Kategori: Siyaset

  • Erdoğan, Sırbistan’da resmi törenle karşılandı

    Erdoğan, Sırbistan’da resmi törenle karşılandı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk temaslarını tamamlayarak dün akşam saatlerinde Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gelmişti. Bugünkü temaslarına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan Sarayı’nda Aleksandar Vucic tarafından resmi törenle karşılandı. İki ülke milli marşlarının okunduğu törende Erdoğan ve Vucic, tören kıtasını selamladı ve tokalaşarak basın mensuplarına poz verdi. Daha sonra Erdoğan ve Vucic, heyet üyelerini birbirine takdim etti. Erdoğan ve Vucic, karşılama töreninin ardından baş başa ve heyetler arası görüşme için Sırbistan Sarayı’na giriş yaptı.

    Erdoğan ve Vucic, baş başa görüşme sonrasında iki ülke arasında çeşitli işbirliği anlaşmalarının imzalanacağı törenin ardından ortak basın toplantısı düzenleyecek. Basın toplantısının ardından Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onuruna resmi öğle yemeği verecek. Erdoğan ve Vucic, daha sonra iki ülkeden ulaştırma ve altyapı, enerji, turizm, finans, tekstil endüstrisi sektörlerinden şirketlerin temsilcilerini bir araya getirecek Türkiye-Sırbistan İş Forumu’na katılacak.

    Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, dün akşam saatlerinde Erdoğan’ı havalimanında karşılamasının ardından sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Değerli dostum Erdoğan, Sırbistan’a hoş geldiniz. Yeni ziyaretiniz, dostluk ilişkilerimizi ve işbirliğimizi daha da güçlendirmek için yeni bir fırsattır. Belgrad’da kaldığınız süre boyunca ülkelerimiz arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerin ilerletilmesi için birlikte çalışacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Sırbistan hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin ilk gününde Sırbistan ve Türkiye arasında çeşitli alanlarda işbirliğini öngören bir dizi anlaşmayı kabul etti. Sırbistan hükümeti tarafından konuya ilişkin yayınlanan açıklamada, söz konusu belgelerin “çalışma, istihdam ve sosyal güvenlik, ekonomi, sanayi ve teknoloji, enerji dönüşümü, medya ve enformasyon, gençlik ve spor, afet ve acil durum yönetimi gibi alanlarla ilgili” olduğu duyuruldu.

  • “Dünyanın gözü önünde Filistin halkı bir soykırıma tabi tutulmaktadır”

    “Dünyanın gözü önünde Filistin halkı bir soykırıma tabi tutulmaktadır”

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta büyük Türk şairi Mahtumkulu Firaki’nin 300. doğum günü vesilesiyle düzenlenen “Uluslararası Zaman ve Uygarlık İlişkisi-Modern Dünya ve Kalkınmanın Temeli Forumu”na katıldı. Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhammedov’un ev sahipliği yaptığı forumda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Haçaturyan, Moğolistan Cumhurbaşkanı Ukhnaagiin Khurelsukh, Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov katıldı.

    Numan Kurtulmuş, forumda yaptığı konuşmaya şiirleri ve engin düşünce dünyasıyla sadece doğduğu toprakları değil tüm Türk illerini aydınlatan ve doğumunun 300. yılı idrak edilen Mahtumkulu Firaki’yi saygı ve şükranla anarak başladığını belirtti. Firaki’nin tüm hayatını ve çalışmalarını Türk boylarının birliğine adadığını ifade eden Kurtulmuş, “Firaki’nin bağımsızlık aşkı ve zulme karşı duruşu, onun en bariz özelliklerinden birisiydi. Düşünce dünyasının zenginliğiyle donattığı sanatı, aslında bir büyük medeniyet tasavvurunun da yansımasıydı. Bir taraftan Türk dünyasının değerlerini, diğer taraftan İslam medeniyetinin birikimlerini şiirlerinde, sanatında birleştirmiş ve bu büyük medeniyetin yılmaz bir savunucusu olmuştur. Hoca Ahmet Yesevi’nin mirasını ihya ederek, 18. yüzyılın netameli günlerinde Türk-İslam dünyasının birliği ve dirliği için büyük çabalar sarf etmiştir. Oba oba, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşarak, dağılmış, ayrılmış Türkmen boylarını birlik olmaya çağırmıştır” dedi.

    Kurtulmuş, ayıca Mahtumkulu Firaki’nin, “Türkmenler bağlasa bir yere beli/Kurutur Gulzum’u, Derya-yı Nil’i/Teke, Yomut, Göklen, Yazır, Alili/Bir devlete hizmet etsek beşimiz” dizelerini de okudu.

    “Dünyanın gözü önünde Filistin halkı bir soykırıma tabi tutulmaktadır”

    Soğuk savaşın ardından iki kutuplu dünyanın sona ermesiyle birlikte Türk-İslam dünyasının çok büyük mesafeler kat ettiğini, büyük ve anlamlı kazanımlar elde ettiğini belirten Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Şimdi inanıyorum ki yeni bir dönemin başlangıcındayız. Özellikle ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesiyle birlikte bölge halkları ve dünya için büyük bir imkan kapısı aralanmış ve çok kutuplu bir dünyanın bölgesel ve küresel anlamda gerçekleşebilme ortamına kavuşulmuştur. Bu imkanların, avantajların önündeki en büyük engel ise maalesef bölgemizde ve coğrafyamızda süregiden gerilim, çatışma ve savaşlarıdır. Bu problemlerin sona ermesi için hem bölge devletleri hem de Türkiye tarafından önemli çalışmalar ortaya konulmuş olmasına, barış masasının kurulması için büyük gayretler sarf edilmiş olmasına rağmen ne yazık ki 2023’ün Ekim ayından bu yana İsrail’i yöneten, uluslararası hukuku hiçe sayan bir çetenin neden olduğu büyük katliam, tüm bölgeyi tehlikeye atmakta ve Türk- İslam dünyası başta olmak üzere bütün halkların gönüllerinde de büyük yaralar açmaktadır. Dünyanın gözü önünde Filistin halkı bir soykırıma tabi tutulmaktadır. 50 bini aşkın ölü ve 80 bine yaklaşan yaralı sayısıyla Filistin halkı haritadan silinmeye çalışılmaktadır. İktidardaki Netanyahu ve çetesi insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına alarak bölgeyi kan ve ateşe boğmakta, uluslararası hukuku ve insan haklarını hiçe saymaktadır.”

    “Önce bölgemizde, sonra dünya ölçeğinde adil bir küresel sistemin kurulması için seferber olmalıyız”

    Dünyanın muhtelif ülkelerindeki vicdan sahibi halkların, adalet duygusunu kaybetmemiş her din ve her ırktan insanların bir insanlık cephesi oluşturduğunu, bu cephede birleşerek bu soykırıma “dur” dediğini ve hükümetlerini de bu çeteye karşı mücadele etmeye çağırdığını aktaran Kurtulmuş, “Ne yazık ki uluslararası kurumlar derin bir suskunluk içinde bu katliamı seyretmektedir. Uluslararası yapılar ve kurumlar artık dünya için taşınamaz bir yük haline gelmişlerdir. Bundan sonra önümüzdeki bu çok kutuplu dünyanın oluşacağı bu dönemde hep beraber, özellikle Türk-İslam dünyası, burada bir masa etrafına geldiğimiz dostlarımızla birlikte yeni bir küresel sistemin, yeni küresel kurumların, yeni küresel ilkeler ve yaptırımların vaktinin geldiğini ilan etmeli ve bu yönde çalışmalarımızı arttırmalıyız. Ülkelerin egemen eşitliğine, adil karar alma süreçlerine, insan hakları ve özgürlükleri konusunda talihsiz bir tutuma sahip yeni uluslararası kurum ve kuruluşlara ihtiyacımız var. Bizler bölge devletleri, bölge halkları olarak sahibi olduğumuz maddi ve manevi zenginlikler, genç nüfusumuz ve dünyanın iki yakasını birleştiren bir coğrafyada bulunmanın verdiği büyük avantajlarımız dolayısıyla önce bölgemizde sonra dünya ölçeğinde adil bir küresel sistemin kurulması için seferber olmalıyız” açıklamasını yaptı.

    Tarihi ve kültürel bağların her alanda işbirliği yapma imkanı tanıdığını vurgulayan Kurtulmuş, ekonomi, bilim, teknoloji, kültür ve sanat alanlarında potansiyellerinin kullanılmasının halkların birliği bakımından büyük önem taşıdığını söyledi. Kurtulmuş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

    “Firaki’nin ve daha birçok Türk-İslam bölgesinin ülküsü olan Türk dillerinin birliği, kardeş ve dost ülkelerle ittifakı, önce coğrafyamızı sonra dünyamızı değiştirebilecek büyük bir imkanı barındırmaktadır. Hoca Ahmet Yesevi’den Firaki’ye, Dede Korkut’tan Yunus Emre’ye, Türk-İslam dünyasının bu yüce şahsiyetleri, bölge halklarının barış, esenlik ve kardeşlik içinde yaşaması için coğrafyamızı bilgelikleriyle donattılar. Hikmet ve irfanla donanmış bu bilgeliği insanların önümüzdeki yüzyıllarda daha adaletli ve eşitlikçi bir dünya kurabilmesi için kullanmalıyız. İnsanlık bugün adalet, esenlik ve huzur arayışı içerisindedir. Bizler Firaki’nin yükselttiği feryadı yeniden yükselterek insanlığı yeni bir küresel adalet mimarisine, barışa çağırıyoruz. Adaletin ve esenliğin olmadığı yerde kalkınma, sadece kuru bir hayalden ibaret kalır.”

    TBMM Başkanı Kurtulmuş, sözlerini “Yolunuz ak olsun, yoldaşınız hak” sözleri ile tamamladı.

  • “Öcalan’ın PKK’lı teröristlerle görüşmesine izin veriliyor”

    “Öcalan’ın PKK’lı teröristlerle görüşmesine izin veriliyor”

    Prof. Dr. Ümit Özdağ: İmralı’da hapishanede bulunan Öcalan’a Kandil’deki PKK’lılar ile konuşma izni verilmiş. Öcalan, PKK’lılara silahları bırakmayı konuşmanın zamanının geldiğini söylemiş. Türkiye’ye yine bir tuzak kuruluyor.

    1)PKK ile uzlaşmak demek; Suriye’de PKK/YPG’nin devlet kurmasına izin vermek demek.

    2)PKK ile uzlaşmak demek; Kilit Pençe Harekatı ile amaçlanan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye arasında Türkiye ile Irak’ın doğrudan temas kuracağı bir coğrafya oluşturma çabalarını sonlandırmak demek.

    3)PKK ile uzlaşmak demek; Türkiye’nin çok uluslu bir yapıya dönüşmesini anayasal olarak geçmesini kabul ederken, PKK’nın Suriye’de devlet kurmasını ve Irak’ın bölünerek kuzeyinde Kürdistan devletinin kurulmasını kabul etmek demek.

    4)PKK ile uzlaşmak demek; zamana yayılmış parçalanma demek.

    Zafer Partisi terör ile el sıkışmayacak, demografik işgali kabul etmeyecek, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılmasına izin vermeyecek.

  • Devlet himayesindeki kız çocuklarına mektup

    Devlet himayesindeki kız çocuklarına mektup

    Bakan Göktaş, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla devlet himayesi altındaki kız çocukları için özel bir mektup kaleme aldı. Mektubuna ‘Güzel kızım’ ifadesiyle başlayan Göktaş, “Bugün senin günün. Seninle birlikte dünyaya güzellik ve neşe katan tüm kız çocuklarının günü. Dünyanın tüm kız çocukları daha güçlü olabilsinler, daha mutlu olabilsinler ve en çok da kız çocuğu olmanın güzelliğini doyasıya yaşasınlar diye kutlanıyor” dedi. Mektubunda “Ben de bu özel gününde bu küçük mesajla benim için, bu ülke için, bu dünya için ne kadar önemli olduğunu sana bir kez daha hatırlatmak istedim” ifadesine yer veren Göktaş, şunları kaydetti:

    “Sevgili kızım, büyük hayaller kurmaktan çekinme ve bu hayallerin için çabalamaktan hiç vazgeçme. Onları gerçekleştirmen için biz buradayız. Hayatta zorlandığın, üstesinden gelemediğini düşündüğün anların mutlaka olacak. Ama sakın yılma. Her zorlukta önce ben, sonra bizim büyük ailemiz hep yanındayız. Üzerinde özgürce yaşayacak bir ülken, sana hayatın boyunca kol kanat gerekecek bir devletin var, bunu sakın unutma. Fikirlerinle, duygularınla, varlığınla biriciksin ve özelsin. Seni seviyoruz.”

  • Öğretmene dokunan yandı

    Öğretmene dokunan yandı

    TBMM Genel Kurulu’nda Öğretmenlik Meslek Kanun teklifi görüşmeleri düzenlendi. Görüşmelerin ardından teklif kabul edilerek yasalaştı.

    Kabul edilen teklifle, öğretmenlere yönelik işlenen suçlarda cezaların yarı oranda arttırılması öngörülüyor. Öğretmen adaylarına 30 bin ek göstergenin memur aylık katsayısı ile çarpımı kadar maaş verilecek. Öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, gelişimi ve kariyer basamaklarında ilerlemeleri için MEB bünyesine bağlı olarak “Milli Eğitim Akademisi” kurulacak. Öğretmenlik ihtisas mesleği olarak tanımlanıyor.

    Öğretmen olarak istihdam edilecekler, öğretmenlik mesleğine kaynak teşkil eden en az lisans düzeyinde yükseköğretim programlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışı yükseköğretim programlarından mezun olan ve hazırlık eğitiminde başarılı olanlar arasından seçilecek. Öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde belirlenen teorik ve uygulamalı derslerden oluşan hazırlık eğitimi, Milli Eğitim Akademisi tarafından verilecek. Hazırlık eğitiminin süresi 4 dönem olacak. Bu süre, öğretmen adayının mezun olduğu yükseköğretim programına göre 3 dönem olarak uygulanabilecek.

    Teklife göre, hazırlık eğitimine alınacakların ‘Türk vatandaşı olmak, kamu haklarından mahrum bulunmamak, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen süreler geçmiş olsa bile, kasten işlenen bir suçtan dolayı 1 yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, hayasızca hareketler, müstehcenlik ve fuhuş suçları ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan mahkum olmamak, devlet memurluğundan çıkarılmamış veya düzenlemeye göre öğretmenliği sona ermemiş olmak, askerlikle ilgisi bulunmamak, muvazzaf askerlik hizmetini yapmış veya muvazzaf askerlik hizmeti ertelenmiş ya da yedek sınıfa geçirilmiş olmak, öğretmenliğe atanacağı alan için Bakanlıkça belirlenen yükseköğretim programlarından mezun olmak, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılan sınavlardan alanlara göre Bakanlıkça belirlenecek sınav puanına sahip olmak, sağlık durumu yönünden öğretmenlik görevini yapmasına engel bir durumu olmamak’ şartları aranacak.

    Hazırlık sürecinden sonra yerleştirildikleri eğitim kurumlarında mazeretsiz olarak göreve başlamayanlar ile göreve başladığı halde mazeretsiz olarak görevlerinden ayrılanlar, hazırlık eğitimi sonunda aldıkları atamaya esas başarı puanıyla sözleşmeli öğretmenlik için yeniden başvuruda bulunamayacak ve yerleştirildikleri tarih itibarıyla 3 yıllık hazırlık eğitimine alınmamasına yönelik süre bir yıla indirildi.

    Sözleşmeli öğretmenler, can güvenliği ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere, 3 yıl süreyle başka bir yere atanamayacak. Aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmenin eşi bu öğretmene tabi olacak.

  • “Yargı personelimizi töhmet altında bırakan davranışlara müsaade etmeyiz”

    “Yargı personelimizi töhmet altında bırakan davranışlara müsaade etmeyiz”

    Bursa’da yeni hizmete giren 17 bin metrekarelik Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı binası açılışı dualarla gerçekleşti.

    Açılışta konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Bir takım dezenformasyona yargı mensuplarımız maalesef tabi tutulabiliyor. Sosyal medya aracılığıyla özellikle dosya içeriğini bilmeden birtakım paylaşımlar yapılarak milyonlarca insana ulaştırılan dezenformasyonla da karşı karşıyayız. Yargının içerisinde hatalı karar verenler olamaz mı? Olabiliyor. İtiraz, temyiz ve istinaf müessesesi bunun için var. Yargı, hatalı kararları kendi içerisinde kendi mekanizması içerisinde zaten düzeltebilir. Dolayısıyla bir hatalı karardan yola çıkarak 25 bin hakim ve savcımızı, tüm yargı personelimizi töhmet altında bırakan davranışlara da biz müsaade etmeyiz. Hatalı kararların en aza indirilmesi için çalışırız, vatandaşlarımızın memnuniyetini en üst noktaya taşımak için gayret gösteririz. Ama yargı mensuplarımızı özellikle haksız yere ve son zamanlarda özellikle toplumda bir güvensizlik algısı oluşturmaya çalışan, Türkiye’nin sokaklarının güvenli olmadığı yönünde birtakım dezenformasyonlar yapan ve bugün bunu adliye üzerinden yapmaya çalışan bir takım mahfillerin de olduğunu sosyal medya üzerinden bunun daha da aşırı yapıldığını da görüyoruz. O nedenle buna da müsaade etmeyerek yargı teşkilatımızı daha da güçlendirerek vatandaşlarımızın memnuniyetini en üst noktaya taşımak. 22 yıldır bunu yaptık, bundan sonra da bunu yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

    Bursa’da yeni hizmete giren adli tıp kurumu binasının çevre illere de hizmet verebilecek kapasitede olduğunu belirten Bakan Tunç, “Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz Bursa Adli Tıp Kurumu Bölge Başkanlığı 17 bin metrekare kapasiteye sahip ve içerisinde de adli tıp kurumunun tüm imkanları mevcut. Başka ihtiyaçlar varsa teknolojinin diğer imkanlarını getirmek gerekiyorsa da Bursa’ya o anlamda özellikle delillerin sağlıklı toplanması, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suçlunun tespiti anlamında gerek desteği vereceğiz. Son zamanlarda meydana gelen özellikle de Diyarbakır’daki meselede adli tıp kurumumuzun önemli delil tespiti çalışmaları oldu. Önümüzdeki süreçte oradaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde adli tıbbın ortaya çıkarılması ve suçluların en ağır cezaya çarptırılması noktasındaki teknik kapasitede adli tıp kurumu gerçekten çok önemli” diye konuştu.

    Bakan Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “Vatandaşlarımız özellikle adli tıp kurumu çalışanlarımız burada Bursa’mıza yakışır güzel bir hizmet vermiş olacaklar. Bursa’mızda yargı hizmetlerinin aksamadan devam etmesi bizim en önemli hedefimiz. Bursa bugüne kadar adalet hizmetlerinden çok önemli yatırımlar aldı. Bursa’nın merkezde ilk derece bir adliye sarayına ihtiyacı var. Bunu da arkadaşlarımızla, valimizle, başsavcımızla yerel yöneticilerimizle konuşarak Bursa’nın bu ihtiyacını, geleceğe yönelik bir çalışmamız var. İnşallah öncelikle etüt projeye, yatırım programına teklif edeceğiz. 2025 yatırım programına teklif edeceğiz. Etüt projenin ardından inşaat programını aldıktan sonra da o süreci inşallah takip edeceğiz. Yine İnegöl’e ve Orhaneli’ye de adalet binası ihtiyacı var. Bunları da takip ediyoruz ve oralarda da ek binalar yapılmasıyla ilgili çalışmamızı sürdüreceğiz. Adli Tıp Kurumu Bölge Başkanlığımız hayırlı uğurlu olsun. Emeği geçen herkese çok çok teşekkür ediyorum.”

  • “Tüketicimizin güvenilir gıdaya ulaşması en doğal hakkıdır”

    “Tüketicimizin güvenilir gıdaya ulaşması en doğal hakkıdır”

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, gıda güvenliği konusunda önemli bir adım atarak taklit ve tağşiş yaptığı tespit edilen firmaların güncel listesini kamuoyuyla paylaşmıştı.

    Bir dizi ziyaret yapmak için Iğdır’a gelen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, taklit ve tağşiş ürünler ile ilgili yeni açıklamalarda bulundu. Bakanı İbrahim Yumaklı konuşmasında, “Çok uzun süredir tüketicilerin en doğal hakkı olan güvenilir gıdaya ulaşma konusunda yaptığımız çalışmalarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Özellikle bayramlar gibi çok yoğun bir şekilde gıda tüketiminin olduğu zamanlarda dahil olmak üzere sektör denetimleri, spesifik denetimler, gelen şikayetlerin değerlendirilmesi gibi konularda bizim ilgili birimlerimiz denetimlerini yaptılar. Biz hep şunu söyledik. Tüketicimizin güvenilir gıdaya ulaşması en doğal hakkıdır. Buna ilişkin herhangi bir uygunsuzluğu kabul etmiyoruz. Herhangi bir toleransımız olmayacak. Dolayısıyla Türkiye’deki 724 bin işletmenin senede bir kez mutlaka ama farklı gerekçelerle birden fazla denetlenmesi konusuna devam edeceğiz. 7 bin 500 arkadaşım var. Onlar sahada olmaya devam edecekler, denetimlere devam edecekler. Bu yıl 1 milyona yakın denetim yaptık. 16 bin uygunsuzluk tespit ettik. 800 milyona yakın idari para ceza kestik ve bunlardan 368 firma için savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ve yine bunların arasında yakaladığımız uygunsuzluğa bağlı olarak işletme kapatmaları gerçekleştirdik. Faaliyeti durdurma, idari para cezası, piyasadan o parti ürünlerin toplanması imha etmek başlığı var. Bunları da gerçekleştirdik. O zaman da bahsetmiştik. Özellikle kanunda yer alan gıda ile ilgili uygunsuzlukları kamuoyuna duyurulması ile ilgili yeni bir sisteme geçeceğimizi söyledik. Eski sistem nasıldı, işte o süreç devam ediyordu ve belli aralıklarla herhangi bir takvimi belli olmayan şekilde kamuoyuna duyurular yapılıyordu. Biz bunu herhangi bir tereddüte meydan vermemek amacıyla bir sistem üzerinden anlık olarak süreci tamamlananların görünmesi şekline çevireceğimizi söylemiştik ve bunu da yaptık. Yani kontrol, analiz, yaptırım ve bunun duyurusu yani bu kapsama girenlerin duyurusu konusunda devreye almış olduk. Ben bu konuda toplumun her kesiminden çok ciddi bir şekilde teşekkür aldığımızı buradan ifade ettim. Yine gıda üretimi yapıp bütün kurallara uyan toplumun güvenilir gıdaya ulaşma konusundaki o hakkını gözeten işletmelerimize de ayrıca buradan sizlerin vasıtasıyla teşekkür etmek istiyorum. Bu sistem aynı şekilde devam edecek. Eğer gerekiyorsa yaptırım ve sonrasında kamuoyu duyurusu ‘güvenilirgida.tarimorman.gov.tr’ hesabımızdan yayınlanmaya devam edecek. Bizim bir de Tarım Cebimde uygulamamız var. En kısa zamanda oraya da bunu adapte edeceğiz. Yani web sayfasına girmeden de o uygulamadan bunlara ulaşmak mümkün olabilecek” dedi.

    Bakan Yumaklı, ‘2021 yılındaki tespitler yeni yayınlandı’ gibi bazı eleştiriler olduğuna dair soruya da, “Bu bir süreç. Yani o önceki dönemde yine metodolojik olarak bunlar yapılıyordu ancak her işletmenin bizim tespitlerimiz sonrası kendilerine yapılan bildirimden sonra yasal hakları var. Bunlara itiraz etme hakkı, yeniden analiz edilmesini isteme hakkı vesaire gibi. Dolayısıyla biz o sürecin tamamlanması gerçekleşmiş olanların buyurusunu yapıyoruz. Bu şekilde de yapmaya devam edeceğiz. Yani oradaki önceki yıllardan gelme konusu bizim sürecimizle ilgili değil. Bu konuda firmaların, kurumların kendi yasal haklarının kullanması çok sık gerçekleşen bir şey değil açıkçası. Yani toplamda bir bütünün içerisinde belli bir oranın olması demek ki o sistemin tamamının öyle olacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla biz bahsetmiş olduğumuz şekilde kamuoyuna bu duyurularımızı yapmaya devam ediyoruz” şeklinde cevap verdi.

    “Vatandaşımızın sağlığını tehlikeye düşürecek gıda üretimleri, uygulamalar veya etiketinde yazıldığı şekilde o ürünü üretmeyip üreticinin yanıltması konusunda herhangi bir toleransımız olmayacaktır”

    ‘Hala satışı devam eden ürünler, gıdalar var. Bunların satışının devam etmesi normal mi?’ sorusuna ise Bakan Yumaklı, “Biz kontrollerimizi yaptığımızda herhangi bir ürünün satışı aşamasında o parti eğer bir uygunsuzluğa sahipse onunla ilgili gereken uygulamaları yapıyoruz. Yani tespit, analizden sonra onların piyasadan çekilmesi, imha edilmesi gibi hususlar gerçekleşiyor ancak her üretimin de bütün partilerinin aynı içeriğe sahip olacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla herhangi bir uygunsuzluk içermeyen ürünlerin satışı elbette devam edecek, buna şöyle bir örnek vereyim. Örneğin peynirin içerisinde bitkisel yağ kullanılır ama biz bakıyoruz, onun bitkisel yağ kullanıldığına dair hem kodeks de yok o ayrı konu, hem de herhangi bir ibare yok. O hangi partideyse biz onları toplayıp imha ediyoruz ancak diğer partilerin de olması gerektiği gibi o ürünü üretmesi, ona söyleyecek herhangi bir şey yok. Onun üretimi ve satışı devam etmiş oluyor. Ben tekraren şunu söylemek istiyorum. Bu bir bütün ve bu mücadele, hem bizler hem de vatandaşlarımız hem de tüketicinin bütün haklarına riayet eden üreticilerimizle birlikte yürüteceğimiz bir mücadele. Toplamda bütün işletmelerimizi aynı kefeye koymak gibi bir yanlışa düşmemek gerek ancak şunun altını çizelim; vatandaşımızın sağlığını tehlikeye düşürecek gıda üretimleri ya da uygulamalar veya belirlendiği şekilde etiketinde yazıldığı şekilde o ürünü üretmeyip üreticinin yanıltması konusunda herhangi bir toleransımız olmayacaktır” dedi.

  • Alfatlı’dan yeni Anayasa ve idam çağrısı

    Alfatlı’dan yeni Anayasa ve idam çağrısı

    Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı Kaplıkaya Cazibe Merkezi’nde basın mensupları ile bir araya geldi. Toplantıya Büyük Birlik Partisi Bursa İl Başkanı Eyüp Eken ve basın mensupları katıldı.

    Büyük Birlik Partisi olarak iki tür suçlu için idam cezası istediklerini dile getiren Alfatlı bunlardan birinin küçük çocukları kaçırıp onlara cinsel istismarda bulunan, öldüren, caniler, sapıklar ikincisinin ise askeri, polisi, öğretmeni, masum vatandaşları katleden terör örgütü mensupları ve onlara talimatı veren ağababaları olduğunu söyledi.

    Alfatlı,”Biliyorsunuz geçenlerde polisimizi şehit ettiler. Şimdi 30 tane suçu var dışarıda dolaşıyor ve o masum kızımızı, polisimizi, ciğerimizi yakarak şehit ettiler. Ne olacak şimdi onun cezası? Dolayısıyla biz yeni anayasada mutlaka ve mutlaka iki suça idam cezası getirilmesi gerektiğini söylüyoruz” dedi.

    1982 Anayasasının yenilenmesi gerektiğine vurgu yapan Alfatlı, “Anayasalar yapılış gerekçeleri demokratik olmadıkları için yenilenmeleri gerekir. Dolayısıyla 1982 darbe anayasası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ayıbıdır ve yetersizlikleri ortadadır. Artık yeni bir anayasanın yapma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasi partiler bir araya gelmeli. Bütün sivil toplum ve bütün paydaşlarla yeni anayasa çalışmaları ortaya koymalı ki biz. Çalışmalarımızı yetkililere ilettik ve son yeni bir çalışma yapıyor. Anayasa Komisyonumuz. Ancak şunu çok net olarak söylüyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çoğunlukla geçse dahi vatandaşımızın referandumuna da anayasa koyulmalı, sunulmalı. Buradan vatandaşımız şunu da görecek arkadaşlar. Anayasayla problemi olanlar, vatandaşla problemi olanlar, bu ülkeyle problemi olanların da tekliflerini hep birlikte görecekler. Ben bu noktada Büyük Birlik Partisi’nin sivil, yerli, özümüze ve kültürümüze uygun yeni bir anayasanın acilen yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Tabii ki bu arada seçim sisteminin zaten değişmesi lazım. Bunu defalarca ifade ettik, defalarca hükümetimize, yetkililere, cumhurbaşkanımıza buna ilettik. Dolayısıyla daha demokratik, daha çoğulcu, daha tabana yayılan bir seçim. Sistemi ve siyasi partiler kanununun da acilen değişmesi gerektiğini ifade ediyoruz” şeklinde konuştu.

  • “İsrail’in bu saldırganlığı sonucunda bölgemizde gerilim arttı”

    “İsrail’in bu saldırganlığı sonucunda bölgemizde gerilim arttı”

    ATSO 142. Yıl Vergi ve Ali Bahar Özel Ödülleri Töreni, ATSO Atatürk Konferans Salonu’nda yapıldı. Tören öncesi geçtiğimiz aylarda aramızdan ayrılan merhum Ali Bahar anısına Kemer Belediyesi orkestrası ve Antalya Üstün Kent Orkestrası’ndan çocuklar müzik aletleri eşliğinde şarkılar söyledi.

    “Neredeyse her yıl bir Korkuteli şehrimize ekleniyor”

    Törenin açılış konuşmasını yapan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Antalya’nın sanayide, Ar-Ge’de, teknolojide ve turizmin her alanında büyümeye devam ettiğini dile getirdi. Hacısüleyman, “Antalya’nın ekonomik ve sosyal görünümüne göz atarsak; dünyanın doğrudan uçuşla en fazla turist alan 4. şehri, Türkiye örtü altı varlığında 1. ili, ekonomi açısından Türkiye’nin en büyük 6. ekonomisi, Türkiye GSYH’sinde aldığı pay yüzde 3,4, Türkiye’nin en hızlı büyüyen ili, Türkiye’nin ekonomik büyümesine en fazla katkıyı veren ikinci il, bankalarda en fazla mevduat tutulan 4. il, bankalardan en fazla kredi kullanılan 4. il, yabancılara konut satışında birinci sırada, iller arası rekabet sıralamasında 4.il olduğumuzu görmekteyiz. Son 20 yılda nüfusu en çok artan 3. İl olma özelliğine sahip olan Antalya, her yıl 60 bin kişiye daha ev sahipliği yapıyor. Neredeyse her yıl bir Korkuteli şehrimize ekleniyor. Bu rakamın 38 bini iç ve dış göç olarak gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı.

    “Konaklama vergisinin en azından yarısı yerel yönetim bütçelerine bırakılmalı”

    ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Antalya’nın turizmin başkenti olmasından duydukları memnuniyeti belirterek, konaklama vergisinden elde edilen gelirin yarısının yerel yönetimlere bırakılması gerektiğini ifade etti. Hacısüleyman, şu ifadelere yer verdi:
    “Dünya Turizm Hareketi içinde beğenilen ve sevilen bir il olmaktan, Türkiye’nin turizm başkenti olmaktan çok mutluyuz ancak, ilave yüklerin de farkındayız. Bu çerçevede uygulanmakta olan konaklama vergisinden elde edilen gelirin en azından yarısı, gelirin elde edildiği illerin, yerel yönetim bütçelerine bırakılmalı ve turizmin getirdiği alt yapı ve üst yapı ile ilgili ilave yüklerin hafifletilmesinde, kullanılmalıdır. Antalya’nın hızla artan nüfusu, turizmin başkenti oluşu ve gelişen ekonomisi, işyeri planlamasında da, daha stratejik bir yaklaşımı gerekli kılıyor. Nüfusa dayalı işyeri planlaması, bölgelere göre doğru işyeri dağılımını sağlayacak ihtiyaç analizi yapılması, hem ticari altyapıyı güçlendirecektir, hem de şehrin dengeli büyümesine katkıda bulunarak, iş yeri enflasyonunu önleyecektir.”

    “Su kaynakları sürdürülebilir şekilde yönetilmeli”

    Hacısüleyman, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Antalya’yı birleştiren, Antalya’nın sesi olan, Türkiye’nin tamamına ışık tutan, yol gösteren bir kurum olarak çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti. Antalya’nın güçlü bir tarım merkezi olduğunun altını çizen Yusuf Hacısüleyman, Antalya’dan gerçekleştirilen tarım ürünleri ihracatının milyonlarca insanın ihtiyacını karşıladığını belirtti. Hacısüleyman, şöyle devam etti:

    “Ancak, bu üretim gücü, su ve toprağın değerini bilmekle doğrudan ilişkili. Su ve toprak, hayatın temelidir; fakat her ikisinin de sonsuzmuş gibi kullanılmaması gerektiğini unutmamalıyız. Su kaynaklarımız ve toprağın verimliliği sınırlıdır ve bunların sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, geleceğimizi güvence altına alacaktır.”

    Konuşmasına merhum Ali Bahar’ı anarak başlayan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Antalya’nın sadece Akdeniz’in değil, dünya genelinde turizmin, ticaretin ve tarımın merkezi haline geldiğini kaydetti. Hisarcıklıoğlu, “2023 yılında şehrimize gelen 15 milyon turist ve 5 milyar doların üzerindeki tarımsal ihracat, bu başarıyı daha da somutlaştırıyor. Bunu da hak ettikleri ödüllerini alan girişimciler eliyle yaptı. Antalya’da tüccar ve sanayicilerimizi en iyi şekilde temsil eden Antalya TSO’muzla da ayrıca iftihar ediyorum. Antalya’nın marka şehri olmasında, ATSO’nun çalışmalarının çok büyük rolü olmuştur” ifadelerini kullandı.

    “Sen ayrı ben ayrı, etrafımızdaki ateş geliyor”

    Konuşmasında birlik vurgusu yapan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Orta Doğu’da ve Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaşa işaret etti. Hisarcıklıoğlu, “Kuzeyimizde ve güneyimizdeki savaşın ateşi giderek büyüyor, nereye gittiği belli olmayan bir dönemdeyiz. Bu sıkıntılı süreçte öncelikle birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmeliyiz. Birbirimizi ötekileştirmeyelim, birbirinizi sevin. Farklı etnik kökenlerden olabiliriz, farklı mezheplerden olabiliriz, farklı siyasi görüşlerimiz olabilir ama insan olmanın özelliği birbirini sevmekten geçiyor. Kimseyi; fikrinden, görüşünden, inancından dolayı dışlamayalım. Birbirimizi sevelim ve saygı duyalım. Farklılıklarımızı ortaya getireceğiz, hep beraber tartışacağız, ortak akılda birleşeceğiz. Bunu yaparsak başarırız. Bunu gördüğüm tablolar da oluyor. Antalya’da çıkan yangınlarda hep beraber buradaydık, herkes bir olmuştu. Sen ayrı ben ayrı, etrafımızdaki ateş geliyor. Bu Cennet vatanda sıkıntıya girebiliriz. Onun için diyorum ki; Allah bize kalp vermiş sevgi için, ne olur birbirinizi sevin” dedi.

    Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de konuşmasına merhum Ali Bahar’ın salonda bulunan ailesine sabır dileyerek başladı. Böcek, “Antalyamız sadece turizmin değil tarımın ticaretin sanayinin ve teknolojinin de merkezi haline gelmiştir. Bu başarı, sizlerin de vizyonu cesareti ve azmi sayesinde gerçekleştirilmektedir. ATSO’nun dinamizmi, Antalya’yı ulusal ve uluslararası arenada bir marka şehir olma yolunda en önemli itici güçlerden birisidir” ifadelerini kullandı.

    “Antalya’mızdan ihraç edilen ürünlerin sayısı da miktarı da artıyor”

    Eski Dışişleri Bakanı ve AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ise konuşmasında merhum Ali Bahar’ın hayata geçirdiği projeleri hatırlattı. Çavuşoğlu, Antalya’nın ihracat rakamlarına dikkat çekerek, şu ifadelere yer verdi:

    “Antalya’mız üretiyor. Sadece turizmde değil artık her alanda Antalya’mız üretiyor. Ürettikçe tüm Türkiye’ye de satıyor. İhracat da yapıyor, Antalya’mızdan ihraç edilen ürünlerin sayısı da miktarı da artıyor. Elde ettiğimiz gelir de artıyor. Tıpkı Antalya’ya gelen turist sayısında artış olduğu gibi ve turizmden elde ettiğimiz kişi başına gelirin arttığı gibi. Bu Antalyalı iş insanlarımızın başarısıdır. Elbette devletimiz de her zaman her sektörün yanında olmuştur. Olmaya da devam edecektir.”

    “Dünyadaki çatışmaların yüzde altmışı bizim etrafımızda”

    Çavuşoğlu, Türkiye çevresinde yaşanan savaşlara da değinerek, “Evet bugün etrafımıza baktığımız zaman kuzeyde Rusya ve Ukrayna Savaşı halen devam etmektedir. Türkiye olarak da ara buluculuk görevimizi farklı alanlarda her ne kadar ateşkesi sağlayamasak da devam ettiriyoruz. En son esir takasının Ankara’da yapılması da bunun bir göstergesi. Güneyimizde İsrail’in vahşeti, soykırım ve savaş suçu halen devam ediyor ve genişliyor. Tüm bu krizler, terör, diğer istikrarsızlıklar çatışmalar ki dünyadaki çatışmaların yüzde altmışı bizim etrafımızda. Bunlara rağmen ülkemiz bir istikrar adası olarak yoluna devam ediyor ve İsrail’in bu saldırganlığı sonucunda da bölgemizde gerilim arttı. Böyle bir dönemde dün bakanlarımızın sunumunu da dinledik. Ülkemizde sağduyunun hakim olması ve özellikle de siyasi partiler arasında da bir yumuşamanın olması ülkemizin hayrınadır. İş insanlarımıza da umut vermektedir. Yatırım yapmak isteyen iş insanlarımızla inşallah bu zorlu günlerden de hep beraber çıkacağız” dedi.

    Vali Hulusi Şahin, 2002 Valisinin mektubunu anlattı

    Antalya Valisi Hulusi Şahin ise Ali Bahar’ın vefatından sonra ailesiyle bir araya geldiğini ve izlenimlerini aktardı. Bahar’ı anmasının ardından Şahin, Cumhuriyetin yüzüncü yılından bir ay önce Antalya’da 2002 yılında görev yapan Valinin Cumhuriyet’in 100. Yılda görev yapacak olan Valiye yazdığı mektuba eriştiğini anlattı. Şahin, şu ifadelere yer verdi:

    “Bundan birkaç ay önce bir mektup aldım. Daha doğrusu 29 Ekim’den yüzüncü yıldan hemen bir ay kadar önce. Mektup 2002 yılından geliyordu. 2002 yılının Antalya Valisi Cumhuriyet’in yüzüncü yılının Antalya valisine bir mektup yazmış. O dönemdeki PTT’nin Cumhuriyet’in yüzüncü yılına mektup kampanyası çerçevesinde. Mektupta şu yazıyordu; Sayın Valim, biz Antalya’yı yirmi yıl sonrası için şöyle hayal ediyoruz. Tarımı böyle, ticareti şöyle, siyaseti böyle, sanayiyi şu şekilde, turizmi de böyle. “İnşallah o noktaya gelmişizdir.” Türkiye o Valimizin o dönem hayallerinin çok üzerinde rakamlara ulaşmıştı, Antalya onun hayalinin çok ötesine çıkmıştı. Türkiye müthiş bir ülke. Hayallerinizin de üzerinde başarılar elde eden ve büyümesini dev adımlarla yapan bir ülke. Antalya bunun en dinamik unsurlarından bir tanesi.”

    PTT’nin Cumhuriyet’in yüzüncü yılı için yaptığı mektup kampanyası çerçevesinde o dönem kendi kızına mektup yazdığını paylaşan Vali Şahin, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı:
    “PTT’nin kampanyasında ben de kendi kızıma bir mektup yazmıştım. Şöyle yazmışım, “Üç bin dolar milli gelirden 2500 dolar milli gelire indik, kızım sen nasıl bir ülkede yaşayacaksın, ben korkuyorum.” Şu an da 12 bin doları geçtik, 20 bin dolara doğru gidiyoruz. Ne olduk, nereye gidiyoruz? Kendimizi küçümsemeyelim. Gelecek bizimdir. Gelecek bu büyük milletindir. Gelecek Türkiye yüzyılıyla bizim olacaktır. Yeter ki birliğimizi ve benliğimizi bozmayalım.”

    Konuşmalar sonunda 142. Yıl Vergi ve Ali Bahar Özel Ödülleri sahiplerine takdim edildi. Ali Bahar Özel Ödülleri; Antalya Valisi Hulusi Şahin’e, AKTOB Başkanı Kaan Kaşif Kavaloğlu’na ve İş İnsanı Veli Demir’e verildi. Törene; TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Antalya Valisi Hulusi Şahin, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, AESOB Başkanı Adlıhan Dere, ilçe belediye başkanları ve çok sayıda davet katıldı.

  • “Sürdürülebilir enerji geleceğine sahip olma konusunda kararlıyız”

    “Sürdürülebilir enerji geleceğine sahip olma konusunda kararlıyız”

    Atlantik Konseyi’nin Bölgesel Temiz ve Güvenli Enerji Konferansı; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Romanya Enerji Bakanlığı Danışmanı Adrian Bazavan, Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, ABD’nin eski Azerbaycan Büyükelçisi Matt Bryza Atlantik Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi A. Mücahid Ören’in katılımıyla gerçekleşti.

    Konferansın ilk günkü programında açıklamalarda bulunan Bakan Bayraktar, Türkiye’nin nötr karbon ekonomisine geçiş sürecinde uygulanacak stratejileri hakkında bilgi verdi. Türkiye’nin enerji talebinin her yıl arttığına dikkat çeken Bayraktar, “Türkiye enerji talebi her yıl artan bir ülke. Son 20 yılda elektrik ve doğalgaz talebimiz 3 katına çıktı. Önümüzdeki dönemde de bu talebin artacağını öngörüyoruz. Kentleşme, elektrikli araçlar, artan nüfus talebi artırıyor. Artan talebi karşılaşmamız gerekiyor. Enerjiyi vatandaşlarımızın güç yetireceği ucuz hale getirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

    Türkiye’nin çok boyutlu olarak enerji dönüşüm stratejisini hayata geçirmeye çalıştığını ifade eden Bayraktar, enerjide dışa bağımlılığı da bitirecek odak konular hakkında bilgi verdi. “Karbonsuzlaşma hedeflerimize başarılı şekilde ulaşmamız için politikalarımızı dijital teknolojilerle birlikte daha duyarlı, daha esnek, daha kapsamlı olması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Bakan Bayraktar, “Bu süreçte Türkiye olarak beş alana odaklandık. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, nükleer enerji, geçiş yakıtı olarak doğalgaz ve enerji dönüşümü için madenler odaklandığımız konular. Bugün Türkiye olarak kurulu kapasitemizin yarısından fazlasını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturuyor. Yenilenebilir enerjide Avrupa’da 5’inci dünyada 11’inci sıradayız. 2053’e kadar yenilenebilir enerjiyi ülkemiz açısından gelişme alanı potansiyeli en yüksek alan olarak görüyoruz. Birçok farklı yöntemlerle yenilenebilir enerjiyi destekledik desteklemeye devam edeceğiz. Önümüzdeki 12 yılı kapsayacak oldukça iddialı bir enerji programımız var. 2035 yılına geldiğimizde şuan için 30 bin megawatt olan güneş ve rüzgar kurulu gücümüzü 90 bin megawatt’a çıkarmak istiyoruz’’ şeklinde konuştu.

    “Nükleer enerjiyi enerji portföyümüze katmamız gerekiyor”

    Nükleer enerji alanında yapılan projelerden de bahseden Bakan Bayraktar, “Mersin Akkuyu’da 4 tane nükleer reaktörü aynı anda inşa ediyoruz. Bu şantiye dünyanın en büyük nükleer enerji şantiyesi. Burada ilk reaktörde ilerleme yüzde 90’ı aştı. 2025 yılında buradan karbonsuz ilk elektriği üreteceğiz. 2028’e kadar kalan diğer 3 reaktörü de devreye almayı hedefliyoruz. Bu sayede Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu bu santrallerden karşılayacağız. Yine bu sayede yılda yaklaşık 35 milyon tonluk bir karbon emisyonundan sakınmış olacak. Akkuyu hedeflediğimiz tek proje değil. Türkiye’nin 2050 yılında 20 bin megawatt’lık toplam bir nükleer enerji kapasitesine de ulaşmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

    “2040 yılına kadar Türkiye’nin 46 milyar dolar enerji tasarrufu sağlanmış olacak”

    2017 yılında uygulamaya koyulan birincil ulusal enerji verimliliği eylem planı ile 2017-2023 yılları arasında yaklaşık yüzde 14 primal enerji tüketiminin azaltıldığını belirten Bakan Bayraktar, “Bu eylem planı uygulama döneminde kamu ve özel sektör ile yaklaşık 8,5 milyar dolarlık bir yatırım yapıldı. Bu sayede 70 milyon ton karbon emisyonunu azaltmış olduk. Önümüzdeki dönemde özel sektör ile birlikte yaklaşık 20 milyar dolar yatırım yapmayı hedefliyoruz. Bütün bunlarla beraber enerji yoğunluğumuzu düşüreceğiz. Enerji tüketimimiz yüzde 16 aşağı gelmiş olacak. Bu sayede 100 milyon tonluk karbon emisyonunu azaltmış olacağız. 2040 yılına kadar Türkiye’nin 46 milyar dolar enerji tasarrufu sağlanmış olacak” dedi.

    “Doğalgazda 8 yıl öncesine göre gazlaştırma kapasitemizi 5 kat artırdık”

    Doğalgazın yenilenebilir enerjinin entegrasyonu için önemli bir vazife gördüğünü söyleyen Bayraktar, “Şehirlerimizin daha kaliteli havaya sahip olması içinde doğalgazın önemi var. Türkiye olarak 50 milyar metreküpü aşan tüketimle Avrupa’nın 4’üncü büyük doğalgaz piyasasıyız. Doğalgazda arz güvenliğimizi tesis etmek için çeşitlendirmeyi sağlamak için gazlaştırma kapasitemizi artırdık, 8 yıl öncesine göre gazlaştırma kapasitemizi 5 kat artırdık. Yer altı depolama kapasitelerimizi artırdık. Uluslararası boru hattı projeleri dahil olmak üzere çok önemli yatırımlar yaptık. Bu sayede Türkiye yıllık tükettiği doğalgazın en az yarısını LNG (Sıvılaştırılmış doğalgaz) olarak alabilecek kabiliyete kavuştu” dedi.

    “Şu anda 2.6 milyon hanenin doğalgazını artık kendimiz üretiyoruz”

    Doğalgaz arama ve üretim tarafında yapılan faaliyetlerden de bahseden Bakan Bayraktar, “2020 yılında Karadeniz’de Cumhuriyet tarihinin en büyük doğalgaz keşfini yaptık. 2020 pandemi yılında dünyada denizlerdeki en büyük keşfiydi bu. Şuanda 2.6 milyon hanenin doğalgazını artık kendimiz üretiyoruz. Karadeniz’de Sakarya Gaz sahasındaki üretimimizi artırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde 10 milyon metreküp günlük üretime ve son dönemde ülkemize getirdiğimiz yüzer üretim platformlarıyla 2026 yılı içerisinde 20 milyon metreküp günlük üretime kavuşmayı hedefliyoruz. Bu sayede Türkiye yıllık 7 buçuk milyar metreküplük üretimi gerçekleştirmiş olacak” ifadelerini kullandı.

    “Sürdürülebilir enerji geleceğine sahip olma konusunda kararlıyız”

    Önümüzdeki dönemde odaklanılacak konulardan bir tanesi de iletim altyapısı olacağını ifade eden Bakan Bayraktar, “Şu anda enerji borsası olarak kurduğumuz EPİAŞ’ın biraz daha farklı alanlarda kapsamını genişletmeyi amaçlıyoruz. Özellikle emisyon ticaretinde karbonu fiyatlayan bir ülke haline gelmeyi de hedefliyoruz. Enerji dönüşümü ve enerji güvenliği çalışmalarının işbirliği içerisinde birlikte sürdürülmesi önem arz etmektedir, başarıya ulaşmak için buna ihtiyacımız var. Türkiye olarak herkes için daha iyi daha temiz daha sürdürülebilir enerji geleceğine sahip olma konusunda kararlıyız” dedi.