedi.
    Zirvede düzenlenecek iş forumlarının katılımcı şirketler arasında yeni ortaklıkların kurulmasına ve yeni yatırımların gerçekleşmesine öncülük edeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi küresel bir üretim üssü haline getirme yolunda emin adımlarla ilerlediklerini vurguladı. Erdoğan, “Yerli, yabancı sermaye ayrımı yapmadan, Türk ekonomisinin potansiyelini harekete geçirmek için çalışan herkese destek olmayı görev biliyoruz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Helal Akreditasyon Kurumu kurularak helal sektörü konusunda gösterdiği önemi ve gıda güvenliği konusundaki düzenlemelerle tüketici sağlığını koruma çabalarını dile getirdi. “Sağlık risklerini azaltmak ve toplumun güvenli gıda tüketimini sağlamak için uluslararası gıda güvenliği standartlarına uygun olarak düzenlediğimiz Türk Gıda Kodeksi’ni titizlikle uyguluyoruz. Diğer taraftan sayısını arttırdığımız kontrol, laboratuvarlarımızla, gıda numunelerini kimyasal, mikrobiyolojik ve fiziko-kimyasal açıdan sıkı bir denetimden geçiriyoruz” diye konuştu.

    “Gerek tüketicinin helal belgeli ürün ve hizmetlere erişiminin temini, gerekse helal ürün ve hizmetlerin uluslararası ticarette dolaşımının kolaylaştırılması için belgeleme ve standartlaşma çok mühimdir” diyen Erdoğan, gıda güvenliği alanında atılan adımlara değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2010 yılında faaliyete geçen İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü’nün çalışmalarına da büyük önem verdiklerini belirterek, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeleri enstitüye üye olmaya ve helal belgelendirmedeki ayrılıkları ve güvensizlikleri ortadan kaldırmaya davet etti. Temiz, sağlıklı ve güvenilir gıdaya duyulan ihtiyacın her geçen gün arttığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen kurumları tebrik ederek, tüm katılımcılara selamlarını iletti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, EBRD Başkanı Basso’yu kabul etti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, EBRD Başkanı Basso’yu kabul etti

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Odile Renad-Bosso’yu kabul etti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki görüşme, basına kapalı gerçekleşti.

  • TBMM’de ‘kreş’ tartışması

    TBMM’de ‘kreş’ tartışması

    TBMM Genel Kurulu’nda CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Antalya Belediyesi’ne kreşlerle ilgili gönderilen yazıyı okudu. Başarır, “Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ulaşmış, aynen şu. ‘Belediyelere bağlı kreş adı altında açılan yerler olduğu tespit edilmiş, bunlar okul öncesi eğitim faaliyeti gösteriyormuş.’ Bakın, yazı aynen bu, kreş. Ben bunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Bir ülkeyi yönetenler bu kadar kötülük yapabilir mi? Düşünün, bir bebek İstanbul’da dünyaya geliyor, yeni doğan setini, pudrasını, ilacını, çocuk bezini belediye veriyor; o çocuk büyümeye başlıyor, sütünü veriyor, 3 yaşına geliyor kreşini veriyor; ilköğretim, ortaöğretim, lisede çantası kırtasiye malzemesini veriyor, bunu o belediye başkanı yapıyor, Milli Eğitim Bakanı ‘kreşleri kapat’ diyor. Türkiye’de 653 tane kreş var, bunun 210 tanesi İstanbul’da, 105 tanesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, 4 defa yemek veriliyor bu çocuklara ama bugün okullarda, ilköğretimde, çocuklara bir dilim ekmek veremeyen Milli Eğitim Bakanı bu kreşleri sorguluyor. Sen kimsin kardeşim, sen ne hakla bunu yapıyorsun” ifadelerini kullandı.

    AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta da, belediyelerin, özel sektörün kreş kurma hakkı olduğunu söyleyerek, “Buna kimse dokunmuyor ancak İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de vadettikleri kreşleri kuramadıkları için ‘engelleniyoruz’ marifetiyle böyle yavuz hırsız gibi üste çıkmaya çalışıyorlar. Kreş adı altında açtıkları yerlerin başına getirdikleri sorunlu insanların da LGBT faaliyeti içerisinde olan bir derneğin, vakfın mensubu olduklarını çok iyi biliyoruz. Bunlardan bir tanesi sessiz sedasız görevden alındı, diğeri de aynı şekilde devam ediyor” şeklinde konuştu.

    Başarır, Usta’ya şöyle cevap verdi: “Okul öncesi eğitimle ilgili CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gitti. İlköğretim ya da anaokulundaki çocukların tarikat benzeri yapıların elinde olmaması, eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı’nda görülmesi gerektiğini söyledi.”

  • “Vergi sisteminiz ve bütçeniz son derece adaletsiz”

    “Vergi sisteminiz ve bütçeniz son derece adaletsiz”

    İznik, Mudanya, Orhangazi Ilıpınar gibi tarihi öneme sahip Bursa’nın birçok noktasının Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından daha fazla desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Altaca Kayışoğlu, “Şehrimizin kültürel mirasını ve sanat etkinliklerini daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çağrıda bulunuyorum. Bursa’mıza hak ettiği değeri gösterin” dedi.

    Devlet ve özel tiyatroların sorunlarına da değinen CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, çözüm önerileri de sunarak, tiyatrolar için sponsorluk sözleşmelerinin kolaylaştırılması ve biletlerden alınan KDV oranının düşürülmesi gerektiğini belirtti. Bursa’ya opera binası yapılmasını da isteyen Altaca Kayışoğlu, şehir tiyatrolarının desteklenmesi talebinde de bulundu.

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Plan ve Bütçe Komisyonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı 2025 yılı bütçesi üzerine söz alarak değerlendirmelerde bulundu.

    CHP’li Altaca Kayışoğlu, genel bütçe sistemini Bertolt Brecht’in “Tahterevalli” şiirindeki düzene benzettiğini belirterek, “Bir avuç yandaş müteahhit yukarıda kalsın diye, milyonlarca vatandaşımız aşağıda çalışmaya mahkûm ediliyor. Vergi sisteminiz ve bütçeniz son derece adaletsiz,” dedi. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesini ayrı bir yere koyduğunu ifade eden Kayışoğlu, “Milletimizin hayat damarlarından birini canlandırmasını temenni ediyorum” diye ekledi.

    “Bursa’nın Kültürel ve Tarihi Değerlerine Yeterli Önem Verilmiyor”

    Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçe görüşmelerinde değerlendirmelerde bulunan Altaca Kayışoğlu, Bakanlığı’nın dikkatini Bursa’nın tarihe ve kültürel değerlerine de çekerek, gereken önemin verilmesini istedi. Bursa’nın kültürel, tarihi ve doğal zenginliklerine vurgu yaparak, şehrin hak ettiği yatırımı ve tanıtımı alamadığını söyledi. UNESCO Dünya Mirası listesindeki Cumalıkızık’ın, İznik’in ve Mudanya’nın yeterince tanıtılmadığını diye getiren CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, “İznik, Hristiyanlar için kutsal bir yer olmasına rağmen turist çekemiyor. İznik Ayasofya uygun bir şekilde restore edilmediği için gelen turistlerin ilgisini çekemiyor” dedi. İznik Müzesi’nin uzun süren restorasyon çalışmalarını da eleştirerek, yeni yapılan müzenin çatısının tarihi İznik Surları’nın silüetini kapattığını belirtti.

    Altaca Kayışoğlu, Myrleia Antik Kenti’nin kazı çalışmalarının başlatılması ve İznik Gölü çevresindeki tarihi değerlerin ortaya çıkarılması için çağrıda bulundu. Ayrıca, Mudanya ve Orhangazi Ilıpınar Höyüğü gibi bölgelerin turizme kazandırılması gerektiğini ifade etti.

    Uludağ Alan Başkanlığına Dikkat Çekti

    Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki konuşmasında Altaca Kayışoğlu, Uludağ Alan Başkanlığı’na da parantez açtı. Uludağ’ın milli park statüsünde korunması gerektiğini belirterek, “Uludağ binlerce endemik türe ev sahipliği yapıyor. Betonlaşmaya ve rant projelerine açılmasını istemiyoruz” dedi. Planlama çalışmalarının şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

    Tiyatro ve Sanat Sektörünün Sorunları Gündeme Geldi

    Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgili alanında yer alan devlet ve özel tiyatroların sorunlarını da gündeme getiren Altaca Kayışoğlu, sanatçılardan gelen şikâyetleri doğrudan Bakan’a ileterek, çözüm önerisinde de bulundu. Devlet Tiyatrosu sanatçılarının maaşlarının yetersiz olduğunu ve özel tiyatroların ciddi vergi yükleriyle mücadele ettiğini dile getiren CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, tiyatrolar için sponsorluk sözleşmelerinin kolaylaştırılması ve biletlerden alınan KDV oranının düşürülmesi gerektiğini belirtti. Bursa’ya opera binası yapılması ile şehir tiyatrolarının desteklenmesi talebinde bulundu.

    Ekonomik zorluklar nedeniyle 6 Nisan Bursa’nın Fethi kapsamında düzenlenecek Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’ne yurtdışından katılımın zorlaştığını dile getiren Altaca Kayışoğlu destek talebinde bulunurken, sözlerini “Bursa’nın kültürel mirasını ve sanat etkinliklerini daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çağrıda bulunuyorum. Bursa’mıza hak ettiği değeri gösterin” dedi.