Kategori: Siyaset

  • “Kadına yönelik şiddet kırmızı çizgimiz”

    “Kadına yönelik şiddet kırmızı çizgimiz”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle ilgili bir soru üzerine Bakan Tunç, bu konudaki hazırlıkların son aşamada olduğunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile son istişarelerin yapılacağını söyledi.

    Tunç, belgenin bir yıllık bir çalışmanın sonucunda, yargı camiası ve vatandaşlardan gelen görüşler doğrultusunda oluşturulduğunu belirtti.

    Belgede ceza adalet sisteminin etkinliğini tahkim edecek önemli düzenlemelerin olacağını vurgulayan Tunç, “Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik denetimli serbestlik uygulamaları, iyi halin kaldırılıp kaldırılmayacağı, bazı suçlar bakımından denetimli serbestliğin olup olmayacağı konusu tüm bunlar Yargı Reformu Strateji Belgemizde sonuca bağlanacak. Bu konuda o hedefler doğrultusunda da yasamayı ilgilendiren hususlar Meclis’in gündemine gelecek.” bilgisini verdi.

    Tunç, şu anda Meclis’in gündeminde 9. Yargı Paketi’nin olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

    “10. Yargı Paketi ile ilgili hazırlıklarımız var. Hem 10. Yargı Paketi’nde hem de Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde ortaya konulacak özellikle ceza adaletiyle ilgili kısmı Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da konuşmalarında ifade ettiği ‘toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik’ suçlardaki, o suçlarla mücadeleyi daha etkin hale getirebilmek için önemli düzenlemeler olacak. Bunu önümüzdeki süreçte hep beraber göreceğiz.”

    “KADINA YÖNELİK ŞİDDET BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZ”

    Kadın cinayetlerindeki artış konusunda ise Tunç, şunları söyledi:

    “Kadına yönelik şiddet bizim kırmızı çizgimiz. Kadınlarımızın şiddetten korunmasıyla ilgili, kadına karşı işlenen suçları artırmıştık. Kasten öldürme suçlarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirmiştik. Kasten yaralama ve diğer kadına yönelik işlenen suçlar diğer kişilere işlenenden daha ağır hale getirilmişti önceki yasama döneminde. Bunları daha etkin uygulanma noktasındaki çabalarımızı da sürdürmenin gayreti içinde olacağız.” diye konuştu.

    Tunç, adli kolluk ve idari kolluğun ayrılacağı iddialarına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

    “Tabii yıllardır ülkemizde tartışılan bir konu. Seçim beyannamemizde de buna yönelik bir hüküm var. Yargı reformu belgelerinde de yerini almıştı. Bu konudaki değerlendirmeleri önümüzdeki süreçte Meclis grubumuzla birlikte gerçekleştiririz. Bu noktada hangi karar verilecekse özellikle adli kolluğun daha etkin yürütülebilmesi açısından faydalı olacağına ilişkin seçim beyannamemizde milletimize bir vaadimiz var. Bu konunun değerlendirilmesini hem merkez yönetim kurulumuz hem de meclis grubumuz hep birlikte değerlendirip bir sonuca ulaşırız.”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Discord isimli sosyal medya platformuna erişim engeli getirilmesine ilişkin soruya da “5651 sayılı yasamız var. ‘İnternette Suç İşlenmesinin Önlenmesine Dair Kanun’. Bu kanun gereğince özellikle internet medyası üzerinde işlenen suçların önlenmesi ile ilgili yaptırımların daha da artırılması ve bu kararlılığı dün de ifade ettik. O konudaki sosyal medya şirketlerinin ülkemizin hukuk sistemine saygı göstermesi lazım. Biz bu konuyu kararlılıkla sürdüreceğiz.” karşılığını verdi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ekim’de Arnavutluk’taki Namazgah Cami’nin açılışına katılacak

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ekim’de Arnavutluk’taki Namazgah Cami’nin açılışına katılacak

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ekim’de Arnavutluk’u ziyaret edecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk’un başkenti Tiran’da yapımı sona eren Namazgah Cami’nin açılışına katılacak. Büyük bir açılışla hizmete girecek olan Namazgah Cami’sine, 2024 Ezanı güzel okuma Türkiye birincisi Enes Baştür imam olarak atandı.

    Türkiye’nin desteğiyle 2015 yılında yapımı başlanan Namazgah Cami, Balkanlar’ın en büyük camisi olarak inşa edildi. Camide, dört adet 50 metre yüksekliğindeki minaresi ve 35 metre yüksekliğindeki kubbesi, Osmanlı mimarisini çağrıştıran detaylar bulunuyor. Cami, hem içeride hem de dışarıda toplam 10 bin kişiye aynı anda ibadet etme imkanı sunacak.

    Cami, sadece ibadet mekanı olarak değil, aynı zamanda bir sosyal merkez olarak da hizmet verecek. Bünyesinde bir kültür merkezi, kütüphane, sergi salonu, konferans salonu ve Kur’an okulu gibi alanlar barındırıyor. Caminin yanında bir “Birlikte Yaşama Müzesi” de kurulacak.

    Caminin, yalnızca bir ibadet yeri olmanın ötesinde, Tiran’ın kültürel ve sosyal yapısında da önemli bir yere sahip olması bekleniyor.

  • Orhangazi Belediyesi Ekim 2024 Meclis Toplantısının 2. Birleşimi Gerçekleştirildi

    Orhangazi Belediyesi Ekim 2024 Meclis Toplantısının 2. Birleşimi Gerçekleştirildi

    1.2025 Yılı Bütçesi: Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen  2025 yılı bütçesi gelir ve gider kalemleri ayrı ayrı oylanarak kabul edildi.
    2.2025 Yılı Bütçe Gelir Tarifeleri: Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından görüşülen bütçe gelir tarifeleri meclise sunuldu, madde oylanarak kabul edildi.
    3.Arapzade Mahallesi Kapalı Spor Salonu’nun Devri: Arapzade Mahallesi’nde bulunan kapalı spor salonunun Gençlik ve Spor Bakanlığı’na devrine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu ve Hukuk Komisyonu raporları meclise sunuldu, yapılan görüşmelerin ardından madde kabul edildi.
    4.Vergi Borçlarına Karşılık Taşınmaz Devri: Hürriyet Mahallesi 301 Ada 142 Parsel ve Arapzade Mahallesi 1073 Ada 1 Parsel’de bulunan taşınmazların vergi borçlarına mahsuben devri ile ilgili madde, Plan ve Bütçe Komisyonu ile Hukuk Komisyonu tarafından görüşülerek meclis gündemine alındı. Madde oylama sonucu oybirliği ile kabul edildi.
  • Varank ve Yılmaz pazarcı esnafı ile buluştu

    Varank ve Yılmaz pazarcı esnafı ile buluştu

    Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, saha ziyaretleri kapsamında Değirmenlikızık Mahallesi’ni ziyaret edip kurulan semt pazar yerinde pazarcı esnafı ve vatandaşla bir araya geldi. AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank ve AK Parti Yıldırım İlçe Başkanı İrfan Akkaya ile birlikte pazar tezgâhlarını tek tek ziyaret ederek esnafa hayırlı işler temennisinde bulunan Başkan Oktay Yılmaz, esnafın taleplerini dinleyip notlarını aldı. Yıldırım Belediyesi olarak ilçede yaşayan tüm vatandaşların hizmetin en güzelini alabilmesi için çalışmalar yürüttüklerinin altını çizen Başkan Oktay Yılmaz, semt pazarlarının bölge sakinlerinin, temel ihtiyaç maddelerine doğrudan ve en uygun fiyata ulaşabildiği yerler olduğunu hatırlattı.

    Modern, sağlıklı, güvenli

    Günlük yaşamın bir parçası olan pazar alışverişini sağlıksız ortamlardan modern mekanlara taşıdıklarını kaydeden Başkan Yılmaz, “Hemşehrilerimizin güvenli ve hijyenik ortamlarda alışveriş yapabilecekleri kapalı pazar yerlerini ilçemize kazandırıyoruz. Bunu yaparken, sadece bir gün kullanılıp haftanın diğer günleri âtıl kalacak yapılar yerine, otoparkları, sosyal tesisleri ve ortak kullanım alanları ile haftanın 7 günü yaşayan tesisler yaparak, insanlarımızın istifadesine sunuyoruz. Bu hedef doğrultusunda geçtiğimiz dönem yürüttüğümüz 7 proje kapsamında Yıldırım’a 40 bin metrekare pazar alanı kazandırdık. Bu dönemde çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz” diye konuştu.

  • Aliyev, Putin ile görüştü

    Aliyev, Putin ile görüştü

    Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Devlet Başkanları Toplantısı marjında bulunduğu Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede ekonomi, ticaret ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ele alındı.

    Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Putin’in Azerbaycan ziyaretinin ardından ikili ilişkilerin dinamiklerinin daha dikkat çekici bir şekilde geliştiğini belirterek, “Bakü’de Ağustos ayında alınan kararların uygulanması çerçevesinde hükümet üyeleri ile çeşitli yapıların temsilcileri arasında birçok temas gerçekleştirildi. Bugün bu konuları değerlendirmek için iyi bir fırsat. Çünkü gündemimiz oldukça geniş. Özellikle Ağustos ayında Bakü’de göz önünde bulundurduğumuz projeler, elbette sürekli dikkat ve kontrolümüzü gerektiriyor. Böylece bugün gündeme göz atmak ve iki ülke arasında varılan o anlaşmaların uygulanmasına yönelik somut adımları belirlemek için iyi bir fırsat” dedi.

    “Ticaret hacmimiz 4.3 milyar dolar”

    Putin ise Azerbaycan-Rusya ilişkilerinin olumlu yönde ilerlediğini ifade ederek, “Bunu daha önce Azerbaycan’a yaptığımız ziyaret sırasında da dile getirmiştik. Ticaret hacmimiz 4.3 milyar dolar. Bizim Azerbaycan ekonomisine doğrudan yatırımlarımız ise 4 milyar dolardan fazla. Hem enerji hem de altyapı alanında, ikili ve çok taraflı girişimler de dahil olmak üzere hepsi umut verici, dinamik ve uygulanabilir olan çok sayıda ilgi çekici proje var” diye konuştu.
    Putin, Aliyev’i 23-24 Ekim’de Rusya’nın Kazan şehrinde gerçekleştirilecek BRICS Plus toplantısına davet etti. Aliyev daveti memnuniyetle kabul ettiğini söyledi.

  • TBMM kapalı oturuma geçti

    TBMM kapalı oturuma geçti

    TBMM Genel Kurulu’nda İsrail’in Filistin ve Lübnan’a düzenlediği saldırılar hakkında kapalı oturum düzenlenecek. Genel Kurul’a yakın odalar ve basın koridorundaki odalar kilitlendi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 2024-2025 Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Törenine katıldı.
    Yeni akademik yılın açılışı vesilesiyle katılımcıları Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin Evine, bu gazi mekâna hepiniz hoş geldiniz. Yükseköğretim Kurulumuzun 2024 Üstün Başarı Ödüllerini tevdi edeceğimiz bilim insanlarımız ve üniversitelerimizi tebrik ediyorum. Akademik yıl dönemi boyunca değerli hocalarımıza ve gençlerimize üstün başarılar diliyorum. Burada öncelikle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizler dünyanın ilk eğitim merkezlerinin neşet ettiği, medeniyetler beşiği olan Anadolu coğrafyasının bin yıllık sakinleriyiz. Ecdadımız, kurduğu eğitim müesseseleriyle, yetiştirdiği ilim erbabıyla tarihin her dönemine ışık tutmuş; akla, bilime ve teknolojiye yön vermiştir. Örneğin Nizamülmülk tarafından ilk olarak Bağdat’ta yaptırılan Nizamiye Medresesi, bugünkü manada kurulan ilk resmi eğitim yuvasıdır.” dedi.

    Daha sonra Semerkant, Buhara, Kahire ve Kayrevan başta olmak üzere coğrafyanın her yanında benzer eğitim merkezlerinin inşa edildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Endülüs’te, İspanya sınırları içerisinde kalan Kurtuba’daki medreselerde Müslüman öğrencilerle birlikte Hristiyan öğrenciler de eğitim almıştır. Evet, Avrupa’yı karanlıktan aydınlığa çıkaran Endülüs’tür. Tarihteki diğer devletlerimiz gibi Osmanlı’ya da altın çağını yaşatan işte bu tasavvurdur. Söğüt’teki beylikten cihan imparatorluğuna giden yolun mihmandarlığını böyle alimler ile alimlere karşı hürmetkar sultanlar yapmıştır. Benzer örnekler tarihteki diğer büyük devletler için de geçerlidir. Şunun bir defa hepimiz farkındayız: İlme, araştırmaya, bilime, düşünceye ve ilim erbabına verilen değer ne kadar büyükse, bir ülkenin istikbali o kadar aydınlıktır. Bir millet insanlığın ortak bilgi birikimine katkıları oranında güçlüdür. Bilgiyi üreten, işleyen, geliştiren, yayılmasını sağlayan merkezler ise hiç şüphesiz üniversitelerdir” diye konuştu.
    Akademinin sadece bilgi aktarım yeri değil, aynı zamanda bir ülkenin ihtiyacı olan tüm fikri temellendirmelerin zemini olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Bununla birlikte akademi bir ülkenin ihtiyacı olan pozitif ve sosyal bilimlerin can damarıdır. Bu anlayışla, milletin teveccühüyle ülkeyi yönetme görevini devraldığımız günden beri gündemimizin en başına eğitimi yerleştirdik. Okul öncesinden başlayarak yüksek öğrenime kadar her aşamada Türk eğitim sisteminin iyileştirilmesini temel önceliğimiz olarak belirledik. Çok geniş bir yelpazede, bugün geriye doğru baktığımızda “imkânsız görünen” nice düzenlemeyi kararlılıkla hayata geçirdik. 2002 yılında 76 olan yükseköğretim kurumu sayısı bugün itibarıyla 208’e ulaştı. Yine bu dönemde öğrenci sayısı 2 milyondan 7 milyonun üzerine çıktı. Hem kuruldukları şehrin mirasını evrensel değerlerle buluştursunlar, hem de gençlerimize fırsat eşitliğini sağlasınlar diye her ilimize bir üniversite kurduk” dedi.

    “Üniversitelerimizin yaygınlaşmasıyla birlikte okullaşma oranı da arttı”

    Şu anda, 81 vilayetin hepsinde üniversite olduğunu, İstanbul, Ankara, İzmir dışındaki illerinde de üniversite sayılarının ihtiyaca göre 2’ye, 3’e, 4’e yükseldiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Yükseköğretim bütçesini 2002 yılında 2,4 milyar liradan, 2024 yılında 341 milyar liraya getirdik. Üniversitelerimizin yaygınlaşmasıyla birlikte okullaşma oranı da arttı.2003 yılında yüzde 15 olan yükseköğretimde net okullaşma oranı, yüzde 50’ye ulaştı. Kadınlarda yükseköğretimdeki net okullaşma oranının yüzde 14 iken, bugün bu oran yüzde 51’i buldu. Göreve geldiğimizde 64 bin civarında olan öğretim elemanı sayısı bugün 185 bine çıktı” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin öğretim elemanı sayısı bakımından OECD ülkeleri içinde 8’inci sıraya yükseldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Üniversitelerimizdeki kadın öğretim elemanı oranı ise yüzde 46,5’la OECD ortalamasının 1 puan üzerindedir. Burada şunu da memnuniyetle vurgulamak durumundayım: Sayısal artış, bilimsel araştırmalara da olumlu yansımıştır” diye konuştu.

    Türkiye’nin, bilimsel yayın bakımından 29’uncu sıradayken, bugün 17’nci sıraya yükseldiği bilgisini paylaşan Erdoğan, “Bu artış oranı elbette önemlidir, ama her zaman söylediğimiz gibi, yeterli değildir. Türk üniversitelerine yakışan, kısa vadede bilimsel yayınlarda ülkemizin ilk 10 arasına girmesini sağlamaktır. İnşallah sizlerin de gayretleriyle bu hedefe ulaşacağımıza inanıyorum. Cuma günü TEKNOFEST Adana’da gördüğümüz manzara, bu noktada bizlerin umutlarını daha da artırdı. 50 farklı kategoride 790 binden fazla takımın ve 1 milyon 650 binden fazla yarışmacının başvurduğu etkinlikte gençlerimizin ufkuna, heyecanına, azmine ve vizyonuna bir kez daha yakından şahitlik ettik” dedi.

    Üniversitelerden teknoloji, fikir ve teori üretmede, kavram üretmede, insanlığın ortak mirasını geliştiren bilimsel tezler üretmede kalitelerini göstermelerini beklediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu süreçte, hükümet olarak her daim sizlerin yanında olacağımızı burada tekraren ifade etmek istiyorum. Üniversitelerde yaşanan değişimin bir diğer boyutu yabancı öğrencilerdir. 2002 yılında yaklaşık 16 bin olan uluslararası öğrenci sayımız, bu yıl 340 bini geçti. Bugün 198 farklı ülkeden gelen misafir öğrenciler, Türk üniversitelerinde eğitim görüyor” diye konuştu.

    – “Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar doları buldu”

    Faşist çevrelerin propagandalarının tam aksine bu öğrencilerin neredeyse tamamının Türkiye’de kendi imkanlarıyla okumakta, ücretlerini kendilerinin ödemekte olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Misafir öğrencilerin Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar doları buldu. 2010’ların başında bu rakam sadece 200 milyon dolardı. Yani 15 kat civarında bir gelir artışı söz konusu. Ama buna rağmen; Amerika, Avrupa, Avusturalya gibi ülkelerle karşılaştırıldığında önümüzde kat etmemiz gereken ciddi mesafe var. Sistemin istismarına asla mahal vermeden, üniversitelerimizin uluslararası öğrenci hareketliğinden aldığı payı daha da artırmalıyız. Yükseköğretimin altyapısında bunları yaparken, öğrencilerimize yönelik destekleri de göz ardı etmedik. Yıllarca, her akademik yıl başlayınca ülkenin en önemli gündemi üniversite harçlarıydı. Üniversitelerin içinde ya da dışında, gösterilerle, basın açıklamalarıyla, kimi zaman şiddet içeren eylemlerle üniversite harçları protesto edilir, bilhassa marjinal gruplar bu meseleyi sürekli istismar ederdi” ifadelerini kullandı.

    -” İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına son verdik”

    “Bizden önceki bütün hükümetlerin kulak tıkadığı bu soruna, 2012 yılında üniversite harçlarını kaldırmak suretiyle çözüm üreten biz olduk“ ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat zihniyetinin üniversitelere vurduğu en büyük darbelerden olan katsayı adaletsizliğini ve kılık-kıyafet yasaklarını ortadan kaldırdıklarını söyledi. Erdoğan,” İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına son verdik. Devrim yaptığımız alanlardan bir diğeri de yüksek öğrenim yurtlarıdır. Yurtlar konusunda dünyada eşi benzeri olmayan bir sistemi ülkemize kazandırmış olmanın gururunu yaşıyoruz.182 bin olan yurt yatak kapasitesi, 22 yılda 810 bin ilaveyle 993 bine ulaştı. Yurtlarımızı; içerisinde banyosu, tuvaleti, buzdolabı, interneti bulunan otel konforunda odalara dönüştürdük” şeklinde konuştu.

    “Bu karanlık günler artık geride kalmıştır”

    Bu sene yurtlara başvuran her 100 öğrenciden 96’sına yurtlarda barınma imkanı sağladıklarını söyleyen Erdoğan, “Başvuran her öğrencimize burs veya kredi imkanı sağlayarak, ekonomik açıdan kendilerini destekliyoruz. Burada şunu da ifade etmekte fayda görüyorum: Türkiye’nin yüksek öğrenimde yakaladığı bu ivmede; terörün, şiddetin, kavganın, çatışmanın ve uzun yıllar üniversitelerimizi esir alan ideolojik baskı ortamının ortadan kaldırılmasının çok önemli payı bulunuyor. Zira huzurun olmadığı bir üniversitede ne akademik eğitim olur; ne bilimsel çalışma, araştırma için mümbit ortam olur. Türkiye, bunun acısını özellikle 70’li yıllarda yaşamış ve bedelini çok ağır ödemiş bir ülkedir. Sizlerin de vakıf olduğu üzere geçmişte üniversitelerimiz vesayet odakları tarafından demokrasi ve hukuk dışı arayışlara alet edilmiştir. Gerek 27 Mayıs’a, gerek 12 Eylül’e, gerekse 28 Şubat dönemine giden yolun taşları, üzülerek söylüyorum, üniversiteler üzerinden döşenmiştir. Bu karanlık günler artık geride kalmıştır. Ülkemizin genelinde huzur atmosferi kökleştikçe, üniversitelerimiz de asli vazifelerini daha iyi yerine getirmeye başladı. Bunun korunmasına ve geliştirilmesine büyük önem atfediyoruz. Bu tarihi kazanımın kıymetini çok iyi bilmeli, üzerine hep birlikte titremeli ve kaybedilmesine kesinlikle müsaade etmemeliyiz” dedi.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kaybedilen zamanı telafi etmek ve gençliğimizin hayalleri ile Türkiye’nin hedeflerini buluşturmak adına bu süreci layıkıyla değerlendirmeliyiz. Siz hocalarımızın çabaları, öğrencilerimizin de uyanık hareket etmeleriyle üniversitelerimizi bir daha eski kötü günlerine asla döndürmeyeceğiz. Üniversite olmanın gereği olan özgürlük ortamını geliştirirken; terör örgütlerinin, marjinal yapıların, gençlerimizi ideolojik kavgalarına meze yapmak isteyenlerin bu ortamı istismar etmelerine göz yummayacağız. Bu vesileyle şu çelişkiyi de ifade etmeden geçemeyeceğim: Sizlerin çok iyi bildiği gibi Türkiye, fikir ve düşünce hürriyeti başta olmak üzere batılı ülkelerin çok sık eleştirilerine muhatap oldu, halen de oluyor. Yıllarca bize demokrasi dersi verdiler; rektör seçimlerinden diğer konulara kadar pek çok başlıkta üniversitelerle ilgili ülkemize özgürlük dersi verdiler. Ama bize en üst perdeden ahkam kesenlerin, Gazze soykırımında nasıl tavır takındıklarını hepimiz gördük” açıklamasını yaptı.

    “Gazze soykırımında batılı yönetimler, İsrail’i korumak uğruna, itibarlarını kaybettikleri çok kötü bir sınav vermiştir”

    Gazze soykırımının, siyonist lobinin dünyanın en prestijli üniversitelerini de tahakkümü altına aldığının bir kez daha gösterdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Öyle utanç verici olaylara şahitlik ettik ki; “Gazze’de soykırım var” diyen öğrenciler polis şiddetine maruz bırakıldı, yerlerde sürüklendi. Filistin için gösterilere izin veren rektörler istifa ettirildi, linç edildi, Amerikan Kongresi’nde sorguya çekildi. Barışçıl eylemlere katılan üniversite öğrencileri, “hayatınız boyunca iş bulamayacaksınız” diyerek alenen tehdit edildi. En ufak bir eleştiriye, Filistin’le ilgili destek beyanına müsaade edilmedi. Siyonist sermayenin bağış-fon adı altında dünyanın en iyi üniversitelerine hükmettiği, inkârı mümkün olmayacak bir şekilde ortaya çıkmıştır. Gazze soykırımında batılı yönetimler, İsrail’i korumak uğruna, itibarlarını kaybettikleri çok kötü bir sınav vermiştir” ifadelerini kullandı.

    Hocalara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Burada çok önem atfettiğim bir hususu dikkatinize getirmek istiyorum. Üniversitelerimizin kanunda yer alan görevlerini yaparken, gençlerimizin fikri tekamülleri ve karakter gelişimlerini de ihmal etmemesi mühimdir. Eğitim, ancak milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Tarihini bilen, kendini bilen, özgüvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde, yarınlarımıza güvenle bakabiliriz.

    Gençlerimizin iyi eğitim almaları kadar; vicdanlı, bilinçli, sorumluluk duygusuyla donatılmış olmalarını da aynı derecede önemsemeliyiz. Bakınız son günlerde milletçe yüreğimizi yakan olaylara şahit oluyoruz. Önceki ay Eskişehir’de camii avlusundaki insanlarımıza yönelik menfur bir saldırı oldu. Ardından İstanbul’da gencecik bir polis memuruz alçakça şehit edildi” dedi.
    “Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da İkbal Uzuner ile Ayşenur Halil’in vahşice öldürülmesiyle ilgili,” Geçtiğimiz cuma günü ise hayatlarının baharındaki iki genç kızımız, vahşi bir cinayete kurban gitti. Katledilen her iki evladımıza da Allah’tan rahmet, acılı ailelerine buradan başsağlığı diliyorum. Kimi zaman dijital platformlardan yayılan cerahatin, kimi zaman sapkın akımların, kimi zaman uyuşturucu illetinin, kimi zaman alkol belasının, kimi zaman televizyon dizilerinin özendirdiği mafya kültürünün, kimi zaman da infaz ve ıslah sistemimizdeki boşlukların bu acıların yaşanmasında rol oynadığını görüyoruz. Üzülerek ifade ediyorum ki; bu vakaların ekseriyetinde fail de, mağdur da gençlerimizden oluşuyor. Millet ve devlet olarak bu hadiselerin önüne geçecek adımları atmazsak, batılı ülkelerin karşılaştığı sıkıntılarla bizim de yüzleşmemiz kaçınılmazdır. Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız” açıklamasını yaptı.

    “Milletimizi asırlardır sarsılmadan ayakta tutan milli ve manevi değerlerimiz, bu mücadelede en büyük destekçimiz olacaktır.” diyen Erdoğan şunları kaydetti;
    “Üniversitelerimizin daha fazla sorumluluk alması, kendilerine emanet edilen gençlerimize daha fazla sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle gençlerimizin milli kimlik inşasına üniversitelerimizin katkı vermesi gerekiyor. Her zaman söylüyorum: Mazi ile ati arasında kuracağımız köprünün en önemli ayaklarından biri üniversitelerimizdir. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Önümüzdeki dönemi, tüm bu sorunların üzerine daha kararlı gittiğimiz, gereken adımları atıp netice aldığımız bir döneme tahvil etmek istiyoruz. Bu süreçte üniversitelerimizden, siz hocalarımızdan destek bekliyoruz.”

    Erdoğan, 2024-2025 akademik yılının hayırlı olmasını, hocalara ve öğrencilere başarılar temenni ettiğini ifade etti.
    Programa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve çok sayıda davetli katıldı.
    YÖK Başkanı Erol Özvar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, 1960’lı yıllarda ODTÜ’de Türkiye’nin ilk hava savunma sistemini geliştirmek üzere bir araya gelen ekibin, 31 Mayıs 1969’da fırlattığı Ordot isimli roketin 80 santimetre ölçekli modelini takdim etti.

    Engelli öğrenci Mertcan Altun da Erdoğan’a yapay zekayla oluşturduğu bir eserini sunarak, “Bu hediyeyi bütün engelliler adına Cumhurbaşkanımıza hediye ettim. Umarım beğenir.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra bireysel, kurumsal, özel alan ve özel ödül olmak üzere 4 ayrı kategoride düzenlenen YÖK Üstün Başarı Ödüllerini sahiplerine takdim etti.

  • Erdoğan, Recai Kutan’ın cenazesine katıldı

    Erdoğan, Recai Kutan’ın cenazesine katıldı

    Ankara’da bir süredir tedavi gören ve 94 yaşında hayatını kaybeden Kutan için Karşıyaka Ahmet Efendi Camisi’nde öğle namazının ardından cenaze töreni düzenlendi.
    Törene katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kutan’ın ailesine ve yakınlarına taziyelerini iletti.

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Uluslararası İslam Düşünce Vakfı Başkanı Mehmet Görmez de dua ederek, katılanlardan helallik istedi.
    Kutan’ın cenazesi, namaz sonrası aile kabristanında toprağa verildi.

    Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, MİT Başkanı İbrahim Kalın, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ve Ankara Valisi Vasip Şahin de katıldı.

  • Bahçeli’den DEM Parti açıklaması

    Bahçeli’den DEM Parti açıklaması

    MHP Lideri Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Sınıflı bir toplum yapısını tamamıyla reddettiklerini belirten Bahçeli, “Siyasette hiç kimseyle, hiçbir partiyle kategorik olarak alıp veremeyeceğimiz, konuşup çözemeyeceğimiz bir şey yoktur. Siyasi alakamız, sert veya yumuşak tarzımız tek tek fertlerin şahsiyet kalibreleri değil fikir ve düşünce kapasiteleriyle sınırlıdır. Muhataplarımızın kim olduğundan, özel hayatlarının nasıl oluştuğundan ziyade, ne söylediklerine, neyi hedeflediklerine bakıyor, siyasi bağlantı hatlarımızı buna muvafık kuruyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır”

    TBMM’de DEM sıralarına giderek elini uzatmasına ilişkin Bahçeli, “Doğaçlama olmayan bu iyi niyetli tutumumu siyasi nezaketten öte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı çarpışması ve yeni anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler mayın tarlasında söğüt gölgesi arayan zavallı biçarelerdir. Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el, İlk Meclis’in ve Sayın Cumhurbaşkanımızın isabetli sözlerinin meşale gibi yanan aydınlığıdır. Uzattığım el; gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenenin temenni ve teklifidir. DEM’e evvela düşen sorumluluk, uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması, dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir” dedi.

    CHP Lideri Özgür Özel’in özel hayatıyla ilgili servis edilen iddia ve iftiraların hiçbirisinin siyasetlerinin konusunun olamayacağını söyleyen Bahçeli, özel hayatları ihlal ve istila eden FETÖ taktiklerinin, bundan mülhem şerefsiz hamlelerin, provokatif sosyal medya ifşalarının tamamıyla karşısında olduklarını belirtti.

    Parti olarak siyaseti centilmence, mertçe, adam gibi yapmanın tarafında olduklarını ifade eden Bahçeli, “CHP Lideri Özgür Bey’in düne kadar, aslı astarı olmayan, ipe sapa gelmeyen, eften püften konularla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi’ne saldırması, siyasetin dışına savrulması, şuur kaybına uğrayıp bizimle ilgili atıp tutması hakkaniyet ve haysiyet ölçüleriyle bağdaşmayan seviyesizlikti. Biz siyaseti, yalan ipinde cambazlık olarak değil, hakikat ve haysiyet ikliminde millete hasredilmiş hadim bir yüreğin mücadele kulvarı olarak tanımlarız. İşin doğrusunu isterseniz, bizim el sıkışmamızı normalleşmeye bağlayan Özgür Bey’in gene yanıldığı ve yanlışa kapıldığı ortadadır. Bu kadar kaotik, kırılgan ve kritik bir dönemde, iç siyasetin polemik dehlizinde boşuna çırpınacak, göz göre göre enerji ve zaman israfına katlanacak halimiz, hasenatımız ve hevesimiz yoktur” şeklinde konuştu.

    “Türk’süz Anadolu, Türk’süz millet, Türk’süz devlet cehennemin diğer adıdır”

    Türkleri Anadolu’dan atmak hayalinin yüzyılları aşarak bugüne kadar ulaşan vazgeçilmez bir emel olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Türk’süz Anadolu, Türk’süz millet, Türk’süz devlet cehennemin diğer adıdır. Üç kıtadaki varlığımızı hazmedemeyen Haçlı zihniyetinin Türk-İslam cihan devleti için ne düşündüğünü milli tarih okuyan herkes açıklıkla bilecektir. Güçlü olduğumuzda boyun eğenler, gücümüz zafiyete uğradığında hemen sindikleri yerden doğrulmuşlardır. Ve bir sır gibi taşıdıkları düşman amaçları bir bir gerçekleştirmenin çarelerini aramaya başlamışlardır” dedi.

    İsrail terörünün, emperyalist alçaklığın, küresel barbarlığın saklı ajandasında Türkiye’nin olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Tam bir yıldır Gazze’de taş üstünde taş bırakmadılar. Tam bir yıldır bebek, çocuk, kadın ve sivil halk demeden katlettiler. 42 bine yakın masum Filistinli soykırım kurbanı oldu. Onyedi bin bin çocuk kefene sarıldı, mezara koyuldu. Gazze’ye 85 bin ton bomba atıldı. Yüz bine yakın Filistinli yaralandı. Bir milyon Filistinli yerinden yurdundan edildi. Büyük İsrail hedefiyle Ortadoğu dilim dilim doğrandı. Dörtyüz yıl boyunca hâkimiyetimiz altında tek top mermisinin patlamadığı Filistin ve Kudüs bugün kanlı heyelanın altında kaldı” diye konuştu.

    “İsrail’i durdurmak için acilen kuvvet kullanmak gerekmektedir”

    İsrail’in dünyaya meydan okuduğunun artık netleştiğini aktaran Bahçeli, “Uluslararası hukuk çiğnenmiş, insani miras ve değerler mahvın sınırına gelip dayanmıştır.Bu terör devletine karşı silah ambargosu uygulamak yetersizdir. Kınama mesajlarının ise hiçbir manası ve bağlayıcılığı yoktur. Cinayet makinesi ve soykırım suçlusu İsrail’i durdurmak için acilen kuvvet kullanmak gerekmektedir. Birleşmiş Milletler bu tarihi ve ertelenemez görevi derhal üstlenmek ve katiller sürüsünü cezalandırmak zorundadır. 2 Ekim’de İran’ın fırlattığı 120 adet füzeden sonra süreç iyice kızışacak, muhtemel misillemelerle yangın Ortadoğu’nun bacasını hepten saracaktır. Beşeriyet din ve medeniyet temalı bir küresel savaşa doğru hızla kayış halindedir. Şu anda İslamiyet’e, İslam coğrafyasına ve hatta insanlığa savaş açmıştır” dedi.

    “İsrail üzerimize gelirse bu hain ve hayasız cüretinden dolayı bin pişman edileceğini yedi düvel hatırında tutmalı”

    TBMM Genel Kurulu’nda, İsrail’in saldırılarının Türkiye’ye karşı tehdit oluşturması nedeniyle kapalı oturum gerçekleştirilecek olmasıyla ilgili de konuşan Bahçeli, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, İsrail saldırıları ve bölgesel gelişmeler kapsamında bugün öğleden sonra yapılacak kapalı oturum yerinde ve isabetli bir karardır. İsrail üzerimize gelirse, istihbarat oyunlarıyla ülke içinde örtülü veya açık operasyonlara heves ederse, bu hain ve hayasız cüretinden dolayı bin pişman edileceğini yedi düvel hatırında tutmalı ve asla unutmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bunu yapacak güç ve kudrete sonuna kadar sahiptir. Coğrafyaları üzerimize silkelemek, terör örgütünü dürte dürte saldırıya geçirmek için kabus senaryolarını devreye alan, mazlum toplumlara karadan ve havadan ölüm tuzağı kuran tek dişi kalmış İsrail canavarının tam karşı cephesinde etten duvar öreriz, şehadetten anıt dikeriz, Ya Allah Bismillah diyerek gövdemizi vatanımızın her karışına germekten kaçmayız, korkmayız, tereddüt göstermeyiz. Mesele milli onur ve güvenlik meselesidir” ifadelerini kullandı.

    “Şiddete karşı sıfır toleransla muamele etmekten başka seçeneğimiz kalmamıştır”

    Ülkede artan şiddet vakalarına ilişkin Bahçeli, “Küresel ve bölgesel vahşetin yükselen çıtası yaygınlaşırken, ülkemizde her gün bir yenisine şahit olduğumuz cinayet, taciz ve şiddet vakalarının gittikçe yaygınlaşması toplumsal endişe ve infiali tırmandırmaktadır. Şiddete karşı sıfır toleransla muamele etmekten başka seçeneğimiz kalmamıştır. Bugünün insanı, bugünün şiddet sahnesinde görülen ızdırap verici vakalar karşısında bezgin ve bitkindir. Milliyetçi Hareket Partisi ARGE çatısı altında, “Bireysel ve Toplumsal Şiddetle Mücadele” etmek maksadıyla saygın ve alanlarında parmakla gösterilen uzman ve akademisyenlerimizden teşekkül eden bir komisyon kurmuş bulunuyoruz. Bu komisyonumuz inanıyorum ki, kısa zamanda çalışmalarını ikmal edecektir. Şiddet karşısında sessiz kalamayız. Geleceğimizi şiddete rehin bırakamayız. Derlenmeliyiz, toparlanmalıyız, kendimize gelmeliyiz, cezaları artırmakla beraber; şiddetin ürediği ana yatağı kurutmak zorundayız. Temellerimizi kazıp, kaynağımıza inip saçılan hastalık tohumlarını bulup çıkarmalıyız. Bu durum aynı zamanda ülkemiz ve milletimiz için bir diğer beka konusudur” dedi.

    Hayatı yapanlarla hukuku yapanların aynı kişiler olduğunu dile getiren Bahçeli, cezasızlık şikâyetlerinin genişlemesinin, suçluların tahliyesi sıradanlaşmasının, yapanın yanına yaptıklarının kar kalmasının, herkesin kendi ölçüsüne göre adaleti sağlama peşine takılmasına ve devletin temellerinin sarsılmasına yol açacağını söyledi.

  • TBMM Başkanı Kurtulmuş: “Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir”

    TBMM Başkanı Kurtulmuş: “Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir”

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bir dizi program için Düzce’ye geldi. İlk olarak Düzce Valiliği’ni ziyaret eden Kurtulmuş, Vali Selçuk Aslan’dan şehirde yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Ardından Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi Akademik Yıl açılış törenine katıldı. Açılışta hayatını kaybeden Recai Kutan’a rahmet dileyen Kurtulmuş, “Bugün vefat haberini aldığımız, Türk siyasetinin duayen isimlerinden, nezaketiyle, zarafetiyle, memleket sevgisiyle, Türkiye’nin kalkınmasına adadığı ömrüyle hepimiz için örnek bir şahsiyet olan Recai Kutan beyefendiyi rahmetle anıyorum. Kendisiyle yıllarca çalıştık. Karış karış Türkiye’yi dolaşmış, Türkiye’nin gelişme serüveninin hemen hemen her safhasında yer almış olan önemli ve örnek alınacak bir siyaset insanıydı. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum” diye konuştu.

    “Önümüzde yeni bir dönem var”
    Dünyanın yeni bir dönemin başlangıcında olduğunu söyleyen Kurtulmuş, “Yaşadığımız çok kısa süre içerisinde önemli iki büyük gelişme yaşandı. Bunlardan birisi 1990’ların başında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıydı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte 1945-90 arasında devam eden bir tarafında Amerika’nın, bir tarafında Rusya’nın olduğu iki kutuplu dünya sistemi çöktü. Berlin Duvarı ile birlikte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği dağılarak çok sayıda yeni devlet ortaya çıktı. Dünyadaki iki kutupluluk dönemi geride kalmış oldu. Ondan sonraki süreçte de Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği iddia edilen tek kutuplu bir dünya sistemi, yani bir tek gücün yönlendirdiği bir dünya sisteminden bahsedildi. Ta ki 2022 yılının Ağustos ayına kadar. Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesiyle birlikte o tek kutuplu olduğu empoze edilen sistem de çöktü. Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Bu dönemin nasıl gelişeceği, nasıl yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç dengelerinin içerisinde hareket edeceğini henüz bugünden bütünüyle bilmemiz mümkün değil. Tabii ki bazı tahminler, bazı öngörülerde bulunuyoruz” diye konuştu.

    “Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır”
    Dünyanın çok kutuplu olacağını söyleyen Kurtulmuş, “Artık dünya ne iki kutuplu ne tek kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu bir dünya olacak. Bu da şu demektir. Başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni dengeler ve yeni denklemler oluşacaktır. Hiç şüphesiz size moral vermek için kendime moral vermek için söylemiyorum. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan, dünyada özellikle Cumhuriyetimizin ikinci asrında Türkiye yüzyılı olmasını temenni ettiğimiz büyük gelişmeleri, büyük bir takım fırsatları barındıran bu önümüzdeki süreçte, gelişen yeni dünya dengeleri, denklemleri içerisinde en önemli ülkelerden birisi Türkiye olacak. Potansiyeli itibarıyla, genç nüfusu itibarıyla, Türkiye’nin jeostratejik konumu itibarıyla, yani hangi denklemi alırsanız alın içinde vazgeçilemez bir ülke olarak Türkiye önümüzdeki dönemin bu çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden biri olacak. Doğu-batı dengesinde, kuzey-güney dengesinde, Müslüman- Hristiyan ülkeler arasındaki dengede, Asya-Avrupa dengesinde dünyanın bütün stratejik geçiş yollarında olması, dünyanın bütün enerji imkanlarının, haklarının bir havı olabilecek potansiyele sahip olması dolayısıyla Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır” şeklinde konuştu.

    “Büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar”
    Kurtulmuş, “Ancak şunu da biliyoruz ki bu coğrafyada biz zaten ecdadımızın buraya adım attığı günden itibaren, öyle arkamızı yan gelip yatarak hiçbir şekilde bir günümüzü neredeyse rahat içerisinde geçirmedik. Hep mücadeleyle geçirdik. Hep ileri hedefler önümüze koyarak ilerledik. Hep daha ileriye doğru gittik ve inşallah bundan sonra da daha ileriye gideceğiz. Bu yeni dönemin nasıl şekilleneceği, bu dengelerin nasıl gelişeceği konusunda bir takım tahminler, gelişmeler ortadayken maalesef yeni dönemin belirsizliklerini artıran bir önemli gelişme olarak da bu çok kutupluluk sürecinde önemli gelişme olarak da İsrail’in bir yıldır devam eden ve bölgeyi ateş çemberine değil, büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla meczup, siyaset, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar” ifadelerini kullandı.

    “İsrail kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zannediyor”
    İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği katliamlar, soykırımların yeni döneme geçen dünyadaki dengeleri sarstığını dile getiren Kurtulmuş, “İsrail’in bu saldırgan tavrının dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini görüyoruz. Örnek olsun diye söylüyorum. Kendisine dokunulmayan, dokunulamayan bir ülke olduğunu iddia eden, varsayan, arkasına aldığı güçlerle birlikte başta Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkeleri olmakla birlikte kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zanneden İsrail’e, Amerika’nın bütün desteğine rağmen, Birleşmiş Milletler’deki bütün engelleme girişimlerine rağmen dünyanın hemen hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvurusuyla da Uluslararası Adalet Divanı’nda dokunulamaz zannedilen İsrail’e dokunulmuştur. Şimdi bundan sonraki dönemde çok daha önemli gelişmelerin olacağını hep birlikte göreceğiz” dedi.

    “Ne kadar kınarsanız kınayın arkasında Amerika var”
    İsrail’in Gazze’yi işgale 2023 yılında başlamadığını, bu senaryonun birinci ve ikinci perdesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Öncelikle 1917’de Osmanlı Cihan Devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya İngilizler geldi ve orayı yönetmeye başladılar. İngiliz yönetiminin bölgede yaptığı yönetimi ele aldığı zaman yaptığı ilk iş, 1917’de yerleşimciler İngilizler tarafından Filistin topraklarına yerleştirildi. Bugünün neredeyse tam tersi olan o haritada oraya yasa dışı yerleşimciler İngilizler eliyle, marifetiyle yerleştirilmeye başlandı. Arkasından 1948, arkasından 1967’deki savaşlarla birlikte İsrail ilhak, imha ve işgal politikalarına duraksamadan devam etti. İki tepe aldı, üstüne yattı. Birleşmiş Milletler kınadı. Arkasında Amerika var. İstediğiniz kadar kınayın. Onlarca kararlar çıktı, ‘Buradan çekilin’ diye. Şehirleri işgal etti. Genişledi, genişledi ve fevkalade güçlü şekilde bugünkü güne hazırlandı” diye konuştu.

    “İsrail, Lübnan’ı yasa dışı şekilde işgale hazırlanıyor”
    Oyunun birinci perdesinin 1917’de, ikinci perdesinin de 2003 yılında açıldığını anlatan Numan Kurtulmuş, “2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç. Hemen arkasından 2011 yılında Arap Baharı olarak başlayan gelişmeler, bölgede tam da İsrail’in bugünü için hazırlığın başlangıcıdır. Amerikan işgaliyle birlikte ve arkasından gelişen süreçlerde bölgedeki ülkelerin tamamı İsrail’e karşı çıkabilecek, ona mani olabilecek ülkelerin tamamı bölünme, parçalanma ve iç savaş sürecine sürüklenmiştir. Şöyle bir gözden geçirelim. Irak, Suriye paramparça olmuştu. Şimdi İsrail, Lübnan’ı yasa dışı şekilde işgale hazırlanıyor” şeklinde konuştu.

    “Bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir”
    Lübnan’ın önce Müslüman-Hristiyan iç savaşıyla, arkasından da 2003’ten sonraki gelişmelerle birlikte mahalle mahalle bölündüğünü, tamamıyla kolay lokma olarak hazırlandığını sööyleyen Kurtulmuş, “Yemen, Sudan, Libya fiziki olarak bölünen ülkelerden bahsediyorum, Suriye. Bu anlamda ne yazık ki bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir. Böylece ikinci perdeyle birlikte bölge ülkelerinin tamamı, birbiriyle düşman, birbiriyle rakip, çelişen, çatışan ülkeler, halklar ve etnik yapılar; mezhebi yapılarda birbirlerine karşıt hale getirilmişlerdir. Dolayısıyla ikinci perde maalesef acı gelişme olarak, yine arkasında yüz binlerce insanı yaralı, ölü şekilde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte üçüncü perde, yani Gazze’nin fiilen işgaliyle birlikte başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır” ifadelerini kullandı.

    “Arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir”
    Üçüncü perdenin de devam ettiğinin altını çizen Kurtulmuş, “Bu kadar bölge ülkelerini dağınık bulmuşken, İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, bu kadar korkak, bu kadar siyaseten etkisiz bulmuşken ve arkasında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle Batı ülkelerini kendi yanında bulmuşken Netanyahu ve çetesi diyor ki, ‘Biz de son vuruşumuzu yapalım, arz-ı mevud gerçekleştirelim.’ Dünya sistemini ciddi şekilde yerden yere vuran, dünya sistemini bundan sonraki süreçte yeni gelişmelere gebe bırakan bu saldırgan tavrın bütün ülkeler tarafından önlenilmesi dünya barışı için en önemli şart. Bu çerçevede Türkiye’nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım. Şöyle bir saflığa hiçbir şekilde kapılmamamız gerekiyor. Yıllardır bir biz arz-ı mevud’dan bahsederken bunu kendi zihnimizden uydurulmuş bir şey olarak söylemiyorduk. İsrail’de yazılanları, çizilenleri, onların politik tercihlerini, politik motivasyonlarını gayet iyi bildiğimiz için, yani vadedilmiş topraklar meselesinin bir hikaye olmadığını gördüğümüz için hep uyarıyoruz. Şimdi bütün bu gelişmeleri zincirin parçaları olarak birbirine bağladığınızda 1917’den itibaren bugüne kadar gelinen süreçte nasıl bütünleşik bir harekat planı içerisinde hareket edildiği aşikardır. Bu çerçevede arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir” dedi.

    “Milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz”
    Yapılanların arz-ı mevud meselesi olduğunu belirten Kurtulmuş, “İsrail Devleti’nin bayrağının üstündeki mavi çizgi Fırat Nehri’ni, altındaki mavi çizgiyse Nil Nehri’ni sembolize eder. Yani Nil’den Fırat’a bütün bu coğrafya siyonistlerin emri altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini gayet iyi görmek ve Türkiye olarak önce kendi topraklarımızı, kendi milletimizi, vatanımızı en iyi şekilde korumak ve bölgenin birliğini sağlamak için mücadele etmemiz lazım. Bunun için öncelikle uyanık olmak, Ortadoğu’daki, dünya meselelerinde Türkiye’nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım, siyaseten hangi farklı programları, teknikleri halkımıza sunuyor olursak olalım, milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz. Bunu sadece bir siyasi partinin mensubu olarak değil, sadece vatanını seven bir vatansever olarak değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak da bir sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir. Gittiğimiz istikametler A’dan Z’ye birbirine zıt olabilir. Ama milli menfaatlerimiz özellikle önümüzdeki yeni dönemde Türkiye’nin imkanlarını ve kabiliyetlerini artırma azmimiz, gayretimiz ve başta siyonistlerin hedefleri olmak üzere ülkemize karşı bir takım niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak bir duruşu sergilememiz bizim milli vazifemizdir. Bunun için birincisi uyanık olacağız. İkincisi birlik ve beraberlik içerisinde olacağız. Eğer Türkiye bu konudaki birliğini, beraberliğini devam ettirirse Allah’ın izniyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek iradeyi ortaya koyacaktır” diye konuştu.

    “Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz”
    “Birlik içerisinde uyanık olacağız” diyen Kurtulmuş, “‘Bize dokunmaz, bize gelmez’ demeyeceğiz. 20 yıl öncesine, 30 yıl öncesine bakın. Bölgedeki meselelerin hemen tamamına yakını bizim sınırlarımızın çok uzaklarındaydı. Adım adım bu tehlikenin yaklaştığını ve Türkiye’yi de içine alacak, hatta Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için bu birlik beraberlik içerisinde hareket edeceğiz. İnşallah yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Dışişleri Bakanımız ve Milli Savunma Bakanımız bölgedeki gelişmelerle ilgili hususlarda milletvekili arkadaşlarımızı çok geniş şekilde bilgilendirecekler ve böylece parlamentodaki milletvekilleri de milletin temsilcileri olarak bu konuda atılacak adımlar konusunda bilgilendirilecek ve görüşlerini ifade edeceklerdir” şeklinde konuştu.

    “Hedefleri sadece Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir”
    Netanyahu ve çetesinin hedefinin sadece Filistinliler olmadığının altını çizen Kurtulmuş, “Hedefleri sadece Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir. Bunların bu bölge halkları arasında en ufak bir fark görmediğini, ‘Bunlar Arap’tır, Acem’dir, Türk’tür, Kürt’tür, Sünni’dir’ diye hiçbir ayrım gözetmediklerini gözümüzün içine parmaklarını soka sapa anlatıyorlar. Bu süreçte her kim Arap-Acem, Türk-Kürt, Sünni-Şii, hatta Müslüman-Hristiyan ayrımı yaparsa biliniz ki İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor demektir. Bu çerçevede Türkiye’nin aydınları olarak, Türkiye’nin beyni olan üniversitelerimiz olarak bu konudaki çalışmalarımızı da süratle sürdüreceğiz. Ayrıca bölge halkları arasındaki farklılıkların, ayrılıkların giderilebilmesi için de gayret sarf edeceğiz. Özellikle son zamanlarda Suriye ve Mısır’la normalleşme meselesi adımları ise tam da bu amaçla atılmaya çalışılan adımlardır. Böylece bölge halkları ve devletleri arasındaki mümkün olduğu kadar yakın dayanışmanın tesis edilmesi her birimizin menfaatinedir” ifadelerini kullandı.

    “Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir”
    Netanyahu ve çetesinin ,siyonist rejimin yalnızlaştırılması gerektiğine değinen Numan Kurtulmuş, “Öylesine yanlış bir yola girdiler ki kendi ideolojileri ve fikirleri açısından burada bu yolda duracakları bir durak da yok. Kendi duraklarını hepsi kendileri iptal ettiler. Ne yazık ki zaman zaman insanı çıldırtan, batıdan bazı açıklamalar geliyor. Yine açık yüreklilikle söyleyeyim. Bunlardan en çok bizi rahatsız edenlerden birisi de adam şimdi Lübnan’a saldırıyor. Diyor ki işte efendim ölçülü mukabelede bulunun. Allah aşkına bir mukabelenin ölçülü olabilmesi için daha kaç 50 bin masum insanın ölmesi gerekir? Böylesine gayri insani bir düşünce olabilir mi? Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir. Bir cümle söyleyecek, hatta bir kelime söyleyecek; ‘Dur Netanyahu’. Bunu demiyor. ‘Devam et Netanyahu’ diyor. Onlar da buna ortak olduklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte isteseler de istemeseler de Netanyahu ve çetesi yalnızlaşacaktır. Bu süreçte Netanyahu hükümetinin yalnızlaştırılması, insanın ortak vicdanıdır, ortak çalışma alanlarından birisidir. Bütün bunları yeni bir dünyanın tam da kurulmakta olduğu dönemde önümüzde çok büyük bir insani problem olarak duruyor. İnşallah en kısa zamanda bu büyük kötülükten, büyük hayırlar çıkarmakta insanlığın boynunun borcudur. Adalet, hakkaniyet, insaf, vicdan, insanların yaratılışta eşitliği, devletlerin de egemenlikte eşitliği prensibinde yeni bir dünyanın kurulması mümkündür, muhtemeldir ve sizi temin ederim ki mukadderdir” dedi.
    Numan Kurtulmuş, açılış sonrasında “Düzce Sivil Toplum Buluşması” programına katıldı.