Kategori: Siyaset

  • TBMM’de kadına şiddet komisyonu kuruluyor

    TBMM’de kadına şiddet komisyonu kuruluyor

    Resmi Gazete’de yayımlanan TBMM kararı ile birlikte kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için meclis araştırma komisyonu kurulmasına Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince karar verildi. Karara göre komisyon 22 üyeden oluşacak ve komisyonun çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve katip seçimi tarihinden başlamak üzere 3 ay olacak. Ayrıca komisyon Ankara dışında da çalışabilecek.

  • “Türkiye’yi, Türkiye İttifakı kazanacak”

    “Türkiye’yi, Türkiye İttifakı kazanacak”

    Mudanya Mütarekesi’nin 102’nci yılı etkinliklerine katılmak üzere Bursa’ya gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Öncelikle sözlerime bir özür ve bir eksikliği gidererek başlamak isterim. Kürsüye çıkarken çalan şarkı, partimizin toplantılarında çaldığında, çok hoşumuza giden bir şarkı. Burası bir kamusal alan, burası bir belediyenin etkinliği. Aksini görüyorsunuz, biliyorum. Devlet parti ayrımı kalmadı. Ülkenin cumhurbaşkanı, bir başka partinin genel başkanı ve maalesef bu iç içe geçmişlik, zaman zaman bize de bu hataları yaptırtıyor. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi, birazdan bahsedeceğimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayarak İsmet Paşa’yla birlikte cumhuriyet kurmuş, devlet kurmuş, demokrasi kurmuş. Başka parti yokken bile devletle partinin işlerini ayırmayı ilke edinmiş ve en sonunda çok partili rejime geçip, ülkeyi demokrasiye teslim etmiş olan, bu anlayıştaki insanların partisi, kötü örnekler bir yana, partiyle devlet işini ve kamusal alanda, tüm siyasi partilerin davetli olduğu alanlarda, bu işlere çok dikkat edeceğiz. Ben bu kusuru, minicik bir nazar boncuğu olarak çok başarılı Mudanya Belediye Başkanımızın yakasına takıyorum. İnerken bir daha çalarsanız bu sefer ayıp olur başkanım mahcup edersiniz, başka bir müzik ayarlayın” dedi.

    Mudanya Mütarekesi’nin cephede kazanılan başarının, masada büyük bir kazanıma dönüştürüldüğü 9 günlük çok önemli bir süreç olduğunu ifade eden Özel, “İsmet Paşa buraya Batı Cephesi Komutanı olarak gelmiştir. Ancak buradan Lozan’a, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedini kabul ettirecek, özgüveni yüksek bir müzakereci olarak buradan ayrılmıştır. İsmet Paşa’nın bu diplomatik zekasıyla Trakya’daki işgal kurşun atılmadan sona ermiş. Doğu Trakya ana vatana dahil edilmiştir. Sahada kazanılmış olan askeri zafer, Mudanya’daki diplomatik zaferden sonra, Lozan’a gidecek İsmet Paşa’ya büyük bir güç vermiştir” diye konuştu.

    Atatürk ve İsmet İnönü’nün iktidarı değil, itibarı seçen demokrasi kahramanları olduğunu belirten Özgür Özel, “14 Mayıs 1950 günü seçimleri kaybedip, bundan 8 gün sonra eliyle kaleme aldığı mektupla, kendi el yazısıyla, oğlu Erdal’a yazdığı mektupta, ‘bu seçim memlekette hayat tarzı kurmak için giriştiğimiz teşebbüste, ne kadar ciddi ve samimi olduğumuzu ispat etmiştir. Memleket için, hepimiz için bu bir şeref olmuştur’ diyor. Dediği şu; bundan önce memleketi yönetenler, sarayda oturuyorlar. Bütün yetkiler elinde. Yetkileri, vefatlarıyla birlikte evlatlarına geçiyor. Eğer ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk sarayı seçseydi, eğer ki ‘hangi yönetimi benimsiyorsunuz Sayın Kemal? Amerikan tipi başkanlık mı?’ O devirlerde Amerika’da başkanlık 70 yıldır var. ‘İngiliz tipi bir monarşi mi, yoksa padişahlığa saraydan devam mı’ diyenlere, ‘biz 23 Nisan’da, 1920’de bir meclis kurduk. O meclisin verdiği görevleri yapıyoruz. Ne görev verirse meclisimiz ve milletimiz o görevi yaparız’ deyip elinin tersiyle otoriter bir lider olmayı, tek adam olmayı, padişah olmayı, kral olmayı ya da çok yetkili bir başkan olmayı itip, cumhurun seçtiği, Millet Meclisi’nin verdiği yetkiyle cumhurbaşkanı olmayı tercih etmiştir. Onun ölümünden sonra yerine geçen en yakın arkadaşı, en büyük mücadele arkadaşı ve silah arkadaşı İsmet Paşa da ülkeyi yönetmiş, yönetirken çok partili rejim ihtiyacının demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu görmüş, 1946’da çok partili yarışa geçilmiş, 1950’de Milli Mücadele kahramanı İsmet Paşa, girdiği genel seçimlerde partisi ikinci olmuş, seçimleri kaybetmiştir. Dünya, bütün dünya o konjonktür, ondan sonra daha neler yaşanacak, ne tek adamlar gelecek, ne faşizmler kurulacak, ne o faşist tek adamlar, ülkelerine, Avrupa’ya, dünyaya ne felaketler yaşatacaklar. Ama İsmet Paşa öyle bir bilinçle geliyor ki 1918’den Mondros’tan, 1920’den Ankara’da meclisin kurulmasından, 1922’den savaşlardan, mücadelelerden, meydan mücadelelerinden, 1923’te cumhuriyet ilanından geldiği için, İsmet Paşa çağında yaşayanlar gibi, ne Gazi Mustafa Kemal’in tek adamlığa yeltenmediğini görmüş, ondan aynı rüyayı görmüş, aynı hayali kurmuş, günü gelince de ‘yönetimi teslim etmem’ dememiş, aksine ‘bu benim en büyük yenilgim ama demokrasimizin en büyük zaferidir’ deyip Demokrat Parti’ye yaveriyle haber yollamış, ‘Paşa devir teslime hazırdır’ deyip, oğlu Erdal’a 1 hafta sonra bu kalemle, bu yazıları yazmıştır. Söylemek istediği, memlekette kurmak istediğimiz yeni hayat tarzı dediği, bunun kendisidir” dedi.

    Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konuma rağmen ayakta kalabilmesini Atatürk ve İsmet Paşa’ya borçlu olduğunu söyleyen Özgür Özel, “Artık millet kendini yöneteceklerini kendi seçiyor. İktidarlar değişebiliyor. Milletin yetki verdikleri, oy verdikleri yönetime gelip, oy vermedikleri gidebiliyor. İktidarlar kalıcı değil, kalıcı olan milletin iradesi. İşte biz cumhuriyeti de demokrasiyi de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, İsmet Paşa’ya borçluyuz. Ve bugün Türkiye’de birileri arasında mezhep savaşları çıkmıyorsa, Türkiye’de taraflar arasında etnik savaşlar çıkmıyorsa, birileri birinin kalbini söküp, o vahşi IŞİD’çilerin o coğrafyaya yaşattıkları bu ülkede yaşanmıyorsa, bu ülkede her şeye rağmen bir belediye başkanı çıkıp Barış Festivali düzenliyor, Barış Ödülü dağıtıyor, ‘Yurtta barış, cihanda barış’ diyorsa, bu ülkenin iktidarı da ana muhalefet partisi de bütün çelişkilerine rağmen ‘Filistin’de barış olsun’ diye bütün dünyaya seslenebiliyorlarsa, bu ülkenin kurucu partisi, Ukrayna savaşına da, Filistin’deki savaşa, mezalime, soykırıma da aynı şekilde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten miras, ‘yurtta barış, cihanda barış’ yaklaşımıyla yaklaşabiliyorsa ve 31 Mart seçimlerinde bu ülkenin kurucu partisi, 47 yıl sonra birinci parti olmuşsa ve yine bu ülkenin kurucu partisi önümüzdeki seçimlerde iktidara adaysa, iktidarı alacak ve bu ülkeyi bir kez daha demokrasiyle, bu sefer ayrımsız, katıksız, bütün yıpratılmışlıklarına rağmen, kuvvetler ayrılığının tam olarak sağlandığı, parlamentonun yeniden güçlendiği, milletin birini seçip gerisine karışmadığı değil, milletin seçtiği parlamentonun her türlü denetim imkanına sahip olduğu, kendi içinden başbakan çıkardığı, kendi içinden hükümet çıkardığı, adet olsun diye masasında, kürsüsünde bir yemin edilip, sonra hiçbir sorumluluğu olmayan, bir kalemin ucundan çıkan bakanların değil, parlamentodan çıkan bakanların parlamento eliyle denetlendiği, hesap sorulduğu, gensoru verildiği, güven oylamasında güvensizlik oyu alan bakanın gittiği, bakanların istifalarının birinin uygun görmesiyle değil, bakanların göreve gelişinin de gidişinin de Millet Meclisi’nce karara bağlandığı gerçek demokratik bir Türkiye’yi yeniden kurmak istiyoruz. Bütün ümidimiz, bütün yaklaşımımız buna dairdir” diye konuştu.

    Türkiye İttifakı’nın iktidarına talip olduklarını ve bu nedenle öz güvenli bir siyaset yürüttüklerini söyleyen Özel, “O yüzden öz güvenli bir siyasetle, bu ülkedeki 83 milyonu kucaklayarak, daha önce Mudanya’da söylemiştim, Mudanya’yı Mudanya İttifakı kazandı. Bursa’yı Bursa İttifakı kazandı. Türkiye’yi de Türkiye İttifakı kazanacak. Türkiye İttifakı renklerini ay yıldızlı al bayraktan alır. Türkiye İttifakı Türkiye’nin sosyal demokratlarını, muhafazakar demokratlarını, milliyetçi demokratlarını, Türk demokratlarını, kimsenin mezhebine bakmadan, Türkiye’nin bütün demokratlarını kucaklar, hedefi Türkiye’ye gerçekten güçlü bir parlamento, güçlü bir yürütme, bağımsız bir yargı, tam bir kuvvetler ayrılığı ve en nihayetinde güçlenen ve zenginleşen bir Türkiye’yi yeniden hediye etmektir. Mudanya’daki her görüşten herkesi yürekten kucaklayarak, 102’nci yılda burada olmanın onurunu yaşıyorum. Nice 10 yıllarda, yüzyıllarda Mudanya’da bu törenler yapılacak, İsmet Paşa anılacak, Gazi Mustafa Kemal anılacak. Cumhuriyet ilelebet payidar kalacak. Cumhuriyetin kıymetini bilenleri kıymetle, hürmetle selamlıyorum” şeklinde konuştu.

    Konuşmaların ardından yapılan gösteriler, katılanlar tarafından büyük alkış aldı. Özel, daha sonra müzeyi gezdi. Programa, Sosyal Demokrat Halk Partisi Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın, İsmet İnönü’nün kızı Özden İnönü Toker, torunu Gülsün Bilgehan, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Osmangazi Belediye Belediye Başkanı Erkan Aydın ve CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş da katıldı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük resmi bir ziyaret çerçevesinde Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da ikili görüşme gerçekleştirdiği Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksadar Vucic ile ortak basın toplantısı düzenledi. Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile baş başa görüşme ve heyetler arası görüşmede iki ülke arasındaki ilişkileri kapsamlı bir şekilde ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, ayrıca Balkanlar, Orta Doğu ve küresel meseleleri de istişare ettiklerini belirtti. Türkiye ve Sırbistan ilişkilerde adeta bir “altın çağ” yaşandığını ifade eden Erdoğan, Türkiye’nin geçtiğimiz dönemde Türkiye’nin Belgrad Büyükelçiliği’ne ilave olarak 2021’de Yeni Pazar Başkonsolosluk ve Niş kentlerinde konsolosluk açtığını hatırlattı.
    Türkiye ile Sırbistan arasındaki ticaret hacminin 2 yıldır 2 milyar doları aştığını ve 5 milyar dolarlık hedefine kararlılıkla ilerlenmekte olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bu sene sonunda Sırbistan’dan Türkiye’ye gelen turist sayısının 2022 yılındaki rekoru aşacağını tahmin ediyoruz. Üzerinde çalıştığımız kimlikle seyahat imkanı ile birlikte karşılıklı turist sayıları önemli oranda artacaktır” dedi.
    Türk şirketlerinin Sırbistan’da yaklaşık 9 bin 600 kişiyi istihdam ettiklerini, Türk müteahhitlerin 95 projede 1 milyar dolarlık iş hacmine ulaştıklarını ifade eden Erdoğan, “Yatırımcılarımıza desteğini hiçbir zaman esirgemeyen, iş insanlarımızın sorunlarıyla ilgilenen değerli dostum Sayın Vucic, bu tablonun ortaya çıkmasında büyük bir paya sahiptir. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyorum” dedi.
    Vucic ile ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel ilişkileri de masaya yatırdıklarını ifade eden Erdoğan, Balkanlar’da huzur ve istikrarın önemine dikkat çekti. Bu minvalde Sırbistan ve Kosova arasındaki son gerilimlere sağduyu ile yaklaşılmasının önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, Sırbistan tarafı ile görüşmelerde Bosna Hersek’te istikrarın korunması konusunda Türkiye’nin kararlılığını da ifade ettiklerini bildirdi. Erdoğan, “Bosna Hersek’in siyasi kırılganlığının geride bırakılması noktasında Sırbistan’ın yapıcı yaklaşımının önemini de bu vesileyle vurguladım” dedi.
    Görüşmede Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine olan desteğini de bir kez daha ifade ettiklerini kaydeden Erdoğan, kalıcı barışa yönelik gayretleri sürdürme kararlılığında olunduğunu söyledi.

    “Bağımsız ve egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin vücut bulması şarttır”
    Erdoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
    “Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin toprakları ve Lübnan’da yaşanan dram da gündemimizde yer aldı. İsrail yönetiminin insanlık onurunu ayaklar altına alan saldırılarına artık ‘dur’ denilmesi gerekiyor. Meselenin temelinde yatan sorun Filistin topraklarının işgalinin sürmesidir. Bu itibarla 1967 sınırlarını esas alınarak başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin vücut bulması şarttır. 7 Ekim’den bu yana 9 ülke Filistin devletini tanımıştır. Hala bunu yapmayan ülkelere Filistin devletini tanıma çağrımızı bir kez daha hatırlatıyorum. Uluslararası toplumun İsrail’e doğru mesajlarının verilmesi ve yaşanan katliamın sona erdirilmesi noktasında asli bir sorumluluğu bulunuyor.”
    Cumhurbaşkanı ikili görüşmede siyasi, askeri, ekonomik, ticari, turizm, savunma sanayine yönelik iş birliği çalışmalarının karşılıklı menfaat esasına dayalı olarak sürdürülmesi noktasında mutabık kalındığını dile getirdi.

    “Türkiye ve Sırbistan olarak el ele bir adım atmalıyız”
    Basın mensuplarının ikili ilişkilere yönelik sorusunu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler Türkiye ve Sırbistan olarak el ele bir adım atmalıyız. Ama bu adım barışın korunmasını temine dayalı bir savunma sanayinin aramızda teşkilidir. Buna yönelik olarak ikili görüşmemizde el ele verdik ve arkadaşlarımızı görevlendirdik. Şimdi bu çalışmayı arkadaşlarımız da yapacaklar ve kimse Türkiye ve Sırbistan’ın savunma sanayine yönelik ‘içeriğinde neler olması gerekir’, bunu bizim dışımızda belirlemeye kalkmasın. Biz, şu veya bu ülke değiliz. Biz Türkiye’yiz ve Sırbistan’ız. Arkadaşlarımız çalışmaları, görüşmelerini yapacaklar ve adımlarımızı birlikte atacağız. Bizde olan imkanlar var ve Sırbistan’da olan imkanlar var. Bu imkanları en güzel şekilde değerlendirmek suretiyle geleceğe yürüyeceğiz” dedi.
    Erdoğan, “Özellikle değerli dostum ile yaptığım görüşmede Türkiye’nin insansız hava araçlarındaki imkanları bu savunma sanayine yönelik atılacak adımlarda yerini alacaktır. Savunma sanayine yönelik atılacak adımlarla ilgili ifade ettiğim gibi Sırbistan’ın elinde olan imkanlar var, bizim elimizde olanlar var. iki dost ülke olarak birlikte değerlendireceğiz. Dışişleri Bakanlarımız ve Savunma Sanayi Başkanlarımıza görevlerini verdik. Çalışmalarını yürütecekler. Daha sonra adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Atacağımız bu adımlardan hoşlananlar da olabilir hoşlanmayanlar da olabilir. Biz siyasetçiysek, eğer siyasi liderlersek bu kararları biz kendi arkadaşlarımızla veririz ve yola devam ederiz. Bütün mesele ondan sonraki yolda atacağımız kararları kontrol altında sürdürmektedir. Bunu yapacak güce Vucic de Erdoğan da sahiptir. Bunu birlikte yaparız” açıklamasını yaptı.

  • Yılmaz Tunç’tan anayasa açıklaması

    Yılmaz Tunç’tan anayasa açıklaması

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul’un Pendik ilçesinde bulunan İstanbul Gedik Üniversitesi’nde düzenlenen 2024-2025 Akademik Yılı açılış törenine katıldı. Bakan Tunç törende yaptığı konuşmada, “Toplum değişiyor, toplumun ihtiyaçları değişiyor. Bütün bunlar yeni suç tiplerinin de ortaya çıkmasına neden oluyor. Buna paralel olarak hızlı bir şekilde mevzuatımızı da toplumun ihtiyaçlarına uyarlamak durumunda kalıyoruz. Bu nedenle planlı bir çaba içerisinde yargı reformu strateji belgeleri kapsamında da sürekli bir yenilenme içerisindeyiz. 2009 yılında birinci yargı reformu, 2015’te ikincisi, 2018’de üçüncüsünü yayınlamış ve mevzuatımızı sürekli güncel tutmaya çalışmıştık. Önceki reformlardan henüz hayata geçmeyen kısımlar ve yeni ihtiyaçlara göre yeni reformları da Yargı Reformu Strateji Belgemiz ile 2024 ve 2028 yıllarını, önümüzdeki 4 yıllık bir planı, yargı alanında neler yapacağımızı kısa, orta ve uzun vadeli hedefler şeklinde önümüzdeki günlerde sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaşacak. Bütün kesimlerin görüşlerini aldık. Yargı mensuplarımızın, vatandaşlarımızın, hukuk fakültelerimizin görüşleri geldi. Yine akademisyenlerimizden, barolarımızdan görüşler aldık. Bir buçuk yıllık bir çalışma neticesinde şu anda son istişarelerini gerçekleştiriyoruz. Vatandaşlarımızın da erişimine açtık. 45 bine yakın da vatandaşımızdan görüşler geldi. Hala daha o sistem açık. Yargıdaki karşılaşılan sorunlar, çözüm önerileri, mevzuatta yapılması gerekli değişiklik ihtiyaçları, uygulamada, idari alanda yapılabilecek hususlar hepsi Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde hedefler olarak belirlenecek” dedi.

    Bakan Tunç, “Şu anda toplumun huzur ve sükunetini bozan hem bilişim yoluyla işlenen suçların, sosyal medya aracılığıyla işlenen suçların da artış gösterdiğini görüyoruz. Özellikle toplumu suçtan korumak adaletin en başlıca görevi. Toplumu suçtan korumak, suçu önlemek, suç işlenmişse de o suç işleyene hak ettiği cezayı uygulamak, cezası infaz edildikten sonra da bir daha suç işlememesi için onu ıslah etmek. Ceza adalet sisteminin üç aşaması vardır; soruşturma, dava ve infaz aşaması. Bu aşamalarda özellikle yargının etkinliğini sağlayacak, suç işlenmesini en aza indirecek, işleyene de hak ettiği cezayı, yaptırımı uygulayacak sistemi bugüne kadar yaptığımız çalışmalara ilaveten yeni gelişen durumlar sonrasında da yeni düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Bazı suç tiplerinin artmış olması ve bu artış sebepleri, gerek mevzuatımızdan kaynaklanan sebepler gerek diğer sebepler, bunların hepsi Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandıktan sonra meclisimize yasal düzenlemeler olarak getireceğimiz konular var. Ve hızlı bir şekilde kanunlaştırarak, yargının gecikmeden tecelli edebilmesi, öngörülebilen bir adalet sisteminin tesisi ve vatandaşlarımızın yargı hizmetlerinden memnuniyetini en üst noktaya taşımanın gayretiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.

    Darbecilerin yazdırdığı anayasanın değişmesi gerektiğini ifade eden Bakan Tunç, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, Türkiye Yüzyılı’nın başında artık darbe anayasasıyla yolumuza devam etmek bizim için aslında bir yüz karası. Darbecilerin yazdırdığı bir anayasayla demokratik hukuk devletinin yönetilmesi doğru bir şey değildir. Yine anayasamızda ‘Sıkıyönetim ilan edilebilir’ maddesi vardı, darbecilerin yazdığı anayasa. Bunu kaldırdık, değiştirdik. ‘Darbeciler yargılanamaz’ diye bir hüküm vardı. Milletimizin onayıyla, onların desteğiyle bunların hepsi değişti ama tüm bu değişiklikler anayasadaki vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldırdı mı? Bunu söylemek mümkün değil. Darbecilerin oluşturduğu vesayetçi anlayışın oluşturduğu bir kurgu var. Sonraki değişiklikler, o kurguyu bozmaya yönelik değişiklikler, o vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya yönelik yapılan değişiklikler, anayasanın farklı maddelerinde farklı çelişkilere de yol açtı. Dolayısıyla tüm bunları ortadan kaldırmanın yolu yeni, demokratik, sivil, katılımcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan, devletin görevlerini net bir şekilde belirleyen, millet ve devlet arasındaki bir toplum sözleşmesini yapmak durumundayız. Türkiye’ye bu yakışır. 28. Dönem Parlamentosu’nda uzlaşmaya yanaşanlar millet tarafından takdir toplar ama uzlaşmaz bir tutum içerisinde olanlarsa yine millet tarafından eleştirilir. Temennimiz milletimize olan bu borcu ‘Türkiye Yüzyılı’ inşa sürecinin başında gerçekleştirelim, ülkemizi yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşturmak için çalışalım. Çünkü kalkınmanın temeli demokrasi, adalet, eğitim. Bunlar çok önemli. İnşallah bunları da önümüzdeki süreçte gerçekleştirmenin gayreti içerisinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

    Programa Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Dr. İsmail İlhan Hatipoğlu’nun yanı sıra eski Bulgaristan İnovasyon ve Büyüme Bakanı Milena Stoycheva, Gedik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kesik ve üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanı Hülya Gedik de katıldı.

  • Özgür Özel’den erken seçim açıklaması

    Özgür Özel’den erken seçim açıklaması

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Çanakkale’de 14 büyükşehir belediye başkanı olmak üzere toplam 21 belediye başkanının katıldığı il belediye başkanları toplantısında açıklamalar yaptı.
    CHP’nin, Türkiye’nin 7 bölgesinde il belediyesi bulunan tek parti olduğunu ifade eden Özel, “Hep söylüyorum, bizim belediye başkanlarımızın ellerinde, ceplerinde, kadın belediye başkanlarımızın çantalarında birer anahtar var. Bu anahtar belediyelerinin kapısını ya da kasasının ya da şehrin altın anahtarı değil, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gelecekteki iktidarının, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında gireceği ilk seçimlerdeki iktidarının anahtarı. İl belediye başkanları aylık ya da 45 günlük periyotlarla bir araya geliyor. Çok önemli bir gündemle çalışıyorsunuz, sunumlar alıyorsunuz. Deneyimlerinizi aktarıyorsunuz, tecrübeleri paylaşıyorsunuz, projelerde ortaklaşıyorsunuz. Buradan evinize giderken benzer özellikler arz eden ve içeren 20 farklı ilin görüşünü, tecrübesini, deneyimini, projelerini öğrenmiş olarak ve vizyonunuza vizyon katmış olarak, zihniniz ilinize daha iyi hizmet etme noktasında daha da berraklaşmış daha bu konuda motive olmuş olarak dönüyorsunuz. Bu çok kıymetli toplantıları çok önemsiyorum. Bundan sonra da bu toplantıların aynı rutinde aksamadan, aynı ciddiyette bu başarılı sonuçları üreterek devam edeceğine inanıyorum. Merkezin yerele yapacağı katkılar ya da vereceği talimatlar kıymetlidir ama bunun yerelde bir yerel lider olduğu ve o yerel liderin sorunlar ortaya çıktığında buna yerelden ilk reaksiyonu veren ve orada liderlik eden, önderlik eden ve güven veren kişi olduğunu sizler gösterdiniz. Pandemiden geriye, AK Parti’li herhangi bir belediye başkanının yaptığı hiçbir şey kalmadı. ‘Pandemide ne yaptık’ deyince, merkezi olarak yapılan, yapılamayan şeyler konuşuluyor ama ‘Pandemide bunun dışında ne yapıldı’ derseniz, her noktasında Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları var, belediyelerin yapmış olduğu işler var” şeklinde konuştu.

    “Bunun Çanakkale’de olmadığını öğrenmek kadar gurur verici bir şey yok”

    İl belediye başkanlarının 6 aylık çalışmalarından gurur duyduğunun altını çizen Özel, “Çanakkale’de ilkokulda okuyan çocukların hiçbiri boş beslenme çantasıyla okula gitmiyor. Çünkü Çanakkale Belediyesi yoksul çocukların beslenme çantasını dolduruyor. Türkiye’de 3 çocuktan 1’i beslenme çantasız okula gidiyor. Kantinden alışveriş yapmayan çocukların sayısı yüzde 66. Yani 3 çocuktan 2’si kantine hiç uğramıyor. 3 çocuktan 1’i okula aç gidiyor, aç dönüyor. Bunun Çanakkale’de olmadığını öğrenmek kadar gurur verici bir şey yok. Beyoğlu Belediyesi’nin okullarda başlattığı su sebili uygulamasını, diğer belediyeler arasında da yayılmaya başladı. Çanakkale’de çeşmeden akan su içilebiliyor. Çünkü biz Çanakkale Belediyesini 2019’da AK Parti’den almadık. Alsaydık, AK Parti’den aldığımız bütün belediyelerde olduğu gibi içilemez, çamur gibi su akıyor olacaktı. Her birinize genel başkanınız olarak söylüyorum; şehrinizde çeşmeden su akmıyorsa, akan su içilebilir değilse, okulda babasının, annesinin durumu iyi olanların iyi su alıp içtiği, diğerlerinin çeşmeye dayanıp hastalığı ağzına dayadığı bir şeye izin vermeyin. Okul sebili uygulamasını hızla yaygınlaştırmanızı ve bu ülkenin yoksul ailelerinin evlatlarının temiz su içme hakkına ve sağlıklarına sahip çıkmanızı özellikle arzu ediyoruz” diye konuştu.

    “Bu en çok zorlandığımız konu”

    25 şehirde 57 kent lokantası açtıklarını belirten Özel, “Bu sayının daha artması gerekiyor. CHP’li belediyeler 6 ayda 77 kreş açtı. Bunu önemsiyoruz. Bu kadınların çalışma hayatına katılması ve çocukların hayata hazırlanması yönünden imkan sağlıyor. Yerel yönetimlerin çözebildiği ve çözemediği sorunlar var. Çözemediğimiz sorun işsizlik çünkü yerel yönetimler istihdam oluşturma imkanı olan ama an itibarıyla zaten geçmiş dönemde de bu kadar büyük işsizlik varken hangi partiden olursa olsun belediyenin tüm istihdam imkanlarının kullanıldığı, dolduğu hatta hepimiz biliyoruz ki aşıldığı süreçleri yaşıyoruz. Belediyelerde inanılmaz personel fazlası var. Bir yandan da her bir belediyemizde binlerce, on binlerce belediyenin boyutuna göre, yapısına göre iş başvuruları var. Bu en çok zorlandığımız konu. Bunu biliyoruz. Bu sorunu çözmek için de CHP iktidarı için gün sayıyoruz. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) işsizlik rakamlarını açıkladı. 0,3’lük bir düşüşten, yüzde 8,5’luk bir işsizlikten bahsediyorlar. TÜİK’in de rakamlarında gizlemediği, DİSK’in detaylı araştırmalarında tüm kesimler tarafından doğrulandığı şekilde Türkiye’de gerçek anlamda işsizlik 8,8 milyondan 11 milyona çıkmış. Yani sadece 2023 Ağustos’tan, 2024 Ağustos’a kadar 2,2 milyon yeni işsizin eklenmesiyle geniş tabanlı işsizlik 11 milyona çıkmış durumda. Kim ‘geçinemiyoruz’ diyorsa, aldığı maaşa itiraz ediyorsa, ürünü para etmeyip buna itiraz ediyorsa onların yanında olalım. Çünkü muhalefeti ‘parlamento içindeki muhalefet’, ‘dışındaki muhalefet’ ayrımı olmaksızın hep birlikte toplumsal bir muhalefete dönüştürmek ve bu iktidarı bir şekilde erken seçime zorlamak durumundayız” değerlendirmesini yaptı.

    Belediye başkanları toplantısının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Çanakkale Belediyesi Yeşil Yerel Yönetim Binası ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Ulusal Çanakkale Roman Çalıştayı’na katıldı.

    Çalıştayda açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkanı Özel, “Ulusal Çanakkale Roman Çalıştayını gerçekleştiriyoruz. Bundan sonra bunları devam ettireceğiz. Ancak bu süreç, bugün başlayan bir süreç değil. Cumhuriyet Halk Partisi’nin uzun yıllardır üzerinde durduğu, bazen çok ivmelenen bazen yavaşlayan bazen memnuniyetlerin bazen tatsızlıkların ifade edildiği, birazcık kişiler üzerinden belli noktalardan ilerleyen bir süreci artık kurumsallaştırma ve bundan sonraki süreci hep beraber yönetme kararlılığındayız. Ben mart ayında İzmir’de bütün Roman kardeşlerimi siyasete katılmaya, Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelmeye, belediye meclis üyeliklerine, belediye başkanlığına, milletvekilliğine talep açmaya, CHP’de siyaset yapmaya davet etmiş ve demiştim ki, ‘Bundan sonra hep birlikte olacağız. Kurumsal yapılar oluşturacağız. Siz çalışmak, siyaset yapmak istedikçe Genel Başkanınız sonuna kadar arkanızda duracak.’ Bugün önemli bir adım attık. Burada birlikteyiz bu kıymetli hazirunla. Tabi ulusal bir çalıştay ama aslında uluslararası boyutları da var. Ben İzmir’de de ifade etmiştim. Kadınların, gençlerin ve kırılgan grupların Cumhuriyet Halk Partisi’nde önünü açmak benim boynumun borcu. Çanakkale’de bugün Roman Çalıştayı yapıyoruz, İzmir’de de söylediğim gibi sol ve sosyal demokrat bir partiyiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün 101 yıl önce kurduğu partiyiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede 86 milyona ulaştık. Bizim görüşümüze, anlayışımıza göre her vatandaşımızın Anayasa’da olduğu gibi eşit, ayrımcılığa uğramadan, bütün imkanlardan eşit yararlanarak, eşit ve onurlu yurttaşlar olarak yaşadıkları bir Türkiye’yi ortaya koymak hepimizin görevi. Bugün Türkiye’de baktığınızda Anayasa’ya göre herkes eşit ama baktığınız da bazıları daha eşit, bazıları daha az eşit. Biraz önce burada bir takım ifadeler kullanıldı. Dediler ki, ‘Ayrımcılığa uğruyoruz.’ Dediler ki, ‘Ciddi sorunlarımız var ve bu sorunlara çözüm getirmesi için Cumhuriyet Halk Partisi’nin önemli adımlar atmasını istiyoruz.’ Bir yerel örnek verildi. Benim bir tarafımda Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek oturuyor. Bir tarafımda da övgüyle bahsedilen, desteklenen hem mahallesinin muhtarı, Muharrem Erkek tarafından Çanakkale Belediyesi’nde koordinatör olarak atanmış, iki kadın yardımcısı var. Çanakkale’deki Romanlarla belediye arasında koordinasyonu sağlıyor, köprüyü sağlıyor. Burada kullanılan ifadelerden Çanakkale’de Romanlar, artık kendilerinin gidip belediyenin gidip kapısında dert anlatacak, muhtar ne yapacak, gidip belediye de sorunları anlatacak, mahallenin sorunları çözülsün. Muhtar belediyenin koordinatörü olmuş. Mahallenin sorununu görüyor, belediyedeki bir görevli olarak da o sorunu hızla çözüyor. Bu iyi örneği Cumhuriyet Halk Partili bütün belediyelere öneriyoruz. Bu konuda gerekli yazılı talimatları da vereceğiz” dedi.

  • AK Parti’den Filistin için konferans

    AK Parti’den Filistin için konferans

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı ve AK Parti İnsan Hakları
    Başkanlığı tarafından 15 Ekim’de AK Parti Genel Merkezi’nde üç oturum halinde Filistin’in geleceğini ele alan bir konferans düzenleyeceklerini açıkladı. Sırakaya, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği’nin (AB) işlevsiz hale geldiğini ifade etti. BM’nin İsrail tarafından genel sekreterin istenmeyen kişi ilan edilmesine karşı tavır alamadığını belirten Sırakaya, bu durumun BM’nin işlevsizliğinin en önemli göstergelerinden biri olduğunu söyledi. Sırakaya, Gazze’deki krizin 7 Ekim’de başlamadığını, 75 yıllık bir süreç sonucunda İsrail’in Filistin topraklarının yüzde 85’ini kontrol ettiğini ve Filistin’in bu duruma haksız bir şekilde itildiğini vurguladı. Sırakaya, Gazze’de 1,9 milyon insanın yerinden edildiğini belirterek, savaşın bilançosunun çok ağır olduğunu söyledi. Toplamda 52 bin insanın hayatını kaybettiğini, bunlardan 17 bininin çocuk olduğunu ve 36 bebeğin açlıktan öldüğünü ifade eden Sırakaya, sağlık çalışanlarının ve gazetecilerin de hedef alındığını vurguladı. Gazze’nin bir açık hava cezaevinden açık hava mezarlığına dönüştüğünü dile getiren Sırakaya, Batı’nın çifte standart uyguladığını belirtti. Gazze’de öldürülen kadın ve çocuk sayısının Ukrayna’daki savaşta öldürülenlerin altı katı olduğunu ancak Batı’nın bu duruma sessiz kaldığını söyleyen Zafer Sırakaya, Türkiye’nin Gazze’ye yönelik tutumunu net bir şekilde ortaya koyduğunu belirtti. Ateşkesin hızlıca sağlanması, rehine takası ve 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin devleti kurulmasının önemine değinen Sırakaya, Türkiye’nin Gazze konusunda diplomasi, insani yardım, hukuki destek ve ekonomik yaptırımlar gibi dört temel eksende çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.

    15 Ekim’de “Filistin’in Geleceği Konferansı” düzenleyeceklerini açıklayan Sırakaya, konferansın detaylarını da paylaştı. Sırakaya’nın verdiği bilgilere göre üç oturumdan oluşacak konferansın ilk oturumunda Filistin’in geleceği ve diplomasi konuları ele alınacak. Bu oturuma Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi katılacak. Oturumu TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Fuat Oktay yönetecek. İkinci oturumda Filistin’in geleceğinde siyaset ve parlamentonun rolü tartışılacak. Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yöneteceği oturumda, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala yer alacak. Üçüncü oturumda ise uluslararası hukukun Filistin’in geleceğindeki rolü ele alınacak ve oturuma TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel başkanlık edecek. Sırakaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da konferansta bir konuşma yapacağını söyledi.

  • Erdoğan: “İsrail’e artık dur denilmesi gerekiyor”

    Erdoğan: “İsrail’e artık dur denilmesi gerekiyor”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk’taki temaslarının ardından Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gitti.

    Erdoğan burada Sırp mevkidaşı Aleksandr Vucic ile ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda iki ülke arasında 11 anlaşmaya imza atıldı.

    Toplantıda ilk sözü Vucic aldı. “Türkiye dostane ilişkiler kurmaya önem verdiğimiz bir ülke” diyen Sırp lider, “Bu hem siyasi hem ekonomik hem Avrasya düzeyinde önemli, küresel ölçekte de önemli” diye ekledi.

    Vucic, “Türkiye, Balkanlar’da en büyük güce ve role sahip ülke. Dolayısıyla bu süreçlerde (barış ve istikrar) Türkiye’nin desteğini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ise konuşmasının başında “Sırbistan’la ilişkilerimizde altın çağı yaşıyoruz” dedi.

    Erdoğan, “Ticaret hacmimiz iki yıl üst üste 2 milyar doları aştı. 5 milyar dolarlık ortak hedefimize ulaşmak için adım atmaya devam ediyoruz” diye konuştu.

    Sırbistan ve Kosova arasındaki son gerilimlere sağduyu ile yaklaşılması gerektiğini belirten Erdoğan, Bosna Hersek’in siyasi kırılganlığının bir an önce geride bırakılması için Sırbistan’ın yaklaşımının önemini vurguladığını ifade etti.

    “İSRAİL’E ARTIK DUR DENİLMESİ GEREKİYOR”

    Cumhurbaşkanı, konuşmasında İsrail saldırılarına da değinerek, şunları söyledi:

    “Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin toprakları ve Lübnan’daki durum da gündemimizdeydi. İsrail’in, insanlık onurunu ayaklar altına alan saldırılarına artık dur denilmesi gerekiyor. 1967 sınırları esas alınarak başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması şarttır. 7 Ekim’den bu yana dokuz ülke, Filistin devletini tanımıştır. Hala bunu yapmayan ülkelere Filistin devletini tanıma çağrımızı bir kez daha hatırlatıyorum. Yaşanan katliamın sona ermesi konusunda uluslararası toplumun asli bir görevi bulunuyor.”

    SAVUNMADA İŞBİRLİĞİ MESAJI

    Erdoğan ayrıca Sırbistan’la savunma sanayi işbirliğine ilişkin, “Bizde olan imkanlar var, Sırbistan’da olan imkanlar var. Bu imkanları en güzel şekilde değerlendirmek suretiyle geleceğe yürüyeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Türkiyenin İHA’lardaki (insansız hava aracı) imkanlarının adımlar içinde olacağını kaydeden Erdoğan, “Kimse de Türkiye ve Sırbistan’ın savunma sanayine yönelik, içeriğinde neler olması gerekir bunu bizim dışımızda belirlemeye kalkmasın” diye konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Sırbistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı’na katıldı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Sırbistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı’na katıldı

    Türkiye-Sırbistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin Dördüncü Toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in eş başkanlığında Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da gerçekleştirildi. Sırbistan Sarayı’nda düzenlenen toplantıda Türk heyetinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Gümrük ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu katıldı. Toplantıda Sırbistan heyetinde ise Başbakan Milos Vucevic ve Dışişleri Bakanı Marko Djuric dahil olmak üzere Sırbistan kabinesi üyeleri yer aldı.

    Toplantının ardından Türkiye ile Sırbistan arasındaki anlaşmaların imza törenine geçildi.

    Türkiye-Sırbistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi, 2017 yılında kurulmuş ve son toplantısı 18 Ocak 2022 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmişti.

  • Vucic: “Erdoğan’ın ziyareti büyük bir onurdur”

    Vucic: “Erdoğan’ın ziyareti büyük bir onurdur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi törenle karşılandığı Belgrad’da Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile ikili görüşme gerçekleştirdi. Vucic, sosyal medya hesabından görüşmeye ilişkin yaptığı açıklamada, “Günümüz dünyasının en etkili devlet adamlarından biri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti, Sırbistan için her zaman büyük bir onurdur. Özellikle siyasi ve ekonomik zorluklarla öne çıkan küresel sahnede, bu ziyaret daha da fazla önem kazanmaktadır” ifadelerini kullandı.

    Batı Balkanlar’ın tarihte sıklıkla çatışmalar ve gerginliklerle karşı karşıya kalmış bir bölge olduğuna dikkat çeken Vucic, ziyaretin bölgenin istikrarına katkı sağlayan iki ülke olan Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin güçlenmesine ivme kazandırdığını ifade etti. Vucic, “Türkiye ve Sırbistan, uzun bir işbirliği geçmişine sahiptir ve bu tür buluşmalar, özellikle güvenlik ve ekonomi alanında bağların derinleşmesi için bir fırsat sunmaktadır. Bu ziyaretin kilit önemdeki boyutlarından biri de ekonomidir. Türkiye, Sırbistan’daki en önemli yatırımcılardan biridir ve görüşmemizde yeni projeler, yatırımlar, altyapı projeleri, enerji ve ticaret hacmi konularını görüşeceğiz. Bu, özellikle bu zor küresel ekonomik koşullarda ülkemiz için büyük önem taşımaktadır” dedi.

    “Bu ziyaret, zor zamanlarda ikili ilişkilerin güçlendirilmesi adına önemli bir adım teşkil ediyor ve bu nedenle bizim için önemli” ifadelerini kullanan Vucic, mesajını, “Hoş geldiniz sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan” ifadeleriyle tamamladı.

  • Yasak kararına rağmen sosyal medyadan çağrıda bulundu

    Yasak kararına rağmen sosyal medyadan çağrıda bulundu

    Diyarbakır Öğretmenevi’nde gazetecilerle bir araya gelen Vali Murat Zorluoğlu, DEM Parti’nin 13 Ekim’de İstasyon Meydanı’nda yapmak istediği mitingin yasaklanma gerekçesine açıklık getirdi. DEM Parti’nin ayın 13’ünde Diyarbakır’da İstasyon Meydanı’nda bir miting yapma başvurusu olduğunu hatırlatan Zorluoğlu, “Biz valilik olarak ilgili kurum ve kuruluşlarımızla, güvenlik bürokrasisiyle beraber ayrıntılı bir şekilde bu müracaatı değerlendirdik. Bunun kamu güvenliği ve huzuru bakımında ciddi riskler oluşturduğu ve Diyarbakır’da uzun bir süreden beri var olan huzur ortamına bu manada tehdit oluşturacağı, somut bir takım delillerle desteklendiği bu çerçevede biz böyle bir mitingin 13’ünde şehirde yapılmasını güvenlik, toplum huzuru anlamında sakıncalı bulduğumuzdan bunu yasakladık” dedi.

    Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayan Zorluoğlu, şöyle konuştu:

    “Karar beğenilir, beğenilmez. Zaten bu kararı idari yargıya götürdü. Süreç devam ediyor. Yargının vereceği karar hepimiz için bağlayıcıdır. Hukuk devleti içerisinde çalışıyoruz, hukuka son derece saygılı bir yönetim anlayışımız var. Kanunların bize verdiği yetkileri kullanarak biz bunu yasakladık. Kendi kafamıza göre aldığımız bir karar değil. Bu şekilde aldığımız bu karara, muhataplarımızın ve tüm vatandaşlarımızın saygı göstermesi, bunu anlayışla karşılaması ve buna uyması gerekir. Bütün vatandaşlarımızdan beklentimizdir.”
    Vali Zorluoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Bakıyorum ki sosyal medyada, bu yasaklama kararı yokmuş gibi ilgili siyasi partinin ve partilerinin kollarının, insanları bu mitinge davet ettiklerini görüyorum. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Hukuk devletinde, demokratik ülkede olmayacak davranışlardır. Herkes bu manada yaptığı eylemin sorumluluğunu da taşır.”

    Valilikten yapılan açıklamada, 13 Ekim 2024 Pazar günü 13.00-18.00 saatleri arasında Yenişehir ilçesi İstasyon Meydanı’nda düzenlenmek istenilen miting ile ilgili olarak yapılan değerlendirme neticesinde; PKK/KCK terör örgütünün çağrıları dâhilinde 9 Ekim tarihi bahane gösterilerek, bu tarihten itibaren ildeki teröre müzahir yapıların yaygın illegal eylemler yapabileceği, milli birlik ve beraberliği zedeleyici kışkırtıcı eylemlerin gerçekleştirilebileceği, cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü hedef alan müessif olayların yoğunluk kazanabileceği ve miting süresince kamu düzeni ve güvenliğinin ciddi şekilde bozulabileceğinin mütalaa edildiği belirtildi. Açıklamada, “Halkımızın huzurunun sağlanması ve yukarıda belirtilen tehdit ve risklerin ortadan kaldırılması maksadıyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17 ve 19’uncu maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/A, B ve C maddeleri gereğince, Diyarbakır ili mülki sınırları içerisinde aşağıdaki tedbirlerin alınması Valiliğimizce uygun görülmüştür. 9 Ekim tarihi bahane gösterilmek suretiyle PKK/KCK terör örgütünün çağrıları kapsamında yapıldığı değerlendirilen diğer eylemleri de kapsayacak şekilde; açık alanlarda yapılmak istenilen (toplanma, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma vb.) her türlü eylem, diğer illerden bu eylemlere katılmak amacıyla geldiği veya ilimiz sınırlarını kullanarak diğer illere geçeceği değerlendirilen şahıs ve araçların ilimiz sınırına girişleri/geçişleri/çıkışları, dış ilçelerimiz açısından ise bu eyleme katılacağı değerlendirilen şahıs ve araçların çıkışları ve/veya il merkezimize girişleri, 9 Ekim 2024 günü saat 00.01’den 13 Ekim 2024 günü saat 23.59’a kadar 5 gün süreyle yasaklanmıştır” denilmişti.