Kategori: Siyaset

  • “Siber zorbalarla mücadeleyi sürdürüyoruz”

    “Siber zorbalarla mücadeleyi sürdürüyoruz”

    Memur-Sen Genel Merkezi’nde Genç Memur-Sen Koordinatörlüğünde yürütülen ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen “Afete Hazır Türkiye: Gençlerin Gözünden Afet Politikaları” projesinin kapanış programı gerçekleştirildi.

    “Dünya sussa Türkiye susmaz”

    Programa katılan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yaptığı konuşmada, Memur-Sen’in zulme karşı dimdik ayakta durduğunu ve mazlumun yanında yer aldığını ifade etti. Memur-Sen’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyen iradesine omuz verdiğini söyleyen Bakan Yerlikaya, “İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım, katliamlar insanlığın vicdanında derin yaralar açtı. Bombalanan evler, camiler, hastaneler, yerle bir edilen okullar, şehit edilen çocuklar. Ne yazık ki bütün dünya seyirci kalıyor. Sizler bu haksızlık karşısında hiç susmadınız. Milletimizin vicdanını temsil eden, insanlık onuruna sahip çıkan bir duruş sergiliyorsunuz. Biz biliyoruz ki değerli kardeşlerim dünya sussa Türkiye susmaz, bu millet susmaz” şeklinde konuştu.
    Genç Memur-Sen’in ise 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde arama ve kurtarma faaliyetlerinde önemli rol aldığını aktaran Bakan Yerlikaya, şunları kaydetti:
    “6 Şubat depremleri sonrası umutların giderek tükendiği saatlerde, depremin 129. saatinde yani 6’ncı gününde onca gürültü telaşenin içerisinde narin sesiyle ortalığı dağıtan bir çığlık duyuldu. ‘Ben buradayım. Kurtarın beni’ diyordu. Kimdi o? Beren Dalkıran. Beren yavrumuz henüz 6 yaşında bir melek. Sizler ve Türk Silahlı Kuvvetleri İnsani Yardım Tugayı ile birlikte o enkazda beraberdiniz. Depremden 129 saat sonra sapasağlam kurtarılan Beren Dalkıran büyük ama çok büyük bir fedakarlığın da sembolü olmuştur. Bu mutluluğu bizlere, aziz milletimize yaşattığınız için siz sevgili genç kardeşlerimize bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum.”

    “Siber zorbalarla amansız bir mücadele sürdürüyoruz”

    Bakan Yerlikaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “İçişleri Bakanlığı olarak 600 bin personelimizle birlikte kara, mavi, siber vatanda canla başla çalışıyoruz. Çalışmaya da devam edeceğiz. Kahramanlarımız, huzur ve güvenin teminatıdır. Teröristlerle, organize suç örgütleriyle, zehir tacirleriyle, siber zorbalarla, tüm suçlular ve suç odaklarıyla amansız bir mücadele sürdürüyoruz. Şehirlerde de kırsal bölgelerde de hainlerin inlerine giriyoruz. Tıpkı sanal dünyada siber inlerine girdiğimiz gibi. Şehir eşkıyalarına göz açtırmıyoruz. Zehir tacirlerine de acımıyoruz. Bizim için emek kutsaldır. Milletimizin göz nuru, emeğine göz dikenlerin karşılığında yine biz varız. Türkiye’mizi, daha güvenli, daha huzurlu bir ülke haline getirmek için büyük bir gayretle canla başla çalışmaya devam ediyoruz.”

    “Zehir tacirlerine feda edecek çocuğumuz yoktur”

    “Suçta Önleyicilik” kavramına dikkati çeken Bakan Yerlikaya, şu ifadelere yer verdi:
    “Suçun oluşmasını önlemek. Sadece kolluk güçlerimizle sınırlı bir süreç değildir. Eğer böyle düşünürsek önümüzdeki sorunu çok basite indirgemiş oluruz. Oysa önleyicilik faaliyetinde bireysel ve toplumsal birçok faktör devreye girer, girmelidir. Bu salonda olduğu gibi ülkemizin dört bir yanında pırıl pırıl gençlerimiz var. Aydınlık geleceğimiz olan çocuklarımız var ve siber dünyada birçok unsur çocuklarımızı, gençlerimizi tehdit ediyor. O karanlık dehlizlerde siber zorbalar maalesef fırsat kolluyor. Şimdi kötülüğe karşı suç ve suç odaklarına karşı önleyici gücümüzü geliştirebilmemiz için milletçe, topyekun bir mücadele vermek zorundayız. Güvenlik güçlerimizle, İçişleri ailesiyle, sivil toplum kuruluşlarımızla, sizlerle üniversitemizle medyamızla, kanaat önderlerimizle, okurlarımızla ailelerimizle topyekun bir mücadeleden söz ediyorum. Bizim terör örgütlerine, zehir tacirlerine, sapkın akımlara kaptıracak feda edecek tek bir çocuğumuz, gencimiz, insanımız yoktur. Bu duygularla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye yolunda Türkiye Yüzyılı hedef doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. Afetlere karşı hazırlıklı bir Türkiye inşa etme hedefimizden asla vazgeçmeyeceğiz.”

    “Savaşlar büyük yıkımlara neden oluyor”

    Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ise yaptığı açıklamada, “Bilindiği üzere son yıllarda dünya genelinde ve ülkemizde yaşanan afetlerde ciddi bir artış gözleniyor. Bu afetlerin sadece sayısı artmıyor, yıkıcılığı da artıyor. Dünyada yaşanan seller, depremler, yangınlar nedeniyle on binlerce insan ölüyor, salgın hastalıklar, sağlık sistemlerinin çöküşü, tedarik zincirlerinin zarar görüşü gibi ciddi korkunç tablolar oluşuyor. Bununla birlikte bütün dünyada artan savaşlar, iç çatışmalar da büyük yıkımlara neden oluyor” ifadelerini kullandı.
    Yalçın, Gazze’de yaşanan soykırımı insanların ekranları başında izlediğini ve bölgede taş üstünde taş kalmadığını da aktardı. Yalçın, yaşanan soykırımın insani krizlerin oluşmasına, büyük göç dalgalarına ve en kötü senaryolara sebebiyet verdiğini ifade etti.

    “Biz emek örgütüyüz”

    Yalçın, “Biz emek örgütüyüz. Biz de slogan atmayı, yüzeysel işler yapmayı, ücretler üzerinden sadece konuşmayı, sokak karıştırmayı, mikser görevi yapmayı, dolayısıyla bazı örgütlü yapıların yaptığı gibi memleket konusunda hiç derdi olmayan ama diğer konularda maşallahları olan bir tarzı biz de benimseyebilirdik ama biz Memur-Sen’iz. Memur-Sen farklı bir aile. Memur-Sen, Akif İnan gibi bir entelektüelin kurduğu önemli bir teşkilat. Onun için kimlerinin sosyal sorumluluk dediği, vatana, millete karşı yükümlülük olarak gördüğümüz çalışmalarda sadece elimizi taşın altına değil, gövdemizi taşın altına koymayı bu konuda varlık nedenimiz olarak görüyoruz” diye konuştu.

    “Gurur duydum gençlerle”

    Memur-Sen ailesinin 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından önemli bir dayanışma örneği gösterdiğini anlatan Yalçın, şu ifadelere yer verdi:
    “6 Şubat depremlerinden önce arama kurtarma ekipleri kurma kararı almıştık. 10 bölgede 270 kişilik bir kadro oluşturduk. Eğitimlerimize başladık ve bu süreçte Van, Afyonkarahisar şubelerimiz, akreditasyonlarını tamamlamıştı. Ankara’daki arama kurtarma ekibimizde 5 Şubat akşamı akreditasyonunu tamamladı. 6 Şubat sabahında deprem oldu ve sabah ilk hareket eden ekiplerin başındaydı. Ekip zaten psikolojik olarak hazırdı. Anında bina önünden hareket ederek Kahramanmaraş’a yürüdüler ve bizzat Kahramanmaraş’a giderek sürece şahitlik ettik, yardımcı olduk. Orada askeriyemizin eğitimli kadrolarıyla birlikte iki ekip birleşerek çok ciddi çalışmalar yaptılar. Onlarca can kurtardılar. Bizzat şahitlik ettim o sürece. İftihar ettim, gurur duydum gençlerle. Hepinizi ben yürekten alkışlıyorum.”

    Yalçın, “Türkiye genelinde tüm ekiplerimiz sahadaydı. Arama kurtarma faaliyetlerine ve insani yardım faaliyetlerine, gönüllü olarak orada katkıda bulundu ve ‘sesimizi duyan var mı’ sesine karşılık vermek için ellerinden gelen tüm gayreti ortaya koymuş oldular” diye konuştu.

    “6 Şubat depremlerinden sonra bir iç muhasebe yaptık”

    Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “6 Şubat depremlerinden sonra bir iç muhasebe yaptık. Nasıl daha proaktif olabiliriz? Nasıl daha hızlı hareket edebiliriz konusunu gündeme aldık. Onun için bazı Deprem riskinin olduğu bazı illerde kişinin kendisine depreme yakalandığında ekip de bu anlamda devre dışığı kalacağı için Ankara merkezli mobil olarak hareket ettirebileceğimiz ekip sayısını birden üçe çıkaralım. Kararı aldık ve burada şu an bu çalışmayı bütün ciddiyetiyle yürütüyoruz. Ekiplerimizin akreditasyonları bundan birisi tamamlandı. Diğerleri tamamlanmak üzere. Onun için genç Memur-Sen ailesi olarak Memur-Sen’in bu anlamda genç, dinamik gücü olmanız bizi gururla Üçümüz hafifletiyor. Ülke adına da gelecek adına da ufkumuzu aydınlatıyor.”

    Memur-Sen’in diğerlerine göre değil değerlerine göre sendikacılık yaptığını söyleyen Yalçın, Anadolu’nun kabul görmüş değerlerini baş tacı edip milletin inancı ve değerleriyle kavga etmeyen bir sendikacılık örneğini yaşattıklarını kaydetti.

    “Mazlumun dini sorulmaz” diyen Yalçın, “Onun için diline, diline, rengine mezhebine, mezhebine, ülkesine bakmaksızın nerede bir sıkıntı varsa bir emek örgütü olmanın da ötesine geçerek bu tip konularda yardım kuruluşlarıyla oraya mutlaka merhamet eli uzatmaya çalışıyoruz. Varlık bedelimizden birisi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

    Açılış konuşmalarının ardından Bakan Yerlikaya, arama ve kurtarma faaliyetlerine katılmaya hak kazanan kişilere sertifikalarını takdim etti.

  • Şimşek’ten 750 TL açıklaması: Çelik kubbe inşa edilecek

    Şimşek’ten 750 TL açıklaması: Çelik kubbe inşa edilecek

    Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV canlı yayınında ekonomi gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

    KÖRFEZ TURU BEKLENENİ VERDİ Mİ?

    Ekonomiye ilişkin mesajlar veren Bakan Şimşek özetle şunları söyledi:

    “Katar ve Kuveyt ziyaretim oldu. Her iki ülkenin de Karma Ekonomi Komisyonu Eş Başkanıyım. Yakın dönemde Katar ile bir zirve yapılacak. Körfez bizim için ciddi fırsatlar barındırıyor. Özellikle turizmde çok önemli fırsatlar barındırıyor.

    Biz sektörel çeşitliliği başarmış bir ülkeyiz. Yakın ülkelerden tedarik artık önemli bir konsept. Bizim artık ekonomide benimsediğimiz model tamamlayıcılık ilkesi. İnanıyorum ki yatırımcıların kaygıları azaldıkça büyük bir potansiyel var. 250’ye yakın oranın önde gelen firma yöneticileri ile bir araya geldik.

    YURTDIŞINDA YATIRIMCI TOPLANTILARI

    Haftaya ABD’de önemli bankalarla bir araya geleceğiz. IMF toplantıları marjında yatırım bankaları toplantılar yapıyor. Gideceğimiz G20 uzun bir toplantı olacak. ABD Hazine Bakanı ile görüşmemiz olacak. Çok taraflı uluslararası bankalarla bir araya geleceğiz.

    CARİ AÇIK GERİLEMEYE DEVAM EDER Mİ?

    Cari açık Türkiye’nin yumuşak karnı. Cari açık geçen sene mayısta çok yüksekti. Cari açık neredeyse yüzde 1’in altına indi. Bölgesel çatışmalar olmasa cari açık dengede olurdu. Bizim esas cari açıkla ilgili projeksiyonlarımız yapısal dönüşümden geçiyor.

    Çok önemli adımlar attık. 284 ürün belirledik. Bu ürünlere krediyle dünyadan ve Türkiye’den yatırımları çekmek istiyoruz. 8 ana başlık altında 30 ürün 2030’a kadar 30 milyar dolarlık destekle. Şu anda öncelikli olan yeşil dönüşüm. Yüksek teknolojili ürün üretimine destek sağlanacak. Bunlar kalıcı olarak cari açığı aşağıya çekecek. Cari açıkta önemli bir eşikteyiz. Bu projelerin hayat geçmesiyle birlikte cari fazlayı konuşuyor olacağız.”

    “ENFLASYON DÜŞMEYE DEVAM EDECEK”

    Temel mallarda yıllık enflasyon yüzde 28’e düştü. Enflasyon düşmeye devam edecek. Hizmet enflasyonu düşmeye başladı ama dünyada katılık var. Kira artışındaki yüzde 25’lik üst limiti kaldırınca yenilenen kira sözleşmelerinde yüzde 120’ye yakın artış oldu.

    Hizmetler enflasyonu zamanla gelirler politikasına güçlü tepki verecek. Enflasyon düşmeye başladıkça önümüzdeki dönem katılığı kıracağız.

    Deprem ve EYT gibi maliye politikasına sınırlayıcı unsurlar var buna rağmen enflasyonda düşüş başlamış. Enflasyonda düşüş fiyat artışının yavaşlaması demek. Bu programı uygulayacağız. Bu program sonuç veriyor. Enflasyon beklentilerinde iyileşme var.

    Yenilenen kira sözleşmelerinin etkisi oldu. Geçmiş enflasyon baz alınıyor. Bunlar bir yıl sonra denklemden ve bazdan çıkacak. Kira artışlarının enflasyona etkisi bir yıl sonra normalleşmiş olacak. Konut arzının artması kira enflasyonunu etkileyecek.

    Yeşil dönüşüm en önemli öncelik. Körfez’de yeşil dönüşüme inanılmaz rağbet var. İştah çok büyük. En son Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bir yatırım danışma toplantısı yapıldı, oraya gelenlerin yeşil dönüşüme muazzam bir ilgisi var.

    “BÜTÇE AÇIĞI GERİLEYECEK”

    Zamana ihtiyaç var, sabırla politikayı uygulayacağız. Bu ülkede geçen sene muazzam bir deprem olmuş. Geçen sene bütçe açığı yüzde 5.2 idi. Açığın üçte ikisi deprem harcama kaynaklı. Deprem yaralarını sarmayı biz önceliklendirdik.

    EYT etkisinin milli gelire oranı yüzde 2.

    Geriye bakmayalım önümüze bakalım. Daraltıcı bir maliye politikası uyguluyoruz.

    “KAMUDA ARAÇ SATIŞI BAŞLAYACAK”

    Kiralık araçları yüzde 15 azalttık. Yakında Özelleştirme İdaresi araç satışına başlayacak. Kamu harcamalarında sapma yüzde 1’in altında olacak. Daha önce öyle bir şey yoktu. Hiçbir bakanlık kendisine tahsil edilen harcamanın üstüne çıkamayacak.

    Bin civarı araç özelleştirmeye devredilmişti. Zaruri araç kiralamaları dışında izin vermiyoruz.

    “CİDDİ KAYNAK GİRİŞİ VAR”

    Ekonomi programımız sonuç veriyor. Net rezerv artışı 100 milyar doları aştı. Biz Türkiye’de rezerv yeterliliğini sorun olmaktan çıkardık.

    SAVUNMA SANAYİİNE EK KAYNAK PAKETİ

    Zor bir coğrafyadayız, caydırıcılık gücünü artırmalıyız. Savunma sanayii projelerine ek kaynak sağlamak zorundayız.

    KARTLARDAN KESİNTİ NEDEN YAPILACAK?

    Çelik kubbe inşası, 5. nesil uçak için kaynak gerekli. Savunma projelerine kaynak gerekiyor. Savunma Sanayi fonuna ciddi şekilde para veriyoruz. Bu sene 165 milyara çıkarttık. Birçok yerden öneri alındı. Ekonomi kurmayları ile çalışıldı. Tartışmalara saygılıyız. Parti grubumuz bazı konuları tekrar değerlendirebilir.

    “BU FON BÜTÇENİN DIŞINDA”

    Bu paket tamamen savunmaya kaynak için hazırlandı. Bu paket tamamen Savunma Sanayi Fonu’na gidecek. Bütçe açıklığını azaltmak için yapılmış bir paket değil. Bu konuda milletimizin hiçbir endişesi olmasın. Paketin bir kuruşu bile bütçeye girmeyecek. Savunma sanayi bizim için çok önemli. Bu fona Hazine’nin herhangi bir müdahalesi yok.

    Eleştirilere kulaklarımızı tıkayamayız. Gelen değerlendirmeleri Meclis dikkate alır. Ben de bütçe dışı fonları ilkesel olarak doğru bulmuyorum. Ama bazı fonlar ihtiyaç.

    “EKONOMİDE YAVAŞLAMA VAR”

    Yavaşlama oranı iddia edildiği kadar büyük değil.

    “İSTİHDAMDAN TAVİZ VERİLMEDİ”

    Biz gerekirse istihdama yönelik ilave tedbir alırız. Bizim için en büyük öncelik kalıcı bir şekilde yüksek büyüme. Bunun da ön koşulu fiyat istikrarı. Biz enflasyonu düşürmeden asla rahatlamayacağız.”

  • “Devlet terörle masaya oturmaz”

    “Devlet terörle masaya oturmaz”

    MHP Lideri Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne saldırı düzenleyen İsrail’in hiçbir yaptırıma uğramamasına tepki gösteren Bahçeli, “İsrail tehdidinde tüm eşikler aşılmış, sözün hükmü hepten aşınmıştır. Bilindiği üzere, Lübnan’da konuşlu bulunan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü, bölge güvenliğine destek amacıyla faaliyetini sürdürmektedir. İsrail öyle bir aşamaya gelmiştir ki, bir yanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ni istenmeyen adam ilan ederken, diğer yanda Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne periyodik saldırılar düzenlemektedir. Bu durum bir cinnet halidir. Otokontrolünü kaybeden sözde bir devlet şiddetin bütün düğmelerine gözü kapalı halde basmaktadır. Sözde devlet diyorum, çünkü İsrail uluslararası hukukun evrensel ilkelerine göre devlet olma vasfından hızla kopmuş, bir cinayet aygıtına, bir ölüm mangasına, bir terör örgütüne dönüşmüştür” ifadelerini kullandı.

    Birleşmiş Milletler’in İsrail’e karşı derhal kuvvet kullanması gerektiğini ifade eden Bahçeli, “İsrail’in savaşı bölgeye yayma hamleleri, Lübnan’dan sonra Suriye’yi işgal hevesleri, üstüne basa basa ifade ediyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti ve mazlum milletler aleyhine çok ciddi bir güvenlik tehdididir. Bu gidişle sınırlarımıza dayanması kuvvetle muhtemel olan Siyonist saldırganlığın ve arkasındaki küresel emperyalizmin asıl gayesi bellidir, herhangi bir ihmal ve kayıtsızlık ağır bedellere kapı aralayacaktır” şeklinde konuştu.

    “Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması siyaset ve demokrasi hayatımız içim vahim bir sancıdır”

    İsrail’in saldırıları ve Orta Doğu’daki gelişmeler kapsamında Meclis Genel Kurulu’nda yapılan kapalı oturumdan sonra CHP Lideri Özgür Özel’in açıklamalarını ucuz, sorumsuz ve savrukluk olarak değerlendiren Bahçeli, “Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan nöbetine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız içim vahim bir sancıdır. Daha kötüsü ise, Özgür Bey’in yanından hiç ayırmadığı, ikili görüşmeleri kimlerin namına kayıt altına aldığı meçhul ve muamma olan bir eski büyükelçinin milli gerçeklerle çatışan sözleridir. Hükümetin İsrail ve ABD karşısında ortaya koyduğu tavrı, Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesine ihanet sayan, Türkiye’nin güvenlik kaygısını saçma bulan malum süzülmüş monşerin İsrail’in diplomatik misyon temsilcisi gibi konuşması şayet mankurtluk değilse, biliniz ki müptezelliğin daniskasıdır” dedi.

    Türk vatandaşlarının Lübnan’dan tahliyesini milleti teselli eden bir gelişme olarak değerlendiren Bahçeli, “Kuzeyimizde cereyan eden Rusya ile Ukrayna savaşı, güneyimizin baştan ayağa tutuşması, batımızda Yunanistan’ın yaygın tahrikleri, doğumuzda silahlı bölücü terörün iğrenç emelleri ehl-i vatanın ayağa kalkması için gerek ve yeter şartların sağlandığına en bariz delildir. Milliyetçi Hareket Partisi hem içimizde hem de dışımızda barış havasının, barış kuşağının egemen olmasını iliklerine kadar arzulamaktadır. Çatışmanın sonu yoktur. Savaşın galibi yoktur. İsrail’in Orta Doğu’da tarihi bir hüsran ve hezimete mahkum olması kaçınılmazdır.1967 sınırları temelinde, bağımsız, coğrafi bütünlüğüne haiz, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devleti mutlaka tanınmalıdır. İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözümün dışında da bir üçüncü yol bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.

    “Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir”

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un katıldığı bir programda “’Devletin milleti ve ülkesiyle bir bütündür’ tabirinin değişmesi gerekir” şeklindeki ifadesini eleştiren Bahçeli, “Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bir ve bütündür. İkisini birbirinden ayırmak, ayrı değerlendirmek, zaman zaman da çatıştırmak fahiş bir yanlış olmanın yanı sıra, devlet umurunu ve onurunu hazmedemeyen nevzuhur demokrat yobazlarının handikap ve hüsranıdır. Bu nedenle geçen hafta dile getirdiğim üzere; coğrafyamız tartışılırsa milletimiz; milletimiz tartışılırsa devletimiz; devletimiz tartışılarsa bayrağımız; bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır. Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir” diye konuştu.

    “Teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin”

    Bölücü terörün kökünün kazınması, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda bin yıllık kardeşliğin pekişmesinin gerektiğini belirten Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir. DEM Parti’nin iradesini İmralı’ya rehin bırakması siyasetin doğasıyla ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyasetçi yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken, ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin” ifadelerini kullandı.

    Terör örgütünün taleplerine boyun eğmenin yeni saldırıların ve hain emellerin teşvik edilmesinden ve özendirilmesinden başka hiçbir şeye yaramayacağını kaydeden Bahçeli, devletin terör örgütüyle pazarlığa tutuşamayacağını müzakere edemeyeceğini kıran kırana mücadele etmesi gerektiğini belirtti.

    Bölücü terör örgütü PKK’nın önünde üç seçenek olduğunu aktaran Bahçeli, “Bu üç seçenek yıllardan beri savunduğumuz görüşlerdir. 19 Kasım 2006 tarihinde yaptığımız 8. Olağan Büyük Kurultayımızda demiştim ki; terör çıkmazına saplanarak Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK militanları için yegâne çıkış yolu, terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak, Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır” dedi.

    “İlk dört madde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kilidi, kurucu kimliği, varlık ve birlik simgesidir”

    Anayasaların sadece bir devletin hukuki statüsü olmayıp, aynı zamanda devlet içinde siyasi iktidarı ve toplum içinde de devlet iktidarını sınırlandıran belgeler olduğunun altını çizen Bahçeli, “1982 Anayasası raf ömrünü doldurmuştur. Bu açıktır. Geniş katılımlı, kapsayıcı, sivil ve demokratik nitelikli, aynı şekilde insan hak ve özgürlüklerine dayanan, devlet ve millet uyumunu yeni yönetim sisteminin muhtevasında hukuken daha da tahkim eden bir anayasayla milli varlığımızı istikbale taşıma kararlılığındayız. Yeni anayasa süreci siyasi hırsların, dogmatik bakışların, ideolojik takıntıların, etnik ve mezhebi dürtülerin, Cumhuriyet’in kuruluş esaslarıyla hesaplaşmanın veçhesi ve vesilesi görülemez, telaffuz dahi edilemez. Daha doğmadan yeni anayasa hazırlığını ve heyecanını sakatlamanın sakıncaları saymakla da bitirilemez. Bilhassa anayasanın ilk dört maddesi her türlü tartışmanın ve arayışın dışındadır. Çünkü ilk dört madde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kilidi, kurucu kimliği, varlık ve birlik simgesidir” diye konuştu.

    “Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir”

    Anayasada imtiyazlı bir zümrenin olmadığını söyleyen Bahçeli, “İlk dört maddede açılacak bir gediğin duracağı yer de yoktur. ‘Devletin ülkesi ve milleti olmaz’ diyenlere sesleniyorum, bu iddianın teknik, akademik, fikri, siyasi ve hukuki hiçbir bağlayıcılığı ve ikna edici yönü bulunmamaktadır. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir. Devlet, pozitif hukukun yürürlükte olduğu normlar sistemidir. Bu sistem ülke, insan topluluğu ve egemenlik üzerine bina edilmiştir. Demem odur ki, devlet ülkesel birliktir. Var olan bir devlet eğer toprağını, yani ülkesini kaybederse, devlet vasfını kaybeder. Devletin, ülkesini kazanma yolları da bellidir ve onlar da; keşif, fetih, işgal, ilhak ve devirdir” dedi.

  • “Her ailenin ‘aile rehberi’ olacak”

    “Her ailenin ‘aile rehberi’ olacak”

    Göktaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.
    Bir gazetecinin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ailelerin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarına ilişkin sorusu üzerine Göktaş, ailelerin karşı karşıya oldukları risk ve tehditlere karşı korunmasına yönelik çalışmalarının yoğun şekilde devam ettiğini belirtti.

    Bu konudaki önemli çalışmalarından birinin “sosyal risk haritası” olduğunu vurgulayan Göktaş, “Bakanlık olarak, sosyal risk haritası çalışmamızı başlattık. Sosyal risk haritaları kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, bağımlılık gibi sosyal olguların bütüncül olarak görülmesine imkan sağlayacak. Sosyal risk haritası ile mahalle mahalle, ilçe ilçe, hane hane, kaç engelli, kaç yaşlı, kaç suça sürüklenmiş çocuk, kaç şiddet mağduru veya şiddet riski altında olan kadın var, bunların hepsi haritalanabilecek. Elde edilen bulgularla her bir şehre, ilçeye, mahalleye hatta aileye özgü koruyucu ve önleyici faaliyetler belirlemek mümkün olacak” ifadelerini kullandı.

    Bu konuda Adalet, İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık, Gençlik ve Spor’un yanı sıra ilgili kurumlarla yakından çalıştıklarını dile getiren Göktaş, “Koordinasyon halinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çalışmamız tamamlandığında, henüz gerçekleşmeden vakalara müdahale edebilme kapasitemiz gelişecek” diye konuştu.
    Bu konuda pilot çalışma başlattıklarını da aktaran Göktaş, “Sosyal risk haritalarını 81 il, 922 ilçe için oluşturduktan sonra tek bir ekranda bu konudaki tüm bilgilere ulaşacağız” dedi.

    Bireylerin ihtiyaçları belirlenecek

    Bir gazetecinin ailelere yönelik danışmanlık hizmetine ilişkin sorusu üzerine Göktaş, sosyal risk haritalarından elde edecekleri bulgularından ardından yenilikçi bir modeli de hayata geçireceklerini belirtti.

    Yurt genelinde uygulamaya planladıkları modele “Aile Rehberi Sistemi” adını verdiklerini açıklayan Göktaş, şunları kaydetti:

    “Nasıl Sağlık Bakanlığımızın her bir aileye hizmet sunan aile hekimi mevcutsa bu modelin bir benzerini sosyal hizmetler alanında devreye almak istiyoruz. Her ailenin bir ‘aile rehberi’nin olacağı bu modelde, vatandaşlarımıza sosyal hizmet ihtiyaçlarını gidermek için daha net ve ulaşılabilir bir adres sunulmuş olacak. Bu dönüşümle hedefimiz, sosyal bozulmanın vatandaşlarımızın hayatındaki olabilecek olumsuz etkilerini daha vakaya dönüşmeden engellemek. Bu sistemle aile içi ihmal, istismar ve aile içi çatışmaları gerçekleşmeden engellemeyi amaçlıyoruz. İlk aşamada talep odaklı olarak kurgulanacak sistemde, her bireyin özel ihtiyaçları belirlenecek. Belirlenen özel ihtiyaçlar ile ilgili olarak Bakanlıklarımızla koordinasyon ve iş birliği artırılacak. Böylelikle, bir ailenin yaşam döngüsünde karşılaştığı ihtiyaçlar belirlediğimiz aile rehberi tarafından takip edilecek. Bu sistematik yaklaşım, sunduğumuz hizmetlerin kalitesinin artırılmasına önemli ölçüde katkı sunacak. İnşallah bu sistem, sosyal hizmet uygulamalarımızda önemli bir ihtiyacı karşılayacak ve ‘güçlü aile, güçlü toplum’ hedefimize ciddi katkı sağlayacak.”

  • Yabancıların çalışma izni muafiyetlerinde değişiklik

    Yabancıların çalışma izni muafiyetlerinde değişiklik

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, Uluslararası İşgücü Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde yaptığı değişiklik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yapılan değişiklikle, Türkiye’nin kalkınmasına katkı sağlayacak iş/meslek/sektörlerde çalışacak yabancılara ilişkin çalışma izni muafiyeti prosedürlerinin kolaylaştırılmasının yanı sıra Türkiye’deki yabancıların kayıtlılığının artırılması amaçlanıyor.

    Uluslararası İşgücü Kanunu kapsamında düzenlenen çalışma izni muafiyeti, çalışma izninin bir türü olup yabancılara izin alma yükümlülüğünden muafiyet sağlamayacak, sadece başvuru yöntemi ve başvurunun değerlendirilmesine ilişkin farklı bir süreç işletilecek ve nihai olarak yabancılara yine bir izin düzenlenecek.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışma izni alması gerekenler için çalışma izni süreçlerini yürütmeye devam edecek
    Çalışma izni muafiyetlerinin kapsamı, nitelikli yabancıları ülkemize çekmek ve kayıtlılığı artırmak amacıyla genişletildi. Çalışma izni muafiyeti kapsamında değerlendirilen yabancılar arasında; bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler kapsamında çalışacaklar, akademisyenler, araştırmacılar, petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma faaliyetlerinde çalışacak profesyoneller, gemi adamları, profesyonel sporcular, tur operatörü temsilcileri ve stajyerler gibi farklı gruplar yer alıyor. Yapılan düzenlemeyle, geçici koruma sağlananlar ile insani ikamet izni sahibi yabancılardan İçişleri Bakanlığınca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirilenler çalışma izni muafiyeti kapsamında çalışabilecek. Diğer taraftan, Bakanlık, bu gruplardan çalışma izni alması gerekenler için çalışma izni süreçlerini yürütmeye devam edecek. İletişim Başkanlığının uygun görüşü olması kaydıyla, daimi basın kartı kapsamında Türkiye’ye gelen yabancı basın mensuplarına da çalışma izni muafiyeti kapsamında çalışma imkanı verildi.

    Ülkeye önemli hizmet vereceklerin muafiyet süresi 6 aydan 3 yıla çıkarıldı
    Düzenleme ile uluslararası kamuoyu ve iletişimin tüm araç ve yöntemleri ile Türkiye’nin her alanda nitelikli temsilinin ve tanıtımının sağlanması suretiyle Türkiye markasının güçlendirilmesi amaçlanıyor. Muhtelif alanlarda ülkeye önemli hizmet vereceklerin muafiyet süresi 6 aydan 3 yıla çıkarıldı. Ekonomik, sosyo-kültürel ve teknolojik alanlar ile eğitim konularında Türkiye’ye önemli hizmet ve katkı sağlayabilecekleri ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca bildirilen yabancılara verilen çalışma izni muafiyetinin azami süresi 6 aydan 3 yıla çıkarıldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı veya Türkiye Futbol Federasyonunun uygun görüşü olması kaydıyla Türkiye’ye gelen profesyonel yabancı sporcu ve antrenörler ile spor hekimi, spor fizyoterapisti, spor mekanisyeni, spor masözü veya masörü ve benzeri spor elemanı yabancıların da çalışma izni muafiyetine ilişkin kolaylık sağlandı.
    Tur operatörü temsilcisi olarak çalışacak yabancıların çalışma izni muafiyetlerinin süresinin hesabında ise takvim yılı esas alınacak. Ayrıca Yönetmelikle, yabancının çalışma izni muafiyeti başvurusu yapabileceği süre olan Türkiye’ye yasal giriş tarihinden itibaren başlayan 30 günlük süre eşiği kaldırılarak yabancıya, Türkiye’de yasal olarak bulunduğu süre içerisinde çalışma izni muafiyeti başvurusu yapma imkanı da getirildi.

  • Erdoğan: “Türkiye ulaşımda iddialı bir seviyeye ulaştı”

    Erdoğan: “Türkiye ulaşımda iddialı bir seviyeye ulaştı”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Yol Federasyonu (IRF) 2024 Dünya Kongresi’ne video mesaj gönderdi.

    Erdoğan, Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen kongrenin, sektörün öncü isimlerini ve kamu ile özel kurumları bir araya getirmesinin önemini vurguladı. Erdoğan, kongreyi düzenleyen Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı başta olmak üzere emeği geçen tüm kurumları tebrik etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Yol Federasyonu’nun 1948’den bu yana daha güvenli ve sürdürülebilir yol ağlarının gelişimine katkı sağladığını belirterek, bu yılki kongrenin teması olan “Hareketliliği güçlendirmek için bağlanıyoruz, herkes için sürdürülebilir bir geleceğin sağlayıcısı olarak yollar” seçiminin isabetli olduğunu ifade etti. Erdoğan, “Zira bizim siyaset anlayışımızda yol medeniyettir. Yol demek ulaşım demektir; sanayi, üretim, turizm, ticaret, emniyet, kalkınma ve dünya ile bütünleşme demektir. Bizler de bu anlayışla büyük hamlelere imza atarak ülkemizi ulaşım ve altyapı sahasında iddialı bir seviyeye taşıdık” ifadelerini kullandı.

    “Yol medeniyettir” anlayışıyla hareket ettiklerini dile getiren Erdoğan, Türkiye’nin birçok önemli projeyi hayata geçirdiğini vurgulayan Erdoğan, bu projeler arasında Avrasya Tüneli’nden Sabuncubeli Tüneli’ne, Erkenek Tüneli’nden Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli’ne, Ovit Tüneli’nden Cankurtaran Tüneli’ne kadar pek çok projeyi hayata geçirdiklerini, Yavuz Sultan Selim ve 1915 Çanakkale köprülerinin Türkiye’nin gurur abideleri olduğunu belirtti. Erdoğan,” Karadeniz Sahil Yolu, Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul-İzmir Otoyolu gibi projelerimizle şehirlerimiz arasındaki beşeri, lojistik, ekonomik ve ticari bağları güçlendirdik” açıklamasını yaptı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 4.000 km otoyol ve 30.000 km’ye yaklaşan bölünmüş yol ağına sahip olduğunu belirtti. 2053 yılına kadar bölünmüş yol uzunluğunu 38.000 km’ye, otoyol uzunluğunu ise 8.300 km’ye çıkarmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

    Mesajını tamamlayan Erdoğan, kongreye katılan tüm firmalara ve kurumlara teşekkür etti.

  • TBMM Başkanı Kurtulmuş, İran İslami Şura Meclisi Başkanı Galibaf ile bir araya geldi

    TBMM Başkanı Kurtulmuş, İran İslami Şura Meclisi Başkanı Galibaf ile bir araya geldi

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsviçre’nin Cenevre kentinde temaslarına devam ediyor. Kurtulmuş, Cenevre Uluslararası Konferans Merkezi’nde Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 149. Genel Kurulu kapsamındaki görüşmede, iki dost ve kardeş ülke olarak bölgesel gelişmelere ilişkin karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
    İsrail’in hedefinin sadece Gazze ve Filistin olmadığını, İsrail’in daha bölgesel ve büyük bir saldırının peşinde olduğunu ifade eden Kurtulmuş, dini bir fanatizmle hareket eden Netanyahu hükümetinin, kıyamet savaşından bahsederek saldırıları daha üst bir seviyeye taşımak istediğini kaydetti.

    Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’ndaki başvurusuyla hem Filistin hem İsrail için yeni bir dönemin başladığına inandığını söyleyen Kurtulmuş, bu sayede uluslararası alanda dokunulamayan İsrail’e dokunulduğunu ve Uluslararası Adalet Divanı kayıtlarına “soykırım” ifadesinin girmesiyle İsrail’in köşeye sıkıştığını belirtti.
    Kurtulmuş, bu uzun mücadele sürecinde İsrail’in uluslararası alanda yalnızlaştırılması, İslam ümmetinin birliğinin ve bütünlüğünün sağlanması, Filistin meselesinin sadece Müslümanların değil insanlığın ortak bir meselesi haline dönüştürülmesi başlıklarındaki üç alan yoğunlaşmak gerektiğinin altını çizdi.

    “Filistin meselesi siyasi, güvenlik, ticari boyutları olan bölgesel ve küresel bir mesele haline geldi”
    İran İslami Şura Meclisi Başkanı Galibaf ise, 19 Mayıs’taki helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin cenaze töreni ve İran’da cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın katılmasından ve Türkiye’nin kendilerine verdikleri birliktelik mesajlarından dolayı teşekkür etti.
    Galibaf, ayrıca TBMM Başkanı Kurtulmuş’un, dün İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) istişare toplantısında, bugün de PAB 149. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma dolayısıyla da teşekkür etti. 21. yüzyılın en büyük meselelerinden birisinin Siyonist rejimin Filistin ve Gazze’de yaptıkları olduğunu söyleyen Galibaf, Filistin meselesinin siyasi, güvenlik, ticari boyutları olan bölgesel ve küresel bir mesele haline geldiğini belirtti.
    Öte yandan Galibaf, TBMM Başkanı Kurtulmuş’a İran’a davetini iletti.

  • Erdoğan: Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz

    Erdoğan: Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe’de düzenlenen 109. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni’nde kaymakam adaylarına önemli mesajlar verdi.

    Adalet yükseldikçe, devletin de güçleneceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa o zaman da kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz.” diye konuştu.

    Geçmişte milyonlarca vatandaşın ötekileştirildiğini anlatan Erdoğan, “Devlet, milletinin hizmetindedir. Kamu görevlisi de milletin hizmetkarıdır. Devlet yönetiminde bizim rehberimiz; ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ ilkesidir. Devletimizin taşıyıcı kolonu olan bu ilkeden en küçük bir tavize izin veremeyiz.” ifadelerini kullandı.

    “VATANDAŞTAN KOPUK İDARECİYE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK”

    Kaymakam adaylarına, “Benim vatandaşıma hiçbir zaman ‘Devlet nerede’ dedirtmeyeceksiniz.” diye seslenen Erdoğan, “Kibir, asla sizin semtinize uğramayacak. İnsanımızı devletinden uzaklaştıracak gelişmelere karşı sıfır toleransla yaklaşacaksınız. Halktan kopuk, sokaktan kopuk, ilçesindeki esnaftan, köylüden kopuk idareci profiline tahammülümüz yoktur” şeklinde konuştu.

    Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

    “Her biriniz Türkiye’ye hizmet etmek üzere yola revan olmanın heyecanını yaşıyorsunuz. Birazdan kura töreninizi gerçekleştireceğiz. Toplan 97 genç kaymakam adayımızın görev yerlerini belirleyeceğiz.

    Ülkemizdeki 81 vilayetimize bağlı 922 ilçemizin tamamı, bizim nazarımızda önemlidir, birinci sınıf hizmeti almaya layıktir. Görev yapacağınız ilçelerimiz arasında asla uzak, yakın, küçük, büyük ayrımına gitmemenizi rica ediyorum. Hangi kökene, kimliğe, inanca mensup olursa olsun, milletimizin her bir ferdi, devletimizin eşit vatandaşıdır.

    “TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE YAKIŞMAZ”

    Ülkemize sığınan biçarelere kardeşlik görevimizi ifa etmek vazifemizdir. Ezilene zulm etmek, mağdurların feryatına kulak tıkamak Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmaz.

    “RESMİ PLAKALI ARAÇLARA BİNMEK SAYGIDEĞER DEVLET ADAMI YAPMAZ”

    Devleti millet için hizmet üreten bir sisteme kavuşturmanın yolu, milletin derdiyle dertlenmekten geçer. Koltuğa oturmak, resmi plakalı araçlara binmek bir yöneticiyi saygıdeğer bir devlet adamı yapmaz. Milletin adamı olunmadan, milletin gönlüne girilmeden hakiki manada devlet adamı olunmaz.

    “MİLLETE HİZMET İÇİN KOŞTURMANIZI İSTİYORUM”

    Her bir vatandaşımızın derdiyle dertlenmek, en büyük sorumluluğunuzdur. İlçe sınırları içindeki her türlü işten, sorundan, başarıdan sorumlu olan kaymakamlarımız, görevlerini ne kadar etkin icra ederse devletimiz de o derece güçlüdür. Sizlerden bu misyonun hakkını vermenizi, millete hizmet için samimiyetle koşturmanızı istiyorum.

    “TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR”

    Biz millet olarak tarih boyunca nice büyük devletler kurduk. Sınırları bir dönem Afrika’dan Avrupa’nın ve Asya’nın ücra köşelerine uzanan devletlerimizde milyonlarca insanı barış, huzur ve esenlik içinde yönettik. Tarihte kurduğumuz devletlerin iki taşıyıcı sütunu oldu. Bunlardan ilki mülkün temeli olan adalet, diğeri de merhametti. Aynı durum bugün de geçerlidir.

    Türkiye bir hukuk devletidir. Medeniyetimiz de bir merhamet medeniyetidir. Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz. Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa o zaman da kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz. Biz her iki tecrübeyi de yakın tarihinde yaşamış bir ülkeyiz. Devletle millet arasında duvarlar ören, devletle milleti farklı konumlara yerleştiren elitist zihniyetin ülkemize çok büyük zararları oldu.

    “MİLYONLARCA VATANDAŞIMIZ ÖTEKİLEŞTİRİLDİ”

    Kadınların başörtüsü, erkeklerin saçı ve sakalıyla çok uğraştılar. İlerici-gerici diyerek insanlarımızı birbirine düşürmeye çalıştılar. İnancını özgürce yaşamak istediği için milyonlarca vatandaşımız ötekileştirildi.

    Devlet, milletinin hizmetindedir. Kamu görevlisi de milletin hizmetkarıdır. Devlet yönetiminde bizim rehberimiz; ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ ilkesidir. Devletimizin taşıyıcı kolonu olan bu ilkeden en küçük bir tavize izin veremeyiz.

    Benim vatandaşıma hiçbir zaman ‘Devlet nerede’ dedirtmeyeceksiniz. İhtiyacı olan vatandaşın gelip sizi bulmasını beklemeyeceksiniz. Siz gidip benim mağdur vatandaşımı bulacaksınız.

    “TAHAMMÜLÜMÜZ YOK”

    Kibir, asla sizin semtinize uğramayacak. İnsanımızı devletinden uzaklaştıracak gelişmelere karşı sıfır toleransla yaklaşacaksınız. Halktan kopuk, sokaktan kopuk, ilçesindeki esnaftan, köylüden kopuk idareci profiline tahammülümüz yoktur. Sorumluluğu altındaki personeli, makamının gücüyle ezen idareci tipine de tolerans göstermeyiz.”

     

    NTV

  • “Asgari ücreti enflasyona karşı koruyacağız”

    “Asgari ücreti enflasyona karşı koruyacağız”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücretle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Işıkhan, “Asgari ücreti enflasyona karşı koruyacağız” dedi ve sürecin adil bir şekilde yürütüleceğini vurguladı.

    “VATANDAŞI ENFLASYONA EZDİRMEYECEĞİZ

    Yeni Şafak Gazetesi’ne konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun, mevcut enflasyon oranı, makroekonomik dengeler ve satın alma gücü gibi birçok değişkeni dikkate aldığını belirtti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla vurguladığı gibi, kalıcı refah çözümleri üreterek vatandaşın refahını koruma amacında olduklarını ifade eden Işıkhan, “Geçen yıl aralık ayında izlediğimiz yol neyse, bu yıl da aynı şekilde ilerleyeceğiz. Enflasyona ezdirmeyecek, vatandaşın satın alma gücünü koruyacak bir ücret seviyesinde anlaşmaya varılmasını arzu ediyorum.” dedi.

    “İŞÇİLER ÖNEMLİ PAYDAŞLARIMIZDIR”

    İşçi ve işverenlerin talepleri arasında hakem rolü oynadıklarını da vurgulayan Bakan Işıkhan, “Aralık ayında Türk-İş’in geçen yıl işçileri getirdiği gibi, bu yıl da benzer bir gelişme olursa işçileri ağırlamaktan memnuniyet duyarız. İşçiler bizim önemli paydaşlarımızdır,” şeklinde konuştu.

  • Ceza infaz sisteminde değişiklik

    Ceza infaz sisteminde değişiklik

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Ceza infaz sistemi ile cezasızlık algının ortadan kalkacağını dile getiren Tunç, 2 yılın altında ceza alanların da cezaevine gireceğini açıkladı.

    Çalışmaların devam ettiğini ifade eden Tunç, iyi hal indirimi ve denetimli serbestliği yeniden değerlendirdiklerini ifade etti.

    Kamuoyunda tartışmalara neden olan Anayasa’nın ilk 3 maddesine ilişkin de önemli açıklamalarda bulunan Tunç, “Anayasamızın ilk 4 maddesiyle ilgili bir tartışma söz konusu olmaz.” dedi.

    Tunç’un açıklamaları şöyle:

    CEZA İNFAZ SİSTEMİ DEĞİŞECEK

    Ceza adalet sistemimiz soruşturma, kovuşturma ve infazdan ibarettir. Ceza adalet sistemimizin caydırıcı olması lazım.

    Yargı Reformu Strateji Belgesi ile ilgili hazırlığımız var. Yargı Reformu Strateji Belgesi ile ilgili 1,5 yıldır çalışma var.

    Bilim adamlarınından görüşler aldık. Vatandaşlarımızdan görüşler aldık.Şu ana kadar 45 bin görüş geldi. Bunları uzun toplantılarda çalıştaylarda değerlendirdik.

    Ceza infaz sisteminde cezasızlık algısını değiştirecek düzenleme yapacağız.

    Özellikle 2 yılın altındaki suçlar bakamından bu suçların yatarının olmaması kamuoyunda rahatsızlığa neden oluyor. 2 yılın altında ceza alanlar da cezaevine girecek.

    Kapasite sorununun cezasızlıkla alakası yok. Devlet onun tedbirlerini alır.

    İYİ HAL İNDİRİMİ

    İyi hal ve denetimli serbestliği yeniden değerlendiriyoruz. İyi hal indirimi her suçta olmayacak. Bununla ilgili alternatif çalışmalar yapıyoruz. Katalog suçlara yeni suç tipleri de eklenebilir.

    YENİ YARGI PAKETİ

    Meclis’imizin gündemimizde. Genel Kurul aşamasında. Biz taslak çalışmalarında kendilerine katkılar sunduk. Pakette yargıyı hızlandırmaya yönelik gecikmeyi önleyecek suç ve suçluyma mücadele konusunda bazı hususlar var.

    10. Yargı Paketi ile ilgili yargı teklifi yakında komisyona sunulacaktır.

    NARİN CİNAYETİ SORUŞTURMASI

    Soruşturma titiz bir şekilde devam ediyor. Şu anda tutuklular var. Adli kontrollü şüpheliler var. Tespit edilen kamera görüntüleri oldu. TÜBİTAK’ta değerlendirmesi yapıldı. Yaklaşık 250’ye yakın kişinin ifadesi alındı. Geriye dönük HTS kayıtları incelendi. Daraltılmış baz çakışmasıyla çok önemli verilere ulaşıldı. Teknik çalışmaların son aşamasına gelindi. İddianame hazırlığı süreci başladı.

    İddianame ortaya çıktığında Narin’in katillerinin kim olduğunu görecekler.

    ANAYASA’DA 3. MADDE TARTIŞMASI

    Anayasamızın ilk 4 maddesiyle ilgili bir tartışma söz konusu olmaz. Meclis Başkanımız da bunu ifade ettiler. Meclis Başkanımız kastının bu olmadığını gösterdi. İlk 4 maddenin tartışılmadan bir uzlaşma konusu kurarak yeni anayasa çabası var. Yeni anayasaya Türkiye’nin ihtiyacı vardır.

    GEBZE BARINAĞINDAKİ ÖLÜMLER

    Soruşturma başlatıldı. Kanuna aykırı uygulamalar varsa gerekli yaptırımlar gerçekleşir. Bu yasa hayvanları öldürme yasası olarak lanse edilmişti. Bu yasa hayvanları da yaşatma ve sokakları güvenli hale getirmek içindi.

    EYLEM TOK VE OĞLUNUN İADE SÜRECİ

    Duruşma devam ediyor. Oradaki süreci bekleyeceğiz. Oradaki savcının iade konusundaki görüşleri de ortada.